Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3AYFA CUMHURİYET 8NİSAN1997SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Türkiye: BugünL
HÜSNÜA.GÖKSEL
Buyazımn ılh 30 Mart 1997'de 'Tür-
kiye: Dünden Bugüne' başlıgıyla
çıktı. Gelecekyazı 'Türkiye: Bugün-
den Yarına' olacaktır.
T
elevizyonlardan, radyolar-
dan, gazetelerden, çevreden
hiç de iç açıcı haberler gel-
miyor. Kin, hırs, garez 'ya-
lan'a, 'ihanet'e dönüşüyor.
Güven güvensizliğe, umut
ımutsuzluğa dönüştü. O kadar ki Cum-
hırbaşkanı, siyasal partilerin liderlerin-
cen "devtetLn zan altmda kalmaktan kur-
tınlmasL, halkın umutsuzluktan korun-
naa"içindüşündükJerini soruyor. Sonuç:
Kaos'adevaın.
De\ let neden zan altında kalıyor? Ne-
den saygınlığını yitiriyor devlet?
Hırsızm, uğursuzun çaldıklannı sırtla-
ytp yurtdışına kaçmasma engel olamıyor-
sı devlet, polis dayağı ve işkence ise dev-
let, birçok insan alınterinın vergisini ku-
ruşuna kadar öderken. vergiden kaçma
yjllanni bulanlan sırtında, hatta başı üs-
tinde taşıyorsa devlet. yalancılığı, yüz-
sizlüğü başan öğesi sayıyorsa devlet, es-
kı cumhurbaşkammn eşıni bır mafya ci-
nayetleri davasında tanık olarak adaletin
hıizuruna getiremiyorsa devlet. fırsat eşit-
liğini, sağlıkh yaşamayı, sağlıklı beslen-
meyı sağlayamıyorsa devlet, böyle bir
devlete saygı duymak içın insanın birçok
değer yargılannda değişiklik yapması ge-
rekir.
Devlet ve halk birbirlerine düşman gö-
zû ile bakıyor. Devlet güçlüdür. korkulur.
Halk güçsüzdür, ezilir. Sangazi 'dekı cena-
ze töreninde insanlar. kurt görmüş koyun
sürüsü gibi kaçmaya çalışırken acımasız-
ca coplayanjandarma, tezkere alıp da kö-
yüne dönünce o copun kendi sırtında pat-
layacağını düşünemıyor.
•'Halkın umutsuzluktan korumnası"
önerilerini de soruyor Cumhurbaşkanı,
parti başkanlanna: Neden urrtutsuz halk?
Neden mutsuz?
Ahlak, namus, terbiye, dürüstlük norm-
lan değişti. Tüm değer ölçülen değişti.
Halkın büyük çoğunluğu bu değer ölçü-
lerine ayak uyduramadığı için, umutsuz.
'Namussuz' dedığin namussuz değil ar-
tık. "Yüzünetükürsenj'ağmuryağıyorsa-
mr" deyişi çoktandır duyulmuyor. Yağ-
mur yağıyor oysa, durmamacasına yagi-
yor. Eşitsizlık yaşam biçimi oldu. Yadır-
ganmıyor, saklanmıyor en azmdan. Top-
lumsal eşitsizlık, özekin (kültür) eşitsizli-
ği. olanak eşıtsizliğı, gelirdağılımı eşitsiz-
likleri, umut eşıtsizlikleri, özgürlük eşit-
sizlikleri...
Neden böyle bunlar? Türkiye kâğıt üze-
rinde 'Demokratik Parlamenter Cumhu-
riyet'değil mi?.. Demokratik parlamenter
cumhuriyette olur mu böyle şeyler? Ola-
bilir mı?
Olduğuna göre 'parlamenter demokra-
simizde" bir sakatlık var demektir. Nedir
bu sakatlık? Bir ülkede demokrasinin iş-
leriik kazanması için o ülke halkınm bü-
yük çoğunluğunun, demokratik devlet bi-
çimini, aile ilişkilerinden politikaya ka-
dar her düzeyde bir yaşam biçimi, yaşam
felsefesi olarak kabul edilir görmesi, ka-
bul etmesi gerekir. Halkın. gelen felaketi
görebilmesi, anlayabilmesi. sorumluluğa
ve yetkiye sahıp çıkabilmesi, ortak ola-
bilmesi, demokrasinin böyle anlaşılması
ile mümkün olabilir ancak. Bunun için de
halkın demokrasinin ne olduğunu bilme-
si gerekir.
Once şu halk deyişine bir açıklık getı-
relim. sonra da Türkiye halkınm demok-
rasi bilgi ve bilincini ırdeleyelim.
Bir ülkenin halkı. seçim zamaru sandı-
ğa gidip özgürce ve bilinçli olarak seçimi-
nı belirleyen. seçimden sonra seçtilderinin
sorumluluğunu denetim altında tutan. po-
litikalanna sürekli etkin olan yurttaşlar
toplulugudur. Bu topluluğun özekin düze-
yı, demokrasi anlayışı ve ahlak kurallan,
onun oluşturan bireylerin sergilediği öze-
kin düzeyi, demokrasi anlayışı ve ahlak
kurallan ortalaması değil. çoğunluğun
özekin düzeyi. çoğunluğun demokrasi an-
layışı ve çoğunluğun ahlak kurallandır.
Türkiye halkının büyük çoğunluğunun
özekin düzeyi, demokrasi anlayışı, ahlak
kurallandır kı bugünkü parlamentoyu ve
dulaylı olarak da bugünkü hükümetı oluş-
turmuştur.
Türkiye'nin bugününü anlayabilmek
için Türkiye halkının demokrasi bilgisinı
büyüteç altına koymak gerekiyor.
İkinci Dünya Savaşı'nı 'demokratik
cephe' kazanınca bız de alelacele demok-
rasiyi ithal etmek zorunda kaldık. Fakat bu
sözcük, bu 'demokrasT sözcüğü dilimiz-
de yoktu. Nasıl olsun ki yaşamımızda yok-
tu. O kadar yoktu ki canlı mı. cansız mı.
yenir mi, yenmez mi, onu bile bilmiyor-
duk. O kadar yoktu ki 'Demokrat Parti'
kurulunca Türkiye insanı 'demokrat' söz-
cüğünü, yüzyıllardır tanış olduğu 'demir-
kırat'a çevırdi. Böylece 'kır at' partinin
amblemine girdi. Kuruluşunda at mat yok-
tu. Kuruculann aklına bile gelmemişti.
Amblem iç içe girmiş (D) ve (P) harfle-
rinden oluşuyordu. Demokrat Parti'den
önce, Demirağ'ın kurduğu, şimdi adı bile
unutulan, siyasal partiye halk ve basın,
Beykoz Korusu'nda kuzu ziyafetleri ver-
dığı için 'Kuzu Partisi' adını vermişti.
Sonralan Feyzioğlu'nun kurduğu partinin
amblemi 'koyun' şimdi adını ammsaya-
madığım bir generalin kurduğu partinin
amblemi 'horoz' oldu. Bu partiler, halk
arasında 'koyun partisi', 'horoz partisi'
olarak anılıyordu. Anavatan Partisi 'an'yı
seçtı amblem olarak. Demokrat Parti'nin
mirasçısı ve devamı olduğunu her fırsat-
ta yıneleyen DYP. hâlâ kıratı sahiplenir.
Bunlara bir de güvercin eklendi sonunda.
Daha önceleri Bölükbaşı'mn partisinin
amblemi 'kartaTdı. sonralan sahip değiş-
tırince 'kurt' oldu. Siyasal partiJerimizin,
bu hayvanlaria neden bu kadar haşır ne-
şir olduklan, bir sos>al psikoloji araşünna
konusu olabiHr.
Kendimizı aldatmayalım, Türkiye hal-
kının demokrasi bilgisi bu düzeyi aşmış
değildır. Bakmayın de\let adamlannın
'altmış bes. mihonluk büyük Türkiye'
övünmelerine. Ciddi bir kıtabın, içinde
aydınlık olan, ışık olan bir kitabın ancak
iki bın, üç bin basıldığı bir toplumun nü-
fusu altmış beş milyon değil, olsa olsa ikı
bin. üç bindir. Kalanı insan deposudur:
Sömürülecek insanlar deposu!..
Bilinçdışı etmenler yönlendirir insanı,
insanlan, toplumu çoğu kez. Bu bilinçdı-
şı etmenler insanı kendi davranış ve ey-
lemlerinin ahlaksal olduğu yorum ve inan-
cına zorlar. Böylece ahlaksızlık o kişi için
ahlaksızlık olmaktan çıkar. Aynı şey top-
lum için de geçerlidir. Bilinçdışı etmenler
birçok gerçeğı bilinç düzeyinden uzak tu-
tar. Siyasal güç, doğası gereği, bu toplum-
sal bilinçdışı kavramından yararlanır. Ger-
çeklen görünmez duruma getirir.
Toplu bilinçsizlikte en güçlü bilinçdışı
etmen 'din'dır. Düşünce tarihinin başın-
dan beri 'dinin gücü' tartışılamaz. Dinin
siyasete alet edilmesinin nedeni 'toplu M-
linçsizük' ve 'dinin bilinçdışıgücü'dür. Bu-
nun için halk bilinçdışı düzeyde tutulu-
yor. Bunun için karabilisizlik (cehalet)
katran gibi yayılıyor ülkeye.
Bugünkü siyasal partilerle. 'demokra-
sininvazgeçümez öfesi' olması gereken bu
partilerle, liderlerin 'küçüklük ve büyük-
hlkkompleksleri' arasında bir sarkaç gibi
kolan vurduğu bu siyasal partilerle. bu kö-
lelik sisteminın geçerli olduğu, bu kışilik-
lerin partı liderlerine ipotek edildiği siya-
sal partilerle nereye! Evet, nereye!.. Ve
NEREYE
ARADABIR
TUNA BALTACIOGLU
Milletvekili
Dokunulmazlığı
Siyasilerimizin yıllardır özellikle kullandığı kalıp-
laşmış bir söz vardır: "Herzamandan fazla birlik ve
berabehiğe muhtaç olduğumuz bugünlerde..." Bu
muhtaç olduğumuz birlik ve beraberliği sağlamak
nedense bir türlü gerçekleşemiyor. Acaba siyasile-
rimiz halktan bekledikleri bu birlik ve beraberliği
kendileri sağlamış mıdır? Bir özeleştiri yapmaların-
da yarar var. Halka örnek davranış göstermeleri
gereken en başta onlardır.
Bugünlerde çok kullanılan başka bir söz de şu-
dur: "Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok-
tur. " Bunu söyleyen kışi sankı dünyanın tüm ülke-
lerindeki uygulamalan ayrıntılanyla incelemiş de bu
sonucu çıkarmış gibi her fırsatta kendi savını güç-
lendirmek için böyle bir görüş ileri sürmektedir. Bu
söz durmaksızın her alanda siyasilerimizce kulla-
nılmaktadır.
Şimdi ben de onların dilini ve sılahını kullanarak
diyeceğim ki: "Dünyanın hiçbir yerinde milletveki-
li dokunulmazlığı gibi bir uygulama yoktur." Onlar
bunu yanıtlamadan ben yanıtını vereyim: "Vardırya
da yoktur, bizkendimize bakalım. Bu dokunulmaz-
lık kalkanı demokrasiyle bağdaşır mı bağdaşmaz
mı?"
Başka ülkelerde böyle bir uygulama olsa bile bir
kez de biz demokratikleşmede şu Batı ülkelerini aş-
manın zevkini tatsak fena mı olur.
Dokunulmazlığın demokrasiyle bağdaşmadığını
kanıtlayabilmek için demokrasiden ne anladığımı-
zı açıklamak gerekir:
1. Demokrasilerde bireyler hukuk kurallan karşı-
sında eşittirier. Hukukun uygulanmasında bireyler
arasında aynm yapılmamalıdır.
2. Demokrasilerde düşünce ve inanç özgürlüğü
vardır. Ama kimse zorla düşüncesini ya da ınancı-
nı başkasına kabul ettiremez.
3. Demokrasilerde bireylerin örgütlenme özgür-
lüğü vardır.
x
' ~
4. Demokrasilerde eşitlik ilkesi egemendir. Birey-
ler hukuksal, siyasal. dinsel (hangi dinden olurlar-
sa olsunlar) açıdan eşittirier. Bireylere aynmcı bir iş-
lem uygulanamaz.
Daha fazla ayrıntıya girmeden özetlersek, de-
mokrasi eşitliğe dayanan bir özgürlük rejimidir.
Öyleyse, milletvekillerinin yasalar karşısında ulu-
sun öbür bireyleriyle eşit durumda olmaları gerekir.
Suç suçtur, dokunulmazlığı olmaz. Milletvekillerine
dokunulmazlık adı altında özel bir hukuksal uygu-
lama -daha doğrusu ayrıcalık tanınması- kanımca
eşitlik ilkelerine ve sonuç olarak demokrasiye ay-
kırıdır.
TÜRKİYE KIZILAY DERNEĞt
GENEL MERKEZt'NDEN
Türkiye Kızılay Derneği'nin 1997 yılı Olağan Genel Kong-
resi 25 Nısan 1997 Cuma günü saat 10.30'da Ankara'da Ka-
rayollan Genel Müdürlüğü Konferans Salonu'nda açıhş töre-
nıyle başlayacak ve çalışmalanna 26-27 Nisan 1997 Cumar-
tesi ve Pazar günlen de a\tıı yerde devam edecektir.
Kongre, ilk gün çoğunluk olmadığı takdirde ertesı gün, ay-
nı yerde ve aynı saatte toplanacaktır.
GÜNPEM
1- Yoklama ve Genel Başkanın Genel Kongreyi açışı.
2- Başkanlık Divanı ıçın bir başkan, iki başkanvekili ve en
az iki sekreter seçimi.
3- Saygı duruşu (Atatürk, Şehitler, Kızılaycılar) ve tstiklal
Marşı),
4- Genel Başkanın konuşması,
5- Genel Merkez ve Denetçiler Kurulu'nun 1996 yılına ait
raporlannın takdimi,
6- Genel Merkez ve Denetçiler Kuruluraporlanyla.bütçe-
bilanço. katı hesap cetvellen ile dilekleri ilgilendiren ışleri in-
celemek uzere en çok on birer üyeden teşekkül etmek uzere
Bütçe ve Dilek Komisyonlannın seçilmesi.
7- Komısyonlann çalışmalanndan sonra vereceklen rapor-
lann üzerine.
a) Genel Merkez Kurulu'nun 1996 yılına ait çalışma rapo-
runun bilanço ve kesin hesap cetvelleriyle.
Denetçiler Kurulu'nun aynı yıla ait raporunun görüşülmesi
ve Genel Merkez Kurulu'nun ıbrası,
b) 1997 yılı bütçe tasansının incelenerek onaylanması.
c) Genel Kongre'ye sunulmuş bulunan şube dıleklenyle.
delegelenn ilen süreceklen serbest dıleklerin ve Genel Mer-
kez Kurulu'nca yapılacak tekliflerin tüzük hükümlerine göre
karara bağlanması,
8- Genel Merkez Kurulu'nca yapılacak tekliflerin görüşül-
mesi,
a) Asli üyelerden alınacak aıdatlann tespiti.
b) Daimı ve onursal üyelıkle ılgilı yapılacak bağışlann be-
lirlenmesi.
c) Genel Merkez Kurulu'nca teklıf edilen şubelere ve genel
müdürluğe ait terkın talepleri.
9- Genel Merkez Kunılu'ndan aynlacak üyelerin yerine
yenilennin ve vedeklennın seçilmesi,
10- Beş kişilık Denetçiler Kurulu üyelen ile yedeklerimn
seçilmesi,
11- Kapanış.
Yavuz Gör'e Teşekkür Borçluyum
AYŞE tLHAN
Y
az aylannda herkes dinlence te-
laşına düşüp yerinden koparak o
yana, bu yana savruluyor. Ek-
mekçi de Avrupa'ya çağnlı idi;
Almanya'lan, Fransa'lan dola-
şıp. Ankara'ya döndükten son-
ra da, geçen ağustos başlannda, Ege'ye havala-
nacaktı. Telefon edıp, bana "hoşçakal" dedi ve sa-
at 16.00'da arkasından bir tas su dökmemi iste-
di. Kendine özgü çocuksu kahkahalar atıyor;
"Çin'de de \armış bu görenek: amma yolcu ar-
kasından değil, gelin giden kızları n arkasından su
dökeriermiş, geri gelmemeleri dileğjyle" diyordu.
Ekmekçi. Sayın Sami Karaören'ın, bana veril-
mek üzere. kendisıne gönderdiği YavuıGör'ün
hediyesi, "Seyahatname"yi havâalanından döne-
cek olan Cumhuriyet'in arabası ile büroya yolla-
yacağını bıldiriyordu. Sevinmiştim; ertesi gün
aldırdım armağanımı. Ekmekçi'nin havalandığı
saatte de balkondan bir tas suyu havalara firlat-
tım. Güzel güzel gitmez olur muydu gayri?!
Yaz geçti: güz geçti. Hastalıklar, ailedeki ölüm-
ler... Kimi zaman insancn yapılmasıgereklıbir
işe yetişemiyor. Ertelemek zorunda kaldjra Ya-
vuz Gör'e teşekkürümüzü. Acı haber koşup ge-
lınce de şaşırdım: Demek, böylece 1997'ye borç-
lu girdim; Sayın Gör'e yürekten ve beğeni yük-
lü teşekkürlerimi bildıremeden...
"SeyahatnameT1
yi Cumhuriyet'te yayımlanır-
ken severek izlemiştim. "Viyana'daTürkler''bö-
lümü çıktığında ise iyi tanıdığım, kımbilir kaç kez
görüp, dertli ve düşünceli gezip dolaştığun yer-
ler ve bu konuda müzelerde sergilenenler üzeri-
ne Cumhuriyet'te bir yazım yayımlandı. Herhal-
de bu nedenle o zarif diplomat bana kitabını gön-
dermeyi unutmamıştı: Adına uygun kapak tasa-
nmı yine Vıyana'ya taşıdı beni (Milli Kütüpha-
ne'deki Yerküreler Koleksiyonu dünyada ikinci):
Kitap göze hoş geliyordu. Sunu (armağan) yazı-
sırun yerleştirilişi, Gör'ün özgün, değışik güzel-
likteki el yazısı, imzası, tarihin konduğu yer ilk
sayfada seyredilmeye değer bir resim oluştur-
muştu sanki.
Yazann yıllardır Cumhuriyet'te yayımlanan
yazılanndan her zaman yararlandım.
Bır yazısında Lübnan'da iken dost olduğu bir
kardinalden öğrendiği "3 P formülü'"nden söz et-
mişti: 1. Prudence (ihtıyat), 2. Patience (sabır),
3. Perseverance (sebat).
Pekı nerede kaldı yaşamı sığdıramadığımız
formüller, öğütler? ÇüaJcü, şu,da,van "Taşa ge-
çer, kendimegeçmez sözüm!"
Başka bir yazısında, memleketinllurumunu ir-
deleyip mühendislere, yıllardır yönetime musal-
lat olan ve ülkeyi şu perişanlığa sürükleyen, Ata-
türk'ün onurlu ve çağdaş Türkiyesi'ni utanılacak
hale getiren mühendislere tepki göstererek top-
lumun yakasmdan düşmelerini öğütlüyordu.
Son yazılanndan birinde Istanbul'un. ilk saat-
lerden başlayarak sabahlara ve ezanlara dayanan
gürültülü gecelennden söz ediyordu. Sokakta,
önce akşam satıcılan, sonra yollardaki bitmeyen
onanmlar nedeniyle kulak oyan gereçlerin sinir
bozan sesleri, çöp arabalannın dolaşıma çıkma-
sıyla ortalığı basan bağırtılar ince aynntılanna
değin anlatılıyordu. Belli oluyordu ki. rahatsız-
dı. Ve sonra
w
bitmeyen sükûnlu gece"ye koştu...
"Seyahatname''nin
tt
\lyana'daTürkler"bölü-
münden bir almtı. "Sizlere Avustuna hakkında
birkaç şey daha söyleyeceğim. Gidenler de bunu
zaten biürler. Özellikle batısı Klagenfurt, Salz-
burg, Innsbruck, Bregens bölgesi A\Tupa'nın en
bakımlı ve en güzel yerlerindendir." Buna, Viya-
na, aşağı ve yukan Avusturya eyaletlerini niçin
katmayalım? Hele o sessizlık, insanlann kıbarlı-
ğı. ağırbaşlıhğı, temizlik, yoğun yeşillik, kısaca-
sı, toptan sanki koruma altına almmış doğal bir
park oluşturan ülke elbette turist cenneti olacak-
tır. Biz, D 8'lerin başmı çekmekle övünebilir, al-
tınla tartılabilir, takıyyelere boğulabiliriz. Yahya
Kemal fferdemig: "Bke Batı'ıım ahlakı bzun!"
Yavuz Gör,- hizla yuvarlandığımız kapkara pis-
lik döîü çükuru görmeyecek. O'nu özlem ve rah-
metle anarken, kendi seçimi olan sessiz ve güzel
yerdeki kabrinin ışıklarla donanmasmı Tann'dan
dilerim.
TARTIŞMA
Sorunun Çözümü.
T
oplumun çok
büyük bir
bölümü, hemen
bütün yönleriyle
olumsuz olan bugünkü
gidişi görüyor.
Kendisine çözüm yolu
olarak sunulan
demokratik süreç.
neredeyse bütününe
yakın tıkanmış durumda.
Çünkü, demokratik süreci
işletmede en büyük
görevi üstlenmek
konumunda olan, siyasal
örgütlerin liderleri başta
olmak uzere, yönetici
kadrolan, örgüt içinde
demokratik değiller. Daha
da ileride olarak,
DÜNYANIN
EN ÜNLU VE EN YETKİLİ
TEK OTO KATALOÖU
hiyerarşik bir biçimde
örgüt içi dikta egemendir.
Ulusun büyük bir
bölümü, bu olumsuz
sürecin ayırdındadır.
Bu durum, siyasal
örgütlere ilginin ve
katıhmın olmamasına
neden oluyor.
Giderek bu süreçsel
sonuç, inanca dayalı bir
dünya görüşünü
yönetimde egemen
kılmak isteyenlerin
işine yanyor.
Ve giderek bu durum da,
bilimsel yönteme dayalı
bir dünya görüşünü
esas alan, Türkiye
Cumhuriyetı'nın kuruluş
doğrultusundan
saptınlmasına yönelik
bu gidişi, gerginliği
arttıra arttıra sürdürüyor.
Peki bu durumda, siyasal
örgütlerden, en azından
şu anda hayır
gelmeyeceğine göre;
demokrasi dışı bir
yönetimin asla
istenmeyeceğine göre
ülkenin kimliğinden
saptınlması söz konusu
edilemeyeceğine göre;
ne yapılması gerekir?
Türk ulusu, bu sorunun
kesin yanıtını bulmak
zorundadır.
Ama. yanlış ya da uygun
olmayan bir yanıt, ulusu,
yenıden tarih
sahnesinden, silme
eşiğine getirebilir.
Vanlan bu noktadaki
yoğun bunaltıcı
durumdan. kuşkusuz
yine. ulusun kendisi
çıkacaktır.
Bundan asla kuşku
duyulmamahdır.
Düşünülebilecek
her türlü olumsuz
koşullara karşın,
ulusça, olumsuz
olasılıklara olanak
tanımamaya zorunlu ve
kararlıyız.
Kara görünümlü ve
kara amaçlılara
duyurulur.
Dr. O.Z. Artuğ
Caddebostan
PENCERE
Gazete mi Dedin?..
Bır "fikirgazetesi" nasıl olur..
Dünyada örnekleri var; fikir gazetesi belirli bir
dünya görüşünü savunur. Ne var ki bu olayda dev-
reye ille de "fikir" giriyor; bir "inanç" gazetesi, fi-
kir gazetesi olamaz; fikir gazetesi "akıl devri-
m/"nden sonra oluştu.
Fikir gazetesi haberi verirken ciddi ve nesneldir;
"asparagas"a sapmaz; yorumlarında benimsedi-
ği dünya görüşünü, felsefeyi, ideolojiyi, öğretiyı,
düşünceyi önde tutar. "Aydınlanma"yı benimse-
miş bir fikir gazetesi, satışını arttırmak içın okurla-
rına Kuran dağıtamaz; bu tür girişimler ahlaka da
aykındır.
•
Peki, "f;7c/rgazefes/y/m"dedikten sonra sağdan,
soldan, ilerici, gerici, liberal, faşist köşe yazarlan-
nı; "Amasya'nın bardağı, biriolmazsa öteki" diye
sayfalarına sıra sıra dizen bir gazete fikir gazetesi
olabilir mi?..
O zaman sorarlar:
- Güzel!.. "Fikir gazetesiyim" diyorsun; ama,
hangi fikirdensin?..
Bu tür gazete bir de akıllı babaların sevimli ço-
cuklarına oyuncak bebek, kartondan ev, saray ve
villa verdiği için fikir değil zikir gazetesine dönüşü-
yor; aynca bağlı bulunduğu holdingin gücüne da-
yanarak damping yapıyor.
•
"Sözde Fikir gazetesi" olmayan çok satışlı ga-
zeteler de var; ama bunların da yukarıda saydığı-
mız sözde fikir gazetelerinden pek farklan yok!.. Al-
dım elime bunlardan birini, yaklaşık 50 sayfa!..
Ftenk desen renk, haber desen haber, seks desen
seks, dedikodu desen dedikodu, kupon desen ku-
pon, köşe yazısı desen köşe yazısı, sağ desen sağ,
sol desen sol, din desen din, laiklik desen laiklik...
Yok, yok!..
Şimdi bu gazeteler "kuponlu-kuponsuz" diye iki
fiyatla birden piyasaya çıkıyorlar. Derde devadan
gayn ne ararsan içinde bulacağın 50 sayfalık ga-
zete, fiyatını ben diyeyim 30, sen de ki 35 ya da 40
bin liraya indirmesin mi!..
Eyvah!..
Bizim Cumhuriyet 75 bin lirafiyatıyla Türkiye'nin
en pahalı gazetesi oluverdi.
Sevgilı Cumhuriyet okuru, artık sana yüzüm tut-
maz, senin yerinde olsam Cumhuriyet'i bırakırım;
bir yandan enflasyon canavarı azgınlaşırken, öte
yandan geçim sıkıntısı yurttaşın boğazına pençe-
lerinı geçırmişken basın cephesinde holdingleşme,
tekelleşme, promosyon, damping, kartelleşme sü-
regelirken "ciddi fikirgazetesı"n\ kimtakar?..Tür-
kiye'nin tek bağımsız gazetesi Cumhuriyet'miş, ki-
me neyazar?..
•
Tek parti döneminde bir komünist sanığını kula-
ğından tutup Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın
huzuruna çıkarmışlar. Vali pür hiddet:
- Ulan, demiş, sizin ne işinize komünist partisi-
ni kurmak!.. Gerekjrse onu da biz kucarız. .} _,
SanınmTürkıye'degazetecilikdebü'hesaba dö-
nüşüyor, bir grubun her tür gazetesi oluyor; sağ',
sol, dinci, liberal, tutucu, ciddi, hafif, ne tür gaze-
te istiyorsan tezgâhta hepsi bulunuyor; pahalı ga-
zete mi?.. Kuponlusu var, 190 bin lira!.. Ucuz ga-
zete mi? Al sana 30 bin liralık kuponsuz gazete!..
•
Eh, vallahi bu vartayı da atlatırsa Cumhuriyet'e
karadaölümyok!..
EĞİTİM-SEN KIRIKKALE
ŞUBESİ ÇOCLK ÖYKÜ
YARIŞMASI
A.MAÇ
Eğıtim-Sen Genel Merkezf nın onayı ve desteğı ile Kınkka-
le Şubesı tarafından edebıyatımıza çocuk öylcûsü dalında öz-
gün yapıtlar kazandırmak. çocuklann düşünsel gehşımıne
katkıda bulunmak ve edebıyatı yeni kuşaklara sevdirmek
amacıyla düzenlenmiştır
KATILIM KOŞLLLARI
1- Yanşma, yapıtlannda çağcıl değerleri. evrensel eğitbilim
ilkelerini ve çağdaş bir dıl bilincini gözeten amatör-profes-
yonel tüm yazarlara ve Eğıtım-Sen üyelerine açıktır. Katı-
lım için yaş ve konu sınırlaması yoktur.
2- Yapıtlar, 9-12 yaş çocuklanna yönelik olmalıdır.
3- Yanşmacılar. diledikleri savıda yapıtla katılabilirler. Ya-
pıtlann daha önceden kıtap halinde yayımlanmamış ve
ödül almamış olması gerekır.
4- Yapıtlar, çift aralıklı daktilo ile yazılmış. en az otuz sayfa
uzunluğunda ve tek öykü bütünlüğünde olmalıdır.
5- Yapıtlar, 9 kopya olarak göndenlmeli ve yanşmacılar öz-
geçmişlerini ve bır fotoğrafmı eklemelidır.
6- Katılım tanhi en geç 30 Temmuz 1997 olup. postadaki ge-
cıkme dikkate alınmaz.
7- Dereceye gıreme>en yapıtlar, istek halinde şubeden geri
alınabilir.
8- Ödüle değer görülen yapıtlar, Eğitim-Sen tarafından kitap
halinde yayımlanacak ve telif hakkı 2 yıl süreyle Eğitim-
Sen'e ait olacaktu-.
9- Sonuçlar 6 Eylül 1997'de basında açıklanacak, ödüller 20
Eylül 1997'de düzenlenecek bır törenle hak sahiplerine ve-
nlecektır
ÖDÜLLER
l.Ödül: 100.000.000.-TL
2. Ödül: 75.000.000- TL
3. Ödül: 50.000.000.- TL
Aynca 3 yanşmacıya Seçıcıler Kurulu Özel Ödülü verilecek-
tir
SEÇİCİLER KURULL' ÜYELERİ
Gülsüm Cengız AKYÜZ (yazar). Gülten DAYTOĞLU (ya-
zar), Müjdat GEZEN (tıyatro sanatçısı, yazar), Nurşen GİR-
GİN (Eğıtım-Sen MYK üyesı), MuzafTer İZGÜ (yazar),
Hasan K1YAFET (yazar), Yılmaz ODABAŞI (şair. yazar),
Yalvaç URAL (yazar), Yüksel DOGAN (Eğitim - Sen Kınk-
kale Şube YK üyesi |.
KATILIM ADRESİ
Eğıtım-Sen Kınkkale Şubesi
Menderes Cad. 29. Sok. GÜICT Apt. 23/10 Kınkkale
TeI-Faks:0318 224 70 31 Tel: 233 85 77-212 24 63
BODRUM/TURGUTREIS'TE
DENİZ KENARI
Özel plaj, yan olimpik ha\ıız, restoran,
market, havıız-bar, möbleli
4 KİŞİLİK APARTLAR
Bayram özel fıyatı: 2.950.000.- TL
ODAK TATİL KÖYÜ (0212) 587 42 31 - 587 44 39