05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 NİSAN 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Vergî gelîri yeterli değîl • İZMİR(AA)-İzmir Ticaret Borsası (İTB) Mali Müşaviri Yücel Ayhan, vergi gelirlerinin, devlet kaynaklannın önemli bir kısmını oluşturmasına rağmen tahsil edilen verginin hâlâ arzu edilen büyükJüğe ulaşmadığını bildirerek "Yapısal düzenlemelere süratle gidilmeli ve en az geçim indirimi müessesesi yeniden oluşturulmalı" dedi. Ayhan. yaptığı açıklamada, Türk ekonomisinın daha sağhklı yapıya kavuşturulması için etkin ve sağlıkh vergi sisteminin oluşturulması gerektiğini belirterek bunun için yapısal reformlara ihtiyaç olduğunu bildirdi. ABD ticaret açığı azalıyor • VVASHINGTON (AA) - ABD'nin. ocak ayında rekor kıran ticaret açığı, şubat ayında, ocak ayına göre yüzde 18 oranında azalarak 12.7milyar dolardan 10.4milyar dolara genlemesine rağmen hâlâ büyüklüğünü koruyor. ABD Ticaret Bakanlığfnın açıklamasına göre, geçen yılın şubat ayında son 12 ay itibariyle 114.3 milyar dolar olan ticaret açığı, bu yılın şubat ayında son 12 ay itibariyle 139 milyar dolara çıkti. Ekonomistler. ABD'nin ticaret açığının bir yıl öncesıne kıyasla genişjemesini, dış piyasalarda ekonomik büyüme hızlannın çok daha yavaş seyretmesine karşın Amenkan ekonomisınin canlılığı ile ABD Dolan'nın değer kazanmasıyla, ithalattakı artışa ve ihracattaki azalışa bağlıyorlar. Bakandan belediyeye destek • ANKARA (ANKA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Recai Kutan, belediyelenn doğalgazı tüketıcilere BOTAŞ"tan aldıklan fiyatın yüzde 70 üzerinde satabilmelerine olanak sağlayan karan garip bir mantıkla savundu. Kutan, yakıt pazannda yeterince seçenek olduğunu söyledi. Bu nedenle de söz konusu karann belediyelenn, doğalgazı diğer yakıtlarla rekabet edebilecekleri bir fiyattan satmalan .fcorunluluğunu ortadan kaldırmadığını ileri sürdü. Kutan, ANAP Milletvekili Bülent Akarcalı'nın yazılı soru önergesini yanıtlarken, üst sınınn BGTAŞ fiyatının yûzde 70'i olarak belirlenmesınde. dağıtım kuruluşlannın maliyetleri, yatınm ihtiyaçlan ve alternatıf yakıt maliyetlerinin dikkate alındığını ifade etti. TÜPRAfa denetçi uyarısı • ANKARA (ANKA) - TÜPRAŞ'ın 1996 bilançosu üzerindeki incelemesıni sonuçlandıran bağımsız denetçi, şirketin mevcut mali yapısıyla faaliyetine devamının güçlüğüne işaret etti. Bağımsız denetçi tarafından hazırlanan raporda. TÜPRAŞ'ın 1996 dönem zarannın 18 trilyon 972 milyar, geçmiş yıl zararlan toplamının 8 trilyon 99".4 milyar lira olduğu belirtilerek, "Şirketin faaliyetlerini de\am ettirebilmesi ve planlanan yatınmlannı gerçekleştırebilmesi, ileride yapacaği ürün satışlanndan sağlayacağı mali kaynaklara bağlıdır" denildi. KonyaHarm holding tutkusu • ANKARA (ANKA) - Kombassan Grubu'nun yurtdışındaki Türklerin binkimlenyle hızlı bir biç:mde kalkınmasını öraek alan Konyalı ginşimcikrde holding tuttusu bajladı. Konyalı gİTİşimciler tarafindan holding starüsünde çal:şacak ikı şirket daha kuruldu. Edmilen bılgiye göre, "tnterGenç Holding A.Ş." adı/la kurulan şirketin semayesi 7 .7 milyar lira düzeyinde bulunuyor. "Kjnsan Holding A.Ş." adlı altında kurulan şirketin semayesi ıse, 6 milyar lira ol.a-ak belr'^ndi. Brüksel'de görüşmelerde bulunan TÜSÎAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Kayhan üzerîne düşeni yapmalı'ÖZGÜR ULUSOY BRÜKSEL - TÜSİAD. Avru- pa Birliği yetkililerine, "Türkiye gümrük birliği çerçevesinde yü- kfimlülüklerini yerine getiriyor. AB de üzerine düşeni vapmalı" mesajını gönderdi. TÜStAD Yöne- tim Kurulu Başkanı Muharrem Kayhan. ekonomik planda Türki- ye'nin neredeyse bühln yükümlü- lüklerini yerine getirdiğine dikkat çekerek, "Biz işadamıyız. Güm- rük biıiiğinin iJk yılında Türki- ye, 5 milyon dolar cari açık ver- di. Bunu"ilk sene için nonnaJ kar- şılıyoruz. Ancak bu koşullar al- tında Türkive'nin AB'den Yu- nan vetosuna çözüm bularak yü- kümlülüklerini yerine getirmesi- ni beklemesi doğaldır" dedi. TÜSİAD heyetinin Brüksel te- maslan sonrasında dün bir basın toplantısı düzenleyen Muharrem Kayhan. Türkiye-Yunanistan iliş- kilennin gelişmesinin de mali yar- dımın işletilmesine "müspet" et- kisi olacağını kayderti. Çarşamba gününden beri Briik- sel'de temaslarda bulunan TÜStAD heyeti, ay sonunda yapılarak Ortak- lık Konseyı toplantısı, Türkiye'nin ekonomik durumu, gümrük birli- ğinin değerlendirilmesi gibi konu- larda AB yetkilileriyle görüş alış- verişinde bulundu. TÜStAD Yö- netim Kurulu Başkanı Kayhan, gö- rüşmelerde haziran ayında yapıla- rak Amsterdam zirvesinde aile fo- toğrafı olmayacağını öğrendikle- rinı belirterek, "Ancak haziran ayı sonunda üyelik perspektifi olan ülkeler için ikinci bir bilgi- lendirme toplantısı düzenlene- cek" dedi. Kayhan, AB Komisyo- nu'nda Türkiye ile ilişkilerden de sorumlu Komiser Hans van den Broek'ün de temaslan sırasmda, ''Türkiye'nin bilgilendirme top- lantısına çağırılmaması şaşırtıcı olur" dediğıni ıfade etti. Hans van den Broek'ün "Tür- kiye'nin iiye ülkelerle bire bir ilişkilerini geüştirmesi" şeklin- de bir mesaj verdiğini de belirten Kayhan, "Burada daha çok Tiirk- Yunan ilişkileri kastedilivor. Türk-Yunan ilişkilerindeki yu- muşamayı olumlu karşıhyor" de- di. Hans van den Broek ile görüş- melerinde Ortakhk Konseyi top- lantısmın da gündeme geldiğini be- lirten Kayhan şöyle konuştu: "AB- Türldye ilişkileri 35 senedir de- vam ediyor. Bu sürecin her aşa- masını zafer veya başansızlık di- ye göstermemek gerektiği üze- rinde duruldu. AB-Türkiye iliş- kilerinde uzun vadeli bir bakış açısı oluşturulması gerekiyor." Ortakhk Konseyi'nin iki yıldır toplanamadığına dikkat çeken Kay- han, bu durumun üye ülkelerin po- litik irade göstermesini engelledi- ğini kaydederek. ay sonunda yapı- Iacak Ortaklık Konseyı toplantısı- nın bu yüzden önem taşıdığına işa- ret etti. Görüşmelerde Türkiye'nin makro-ekonomik sorunlarının azımsanamayacak durumda oldu- ğuna işaret edildiğini belirten Kay- han sözlerini şöyle sürdürdü: "AB üyesi ülkeler yüzde 3 büt- çe açığı savaşı verirken, Türki- ye'nin çok farku ekonomik sorun- İarla boğuştuğunu vurguluyoriar. Bu değeriendirme doğru olmak- la birlikte, öteki adaylann duru- mu na bakıp objektif olmak la- zım." Tekstil Yatınm Holding aracılığıyla 13 şirketle ihracat ortaklığı kurdular Egeli ihracatçıııın gözü GAP'ta MERİH AK İZMİR- Egeli ihracatçı, GAPL birlikte tekstil ve konfeksiyon ko- nusunda hareketlenen Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerine göz dikti. EGS ve Vakıfbank'ın da or- taklığıyla kurulan Tekstil Yatınm Holding aracılığıyla bölgeye giden Egeliler, 13 şirketle gerçekleştir- diklen ortaklıkla ihracata hızlı gir- di. Egelilerin Doğu ve Güneydo- ğu Anadolu bölgelennden yap- mayı hedefledikleri ihracat, 4 mil- yar dolar. EGS'nin yüzde 30, EGS- Bank'ın yüzde 20. EGS Finansal Kiralama AŞ'nin yüzde 10, Vakıf- lar Bankası'nın yüzde 20 ve Ak- yıl Tekstil Sanayii'nin yüzde 20 or- taklığıyla gerçekleştirilen Tekstil Yatınm Holding AŞ (TYH), Gü- neydoğu ve Doğu Anadolu bölge- lerinde gerçekleştırdiği yatınm- lan yoğunlaştırdı. EGS Grubu Yö- netim Kurulu Başkanı Selami Gürgüç, dünyada yıllık tekstil ve konfeksiyon ihracatının 250 mil- yar dolarlık ticaret hacminin bu- lunduğunu, Türkiye'nin buradaki payının ise yüzde 4 olduğunu söy- ledi. EGS'nın sunduğu projenin bölgeden 4 milyar dolarlık bir ih- racatı hedeflediğine dikkat çeken Görgüç, "Aynı zamanda rnini- GAP'la birlikte hareketlenen mum 200 bin kişilik bir istih- dam söz konusu. Bu modelin bölgenin problemine ne denli katkı sağlayacağı böylece görül- müş oluyor. Bu projenin yaşama geçmesi ve genişlemesi için 100- 150 milvon dolarlık bir kaynak ayrılması yetiyor" dedi. TYH Yönetjm Kurulu Başkan Vekıli Şükrü f nlütürk de bölge bölgeye Egeli ihracatçılar da el ınsanınm "Aklımız, gözümüzün ucunda" sözüyle hareket ettiği- nı vurguladı. Bölgedeki para sa- hıbi kişilenn nereye yatınm yapa- caklannı bilmediklerinı ve EGS olarak kendilerine yol gösterme- yi amaçladıklannı bildiren Ünlü- türk, sözlerini şöyle sürdürdü: •'Bölgenin, tekstil ve konfek- siyon için altyapısı hazır. Ucuz attı. işgücü de var. Burada yapılma- sı gereken tek şey bölge insanıy- la ortaklık kurarak onları yön- lendirmek. Bir model yaratma- ya çalışıyoruz. Bu proje somut olarak istihdamı arttiracaktır. Oevlet destek verirse bölgede bugün ulaşılan başanlardan da- ha fazla ekonomik ve sosyal ge- lişmeler sağlanabilecektir." Uluslararası kuruluşlar faaliyette ŞANLIURFA (AA) - Uluslara- rası kuruluşlann daha önce çekin- gen baktıklan GAP'ta etkinlikle- rini arttırdıklan bildirildi. GAP Bölge Kalkınma Idaresi Başkanı Dr. Olcay Ünver, yapılan temas- lar sonucu uluslararası kuruluş- larca GAP'ta 4.2 milyon dolarlık 28 projenin uygulanacağını be- lirtti. Ünver, "GAP, uluslarara- sı kuruluşlann tescilini alarak bu yönüyle uluslararası litera- tiire girmiştir" dedi. Ünver, Fransız Hükümeti'nce Diyarbakır'ın antma tesisi ve iç- mesuyu şebekesi için finansman sağlamasından sonra îslam Kalkın- ma Bankası'nın da Şanlıurfa'nın antma tesisinde kullanılmak üze- re kredi sağlamayı kararlaştırdı- ğını söyledi. Ünver, yapılan temaslar sonucu Dünya Bankası'nın stratejik bir politika karan alarak GAP'a ak- tif katümaya başladığını, bunun çok önemli olduğunu bildirdi. Ünver, "Bu çerçevede, GAP bir yerde uluslararası kuruluşla- nn tescilini almıştır. Böylece uluslararası literatüre bu yö- nüyle de girmiş durumdadır" dedi. Destek alıııılarma çokuluslu şirket darbesi D evletin 35 yıl önce 196 sa- yılı yasa ile destekleme kapsamına almış olduğu tütün, bu ayncalığını gü- nümüzde de sürdüren ender tanm üriinlerinden biridir. Kuşkusuz bu durum ülkemizde tütünün. 500 bin ailenin yani yaklaşık 3 milyon va- tandaşımızın başlıca geçim kayna- ğını oluşturuyorohnasınm sonucu- dur. 1961 yılında yürürlüğe giren Ekici Tütünleri Satış Piyasalanrun Desteklenmesine Dair 196 Sayılı Kanun'un bu gerçeğı göz önünde tuttuğu ve üretici kıtlesini koruma- yı amaçladığı açıktır. Bugüne ka- dar bu kabule karşı çıkıldığı ya da amacın başka türlü yorumlandığı görülmemiştir. Buna rağmen son yıllann tütün piyasalannda 196 sayılı yasanın amacına uygun bir anlayışla uygu- Iandığını ve tütün üreticileriran des- teklendiklerini kabul etmek imkân- sızhalegelmiştir. Tüccann ihtiya- cı olan tütünün tamamını piyasa açılmadan aldığı, destekleme ile görevlendirilen kuruluşun, tüccar- lar alımlannı tamamladıktan son- ra girdıği piyasada destekleme alı- mı yapıldığından söz edilemez. Özellikle son iki yılın ekici tütün piyasalan tam anlamıyla bu şekil- de yönetilmiştir. tütün üreticilerinin korunması- nı amaçlayan destekleme alımlan- nın esasrnı oluşturan hedef fiyatın belirlenmesinde üretici maliyetle- ri birinci etkendir. Bu nedenle üre- tici maliyetleri, ilkelerinde ve esas- lannda birleşilmiş bılimsel biryön- temle tarafsız bir kuruluş tarafın- dan belirlenmelidir. Halbuki. tütünpiyasalannın ari- fesınde değişik kuruluşlar tarafın- dan hangi ilkelere ve esaslara gö- re belirlendiği bilınmeyen, birbi- nnden farklı maliyet fiyatlan orta- ya atılmaktadrr. Hedef fiyatın be- lirlenmesinde bunlardan hangisi- nin esas alındığını, ne alıcılar ne de üreticilerbilmektedir. Bunlar dev- let sırrı değildir ve açıklanmalıdır. Diğer taraftan bu yıl tütününü satmış olan her üreticiye destekle- me primi adıyla kg başına 25.000 TL ödenecektir. Bu uygulamanın destekleme ı!e ilgisinı anlamak mümkün değildir. Önceki yıllarda, AB ülkelerin- de olduğu gibi bizde de, üretici tü- tününün fiyatı ile (yani bir ölçüde kalitesi ile) orantılı olarak belirle- nen destekleme priminin bu yıi tü- tünün kalitesine ve satış fiyatıııa bakılmaksızın eşit olarak ödene- ceği anlaşılmaktadır. Ege Bölgesi 'nde yüzde 80 ve da- ha yukan A Grad ihtiva ettiği için 475.000 TL başfiyatla satılan bir tü- tün le yüzde 25 A Grad ihtiva eden ve 173.437 TL fiyatla satılan Kap- pa nevili bir tütüne maliyet, kalite ve satış fiyatlanndaki fark dikka- te ahnmad'an 25.000 TL destekle- me primı ödenecektir. Yani en yüksek değeri taşıyan tü- tüne (25.000 TL' 475.000 TL) yüz- de 5 destekleme primi ödenirken en düşük değeri taşıyan Kappa nevi- li tütüne bunun üç katından fazla (25.000 TL' 173.437 TL) yüzde 17 destekleme primi ödenecektir. Tü- tüncü ülkelerde özellikle AB ülke- lerinde görülmemiş olan bu uygu- lamanın. destekleme mantığı ile bağdaştınlması mümkün değildir. Destekleme hizmetinin amacı, 1% sayılı yasada isimlendirilmiş ol- duğu gibi "ekici tütünleri satış piyasalannın desteklenmesi" ve Türk tütün üreticilerinin komnma- sıdır. Son iki yılda yürürlüğe konu- lan destekleme kararnamelerinden, bu amacm terk edileceği ya da en azından bazı radikal değişiklikle- rin öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Tekerin işlevi 1996 yılı destekleme karannın ikinci maddesi aynen şöyledir "Te- kel Genel Müdürlüğü, memle- ketimizdc Amenkan tipi tütün üretiminin geliştirilmesi amacıv- la tohum ithal etmeye, anılan tür tütün üretimi ile uğraşan firma- lar veya ekiciler ile üretim, nak- liye ve işleme konulannda bir yıl veya daha uzun süreli anlaşma- lar yapmaya. kurutma fırını ve hangarlar gibi tesisler kurmaya veya kurdurtmava, işlerin yaptı- rılması için gerektiğinde avans vermeye ve bu suretle. yetiştiri- len tütünleri almaya ve satmaya yetkili kılınmıştır." Yasalar Tekel'e tütün üretimi yapmak görevi vermemiştir. Te- keî'in bugüne kadar bilimsel araş- tırma amacı dışında, ticari amaçla tütün üretimi yaptığı veya yaptır- dığı da görülmemiştir. Buna rağmen Tekel'in kendi adına veya ortak- Iıklar kurarak tütün üretmesinde A merikan tipi tütün üretimini çokuluslu şirketlerle ortaklık kurarak gerçekleştirmekte ısrar etmek bir zorunluluğu değil, tercihi ifade eder. Bu tercihin vazgeçilmez haklı sebepleri varsa halkımıza açıklanmalıdır. yasal bir engel de yoktur. Burada dikkat çekici olan, Te- kel Genel Müdürii'nün ve Tekel'den sorumlu Devlet Bakanı'nın bu or- taklık için çokuluslu fırmalan ter- cih ermeleridir. Nitekim genel mü- dür, "Tekel için en iyi alternatıf bu rip tütün yetiştirmede yetkin çokuluslu üreticilerlc çalışmak olacakör. Halihazırda birkaç tek- lif aldık ve görüşmelerimiz de>-am etmektedir" şeklındeki göriişünü Şubat 1996'da, Devlet Bakanı ise bundan bir yıl sonra 15 Şubat 1997 tarihinde 1996 ürünü Ege ekici tü- tün piyasasını açarken yaptığı ko- nuşrnada, bu konudaki karanru "Te- kel, ithal edilen Amerikan tipi tütünleri yurtiçinde Şanlıurfa, Adıyaman, Batman, Düzce, Hen- dekgibi yerlerde üretmek üzere, yabancı bir firma ile ortaklık kurma aşamasındadır. Değişik yabancı firmalarla bu maksatla kurulacak ortaklıklarla bahse konu tütünlerin ülkemizde üre- timi sağlanacak" diye ifade ct- miştir. Önemli olan Amerikan tipi üre- timi için, Türk tütün üreticileri ve- ya onlann kuruluşlan dururken OT- tak olarak çokuluslu şirketlerin ter- cih edilmesi ve krediden bu ortak- lık vasıtasıyla çokuluslu şirketlerin yararlanmasına olanak sağlanmış olmasıdır. Amerikan tipi tütün üretimi için teknik bilgi ve üreticilerin eğitim ihtiyacı, bu alanın çokuluslu şir- ketlerle paylaşıbnasını haklı göster- mez. Teknik bilgi ve eğrtim, ortak- hk kurmadan da uluslararası kuru- luşlann işbirliği ile yada yurtdışın- dan profesyonel olarak sağlanabi- lir. Kaldı ki buna zorunluk da yok- tur. Çünkü Teke! kadrolannda bu konuda yetişmiş yeteri kadartütün eksperi ve ziraat mühendisleri var- dır. Tütün eksperliği yüksekokulu ve ziraat fakültelerinde, bu üretimin en iyi şekilde yürütülmesinde ve ba- şanya ulaştınlmasında. büyük kat- kı sağlayabilecek öğretim üyeleri vardır. Türkiye'de 1996 yılında yak- laşık 4.500.000 kg Amerikan tütü- nü üretilmiş. önemli birdeneyim ve bilgi birikimi oluşmuştur. Amerikan tipi tercihi Görülüyor ki, yurdumuzda Ame- rikan tipi tütün üretimini çokulus- lu şirketlerle ortaklık kurarak ger- çekleştirmekte ısrar etmek bir zo- runluluğu değil, tercihi ifade eder. Bu tercihin vazgeçilmez haklı se- bepleri varsa halkımıza açıklan- malıdır. Bu açıklama yapılmadık- ça bir kamu iktisadi kuruluşu olan Tekel'in yüksek planlama kurulu- nun onaylaması halinde. çokulus- lu şirketlerle ortaklık kurarak Ame- rikan tütünü yetiştirmesi yasalara aykın olmasa da Türk tütün üreti- cileri ve üretici kuruluşlan bu ka- ran asla içine sindiremeyecektir. Söz konusu destekleme karan- nın içerdiği daha önemli birhusus da şudur: Destekleme karan, Te- kel'in çokuluslu şirketlerle kura- cağı ortaklığın üreteceği Ameri- kan tipi tütünlerin, destekleme ile görevli Tekel tarafından destekle- me hesabına satın alınmasını, bu ka- rar uyannca alınan, işlenen ve sa- tılan tütünlerden husule gelen za- rarlann Hazine Müsteşarlığı bütçe- sine bu maksatla konulacak ödenek- le karşılanmasını öngörmektedir. Halbuki, tütün destekleme karan- nın dayandığı 196 sayılı kanun ve 233 sayılı kanun hükmünde karar- namenin 35'inci maddesi, bu satın almaya ve böyle bir ödemeye im- kân vermez. Destekleme ahmlannın amacı, 196 sayılı yasada isimlendirilmiş ol- duğu gibi "Ekici Tütünleri Satış Piyasalannın Desteklenmesi'', yani Türk tütün üreticilerinın ko- runmasıdır, Amerikan rütününün desteklenmesi ve çokuluslu şirket- lerin korunması değil. 233 sayılı kanun hükmünde ka- rarnamenin 35. maddesinin 4 nu- maralı fıkrası şöyledir "Teşebbüs, müessese ve bağlı ortaklıklara. konulan ile ilgili olarak Bakan- lar Kurulu'nca görev verilebilir. Gerektiğinde bu göre\ için yapı- lacak ödeme miktarı Bakanlar Kurulu kararında beürtilir. Bu görevden doğan zarar ve mahrum kalınan kâr yukarıdaki csaslar dahilinde Hazine'ce karşılanır." Bu maddeye dayanılarak Te- kel'e verilecek görev önce "Te- kerin konulan ile ilgili olmak" şartından yoksundur. Diğer taraftan çokuluslu şirket- le kurulacak ortakhğın üreteceği Amerikan tipi tütünlerin destekle- me hesabına satın almması ve bu tütünlerin işlenip satılmasından ha- sıl olacak zararlann Hazine'ce kar- şılanması da hukuki dayanaktan yoksundur. Çünkü, çokuluslu şir- ketlerin Tekel'le ortaklık kurarak Türkiye"de üretecekleri Amerikan tipi tütünlerin, vatandaşlanmız ta- rafından üretilen Türk tütünleri gi- bi aynı kriterler kullanılarak belir- lenecek fiyatlarla destekleme he- sabına Tekel tarafından satın alın- ması, sosyal amaç gözetilerek be- lirlenen destekleme fiyatlannın ço- kuluslu şirketlere de uygulanması demektir. Halbuki destekleme. devletin, ço- kuluslu şirketleri değil, kendi va- tandaşı olan tütün üreticilerini ko- rumak amacıyla üstlendiği. koşul- lar zorunlu kıldığında zaran göze aldığı, ticari amaçlı değil, sosyal amae.li bir hizmettir. Bu hizmetten çokuluslu şirketlerin yararlandınl- ması düşünülemez. Neresinden bakılırsa bakılsın. Te- kel'in çokuluslu şirketlerle, kura- cağı ortaklık tarafından üretilecek Amerikan tütünlennin destekleme hesabına satın alınması ve butütün- lerin alım satımından doğacak za- rann Hazine Müsteşarlığı bütçesi- ne konulacak ödenekle karşılan- ması, çokuluslu ortağa Hazine'den transfer yapılmasından başka bir anlam taşımadığı için hukuksal ol- maması bıryana, destekleme kav- ramı ve mantığı ile bağdaştınlamaz. SÜRECEK İŞÇİNİN EVBENİNDEN ŞÜKRAN SONER Üzüm Üzüme... Dünyayı düzeltmek, Türkıye'yı kurtarmak gibi bü- yük işlerden başımızı alamadığımız için© gazeteci- liğin alfabesınde bize öğretiien bir gerçeği hep atla- nz. Bize öğretilenlerden, insanoglunun en çok ilgi duy- duğu, en çok okunan haberlerin sağlıkla ilgili oldu- ğunu bildiğımiz halde boş veririz. Bayramın ilk günü, aylarca unutulmuş akraba ve dostlarla bir araya gelindiğinde, bir kez daha gördüm ki konuşmalar önce sağlık, sonra da siyaset ekse- ninde dönüp dolaşmakta.. • Şeker hastalığı ile bağlantılı, nerede ise yıllardır ayağındaki yara iyileşmeyen sevgili dostumuz, ya- ranın olduğu parmaktan başlayarak bir dizi operas- yonla birçok kemiğini birden kaybetmış, sonunda can kaygısı ile aile soluğu Amerika'da almıştı. Aya- ğını kaybetmiş, ama canını kurtarmış olarak yurda döndü. Meğerse iyileşmeyen yarada çok bulaşıcı, teh- likeli bir virüs varmış. Hastanede bir süre tecrit edil- miş olarak yaşamışlar. Acıları sarmalamaya çalışır- ken bir yandan da Türkiye'de neden kimsenin böy- le bir olaydan süphelenmediğını sorguluyor, mikro- bu hangi pansuman ya da amelıyat aşamasında kap- mış olabileceğini bulmaya çalışıyorlar. • Bir - iki dakikalık bir felç olayının ız bırakmadan gelip geçtiğı hasta, ne olup bittiğinı anlamak üzere soluğu kardiyoloji uzmanlık merkezinde alıyor. Dok- torlar incelemeden sonra sorunun kalple ilgisi olma- dığına karar veriyor ve nöroloji kontrolünden geçme- sini tavsıye ediyorlar. Bu arada yükselen tansiyonu için de tansiyon düşürücü ilaçlar alması tavsiye edi- liyor. Hastanın durumu hakkında bilgi alan nörolog- lar, kendılenne gelınmeden önce alınan öntemleri, tan- siyon düşürücü ilaç alındığını duyunca "Arnan ne yapıyorsunuz? Daha önceden tansiyonu olmayan bir hastanın böyle bir dummda (damar tıkanıklığı olgu- sunda) tansıyonunun çıkması bedenin birsavunma- sı. Birden tansiyon düşürücü ilaç verilmesı çok sa- kıncalı. Ancak tansiyon çok fazlayükseldiğinde, 20'le- rigeçtiğinde, düşürmek üzere özel ilaç verilebilir" û\- yoriar. Belli ki nörologlarca bilinen önemli birgerçek- likten, kardiyologların önemli bir bölümünün haber- leri bile yok. • Söz sağlıktan açılınca, herkesin ne kadar da dert- li olduğu ortaya çıkıveriyor. Örneğin SSK hastanele- rinde tedavisi yapılamadığı için başka hastanefere ya- tınlan hastalar için tedavinin önemli bir bölümü fiilen parayla. Ayrı ayn bölümlerde yapılan tahlillerde der- nek bağış makbuzları jle yatınlan paraların karşılığı alınamıyor. Hastanın ilacını gidip bir SSK hastane- sinden alabilecek, ışsiz güçsüz bir yakını varsa ne âlâ. Yoksa ilaçlar da eczanelerden parayla alınmak zorunda kalınıyor. Zaten birçok ilaç da SSK'de yok. Bir de devamlı kullanılan ilaçların, ancak bir haf- ta -10 günlük reçeteleri için, en az biryarım gün kuy- ruklarda beklemek var. Devam eden ilaçlar için, her seferinde yeniden saatlerce doktor ve ilaç kuyruğu.. Çaresiz hasta kendi cebinden ilacını alma yoluna gi- diyor. Gelin görün kı hemen hemen herorta yaşın üs- tündekı insanlann kullanmak zorunda olduklan, da- mar açıcı, kireçlenme, tansiyon düşürücü türünden devamlı ilaçların aylık maliyeti, emekli maaşının ya- rısını buluyor. Hasta ayda birkaç gününü nasıl has- tane kapılarında geçırsın? Ya da nasıl maaşının ya- rısından fazlasını bir tek bu ilaçlara versin? • Ya sıgortası olmayan hastalar? Hasta hastane- ye yatınlışının henüz üçüncü gününde. Daha hasta- lığın nedenlerı üzerinde bir teşhisebHe vanlamamış. Çekilen tomografilerin, filmlerin maliyeti milyara yak- laşmış. Aile meclısı toplanıyor. Daha fazla para bu- lunamayacağı anlaşıldtğından, hastanın eve götürül- mesine karar veriliyor. Uç gün boyunca yatağın ba- şından ayrılmayan hasta yakınları için "cimrilik, sev- gisizlik" gibisinden bir yargıya varmak insafsızlık ola- bilir, olsa olsa "çaresizliklerine" içiniz sızlayabilir. • Özal mezarında rahat rahat uyuyabilir. Hasta- nelerimizde yatak fiyatlannın otel fiyatlanndan ucuz olduğuna yakınır dururdu. Şimdi sağlık harcamalan lüks otelleri aratmıyor. Çok da önemli sayılmayan bir ameliyat ve hastalığa, pahalı özel hastanelerden söz etmiyoruz, orta kararolanlannda, ünıversitelerde mil- yonlar yetmiyor. Bir de çekilen çile var ki... Mesai saatleri bittıği için tedavıyı yarıda bırakan doktorlar, personel mi istersiniz? Hastanelerde yan- lış teşhis ve tedaviden başa gelenleri duymak mı? Hastalann bakımıysa başındaduran akrabalarına bı- rakılmış. Refakatçılerden bir de ücret alınıyor. Ama sandalyelerde 24 saat yaşayıp dışardan yemekleri- ni sağlamak, insanlık dışı birçok özveride bulunmak zorundalar. En acısı da sağlık birimleri arasındaki ile- tişimsizlik. Şeker hastasına uyarılmadığı için tatlı ge- lıyor. Hastanenin bir başka bölümünde çekilen, acil sonuç verilmesı beklenen elektroları incelemek üze- re kardiyolojiden bir kalp uzmanının ancak bir ay sonra uğrayabileceği öğrenıliyor.. • Hastanelerde, gün atlatılamayacak kanser te- davılerinde bile sıralar aylar sonrasına. En yaşamsal hastalıklar için gereklı MR, tomografi, film çekımle- rinde randevular aynı tempoda gidıyor. Cepte olsun olmasm, milyonlan bulup dışanda çektireceksiniz. Işin bir başka trajedısı, cepte parası olanlar için bile ün- lü doktorlar ve hastanelerde randevular aynı ölçüler- le, aylar sonrasına sarkıyor. Para için gereksiz çeki- len filmler, yapılan ameliyatlar, tedaviler, bu ışin pi- yangosu gibi oluyor... Özetle insan sağlığı, canı, bu ülkede çok çok fazla ucuzlamış, sağlık hizmetleri de o ölçüde paraya çevrilmiş bulunuyor... Ne sanıyorduk ya? Özalizmin, şimdilerde Çillerizrn, Erbakanizmin geçerli, her şeyin, bütün değerlerin satılık olduğu birdüzende, yaşamın bütün alanlann- da geçerli olanlar, sağlık alanında da geçerli olma- yacak mıydı? Milliyetçiliğin çetelerle özdeşleştiril- mesine, siyasette iktidar uğruna her şeyin yapılabil- mesine, sınırsız kirlenmeye izin verildiği sürece, in- san canı ve sağlığının anlam taşıdığı bir sağlık düze- ninin geçerli olabileceğini düşünmek saflık olur. Ne de olsa üzüm üzüme bakıp... Hâlâ bir şeyler ayakta durabiliyorsa, yatıp kalkıp tıp yeminine, meslegin etik değerlerine bağlı doktor- larımız, sağlık elemanlarımızın büyük özverilerine dua edelim. ISDEMIR Taşeron krizi büyüyor AKIN BODUR İSKENDERLTV - Iskenderun Demir Çelik Fabrika- sı'ndaki taşeron işçisi krizi büyüyor. Geçen günlerde toplusözleşmeye imza atan ÎSDEMlR'de taşeron işçi- leri, sözleşme dışında tutulunca ayağa kalktı. ÎSDE- MlR'de çalışan 4 bine yakın taşeron işçi adına yapılan açıklamada kadrolu işçilerle taşeron işçileri arasmda üc- ret ve sosyal haklar açısından bir uçurum yaşandığına dikkat çekilerek "İSDEMİR'de 22 ünitede açılan iha- leler yasal olarak iş ihalesi oimasına karşın fiilen iş- çilik ihalesidir. Bu da anayasaya aykırıdır" denildi. Kadrolu işçi ahmı durdurulduğu için işgücü gerek- sinimini taşeron firmalar vasıtasıyla gideren ISDE- MÎR'de taşeron işçisi sorunu kangren haline dönüştû. ISDEMİR'in taşeron firmalann "korsan" olarak ça- hştığını ve yerlerinin dahi belli olmadığını öne süren taşeron işçileri. SSK primlerinin dahi yatınlmadığını kaydediyorlar. Taşeron işçiler, içinde bulunduklan şart- lan yaratanlann temel amaçlannın "özelleştirme, sen- dikalasızlaştırma ve taşeronlaştırma" olduğunu vur- guladılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle