05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 NİSAN 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Susurluk raporu kîtap ohhı • ANKARA (ANKA) - ' Polis, siyaset, mafya ilişkisi biçiminde nitelendirilen Susurluk kazasından sonra oluşturulan ve 4 aylık bir süre sonunda çalışmalannı tamamlayan TBMM Susurluk Komisyonu'nun hazırladığı raporun tam metni Ayyıldız Yayınlan arasında yayımlandı. Bektaş Ayyıldız'ın redaksiyonu ile yayımlanan kitaptan edinmek isteyenlerin GMK Bulvan, Eti Pasajı No: 45/28'e ya da Olgunlar Sokak'ta bulunan 25 nolu kitap standına başvurmalan gerektiğı bildirildi. Topuz: Hükümetin sonu yaklaştı • ANKARA (ANKA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Ah Topuz, REFAHYOL hükümetinin sonunun yaklaştıgını, yakın bir zamanda dağılacağını ileri sürdü. REFAHYOL'un ardından gelecek hükümetin Tansu Çiller'in Yüce Divan'a gönderilmesi, Mercümek ve Susurluk dosyalannm aydınlatılması gibi konulann sonuçlandırılması için çalışması durumunda büyük prestij kazanacağını belirten Topuz, "Ama bunlan gerçekleştirmezse sıradan bir hükümet olur. Yalnızca MGK kararlannı uygulayacak, icraatı olmayan bir hükümet olur, yani bir çözüm hükümeti olmaz" dedi. MİTeteman arıyor • tstanbul Haber Servisi - Milli Istihbarat Teşkılatı (MtT) gazetelere verdiği "Personel alınacaktır" başlıklı ilanla, özellikle lstanbul'da görev yapacak 28 yaşından gün almamış, erkek eteman aradığını ' n ~Üûyur(îü.^937sayılı *' kanunun 4'üncü maddesine göre personel almak isteyen MlT'in ilanında başvuranlann "tüm dillerde" Hsan smavma alınacağı belirtildi. Ilanda, adaylann hukuk, siyasal bilimler, iktisadi ve idari bilimler ile denkliği onaylanmış yabancı öğrenim kurumlanndan mezun olmalan şartınm da arandığı kaydedildi. Karadayı Brüksel'de • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Genelkurmay Başkanı Orgeneral tsmail Hakkı Karadayi, 126. NATO Askeri Komite toplantılanna katılmak üzere dûn Brüksel'e gitti. Karadayı'nın, Brüksel'deki temaslan kapsamında Yunanistan Genelkurmay Başkanı General Atanasios Tzoğannis ile de bir araya gelmesi bekleniyor. Trafik kazaları • Haber Merkezi - Trafik kazalan can almaya devam ediyor. Yurdun çeşitli bölgelerinde meydana gelen trafik kazalannda 11 kişiöldü.l78kişide yaralandı. Afyon'un Kızılören ilçesinde, tstanbul'dan Pamukkale yönüne gitmekte olan iki tur otobüsü, 10 kilometre arayla devrildi, 8'i ağır olrnak üzere 101 kişi yaralandı. Diğer kazalarda ölenlerin isimleri ise şöyle: Hüseyin Salih, Ahmet Yener, Mustafa Karasu, Kemal Ergün, Deniz Banş, Satılmış Yurtsever, tbrahim Akmeşe, Hasan Uzun, Osman Çimen, Murat Bulat, Suna Şahin ve kimliği henüz belirlenemeyen 2 yaşındaki bir çocuk. Bankaya bomba • tstanbul Haber Servisi - Yapı Kredi Bankası'nın , Otakçılar Şubesi'nin , otomatik para çekme makinesine dün akşam saatlerinde bırakılan bombarun patlaması sonucu büyük çapta hasar meydana geldi. Yetkililer, bombanın anı ateşlemeli, el yapımı olduğunu bildirdiler. En büyük işçi örgütü teslimiyetçilikle suçlanıyor, olağanüstü genel kurul gündemde Türk-Iş'te iktidar kavgasıBANUSALMAN ANKARA - Kamudaki 500 bını aşkın işçiyi ilgilendiren toplusözleşme görüş- mekrinde Türk-Iş yönetiminin "tesfimi- yetçüikk" suçlanmasının ardından olağa- nüstü genel kurul yapılması gündeme ge- tirildi. Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral, istifa etmesini isteyen ve DYP'ye yakmhğıyla bilinen Genel Mali Sekreter Enver Toçoğlu'na "Benim üyelerim sözü- mü dinler. Burası kışla değil, demokratik bir kuruluş" dıye yanıt verdi. Liman-İş Genel Başkanı Hasan Biber ise "suuf ha- reketinin san sendikalarla boğulmak is- tendiğme" dikkat çekti. REFAHYOL hükümetinin. ücretlerin aylık enflasyon orarunda arttınlması an- lamına gelen eşel-mobil sistemini "Uy- gulanmaolanağıolmazsageri döneriz" dı- • Türk-Iş"in kışla değil, demokratik bir kuruluş olduğunu söyleyen Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral, "Benim üyelerim sözümü dinler" dedi. Liman-tş Başkanı Biber: "Sınıf hareketi san sendikalarla boğulmak isteniyor." yerek kabul ettırmesinın ardından Türk- tş'teki kavga büyüyor. Eşel-mobil siste- miyle sendikacılığın sona ereceğini savu- nan bazı sendika başkanlan, toplusözleş- me sürecinin sorgulanmasını istiyorlar. Bazı sendika başkanlan ise Türk-lş'in ge- leneğinde olağanüstü genel kurul bulun- madığına dikkat çekerek, bu yolun açıl- maması gerektiğini savunuyorlar. Türk- lş'teki iç hesaplaşmanın Kurban BayTamı sonrasmda toplanacak Başkanlar Kunı- lu'na taşınması bekleniyor. SSK Eğitim ve Dinlenme Tesisleri Der- neği'nde yolsuzluk yaptığı için kesinleş- miş cezası bulunmasına karşın bu derne- ğin yönetim kurulu başkanlığına "şaibe- B" olarak yeniden seçildiği basına yansı- yan Türk-tş Genel Mali Sekreteri Enver Toçoğlu, konfederasyonun genel başkanı Bayram Meral'in istifa etmesini istedi. "Türk-İş Genel Başkanı olan bir insan, üyesendikalann peşpeşe sözleşme yapma- sı karşısında şajet sözünü dinletemiyorsa, o makamda bir daldka bfle durmamab- <hr" diyen Toçoğlu, Meral'in "tükeniş pa- niğinde" olduğunu öne sürdü. Toçoğlu, Türk-lş'e, kendilerinin imzaladığı sözleş- meden daha yüksek zam verilmemesi için Başbakan Vekili Tansu ÇiDer'le pazarlık yaptığı iddialanna karşı Şeker-lş yöneti- cileri ile koordinasyon Kurulu üyelerini tanık gösterdi. Eşel-mobil öngören sözleşmeyi ilk kez Şeker-lş'le birlikte imzalayan Demiryol- Iş'in de genel başkanı olan Toçoğlu'nun, SSK Eğitim ve Dinlenme Tesisleri Derne- ği yönetimindeki görevinden alınması için Ankara Valiliği'nin yazı gönderdiği. an- cak Içişleri Bakanlığı'nın de\Teye girerek sözleşmeyi imzalaması karşılığında bu yazıyı değiştirttiği ileri sürülüyor. Türk-lş Genel Başkanı Meral ise To- çoğlu'nun açıklamalanna "Benim üyele- rim sözümü dinler" yanıtını \ erdi. Olağa- nüstü genel kurul iddialanna ılişkin ola- rak da "Türk-Iş'te hiç olağanüstü genel kurul yok. Burası kışla değil, demokratik bir kuruluş'' diyen Meral, bayramdan son- ra yönetim kurulunu toplayarak değerlen- dirme yapacağını bildirdi. TURBAN'a yine dava ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "sahte, uydurma bdgeler- le ihulasen zimmetsuçunu iştediklerT gerekçesiyle eski TURBAN yönetici- lerı Nevin Biltekin, Ali Beykoz ve Korkmaz Taş- kuı hakkında 2 ayn dava açtı. Savcı Hikmet Önenin hazırladığı iddianamenin ilkinde, DYP'liÖmerBfl- gin'in müdürlük yaptığı sırada açılan balçığınte- mızlenmesi ihalesinın TUTAŞ firmasına veril- diği, fırmanın haksız ka- zanç sağlamasına neden olan Biltekin ile Taşkın hakkında 12 yıldan az ol- mamak üzere hapis ceza- sı ısteminde bulunuldu. tkinci iddianamede, Bey- koz, Biltekin ve Taş- kın'ın TURBAN'a 16 ta- kım üniformanın alınma- sı sırasında, zimmetleri- ne 300 milyon geçirdikle- ri kaydedilen sanıklann. 12 yıldan az olmamak üzere hapis ve zarann 3 katı da para cezası iste- mınde bulunuldu. ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART \ BAVPAM TRAFiei! Yargrtay'dan demokrasi dersi 'Milletvekilinin Meclis kürsüsünden zorla indirilmesi kişilik haklarma saldındır' ANKARA (ANKA) - Yargıtay, milletvekıllerine demokrasi der- si verircesine düşünceye karşı şiddete başvurulmasını eleştırdi. Görüşleri beğenilmese de TBMM kürsüsünde konuşan milletvekillerinin zor kullanıla- rak aşağı indırilmesinı 'kişilik haklanna saldın' olarak kabul c- den Yargıtay, buyola başvuranla- nn tazminat ödemeye mahkûm edilmelerine karar verdi. TBMM'de şiddete başvurma- nın suç olup olmadığı, milletve- killerinin düşüncelerini ifade öz- gürlüğüne sahip olup olmadıkla- n sorulanna yanıtlar içeren ka- rar. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ta- rafmdan verildi. Eski Şırnak Bağımsız Millet- vekili Mahmut Ahnak'ın 1991 yilında SHP Grup Başkanı sıfa- tıyla TBMM'deki genel güven- likle ilgili görüşmede kendisini itekleyerek ve zor kullanarak kür- süden indiren DYP'li Ertekin Durutûrk aleyhine açtığı mane- vi tazminat davasını reddeden Ankara 4. Asliye Hukuk Mahke- mesı karannın temyiz inceleme- si tamamlandı. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, ye- rel mahkemenın kürsüden zorla indirilmesini hakaret sayarak kendisine tazminat ödenmesini isteyen Almak'ın başvurusunu reddeden karannı oybirlığiyle bozdu. Karar. milletvekillerine kürsü- de hangi nedenle olursa olsun et- kili eylemde (müessir fıil) bulun- manın kişilik haklanna saldın olacağı görüşüne dayandınldı. "Kişilik hakkı, kişinin kendi öz- gür ve bağımsızvarhğının bütün- lüğünü sağlayan \e herkese karşı ileri sürülebilen muüak bir hak- ür 1 " denilen kararda, dava konu- su olayın yer aldiğı video bantta- ki bilgiler sıralanırken Ahnak'ın görüşleri ise eleştirildi. Kararda şöyle denildi: "Davacı Ahnak'ın konuşma- sında haksızhğa uğrayan insanla- nn devlete güvenJerini vitirerek. ihkak-ı hak yani adaleti kendi e\- lemleriyle gerçekleştirme yohınu seçtiklerini belirttiği, kendisine verilen yasal konuşma süresi bit- tikten sonra uyanya rağmen kür- süden inmediği, Kars'ın Dıgor ilçesinde akraba olan iki genci- Yılmaz iki turlu seçimden yana ANTAIAA/MANAVGAT (Cumhuriyet) - ANAP Genel Başkanı Mesut Yıimaz, Türkiye'yi ıstikrara kavuşturacak sistemin, iki turlu seçim sistemı olduğunu söyledi. Bayramm ilk gününü Antalya'da geçiren Mesut Yılmaz. bayram namazını, Manavgat ilçesindeki Merkez Selime Hatun Camü'nde kıldı. Cami imamının "kardeşHk" konusunu ele aldığı ve valandaşlann "kurban derikrini dilediklert kuruluşa \trebik-ctkkrini" söylediği N'aazını dinleyen Yılmaz, camiden çıktıktan sonra vatandaşlarla bayramlaştı. Manavgat'tan Sarüar Köyü'ne geçen Yılmaz, burada dana kurban edilerek karşılandı. Sanlar Köyü'nde kendisi. eşi ve çocukkn için 2 koç ve 2 keçi kurban kesen Yılmaz. daha sonra Sanlar Ilköğretim Okulu'nda kahvaltıya katıldı. Büyük Şelale kıyısında gezinti yapan Yılmaz, basm mensuplannın sorulannı da yanıtladı. Yılmaz, seçim sisteminin değiştirilmesine yönelik çalışmalar ile ilgili bir soruya şu yanıtı verdi: "Hiçbir partinin seçim sistemini tek başma değiştirmc gücü >\>ktur. Seçim sistemL uztaşma ile değjştirilebilir. Daralolmış bölge. iki turlu seçim sistemini ilk öneren parti biziz. Bizim önerimize karşı çıkan DYP, şündi daha ohımlu bir duruma gelmişse, bu memnuniyet veriddir." mizin çatışmalarda can verdikle- ri. biri askerbiri PKK'lıydi' drye- rek Qlke>i bölmeyi amaçlayan te- röristterle Türk askerini eşdeger tuttuğu,devletin \arüğı ve bağım- sızlığını, vatamn bölünmez bü- tünlüğünü korumaya namusu üzerineyemin etmiş miüetvekilte- rinin bu konuşma üzerine sira ka- paklanna vurarak. bağırarak tepki gösterdikleri ve kürsüye çı- kan bir grup miUetvekilinin dava- cı>1a tartışma>a giriştiği, bu ola>- lar olurken da>*acımn etrafuu sa- ran kalabalık milletvekillerinin arkasından çıkan davalının, da- vacıya >aklaşarak eliylebelinesa- nlmak süretiyle geriye çektiği ve kalabaltktan a>ırarak kürsünün diğer taranna doğru iterekve mü- essir fiiü oluşturacak şekilde gö- türdüğü \e davacm kürsüden in- dirdiği tespit edilmiştir. Yerel mahkemece da-valının anılan ey- leminin müessir fiil niteliğinde ol- ması nedeni>1e kişilik haklanna saldın teşkil ettigi gözetilmeden da\anın reddine karar verilmiş oi- ması bozmayı gerektirir." ŞJFIğNOKTASI IORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] MÜNİH - Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'nın birkaç ay önce Milliyet'ten Ya- vuz Donat'a açıkladığı, "Irtica, PKK ve terörden daha tehlikeli- dir" sözleri, devletin merkeziyö- nelimini değiştirmek açısından dikkat çekiciydi. Erkaya'nın bu sözleri tesadüfen söylemediği daha sonraki gelişmelerle iyice netleşmeye bâşladı. 28 şubatta Milli Güvenlik Ku- rulu'nun aldığı kararlar, Orgene- ral Çevik Bir'in verdiği çeşitli de^ meçler ordunun yeni bir strateji beliriediğinin işaretleri sayılabilir. Bu açıklamalar her şeyden ön- ce bir strateji değişikliği kabul edilebtlir mi? Edilirse neler de- ğişebilir? Generaller, kurmaylık eğiti- minden geçtikleri için, "asılteh- like", "daha tehlikeli" sözcükle- rini rasgele kullanmazlar. Bir ko- nu üzerinde uzun uzun düşün- meden ve bu düşüncelerini tar- tışıp karara bağlamadan açıkla- ma yapmazlar. Sonuçta, asker- ler irticayı, bir başka deyişle si- yasi Islamı daha tehlikeli görü- yorlarsa bunun stratejide bir an- lamı vardır. Askerler, tehlikeli düşmanı Merkezi Devletin Yönelimi saptayarak diğer düşmanlaria yani ikincil düşmanlaıia ilişkile- rinidebunagörebelirierler. Eğer irticayı PKK'den daha tehlikeli görüyoriarsa bundan böyle si- yasi Islama karşı mücadele ederken PKK'ye karşı eskisin- den farklı bir yaklaşım göstere- cekler demektir. MGK karartanyla da anlaşıldı ki yalnızca askerler değil, merke- zi devlet gücü artık baş tehlike olarak şeriatçılan görüyor. Bun- dan böyle yönelim buna göre şekillenecek diyebiliriz. Artık, devletin merkezi güçleri ilişkile- rini bir anlamda yeni baş düş- mana göre kuracaklardır. Böyle bir tehlike saptaması, merkezi devlet açısından ne an- lama geliyor, böyle bir değişiklik nasıl bir yapılanmaya neden ola- bilir? Öncelikle bugüne kadar devletin "baş düşman" olarak kimleri veya hangi güçleri sapta- dığını gözden geçirrnekte yarar var. Türkiye devletinin merkezi güçleri, Ikinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından soğuk savaş döneminin başlamasıyla birlikte komünizmi baş tehlike olarak kabul etmişti. İç ve dış ilişkilerin- de komünizme karşı cephe her şeyi belirliyordu. Bunun sonucu olarak NATO'ya girildi. Türkiye'nin NATO'ya girmesi ve başını ABD'nin çektiği kamp- ta yer alması, iç siyasi tercihleri- ni de etkiledi. Temel tehlike ko- münizm olarak belirlenince siya- si iktidar anti-komünizm ve sol- cu düşmanlığı temelinde örgüt- lenmeye başladı. Milliyetçilik, komünizmle mücadele eden bir ideoloji olarak kullanıldı. Islam, komünizme karşı bir kalkan ola- rak teşvik edildi. MHP'nin geliş- mesi işte böyle bir ortam içinde gerçekleşti. 196O'lı yıllann Ko- münizmle Mücadele Demekleri bu amaçla kuruldu. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerinin amacı, yük- selen şolu bastırmak ve Sovyet- lere yönelişin önünü kesmekti. 1968 büyük kitle hareketleri ve solun siyasi yaşamı derinden et- kileyen ağırlığı, devletin komü- nizme ve özgürlüklere karşı sa- vaş başlatmasını gerektirdi. 12 Mart böyle hazırlandı. 1977 se- çimlerinde CHP'nin aldığı yüzde 42'lik oy da 12 Eylül 1980 aske- ri müdahalesinin temel nedeni sayılabilir. Devletin merkezi güçleri, Sov- yetler Birliği dağtlıncaya kadar komünizmi, dolayısıyla solu ve demokrasiyi baş düşman olarak gördü. Sovyetler dağıldığı sıra- da Türkiye'de PKK ortaya çıktı. Güneydoğu'daki savaş, merke- zi devletin temel yönelimini be- lirledi. Artık PKK baş düşmandı. Bu saptama da 1996 yılına ka- dar devam erti. Refah'ın birinci parti haline gelmesi ve bütün sistemi tehdit eder bir ağıriık kazanmasıyla bir- likte merkezi devlet 50 yılı aşkın bir süredir "baş düşman" ola- rak gördüğü solu, şimdi bu po- tadan çtkarmaya ve onun yerine siyasi fslamı koymaya hazırlanı- yor. Bu önemli bir değişikliğin habercisidir. Eğer merkezi dev- let bu yöneliminde ısrar ederse süreç içinde çok şeyler değişe- bilir Örneğin bu değişikliğin sonu- cu olarak Kürt sorununa banşçı çözüm araytşları hızlanabilir. Çünkü siyasi Islamı baş düşman kabul edip aynı şiddette Güney- doğu'daki savaşı sürdürmek bu stratejiye uymaz. Belli bir yumu- şama gerekir. Bugün irticaya ve siyasi Islama karşı en diri seçe- nek solda oluşabilır. Bu neden- le merkezi devlet irtica ile müca- deleyi ana hedefi haline getirir- se sola karşı da eski düşman tu- tumunu bir süreç içinde değiş- tirmek zorunda kalabilır. Bütün bu yazdıklanm henüz bir spekülasyon kabul edilebilir. 50yılı aşkın süredir sola karşı ör- gütlenmiş, ona göre güvenlik güçlerini eğitmiş, bürokrasisini hazırlamış ve yetiştirmiş bir dev- letin, kısa bir sürede böyle deği- şikliklere adapte olacağını dü- şünmek hiç şüphesiz büyük bir iyimseriik. Ama yıne de devletin irticayı baş düşman kabul etme- si önemli ve yeni bir gelişme sa- yılmalıdır. Önümüzdeki yıllar içinde bunun sonuçlannı görebi- liriz. POLJTtKA GÜTSLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Nurculuk... Bugünlerde Nurculuğun bir kolu laik ve de- mokrat medyamızın gözbebeğidtr... Dizi yazılarla başlayan televizyon programlany- la süren bu ilgi, Nurculann o ünlü kolunun daha da palazlanmasına, 'devlet içinde' örgütlenme sürecıni tamamlamasına katkıda bulunmuyor mu? Elbet!.. Gelin bugün şu Nurculuğu Turan Dursun'un KaynakYayınlan'nda çıkan 'Müslümanlık ve Nur- culuk' kitabından okuyalım, neymiş öğrenelim: "Said-i Nursi, çarpık görüşlerini dinimize mal etmek için durmadan çaba harcamış ve bu yol- da özellikle iki zümreden yaraclanmıştır. Bunlar- dan biri, saf ve Müslümanlığı gerçek anlamıy- la bilmeyen imanlı zümre; öteki de az çok her şe- yi kavrayan, bilen fakat menfaatlannı dinin de imanın da üstünde tutanlardan meydana gelen zümredir. Nurculuk akımı, işte bu iki zümre arp- sında yayılmış ve dinimizin de milletimizin de ba- şma bela olan bir durum almıştır. Said-i Nursi, Nurculuğu bu iki zümrenin omuzlan üstünekur- muş ve ölünceye kadar hiçbir din ve iman kay- gısı taşımadan geliştirme çabası göstermiştir. Bugün bazı saf Mûslümanlar, Said-i Nursi'nin gerçek yüzünü bilmedikleri, bilemedikleri için, onun Müslümanhğa taban tabana ters düşen görüşlehnin yayılmasında farkında olmayarak rol almış bulunuyoriar. Oysa Said-i Nursi'nin gerçek yüzünü, nasıl bir riyakâr olduğunu ve aşağılık emellehni gerçekleştirmek için kutsal dinimizi nasıl kendine alet ettiğini bilseler, onun yaydı- ğı karanlıkakımayardımcı olmaz, tersine karşı çı- kariardı. Amacımız, Said-i Nursi'nin kim olduğu- nu, gerçekte neler yaymaya çalıştığını bu saf Müslümanlara anlatıp onlan uyarmaktır. Said-i Nursi'yi kısaca anlatmak gerekirse şöy- le denebilir: Said-i Nursi, karanlık emellerini gerçekleştir- mek için dinimizialet eden, gerçekte dinin temel ilkelehne bile inandığı şüpheli olan riyakârbir in- san olarakyaşamış ve hayatının sonuna kadarbu tutumunu sürdûrmüştür." • • • Said-i Nursi, ayetleri nasıl yorumluyor? İşte bir örnek: "En'am Suresi'nin 161. ayetinde Peygambe- rimize şöyle hitap edilir: 'De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola ilet- miştir.' Said-i Nursi bu ayetle de kendisine hitap edil- diğini iddia ediyor. Ve şöyle ispatlamaya çalışı- yor. 'Bu ayetin sayı değeri 1316ederki; Risale-i Nur yazannın (Said-i Nursi) Nurian hazırladığı tarihi gösterit' Demek ki Said-i Nursi'ye göre, Tann bu ayet- le Said-i Nursi'ye sesleniyor. Çürıkü Said-iPilucr si'nin nurian hazırladığı tarihle bu ayeb/\ dfiryö- nünden sayı değeri aynı rakamlan ifade ediyor; aynı tahhe denk geliyormuş!.. O zaman Said-i Nursi'ye göre ayetin anlamı şu demek oluyor: 'Ey Said-i Nursi de ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola iletmiştir.' Said-i Nursi, bu ayet hakkında yaptığı yorum- la; bir yandan kendisine peygamber süsü ve- rerek Hz. Muhammed'/n yerine koyuyor ve bir yandan da doğru olduğuna Ailah'ın ayetini şa- hit gösteriyor, daha doğrusu alet ediyor. Bakara Suresi'nin 269. ayetinin anlamı şöyle- dir: 'Hikmeti dılediğine verir. Kime hikmet verilmiş- se şüphesiz ona büyük iyilik edilmiştir. Bundan ancak akıl sahipleri ibret alır.' Aynı surenin 151. ayetinin anlamı da şöyledir 'Nitekim biz size aranızdan, ayetlerimizi oku- yacak, sizi her kötülükten arrtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmekte olduklannızı bildirecek bir peygamber gönderdik.' Said-i Nursi bu ayetleri de kendi hakkında yorumluyor ve bu ayetlerde; 'Kendisine anlatılan, hikmet verilen, kitabı hikmeti oğreten ve herkese bilmediği şeyleri bildiren' kişinin kendisi ol- duğunu iddia ediyor. Bu iddiaJannı da cifirhesap- lanyla ispatlamaya çalışıyor." ••• Evet, Said-i Nursi'nin kişiliği böyle... Şimdi onlann müritleri dolaşıyorortada. Onlann müritleri din sömürüsü yapıyoriar... Yıllar önceye iniyorum... Nur kamplarında eğitilen, laik demokratik cumhuriyetin düşmanları olarak büyütülen o çocuklar şimdi neredeler? Devlet içindeler ve önemli görevlerde bulunuyoriar... Acı, ama gerçek bu! Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Internet: http: // www.planet.com.tr/Xn E mail: Hikmet .Cetinkaya (o Planetcom. TR ÇAISDAŞ YAYINLAİJ HİKMET CnİNKAYA HillET ÇlTİIItTA SÂNAM EÜLAŞn KAN 450.000 TL(KDVdahıl) Çağ Pazarlama A.Ş. Yerebatan Caddesi Saikımsöğüt Sokak No: 9/B Cağ^oğlu Istanbul Tel514 01 95/96 Posta çeki no.: 666322
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle