Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 1997 PAZARTES^
OLAYLAR VE GORUŞLER
Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitime Kimler Karşı?
Prof. Dr. IV1AHMUT ADEM
G
elişmiş olsun gelişmek-
te olsun. kapitalist olsun
sosyalist olsun tüm ülke-
lerde siyasal. ekonomik.
toplumsal ve kültürel
kalkınmanın en önemli,
hatta biricik göstergesi eğitim düzeyidir.
Zorunlu eğitim, her yurttaşa iyi anne,
iyi baba. iyi insan, bilinçli yurttaş olmak
içın gerekli olan en az ve ortak bilgi, be-
ceri ve davranışlan kazandırmak ama-
cıyla verilen bir eğitim düzeyidir. Zorun-
lu eğitim, her şeyden önce bireyı yaşama
hazırlar. Anayasamıza ve Birleşmiş Mil-
letler İnsan Haklan Evrensel Bildirisi"ne
göre zorunlu eğitim. devletçe herkese pa-
rasız olarak sunulmahdır. Bu nedenk
herkes için zorunludur. Bu anlamda te-
mel eğitim; bireyin yaşamında karşılaşa-
bileceği bireysel, toplumsal sorunlannı
çözmede, toplumca benimsenen değerle-
re ve kurallara uyum sağlamada gerekli
olan en az bilgi, beceri ve davranışlan ka-
zanmasmda, yeteneklerini geliştirmesin-
de en önemli eğitim düzeyidir. İnsan ol-
manın "olmazsaolmazjdır" zorunlu eği-
tim.
• Zorunlu eğitim. belli yaşlardaki ço-
cuklar için zorunludur. • Girişte. belli
yaşta olmanın ötesinde hiçbır önkoşul
aranmaz. • Öğrenciyi bir alanda uzman-
laştırmayı hedef almaz. • Öğrenciye ön-
ce günlük yaşamda gerekli olan bilgi ve
davranışlan kazandınr, sonra üst öğreni-
me gittiğinde gerekli olacak bilgileri ka-
zandınr.
Genel olarak bireye istenilen davranı-
şın kazandınlmasına eğitim denilrnekte-
dir. Bu amaçla bireyin yeterli bir süre ör-
gün eğitim dızgesinde kalması zorunlu-
dur. Birey, eğitimi süresınce birçok dav- *
raniş kazanmak durumundadır. Bireyin
Ankara Üni. Eğitim Bilimleri Fakühesi
demokratik değerlere sahip olması ve bu
değerieri bilinçli bir biçimde kullanması
bekleniyorsa bunun beş yildakazanüma-
sı olası değildir. Ankara köylennde yapı-
lan bir araştırma, ılkokul mezunu genç
kızlann. mezun olduktan 7-8 yıl sonra
okumayı yazmayı unuttuklanm ortaya
koymuştur.
Kuşkusuz bu nedenle bugün dünyada-
ki 186 ülkeden. Türkiye üe bİTİikte en
geri 8 ülkede zorunlu eğitim 5 yıl, 178 ül-
kede 6-12 yıl arasında değişmektedir. Bu
7 ülke arasında Bangladeş, Nepal, Sene-
gal, Vietnam, Myanmar, Kolombiya,
Iran bulunmaktadır.
Bu ülkelerin hiçbiri toplumsal ve eko-
nomik göstergeler açısından Türkiye ile
karşılaştınlamaz. Türkiye'de 3000 dolar
olan birey başına ortalama gayri safı mil-
li hasüa (GSMH) Myanmar'da 170,
Bangladeş'te 200. Kolombiya'da 1240,
Iran'da 2450 dolardir.
Gelişim psikolojisiyönûndenilköğreti-
min 1. kademesinin 4. ve 5. yıllannda (10-
11 yaşlannda) çocuk kendine bir meslek
seçebilmekiçinyeterinceolgunlaşmamış-
tır. Aynca bireyin, dinsel ödevlerini yeri-
ne getirmek için de en az rüştünü kanıt-
laması gerekir.
Sekiz yıllık bütünleştirilmiş zorunlu
eğitimle ilköğretim 1. kademeden sonra
halen öğrenimlerini sürdüremeyen yak-
laşık 3 milyon çocuğa da eğitim hizmeti
sunulabilecektir. Aynca erkek teknik, kız
teknik. ticaret ve turizm öğretimiyle Ana-
dolu liselerinin orta kısımlan ve öbür ba-
kanlıklara bağlı ortaokullarda öğrenim
gören yüz binlerce öğrenci de zorunlu
eğitim kapsamına ahnacaktır. Zorunlu
eğitim 8 yıla çıkanlarak 11 yaşında ça-
hşmaya başlayan 200 binin üstünde çı-
raklık öğrencileri de kesintisiz bütünleş-
tirilmiş temel eğitim görme olanağına
kavuşturulacaktır. Esasen iyi bir meslek-
sel eğitimın önkoşulu, sağlam bir temel
eğitimdir.
Tüm bu üstünlüklerine karşın. 8 yıllık
kesintisiz zorunlu eğitimi kimler isterni-
yor? 8 yıllık bütünleştirilmiş eğitimi
imamhatiptiselerinive Kuran kurslan-
nı partilerin "mücahit kaynağT, "arka
bahçesi", u
fıdanlığı", -gençlik kollan"
vb. olarak kabul eden başta RP olmak
üzere köktendinci siyasal partilerve mer-
kez sağ partilerde düıi politikaya araç et-
mek isteyen pofitikacılar istemrvorlar. Ay-
nca özel Kuran kursu,yurt vb. işleten ta-
rikatçı vakıf ve derneklerde 8 yıllık eğiti-
mi istemiyorlar. Çünkü anılan tarikatçı
kuruluşlar da bu siyasilerle aynı amaca
hizmet etmektedırler: "Şeriat düzenine
özlem duyan militan"ı yetiştirme. Dün-
yanm hangı demokratik ülkesinde devlet,
kendi okullannda köktendinci partilere
kadro yetiştiriyor°
Sekiz yıllık zorunlu eğitimden amaç,
valnEca 300 bin dolayında imam-hatip
lisesinin orta kısmını geneUeştirmek de-
ğildir. Son 3-4 a>Uk gelişmeler göstermiş-
tir ki, irticanın ay ak sesleri duyulmakta-
dn-. Sıvas'ta 37 sanatçının diri din yakıl-
ması, Kayseri ve Sincan olaylan bunu
kanıtlamaktadır. Çünkü köktendinci
akımlann yeşerip kök saldığı Kuran
kurslan, imam-hatip okullan. tarikatçı
vakıf ve derneklerin "yurtfeuV vb. ile
dinsel ve siyasal örgütlenme sonunda, 5
Haziran 1977 tarihınde yapılan genel se-
çimlerde Milli Selamet Partisi toplam oy-
lann yüzde 8.6'sını (1.269.918) alması-
na karşılık, 24 Aralık 1995 tarihinde ya-
pılan genel seçimlerde RP oy oramnı
yûzde 21.6'ya (6.012.450) yükselterek
birinci partı ve REFAHYOL hükümeti-
nin de büyük ortağı olmuştur. Çünkü bu
partiye oy patlaması yaptıran, anılan
okullardaki öğrenci artışıdır. 1954-1955
/1995-1996döneminde imam-hatip (or-
ta ve lise) ve resmi Kuran kurslanndan
toplam 3.622.062 öğrenci mezun olmuş-
tur. Var olan 70 bin dolayındaki camiye
bunlardan kaçı ımam olacak? Bu gerçe-
ğin altını, RP'nın V. büyük kongresinde
bizzat Başbakan Erbakan çızmiştir:
"350'nin iizerinde imam-hatip, üç bin
Kuran kursu açük. Bugünkü nesil işte o
hamleler sonucu yetiştL" (13.10.1996).
Anayasamıza göre "ldmse eğitim ve
ögretim hakkmdan yoksunbu-akdamaz."
"Dköğretiın, kız ve erkek bütün vatan-
daşlar için zorunludur ve devlet okulla-
nnda parasızdır."
Oysa bugün köylü ile kentli. varlıkh ile
yoksul, gelişmiş ile geri kalmış yöreler
insanlan arasında 8 yıllık zorunlu eği-
timden yararlanmada çok büyük eşitsiz-
likler bulunmaktadır. Zorunlu eğitimi 8
yıla çıkarmakla. 1990 nüfus sayımına gö-
re ilköğretimin II. kademesınden dışla-
nan 12-14 yaş kümesi nüfusun yüzde
60'ı da temel öğrenim görme olanağına
kavuşacaktır.
Bu oran kentli çocuklar içın yüzde 40,
köylü çocuklar için yüzde 88, erkek ço-
cuklar için yüzde 38, kızlar için yüzde 62,
köylü erkekler için yüzde 28, köyyü kız-
lar için yüzde 72, Marmara Bölgesi için
yüzde 43. Güneydoğu Anadolu Bölgesi
için yüzde 7C
'dur.
Sonuç olarak 8 yıllık kesintisiz zorun-
lu eğitimi istemeyenler, yalnızca imam-
hatip lisesi orta kısrrundaki 300 bin do-
layındaki çocuklara temel yurttaşlık bil-
gileri verilmesine karşı çıkmamakta. ay-
nı zamandabu eğitimden dışlanmış olan
köylü çocuklann, kızlann, Güneydoğu
Anadolu'daki çocuklann da zorunlu eği-
tim görmelerini istememektedirler. Bu-
gün 8 yılhk zonınlueğitimden dışlanmış
olan bu çocuklann çoğu. köktendinci si-
yasal partilere "miHtan" yetiştiren Kuran
kurslan ve tarikatçı vakıf ve derneklerin
beyin yıkama yurtlannın vazgeçilmez
hammaddesini oluşturmaktadır. 1994-
1995 öğretim yılında resmi Kuran kursu
öğrencilerinin yüzde 67'simn kız olması
düşündürücüdür.
"Sekiz yıllık zorunlu eğitime geçelim,
ama önce ilköğretimin II. kademesine
"Kuranıkerim' ve 'Arapça'yı seçmeli
dersler olarak koyahm!" diyorlar. Bizce
böyle bir yaklaşım en büyük "tatavye"
olur. O zaman 300 bin imam-hatip orta
kısım öğrencilerine kesintisiz temel eği-
tim verilmesi bir yana, 3 milyon ortaokul
öğrencisini "imam-hatiplileştirmek"
olur.
Böylece "Kuranıkerim, başı açık
okunmaz" denılerek 11-12 yaşlanndaki
kız çocuklan başını örterek. hatta kara
çarşafla kapatarak şeriat düzeni ile yöne-
tilen Afganistan vb. ülkelerdeki yaşıtla-
nnabenzetilir. Aynca "Araplaştınna" il-
köğretimde başlatılır.
Oysa büyük Ataturk "Eğitim ulusalol-
mabdır" derken şunu anlatmak istemiş-
tır:
"Efendileryeryüzünde300 milyonu aş-
kın Müslüman vardır. Bunlar ana. baba,
hoca eğitimiyle eğitim ve terbiye almak-
taduiar. Ancak üzülercksoylüyorum. işin
gerçek olan yanı şudur ki, bütün bu mil-
yonlarca insan, şunun ya da bunun köle-
sidurumundadır. Aldıklan dini eğitim ve
terbiyeonlarabu kölelik zincirierinikıra-
bilecek insanlık değerlerini vermemiştir,
veremiyor. Çünkü egitimlerinin hedefi,
milli bir eğitim değildir." (22.9.1924,
Samsun).
Öyleyse Türkiye demokratik ve tam
bağımsız yaşamak için 8 yıllık laik, ke-
sintisiz, bütünleştirilmiş, zorunlu temel
eğitimden vazgeçmemelidir, vazgeçe-
mez.
CUMHURIYETTEN
OKURLARA
ORHAN ERtNÇ
Genel Yayın Yönetmenimiz Orhan Erınç yıllık
izninin bir bölümünü kullandığından yazısına bu
hafta ara vermiştir.
S.S. AVKON KONUT YAPI
KOOPERATİFİ1996 YILI OLAĞAN
GENEL KURUL TOPLANTIİLANI
Kooperatrfimıan 1996 yılı çalışma dönemı Olağan Genel Kurulu
17.5 1997 günü saat 11 OO'de Beytıkduzü mevkıı F 21, D-23 C, F 21
D-24 D, G 21 A-03 B. G 21 A-4 pafta, 133 ada, 5 parselde kurulu S.S.
AVKON KONUT YAPI KOOPERATİFİ lokal bınasında aşağıdakı gün-
demı goruşmek uzere toplanacaktır
Yasal nisap sağlanmazsa 24 05.1997 gunü aynı yer ve aynı saat-
te yeniden toplanacaktır. 1996 yılı çalışma döoemıne art yönetım ve
denetım kurullan raportan ile bılanço toplantıdan oncekı 15 gün ıçsn-
de kooperatıf merkezınde"üyelenn ıncelemesine açık tutulacaktır Or-
taklanmızın toplantıya bezat katılmalanm, mazeretlen nedenıyte ge-
lemeyenlenn ektekı temsılcı belgesını doldunjp kendılennı bir vekıl
jye ile temsıl ettırmesım nca edenz.
Saygılanmızla
S.S. AVKON KONUT YAPI KOOPERATİFt
YÖNETİM KURULU
GÛNDEM:
1 - Aç»lış ve saygı duruşu
2- Başkanlık Dıvanı Seçımı ve toplartı tutanaklannı ımza yetkoi verilmasi
3- Yooetm ve Oenetm Kurulu raporiannın okunması
4-1996 Yık Bılanço ve Gefır-Gıder tablolannın okunmaa ve Genel Kurul'un
onayına sunulrnası
5- Yönetını ve Oenetım Kuoılannın ayn ayn ıbrası
6- Süresı bıten Yonetitrı Kurulu'na 3 asi, 3 yedek, Denetim Kurulu'na 2 astt,
2 yedek uye seçılmea ve görev sürelennın be^ırlenmesı
7- Gelecek yıl bûtçesı ıte çalışma raportanntn görüşûlerek Karara bağlarmaave
uygulanmast ıçm Yonedm Kurulu'na yetkı venlmesı
8- Yonetım ve Denetm Kufultı uyetennır huzur haklannın saptanması
9- Geaken ödemelere uygulanacaK faız oranınm gorûşûlup karara bağlanması
10- Surea brten 'S S Adakent 92 Konut Yapı Kooperaüflen Btrtıgı'nde
kooperatıfimıa temsil etmek uzere, 3 asl, 3 yedek temsıtanın seç4İmesı ve
göfev sürelennın belırtenmesj.
11 • Diekler ve kapanış
ARADABİR
Dr. İLKER B1ÇAKÇI
Ytldız Teknik Üniversitesi
İnanç ve Düşünce Üzerine
TBMM'deki TEDAŞ, TOFAŞ ve malvariığı oylama-
lanndan zaferle (!) çıkan Çiller grup toplantısında, ka-
dınlann şeriata karşı yürümelerini doğru bulmadığı-
nı belirtirken "Din üzerinden siyaset yapmayalım,
ama laiklik üzerinden de siyaset yapmayalım" diye
buyurduL
Yıllar yılı din üzerinden siyaset yaptığını açık açık
söyleyen bir partıyle kolkola dolaşan Çiller, ortağını
kırmadan kibarca uyanrken Ankara'daki kadın yürü-
yüşünü eleştirip ilerici kadınlann tepkisini, laiklik üze-
rinden siyaset yapmak olarak değeriendirmiş, bu
son söyledikleriyle siyaset bilimine de kavrarnsal açı-
dan yeni bir incı kazandırmıştır. 'Laiklik üzerinden si-
yaset. ' Din üzerinden yapılan siyasetin amacı, dine
dayalı bir yönetime, yani teokrasiye ulaşmaktır. Pe-
ki, laiklik üzerinden yapılan siyasetin amaçladığı re-
jim hangisidir? Çiller için olduğu kadar, kendisini bu
sözlerinden ötürü çılgınca alkışlayan partili arkadaş-
lan için de çok zor bir soru! Bu sorunun yanıtı, hepi-
mizin bildiği gibi 'demokrasi'dir; yani burjuva devri-
miyle gelen, sosyalist devrimle zenginleşen ye kimi-
lerinin çabalanyla halkın egemenliğine yönelik olarak
dönüştürülmesi amaçlanan yönetim biçimı...
Tarihsel akışı, doğal yaşamın akışına koşut olarak
hep ileriye doğru düşünmek zorunda olan insanlık,
geçmişteki kazanımlanndan yararlanarak geleceği-
ni bugünden tasarlamakla yükümlüdür. Geçmişten
bugüne, insan olmanın en belirgin ayncalığı bu ol-
muştur. Kuşkusuz, gündelik siyasal manevralariaye-
tinenlerin böyle bir amacı olamaz. Onlar için önemli
olan, uzun süreli, gıderek sonsuza değin iktidar ol-
maktır. Erbakan ve Çiller ortaklığının da özü budur.
Karşılıklı tehdit ve şantajlarla sürdürülen iktidar ent-
rikalannı insanlara 'siyaset yapıyoruz' diye sunmak
büyük biraldatmacadır. Bu bağlamda, Çiller'in, 'Tan-
n katı'nda olmasa da Meclis'te aklanmasını sağla-
yan Refah Partisi, karşılık olarak ortağından din üze-
rinden siyaset yapma güvencesi almıştır. Son gün-
lerde ülkede yaşanan gerginliklerin sorumlulan, 'din
üzerinden siyasetyapanlar'd\r. İlerici kesimlerin yap-
tığı ıse salt bunlara tepki göstermektir. Şeriat düze-
ni kurmak istediğinı bangır bangır bağıran Islamcı ke-
sim, düşündüğünü açıklama özgüriüğünü kullanı-
yorsa, bu görüşe karşı olduğunu demokratik eytem-
leriyle gösteren ilerici kadınlan, 'dine karşı yürüdü-
ler' diye yargılamak haksızlıktır. Kaldı ki bu kadınlar
ya da başkalan, 'dinsizlere özgüriük' kampanyası
çerçevesinde, zorunlu olarak nüfus kâğıtlannda yer
alan ve kişinın dinsel kimliğini doğuştan dayatan an-
tilaik uygulama'yı da protesto edebilırlerdi. Gerçekte
laiklik kavramı, tüm farklı dinlere inananlann yanı sı-
ra,jnancı olmayanlara da güvence getirmektedir.
Öte yandan. demokrasınin özgüriük anlayışı adı-
na dinsel inançları çağdaş düşüncelerie karşı karşı-
ya getirip tartıştımnak da önemli bir entelektüel ya-
nılgıdır. Farklı inançlar, inanç düzleminde. farklı dü-
şünceler ise düşünce düzleminde özgürce dile geti-
rilebilmelidir. Bunlan, birbırinin seçeneği gibi aynı
düzlemde yarıştırmak doğru değildir. Dinsel inanç-
lar, kutsal kitaplara dayandığı için inananlar açısın-
dan tartışılmaz doğruluğa ve dokunulmazlığa sahip-
tirler. Bunlara eleştiri getirdiğiniz zaman dine karşı
saygısızlık yapmakla suçlanırsınız. Aynca inanca da-
yalı anlayışlar, insan yaşamma ilişkin tüm sorunlann
çözümünü salt kutsal kitap çerçevesinde arariar, in-
san aklıyla bulunan çözüm/er'in kitaba uygun olup
olmadığını araştınrtar. Sonuçta, sınırlı ve dar bir dü-
şünce evrenidir söz konusu olan. Kuşkusuz, çağdaş
düşüncelerin de dayandığı kitaplar ve bunlann sa-
vunduğu doğrular vardır. Ancak bu doğrular 'değiş-
mez' değildir, bunlan eleştirebilir ya da başka doğ-
rularla çürütebilirsiniz. Üstelik bunu yaptığınızda öy-
gü alır, giderek başan ve ün kazanırsınız. Kimse sizi
kitaba saygısızlık yaptı diye suçlamaz, eleşttrilerinizi
söı^gü olarak değerlendirmez. Bu durum, bilim ve
gerçeğin insanla birlikte değişebileceği, dönüşebi-
leceği ilkesiyle açıklanabilir. Düşünce, sınır tanıma-
dan her şeyi sorgularsa özgürce gelişebilir. Tabulan
yaratan duşüncelerdeğil, inançlardır. Öteyandan, bir
düşüncenin insan tarafından tabulaştınlması olgusu
da gerçekte düşüncenin inanca dönüşmesidir. He-
pimiz için inanmak, düşünmekten daha kolay ve da-
ha az yorucu bir eylemdir Yerleşik düşünce kalıpla-
n, sorgulanmadan kabul edilen inançlaşmış fanatik
verilerdir. Bu veriler, bizi günümüze taşıyan inanç ve
düşünce tarihimizin ürünleridir. Eğer bugünümüzden
hoşnut değilsek bunlan sorgulamamız gerekir. Daha
iyi bir geleceği kurmanın çıkış noktası budur.
Açmazlann çözümünü, hazır düşünce ve inanç ka-
lıplarıyla değil, insan düşüncesinin özgür gelişimiyle
oluşacak yeni düşün ürünleriyle bulabiliriz. Bilimsel
anlayışın özünde düşüncenin sınırsız özgüriüğü yer
alır. Bilimsel unvanlannı ısrarla kullanan Bayan Baş-
bakan Yardımcısı'na ve Bay Başbakan'a anımsatınm.
TARTIŞMA
Bilimin işlevi ve akademik başan puanı
B
u sayfada 6
nisan pazar
günü Prof.
Dr. Bahar
Gökler'in
"Bilimin
İşlevi ve Gençlere Saldın"
başhklı yazısı yayımlandı.
Prof. Gökler bilimin
işlevinden söz ederek
getirilmeye çahşılan
puanlama sisteminin bu
işleve aykın olduğunu
sa\-unmaktadır.
Puanlama sisteminin de
içinde bulunduğu bu
ümversitelerde bilimin
işlev kazanması amacına
yönelik bir yasa tasansı
hazırlayarak yeniden
diizenlenmesi düşünülen
YÖK Yasası içerisine
eklenmek üzere
TBMM'de bu konu ile
görevlendırilen
Prof. Dr. Mehmet
Kabalak'a gönderdim.
Konunun tartışılabilmesi
ve bir kamuoyu
oluşturması amacı
ile de bu yasa önerisinin
kısa özeti yine bu
sayfada 7 şubat günü
yayımlandı. Sekiz sayfa
olarak hazırladığım bu yasa
önerisinde puanlama
sistemi gerekçeleriyle
birlikte yazıldı. Ancak
gazetedeki yazıda, yer
darlığı nedeniyle tüm bilim
camiasının bu gerekçeleri
zaten bilivor olmasından
hareketle gerekçelere yer
vermeksizin puvanlama
modeli yayımlanabildi.
Anlaşılan o kı gerekçeleri
konusunda kuşkular
uyanmış, (ki bu da
dogaldır) bu gerekçelen
göz ardı eden kişilerin
varlığı nedeniyle zaten
böyle bir tasan
hazırlanmıştı. Gerekçeler
nelerdi? Her yazımda ve
her konuşmamda
"tylimtfl amacınm doğayı
kavramak, onun gizlerini
çözmek ve elde edilen
bulgulan, doğa ve sonuçta
insanın yaranna
kuUanmak olduğunu"
%oırgulamaktayım. Bu
anlamda Prof. Gökler ile
bilimin amacı açısmdan
aynı doğrultuda
düşündüğümüz açıktır.
Bilimsel uğraş. çılgın bilim
adamının düşlerini
gerçekleştirdiği bir olgu
olarak algılanamaz, böyle
bir düşünüş en azından
maddi olanaklan kıt olan
ülkemiz için kabul
edilebilir bir lüks değildir.
Böyle bir lüksumüz
olmadığı gerçeğinden
hareketle de bu alandaki
yasal düzenlemelerin
yapılarak, kullanılan
olanaklann karşılığmın,
kamu için yararlı duruma
getirilmesi esas hedeftir.
Hırslan yeteneklerinin çok
ilensinde kişilerin bilim
camiasında etkinliğinin en
aza indirgenmesi ve bu
kişilerin eylemlerinden
toplumun en az zarar
görmesi amaçlanmalıdır.
Bilim şarlatanı olarak
adlandınlan bu kışılenn.
yeterli denetim olanağı
olmayan mekanizmalan
kullanarak ülkede bilim
konusunda yetki sahibi
konumuna gelmeleri ve bu
alanda eksik hizmet
verilmesi önlenmehdrr.
Yine bu yasa tasansı
içerisinde 'Şnrtdışmda
yay ımlanan tüm yazılann
ilgilifakültelerin"
çıkaracaklan bir
dergide Türkçe ömeğinin
de \ayımlanarak bu
alandaki bulgulann ülke
içinde de okunmasının
sağlanması" madde
olarak bulunmaktadır ve
buna bir de yaptmrru
olması amacı ile'
'Türkçe çevirisi yapıbp,
fakülte dergisinde
yayımlamncaya kadar bu
yayına ait puanın
araşürıcıya resmen
verUmemesi" koşulu da
eklenmiştir. Bu yasa
tasansındakı puvanlama
modeli 5 nisan günü
Cumhunyet Bilim Teknik
ekinde yayımlandı ve orada
da görüldüğü gibi yurtiçi,
yurtdışı aynmı
yapümaksınn tüm bilimsel
etkınlikler için puan
önerildi. Yurtiçi yayınlarda
özellikle fen bilimlerinde
uluslararası bilimsel
ölçütlere her zaman
uyulmadığından ve iyi
yayınlar için yurtdışı
dergiler tevcih edildığinden
bunlann puanlan daha
düşük tutuldu.Uluslararası
dergılerde yazı
yayımlatmanın güçlügü,
bununla uğraşan herkesçe
büinmektedir. Bu konuda
din,'~di1. ırk, hatta cins -
aynmı yapıldığı ve bu
zorluklan aşmanın hıç
kolay olmadığı tartışılmaz
bir gerçektir. Ancak yine
de uluslararası bilim
dünyasında kabul görmüş
bilimsel ölçütlere uygun
çalışmalar, tüm bu
zorluklara karşın
yayımlanmaktadır. Bu
yayuılar uluslararası bilim
hakemlerinin denetiminden
geçmesi nedeniyle de son
derece değerlidir.
Bu türûen bir çalışma
yapmak ise sıradan bir iş
değil aylar, yıllar alan
ugraşlardır. Bilindiği gibi
emek verilmeksizin
nitelikli ürün elde etmek
olanaklı değildir. Bilim
adamının ürünü ise yaptığı
araştırmalar ve bunlann
yazıh raporlandır.
"Çabucak yükselme, yetki
sahibi olmadığı halde
yetkin konumlara gelme"
kimilerince temel hedef
durumuna gelmiştir.
Böylesi kolay bir yolun
varlığı da yetenekli
insanlann yeteneklerinin
körelmesi ve toplumun bu
yeteneklerden yeterince
yararlanamaması sonucunu
doğurmaktadır. Bu alanda
yapılacak düzenlemeler
yetenekli kişilerin bilime
ve dolayısıyla topluma
katkılannı en üst düzeye
çıkaracaktır. Avrupa ve . ,
Amerika ile ' '
!
karşılaştırdığımızda
"bilimsel araştırma
geleneğimi/in olmadığı"
açıktır. Öncelikle bu
geleneğin oluşturulması
gerekir. Bu alandaki
yeteneklerin geliştirilmesi
ile bu gelenek de
oluşabilecektir. Ne var ki
bu işı kolaycı bir şekilde
götürme alışkanlığı
belleklere yerleşirse, bu
alandaki gelenek de bu
şekilde oluşacaktır ki bu
ülke bunu hak
etmemektedir. Sonuçta
Prof. Gökler'in "bilimin
işlevi ve toplum" ile ilgili
görüşlerine bütünüyle
katılmanın yanı sıra bu
alanda düzenlenecek
puanlama sisteminin yine
kendilerinin hedeflerine de
uygun olacağı kanısını
taşımaktayım.
Doç. Dr. ŞÜKRAN ŞAHİN
Immünoloji Öğretim Üyesi
Erozyon ve çolleşmeyle mucadele koflusunda, kamuoyu bılıncını
oluşturma ve geııştırmeye katkıda bulunacak ıVgı ve gonüllüluğe
sahıp; alanlannda yüksek öğrenim görmüş, mesaı engeli
bulunmayan; ertcek adaylar içın askerliğını tamamlamış;
Grafık Tasarımcı
Vakfımızın tüm basılı malzemelennın ve profnosyon ünjnlerinın
tasanm ve uygulamasını yapabılecek; film ve matbaa aşamalannı
takıp edebılecek; Freetıand. Photoshop, QuarkXPress
programlannı ustalıkla kullanabılen grafık tasanmcı ARANIYOR.
Tanıtım Koordınator Yardımcısı
Vakfımızın tanıtım etkınlıklen konusunda sorumiuluk
ustlenebilecek, basın, halkla ılışkıler ve organızasyon konulannda
en az 2 yıl deneyimlı; organızasyon yonu ve insan ılışkileri kuvvetlı;
Türkçe dılbılgısı sağlam, Ingılızce bılen, Word, Excel ve Accsess
programlannı kullanabilen; mesaı ve seyanat engeli bulunmayan
Tanıtım Bölümü Yardımcısı ARANIYOR.
Adaylarır
adres va da f
ie kadar aşağıdakı
Sıerîpı aöndermelerı
TEMA TÜRKİYE EROZYONLA MUCADELE,
AĞAÇLANDIRMA VE DOĞAL VARUKLARI
KORUMAVAKFI
Çayır Çimen Sk. Errrtak Kredi Bloklan A-2 Blok D: 61. Leverrt
Faks: 0212 281 1132
XIII. Çwuk Şenliği 23-28 U I
tstanbul Böyükşehir Belediyesi Şehir Tıyatrolan
Onüç yıl önce t«anbul Bcledıyesı Şehir Tiyatrolan'nda kutlan-
maya baslanan 23 Nisan Çocuk Şeni'ğı Haftası yıllar geçtıkçe bû-
yümüş, gelişmıştir Bu yıl. tstanbul içinden olduğu gibi Antalya.
Bursa \ e Ankara'dan katılan tıyatrolar, resım sergıleri, konserv a-
tuvar ogrencılennin konser ve bale göstenlen. değerlı bılım adam-
lan \e sanatçılanmızın katılacağı söyle^ılenn bulunduğuXIII. Ço-
cuk Şenligi. 23-28 Nisan 1997 tanhlen arasında kutlanacaktır. Şe-
hir Tıyatrolan bu şenlığe bu sezon ıçensınde oynanan oyıınlan dı-
şında üç yeni çocuk oyunuyla katılmaktadır. Etkınlıkler Şehir Ti-
yatrolan'nın tüm sahnelennde yer alacaktır.
Çocuk-Genç Eğitim Birimi
htanbul Bûyükşehır Belediyesı Şehir Tıyatrolan
Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesı, Harbıye/tstanbul
Fatih 3. Asliye Hukuk Hâkimliği'nin
1997/19 E. 1997/157 karan ve 27.2.1997
tarihli ilamı ile Hatiyce Taş olan ismim
Hatice olarak değişmiştir. İlan olunur.
14.3.1997
HATİYCE TAŞ
Romanlannız ve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır. Tel: 554 08 04
BÎR F İ N A N S M A N M O D E L İ . . . VE S I R L A R I . . .
İyi günde de, ekonominin krızlı dönemlerinde de
kredisıyle, dövizıyle, hizmetıyle müşterılerinin
yanında olmak.
KOBt'lere destek veren bankacıhk yapmak.
Ihracat ve ihracata yönelik yatırım yapan tüm
sektörlerı desteklemek.
Birikimlere ekonominin koşulları içinde
en güvenli gehri sağlamak
Kaynaklarını ticari, kurumsal ve bireysel
bankacıhk alanlarında üretime katkı sağlayacak
şekilde kullanmak.
BİR M İ S Y O N . . .
G c n c l M ü d ü r l ü k Şaırejret Bulvarı, T u r c u o ğ l u Işhanı
> 11 di 2 Posta Caddcsı Dcdeman Tıcaret Merkezı N o
N o 4 8 f
2 M o n t r o I z m ı r
52 3 E ç e n t e p e Uta n b u !
"Birlikten doğan güç" MS