06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MART1997 PAZABTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI IJretmemenin ftedefl ağırolır' • İSTAı>BUL(AA)-îmalat sektörü, ıçınde bulunduğu yoğun rekabet şartlan ve yapısaJ sorunlara karşın geçen yıl lcurulan 71 bın 790 şırket ve fîrma içınde yüzde 24.3 1 'lik oranla sektörler arasında ikınci sırada yer alırken ûretime yaünm yapmanın ilgi görmeye devam ettigini de ortaya koydu. îstanbul Sanayi Odası (tSO) Başkanı Hüsamettin Kavi, ginşimcilerin hizmet sektörû ve ticari faaliyetlere olan ilgisimn son yıllarda daha yüksek olduğunu kaydetti. Kavı, "Türkiye'de imalat sanayiinin sağladığı verim ile bizim rakibimiz olan dığer enstrûmanlann sağladıği verime karşılık, rekabet gücümüz ortada. Onlann hepsi bir gün bıter. Biz o gün eger varsak, Türkiye'nin yola devam edecek olan gücü de var demektir. Eğer bu insanlar bu uğraşıya devam etmez de bu faaliyet bir gün kendi kendinı tasfıye ederse Türkıye bunun bedeliru çok ağır öder" dedı. Teşirik belgesi kaMınbyop • ANKARA (AA) - Yeni teşvik sistemi çerçevesinde, Türkiye'nin yatınm teşvik önceliklerinin belirlenmesi amacıyla Türkiye'nin aynntıh bir "ekonomik coğrafya haritası" çıkanlıyor. Mart aymda açıldanması beklenen yeni teş\ ik sistemi uyannca, belirii bölgeler ve bu bölgelere yönelik sektörler bazında spesifık teşvilder verilecek. Bu sistemde, teşvik belgesı uygulaması aşamalı olarak kaldınlırken girişımcıler, gereklı şartlan taşımalan durumunda, belgeye gerek olmadan teşvik alabilecekJer. Yatınmlarda en önemli maliyetlerin başında gelen arsa maliyetınin azaltılması ve yatınmcıya, istediği yerden uygun arsalar bulabilmesi açısından tüm Hazine arazilerinin, yatınm yapanlara kiralama yoluyla tahsisi imkânı getirilecek. Aylık ücretlerine tatilleri de katan okul servisleri velilere fatura vermekten de kaçınıyor Mîlyarlar 'servis'lerde kabyor Senis sektörüne yapüklan ödemeler veiileri bunaltıyor. SEDAOĞUZ Özellikle büyük kentler- deki veliler için "vazgeçil- mez" olan okul servislerin- de sömestr, ba>Tam tatille- rinde ücret ahnması, KDV için ek ücret talep edilmesi gibi uygulamalar tepkilere yol açıyor. Her öğretim yılında bin- lerce öğrenciyi taşıyan okuJ servisi sektöründemilyarla- nn kayıtdışı kaldığına dik- kat çekiliyor. Türkiye Esnaf ve Sanat- kârlan Konfederasyonu'nun karan olarak yıllardır sö- mestr tatili, milli ve dini bayram tatillerinde aylık üc- retlerin tam olarak alınma- sından bunalan veliler, 27 o- cak - 17 şubat tarihleri ara- sındaki sömestr ve Ramazan Bayrarru tatilinin sonuna ek- lenen üç işgünlük idari izin için de ödeme yapmış olma- lanna isyan ediyor. Geçen sömestr ve bayram tatillerinin yasal olarak aylık ücretlere dahil edildiğıni be- lırten Îstanbul Servis Araç- lan Odası Başkan Yardımcı- M Ta>'lan Nebioğlu, "Fazla- dan aldığımız sadece üç giin- lük ücret var. Bu da bizden değU, Milli Eğitim Bakanb- ğı'nın tatil politikasından Arıkan. 'Kayıtdışılık olağanüstü' Okul servisleri sektöründeki kayıtdışılığın olağanüstü boyutlarda olduğunu kaydeden îstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İŞMMMO) Başkanı Yahya Ankan. araç sahiplerinin çoğunlukla şirketlere bağlı olarak çahşması nedeniyle vergilendirmenin götûrü usulde değil, gerçek usulde yapıldığını ve fatura düzenlenmesi gerektiğini belirtti. Yahya Ankan, konuyla ilgili şu açıklamalan yaptı: "Servis şirkederi Kurumlar Vergisi'ne tabidir ve eide ettikleri kazanç üzerinden vergi ödemek zorundadıriar. Bu sektörde müthiş bir ka\ ıtdışıhk var. Servis ücretlerine KDV dahil oLmasına rağmen. fatura verilmiyor. Veliler çocuklan mağdur olmasın diye tepki gösteremiyor. Okul servisleri olsa oba taşıt verpsi ödfiyoriar." kaynakJanıyor. Ramazan Bayramı'ndai) sonra üç iş- günlük idari izin verilmesey- di böyle bir proMem de çık- mayacaktT dedı. 'Manüğı önemli Hizmet vermedikleri dö- nemlerde ücret almalannın gerekçesini yılın 9 aymda faaliyet gösterip 12 ay için vergi ödemelerine bağlayan Taylan Nebioğlu, taşıma yapmadan ücret istenmesi- nin mantığı sorusuna ise u Her şeye mantık çerçeve- sinde bakarsak,bu işin altm- dan kalkamayız" yanıtını verdi. Üyelerinin çoğunluğu araç sahibi şoförlerden olu- şan Îstanbul Servis Araçlan Odası'nın Başkan Yardım- cısı Nebioğlu, velilerden is- tenen servis ücretlerine KDV'nin dahil olmasına karşın, bazı servislerin fatu- ra için yüzde 15 oranmda ek ücret talep etmeleri konu- sunda şunlan söyledi: "Üyekrimizin taşıma iic- retieriniservis şirketieri top- luyor. 40 gün sonra servis sa- Otelcilerle sigortacılar karşı karşıya • Otel müşterilerinin zorunlu sigorta kapsamına ahnması amacıyla hazırlanan Turizm Yatınm ve lşletmeleri Yönetmeliği'nde yapılacak değişiklik için hazırlanan taslak, otelcilerle sigortacılan karşı karşıya getirdi. TÜRTOB Başkanı Ali Gûreli, kendi sigorta şirketlerini kurabileceklerini belirtti. HAYRİYE MENGÜÇ Turizm Yatınm ve lşletmeleri Yönet- meliği'nde yapılacak değişiklik için ha- zırlanan taslakla otel müşterilerinin zo- runlu sigorta kapsamına alınmak isten- mesi, otel sahıpleriyle sigortacılar ara- sında tartışma yarattı. Türkiye Otelciler Birliği (TÜRTOB) ıle Turistik Otelciler ve Işletmeciler Birlığı (TUROB) Başka- nı Ali Güreti, yeni turizm sezonuna ka- dar kesinleşmesi beklenen taslakta yer alan otel müşterilerinin sigortalanması- nın zorunlu hale getirilmesinin, otel iş- letmecilerine. dolayısıyla da turistlereek maliyet getireceğini belirtti. Aynı zamanda The Marmara Oteli Yönetim Kurulu üyesi de olan Güreli, The Marmara Cafe'de meydana gelen bombalama olayını ömek göstererek si- gorta şirketlennin meydana gelen zara- n ödemediğinden yakındı. Otelin olay nedeniyle yaklaşık 2.5 miryar liralık za- ran olduğunu belirten Güreli, söz konu- su değişıklığin gerçekleşmesi durumun- da. "Kendi sigorta şirketimizi kuranz" dedi. TÜRTOB Başkan Yardımcısı ve Harem Oteli sahibi Timur Bayındır ise diğer ülkelerde müşteri sigortasının iste- ğe bağlı olduğuna dikkat çekerek otelle- re bu kadar yüklenmenin bir anlamı ol- madığını söyledi. Bu arada taslak hazır- lıklan öncesinde Turizm Bakanlığı'nın sektör yetkilileriyle yaptığı toplantıya katılan Şark Sigorta yetkilisi Mahniut Saracoğta, söz konusu uygulamanın ka- nuni değil, idari bir zorunluluk olduğu- nu söyledi. Zorunlu turist sigortası poli- çesinin çift fonksiyonlu birpolice olaca- ğuıı, turisti ve turistik işletmeyi teminat altınaalacağını belirten Saraçoğlu, 1995 yılında çıkan Tüketiciyi Koruma Kanu- nu'na göre de otel müşterilerinin sigor- talanmasının gerekli olduğunu ifade et- ti. Sigorta sektörünûn olayı pazann ge- nişlemesi olarak görmedığinı de belırten Saraçoğlu. -Bizirrı içinönemliolan,sigor- ta bfliııciııin yerleşınesidir'' dedı. hibine ödeme yaparken KDV'sini ve komisyonlannı kesiyoriar. Bu yolla ücretin yüzde 40'ı tur şirketlerinde kalryor. Eğer şirketler veli- lerden fatura karşüığmda KDV ücretini talep ediyor- larsa iki kere KDV tahsü et- miş olurlar ki bu sahtekâr- lıktir." 'Pöütik taviz veriliyor' Servis şirketlerini temsil eden eski Îstanbul Toplu Ta- şımacılar Birliği Başkanı Ersoy Erol ise servislerin ça- lışmadıklan dönemler için ücret almalannı "yanlış ve manüksH" bularak söz ko- nusu uygulamayı hükümet- ler tarafindan esnaf odalan- na verilen politik taviz ola- rak değerlendirdi. 12 ay ça- lışmadıklan gerekçesiyle ekstra ücret talep edileme- yeceğine işaret eden Ersoy Erol, şöyle konuştu: "Servislerin yaz-kış çaüş- ma imkânlan var. Bu işten o kadar i>i para kazanılıyor ki yazın çalışma ihtiyacı tıisse- dilmiyor. Alacağına şahin, vereceğinekarga olmak yan- lış. En son 3 günlük idari izi- ni bile ücrete dahil edenler, acaba 1 günlük ücreti velile- re bağışiarlar mı?" Velilerden istenen ücret- lere KDV'nin dahil edildiği- ni ve herhangi bir sebeple başka ücret alınamayacağını kaydeden Ersoy Erol "Bu çarpık yapının düzeltilmesi gerekir. Fatura kesilmiyorsa, KDV'yi ücretten düşsünler'' diye konuştu. Servis ücretleri Kılometre 0-3 0-5 0-10 0-15 0-20 -20 km'nin her bir km içir ilave yapılıyor. Fiat 2.650.000 3.120.000 4.235.000 5.350.000 6.350.000 üzerindeki ı 65 bin lira DÜNYA EKONOMtStNE BAKIŞ/ ERGİN Y1LDIZOĞLU LONDRA Fransa'da Taşizme ve Küreselleşmeye Karşı Omuz Omuza' Fransa'da faşizme, ırk- çılığa ve küreselleşmeye karşı mücadele birlikte yükseliyor. Fransa'da bu sürecin adı 'yeni sosyal çatışmalar.' Belki bu çatış- malar 1980'lerden bu yana yaşanan süreç içinde yeni. Ancak dikkatle bakıldığın- da yuzyıhmızın ilk yarısın- daki mücadelelere olduk- çabenziyor. Diğer taraftan bu 'yeni sosyal çatışmalar' hem günümüzde yaşanan koşullara ilişkin hem de hafızaların tazelenmesi açısından çok değerii dersler içeriyor. 'Kafalann löpenleştirilmesi- ne' karşı Fransa'da yeni göçmen- lik yasasına karşı başlatı- lan mücadele, giderek bu yasanın ortaya çıkmasının ideolojik ortamını hazırla- yan ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını hedef alarak yeni ve daha kapsamlı bir mücadeleye dönüşüyor. Irkçılığı ve yabancı düş- manlığı politikasını savu- narak güçlenen faşist eği- limli 'Ulusal Cephe' (UC) ve onun lideri Le Pen'e atıfla mücadelenin yeni sloganı: "Kafalann löpen- leştirilmesine karşı müca- dele!" Geçen sene Le Pen'in. "Irklar arasında fark vardır" ifadesi, bu se- ne de Vitrolles belediye se- çimlerini kazanan UC ada- yı Cahterine Megret'in bir Alman gazetesinde yayım- lanan, "GerçekbirFransız, Fransız olmayı damahann- dakikandan dolayı haked- er" sözleri ve buna rağmen UC'nin gittikçe artan etki- si, faşizme karşı mücade- lenin aciliyet kazanmasına yol açtı. Bu yüzden 22 şubatta Paris'te, ırkçı göçmenlik yasasına karşı yapılan 150 bin kişilik büyük protesto yürüyüşü, 25 şubatta, "Geçit yok", "Polis her yerde adalet nerede?" sloganlanyla meclis önün- de toplanan 100 bin kişi düne kadar kararsız kalan ve geçmişte de bu karar- sızlığı ve prensipsizliği yü- zünden UC'nin değirmeni- ne oldukça fazla su taşı- mış olan Sosyalist Parti'yi de (SP) tutum almaya zor- ladı. SP, 1981'deiktidaragel- meden önce göçmen işçi- lere oy hakkı vereceğini söylemişti. Seçimlerden sonra bu sözünü unuttu. Daha sonra Başbakan Pi- erre Mauroy. Citroen grevlerini, bunlan 'Islamcı grevler' diyerek ırkçı birte- melde tecrit etmeye çalış- mıştı. Bir başka SP'li Ba- kan Fabius, UC'nin göç- menlere yönelik propa- gandası için, "Önemli bir sorunu gündeme getirdi"' diyerek UC'ye meşruiyet kazandırmıştı. Son ırkçı göçmenlik yasası çıkarken SP meclise 'gelemedi'. 25 şubatta ise mecliste başka bir Fabius vardı: "Göç- menler Fransa'nın birinci sorunu değildir"... "Dün Pasqua, bugün Debre! Daha ne bekliyorsunuz? Le Pen yasası mı?" ve "Göçmenlerden konuş- tukça, işsizlik unutuluyor" (Le Monde 27/2/97). SP'nin genel söylemi de değişmeye başladı; artık SP, insan haklanna ilişkin prensiplerden, ırkçılığa karşı mücadeleden, "Fransızlara, göçmen işçi- lerle işsizlik arasında bir ilişki olmadığını; işsizliğin krizden kaynaklandığını" anlatmak gereğinden bah- sediyor. Gerçekten de ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının geçen on yıl içinde bu ka- dar yükselmesinin arka- sında, Fransa'da ekono- mik kriz, küreselleşmenin Fransız sermayesi üzerin- deki basıncı ve her ikisine, küreselleşme süreci içinde uyum sağlamak için uygu- lanmaya çalışılan neo-libe- ral potrtikalar var. Bu poli- tikalar uygulandıkça işsiz- liği ve yoksulluğu dayanıl- maz derecelerde arttırdılar. Fransa hükümetinin Av- njpa Para Biriiği'ne girme sürecinde Maastricht Ant- laşması'nın koşullanna ve uluslararası para piyasala- nnın isteklerine uyma ça- bası da hem ekonomik kri- zi hem de işsizliğin artma- sı eğilimini daha da şiddet- lendirdi. Bu süreç içinde özellik- le UC'nin çabalanyla; an- cak, sosyalistler dahil tüm merkez partilerinin UC Fransa'daki yeni sosyal çatışmalar geçmişe ilişkin önemli dersler içeriyor. propagandalanna diren- mun temel nedeni. Şimdi düne kadar bu grupların memesi, zaman içinde Fransız halkının gözünde, göçmen işçilerin işçilik sı- fatının unutulmaya ve et- nik kökenlerinin öne çık- maya başlamasına yol aç- tı. Böylece, işçi sınıfının bir kesimi, işsizlik karşısında, küreselleşme ve neo-libe- ralizm yerine, işçi sınıfının diğer kesimini suçlamaya, kriz derinleştikçe de bu, UC oylanna dönüşmeye; 'kafalar löpenleşmeye' başladı. 'Yeni sosyal çatışmalar 3 Küreselleşmenin etkile- rine ve neo-liberal politika- lara karşı, 1995 yılı sonun- daki gösterilerle başlayan mücadele, bugün, ırkçılığa ve faşizme karşı çok etkin bir platform oluşturmaya başladı. Bu mücadele tüm işçilerin ve memurlann mücadelesini, toplumun diğer kesimlerinin yine krizden ve küreselleşme- den kaynaklanan hoşnut- suzluklarıyla birleştiriyor; ırk, cins, din, milliyet gö- zetmeden bir dayanışma ruhu oluşturuyor. Bu yeni mücadelelerin en önemli özelliklerinden biri, 1970 ve 1980'lerde iş- çi hareketini kontrol eden sendika ve partı bürokrat- larının etkilerinin kınlmış ol- ması. SP ve FKP gibi refor- mist partilerin siyasi iflası, sendikalaşma oranının yüzde 10 gibi bir düzeye gerilemiş olması bu duru- artık, tabandan, hareketin içinden gelen 'Işsizlikle Mücadele' (AC) gibi yeni inisiyatiflerle 'ügue Com- muniste Revolutionnaires' ve özellikle de senelerdir bıkmadan usanmadan ve diğer gruplann kendilerini 'işçici' ya da 'fabrikaya saplanıp kalma' suçlama- lanna aldırmadan işçi ha- reketi içinde çalışan 'Lutte Ouvrier' gibi sosya- list/Troçkist gruplann etki- si artıyor (Le Monde 26/2/97). Bu gelişme, şirketlerin, bir etki sahibi olacağına inanmayan personel yöne- timi (PY) bölümlerini hazır- lıksız yakalamış. Şimdi, "Bütün yaşadıklanmdan sonra" diyor Kuzey Fran- sa'daki şirketlerin birinin PY müdürü, G.Christop- he "içinden geçtiğimiz dö- nem ve bunlann müdaha- le tarzı, gelişmelerine bü- yük olanak sağlıyor" (Le Monde age). Paris Üniver- sitesi Şirket ve Personel Araştırmaları Bölü- mü'nden Gerard Donna- dieu'ye göre LO'nun ba- şansının nedeni, "1920'H yıllardaki çalışma tarzını uyguluyor olması: Bir ta- raftan, ulusal konular üze- rine genel siyasi propa- ganda, diğer taraftan fab- rika düzeyinde haksızlıkla- ra karşı mücadele".. ve iş idaresi uzmanı Donnadieu devam ediyor: "örneğin, LO'nun bildi- nlerini alın, gayet iyi ve akıllıca hazırlanmış, sağ- duyulu ve kendine güven- li yazılar... Ben bile büyük bir ilgiyle okuyorum. LO'yu desteklemeyen iş- çiler bile bildirileri merakla bekliyohar ve ilgiyle oku- yortar." Bir başka PY mü- dürü G. Frederic ise "Bunlann (LO) lekesiz bir dürüstlükleri var. Işçilere karşı tümü ile şeffafdavra- nıyorlar, hiçbir şey sakla- mıyoriar. İş, sendikal hak- lan savunmaya gelince, geleneksel sendikacılar- dan kat kat etkinler... Sen- dikacılar, sendika faaliyeti için izin aldıklannda balığa veya evegidiyortar, LO her zaman işyerinde!" diyor hayranlığını gizlemeden. Diğer taraftan, 1980'ler- de mücadeleye katılma- yan yeni teknolojilerin işçi- leri, yönetici kesimin alt ka- demeleri; Credit Foncier isimli bankanın işgali ve müdürünün rehin âlınması ömeğindeki gibi mücade- lelere katılıyoriar. Kamyon- cular gibi üretimi değil de dağıtımı kontrol eden ke- simlerin de küreselleşme- ye tutum almaya başladı- ğı görülüyor. Sosyalist gruplann ulusal konular üzerine yaptığı açıklama- lar ve öneriler, ırkçılığın et- kilerini aşarak tüm çalışan- lar ve orta sınıflar arasında, tabanda ve eylemde genel bir bağ oluşmasına yar- dımcı oluyor. Özetle, Fransa'daki ge- lişmeler sanırım iki şeyi gösterdi: Birincisi, kitle ini- siyatifinden ve halkın ya- ratıcılığından hiç umut kesmemek lazım. Ikincisi, zaman 1970 ve 1980'lere göre belki değişti, ama da- ha geniş bir hafızası olan- lar, yaşanmakta olanlan ta- nıyacaklardjr: Kapitalizm öyle zanne- dildiği kadar değişmemiş 1920'lerden bu yana. Yine faşizm gündemde ve yine faşizme karşı, 'klasik' ça- lışma tarzı en etkin olanı. Belki bunlara eklenmesi gereken bir üçüncü ders de sınıf mücadelesini sa- dece sarmayeye karşı bir eylemle sınırlamamak, bu- nun genel bir dünya görü- şü ve her türiü haksızlığa karşı mücadele olduğunu unutmamak olabilir... A n t e n l e r i n i Artık yurtıçı pıyasaları ızleyebılmek ıçın b • İMKB Hisse Senedi Piyasası Her hisse senedinin 28 adet fiyat bilgisi.TL ve $ bazında grafikleri. z i B D P ' y e TV a n t e n ı v e b ı l g ı s a y a r y e t e r l ı B D P s ı z l e ç e v ı r ı n Artık • 15 en yaygın gösterge ıle teknik analiz.'Hareketli ortalamalardan Fibonnacci' lere trend çizgılerine kadar uzanan göstergeier. • İMKB sirketterinin mali tablo ve bazı finansal oranları Üç, altı, onikişer, aylık tablolar, sirket bilgileri • İMKB Tahvil-Repo Piyasası • Bankalararası Döviz ve Faiz Piyasası • Serbest Piyasa Döviz ve AJtın Piyasası • BDP Haber Ajansı kaynaklı haberler. •Gelismis haber tarama özellikleri var Ustefik tum btı bılgııerı en uyg^n ortam ve malıyetîe elde etmenız mumkün Daha aynnoiı bıigı ve BDPLINE 1 ! yaJondan tanımak ç n btzı araym BDPrun üstûn ûrûnlefı ve teknik hızmet guvencesıyte bir kez daha tarvjın r ıçın BDPLINE ı hazırladı. • Excel ve DDE aktarımı • Metastock'a veri aktarımı, • Otomatik sıralama, döngü, alarm, • Hisse senetlerine ait tüm fiyat bilgilerinin toplandığı ve son 10 isJemin görûntû- lendiği ayrıntı pencereieri • Anlık Portföy izleme (Accountvvatch) • Anlık Zaman-Satıs (Time & Sales) tabloları • Islemlerinizi hızia gerçekles- tirmenızi sağlayan sûrûkle- bırak (drag & drap) özelliği • Ve VVindovvs ortamının ge- tirdiği dığer birçok kullanım kolaylığı ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Devletin Çözülüşü Devletin "ne olacağı" kuramsal düzeyde tartışıla- dursun, Türkiye'de devlet, giderek çözülüyor ve bu durum ekonomiye zarar veriyor. Cumhurbaşkanı, laiklik karşıtı gelişmelere karşı savaşım veriyor; ancak, dinin siyasete araç edilme- si "günahtır" diyebiliyor. Bu çelişki doğal sayılmalı, çünkü Cumhuriyet'e verdiği özel demeçte, devletin, "kanunlan uygulayamadığının" altını çiziyor. Yasa- lan uygulayamamak ise çözülmenin en açık kanıtı sayılmafıdır. Başbakan, başka bir dünyada yaşıyormuşçasına, "nerelere cami ve külliye yapılacağına bizzat" karar veriyor. Hükümet, böylelikle, yalnız bugünü kurtar- maklayetinmiyor, toplumun geleceğini düşündüğü- nü "camiyatınmlanyla" kanıtlıyor. Devletin variık nedeni, yasalar karşısında yurttaş- lannı "eşit" tutacağı kuralıdır. Yasalan uygulayama- yınca, özeilikle suçlu-suçsuz aynmında eşitlikten uzaklaşılıyor. Yüzlercesi içinde bir ömek yeterti ola- caktır; bir güvenlik bihminin başındaki kişi, DGM ta- rafindan hakkfnda tutuklama karan bulunmasına kar- şın, yakalanmıyor Suçluyu yakalamayan devlet ne yapar? Kaçınıl- maz olarak, yakalayamadığı "suçluların eline ge- çer", kendisi suç işlemeye başlar. Toplumun en "fe- miz" kesimlerini, çocuklannı ve gençlerini suçlar; iş- kenceden geçirir. Bu da yetmez, kendisine karşı çı- kanlan "/ceno'/bu/c/L/öt/''suçlarlacezalandınr. Her gün örnekleriyle yaşandığı gibi öyle de oluyor. • • • Ekonomi-dışı çözülme ömekleri çoğaltılabilir; ge- rekmiyor. Ekonomi yönetiminde iki çok zararlı özellik ege- mendir; bunlardan birincisi ancak "talan" olarak ad- landınlabilir; ikıncisi de ekonomiye ilişkin açıklama- lardakı tutarsızlıklardır. Hükümet, Merkez Bankası'nın, yasal olarak bilan- çonun genel kurula sunulacağı Nisan 1997'de ger- çekleşecek olan 138 trilyon TL'lik kânna daha şim- diden el koymuş bulunuyor. Bütçeye yeterii gelirieri vergilerte sağlayamayan ve Merkez Bankası kay- naklannı yasal olarak yararlanma sınınna dek kullan- mış olan hükümet, para sıkıntısından bu el koyma yöntemiyle şimdilik kurtulmuş görünüyor. Yasal açıdan bu birtalandır. Talanın olduğu yerde ekonomik özgürlük olamaz. Tutarsız açıklamalar ya da sayısal gösterge sap- tırmalanyla çok karşılaşılıyor. Örneğin bir ekonomi- nin en önemli ve yaygın bir biçimde kullanılan "ba- şan göstergesi" sayılan yıllık "büyüme oram" konu- sundaki yürekler acısı "açıklamalara" bakınız. Baş- bakan, ekonominin yıllık büyüme oranının 1997'de, yüzde 14 gibi, dünyada yalnızca kimi yıllar Çin'de ulaşılabilen bir düzeyde çıkacağından söz ediyon kendisiyle "çok uyumlu" çalıştığını sabah-akşam açıklayan yardımcısı, bu oranı "yanyanya azaltarak" yüzde yedi yıllık büyüme oranı veriyor; kargaşa bu- nunla da bitmiyor, Devlet Planlama Teşkilatı hükü- met edenlerin bu oranlannı, yıllık programa göre "dü- zeltiyor" ve 1996 Ekimi'nde yayımlanmış olan 1997'de büyüme oranını, yüzde dört olarak, yeniden "açıklıyor". Kısaca, işlemeyen devlet yapısı sonuçta, öbür bü- yük olumsuzluklanna ek olarak, ekonomiye ilişkin yorum yapılmasını da gerçekten çok güçleştiriyor. Bu tür "talanlarla" ve tutarsız, uyumsuz ve belir- siz açıklamalarla mı ekonomiye "yön verilecek", iç ve dış "sermaye kesimleri"n\n "güveni" kazanıla- cak, emekçilerin haklan korunacak, enflasyon düşe- cek ve de ekonomi "düzlüğe çıkacak?" Bu sorulann yanrtı yalnızca "acı bir gülmece" ola- bilir. • • • Bu çözülme noktasına nasıl mı gelindi? Çağdaşlaşma tarihimizde 3 martın özel bir yeri ve önemi var; 3 Mart 1924'te, aynı günde. şu üç büyük adım atılabilmişti: Hilafetin kaldıniması, Şer'iye ve Evkaf, yani bugünlerde çok tartışılan şeriat ve vakrf- laria ilgili bakanlığın kaldınlması ve Oğrenimin Birli- ği Yasası'nın TBMM'de onaylanmalan. Bu üç büyük adım "çağdaş ulus devlet olmanın ana dayanakla- n"dır. Türkiye, Ikinci Dünya Savaşı sonrasında, ülke- yı yönetenlerin, "şeriata şirin görünme yanşına gir- meleri" sonucu, bu üçlünün ikisi konusunda adım adım eskiye götürüldü. Öğrenim birliği, 1946 son- rasında giderek artan bir oranda bir yana bırakıldı, siyasetçiler dınsel eğitime aşın destek verdi; son ay- larda ekilen bu tohumlann meyveleri toplanıyor, şe- riatçılık topluma egmen kılınmak isteniyor. Geriye çok biçimsel bir "hilafet" konusu kalıyor. Devletin çö- zülüşü, her geçen gün toplumsal yapının ana daya- naklannın daha çok parçalanmasına neden oluyor. Prens Philippe başkanlık edecek Belçikalı işadanıları Türkiye'ye geliyor OZGUR ULUSOY BRÜKSEL - Türkiye'ye daha ilk yılında 20 milyar dolar dış ticaret açığına mal olan gümrük birliğinden sonra, Avrupa Birliği 'ndeki ihracatçı firmalann Türki- ye pazanna olan ilgisi art- maya devam ediyor. 1997 yılının ilk büyük ziyaretini Türkiye'ye düzenlemeye karar veren Belçika Dış Ti- caret Ofisi'nden işadamla- n ve bakanlardan oluşan 120 kişilik bir heyet, ihracat olanaklannı araştırmak üzere bu hafta sonu Türki- ye'ye geliyor. Türkiye'de hem resmi te- maslarda bulunacak hem de işadamlanyla görüşecek olan heyetteki firmalann yüzde 90'mın ihracatçı fir- malar olduğu belirtiliyor. Heyette Belçika'da enerji ve ulaşım alanında faaliyet gösteren firmalann yanı sı- ra Belçika'nın en büyük bankalanndan BBL ve te- lekomünikasyon alanında faaliyet gösteren Alcatel Bell de temsil ediliyor. Alcatel Bell'in bilindiği gibi Türkiye'de Teletaş'ın teknoloji üretimine son ve- rilmesinin sorumlusu oldu- ğu iddia ediliyor. Temaslanna 10 martta Ankara'da başlayacak olan Belçika Prensi Phiüppe başkanlığındaki heyet, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafindan kabul edildikten sonra, Başbakan Necmettin Erbakan. Dışış- leri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, ekonomiden sorumlu Dev- let Bakanı Uftık Söylemez, Devlet Bakanı Ayfer Yü- maz. Eneqi ve Tabii Kay- naklar Bakanı Recai Kutan ile de görüşecek. 12 Mart'ta îstanbul'a ge- lecek olan heyet, Belediye Başkaru Recep Tayyip Er- doğan'la görüştükten sonra Dış Ekonomik Ilişkiler Ku- rulu'nun (DEİK) düzenle- yeceği Türkiye-Belçika işa- damlan toplantısına katıla- cak Belçika Dış Ticaret Ofi- si'nin direktörü VVilly de Cook. heyette bankacılık- tan tanmsal sanayiye, ma- kine üretimine kadar bir di- zi sektörün yer aldığını ifa- de ederek, "Hem ticaret hem ortak yaünm alanlan araşünlacak" şeklinde ko- nuştu. Îstanbul'da işadamı Sakıp Sabancı ile de temas- larda bulunacağını kayde- den Cook, Prens Philip- pe'in, Belçikalı firmalann Îstanbul ve çevresindeki ya- tınmlannı ziyaret edeceği- ni de sözlerine ekledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle