23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 NtSAN 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER MÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Oktay, 8 yıllık kesintisiz eğitimin şart olduğunu söyledi Eğhhıı 6 at arabasTFtGEN ATALAY Önce, otoyolda hızla giden araçlann arasında yol bulmaya çalışan bir at ara- basınm halini gözlerinızde canlandır- maya çahşın. Sonra gittiğiniz ya da ço- cuğunuzu gönderdiğiniz okullan, ders kitaplannı, eğitim sistemini. En sonun- da da hayalinizde Türkiye'nin dışına çı- kın, birçok ülkede çocuklann nasıl eği- tildiğini, yetiştirildiğini. yönlendirildi- ğini düşünün. Sekiz yıllık zorunlu eği- tim tartışmalan sürerken, 15. Eğitim Şûrası tlköğretim ve Yönlendirme Ko- misyonu Başkanı, Mannara Üniversite- si Atatûrk Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Oktay'a göre, "At arabasının otoyoldaki durumu neyse bi- am dünva üzerindeki durumumuz da o". Prof. Dr. Ayla Oktay ve aynı fakülte- de öğretim üyesi olan Prof. Dr. Adil Çağlar ile görüşerek. "Zorunlu eğitim neden 5 değiL 8 yıl veya daha fazia?", "Nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz?", "Sekiz yıllık eğitimdeki olası sorunlar neter" gibi sorulara yanıt aradık. "tlköğretim kişiyi topluma, hayata, fleri öğretime hazıriamayı hedefler. Baş- ka bir deyişle bir ülkenin giicü Uköğre- tim gücü kadardır" diyen Prof. Dr. Ay- • Sekiz yıllık zorunlu eğitim tartışmalan sürerken, 15. Eğitim Şûrası îlköğretim ve Yönlendirme Komisyonu Başkanı, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ayla Oktay'a göre, "At arabasının otoyoldaki durumu neyse bizim dünya üzerindeki durumumuz da o." Oktay aynca zorunlu temel eğitimin erken yaşta smav kaygısını önleyeceğini, bilgi ötesi topluma çağdaş insan yetiştireceğini savunuyor. la Oktay, "Zorunlu eğitim neden5yıl de- ğil, daha fazla ounalT sorusunu şöyle yanıtladı: -Program, öğretim ve yönetim bütün- lüğûnün sağlanması açısından: Halen ilköğretim dönerrunde. 1968yılmdaka- bul edilen ilkokul programı. ortaokul- da okutulan derslerin toplamı olan or- taokul programı ve anaokulu ile anası- nıfı programlan uygulanmaktadır. Bu programlar ayn ayn dönemler, ayn ay- n ekipler, ayn felsefe ve anlayışlar çer- çevesinde hazırlanmışlardır. Bu açıdan değil bu programlann birbiri ile tutarh- lığı, her bir programın kendi içinde bi- le bütûnlüğü tartışılabilir. Program bü- tünlüğû sağlayamamış bir eğitim kade- mesinin eğitim-öğretim ve hatta yöne- tim bütûnlüğü sağlaması ise çok zorbir durumdur. Kanımızca bu problem, se- kiz yıllık zorunlu eğitim tartışmasının kilitlendigi bazı meslek liselerinin orta kısımlanmn kaldınlıp kaldınlmamasın- dan çok daha önemli bir boyuttur. -Öğretim programlanıun yükflnûn azambnası açısından: Halen uygulanan ilkokul programı, içerik ve yoğunluk açısından öğrencinin sanki bir daha biç okula gitmeyeceği düşünülerek, hayatt boyunca gerek duyacağı varsayılan bü- tün bilgileri içerecek şekilde hazırlan- mıştır. Daha oyun çocuğu döneminde olan ve somut işlemler döneminde "yapa- rak-vaşayarak* öğrenmesi gereken ço- cuklar, kaldıramayacaklan bir bilgi yü- künün altında ezilmektedir. Bu durum, hem öğretmen hem de öğrenci açısın- dan en kolay şekilde ezberci eğitim ile dengelenmeye çalışılmaktadır. Buolgu hem öğretmenin hem de öğrencinin be- yin sağhğını bozmaktadır. îyi planlan- mış uygun programlar ve ortamlar ha- zırlanarak gerçekleştirilecek sekiz yıl- lık zorunlu eğitim uygulaması. zaman, enerji ve kaynak kaybını azaltması, okullan daha işlevsel, öğrenmeyi daha zevkli kılması açısından büyük bir adımdiT. -Erken yaşta sınav kaygısı yaşanma- sının önlenmesi açısından: Eğitim tari- himizde yaşanan en büyük trajediler- den biri hiç kuşkusuz daha ilkokulun ikinci sırnfından başlayan sınav yanşı- dır. Ümit ediyoruz ki, sekiz yıllık zorun- lu eğitime geçiş, bu pedagojik pataloji- yi büyük ölçüde ortadan kaldıracak, böylece çocuk çocukluğunu. öğretmen öğretmenlik görevierini daha rahat ya- şayabileceklerdir. -Çocuk gelişimine uygun şekilde ha- yata, mesleğe ve okula yöneltmenin ger- çekleştirilmesi açısından. Çocukta kalı- cı bir ilgi ve yeteneğin ortaya çıkması ve bunun çocuk ve çevTesi tarafından fark edilmesi için sadece bilginin veril- diği değil, yaşanarak öğrenilen ortam- lara ve belli bir süreye ihtiyaç var. 11 yaş çocuğun ileride ne olacağının belirlen- mesi için oldukça erken bir yaş. -Bilgi ötesi topluma çağdaş insan ye- tiştirmek açısından: Zorunlu temel eğitim, erken yaşta sı- nav kaygısının yaşanmasını önleyecek, bilgi ötesi topluma çağdaş insan yetiş- tirecek, cinsiyetler arası eşitsizliği orta- dan kaldıracak, çocuğu uygun biçimde yaşama, mesleğe ve okula yöneltecek. -Fırsateşitiiğinin gerçckJeşmesinin bir boyutu olması açtsından: Zorunlu eği- tim süresinin uzatılması, en azından kır- sal kesimde ve hızlı ve çarpık kentleş- menin yaşandığı büyük kentlerin belir- li bölgelerinde yaşayanlar açısından ol- duğu kadar kızlar açısından da eğitim sisteminin içinde kalma süresini uzata- cağından önemli bir katkı sağlayacak- tır. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, kız çocuklan ortaokulu bitirirlerse lise ve üniversiteye de gidiyor ve annenin il- kokul eğitimi almış olması bile çocuk ölümlerinde önemli oranda düşüş mey- dana getiriyor. Prof. Dr. Ayla Oktay'm verdiği bilgi- ye göre, ilköğretimde sınav yapılama- dığından, çok talep olan okullara önka- yıt ve kura yöntemiyle girilecek. Böy- lece hem sınav stresi ortadan kalkacak hem de her çocuk aynı oranda şansa sa- hıp olacak. Çiller, Genelkurmay Başkanı ile görüştü ' 8 yıllık eğitim hayırlı olsun' ÖSYM Başkanı 'Lise 1 ve 2'de sınavyapılmah' EMtVE KAPLAN ANKARA -Ögrenci Seçme ve VerkştİTme Mericezi (ÖSYM) Başkanı FethiToker, öğrencilerin ortaöğretimde gösterdiklerı ba- şannın üniversite sınavlanna et- kisinin arttırılması gerektiğını belirtırken, bunun için lise 1 ve 2'de gerçekleştirilecek iki ayn sı- navdan sonra Öğrenci Yerleştir- me Sınavf nın (OYS) yapılması önerisinde bulundu. Toker, Tür- kiye'de yapılan merkezi sınav sis- teminin Avrupa Konseyı'nce en etkin sistemler arasında gösteril- diğini kaydetti. Toker, merkezi sınav sistemi- ni değerlendirerek yeni bir sis- tem önerisinde bulundu. Toker, merkezden yapılan sınavın 1974 yılından beri uygulandığına dik- kat çekerek, çok kez değişiklik- lere uğramasına karşm sistemin temelinin aynı kaldığını söyledi. Toker, Avrupa ülkelerinde Tür- kiye'de uygulanan merkezi sınav sisteminin tanındığını, Avrupa Konseyi'nin araştırmalannda da Türkiye ve Irlanda'nın sistemi- nin "en etkiliv*en az masrafla ya- pılan astem" olarak gösterildiği- ni vurguladı. Toker, gelişmelere göre değişiklikler yapılabilece- ğini, ancak temelde değışiklik yapılmamasından yana oldukla- nnı kaydetti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Vekili Tansu Çiller, Genel- kurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ile görüşmesinin ar- dından 8 yıllık zorunlu eğitimin "ke- sintisiz'' uygulanacağını ilk kez söy- ledi. "Kesintisiz eğitim hayırlı olsun" diyen Çiller, konunun MEB, parriler ve TBMM'den geçeceğini ve 2001 yı- lında 11 yıllık eğitim için sistemin ye- niden ele alınması gerektiğini belirte- rek, kesintisiz eğitimin oyalanabile- ceği izlenimi verdi. Çiller, dün Ankara Valiliği'nin dü- zenlediği kimsesiz, yardıma muhtaç ve uyuşturucu bağımlısı çocuklara gi- yecek yardımı törenine katıldı. Çiller, MGK kararlan konusunda kimi za- man "aynen". kimi zaman da "miDe- tin içine sinecekşekilde u ygulanacağT yönündekı açıklamalanna, Karadayı ile 3 gün önce gerçekleştirdiği görüş- menin ardından netlik kazandırdı. Çil- ler, önümüzdeki günlerde yurttaşlara güzel müjdeler vereceğini belirtirken, 8 yıllık zorunlu eğitimin kesintisiz uy- gulanacağını söyledi. Çiller, "Kziın çocuklarunız sokakta kabunaz. Size 8 yılhk kesintisiz eğitimi müjdeliyorum. hayırlı olsun. Her evladımız 8 yıl oku- yacakür. Zorunlu eğitimi tamamla- dıktan sonra isteıierse çıraklık eğitim merkezine giderek iş sahibi olacaklar. isterierse meslek okuUanna gidecek- lerdir" dedi. RP'li Aydın Menderes'i Ayaş'ta zi- yaretinin ardından Karum Iş Merke- zi'nde parrili kadınlarla bayramlaşan Çiller, gazetecilenn sorulannı yanıt- larken "kesintisiz zorunlu eğitimi" oyalayacağı izlenimi verdi. Gazeteci- lenn görüşlerini alan Çiller, ANAP ve DSP'nin bu konuda net bir tavnnın olmadığını savundu. UNisan hcmrlıkmn süriiyor Türki> c Büyük Millet Mcclisi'nin (TBMM) açılışmın 77. Mİı \e l iusal Cgemcnlik \e Çocuk Bayramı, etkinliklerie kutlanacak. 24 \ »ünü TBMM Başkanlıgt, Minıar SlnanCnivcrsitcsive TRTGenel İMüdiirlüğü'nün katıhmı.Yİa gerçeklcşecek ûîlaına törcnleri saat 14.<Mrte İstiklal Mar«ji M' Milli Saravlai' ; Dııire Başkanı Pntf. i Dr. En>l Eti'nin sunuş ; konuşnıasn la haşhn acak. i TBMMBaşkan\ckili>c ; TBMM Kültür-Sanat- Yavın Kuıulu Başkaru Hasan Korkma/canın açı^ konuşnıasının ardından. İstanhul \ alisi R\û\ an \t-nİ!jen ve Mimar Sinan l ni\ersitcsi (MSİ ) Rektörü Prof. Dr. Tanıer Başoğlu birt'i konıışnıa yapacaklar. Daha sunra MSİ De\let Konscnatınan Scnfoni Orkcstrası'nın konseri, Balc Aııa Sanat Dalf nın »österisi i/kıucck. (Fotograf: TARIK T1NAZAY) IMF yalanlamıştı Erbakan denk bütçe konusunda ısrarlı MEKKE (AA) - Hac gö- revini yerine getırmek ama- cıyla dünyanın birçok ülke- sinden yaklaşık bir ay önce kutsal topraklara gelen ve aralannda yaklaşık 100 bin Türkün de bulunduğu 2 mil- yon civannda Müslüman, hacı oldular. Başbakan Necmettin Er- bakan, dün 25. kez hacı ol- duktan sonra bakanlar ve milletvekillerini kaldıklan misafırhanede ziyaret ederek bayramlannı kutladı. Erba- kan burada yaptığı açıklama- da bugünkü kontenjanlann ihtiyaca kafi gelmediğini söyledi. Suudi Arabistan yet- kililerine gösterdikleri ilgi- den dolayı teşekkür eden Er- bakan, çalışanlara eşelmobil sisteminin uygulanmasına karar verilmesiyle Türki- ye'de büyük bir reformun ya- şandığım iddia etti. Erbakan, Hazine ve IMF'in yalanla- masınakarşın bütçenin denk olduğunu söyledi. öte yandan Mina'da çıkan yangında ölenlerinsayısı res- mi olarak 345 olarak açıkla- nırken sağlık görevlileri ve diplomatlar, ölü sayısının resmi rakamın çok üzerinde olduğunu belirtti. HabeT ajanslanna kimliklerinin açıklanmaması koşuluyla bilgi veren Suudi sağlık gö- revlileri ile Hintli diplomat- lar, faciadan sonra hastaneye kaldınlan birçok ağır yaralı- nm öldüğünü, böylece yan- gın nedeniyle hayatını yiti- renlerin sayısının 400'ü aştı- ğmı bildirdi. YÖK, öğretmen yetîştirmede yeni bir yapılanma getiriyor Eğitim fakülteleıi devre dışıHaber Merkezi - Eğitim fakültele- rinde yer yerinden oynuyor. YÖK. öğ- retmen yetiştirmede halen uygulanan modeli ortadan kaldırarak yeni bir yapı- lanma getiriyor. Yeni model, eğitim fa- kültelerini, özellikle branş öğretmeni ye- tiştirme konusunda devre dışı bırakıyor. Eğitim fakülteleriyle ılgili yeni dü- zenlemeler hakkında YÖK'ün yaptığı açıklama şöyle: "- Yeni düzenlemede kesintisiz sekiz yiflık temel eğitimeöğretmen yetiştirmek üzereeğitimfakülteierinde ilk kezTemel Eğitim Böliimü kurulacak. - Öğretmen adaylan, alan bilgilerini ağırükh olarakilgüi alan fakültelerinden aldıktan sonra öğretmenlik formasyon- lannı eğitim fakülteierinde açuacak tez- siz yükseklisans programlannda ta- mamla>acaklar. - Eğitim fakültelerinin var olan kay- naklannı bundan böyie Temel Eğitim Bölümü'nde değerlendirmeleri önem kazanıyor. Bu kapsamda her fakültede. özellikle sınıf öğretmenliği programlan- nın bir an önce başlaolması, var olanla- nn ise kapasîtelerini arttirmalan gerek- li görülüyor. - Eğitim fakültelerinin Eğitim Bilim- leri bölümlerinde yürütülen lisans prog- ramlanndan Psikolojik Danışma ve • Fen-Edebiyat fakültelerinin, kendi öğrenci kontenjanlanna ek olarak Eğitim Fakültesi öğrencilerinin eğitimini yapmakla yükümlü tutulması aşın yığılmaya yol açacak ve eğitimi olumsuz yönde etkileyecek. Fen-Edebiyat fakülteleri, eğitimde önceliği kendi öğrencilerine vereceğinden Eğitim Fakültesi öğrencileri ikinci plana itilecek ve bu durum Eğitim fakültelerindeki kaliteyi bugünkünün altına düşürecek. Rehberlik dışmdaki programlann, lisan- sûstû programlar olarak uygulanması uygun görülüvor. - Yeni düzenlemeler 1998-99 öğretim yılından itibaren uygulamaya konulacak ve buna göre öğrenci alınuna geçilecek. .\ncak mevcut yapı çerçevesinde öğre- nimlerine başlayan ve devam eden öğ- renciler halen devam ettikleri program- lan tamamlayacaklar. Bu öğrencilerin halen sahip olduklan haklann berhan- gi bir şekilde ellerinden ahnmag söz ko- nusudeğU. - Yeni yapılanma sonucunda. eğitim fakülteierinde görevli hiçbir öğretim ele- nuuunın mağduriyeti söz konusu değil- dir. Ancak, öğretmen yetiştirme prog- ramlannı vürütmekle görevli öğretim elemanlan, uğraşlaruu öğretimyöntem- leri üzerinde yoğunlaşoracaklar.'' Eğitim fakülteierinde görev yapan ba- zı öğretim üyeleri, yeni modelle ilgili olumsuzluklan ve önerileri şöyle sırala- dılar: "- Okul Öncesi Eğitimi BöJümü'nün, Temel Eğitimi Bölümü içinde değU, ay- n bir bölüm şeklinde yapılanarak, bün- yesinde Ana Okulu Öğretmenliği ve Ço- cukGeiişinıiÖğretmenliği Anabilim dal- lannın bulunması zorunludur. - Temel eğitiiTun ikinci kademesineöğ- retmen yetiştirecek Türkçe öğretmenli- ği programının diğer alanlardaki prog- ramlara >an alan olarak ders \ermesi gerekçesiyle ayn bir bölümolarak düşü- nülmesi, temel Eğitim Bölümübütünlü- ğünü bozmaktadır. Türkçe eğitimi, Te- mel Eğitim Bolümü'nün bir Anabilim Dalı olarak yer almahdır. -Modelde, Temel Eğitim Bölümü'nde alan eğitimi ile ilgili derslerin Fen-Ede- biyat fakültelerinden alınacağı esas alın- maktadır. Oğrencikr, branş öğretmenli- ği dallannda ilk 35 >ıl derslerini Fen- Edebiyat fakültelerinden alacak. Dört yıllıklisans eğitimini tamamlayan öğren- cilere, tezsiz yükseklisans yapbktan son- ra öğretmenlik hakkı verilecek. Uygula- mada bu durum çok önemli sorunlan beraberinde getirecek. Fen-Edebiyat fakültelerinin, kendi öğrenci kontenjanlanna ek olarak Eği- tim Fakültesi öğrencilerinin eğitimini yapmakla yükümlü tutulması aşın yı- ğılmaya yol açacak ve eğitimi olumsuz yönde etkileyecek. Fen-Edebiyat fakül- teleri, eğitimde önceliği kendi öğrenci- lerine vereceğinden Eğitim Fakültesi öğrencileri ikinci plana itilecek ve bu durum Eğitim fakültelerindeki kaliteyi bugünkünün altına düşürecek. Branş öğretmenliği dallannda 3.5 yıl- lık alan eğıtiminin Fen-Edebiyat fakül- telerine bırakılması ile Eğitim fakülte- leri, alan dersleri eğitiminde devre dışı bırakılmaktadır." Öğretim üyeleri, beş yıllık eğitimin yalnızca bir yanyılını Eğitim Fakülte- si'nde geçirecek öğrenciye meslek mo- tivasyonu kazandınlmasının da oldukça güç olduğunu vurguladılar. Mannara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri, yeni model ile alan eğitimine son verilecek Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik, Tarih, Coğrafya, Türk Dili ve Edebiyatı bö- lümlerinde toplam 61 öğretim ele- manının görev yaptığmı anımsatarak, "Yakuıbir gdecekte. 'bu model tutmadı, eskiye dönelim" denfldiğinde, bu kadar sürede yetiştirilerek kuruma kazan- dınlabilen kadronun yeniden toparlan- ması için arnk 15 vıllık sürenin yet- meyeceği iyi bilinmelidir. Alan dersleri bakımından Fen-Edebiyat Fakültesi düzeyinde eğitim yapan fakültenin bun- ca imkânlan yok sayılarak, öğrencilerin alandersleriniöğrenmek üzereFen-Ede- biyat fakültelerine gönderilmeleri an- laşılabilir bir uygulama değfldir" dedil- er._ Öğretim üyeleri, şu iki noktanın yeniden değerlendirilmesini istediler: "-Modelin uygulanmasında bir geneJ- lemeve gidilmemeli ve gelişmiş olan fakültelerde liselere branş. öğretmeni yetiştiren birimlerde alan derslerinin verilmesine şimdiki gibi de\am edil- melidir. - Öğretmenlik mesleğinde statü fark- lıüğı getirecek olan tezsiz yükseklisans uygulamasından -en azından şûndilik- vazgeçilmeü'dir." ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ 'Bize Nasıl Kıydınız?' Bugün Kurban Bayramı'nın ikinci günü. Tüm okurlanmın bayramını kutluyorum. Ama bilemiyo- rum ne kadarı bayramı kutluyor. Zira bayramlar ar- tık kentlerden kaçış için bir vesile oldu. Bilmem bayramın muhtemel "yorgunluklan" mı ürkütüyor, yoksa biraz dinlenmek mi isteniyor? Olanağını bu- lanlar "kaçıyor". Ve ben bu işe çok ikülüyorum. Ge- lenekleri yaşatmak gerek, bayramlan "bayram gi- bi" yaşamak gerek. Belli bir oranda yorucu da ol- sa, sıkıcıdaolsa... Yazımın başlığındaki "kıyılma" sözcüğünün, Ay- şegül'ün "kuzu kesme bayramı" olarak isimlendir- diği Kurban Bayramı'nda "kıyılan" kuzularla bir il- gisi yok. "Bize Nasıl Kıydınız?" Emine Şenlikoğ- lu'nun bir romanına dayanılarak 1994 yıîında çev- rilen bir filmin adı idi. Filmde; Erzincan İstiklal Mahkemesi'nin, Kemah- lı Hoca Hacı Ibrahim Efendi'yi idama mahkûm et- tiği ve kısa bir süre önce ölerek gömülen bu zatın mezardan çıkarılarak yeniden kefeniyle asıldığı hi- kâye ediliyordu. Olay başından sonuna kadar yalandı. Zaten o günlerde İstiklal Mahkemeleri'yle ilgili müthiş bir yalan ve iftira kampanyası açılmıştı. Bu konuda en aynntılı bir biçimde araştırmalar yapan ve yayım- layan sevgiü Ergun Aybars'ın bulgulanna dayana- rak, bu kampanyayı etkisiz hale getirmeye çalışmiş- tık. Ama toplumumuzda öyle bazı tipler var ki laf anlatmanız mümkün değil. Tek kusurlan cehalet- leri olsa affedilebilirler. Fakat bunlar, edepsizlik ve yüzsüzlüğün zirvelerinde dolaşıyorlar. Hoca Ibrahim Efendi'nin evlatlan babalanna ya- pılan bu büyük saygısızlığı affetmemişler ve fllmi çeken Esra Film lletişim AŞ'yi mahkemeye vermiş- ler. Ellerine sağlık. Babalarının Cumhuriyete ve Ata- türk ilkelerine bağlı bir insan olduğunu ve eceliyle ölerek gömüldüğünü ve herhangi bir biçimde me- zannın açılarak yeniden asılması iddiasının küçük düşürücü bir yalan olduğunu vurgulayarak mane- vi tazminat talep etmışler. Karşı tarafın savunması tam "evlere şenlik". Ön- ce mahkemeye yetki itirazında bulunmuşlar. Son- ra suçu birbirlerinin üzerine atmaya kalkmışlar. Bu arada Istanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın takipsizlik kararının ardına sığınmaya çabalamışlar. Bunları tutturamayınca bu kez başka yönlere çekmeye ça- lışmışlar. Olayın bir isim benzerliği olduğunu ileri sürmüşler. Mahkeme buna da kanmayınca Erzin- can İstiklal Mahkemesi'nin böyle bir kararı olduğu- nu iddia etmişler. Tabii bunu da ispat edemeyince, Ankara Asliye 22. Hukuk Mahkemesi, bunlan Ekim 1994 yılından itibaren işleyecek yüzde 30 faiz ha- riç yarım milyar lira tazminata mahkûm etmiş. (Tür- kiye'de galiba hâkimler var...) İstiklal Mahkemeleri konusunu, birtelevizyon ka- nalında Emine Şenlıkoğlu'ylatartışmıştım. Konuy- la ilgili en ufak bir bilgisi yoktu. Kulaktan duyma ba- zı "söylentileri" tarihsel gerçekler diye sunmaya çalışıyordu. En ciddi kanıtı da, İstiklal Mahkemele- ri'nin celladı olduğu söylenen Kara Ali'nin, o do- nemlerdeki bir gazetedeki iddiasıydı. Benim itiraz- lanm üzerine, "Size toplantı sonrasında kanıtlan- mı vereceğim" demişti. Ama tabii kanrt manıt yok- tu. Televizyon programının yapımcısı sevgili Kadir Çelik, "700. Program Kutlaması'nda" bu olayı anımsatarak, "Kanıtlan verdilermi" diye sormuş ve "Hâlâ bekliyorum" diye yanıtlamıştım. Emine Ha- nım, Kadir Çelik'i aramış ve kanıtları verebileceği- ni söyiemiş. Gene çıktık programa ve "anlatama- ma işkencesini" bir kez daha yaşadık. Eski prog- ramda benim kendisine verdiğim, Ergun Aybars'ın kitabından kimi fotokopileri bana gösteriyordu. Ve bunlara kanrt diyordu. Elbette hiçbir noktada anla- şamadık. Ve "Kıpti" Kara Ali'nin hezeyanlannın, Cumhuriyetimizin bir dönemini karalamaya yöne- lik bu tür çabalara kanıt olamayacağı bir kez daha anlaşıldı. Cumhuriyetimizin düşmanlannın bu tür davra- nışlan, çok tipik bir davranış. Daha sonraları Ata- türk'ün Samsun'agittiği BandırmaVapuru'nu, 240 metre boyunda lüks bir gemi olarak yutturmak is- tediler bu millete. Ankara Belediyesi de bu işe gö- nüllü katıldı. Palavranın da birölçüsü, bir "endaze- s/"olur. Bu "muhteremlerde" odayok. Fakat "ça- murat, kendi kalmasa da izi kalır" diye düşünüyor- lar. Nitekim daha sonralan katıldığım bir toplantı- da, bu grup içinde olduğu anlaşılan bir genç, ba- na Bandırma Vapuru'nun lüks ve büyük bir gemi olduğunu iddia etmişti. Bunlara mı kızmak gerekir, yoksa Bandırma Vapuru'nu koruyarak bir müze ha- line getiremeyenlere mi, bilemiyorum. Ama Bandır- ma Vapuru'nun hüzün verici macerasını ne zaman düşünsem, hem içım burkulur hem de isyan ede- rim. Yalan, iftira ve acındırma numarası... Bunlar laik Cumhuriyetimizin düşmanlannın eski numaralan i- di. "Bize Nasıl Kıydınız" da, bu çerçeve içinde, duy- gu sömürüsüne ve kin bilemeye yönelik bir çaba i- di. Ayaklarına dolandı. Ama bu insanlar bugün başka numaralar peşin- deler. Bu numaralar içinde en etkilisi "tehdit". Bir sürükamu kurumunda insanların ekmeğiyle oynu- yorlar ya da ekmeğiyle oynama tehdidinde bulu- nuyorlar. Bu numaralannın da ayaklanna dolaşması için yapılması gereken şey, toplumumuzdaki ezici laik çoğunluğun, aklını başına toplaması, aymazlıktan kurtulması. Aksi takdirde işler daha da kötüye gide- cek. şevket Kazan'dan yeni girişim Türbanla duruşmaya girmeye yasal izin arayışı ANKARA (Cumhuri- yetBürosu) -Türbanlı avu- katlann duruşmalara gire- bilmelerine ilişkin işlemi- nin yürürlüğu Danıştay ta- rafından durdurulan Ada- let Bakanı Şevket Ka- zan'ın. aynı girişimini bir yasayla yinelemeyi plan- ladığı bildirildi. Kazan'ın, türbanlı avu- katlann duruşmalara gire- bilmelerine olanak sağla- ma girişimlerini sürdürdü- ğü öne sürüldü. Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) avukatlann kıyafetlerine ilişkin 23 Kasım 1994'te yayımladığı genelgenin teşkilata duyurulmasını içeren bakanlık yazısını 19 Kasım 1996'da yürürlük- ten kaldıran Kazan'ın, bu işlemin yürürlüğunün dur- dunılması üzerine Avukat- lık Yasası'nda yapılacak değişiklikle türbanlı avu- katlann duruşmalara gire- bilmelerine olanak sağla- mayı planladığı bildirildi. Yasa değişikliğiyle, a- vukatlann şırketleşmeleri- ne izin verilmesi ve avu- katlann davalarla ilgili olarak kanıt araştırabılme olanaklannın genişletil- mesinin öngörüldüğü de öne sürüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle