Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8NİSAN1997SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Devlet Su îşleri'nin, işletme hakkını 20 yıllığına özel sektöre devretme girişimi eleştiriliyor
Manavgat suyıına kuşkulu ihale
L A L E SARÜBRAHİMOĞLII
ANKARA - REFAHYOL hûkûmetinin,
Türk sulanna göz diken komşuları
Suriye ve Irak'a karşı elinde önemli bir
- koz ol an Manavgat suyunun işletmesini
•20 yılljgına 7
00 milyon dolar gibi
-dûşük bir fijat karşılığında özel
- sektöre devretme karan, Libya'nın
Jcollanırası gibi siyasi nedenlere
dayantiınlarak kuşkulu bulundu.
Ihaleye. *sistemin dışında kalmamak"
ve "ovuubozanlık'" yapmak için
katıldıgını belirten Marn Denizcilik
fîrması, suyun işletme denetiminin özel
teşebbüse devredilmesini, "devletin,
etindeki çok önemli stratejik bir kozu
gözden çıkarması" diye nıtelendirdi.
Dıale şartnamesinde, Milli Güvenlik
Kurulu (MGK) kararlanna koşut olarak
KKTC'nin su gereksiniminin garantiye
alınması doğrultusunda bir hükûm
'bulunmadığına da dikkat çekildi.
Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı'na bağlı
Devlet Su Îşleri'nin (DSİ),
Manavgat'ın ilk aşamada 1 yılda
ûreteceğı 180 milyon metreküp suyun
ülke içinde ve dışında satışını
gerçekleştirecek tesislerin işletmesinin
20 yıllığına devrine ilişkin ihaleye, üç
.fîrma oîumlu yanıt verdi. Firmalann,
.Ingiltere'den Thames Water ile iki Türk
firması olan Park Dış Ticaret ve Martı
Denizcilik olduğu bildirildi. Park Dış
Ticaret'ûı, HAVAŞ'ı alan ve
özelleştirme programlanna arka arkaya
teklif veren işadamlanndan Turgay
jCiner'e ait olduğu kaydedildi.
1 milyon tonluk deniz ticaret Fılosu ile
Türkiye'nin toplam deniz fılosunun
yûzde 10'una sahip olan Martı
Denizcilik'in ise Körfez Savaşı
sırasında ABD'nin açtıgı, müttefıklere
ANKARA (Cnmhuriyet
Bürosu) - An talya
Manavgat'ta 1992 yıbnda
yapımına başlanan 70
milyon dolarhk proje.
Oymapınar Barajı'nda
elektnk için kullanıldıktan
sonra denize akan saniyede
50 metreküp suyun ilk
aşamada saniyede"5.8
metreküpünün tankerlerle
ülke içinde ve dışında
saüşını öngörüyor.
Yapımı îsrail ve Arap
ülkeleri arasında banş
sürecınin ilk dönemine
rastlayan proje, bu nedenJe
Paylaşılamayan su
siyasi tartışmaiann içinde
yer aldı. EMT-Aydmer
firmasınm kara bölümünün
yapımını tamamladığı ve
deniz bölümünün inşasına
yakın tarihte geçtiği
Manavgat suyu içme suyu
projesine talip olan
ülkelerin başında Îsrail ve
yine su sıkıntısı çeken
Libya geliyor. Dönemin
Karau Ortaklığı îdaresi'nin
yapımcı firmaya para
transferini ağırdan alması
yüzünden projenin
tamamlanması 1995 yılı
yerine bu yıla sarktı.
Projenin deniz bölümüne
uygulanan yeni teknoloji ile
deniz dibine yerleştirilecek
borularla limana gerek
duyulmadan su, tankere
borularla aktanlacak.
Proje bu haliyle kücük,
ancak ileriye dönük
projeler için öroek
oluşturuyor. Uzmanlar,
yüda yaklaşık 6 milyar
metreküp suyun akılcı
kullanılmaması nedeniyle
Anadolu'dan denize boşa
aktığını ve Manavgat gibi
projeler ile bu sulann boşa
akmasının önlenebileceğini
söylediler.
Manavgat'ın, Toroslar'da
eriyen karlann sulannın
toplanıp saülması
potansiyeli bulunan Göksu
ve Aksu nehirlerinde
yapılacak benzer inşaatlarla
dev bir proje olması
öngörülüyor.
su taşıma ihalesini alan fırma olduğu
öğrenildi. DSl'nin actığı ihalenin
şartnamesine göre, seçilecek firma,
sözleşmenin imzalanmasuu takip eden
ay içinde 40 milyon dolar, daha sonra
ayda 10 milyon dolar olmak üzere 6 ay
içinde devlete 100 milyon dolar
ödeyecek.
Ydlık getiri 1.5 milyar dolar
Şartname uyannca, seçilen firmanm
devlete 20 yıllık işletme hakkı
karşıhğında ödeyeceği toplam bedel
700 milyon dolar olacak.
Yapımı süren Manavgat Suyu
Projesi'ne göre, çayın 1 saniyede
denize akan 50 metreküplük suyunun
tamamının antılarak pazarlanması
durumunda, yıllık getirisinin 1.5 milyar
dolar olduğuna dikkat çekildi. Projenin,
ilk aşamada, tam kapasiteyi ifade eden
saniyede 50 metreküplük suyun 5.8
metreküplük bölümünü işlemeyi
öngördüğü kaydedildi. Manavgat
suyunun işletilmesi ihalesine katılan
Ingiliz Thames VVater'ın. Türkiye'ye
bu aşamada hemen para vermek
niyetinde olmadığı, ancak ihaleye
ilişkin müzakereJerde yer almak
istediği belirtilirken bu firmanın,
Manavgat suyunu satın almak isteyen
Îsrail adına ihaleye girmiş olabileceği
savı da dile getirildi. thaleye talip
olanlardan Park Dış Ticaret'in
arkasında, Türkiye Cumhuriyeti'ne
hakaret etmesine ve bir Kürt devleti
kurulması görüşünü dile getirmesine
karşın RP'nin kolladığı Libya'nın
olabileceği öne sürüldü. Libya ve Îsrail,
Manavgat suyunun potansiyel
müşterileri arasında yer alıyor.
REFAHYOL hükümeti, Manavgat
suyunun işletilmesini özel girişimcilere
devrederek MGK kararlan
çerçevesinde KKTC'ye su satışının
gerçekleşmesi ve sonuçta tüm adayı su
konusunda Türkiye'ye bağımlı hale
getirmeyi de öngören stratejik planı da
tehlikeye attı. DSl'nin actığı ihale
şartnamesinde, KKTC'nin bu açıdan
kollanmadığı belirtildi. KKTC'ye
gidecek su. coğrafi yakınlığı nedeniyle
buradan Israil'e de satılacaktı.
'Nedeni siyasi'
Istanbul'un su sıkıntısı yaşadığı
dönemde Yalova'dan tankerlerle su
taşıyarak adını duyuran Martı
Denizcilik firmasının Yönetim
Kurulu Başkanı Erol Yücel, Manavgat
suyunun işletmesinin 20 yıl süreyle
özel sektöre devredilmesine ilişkin
hükümet karannı ağır bir dille eleştirdi.
Yücel, karann ardında 700 milyon
dolar gibi düşük bir rakam ile kaynak
yaratmaktan çok siyasi nedenlerin
yattığı konusunda endişeleri
bulunduğunu vurguladı.
Erol Yücel, su taşımacılığında
potansiyel bir fırma olduklarmın alünı
çizerek işletme ihalesinin ardında yatan
nedenleri tahmin etmesine karşın,
sistemin dışında kalmamak ve
"oyunbozanhk" yapmak için ihaleye
katıldığını söyledi. Yücel şu görüşleri
dile gerirdi:
"Bu suyun saüşı mutlaka devletin
kontrolünde olmabdır. Ihaleye
çıkümasuun ardında RP'nin kolladığı
Libya da olabilir. Devlet, suyu 20
yılhğuıa bir firmaya devrederek
eündeki kozu \e silahı ortadan
kaldınyor. Bugün Suriye'nin PKK'ye
verdigi destegin temelinde suyun
yatüğını biliyoruz. Devlet, su yüzünden
kendisine düşmanca poütika izleyen
ülkeiere karşı bu kozu 20 yıihğuia nasıl
özel teşebbüse devredebüir?"
RP'fflerden haskı
Erol Yücel, ihaleye çıkılmadan önce
tanker taşımacılığındaki deneyimleri
nedeniyle bazı RP yanlısı kişilerin,
Manavgat suyunun mutlaka Libya'ya
verilmesi, lsrail'e kesinlikle
satılmaması koşuluyla kendisiyle
sözleşme imzalamak üzere teklif
getirdiklerini ve baskı yaptıklannı da
söyledi. Bir yurttaş olarak, Türkiye'nin
çıkarlannı ön planda tutmasını
istediğini vurgulayan Martı
Denizcilik'in sahibi Yücel, devletin
Manavgat suyunun denetimini elinde
bulundurup taşımacılığı yine özel
sektöre verebileceğini, ancak
işletmesini bütünüyle bir firmaya
devretmemesi gerektiğini an 1attı
Geçmişte Manavgat suyunun özel
sektör elıyle satılması, ancak devletin
denetiminin korunması politikasını
izliyordu.
KONYA EREĞLİ'DE VAHŞET
Türban takmayan
annesini öldürdü
• Konya'nm Ereğli ilçesinde öğretmen Ayşegül
Özgüven, türban yüzünden tartıştığı annesi
emekli öğretmen Meryem Songül Özgüven'i
bıçaklayarak öldürdü. Psikolojik tedavi gören ve
bir süre önce ücretsiz izne aynlan Özgüven'in
tarikatlarla bağlantısının olduğu öne sürüldü.
SABİJHORASAN
HASANCAN
EREĞLİ / KONYA - Kon-
ya'nm Ereğli ilçesinde tür-
banlı bir öğretmen, başörtü-
sü takmadığı gerekçesiyle
emekli öğretmen olan anne-
si Meryem Songül Özgüven'i
(58) bıçaklayarak öldürdü.
Psikolojik tedavi gördüğü ve
uzun süredir bir tarikata üye
olduğu öne sûrülen Ayşegül
Özgüven tutuklandı.
Konya'nın en çağdaş ilçe-
si olmasma karşm son yıllar-
da tarikatlann hızla örgütlen-
diği Ereğli'de önceki gün kor-
kunç bir cinayet işlendi. Gül-
bahçe Mahallesi'nde oturan
Meryem Songül Özgüven.
cumartesi günü evinde kal-
binden bıçaklanarak öldürül-
müş şekilde bulundu. Olay
üzerine soruşturmayı derin-
leştiren cinayet masası ekip-
leri, yaşlı kadının yakınlannı
sorguya alırken, Ereğli Ata-
türk Lisesi'nde İngilizce öğ-
retmenliği yapan Ayşegül Öz-
güven'in (28) ifadesine de
başvurmak istediler. Ancak
Özgüven evde bulunamadı.
Onceki akşam Ivriz Bara-
jı çevresindeki bahçelerde ge-
zerken yakalanan Ayşegül Oz-
güven, cinayet masasındakı
sorgulamasında, uzun süre-
dir annesiyle başörtüsü ko-
nusunda anlaşamadıklannı
söyledi. Bu konuda zaman
•zatnan annesiyle tartıştıkla-
nm belirten Özgüven, son tar-
tışmada başörtüsü taktırmayı
kabul ettiremediği için anne-
sini bıçaklayarak öldürdüğü-
nü itiraf etti. Ayşegül Özgü-
ven, tutuklanarak cezaevine
konuldu. Polis, genç kızın ci-
nayet babası ZiyaÖzgüven'in
pazara gittiği bir sırada işle-
diğini, olayla ilgili soruştur-
manın derinleştirilerek sür-
dürüldüğünü bildirdi.
Ankara Üniversitesi Ecza-
cılık Fakültesi'ni "ruhsalbu-
nanm sonucu" yanda bırak-
tığı öne sürülen Ayşegül Öz-
güven'in, bir süre psokolojik
tedavi gördükten sonra Ingi-
liz filolojisini kazanarak ge-
çen yıl içinde bu bölümden
mezun olduğu öğrenildi.
'Kafası kanşmıştı'
Genç ögretmenin okula si-
yah türban, uzun pardesüyle
gidip geldiği ve "sağhğının
bozulmasT üzerine bir süre
önce de 6 ay ücretsiz izine
aynldığı bildirildi. Son aylar-
da birtarikata üye olduğu öne
sürülen Özgüven'in, bu ne-
denle okuldaki çalışma arka-
daşlanyla sürekli tartıştığı be-
lirtildi. Olayla ilgili soruştur-
mayı sürdüren Ereğli Cumhu-
riyet Savcılığı, Ayşegül Özgü-
ven'in tarikat bağlantısını
araştınyor.
Deıw .ı.otutianyla Sirkeci'ye geten işçiler, Binbirdirek Parla'nda toplanarak hükümeti ıryardL (Fotoğraf: HATİCE TUNCER)
Tersaneişçilerihükümetiptvtesto etti
tstanbul Haber Servisi - Türk Harb-lş Sendikası'na üye Istanbul ve
Gölcük'teki tersanelerdeçahşan işçiler, hükümetin yaklaşık 650 binkamu
işçisini kapsayan toplu iş görüşmelerindekı tutumunu protesto etti. İşçiler.
Türk-tş yönetimini de görüşmelerde geri adım atmaması için uyardılar.
Kasımpaşa'daki Taşkızak Tersanesi ve Dikimevi'nden dün akşam saat
18.00 sıralannda motorlarla Sirkeci'ye geçen Türk Harb-lş Sendikası
tstanbul Şubesi'ne bağlı işçiler, Ankara Caddesi boyunca yürüdüler.
"Sadaka sözleşmesine hayır", "Hakuyız kazanacağrz", "Harb-lş burada,
Türk-tş nerede", "Satılmış basın" sloganları atan işçiler, Cağaloğlu
Caddesi'nden yürüyerek Harb-lş Istanbul Şubesi binasmın karşısındaki
Binbirdirek Parkı 'nda toplandılar. Harb-lş Genel Sekreteri Nuri Ağçicek,
yaptığı konuşmada. sendikalann eşel-mobil sistemini kabul etmeye
zorlandıklannı ve iki sendikanın genel karara ıhanet ederek sözleşme
imzaladığını belirterek "Ücretierenilasyonagöreavarianmazsa300dolara
düşecek" dedi. İşçiler Ağçiçek'in konuşmasm
1
. "150 dolara düşecek, 13
milyon ücretle geçinmeye çauşıyoruz" diyerek kestiler. Ağçiçek, yaklaşık
650 bin kamu işçisini kapsayan toplu iş görüşmelerinde Türk-lş'in verdiği
önerilerin hükümet tarafindan kabul edilse bile işçileri tatmin etmeyeceğini
söyledi. Harb-lş lstanbul Şube Başkanı OrhanCoşturdaTürk-lş yönetimini
toplu iş görüşmelerinde geri adım atmamalan için uyardıklannı söyledi.
Gölcük Tersane Komutanlığı'nda çalışan 3 bin işçı de iş çıkışmda Türk
Harb-lş Kocaeli Şubesi önünde toplandı. Kocaeli Şube Başkanı Ahmet
Kasnnoğhı, sözleşme görüşrnelerindeki olumsuzluklan aşabilmek amacıyla
eyleme başladıklannı belirtti.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEg
"Halka Sopalım"...
Emperyalizmin dayatmak istediği "Yeni Dünya
Dûzeni" kafalan allak bullak ediyor. Kimine göre bu
düzen, birey özgürlüklerini ön plana çıkartan ve
devletin bireyler üzerindeki sultasına son veren bir
düzen. Zira devlet ekonomik ve toplumsal yaşam-
dan elini çektikçe, bireyin özgür alanı genişliyor.
Bana sorarsanız, bu düzen, "ulus devlet" anla-
yışını hedef alan ve ulus devleti parçalayarak, siya-
sal yapıyı "atomize etmeye çalışan" bir düzen. Ve
bu atomizasyonun, ya da parçalanmanın sonunda,
bireye özgür alan falan kalmayacak. Güçlünün da-
ha güçlü, güçsüzün daha güçsüz olacağı bir ortam
içinde sömürü artacak.
Yeni dünya düzeninin dayatmaya çalıştığı "siya-
sal sistem", alt kimliklerin ön plana çıktığı ve yarı
doğrudan bir demokrasi. Yani dinsel, mezhepsel,
bölgesel, etnik vb. kimliklerin "ulus" kimliğinin ye-
rine geçirildiği, "temsili" özelliği budanmış bir de-
mokrasi anlayışı...
Böyle bir demokrasi anlayışının, Türkiye gibi ül-
keler açısından ne gibi felaketler getirecegini gör-
memek için kör olmak gerekir. Etnik ve mezhep
kimliği açısından tam bir mozaik olan Turkıye gibi
ülkelerde, eger alt kimlikleri ön plana çıkartarak bir
demokrasi uygulamaya çalışırsanız; yaptğınız tş, "par-
çalanmayı" hızlandırmaktan başka şey değildir.
Zaten gene ön plana çıkartılmaya çalışılan "yan
temsili", ya da bir başka deyişle "yan doğrudan"
demokrasiyi, geniş ve milyonlarla ifade edilen bi-
rimlerde uygulamak pek mümkün değildir.
•••
Temsili demokrasiyi, yani bireylerin kendi kendi-
lerini "temsilcileri" vasıtasıyla yönettiklen demok-
rasiyi, eleştiriye çok açık bir sistem olarak değer-
lendiririm. Zira bu sistemde "halkın katılımı", ancak
"seçim günü" tam anlamıyla sağlanabilir. Temsilci,
bir kez seçildikten sonra, kendisini seçenlere kar-
şı sorumluluklannı kolayca unutabilir. Ancak bunun
çaresi "ulus devleti" parçalamak değil, halkın sıya-
sal "katılımını" sağlayacakyöntemlen geliştirmek-
tir. Bunun en temel koşulu da sivil toplum örgütle-
rinin önünü açmak ve "demokratik denetimlerinin"
zeminini hazııiamaktır. Oysaki bizde, neredeyse bu-
nun tam tersi yapılıyor.
•••
Temsili demokrasi içinde, halkın katılımını sağla-
yan ve halktaki "eğilim ve beklentileri" anlayabil-
mek için başvurulan bir yöntem de, "referandum "dur.
Ancak referandum ciddi bir şeydir ve olur olmaz her
şey için uygulanmaz.
Dış dünyada, örneğin kimı Avrupa ülkeleri, "Av-
rupa Bihiği'ue girip girmeme konusunu halklarına
sormuşlardı. Bizde de 1982 Anayasası ile ilgili ola-
rak yapılan referandum haklı ve mantıklı bir referan-
dumdu. Fakat öyle bir yöntem uygulandı ki; sonuç
hem haksız hem de mantıksız bir sonuç oldu. Olum-
lu propagandanın serbest olduğu ve devlet ola-
naklanyla yapıldığı, buna karşılık olumsuz propa-
gandanın yasak olduğu ve cezai sorumluluklar ge-
tirdiği bir referandumun, "demokratik" olarak isim-
lendirilmesine kargalar bile güler.
Özal zamanında da, çok daha "ayıplı" bir refe-
randum yapıldı. Siyasal hakları kısrtlı bulunan kimi
eski siyasetçilere. bu haklarının geri verilip verilme-
mesi konusunda halkın görüşü soruldu. Dünyanın
hiçbir yerinde bir "çoğunluk", herhangi bir insanın
ya da grubun "siyasal haklan olup olmadığını" sor-
gulayamaz. Siyasal haklar doğuştan vardır ve ya-
saların getirdiği kısıtlamalar dışında, hiçbir biçim-
de engellenemez. Gene devlet olanaklannın sefer-
ber edilmesine karşın, bu haklar kılpayı alındı da dün-
yaya kepaze olmaktan bir ölçüde kurtulduk. Bizim
"liboş taifesi" bu özal'ı, hâlâ demokrasi adına öz-
lemiyoriar mı, çıldırasım geliyor...
•••
Tansu Çilfer de referanduma epey meraklı. Ör-
neğin memuriara yapılması öngörülen zam oranını
"Halka soralım" diye, budamaya çalışmıştı. Şimdi
de Refahlı kimi isimler "8 yıllık temel eğitimi halka
soralım" diyoriar. Peki çok daha önemli konulan hal-
ka sormak bu muhteremlerin neden hiç aklına gel-
miyoracaba?..
örneğin şu 'özelleştirme" kepazeliğini halka bir
sorsalarya. Aynı biçimde, devlet bankalannın peş-
keş çektiği kredileri neden halka sormazlar?
Aslında yıllardan beri "hodrimeydan" diye yazı-
yor ve konuşuyorum. Halkımızın laik cumhuriyet-
ten memnun olup olmadığını da sorabiliriz. Yapıl-
sın bir referandum ve sorulsun halka: "Siz şeriat dü-
zeni mi istersiniz, yoksa laik cumhuriyetin devamın-
dan yana mısınız". Bakın ne güzel bir sonuç çıkar
ortaya.
Buna asla cesaret edemezler. Zaten amaçlan
"Üzüm yemek değil, bağcı dövmek". Kendilerin-
den "menkul" kimi iddialaria insanlann kafalannı ka-
nştırsın onlar...
Ve onlann halka sorup sormayacaklannı bilemem
ama, bir gün halk "onlardan soracak". Yanıtını şim-
diden düşünseler iyi olur...
Türkiye'de politik yaşam din tacirliği, şovenizm ve popülizm üçgeni üzerine kurulu
Demokrasiyi kemiren 3 mikrop
TCC'den sehit Cazeteciler Günü
'Türk basını
susturulamayacak'
• Bilim adamlan ve siyasetçiler, Türkiye'de politikanın toplumun
"en demagojik" kesiminden gelenlerin elinde kaldığına işaret
ederek din sömürüsü, şovenizm ve popülizmin demokrasiyi
engelleyen birer "siyaset mikrobu" olduğunu belirttiler.
ALİER
Türkiye'de din tacirliği. şovenizm ve po-
pülizm üçgeni üzerine siyaset yapıldığı,
gelişmemiş ülke demokrasilerinde yer
alan bu üç unsurdan her birinin siyaseti
yozlaştıran ve demokrasiyi engelleyen
birer "siyaset mikrobu'' olduğu belirtil-
di. Siyasetçiler ve bilim adamlan halkın
büyûk bölümünün bu argümanlara prim
vermemesine karşın, çapsız siyasilerin, or-
talama eğitim süresi 3.5 yıl olan toplumun
bu zaafinı kullandıklannı, dinsel, şoven
ve popülist söylemlerle sonuç almaya ça-
lıştıklannı vurguladılar.
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Dr.
Mehmet Ali Kılıçbay. din tacirliği, şove-
nist kışkırtmalar ve popülizmin, bizim
gibi ülkeler için son derece uygun argü-
manlar olduğunu belirterek "Siyasiler,
hem kitieyi şekilsiz halde tutmak hem de
kendi uyduruk si>"asetlerini devam ettire-
bttmek için bu argümanlan yararlı bulu-
yorlar" dedi.
Siyasilerin şoven söylemlerine en taze
öraek olarak İçişleri Bakanı Meral Ak-
şener'in PKK lideri Apo için kullandığı
"Enneni döKi" ifadesini anımsatan Dr. Kı-
lıçbay, modem devlet için her etnik un-
surun aynı şerefe sahip olduğunu belirt-
ti. Kılıçbay özetle şu görüşlere yer verdi:
"Hükümetin bir başka bakanı da 'mum
söndü'diyerek bir başka inanc grubuna
hakaretetmişti. Bu >aklaşımlar aslında po-
püUzmden kavnaklanıyor. Popülizmi ise
halkın kutsallaşünlarak. şekilsiz bir kitle
halinde tutohnası ve kendi iktisadına sa-
hip olmasımn engellenmesi olarak nitele-
yebiliriz. Bu tür politikalann kayn agı ola-
rak da mal ve hizmetierin payiaşınunda
devktin bü>vkölçüdeegemen oİmasmı gös-
terebinriz. Ücretierin bile verimlilik yeri-
ne, kıdem-hiyerarşi esasına göre beürlen-
mesi popülist anlayışın bir eseridir."
Kılıçbay. bunlann sonuç olduğunu, esas
nedenin Nasrettin Hoca'nın "Taşlan bağ-
lamışlar, köpekJeri sabmşlar" hikâyesin-
de olduğu gibi siyaset yapması gereken
kişilerin siyaset yapmaması olduğunu sa-
vımarak "Üniversiteler siyaset yapamı-
yor, memurlar shaset vapamıyor. Sonuç
olarak si\~ascti ülkenin en demagojik ke-
simlerinden gelenler yapıyor*' diye ko-
nuştu.
Demokrasinin gelişmediği ülkelerin ta-
mamında benzer kavramlann politik sö-
mürü aracı yapıldığını söyleyen Kılıçbay,
sözlerini şöyle sürdürdü:
u
Bakın Saddam, Körfez Savaşı'nda
'Savaşlann anası' dedL Yenilecegini ve
sonradan aşağuanacağuu bile bile savaşa
girdi ve sanki kendisine karşı bir haçh se-
feri başlaülmış gibi bunu içpolitikava yön-
lendirdL" '
İç ve dış düşmanlar
lstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
öğretim üyesi Doç. Dr. SemihGemalmaz
da bu argümanlann siyasetteki bir yansı-
masınm da Türkiye'de çok güçlü bir 'iç
vedışdüşmanlar paranoyas' olduğu şek-
linde göründüğünü vurgulayarak şunlan
söyledi:
"Türkiye'nin sürekli kuyusunun kazıl-
d^ı, Türkiye'nin püf" denilse yıkıiıp gi-
decegi, ama ADah'tan ki işte vatana, mil-
lete sahip çıkan otoriter çevrelerin bulun-
duğu zihniyeti dayaüür. İçişleri Bakanı
toplumun bir kcsimini aşağdayan bir söy-
lem kuUandı; ashnda bakanıböyte bir zih-
niyetin koşullanmışlıgı konuşturmuştur.''
Eski parlamenter Ertuğrul Günay ise
Türk siyasi yaşamında, din ve milliyetçi-
lik istismannın hep yapıldığını, "ucuz
halkçılık" olarak tanımladıgı popülizmin
ise sol partiler de dahil olmak üzere kul-
lanıldığına dikkat çekti. Günay, "Ancak,
halk büyük oranda bu argümanlara prim
vermiyor. Halk her dönem kendisine ya-
km ve vaşam düzevini yükseheceğine inan-
dığı partileri tercih etti; 1950'de demok-
rasi ve dışa açümanın arayışı içinde DP'vi
getirdi; 6S'te 'Büyüyen Türkiye' iddiası-
mn sahibi AP'yi, 70'lerden sonra ise bü-
yüyen Türkiye'de sosyal adalctin ya>'gm-
İaşünlması ve yeni bir düzen iddiasıyla
ortaya çıkan CHP'yi iktidara taşıdı; son
olarak da dışa açümanın sahibi ANAP'ı
getirdi'' dedi.
Yunanistan'daki Sosyalist Parti ismi-
nin başında "Pan Helenik" nitelemesi-
nin olduğunu anımsatan Günay, bu tür
duygulann Doğu coğrafyasına geldikçe
arttığını söyledi. Günay, tçişleri Bakanı
Meral Akşener'in yani sıra, DYP lideri
Tansu Çiller'in de benzer şeyleri yap-
tığını belirterek şöyle konuştu:
"Siyaset dinin hizmetindedir dedi bir
zaman. Fatiha'yı baştan sona okuvabüir
mi, şüpheüyim; ama olur olmaz yerde el-
lerini açıp birtakım gösterişler yapıyor.
Bunlar siyaset bilimcUerin söykdiği şey-
lerinbü-prutotipi."
Ertuğrul Günay, RP'nin, halka vaat et-
tüderini geıçekleştiremeyince din istismar-
cıhğını toplumu kutuplaştıran boyuta var-
dırdığını, başta CHP olmak üzere
muhalefet partilerinin de savaşı RP'nin seç-
tiği alanda yapma yanlışlığına düştüğünü
kaydetti.
MHP lideri Türkeş'in ölümü üzerine
medyada yapılan yorumlarda ise merkez
sağ partilerin MHP mirasını toplamak
amacıyla radikal milliyetçi söylemleri
öne çıkaracağı ifade edildi.
tstanbul Haber Servisi -
Türkiye Gazeteciler Cemi-
yeti'nin (TGC) girişimiyle
dün ilk kez "Şehit Gazeteci-
lerGünü" yapıldı. TGC Baş-
kanı Nail Güreli, yeni şehit-
ler vermek pahasına Türk
basmının susturulamayaca-
ğıni belirtti.
TGC, Şehit Gazeteciler
Günü'nün ilketkinliğini ger-
çekleştirmek üzere dün bir
toplantı düzenledi. Basın şe-
hidi ailelerin, gazeteci ve ay-
dınlann katıldığı toplantıda
açılış konuşmasını Nail Gü-
reli yaptı. Güreli, ilk basın şe-
hidi HasanFehmiBey inöl-
dürüldüğü tarih olması nede-
niyle 6 nisanı anma günü ola-
rak belirlediklerini söyledi.
Yolsuzluk yapanlann bu suç-
lannı örtbas etmek için ga-
zetecileri öldürdüğünü be-
lirten Güreli, Hasan Fehmi
Bey'in öldürüldüğü 88 >ildan
bu yana 25 gazetecinin da-
ha katledildiğini söyledi.
Basın şehidi gazeteci Ab-
di tpekçi'nin kızı Nükhet
Ipekçi Izet ise babasınm öl-
dürülmesinden bu yana "kar-
deşteri"nin çoğaldığını. çün-
kü kendisi gibi ailesinden bi-
rileri katledilenlerin sayısırun
giderek arttığını belirtti. tzet,
katillerin, tetikçilenn, ölüm
emri verenlerin ve katilleri
kahraman ilan edenlerin ken-
dilerini ve Türk halkını hiçe
saydıklannı belirterek "Ba-
kıyoruz. katil eskileri şimdi
parti genel başkan adayı ol-
muşlar. Doğan Öz'ün katil
zanlısı fbrahim Çiftçi,
MHP'ninada>ıBmtaneope-
rasyonyapnk diyen, hakkın-
da fedeke bulunan Mehmet
Ağar adı, yine MHP'nin ge-
nel başkan adaylan arasında
geçiyor''dedi.
Toplantıya katılanlar 25
basın şehidinin Basın Mü-
zesi'ndeki portrelerininönün-
de saygı duruşunda bulun-
dular.