23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 NİS\N 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 tzmir Devlet Tiyatrosu, 40. yılını'Yağmurcu' oyunuyla kutluyor ., „, s 40 yd sonra aynı sahnede ayın oyun \SUMVN ABACIOĞLU İZMfe - lzmır Devlet Tiyatrosu, 40 yıl dnce, U Nisan 1956'da "Yağmuraı" adlı oyunla ;çtı perdelerini. 40 yıl önce Yağ- murcu'dı rol alan sanatçılar Mûşfik Ken- t r ve Ylthz Kenter, yine aynı oyunla tz- mtr seyrcısinin karşısına çıkacaklar. Kemerler, tzmir Devlet Tiyatrosu'nun 40. yıiın "Yağmurcu" adlı oyunla kutladı- |ı gala {ecesmde sahneye çıkmaya hazır- lanırken40 yıl öncekı kadar heyecanlılar. Kaçınıtnaz olarak 40 >ıl önceki lzmir ile bugünki tzmır'i karşılaştınyorlar. Müşfik Kenter, *Ozamanlarlzmir çokgüzekJi. H- yarronuı önünde balık rutardık. Hatta ben ayru yerde viizdüm bile. 'Yağmurcu'yu ilk kez ovnadığıııuzda ramazan ayıvdı. 15 a> süre> le o> nadık ve salon üklım ukkm doluj- du" diycr. Yıldu Kenter ise. bu süre içinde hem tz- mır kenttıin hem de Türk insanının gecir- diği değişımden duyduğu acıyı saklamıyor. Eskıden ramazanda bıle kapalı gişe oynar- ken. bugünlerde ramazan ayında, bayram- larda, yılbaşında korkar olduklanru, çünkû kimsenın tatilde sanat etkinliklerine gitme- dığını söylüyor. Sanatçı, 40 yılm değerlen- dirmesını yaparken, bu süreyı tiyatroyla ıç içe geçirmenin verdıği mutluluğu dile ge- tırerek "Hayaümızda önemli olan doğum, ölüm ve bu ikisi arasındaki yaşaının tıasıl ge- çirikiiğidir. Ben 40 yd üyatroda yaşadun ve bugfinü görüyorum. bu da bana mutiuluk veriyor" dıyor. Hepimiz yozJaşmanın acısını çekjyoruz' Sanatçılarla sohbet, gündeme, bu 40 yıl- lık sürede sanatın. kültürün ve toplumun geçirdiğı aşamalan da getiriyor. Yıldız Kenter, bır ülkenin tiyatrosunun, ekonomik, sosyal, sıyasal tablodan çıkanlamayacağı- nı vurgulayarak, 1980'den sonra Türk top- lumunda yaşanan "kotaycı. kestirme yoldan para kazanmacr yöndekı tavır degışıkli- Yıldız Kenter. Müşfik Kenter, yönetmen Çetin Köroğlu. tzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü Önder Alkım. 'Yağmurcu' yeniden >: ; sahnede Richard Nash'ın yazdığı Fitnat Şahinbaş'ın çevirdiği "Yağmurcu" adlı oyunu 40 yıl önce Mahir Canova yönetmişti. Oyunda, Şahap Akalın, Çetin Köroğlu, Müşfik Kenter, Yıldız Kenter, Şeref Gürsoy, Coşkun Orhon ve Nihat Akçan rol almışlardı. 40 yıl sonraki Yağmurcu'yu Çetin Köroğlu yönetiyor. Oyuncular ise Aktan Gûnalp, Ali Ulvi Hünkâr, Mete Şahinoğlu, Hülya Gûray, Bayazıt Gülercan, Zeki Yonümaz, Murat Çobangil. . ' zmir Devlet Tiyatrosu, 40 yıl önce 14 Nisan 1956'da "Yağmurcu" adlı oyunla açtı perdelerini. Richard Nash'ın oyununda 40 yıl önce rol alan Yıldız ve Müşfik Kenter de kısa süreli de olsa yine aynı oyunla gala gecesinde lzmir seyircisinin karşısına çıkacaklar bu akşam. tzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü Önder Alkım, 1956-57 sezonunda 'Yağmurcu' ile açılışını yapan tzmir Devlet Tiyatrosu'nun 40. yılını kutladığı bu sezonu da geçmişine bir saygı olarak, aynı oyunla kapattığını belirtiyor. ğinden tıyatronun da paymı aldığını söylü- yor. Gençleri suçlamıyor, ancak çoğunlu- ğun bu değişikliğe uyum sağlamasmı eleş- tıriyor. "Sanatsız Türkiye'nin güzeOigL ek- sfldi bir güzeOiktir. Biz bu eksikliği yaşıyo- ruz" diyen Yıldız Kenter, sanatta ve tiyat- roda "ucuzluk. banallik, koiaybk" yaşandı- ğını, bunlann polıtık ve ekonomik alanda daha fazla olduğunu belirtiyor. Yıldız Ken- ter, "saratçTlardaki değişimi de şöyle an- latıyor: "Tiyatrayu yaşatan önce oyunculardır. Her şevsiz tiyatro yapılabilir ama. oyuncu- suz\ç sevircisiz asla. Sanatcısa>ısındaki pat- lama artistik şevki kınk Işini sev meyen vc yeteneği oimayan insanlar. bu ise talipouna- ya başladılar. Özellikle DevletTiyatrolar'ın- dasanatçılar memur otmava başladılar. .Ar- tistik ihtiras ve hırs yok olmaya başladı nu, umut yok olmava başladı demcktir. Sanat memurluğu kaldırmaz. Bu, sadece Devlet Tiyatrolan'na has bir şev değiL Bu. yaşadı- ğunız çağu etkisi. Başka kunımlara bako- ğuıuzda da bir yozJaşma görüyoruz. Tabü, bahk baştan kokar. Bunda hepimiz kusur- hıyuz ve hepimiz bunun aasını cekıyoruz." 40 yıldır hep aynı mekân lzmir Devlet Tiyatrosu 40. yılını doldu- rurken, yine 40 yıl önceki "mekânlann" dışına çıkamaması, bütûn sanatçtlarm üze- rinde en çok durduklan konu. tzmir, kendi- ne yakışır bir tiyatro salonuna sahip değil. İDT'nin 1944'te başlayan öyküsü Kültür Servisi - lzmir Devlet Tiyatro- su'nun bugün Konak Sahnesi olarak bili- nen Mıthatpaşa Caddesi 110 Numaralı bi- nası, kentin sembollerinden bin haline gelmiş olan tarihi yapılanndan biri. Yapımına, zamanın tzmir Valisi Kâzun Dtrik'in gözetiminde ve "Türkocağı" bi- nası olarak 1926 yılında başlanan bina, hızlı bir çalışmayla bir yılda tamam- lammş. Ogünlerm parasıyla 80 bin liraya mal olan neoklasik üsluptaki binanın tni- man Necmeddin Emre. Devlet Tiyatrosu'nun tzmir kentindeki serüveni, aslmda Devlet Konservatuvan Tatbikat Sahnesi'nin 1944 yılı ağustos ayında Kültürpark'ta verdiği temsillerle başlıyor. 1950'lerin ortalanna kadar süren ve oyunlann tamamının Kültürpark Açık Hava Tiyatrosu'nda sahnelendiği bu yıllar, Devlet Tiyatrosu'nun birinci dönemi olarak nıtelendiriliyor. Bu dönemin en önemli özelliği, Ankara'dan tume olarak gelen oyunlardan hiç birinin kapalı mekânda oynanmaması. 1957'de perdesinı acan Bahribaba'daki bina, bu serüvenin ikınci dönemi olarak adlandınlabilecek diliminin eksenini oluşturur. Bu dönemde önceden oldugu gibi yaz aylannda Kültürpark Açık Hava Tiyatrosu'nda oyunlar sergilense de eylemin odak noktası, tüm sanat sezonu boyunca perdelerini sürekli ve düzenlı olarak açık tutan bir merkezin bulunması olmuş. Ancak tzmir'de henüz kadrolu sanatçı bulunmadığı için oyunlar turne şeklmde ve tamamı Ankara'dan gelmiş. 1957-1971 yıllannı kapsayan bu dönemde resmi yazışmalarda turne başkanı' olarak nitelendirilen bir müdür ve az sayıda İDT Konak Sahnesi, 1927 yüındn şapıl.ın, kentin sembollerinden birine dönüşmûş tarihi bir yapı. teknik personel, memur ve hizmetli ile Turne Tiyatrosu olarak faaliyet gösteren lzmir Devlet Tiyatrosu'nun ilk yöneticisi, çok lasa bir dönem içın bu görevi sürdüren Salih Canar olmuş. Canar'm ardmdan Melek Ökte ve Ragıp Havkır, bu görevi sürdürmüşler. Yerleşik kadroya kavuşuyor 1970 yılında kabul edilen 1310 sayılı Devlet Tiyatrolan Yasası'nın getırdiği olanak sonucu tzmir'de bölge tiyatrosu biçimine dönüşüm için çok önemli bir aşama daha gerçekleştirilmiş ve kadrolu sanatçılarm da Izmir'e tayinleri yapılmış. O zamana kadar tume başkanı olarak görev yapan Ragıp Haykır, bu yasa sonucu görevinı tzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü olarak sürdürmüş. lzmir Devlet Tiyatrosu artık tzmır'de yerleşik sanatçı kadrosuna da sahip olmuş. Üçüncü dönem olarak adlandınlabilecek ve halen süren bu dönemde izleyiciye sunulan oyunlar arasında tume şeklinde dışandan gelenler olsa bile, oyunlann çoğu tzmir'de üretilir. IDT'nin ilk sanatçüan 1971-72 sezonu başında lzmir kadrosuna tayin olarak gelen flk)fiE; .JL sanatçılar; Ali Algın, Sema Aybars, Nurşim Demir. Ba>azıt Gülercan, Aktan Günalp, tnci Melis İçeüi. Vıklız Kültür, Semih Sergen, Umran L'zman, Cengiz Yümaz ve Işü Yücesoy. Yerleşik kadro ile sannelenen ilk oyun ise 1 Ekim 1971 gecesi perde açan John Millington Synge'm "Babayiğit'' adlı eseri. Oyunu aynı ekıple yönetmen olarak gelen Suat Taşer -ahneler. 1979 yılına kadar müdürlük görevini sürdüren Ragıp Haykır'm emekli olmasmdan sonra lzmir Devlet Tiyatrosu'nda bu göreve Suat Taşer atanır. Daha sonra Çetin KöroğhTnun atandığı bu görevi günümüze kadar sırasıyla Fıkret Tartan, Cengiz Yümaz, Erol Aksoy, Bayazıt Gülercan, yeniden Cengiz Yılmaz sürdürür. TWatronun yönetıciliğini günümüzde Onder Alkım yapıyor. tzmir Devlet Tiyatrosu, 208 koltuklu Konak Sahnesi olarak anılan ana binanın yanı sıra günümüzde, I Ocak 1986'dakiraladığı Karşıyaka Efes Sineması'nı tiyatro salonu haline getirerek 29 Mart 1986 akşamı sergilenen "Hffçuı K H " oyunu ile açtığı 226 koltuklu Karşıyaka Sahnesi'yle de hizmet vermektedir. tzmirliler K Yağmurcu"yu, yine 40 yıl önce oynanan sahnede izleyecekler. "Yağmur- cu"da 40 yıl önce oyuncu olarak rol alan, bu kez de oyunu yönetecek olan Çetin Kö- roğlu, tzmır'de tiyatro salonu eksikliğıni 40 yıl önce de tartıştıklannı anımsatarak, "Bu kentte doğru dürüst bir tiyatro saionunun inşaatmı görmeye bfadm ömriimüz yetmeye- cek. Ancak tzmir'in, ryi bir tiyatro binasına sahip olması için bir40 vıh daha yok'* dıyor. tzmir'de Devlet Tiyatrosu, aynı sahney- le, aynı oyunla ve aynı oyuncularla 40. yı- lını kutluyor, ya seyırcıler ne durumda? Müşfik Kenter, nüfus artışıyla orantılı bir tiyatro seyircisi artışı olmadığım, bu- nun Istanbul'da daha belirgin gözlendiğini belirtiyor. Sanatçiya göre, kırsal kesimden kente gelenler kendilenne özgü bir dünya- da yaşıyorlar ve kentte olan bitenden ken- dilerini soyutluyorlar. Bu görü- şe katılan Çetin Köroğlu, 40 yıl önce seyircinin ilgisinm daha fazla olduğunu vurgulayarak, "BuUginalaoradadiiruyor.De- mek ki kültürtü insan $a>isı ço- ğalmıyor. Çünkü tiyatro, kül- türlü insana hitap eden bir şe> " dıyor. Yıldız Kenter de aynı ko- nuda, "Eskiden cumhurbaşka- nı her oyunumuza gdirdi. Bu bizeşevkverinti.Şimdi potitika- cüann yaşamında sanata >er yok. Fazİasıyla poütizeotdular" yorumunu yapıyor. Berekctli yağmurlara imiy var tzmir Devlet Tiyatrosu Mü- dürü önder Alkım, tiyatronun 40 yıl önce başlayan serüveni- nin başında "Yağmurcu" adlı bir oyuna yer verilmesınin an- lammı şu sözlerle anlatıyor "tnsanlık kültüründe vağ- mur, bereketin, üretimin ve ya- şanun devam edeceğmin göster- gesi olarak kabul edilir. Yağmur baslangıçör. toprağın canlan- nıası, bire bin alma beklentisi ve sonrasmda doğacak güneşin umuthı işaretidir. Bu nedenle, 1956-57sezonunda 'Yağmurcu' De acıhşuu yapan İzmir Devlet Tiyatrosu, 40. \ılını kuüadığı 1996-97 sezonunu. geçmişine bir saygıolarak, aynıojunla ka- patmaktadır. Yaşadığımız sü- reç, kültür ve sanatın bereketü yağmurlanna ne kadar çok ge- reksinimimtz olduğunu kamt- lamaktadır. Yaşamın aydmlık gûneşi, bizi karanlıktan anndj- recak yağmurlardan sonra do- ğabilir. lzmir Devlet Tiyatrosu bu inançla sürdûrdüğü yoku- luğunu nks 40yıfiar boyu sbter- le paylaşma kararhlığı için- dediıf Yaşamın ve yazuıın ayduıhğında Oktay Akbal FERİDUN ANfDAÇ 1930"lu yıllarda yazmak düşüncesini benimseyen, bundan kısa bir süre son- ra da kendisini "yazar adayı" olarak gö- ren Oktay AkbaTın altmış yıllık ya2an serüveni Cumhuriyet Türkiyesi'nin ta- nıklığını getirir. Bu, yazıya adanmış bir yazar ömrü- nün bütün güzelliklerini, sevinçlerini, hüzünlerini, acılannı da sunar bize. Öykü, roman, deneme, günce, anı ve çevırilerle kuşatılmış bir yazın evreni... Gün gün yazıîan, biriktirilen sözler... Çağma tanıklık etmek, çağmm aydın sorumluluğunu yerine getirmek bilin- ciyle sürekli yazmak... Onun önü alına- maz tutkusunun, yazm insanı olma bi- lincinin vazgeçilmez bir yanıdır. Aydınlanma düşüncesinin yaygınlık kazanmasında yazmın işlevini, okurya- zarla iletimde bunun etkinliğıni hıçbir zaman göz ardı etmeyen Akbal, sürek- li 'yeni'kalabilmeyi, 'gûncel'in, gün'ün, yaşanan 'an'ın nabzını tutabilmış ender yazarlanmızdandır. Sözünü ettiğimiz anlamın onun yazın evrenini bütünleyen yanı düzyazıya ge- firdıği boyut, dili kullanmadaki yetkin- ligidir. 0, kuşatıcı yazm evreninde öykü, ro- man, deneme, anı, günceyi "birbirini b€itünle>en bir yapuun parçalan" olarak görür Akbal'agöre,bunlann"hepsibir yazann 'anlatımrdır." Akbal'ın bütüncül bir yazın evreni vardır. Öyküleri, romanlan, denemele- a ri,günce veanılan vazmakjaşamakdu- şüncesı ekseninde biçimlenir. Bireyın dünyasına, toplumsal yapıdaki deği- şim/'dönüşüm süreçlerine hep bu tanık- lıklann penceresinden bakar. Yansıttığı insanlık durumu yaşamın/ yaşanılanla- nn izlerini getirir. Onun bu düşüncesinin uçlandığı yer yine yaşamdır... Bakışı, düşüncesi 'gün'e, 'an'a, 'yaşanılanlara' dönüktür. Bu bağlamda geçmiş bugün yann onun yazın coğrafyasının debisini oluşturur. Öykülerinde kentin yazısız belleğini yazıya dönüştürür. Insan-çevre ilişkisi, yaşamlan kent ortamı, gerçekliği dile getinlen birey, yansıtılan atmosfer bu dönüşme durumunun öznelendır. Arayış ve sürüklenişlerde. geçmiş za- manın ızlerinde, sokaklar, semtler, ev- r ktay Akbal'ın yazınsal kimliği, insancıl bakışı. yenilikçi, özgürlükçü, aydınlanmacı yanı, yazın ve kültür coğraryamızda çağdaşlaşmanın öncüleri arasında yer alacaktır. Onun yazıya adanmış ömrünün bize sunduğu birikime sahip çıkma bilinciyle, bu düzyazı ustamızın emeğine saygı, sevgi sunuyoruz. ler, eviçlerinde, insan ilişkilerinde ger- çekliği yansıtılan birey, onun insancıl bakışıyla, aynı zamanda yaşamın deği- şen yüzünü de gösterir bize. Akbal'ın biçem özgünlüğü Akbal'ın anlatı evreninin çağnşım- sallık yam, ben anlatımıyla geliştırdıği bıçemın özgünlüğunü sergiler. Özellik- le kısa öyküde bunu başat kılması çağ- daş düzyazı geleneğimiz için bir açılım- dır. Giderek deneme ve güncelennde de uç veren bu yan, onun üslupçu yazar kimliğini öne çıkanr. Akbal, bireyın özgürleşme sürecını. usun ve düşüncenın yaşamın her alanm- da etkın olabilme durumlannı dile ge- tirdiği denemelerinde aydınlanma dü- şüncesinden yana olan tavnnı sürekli kılmışhr. Güncel yazılannda anlamak. anlam- landırmak, değiştirmek bilincini yük- selten, çağdaş insan/aydın olma sorum- luluğunu duyumsatan bir yan vardır. Gerçekleri yazmak, anlatmak, göster- mek kaygısını hiçbir zaman elden bı- rakmaz. Recep BUginer'in yerinde saptama- sıyla. "Sadece ekmeklerin değil, hemen her şeyin bozulduğu, bozuunaya yüz rut- tuğu ülkemizde, Oktay Akbal da, kale- miyle elinde mala, sıva yapan bir yapı us- tası gibi, düzeitmeye çalışiyor bozuk gör- düklerinL" Aydınlanma düşüncesi onun yazın evreninde ışu- sürekli. Okurda bilinçli- lik an'lan yaratır. Düşünmeye yöneltir. Dünle bugünün bağını kurdurur, yanna dönük kaygılardan, düşüncelerden söz eder. Ele aldığı konu, işlediği sorun bu bo- yutlanışlarla yer eder onun yazın evre- ninde. Yazılannda, "düşüncede açık olmak, bir olguya, bir >apıta yan rurmadan bak- maya çaiışmak, sözü uzatmamak" onun yazmak eyleminin manifestosudur ade- ta. Birçok konuyu, sorunu bıkıp usan- madan ele alır, yineler. "Yazar olarak bi- ze düşen yazmak, hep yazmaknr" dü- şüncesi onun yazma/yaşama ilkesidir. Yaşanan sıyasal, toplumsal olaylara de- ğinişi, bun'ara bakışı ve yorumu hep bu bütünsellik içindedir. Taksim Sahnesi 'nde Saygı Gecesi 'Aydınlamanın Işığında Sanat tnsanlanmız' adlı Saygı Gecesi'nin beşincisi bu aksam saat 20.00'de Taksim Sahnesi'nde Oktay Akbal için gerçekleştiriliyor. Gecenin senaryosunu Piraye Şengel yazdı. Yönetmenliğini Serpil Tamur'un yaptığı gecede rol alan sanatçılar ise Deniz Gökçer, Seda Yıldız, Serap Eyüpoğlu, Özlem Güveli, Mehlika Kaptanlar ve Cevdet Ancılar. Oktay Akbal'a Saygı Gecesi'ne tlhan Selçuk, Ali Sirmen, Doğan Hızlan ve Demirtaş Ceyhun konuk konuşmacı olarak katılacaklar. EBB, Euro Barter Business'in sponsorluğunda, İDE Eğitim ve Organizasyon ile TOBAV (Devlet Tiyatrolan Opera ve Balesi Çalışanlan Vakfi) taranndan hazırianan gecenin anısına hazırlanan armağan kitabın editörlüğünü ise Feridun Andaç yaptı. Davetiyeler, Taksim Sahnesi'nden, TOBAV'dan ve tDE'den sağlanabilir. Greenaway, resimlerini de Istanbul^a taşıdı Kültür Servisi-1 stanbul- lu sanatseverler, son yılla- nn en çetrefil yönetmenle- rinden Peter Greenaway'i Uluslararası tstanbul Film Festıvali'nde bugüne kadar gösterilen fılmleri sayesın- de tanıdılar. Türk sinema ızleyıcisinin karşısına ilk kez 1985 yılının festıval programında yer alan 'Res- samın KonrrarVThe Dra- ughtman'sContract' ile çi- kan sanatçı festivale bu yıl da 'Sayılarda Boğul- mak/Dnming by Num- bers' adlı fımıyle katıldı. Aynı zamanda ressam olan sanatçı fılmlennde bu yö- nünden de yararlanarak avangard sinema saflann- dan aynlıp sanat filmi izle- yicilerinin gözdelennden bin oldu. tstanbul Film Festivali bu yıl Greenavvay için verimli geçtı. Festıval kapsamında 'Onur Ödü- lü'kazanan Greenavvay bu yıl Türk sanatsevere res- sam yanını ve kolaj mera- kmı da dolaysız olarak gös- terebildi. 13 nisan tarihine . kadar Maya Beyoglu Plas- tik Sanatlar Merkezi'nde düzenlenen 'RrterGreena- way Resim Sergisi'nde top- lam 54 parça resım, çizım ve kolaj sergilendı. Sergi sanatçının filmlennı tasar- larken oluşrurduğu ön ha- zırlık aşamasında yaptığı çalışmalardan oluşuyordu. Ankara Müzik FestivaUnde Bilkent Senfoni • Kültür Servisi-30 martta görkemlı açılış konserıyle başlayan 14. Uluslararası Ankara Müzik Festivali, yann Bilkent Senfoni Orkestrası'nın konsenyle ilk bölümünü tamamlamış oluyor. 30 nısanda ikincı bölümü başlayacak olan festıval 15 mayısta sona erecek. tlk yannın bu son etkinliği, şef Vitali Katayev yönetimindekı Bilkent Senfoni Orkestrası konsenyle gerçekleştirilecek. Yann saat 20.30'da MEB Şûra ' Salonu'nda mûzikseverlerle buluşacak olan Bilkent Senfoni Orkestrası. fakültenin öğretım kadrosunda yer alan çeşıtlı ülkelerden sanatçılar ile çahşmalarını akademik düzeyde sürdüren Türk ve yabancı sanatçılardan oluşuyor. Efkan Şeşen konseri •Kültür Servisi - Efkan Şeşen ve arkadaşlan, 15 nisan salı günü saat 20.00'de Muammer Karaca Tiyatrosu'nda bır konser verecekler. Orkestra'da Özgür Kankaynar (elektro ve akustık gıtar), Gökhan Ozcan (akusrık davul), Anıl Çıfter (bas gitar), Cumhur Yıldmm (bağlama), Didar ve Ayhan (vokal), Cebrail Kalın'ın (ney) yer aldığı konserde. aynca mısafir sanatçılar da yer alacaklar. Kleopatra'nın Burmı' Yapı Radyo'da • KüHür Servisi - "Kleopatra'nın bumu eğer bıraz daha küçük olsa ıdi dünyanın bütün çehresi değişirdi." Pascal'ın bu ünlü sözünden yola çıkarak Erhan Altunay tarafindan hazırlanan ve her cumartesi saat 22.00-23.00 saatleri arasında FM 102.2 Yapı Radyo'da yayımlanan programda, günümüze kadar evrimleşen insan düşüncesinin tarih içındekı yolculuğu, mıtoloji ve inançlar ele alınıyor. Bu hafta, bahar ve bahar kültlennin ele almdığı programda, klasik metınler, $ıırler, yorumlar ve bahar üzerine müzik parçalan yer alıyor. 'Anadolu Kültürü ve Mitolojisi', "Ortadoğu Mıtolojisi', 'Yunan Mitolojisi', 'Roma Mitolojisi', 'Bizans'. 'Kelt Mitolojisı", 'Kuzey Mitolojisi'. "Ortaçağ tnançlan: Şövaryeler, Kutsal Kap. Corpus Hermıticum' aynca, 'Atlantıs Efsaneleri', 'tstanbul Efsanelen", 'Kutsal Yolculuklar' ve "Taş Kültlen' gibi özel konularda yoğunlaşılan programın müzik ıçenğıni ise: Ortaçağ ve Rönesans müzıği, Barok Müzik, Caz oluşturuyor. ArtizJer Kahvesi' • Kültür Servisi - Türk filmlerinın unutulmaz görüntülennden ilk aklınıza kımler gelır? En çok kimleri sevmiş, sıcakhk duymuşuzdur? Filmlerin başoyunculan elbette bıraz uzakta, bıraz enşılmezdir. Oysa karakter oyıınculan arkadaşımız, ağabeyimiz, ablamız gibidır. Bu kişiler bazen Sami Hazinses. bazen Münır Özkul, bazen de Behçet Nacar olarak karşımıza çıkar. Yeşilçam filmlerinin unutulmaz karakter oyuncuları şimdi 'Artizler Kahvesi'nde buluştu. Mesut Kara'nın röportajlanndan oluşan kitap (Parantez Yaymları), karakter oyunculannın kendi ağızlanndan yaşam öykülennı, sinema dünyasındakı maceralarını yansıtı>or.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle