Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 1997 SALJ
10
DEĞİŞEN DÜNYADANHUSEYIN BAŞ
Helsmki zirvesitım ardından- » ^ k aşkanClinton'la Boris Yeltsin arasındage-
M M çen 20 martta gerçekleşen zirve. silah in-
r"^T diriminde atılan bazı somut adımlann dı-
m ^ şında. ıki ülke arasmda var olan ve nite-
• -~ likleri itibanyla da A\rupa ve tüm dünya-
yı ilgılendiren sorunlann çözüme ulaştınlması konu-
sunda 'Dağ fare doğurdu' benzetmesini yapanlar ya-
nılmış sayılmazlar. Helsinki zirvesinde taraflar. NA-
TO'nun eski Sovyet Bloku'na dahil olan Doğu Avru-
pa ülkelerine doğru genişlemesiyle ilgili olarak her-
hangi bir anlaşma sağlayamamıştır. Daha açık bir de-
yişle, taraflar. eski pozısyonlannda kalmışlar, bizzat
Clinton"un da itiraf ettiği gibı. sadece anlaşamamak-
ta anlaşmışlardır.
Oysa gerek Birleşik Devletler'in gerekse de NA-
TO'nun diğer Avrupalı üyelerinin ittifakın Doğu'ya
genişlemesi konusunda kararlı olduklan bilirüyordu.
Yeltsin'in karşı çıkmasına karşın en açık şekliyle or-
taya konmaştur. Dahası bunun en azından ilk ağızda
Macanstan. Polonya ve Çek Cumhuriyeti'ni ittifakın
8-9 temmuzda düzenlenmesi öngörülen Madrid zir-
\ esinde ele alarak yaşama geçireceklerini beyan et-
mişlerdir. Slovakya'nın ittifaka girip girmeyeceğini
ise mayıs ayı içinde yapılması beklenilen referandum
tayin edecek.
Buna karşılık Birleşik Devletler Moskova"ya, eğer
buna taviz denirse, Baltık ülkelerinin ittifaka alınma-
sını. en azından şimdilik Rusya"nın bu ülkelere so-
mut güvenceler tanıması koşuluyla belirsiz bir tarihe
erteleyebilecekleri tavizini vermiştir.
Taraflar arasındaki en hassas sürtüşme noktalann-
dan birini ise Ukrayna'nın NATO üyeliği sorunuoluş-
turmaktadır. Ancak görüldüğü kadanyla bu konu da
yine en azından şimdilik belirsiz bir tarihe ertelenmiş-
tir. Ancak Moskova'nın başının üstünde tehdit edici
bir Demokles kılıcı gibi asılı durması sürdürülecek-
tır. Boris Yeltsin'in iki ülke arasındaki ilişkilerin dü-
zeltılmesi için öneîdıği 'büyük anlaşma'nın akıbeti
ise belli değıldır. Biraz da bu yûzden. Ukrayna Dışiş-
leri Bakanı Gennadi Udevenko 'büyük komşusunun.
neyi ne zaman yapacağının bilinmemcsinin" yarattığı
tedirginlikten yakınmış ve "ülkesinin stratejik hede-
finin NATO'ya girmek' olduğunu açıklamıştır. Ayn-
ca Ukrayna'nın 'banş ortakbğı' çerçevesinde önü-
müzdeki yaz Kınm'da. Rusya'nın bumunun dibinde
NATO ile ortak askeri tatbikat yapmaya hazırlanma-
sı da Moskova'yı güç durumda bırakan birbaşka cid-
di sonındur.
Dünyanın halihazır en güçlü armadasmın, üsleri ve
nükleer vurucu gücüyle Rusya'nın sınırlanna dayan-
ma aşamasına gelmesi. kuşkusuz ne denli ekonomik
ve sosyal çalkantılar içinde olursa olsun. Moskova'yı
ciddi ölçüde tedirgin etmektedir. NATO'nun, doğu-
ya açılması karşılığmda, Boris Yeltsin'e gümüş tep-
si üzerinde sunuian ve tnlyon dolarla ifade edilen
muhteşem sofra ise iştah kabartmaktadır. Olkeyi vah-
şi ve yağmacı liberalizmin talanına terk ederek uçu-
rumun kenanna getiren Yeltsin ve ekibinin tek kur-
tuluş yolu da olsa, bu muhteşem sofraya el uzatması
kolay değildir. Üstelik çok sayıda deneyim, Batı'nın
sunduğu parlak vaatlerin, çoğu zaman 'sanal birger-
çcklikten" başka bir şey olmadığım göstermiştir.
Birleşik Devletler ve müttefiklerinin NATO'yu Av-
rupa'nın doğusuna taşıma rutkulan yeni bir 'Soguk
Savaş'ın fılizlenmesi tehlikesini de beraberinde getir-
mektedir. Rusya ana muhalefet partisi lideri Ziyuga-
nov'un Helsinki zirvesini. çok sayıda tarihçinin 2.
Dünya Savaşı'nın tohumlannın atıldığı zirve olarak
gördüğü 'Versailks' anlaşmasma benzetmesi boşuna
değildir. Rusya'da. ne Boris Yeltsin, ne Lebed. ne Zi-
yuganov ne de bir başkası, smırlannın dibinde NA-
TO üslerinin ve nükleer silahlannın cirit atmasına ko-
lay kolay nza gösteremez. NATO'ya girmek için sı-
raya dizilen Doğu Avnıpa ülkeleri için olduğu gibi on-
lan yüreklendiren Batılı ülkeler için de en iyi güven-
ce, Rusya'nın sınırlanna asker yığarak banşı tehlike-
ye atacak tohumlan ekmek değil, onunla kapsamh bir
işbirliğini de içeren güvenlik anlaşmalan gerçekleş-
tirmektir.
Boris Yeltsin, sağhk sorununda görülen iyileşme-
ye karşın içte ve dışta üstesinden gelinmesi güç bü-
yük sorunlann kıskacındadtr. Birleşik Devletler'in
artan baskılan yanı sıra uçurumun kenanna dayanmış
ekonomisi, çığnndan çıkan mafyası. devlet soygun-
culuğundan aşın ölçüde palazlanan yeni zengin sını-
fa terk edilmiş kamu düzeni ve patlama noktasına
yakJaşan sosyal sorunlarla başı fena halde beladadır.
Aylardır ücret alamayan yirmi milyonu aşkın emek-
çi greve başlamıştır. Aceleyle yetiştirilen iki milyar
dolar ise işçilerin toplam dokuz milyar dolara ulaşan
alacakJannı karşılamaktan çok uzaktır. Ama daha da
kötü olan, Yeltsin' in ekonomiyi ayağa kaldırmak, dü-
zeni ve yasalan hâkim kılmak için bir kez daha ülke-
yi bu duruma düşüren ultraliberal vahşi talan kapita-
lizminin uygulayıcılanndan medet umacak ölçüde
çaresiz kalmasıdır.
Bu andan itibaren artık endişe verici olan, Boris
Yeltsin'in sağlığı değil. Rusya'nın sağlığıdır. Bu. ay-
nı zamanda bölgenin olduğu gibi tüm dünyanın sağ-
lığını da ilgilendirmektedir.
Rus halkı devlete güvenmiyorGeneral Lebed, şeçen ay içinde Birleşik
Amerika ve Avnıpa 'yı zivaret etti. Çok sa-
yıda polüikaa ve basın mensubu ile Rus-
ya 'nın dunımu, olası bir erken başkanlık
seçiminde şansının ne olabileceği ile ilgili
soruları vamtladı. Yeltsin sonrasmın güçlü
adayı, boylece görücüye çıkmtş gibiydi.
Ancakbusırada, Boris Yeltsin, beklenme-
dik bir biçimde hastayatağından kalkmış ve
olubıhliğince sağhkh bir göriintüyle devlet
dümenini yeniden ele almıştı. İlk işi deyok-
hığtında ülkeyi kaosa süriiklemek ve ekono-
mıvi çökertmekle suçladığı bakanlannı az-
letmek oldu. Rekor sayılabilecek hsa bir
sürede mucizeler yaratarak dünyanın en
zengin dolar milyarderleh arasına girme
başansım gösteren Başbakan Çernomır-
din 'le, ülkenin zenginliklerini yahnlarına
dağıtmak ve ekonomiyi majyamn eline tes-
lim etmekle ünlü, ultraliberal vahşi kapita-
lizmin bir mvmarah uygulayıcısı Çubayb ve
ekibini, sanki bugünkü çöküntünün mimar-
ları değilmiş gibiyeniden ve çok dahafaz-
la güçle donatarak isbaşma geiirdi.
Sonkamuoyuyoklamaları, Lebed'in, ra-
kiplerini rahatça geçerek olası bir erken
başkanlık seçiminde. ipi önde göğüsleye-
ceğini ortaya koymuştur. Çok sayıda göz-
lemci için sözünüsakınmayan general. Yelt-
sin sonrası başkanlık için 'bekleme salo-
nu'ndadır. Ancak bugünkü iktidar. genera-
lin tekerine çomak sokmak içm bazı önlem-
ler düşünmüyor değil. Aynca generalin
Moskova Belediye Başkanı Luykov ve Vik-
tor Çernomırdin gibi güçlü rakipleri de ik-
tidar hazırlığı içinde. Buna karşılık, gene-
ral Lebed, ekonomiyi ayağa kaldırmak için
Gorbaçmdöneminde 'Gaspian 'ı çağdaşlaş-
tıran komünist Masliyukm'a giiveniyor.
Böyle bir olasılık, Lebed'le Ziyuganav'un
Komünist Partisi ile itlifahna yol açabilir.
Şu anda erken bir başkanlık seçimi gün-
demdegöriinmüyoK Ancak her şey, öncelik-
le Boris Yeltsin in sağlık durumuna ve kuş-
kusuz ülke ekonomisinin ne ölçüde düze çı-
karılacağına bağlı görünüyor. Ücretlerini
alamavan 20 milyon emekçinin grevi. Hel-
sinkizin'esinin tümparasal vaatlerinin söz-
de kalması ihtimali, hele Birleşik Amerika
ve Avrupalı müttefiklerinin NATO nun do-
ğuya doğru genişlemesindeki karariıhkla-
rının baskısı, Boris Yeltsin 'in durumunu
önemli ölçüde güçleştiren öğeler arasmda.
General Lebed le yapılan söyleşi bu ko-
nulara bazı açıklıklar getirivor.
L"EXPRESS-Bons Yeltsin 'densonraik-
tidara gelme tutktınuzu açıkça ifade ediyor-
sunuz. Niçin?
A. LEBED - Ülkemdeki kaos artık bitsin
istiyorum.
- Bu konuda en kötü senaryo ne olabiKr?
- Bugünkü başkanın iktidaVı bırakmakta
direnmesi... Boris Nikolayeviç'in değerini
tarih saptayacak. Aslında kişi olarak ondan
değil, hastalığından kurtulunması gerek.
Tıbbm. ne yazık ki bu konuda yapacağı faz-
la bir şey yok.
- Sizce Yeltsin nasıl bir miras bırakacak?
- Her şey ondan sonra gelecek olanın ışe
ne zaman başlayacağına bağlı. Zaman öğe-
si iyi yönde gelişmiyor. Geçen yılda kamu-
oyuna küfretmekten başka anlam taşımayan
bir iki sözde girişimin dışında gerçek hiç-
bir reform tamamlanmadı. Savunma Baka-
nı ömeğini vermek istiyorum: General üni-
formasını çıkanp üzerine bir sivil ceket ge-
çirdiler. Bu bir göz boyamadır ve ordulann
siviller tarafından denetlenmesi ilkesine
karşıdır. Ama daha da beteri var: Rusya'yı
yöneten oligarşi öyle bir duruma gelmiştir
ki. bugün insanlann sadece >üzde 3'ü aşın
bir biçimde zengin, nüfusun yüzde 80'i ise
koyu bir sefaletin pençesindedir. Sosyal
dengeler altüst olmuştur. Ve bu haliyie de
kopup parçalanma tehdidi altındadır.
- Gerçek bir patlama tehlikeshle karşı
karşıya bulunulduğunu mu sö\ lü>orsunuz?
- Bazı somut veriler bunu açıkça ortaya
koyuyor. Bankalann seımayelerinin yüzde
75'i Moskova'da, yüzde 20'si ise St. Peters-
burg ve Nijni Novgorod'da yoğunlaşmıştır.
Ülkenin geri kalanı da son yüzde 5 "le yetin-
mektedir. Bunun yüzde 4'ü Urallar'a kadar
olan bölgede, sadece >-üzde 1 'i, 33 milyon
insanın yaşadığı Lrallar'm ötesindeyeralan
bölgededir. Sonuç: Tanm tam bir felaket
içindedir. Üretim. son yıllarda tüm tarihsel
rekorlan kıracak ölçüde düşmüştür. Rusya
böylesi bir çöküntüye 1. Dünya Savaşı bo-
yunca, 1914-1917 Devrim öncesi dönemin-
de tanık olmuştu. Miryonlarca Rus, üç ay-
Llkbahardan önce marta
doğru bir sosyal patlama
olasıhğı vardır. Dönem
tehlikelidir. Çünkü kış
rezervleri tükenmek
üzeredir.
Bugün herkesin
sorduğu soru şu:
Bu kez bizi nasıl
ton^aya bastıracaklar. -
Kuiağımızda patlayacak
yumruk nereden
gelecek?
^ avaş anlamsız bir
olaydır. Yüzyıl sürenleri
bile banş görüşmeleriyle
sonuçlanmıştır.
Savaşı kazanmanın en
iyi yolu, patlak
vermesinin
önlenmesidir.
10tarihteLebed* 1950: Güney Rusya'da Novoçherkask'ta doğdu.
* 1981-1982: Bir paraşütçü birîiğinin başmda Afganistan'da
görev yaptı.
* 1983-1991: Komutasmdaki Tula birliği ile Gürcistan ve
Azerbaycan'da patlak veren kanşıklıklann bastınlmasmda
görev aldı.
* 1991: Moskoya'daki başansız darbede yer almayı reddetti.
* 1992: Rusya ile Moldavya arasında çıkan çatışmalarda 14.
Ordu Kumandanlığı'nı üsüendi.
* 1995: Ordudan istifa etti. Tula ketrtinden milletvekiJi
seçildi.
* 1996 Haziran: Oylann yüzde 15'i ile başkanlık seçiminin
ilk tunında üçüncü oldu. Ikinci turda Yeltsin'e katılarak
başkanlığı kazanmasını sağladı. Seçimlerden sonra Yeltsin
tarafindan Güvenlik Konseyi Sekreterligi'ne atandı.
* Ağustos: Lebed, Çeçenistan savaşını sona eıdiren anlaşmayı
imzaladı.
* Kasım: Yeltsin tarafindan bu görevinden alındı.
* Aralık: Partisini kurdu. 'Ülkeyi yönetmekteo âciz olarak
gördüğü başkanı görevinden istifaya çagırdı.'
dan altı aya uzanan sürelerde hıçbir ücret
alamamaktadır. Ilkbahara doğru sosyal bir
patlama olasıhğı vardır. Ekonomik. finan-
sal ve siyasal krizin, sözü edilen patlamay-
la çakışması tehlikesi ayndır. Bu dönem son
derecede risklidir. Zira. kış rezervleri tü-
kenme noktasındadır.
- Bu karanlık tabloya karşu.
- Hayır. tablo karanlık değil. Ama gerçek.
- Her şeyi düzene sokmak için otoriter bir
yöneticiye mi ihtiyaç var?
- Bunu neden bana soruyorsunuz?
- Bazen sizi Pincohetik karşılaşbnyoriar.
Ne dersiniz?
- Kesinlikle hiçbir şey. Adım Lebed. Ba-
bamdan miras. Benden de çocuklanma ka-
lacak. Beni, isteyen şeytanla bir tutar. Ben-
ce bunun hiç önemi yok.
- Rusya'nın demokrasiye ulaşmak için,
ŞiK gibi. otoriter bir dönemden geçmesi ge-
rektîğini düşünüyor nıusunuz?
- Bu kaçmılmaz. Yüriirlükte olan anaya-
sa. başkanın elinde yoğunlaşan otoriter bir
iktıdara olanak sağlıyor. Son derece geliş-
miş bir icranın yanında yasama ve yargı cı-
lız dallara dönüşmüş durumda.
- Hedefiniz Rus\a'da demokrasi mi?
- 27 Arahk 1966'da, yeni kurduğum 'Şe-
ref ve Vatan' hareketinin kongresinde, de\-
let başkanını iktidann daha adil bir biçim-
de paylaşımı için bir anayasa reformu ini-
siyatifıni ele almaya çağırdım. Bu yolla, sü-
per başkanlıklı olan rejim, başkanlık ve par-
lamenter rejime dönüşecekti. Gerçi gerçek
bir demokratik rejimin kurulması için on-
larca >ila gereksınim vardır. Yurttaşlann bi-
linçlenmesini geliştirmek. ilgili herkesin ya-
salara saygılı olmalannı sağlayacak koşul-
lann yaratılması gerekir. Bu en azından bir
iki kûşağm ilgilenmcsi gCTcken bir ugraş-
tır. Sonucu görmek için o denli uzun yasa-
yacağuru sanmıyorum. Benim misyomun
Rusya'da demokrasinin temellerini atmak-
tır.
- De Gaulle'ün beffi bir Fransa düşünce-
si vardı. Sizin de Rusya için böyle birdüşün-
ceniz var mı? Hangtsi?
- Rusya, boyutlanndan rahatsız muaz-
zam bir ülke. Kaynaklan olağanüstü zengin,
ama bu zenginliklerden tam olarak yararla-
namıyor. Geleneksel olarak haksız ve sert
yasalarla karşı karşıya bırakılmış. Öyle ki,
bazen şiddetin azalması, yasalann her za-
man tam olarak uygulanamamasından kay-
naklanıyor. Ruslar, gerekirse tüm güçlerini
seferber ederek düşmanın hakkmdan gel-
meyi iyi bilirler. Ortak düşünceye şu fikir
iyice yerleşmiştir Şapkalar çıkanlıp düş-
manın üzerinefirlaülırve tekbaşına herkes-
le savaşıhr. Bu ülke çok ölü gördü. 2. Dün-
ya Savaşı boyunca 27 milyon, totaliter dö-
nem süresince de 70-75 milyon kurban ve-
rildi. Yöneticilerin, çarlık ya da Sovyet dö-
neminde olsun, tüm iktidarlann halka reva
görülenler için özür dilemelerinin, acı çe-
ken ruhlann üzerine biraz merhem sürme-
lerinin zamanıdır. Bu. sonunda ülkenin uy-
gar biçimde yönetildiğini anlaması için ge-
reklidir. Talan edilen yerine konmalıdır. Son
yıllarda devlet en azından dört kez, halkın
cebine el atmış, ne var ne yoksa çekip al-
mıştır. Zoria ahnanlann hepsini geri ver-
menin olanağı yoktur. Ama en azından te-
lafı edici önlemler alrnabilir. Ve bu, son de-
recede önemli olan bu soruna çare oluştu-
rabilir.
- Hangi soruna?
- Devlete olan güvensizliğe. Bugün dev-
let ne yaparsa yapsın, herkes kendisine şu
soruyu soruyor: "Bu kez bizi nasıl tongaya
bastıracaklar? Kuiağımızda paüayacak
yumruk nereden gekcek?" Eğer devlet yurt-
taşlannı korumuyorsa üstüne üstlük hırsız-
lığa, rüşvete ve mafyaya müsamaha göste-
riyor ve tüm bunlann yaygınlaşmasma yar-
drmcı oluyorsa bunda şaşılacak bir şey yok.
Güvensizliği ortadan kaldımak için kişinin.
saygı duyduğunda yarar göreceği yasalar
gereklidir. Somut bir örnek verelim: Kamu
hazinesi bugün. 100 rublenin 99'unu vergi
olarak kesmektedir. Bir gjrişimci için buna
katlanmak olası değildir. Bu yüzden de ver-
giden kurtulmanın yollanm aramaktadır.
Eğer vergi yüzde otuz ya da yüzde otuz beş
düzeyinde olsa kimse böylesi yollara baş-
vurmak durumunda kalmayacaktır. Öte
yanda, toprak işin ehline verilmelidir. Yet-
miş üç yıl boyunca bireylerin 'sahip ohna'
duygusunu yıkmak için uğraş verilmiştir.
Ben, Cumhuriyetci Halkçı Birliği'ni, ko-
münizmi olduğu gibi, bugünkü sözde de-
mokrasi tarafından uygulanan yağmacı ka-
pitalizmi de istemeyen orta sımfı temsil
edenler için kurdum. Orta smıfin varlığı,
ihtilal ve benzeri maceralara karşı güvence-
dir.
- Siyasal oluşumunuza gerekü parayi ne-
reden sağbvorsunuz?
- Beni kimin finanse ettiğini soruyorsu-
nuz. Rusya'da korumalara para yetiştirmek-
ten, ömürlerini kale gibi ofislerle zrrhlı ara-
balarda geçirmekten, her an bir bombanın
patlaması ya da hayatlanna son veTecek bir
kurşunım vızıldamasından gına getiren çok
sayıda işadamı var. Bunlardan bazılan Bo-
ris YettsüTin iktidara gelmesi için katkıda
bulundular. Ne var ki, düş kınklığına uğra-
dılar. Bugün bunlar devletin yeniden yapı-
lanmasmı hedef alan siyasal birkampanya-
yı, yasal olan tüm olanaklarla finanse erme-
ye hazır. Nikita Kruşçef otuz ya da kırk yıl
önce komünizmin 1980'lerde ne olacağını
açıkladığında komünizme hâlâ inanan in-
sanlan düş kınklığına uğratmıştı. Rus hal-
kı kıyıcı bir mizah duygusuna sahiptir. Bir
ayağı parlak bir gelecekte, öbürü başka bir
yerlerde, yasam boyu iki ayağı açık. istik-
rarsız bir dengede olunduğu görülüyordu.
Bu yüzden komünizme pek inarulmıyordu.
Buna karşılık bireyin gereksinmeleriyle il-
gilenen daha adil bir toplumun kurulucağı-
na inanıhyordu.
- Çecenistan'a banşın gelmesi için hangi
kozlar sizc yardıma oldular?
- Çatışmalann sona erdirilmesinde Bakû,
Tiflis ve özellikle de Moldavya'da bazı de-
neyilerim oldu. Orada cephe 150 kilomet-
reydi. Ben geldiğimde 4 bin kişi can vermiş,
10 bin kişi de yaralannv.ştı. Tüm girişimle-
rime karşın çatışanlarbirbirlerini öldürmek-
te ısrarlıydılar. İşte o zaman onlara savaşın
ne olduğunu gösterdim. Birhafta süren pra-
tik çalışmalardan sonra ateşkes imzalamak
J
için'hazır duruma geldiler. En-azından.^O'
-' râi'ilöyeS'emuazzamrrlaydi ve'marieVi'yî
1
-'
li:
fcma heden olan Çeçenistan çatışması. her
şeyden önce devlet düzeyinde bir mafyasal
hesaplaşmadır. Bu yüzden gizli görüşmeler-
le iki ayn düzeyde hareket ettim: Savaştan
çıkan olanlara, banşın daha avantajh olaca-
ğını kamtlayarak finansal ilişkiyi ortadan
kaldırdım. Açık görüşmelerle de çok sayı-
da eski Sovyet ordusu mensubu, askerlik
şerefine önem veren Çeçen asıllı subayı ik-
na etmeye çalıştrm. Karşılannda ilk kez, sö-
zünde duran, durumu idare etmek yerine
ateşi söndürmek isteyen bir görüşmeci gö-
rüyorlardı. Örneğin 16Haziran 1995'te,se-
çim günü, karşılıklı topçu ateşini durdur-
mak için bir ateşkes imzalanmış, ama bu he-
men ertesi günü başlayan yeni saldınlarla
bozulmuştu.
- Savaştan nefret ettiğini/. doğru mu?
- Başlangıçta böyie bir duyguya sahip de-
ğıldim. O dönemde askerlik görevimi pro-
fesyonel biçimde yerine getiriyordum. Dört
kez madalya ile ödüllendirildim. Afganis-
tan'da düşünmeye başladım. Bu ülkeye ne-
den girmiştik? Yabancı askerler benim ül-
keme girmış olsalardı. ne yapardım? Tüm
gücümle toprağın istilacılann gece gündüz
ayaklannı yakması için çalışırdım. Bunun
bilincine vardım.
Bugün savaşı anlamsız bir olay olarak
görüyorum. Savaşlann tümü. yüzyıl süren-
leri de dahil, banş görüşmeleriyle sona er-
miştir. Savaş ne denli kısa sürerse o denli
iyidir. Savaşı kazanmanın en iyi yolu, pat-
lak vermesini önlemektir. Savaşmak zonm-
da bırakılan bir ordu, kötü bir ordudur. tyi
bir ordu, düşmanın savaş beklentisini orta-
dan kaldırmak için gücünü göstermesini bi-
len ordudur.
- Rus nükleer potansiyeü dünya için bir
tehdit ohışturmakta mıdır?
- Rusya'da her şey mümkündür. Bu yüz-
den Batı'ya sesleniyorum ve diyorum ki:
Rusya'yı sevin. Salt onlardan çok hoşlan-
dığınız için değil. ama bunu kendinızi da-
ha çok sevdiğinız için egoizminiz adına ya-
pın. Bu ülkeye patlama nedeni vermemek
için yapın. Zira o gün geldiğinde patlama-
nın kalıntılan az olmayacaktır. Öyle ki bu,
dünyanın geri kalanını da çökertebilir.
- Amerikah uzmanlar Rusya'vi istikrar-
sız görüyoriar ve nükleer silahlardan ann-
dınlmasının gereklüiğine inanıyoıiar.
- Kedinin gelişinden haberli olmak için.
fareler bir gün onun kuyruğuna zil bağla-
maya oybirliğiyle karar verirler. Ama iş bu-
nu kimin yapacağına gelince, bu parlak fı-
kirden aniden vazgeçilir.
- L'lusal bir almyazınız olduğunu ne za-
man fark ettiniz?
-1990 yılı yazında Sov^etler Birliği Ko-
münist Partisi'nin 28. kongresinde hava in-
dirme birliklerinin delegesiydim. Bu bana
her askeri birlikte bulunan 'Lenin evinde'
asılı portrelerinden tanıdığım şahsiyetlere
yakınlaşma firsan sağlamıştı. Sözü edilen
siyasiler, uzaktan bakıldığında. sorumlu,
akıllı ve geleceğe dönük insanlar olduklan
izlenimi veriyorlardı. Oysa yakından bakıl-
dığında. değersiz, hiçbir şeyi yönetemeye-
cek ölçüde yeteneksiz olduklan ortaya çı-
kıyordu. Clkenin parçalanmamn eşiğinde
olduğunu duyumsadım. Bir yıl sonra par-
çalanma gerçekleşti. Yaşlı keçileri kapı dı-
şan etmeyi başarmıştık. Ne var ki onlann
yerini genç keçiler aldı. Durumun düzel-
mesi için onlann da kapı dışan edilmesi ge-
rekiyor. Tüm çabamız şimdi bu.
L'Kxpress (Söyleşi: Denis Jeambar.
Alain Louyot)
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Nâzım Hikmere
Merhabaid)
"Nâzım'a Merhaba!" gecesi Ankara'da çok güzel geç-
ti. Doya doya bir Nâzım Hikmet yaşadık.
Cuma akşamı Ankara'da Büyük Sürmeli Oteli'ndeydtk.
Sunuşu Tülay Bursa yapıyordu. Açılış konuşmasını yapan
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Baş-
kanı Prof. Aydın Aybay özetle şunlan söyledi:
"Vakfımızkuruluşundan buyana maliyönden çok sıkın-
tılı bir dönem geçiriyor. Bunun nedeni, cüretli sayılacak bir
kararia, sırf Nâzım Hikmet dostlannın ilgi ve desteğine gü-
venerek, Istanbul'da, Taksim'de, içinde 84 kişilik bir cep
tiyatrosu ve sergi salonlan da olan bir 'Kültür Merkezi' kur-
maya girişmiş olmamızdır. Bu men\ez ve buna komşu Nâ-
zım Hikmet arşivi ile müzesi tamamlanmak üzeredir. Kıs-
men açılışını da yaptık.
İşte, sıkıntılı ve çetin dediğim dönem bu yûzden ortaya
çıktı. Bu işten yûzakı ile çıkmamızı, sizlerin gösterdiği ilgi
ve desteğe borçluyuz. Teşekkürediyonjz, özellikle Doğan
Taşdelen'e.
Geleceğe dönük projelerimiz var. Sıkıntılı dönem bitip
yerleşimimiz tamamlanınca, bunlann gerçekleşmesi için
çalışacağız. Şimdiye değin, gecikerekdeolsa, amaçladık-
lanmızı yaptık. Tek gerçekleştiremediğimiz, Nâzım Hik-
met'in Türk vatandaşlığından çıkanlması ayıbını ortadan
kaldırma, bertarafetmegirişimimizoldu. 100binimzalıis-
teğimize, gerçek devlet adamı ve siyasetçi olan üç eski
kültür bakanımız -Fikri Sağlar, Ercan Karakaş ile Isma-
il Cem- dışında siyasal destek bulamadık.
Ama, ben şahsen bunu önemsemiyonjm. Goethe'n/n
(1748-1832) belki Alman pasaportu yoktu, ama Alman
şairidir. Shakespeare'/n (1564-1616) nüfus kaydı yok a-
ma, bütün dünya bilirkilngilizdilinin dehasıdır. Nâzım Hik-
met 'e gelince; bütün dünya onu Türk şairi olarak tanır. Ül-
kemizde de Türkçenin bayrağı, sesidir o. Ona Türk yurt-
taşlığını çok görenjer utanmalıdır."
Dil ustası Emin Özdemir'le yan yana oturuyordum. Prof.
Aydın Aybay'ın konuşması üzerine, şöyle dedi:
- Aydın Bey'in sözleri çok doğru, Uluslann ozanı yok-
tur, dillerin ozanı vardır. Bir ozan hangi dilde yaratırsa, han-
gi dilde duyar, hangi dilde yazarsa, o dilin ozanıdır. Mev-
lana 'yı (1207-1273)_ ne denli Türk sayarsak sayalım, o bir
iran ozanıdır. Çünkü Türkçe yazmamıştır.
O sırada, Prof. Cem Eroğul geldi:
- Böyle biryemekte en büyük eksiklik domuzdur, yaz bu-
nu! dedi.
Yemek, konuşmalardan önce, iki sanatçınm dinletisiyle
başlamıştı. Ankara Devlet Konservatuvan öğretim üyele-
rinden Orhan Ahıskal (keman), Bediz Koçak (viyola) ko-
nuklara çeşitli parçalar dinlettiler.
Sunucu Tülay Bursa, "vakıfla dayanışmayemeği"n\ dü-
zenleyen Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen'i
mikrofona çağırdı. Doğan Taşdeten özetle şunlan söyledi:
"Nâzım Hikmet adı ûlkemiz ve bütün bir insanlık için
geçmişten geleceğe uzanan birköprüdür. Sevdalı biryol-
culuktur. Türkçenin mahiri. evrensel dilin, yani şiirin usta-
sıdtr.
Onu Anadolu 'da birköy mezanna getiremediğimiz, 'Ya-
şamak bir ağaç gibi tek ve hür/Ve bir orman gibi kardeş-
çesine' dizelerinde açıkça vurguladığı toplumsal projeyi
yaşama geçiremediğimiz sürece gerçek anlamda onu an-
mak ve anlamak mümkün olmayacaktır.
Bizler Nâzım'la aynı memleketin insanı olmaktan kay-
naklanan bir büyük bahtiyariığı paylaşmak için bir araya
geldik. Bununla gurur duyuyoruz...
O, 'Vatan çiftliklerinizse/kasalannızın ve çek defterieri-
nizin içindekilerse/kurtulmamaksa kokmuş karanhöırjE-
. dan,/ben vatan hainiyim^^e/e/c sanki bugûpleıte^nSSaj
vermek istemiştir. Bugün kknlere vatanseverdenildiğini bı-
liyoruz. Evet, ne yazık ki 6tzler bugûn tıpkı Nâzım Hikmet
gibi vatan haini olduğumuzu söylemek durumunda kalı-
yoruz.
'Vatan, devlet olanaklarını çetelere peşkeş çekmekse,
faili meçhul cinayetlerse, yolsuzluksa, hırsızlıksa, uyuştu-
rucu kaçakçılığıysa, işkenceyse, düşünce suçuysa, va-
tansever görünüp Amerika'da mal mülk sahibi olmaksa,
bu topraklan dolann ve türbenin yeşiline bağımlı bir hale
getirmekse...'
Vatan hainliğine devam edeceğiz!.." (Uzun alkışlar).
Arada. Rüştü Asyalı Nâzım'dan şiirler okudu, Ufuk Ka-
rakoç, sazıyla -Ruhi Su'yu andırır sesiyle- türküler söyle-
di. Nâzım Hikmet'in "Vatan Haini" şiiri şöyle:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ/'Ame-
rikan emperyalizminin yan sömürgesiyiz' dedi Hikmetftiit-
zım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ'
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne,
kapkara haykıran puntolariajbir Ankara gazetesinde, fo-
toğrafı yanında Amiral VHyamson'un./66 santimetre ka-
rede gülüyor, ağzı kulaklannda, Amerikan Amiralı.
Amerika bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 mil-
yon liraf Amerikan emperyalizminin yan sömürgesiyiz' de-
di Hikmet. 'Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor
hâlâ.'
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtse-
verseniz ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizsejkasalannızın ve çek defterierinizin
içindekilerse vatan/vatan şose boylannda gebermekse
açlıktanjvatan soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıv-
ranmaksa yazınjfabrikalanmızda al kanımızı içmekse va-
tanjvatan tımaklanysa ağalannızınjvatan mızraklı ilmühal-
se, vatan polis copuysajödeneklerinizse, maaşlannızsa
vatanjvatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Ame-
rikan donanması topuysajvatan kurtulmamaksa kokmuş
karanlığınızdanjben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarta: 'Nâ-
zım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ'.(20.7.1962)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S
1 2SOLDA.N SAĞA:
1/ El oltasıyla ve
küçük uzatma ya 1
da çevirme ağla- _
nylabalıkavlama- *•
da kullanılan kü- 3
çükkıvıteknesi.2/
Mantıkta, belli bir 4
yorumda belli bir c
doğruluk değeri
kazanan düzgün
deyım... Bir nota.
3/ Sürülmemiş tar-
la... Eskiden Kara-
göz oynatılan kah-
velere verilen ad.
4/ Ulanmış, katıl-
mış parça... lterbiyum ele-
mentinin simgesi... Bir so-
ru eki. 5/ tlgi. 6/ Polonyalı
doktor Zamenhof tarafın- 2
dantümuluslarcakullanıl- 3
mak üzere hazırlanmış ya- A
pay dil. II Dızgide harfler
arasına konulan yazısız
metalparçası... Pantolonun
apış arasına gelen yeri. 8/
Şaşma belirten bir ünlem...
Çocuklarda kann şişme- 8
siylebelirenbirhastalık. 9/ 9
"Şalvan şaltak Osmanlı /
Eyeri — Osmanlı / Ekende yok biçende yok / Yiyendc or-
tak Osmanlı" (Manıl... Bir renk.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/Yağı alınmış süt ya da yoğurdun kaynatılmasıyla elde edi-
len bir tür peynir. 2/Yanağın alt kısmı... Ayakkabının yumu-
şak olan üst bölümü. 3/ Saçı dökülmüş olan... Ahmak. 4/
Traktör ya da kamyonlara, daha çok yük taşımalannı saglar
mak için takılan araba. S/Parola... Hafıf şeylerden yapılmış
eğretı yapı. 6/ Kabul etmeme... Ekmekle birlikte yenilen
peynir, zeytin gibi yiyecekler. II Evli olmadığı bir kadının
dostluğuna mazhar olan kimse. 8/ Kardeş kanlanndan her
birinin ötekine göreadı... Bir renk. 9/Altının simgesi... Halk
arasında anjine verilen ad.