Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 NİSAN 1997 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Ülkemizde Çağdaşlaşma Süreci
Prof. Dr. HALİL KIRBIYIK ODTÜFen-Edebiyat Fakültesi
B
ugün, içinde yaşadığımız
sos>al ve siyasi olaylara
baktğımızda. ülke oîarak
çağcaşlaşmayı henüz ta-
mamlayamadığımız anla-
şılmaktadır. lçte ve dışta.
bılinen bazı odaklann ülkemızi ve insan-
lannı ortaçağınzifıri karanlığına geri gö-
türmek için ellerinden geleni yaptıklan-
m, kendilerine engel olacak bir şeylerden
korkuyormuşçasına acele ettikİerinı gö-
rüyoruz... Ancak, Türkiye'da tnaya tut-
muştur. Karanlığa geri gidilmeyecektir.
Tam tersine karanlığın üstüne yürünecek
ve aydınlık muhakkak sağlanacaktır.
Ümmet değil, mıliet olduğumuzu daha
da perçinleyeceğiz. Böyle bir ortamda.
ülke olarak, Tanzimat'tan beri geçırdiğı-
miz çağdaşlaşma sürecindeki gelişmeler
üzerine diişüncelerimi sızlerle paylaşmak
ıstıyorum.
Tanhimize baktığımızda. Tanzimat ilk
Batılılaşma hareketi olarak görûlûr. Bu
olayın bir adı da Tanzimat-ı Hayriye'dir.
Ancak Tanzimat Batıclığının nasıl anla-
şıldığının ve ne anlama geldığinin iyi an-
laşılması ve ıyı araştınlması gerektiği ka-
nısındayım. Batı'da yetişmiş Türkçüler-
den YusufAkçura'nın I92l'dedediğigı-
bı Tanzimat'ı eleştirmek bir cesaret işi
olınamair. Batılılaşmaktan ve çağdaş-
laşmaktan o zaman ne anlamışız, şimdi
ne anlıyoruz: Bunlar tartışılmah ve açık-
lığa kavuşturulmalıdır. Belki de hâlâ bir
kavram karmaşasi yaşadığınuz ortaya çı-
kacaktır. Böyle bir çözümleme ve değer-
lendirmenin sağlıkh yapılabilmesi, bi-
limsel yöntemlerin uygulanmasıru, tari-
himize yabancılaşmamayı ve gelişmişbir
tarih bilincimizin olmasını gerektirir.
Unutmamah ki. tarihboyutuolm»ı
an bir
düşün sistemi uzun ömüriü olamaz.
1838 Antlaşması ile bir yandan üstün
Ingiliz ve Avrupa sanayiine kapılar ardı-
na kadar açılırken, öte yandan sanayıleş-
me çabasırıa girişilmiştir. Sonuç, bütün
sanayinin yok olması ve gelişmenin sağ-
lanamaması olmuştur.
Tanzimat Batıcılığının çıkmazda oldu-
ğunu ilk fark edenler NanukKemalve
ZiyaPaşagıbi Yeni Osmanlılar olmuştur.
Milli ekonominin öncülüğünü yapmış-
lardır. Yeni Osmanlılar halkla bütünleşe-
memiş olmakla beraber bütün aydınlara
"vatan" fikrini aşılamaya çalışmışlar,
bunda da başanlı olmuşlardır. tsmet Inö-
nü'nün şu ifadesinden bunu kolayca an-
layabilıyoruz: •'Ben daha yüzbaşı iken
devletin bütün işierinde rol sahibh mişim
gibi sorumluluk duyardım. Ve bir şey ya-
pamıyorum diye kıvranırdını.*'
Daha sonra Jön Türkler, Ittıhat ve Te-
rakki ve nihayet Kurtuluş Savaşı kadro-
lanru ve Curnhuriyet dönemıni görüyo-
ruz.
Bu süreç içinde, Batılılaşma veya çağ-
daşlaşma kavTamlan nasıl gelişmiştir; ev-
rim geçirmiş midır ya da çağdaşlaşmayı
sağlayabildik mı? Gelışme olduğu ve ev-
rimleşme geçirdiği muhakkak. ancak sü-
reci oİumlu olaraktamamladık demek de
zor. Böyle olduğunu bugünkü olaylar da
göstertnektedir.
Şimdi, Batılılaşma hareketininbaşlan-
gıcı saydığmız Tanzimat dönemi devlet
adamlannın görüşleri ile Kurtuluş Sava-
şı dönemi devlet adamlannın görüşleri-
ne bırer örnek vererek devam etmek isti-
yorum. Tanzimat ekolünden önemlı bir
devlet adamı olan Sadrazam Keçecizade
Fnat Paşa, padişaha yazdığı vasiyetna-
mesinde şunlan söylüyordu: "Yabancı
mütteflklerimiz içinde en önemlisi tngil-
tere'dir. Her ne olursa olsun. dürryanın en
sabırlı ve en metin milleti olan İngilizkT,
bizim en önde gelen ve en son vazgeçece-
ğimiz müttefıkierimiz olacakOr. Bende-
nizce Babıâli"yi İngilterc'nin dosduğun-
dan mahrum görmektense, birkaç vilaye-
timizi eWen çıkmış görmek daha hidır."
Yine aynı ekolden sayılan Ali Paşa ıse
vasiyetnamesinde, vergilerin toplanması-
nın, şırketlere devTedilmesinı tavsiye edi-
yor ve "_(bu şirketlerin) uluslararası ol-
duklan oranda. iş yapma etkinlikleri de
artacaktır" diye ekliyordu. Ve dahası va-
kıt geçirmeden donanmayı dagıtmasını
öğütlüyordu.
Buna karşm Mustafa Kemal Paşa 6
Mart 1922'de TBMM'de yaptığı konuş-
mada şunlan söylüyordu: "Artkdummu
düzettmek. hayat bulmak. insan olmak
için mutlaka Avrupa'dan nasihat ahnak,
bütünişleriAvrupa'nın emellerine uygun
yürütmek, bütün dersleri Avrupa"dan al-
mak gibi birtakım zUıniyetler ortaya çık-
ü. Oysa hangî istikla) vardır ki. yabancv-
\ann nasihatlanyla. planlanyla yüksele-
bilsin? Tarihböyle bir olay kaydetmemiş-
tir." Şunlan da aynı konuşmasında ıfade
etınıştır: "_Türk halkuun nasılsa başına
geçmiş birtakım insanlar (._) Türkiye'yi
atü veçekingen bir hakk tutuyorlanh.(_)
Türkiye'de fikir adamlan, adeta kendi
kendilerine hakaret edhorlardı. Diyor-
lardı ki. 'Biz adam değiliz ve olamayız.
Kendi kendimize adam olmamıza ihti-
mal yoktur.' Bizim canunızı. tarihimizL,
varhğunızı bizedüşman olan, düşman ol-
duğundan hiç şüphe edihneven Avrupa-
lılarakayıtsEşartsızbırakmakistiyorlar-
dL 'Onlar bızı ıdare etsin' diyorlardL'
Her iki grup devlet adamı da ülkemız
tarihinden çıkmış \ e olumlu ya da olum-
suz ülkemizin bugünkü çağdaşlık düze-
yine gelmesıne katkıda bulunmuşlardır.
Benzer görüşlere bugünkü toplumuzda
darasthyonız "Türkhalkının nasılsa ba-
şma gecmiş birtakım insanlar" hâlâ var.
Kurtuluş Savaşı dönemlerinde olduğu gi-
bi, tam bağımsızlığa karşı. olumsuz gö-:
rüşleri savunanlann, kurtuluşu başka ül-
kelerin yönetiminde görenlerin, kendi-
mizden ziyade onlara güvenenlerin. de\'-
let güvencesini oralarda gördüğü için o
ülkelere yatınm yapanlann olması ıçı-
mızi sızlatmaktadır. Ülkesıni seven biz-
leri utandırmaktadır.
Her şeye karşın o günden bugüne çok
şeyin değiştiğini ve değişikliğin ileriye
dogru olduğunu söylemeliyiz. Ancak,
verilen ödünler yüzünden hâlâ tam ola-
rak "miDet"olamadığımızı üzüntüyle gö-
rüyoruz. Çağdaş bir millet olmanın temel
koşullanndan buisi, alınan ortak ve çağ-
daş eğitim ve böyle bir eğitimle kişilere
kazandınlacak olan gerçeği ve adeletı an-
lama ve uygulama becerisidir.
Millet olmayı tam olarak başardığımız
zaman, halk sorunlanna kendiliğınden
sahip çıkacak. mutluluğunu sadece ger-
çekte ve adalette arayacaktır. Toplumu-
muz bu noktaya gelmekte olduğunun işa-
retlerini vermektedır. Temiz toplum ve
özellikle temiz shaset ve siyaset adamı
arayışından harekede. kendijiğinden or-
taya çıkan "Sürekli Aydınlık İçin Bir Da-
kika Karanhk" hareketi "nüUet" olmanın
bilincini taşunaktadır. Bilinenkesimlerin
buolayı kendilenne karşı almajan bu ne-
denledir.
ARADABİR
ADtLİZCİ Yazın Öğretmeni
Şiir ve Alın Yazısı
Baki Süha "Bizim Kuşak ve ötekiler"de anlatır:
"7938 yılında Cahit Srtkı i/e Beşiktaş pazannda ak-
şam nevalesialmak üzere dolaşırken yanımıza bir de-
likanlıyaklaştı. 18, 19yaşlanndavar,yoktu.Temizyü-
zü, terbiyeli, mahçup haliyle Cahit Sıtkı'ya elini uzat-
tı. Koltuğunun attmda kitaplar vardı. Cahit'e karşı hay-
ranlıkla dolu hürmetkârbırhali vardı. Onlarayakta ko-
nuşuharken ben birkaç adım uzakta duruyordum...
Cahit Sıtkı ile yanmdaki genç bana doğru yaklaştılar.
Cahit, genci takdim etti:
Sabahattin Kudret Aksal... Geçenlerde Variık'ta
güzel bir şiiri çıktı.
Söz konusu şiir, "Biri Varfe"dir.Cahit Srtkı'nın des-
teğiyle Varlık'ta yayımlanmıştır. Aynı şiiri Hilmi Ziya Ül-
ken yayın sırası gelince o yıllann ünlü "/nsan" dergi-
sinde yaymlar. Böylece uzun, bir ömrün son günleri-
ne değin adanacağı uzun bir şiir-yazın serüveni baş-
lar. Yalnızca şiirtüründe 12 kitaplık bir süreçle 19 Nı-
san 1993'te tamamlanır.
55 yıllık koca bir şiir ömrüne nasılyaktaşılır, söze ner-
den başlanır; bunu kestirmekepey zor. Ama şiirin top-
lum dışına sürüldiiğü tartışmalannın yoğunlaştığı gü-
nümüzde söze belki bu noktadan başlayabıliriz. S.
Kudret, şiirin kendi yaşamındaki yerini, şiir anlayış ve
ilkelerinı aşagı yukan Cahit Sıtkı'ylatanıştığı o yıllarda
saptamış; şiirle alışverişini aynı doğrultu ve inançlar-
dan hiç aynlmaksızın tamamlamıştır. Şiirlerini taradı-
ğımızda bu yuz yüze ve iç içeliğini çok iyi göruyoruz:
"Şiirin sonsuzluğudur/ Alınyazımdan aynlmaz"
•
"Susuyorum. Susar susmaz duyuyorum başla-
dığını şiirin/ Hep o, yambaşımda, gölgesiz gölge,
bekliyor konuşmayı."
•
"Uçtum, şiir bana taktı kanat/ Gözüm kamaşt,
ölünceye dek/ Aynlmam gizemin kapısından."
•
"Ve iri bir gül gibi koktu Zaman/ Gel bu karaba-
sanın dumanından/ Soyun, işte yazgımız, işte şi-
Gördük, şiirle bütünleşmiş, onun çevresinde dönen
bir ömür. Peki, şairier niçin yazıyor, S. Kudret de yüz-
lerce son derece niteliklı şiiri neden yazdı? Buna kar-
şılık toplum, soy yapıtlaria neden yeteıii bir tanışıklık
kuramıyor? Bu sorulann
olası yanrtlanyla insanlan-
mızın düşünme. algılama,
sezme düzeylerini sapta-
mamız trajik bir sonuca gö-
türüyor bizi: Kimseler nite-
likli, soy, kişiyi daha üstün,
daha anlamlı bir yaşama
yükseltecek yaratılann far-
kında değil. Değerlerimiz
yok, güzelliklerimiz az, du-
yarlığımız pek gelişmemiş.
Çoğu zaman iletişim araç-
larının güdülediği kapsam
ve yönde yapay, yüzeysel
ve niteliksiz idollerin peşine
takılmış gidiyoruz. Tıpik bir
tüketicı toplum özelligi: Yü-
zeyseli, yaldızlanıp sunula-
nı, bizi yormayanı tükettiği-
miz oranda mutluyuz. Seç-
kin olanlan onlar sanıyoruz.
Çünkü kuşatılmış, ele geçi-
rilmişiz.
Zamanın bir ucundan ya-
şama katılıyoruz (katıldık),
bir ucundan çıkıp sonsuziu-
ğa kanşıyoruz (kanşacağız).
Her şeyi geçelim, zaman
her birimizin varlığında ne
etkin; o büyütüyor, o sanp
sarmaltyor, o şu bahar gün-
lerinde eski bahariarı da
anımsatıyor, yitikyüzlerden
başlayıp pek çok şeyi önü-
müze açıyor. Hepimizin ya-
şamında zamanın sonsuz
parmak izi var. Hiç değilse
bu nedenle ilk kez ya da ye-
niden, yeniden okumalıyız
S. Kudret'i. Sanınm şiirimiz-
de "zaman" kavramtnı en
çok irdeleyen, kendi bilin-
cindeki zamanlan görüntü,
biçim, renk, koku, yüz ve
sesleriyle önümüze seren
şairdir S. Kudret. Ve her bi-
rimiz, her an zamanın baş-
ka bir boyutunda devinip
duruyoruz.
S. Kudret, "Unutulmayı
işte/ Yeniden anımsanır-
san/ Sonsuz yaşa ondan
sonra" demişti. Umalım ki
bu "unutulma" dönemi çok
uzun sümnesin.
Temel Eğitim Kuramı ve Uygulamaları
Prof. Dr. MUHSİN HESAPÇIOĞLU Marmam Üniversitesi
B
flgJ toplıunu-
nunözeüikle-
ri: Geçmiş
yıllarda eği-
tim sistemı-
nin yenileşti-
nlmesi, toplumsal değişme-
lerle sıkı bir ilışki içinde ol-
muştur. Burada ekonomik
değvşmeler kadar davranış
biçimlerindeki, değerlerde-
ki ve yaşam düşüncelenn-
deki değişmeler de rol oyna-
mıştır. Eğitim sisteminin
toplumsal etkılenmelere
karşı olan tepkısı kural ola-
rak yeni niteleme, niteliğıni
belirleme (kalifıkasyon) ve
eğitim anlayışında,bunlarla
ilgjli örgüt değişikliklerin-
de. eğitim sisteminin içerik-
sel olarak oluşturulmasında
ve bizzat eğitim sisteminde
yeni çahşma biçimlerinde
ıfadesini bulur. Toplumsal
değişme ve eğitim sistemi-
nin geliştirijmesi olgulan
arasmdaki ilışki; toplumsal
değişmeler eğitim sistemin-
de doğrudan değişikliklere
neden olmak zorundadır ya
da her yerde aynı şekilde
tepkilereneden olur, şekliıi-
de bir ilişki degildir. Bunun
çeşitli nedenleri vardır. Bu
nedenler. eğitim sisteminin
belli bir bağımsızlığı olma-
sı, bölgesel koşullar veniha-
yet eğitim politikasına iliş-
kin tercihler ve kararlar gi-
bi nedenlerdir.
Bu bağlamda. eğitim ve
okulun geleceğine ilişkin
açıklamalar; a) Toplumda-
ki, politikadaki, ekonomi-
deki gelişme yönelişlennin
aydınlatılmasını. b) Eğiti-
min çağdaş bir yorumunu
gerekİi kılar.
Günümüzde, geleceğin
toplumu ve onun değişimi-
ne ilişkin net bir tablo orta-
ya konamamaktadır. Bu ko-
nuda yapılrmş çeşitli tanım-
lamalar bunu gösteriyor:
Postmodern toplum, bilgi
toplumu.rizikotoplumu gi-
bi. Bu anlamda ve kişinin
kendi kendisini algılaması-
na dayalı olarak modern
toplum açık bir toplumdur.
Biten 20. yüzyıl için ayırt
edici,belirleyici (karakteris-
tik) olanhusus, birçokderin
değişikliğin aynı anda, fark-
lı alanlarda ve birbirleriyle
ilişkili olarak gerçekleşmiş
olmasıdır. Bu değişiklikle-
nn temposu gittikçe artıyor.
Bu değışiklikler gerek bi-
reylerden gerekse kurumlar-
dan, bu değişikliklere yara-
tıcı olarakııyum sağlamala-
nnı, kendilerini sürekli ge-
liştirmelerini ve geleceğin
oluşturulmasınakatkıdabu-
lunmalannı istemektir. Eği-
tim ve yetiştirme bu yete-
neklerin geliştirilmesi için
temel belirleyicidir. Sanayi
toplumundan bu yeni toplu-
ma, bilgi toplumuna geçiş
ile ekonomik zenginlik, çok
sermaye ve emeğe sahip ol-
ma yanında bilgiye. insan
kaynaklannı geliştırmeye ve
bu alanda yatınma sahip ol-
ma ile ölçülür olmuştur.
Bilgi toplumunun üretim
paradıgması, okullann eği-
tim-öğretim pratiklerinde de
degişiklikleri gerektirmiştır.
•'Bilgi toplumunun eğitim
modelT; "kişisek araştır-
ma"ya, "çıraklık"a, "ekip
öğrenme'>
'ye, "rehber ola-
raköğnrtmen'e. "hıyiadeği-
şen içerik"e ve "çeşitfilik''e
dayalıdır.
21. yüzyüda eğitim siste-
mînin kirni özeUikleri: 21.
yüzyılda bilgi, gerçek ser-
maye ve zengınlik yaratan
kaynak haline gelecektir.
Ekonomi, eğitim perfor-
mansı ve eğitim sorumlulu-
ğu açısmdan okullara yeni
ve zorlu talepler yöneitile-
cektir. 21. yüzyıl bilgi işçi-
lerinin egemen olduğu bir
toplum olacaktır. Bu top-
lum, bir tür "riziko toplu-
mu"dur. Okullara yönelen
bu yeni istemler (talepler)
sonucu:
- Eğitimli insanın tanımı
değisecektir.
-Öğrenme ve öğretmebi-
çimlerimiz değisecektir.
-Ne öğrendTğımiz ve öğ-
rettiğimiz, yani bilgi değise-
cektir.
Bu nedenle çağdaş, de-
mokratik eğitimin gerekçe-
lerinden biri de vatandaşla-
nn en az 8 yü düzninde ke-
sintisiz bir temel eğitim a\-
malandır.
Bilgi toplumunda zo-
runlu temel eğitim: 14 Ha-
zıran 1973 günlü ve 1739
sayıh "Mflîi Eğitim Temel
Kanunu"nun 22. maddesinı
değiştıren 16.06.1983 günlü
2842 sayıh kanun ile ılköğ-
retim şöyle düzenlenmiştin
t 6 1 4 dğ ş
kiçocuklanneğitimveöğre-
(*) Şiirier - S. Kudret Ak-
sal, Yapı Kredi Yayınlan
DUNYANIN
EN ÜNLÜ VE EN YETKİLİ
TEK OTO KATALOĞU
timini kapsar. İlköğretim kız
ve erkek bütün vatandaşlar
için zorunludur ve devlet
okullanndaparasızduf Öte
yandan yine 2842 sayıh ka-
nunun 18. maddesi şöyle de-
mektedir: "Ortaokullar,
planh bir şekilde ve yeterti
düze>deyurtsathınayaygın-
laştınldıktan sonra. kanurt-
la aynca belirieninceye ka-
dar, üköğretimin sadece il-
kokul bolümü zorunludur."
Milli Eğitim Bakanlığı,
şimdiye kadar 8 yıllık ilköğ-
retimi zorunlu duruma geti-
rememenin gerekçesini alt-
yapı yetersizliği olarak gös-
termiştir. Öte yandan da
imam-hatip okullan savu-
nuculan, bu okullann orta-
okul bölümlerinin genelleş-
tirilmesi ile imam-hatip
okullanna öğrenci akışınm
duracağı endişesi ile 8 yıllık
kesintisiz eğitime karşı çık-
maktalar. bunun yerine 5^3
şeklindeki kesintili 8 yıllık
eğitimi savunmaktajirlar
13-17 Mayıs J996 tarihle-*
rinde toplanan 15. Milli Eği-
tim Şûrası'nda "tiköğretim
kesintisiz8ydhkzorunlueği-
tün olaraku> gulannıalı" de-
nilerek 8 yıllık zorunlu ve
kesintisiz egitımbir kere da-
ha %'urgulanmıştır.
Acaba sanayileşmiş Batı
ülkelerinde 8 yıllık zorunlu
eğitim uygulamalan nasıl-
dır?
Sanayileşmiş ülkekrde
uygulama: 11 ya da 12 yıl-
lık zorunlutemel eğitim tüm
sanayileşmiş ülkelerde ortak
bir gelişmedir. Sözgelimı ts-
veç gibi bazı ülkelerde zo-
runlu eğitim 15-18 yaş gru-
bundakilerin tamamını da
kapsamaktadır. Fakat bu zo-
runlu eğitimin kendi içinde-
ki organizasyonu ülkeden
ülkeye degişiklik göster-
mektedir. Bu konuda iki eği-
lim vardır.
Bunlardanbiri, temel eği-
timi "birieştirUmiş temel
okuBar"da bir bütün olarak
sunmaktır. Bu uygulamayı
yapan ülkeler ve zorunlu
eğitimyıllan şöyledir. tsveç
9. Ispanya 8. USA (eski var-
yasyon) 8, Sovyetler Bırhği
8, Polonya 8. Buna karşın
ikincı uygulama zorunlu
eğitimi "birincidönemöğre-
tim" ve "ikincidönem öğre-
tim" şeklinde ayn ayn su-
nan uygulamadır. Buradakı
ülkeler ve zorunlu eğitim
sürelen şöyledir. Fransa
5+4=9, Itarya 5+3=8, Yuna-
nistan 6+3=9, bıgiltere ve
Galler 6^5=11. Hollanda
6+3=9, USA (yeni varyas-
yon) 6+3=9, Japonya
6*3=9. Ülke koşullanna uy-
gun olarak temel eğitime
başlama yaşı 4. 5, 6 ya da
7'dir.
8 ya da 9 yıllıktemel eği-
timin "birieştirümiş/bütün-
leştirümiş"' olarak düzenlen-
diği birinci grup ülkelerde
kı bunlar yukanda verildiği
gibi. Orta ve Doğu Avrupa
ülkeleri, eski Sovyetler Bir-
lıği ülkeleri. Kanada, Isveç,
USA'nın bir bölümüdür; te-
mel eğitimin "birinci döne-
mi" 8. 9 yıllık "birleştiril-
miş temel eğhün"in alt ala-
nını oluşturur. Sözgelimi
USA'daki elementary scho-
ol,îs\eç'tekıgrundskola.İs-
panya'daki educarjon gene-
ralbasica-
Zorunlu temel eğitimin
'ikinci dönemi'niniçyapısı-
na gelince: Her iki grup ül-
kede. yani "birinci dö-
oem"in ve •Mkincidönem'*üı
-birleştirilmiş temel okul-
lar" durumunda düzenlen-
dığı ülkelerde ve 2 alanın ay-
n ayn okullar durumunda
düzenlendiği ülkelerde "te-
mel eğltim"in iç yapısı ko-
nusunda şunlar söylenebilir:
Sanayileşmiş ülkelerin "te-
md eğitinı''inde bütünleşti-
rilmış tıpte bırlik okullan
(^comprehensive schools)
hâkimdir. Bu ülkelerde, bu
okullann oluşturulma tarih-
leri değişiktir. Bu compre-
hensiveschools'ta "program
bütünleştirmesi" ve farklı
yeteneklerdeki öğrencilerin
bu yeteneklenne hitap ede-
bilme, "öğretinüfarklılaştır-
ma
r
ılkesi ile gerçekleştinl-
mektedir. 70'li yıllann orta-
lanndan bu yana sanayi ül-
kelerinin çoğunda bu birlik
okullanndaki "ikincidevre''
stabilleşti. Ingiltere'de 1979
ynlındakonservatıf hüküme-
tin göreve gelmesinden bu
yana da "iJdnci devrc'" oluş-
turulması durduruldu. Hatta
1988 yılında yeni düzenle-
me ile comprehenshe scho-
ols'tan eleyıci grammer
schools olan geleneksel
okullara bir gen dönüş ola-
nağı yaratıldı. fakat böyle
bir olanak kullanıhnadı.
Cojpprehensrve scho-
ols'un -olmadığı ülkelerde
ıse temel eğitimin "ildnd
dönemi" için geleneksel iki-
lı ya da üç hatlı sistemin sta-
bilize edilmesine ilişkin ge-
lişmeler gözlenmektedir. Bu
ülkeler olarak özellikle Fe-
deral Almanya, Belçika,
Hollanda ve Avusturya be-
lirtilmektedir. Bu ülkelerden
Federal Almanya'da temel
eğitimin "ikuKİdevresi" için
hem "comprehensKe scho-
ols" uygulaması hem de ge-
leneksel üç hatlı sıstem uy-
gulaması yan yanadır. Eski
Sovyetler Birliği"nden ayn-
lan ülkelerde de bu gelişme
doğrusal gerçekleşmedi.
Sözgelimı Polonya'da
1973'teki reform. 10 yıllık
temel eğitim okulu öngör-
müşken 1980'de bu geliş-
meden sapıldı. Bu ülkelerde
yeni gelişmeler. "ikinddev-
re" konusunda geleneksel
okullann tekrar canlandınl-
ması anlamında bir dikey-
leşme gözlenmektedir. Fa-
kat burada önemli olan ge-
lişme şudur: Bu ülkelerde
"ildnci dönem"dekı farklı
okul türleri arasında bir
"programeşitlenınesrne gı-
dilmiştir. \ani okullann ad-
lan farklı oLsa da uyguladık-
lan programlareşirJenmiş >c
genel halegeuniştir. Zorunlu
temel eğitim için önemli
olan burasıdır.
Sekiz yıllık zorunlu ke-
sintisiz eğitimi gerektiren
birkaç neden var. Bunlan
şöyle belirtebüiriz: 1) Eşı-
ginde olduğumuz bilgi top-
lumunda. insanlarbir sürek-
li eğitim süreci içinde ola-
caklardır. Bilgilerin çok sü-
ratli eskıdiğı bir toplumda.
sürekli işve meslek değişttr-
mek normal olacaktır. Yeni
bilgilerin ögrenilmesL genel
temel bir eğitim içeriği üze-
rine mümkündür. Bu temel
genel içerik sekız yıllık ke-
sintisiz eğıtimdir. 2) Eğitim
bilimınin bulgulanndan bi-
ri de gençlerin meslek ter-
cihlerinın 18 yaşına kadar
çok değişken olduğudur. Bu
meslek tercihini bu nedenle
5 yıllık ilköğretim sonunda
yapmak eğitimbilimsel açı-
dan uygun degildir. 3) Tüm
dünya ülkelerinde toplum-
sal gelişimekoşutolarak öğ-
renim süresi uzamaktadır.
Bu husus. bir temel insanlık
değen olarak ve insanın
kendinı gerçekleştirmesı
olarak gereklidir.
Sonuç olarak, 8 yıllık ke-
sintisiz temel eğitim. bir
program bütünlüğü içinde
bir eğitim polıtikası hedefı
olarak ülkemizde de mut-
lakauygulamaya konulması
gereken bir hedeftir.
PENCERE
Sarıklı ile Takkeli...
TV'ler ve çok satışlı gazeteler, son günlerde Fet-
hullah Gülen'l göklere çıkarıyorlar.
"Hocaefendi" de ömür!..
"Hocaefendi" ad yerine konsun diye özellikle bi-
tişik yazılıyor.
Söyienişi:
"Hocafendi..."
Çağımızın reklam ve pazarlama dünyasında sı-
nanmış yöntemler var. Soyut bir deyişi müşterinin
belleğinde somuta dönüştürdün mü işin iştir...
'Kola' deyince akla ne gelir?..
Pepsi mi?..
Cocamı?..
Fethullah Gülen adı geride kalmalı; "Hocafendi"
dedin mi tamam!..
Oysa ülkemizde kıyamet kadar hocavar; hem de
aklı başmda, kendini bilen, öne çıkmayan, din
adamlığı görevini ağırbaşlılıkla yapan hocalarımız
pek çok...
•
Fethullah Gülen'in özelligi iş dünyasında bir im-
paratorluğun başmda olmasıdır. Türkiye içinde ve
dtşında yüzlerce okul, şirket, holding, dergi, gaze-
te, radyo, TV ve benzerleri; ithalat, ıhracat, komis-
yon, yayın, basın, mal, mülk, vakıf, arsa, borsagır-
la...
Hoca Efendi diyor ki:
- Benim sırtımdaki mintanımdan gayn birşeyim
yok, bunlar benim değil...
Peki, kimin?..
Nakşibendiliğin bir kolu olan Saidi Nursi tarika-
tının Fethullah Gülen cemaatine bağlı örgütün dün-
ya malına olan hırsı mı bu tezgâhı kurdu?..
•
Fethullah Gülen, TV'ye, hem camilerde vaaz ve-
rirken çıkıyor, hem TV sunuculanyla konuşurken...
Birincisinde sanklı..
Ikincisinde çarıklı..
Cami minberinde vaaz verirken konuşma gelişi-
güzel çağnşım üzerine, gözler yaşlı, ses titrek, söy-
lem ağlamaklı, anlam sulusepken, yöntem profes-
yonel... Bir tiyatro aktörüne bile parmak ısırtacak
yetkinliği var Fethullah Hoca'nın...
Ya TV konuşmalannda nasıl?..
Masanın başmda, eskilerin deyimiyle "müed-
dep", özenli, ölçülü, sitemkâr, alçakgönüllü; hem
öylesine "tevazu edebiyatı" yapıyor ki, söylemi
övünmeye dönüşüyor; herkes cık cık etmeye baş-
lıyor.
Soruyoriar:
"- Hocaefendi, son günlerde ülkenin durumu
kanşık görünüyor, siz ne buyuruyorsunuz?.."
Fethullah Gülen başlıyor siyaset yapmaya; poli-
tikanın ıcığına cıcığına girip çıkıyon hükümete, dev-
lete, orduya, yönetime, darbeye ilişkin ahkâm ke-
siyor; sonra da 'melûl melûV ekrana bakarak diyor
ki:
"- Dini siyasete a/et etmek günahM.."
Peki, hoca sen ne yapıyorsun?..
•
Fethullah Gülen sanğıyla pol'rtika yapıyor laik Tür-
kiye'de ve kimi kurnaz da Fethullah Gülen'i Nec-
mettin Erbakan'a karşt pazarlamayı düşünüyor. .
Işmibu?..
Erbakan'a da 'Necmettin Hoca' diyorlar; ama o
sarıksız...
Takkeli...
Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin yazgısı, biri sanklı,
öteki takkeli iki dinci hoca arasında salmcak kurup
kolan vurmakla mı belirlenecek?
Axkadaş,
Ne olurdu
yaşam hep
bayram olsa.
Bayrammız bayram ola.
kalın sağlıcakla.
Hepimize bayram ola...
"A.rRa<daş Kulübü" adına
Başkan Doğan Katırcıoğlu
ANMA
Şair, denemeci, öykü ve tiyatro yazan, felsefeci,
düşün adamı, değerli eşim
SABAHATTİN KUDRET
AKSAL'ı
ölümünün dördüncü yılında
sevgi ve özlemle anıyorum.
MÜNİRE AKSAL
VEFAT
Balıkesir Kaıakavak köyu Hacıkaraman aılesınden. Çanakkale
şehıdı merhum Mehmet ve Hanıfe Karaman'ın oğuHan,
mertıum Mülkıye Karaman'ın eş>. Doç. Dr Şûkran Taçoy, lnci
Karaman. Mercan Işık'm sevgilı babalan; Prof. Dr Attıla
Taço> ve Ahmet Işık'ın kayınpederlen. Sevm Aktaş, Banu
(Taçoy) Bağnaçık. Barkon Taçoy ve Murat işık'ın dedelen,
Çıfteler Köy Enstıtüsü'nün bırucu hocalanndan ve Mıthatpaşa
Erkek Sanat Enstıtüsü emeklı öğretmenlerinden
MUSTAFA KARAMAN
(1907)
17 Nısan anfe günü bakkın rahmetıne kavuşmuştur Cenazesı
19 Nısan 1997 Cumartesı günü Güzelbahçe Güler Camn'nde
kıhnacak öğle oamazmdan sonıa Güzelbahçe Mezarlığı'nda
topraga verilecektır
ÇOCUKLARI
MALÎYE YE GÜMRÜK BAKANLIĞI NİĞDE
DEFTERDARUĞI'NDAN
tŞYERİ KAPATMA DUYURUSU
Aşağıda adı ve soyadı behrtilen mükellefın işyeri, belge dü-
zenine uymaması nedenıyle. N'ergı Usul Kanunu'nun mükerrer
354. maddesi uyannca. 1997 yıh içindebınnci defa 3 (üç) gün. ıkın-
cı defa 6 (altı) gün süre ile kapatılmıştır İşyeri kapatılan mükelle-
fin: Adı-So>adı veya Unvaru Eryılmaz KardeşlerTic. Ltd. Şti. tş-
yerirun Adı veya Ünvanr. Toptan patates alım satımı Adresr Şahi-
nali Mah. Terminal Cad. Niğde Kapatma Nedeni: Belge düzenine
uyulmaması. Duyiırunun Kanuru Dayanağı: Bu duyuru 213 sayılı
Vergı Usul Kanunu'nun 5'incı maddesi hükmü ile aym kanunun
182 sıra numaralı genel lebliğı uyannca yapılmıştır Basın: 16843
(Kadın Sağtığı ve Aile
Planlaması) Hizmet Sistemi
Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46