06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 1997 PAZARTESİ 10 BtR KONU BÎR KONUK Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli ABD'nin bölgede yeni bir politika izleyeceğini vurguluyor 'ABD İran'la ilişkinizi desteküyor' SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Türkiye'de, Susurluk kazasının ardından ortaya çıkan devlet-aşiret-mafva üçgeni giderek çözülü- yor, karanlık ılişkiler bir bir ortaya çıkıyor. ama bu hükümete bir şey olmuyor. Sorumlular, kendileri- ne oy veren tepkili kalabalıkJann gözlerinın ıçıne baka baka. koltuğuna tutkalla yapışmışçasına olan biteni umursamaz görünüyor. Gelişmiş, demokra- tik bir ülkede bu tûr rezillikler ortaya dökülse hü- kümet çoktan istifa etmek zorunda kalırdı. Bizde- ki bu hastalık acaba bölgemizin havasından, suyun- dan mı kaynaklanıyor. dıye çevremize bir bakın- mak istedik. Kapı komşumuz Irak'ta neler oluyor- du? Orada da bir devlet-aşıret-mafya üçgeninin çok güçlü bağlarla birbırine bağlı olduğu söykniyor- du. Irak'la Türkiye arasındaki bu benzerlilden çok iyı bılen Sunyeli gazeteci HüsnüMahalB'yle, özel- likle Irak'ta. BM ambargosu kalktıktan sonra pet- rol akışınm yeniden başlamasıyla birlikte neler ol- duğunu, ilişkıleri aynntısıyla konuştuk. Yirmi yıldan fazla bir süre Türkiye'de yaşayan Hüsnü Mahalli'yle göriişmemiz şöyle gelişti: ^ ^ " ^ " Irak, petrolünü akıtmaya başladıktan sonra Irak'la ekonomik bir rahatlama oldu mu? Daha doğrusu halk arasında ekonomik birrahat- lama görülüyor mu? MAHALLİ - Yetkililerde bir rahatlama var. a- ma vatandaşta değil. Çünkü vatandaş. kısa vadede petrol satışının kendısine rahatlama getırmeyece- ğinı bıliyor. Dûnyanın neresinde bir dikta yöneti- mi \ arsa, bu yönetimler pastanın büyük bölümünü kendılerine ayınmak ısterler. Vatandaşa en son, o da gerekliyse bir şeylerverilir. Vatandaş, 25 yıldır ay- nı yönetım altında yaşadıfı için bunu bilıyor, ama hiçbırşey yapmıyor. Irak'takı durum or- ta vadede düzelmeyecektir. Çünkü Irak'taki altyapı tümüyle yok edilmiştir. Ekonomik yapı sıfır. Alabıldiğine bir çöküş var. Bütün bu çöküş. beraberinde toplumsal anlamda bir çöküşü getinyor. Irak halkını incelemeye alırsanız yüzde 60'ının ruh sağlığının ciddi olarak bozuk olduğunu görürsünüz. Körfez Savaşı 'nın burada ne gibi bir etkisi oldu? MAHALLİ - ABD, Körfez Savaşı'yla bir- likte müthiş bir zafer kazandı. Ortadoğu'da. özellikle Arap ülkelerinde halklar büyük bir umutsuzluk içinde. Geçmiş yıllarda bu ülkelerde bir ilericilik, bir devnmcılık hareketı vardı. Artık bunla- nn hiçbirisi yok. Hiç kimse bunlardan sözet- mediği gibi anlamıyor da. Çünkü yeni bir ku- şak yetişti. Bu kuşak da yoksulluk, umutsuz- luk kuşağı. Düşünün, yıllarca süren tran -1- rak savaşı. ardından da Körfez Savaşı ınsan- lann üzerindc ne etkiler yapar. ^ ^ ^ • H Irak'ta yönetim, Saddam Hüseyin'ûı mensup olduğu Tıkrit aşireti elinde, değü mi? MAHALLİ - Irak'ı Tıkritaşireti yönetiyor. Tik- rit ailesinde. Saddam'ın damatlannın kanadı olan Hüseyin Kâmil tarafi Saddam'dan daha güçlü. Tik- rit aşireti daha çok Hüseyin Kâmil tarafinı tutuyor. Hüseyin Kâmil ailesinin hâlâ orduda, istihbaratta birçok yandaşı var. Ülkeyi onlar yönetiyor. ••^•M Bu nasü oluyor?. MAHALLİ - Çünkü başka hiçbir aşıretın şansı yok. Burada önemli bir nokta da var. Yönetün ka- raborsayı, döviz karaborsasını da yönetiyor. Ömeğin. petrol akışı başladığmda ben Irak'tav- dım. Petroi akacak, dolar ucuzlayacak, söylentıle- ri çok yaygındı. O günlerde bir dolar 1.600 dinar- ken bir hafta ıçmde 700 dinara düştü. Petrolün bo- nı hattmdan pompalanmaya başlanmasmın hemen ertesi günü, 1.400 dinara firladı. O iki hafta içinde halkta ne kadar dolaT varsa toplandı. Yani onlarca milyon dolar böylece toplanmış oldu. ^m^mm Burada, Türkiye'de olanlann çok ben- zerlerinin Irak 'tayaşandığtnı anlatmak istiyorsu- nuzgalÜHL.. MAHALLİ- Tabii, yüzde yüz yakınlık var. Ora- da da devlet. aşiret. mafya ıç içeliği yaşamyor. ^•^••i Clinton,ABDBaşkanlığı'nayenidense- çilmesiyle bölgede ne gibi gelişmeler olabiür? MAHALLİ - ABD'nin bölgede yeni bir politi- ka izleyecegi görülü- yor. Bu yeni politikada da şu, net olarak ortaya konulacaktır. ABD, ya Irak'la tran'a karşı, ya İran'la lrak'a karşı, ya da iki- siyle birlikte başka bir güce karşı bir oluşum geliştirmek zorunda- dır. ABD, son bir aydır hem Irak hem lran yö- netimine göz kırpıyor. ABD'nin, Türkiye'nin İran'la ilişkilerine kız- dığı, karşı çıktıği gö- rüşlerine de hiç katıl- mıyorum. Tam tersıne, ABD. Türkiye'nin iran'la ılişkılerinı destekliyor. Böyle bir dıyalog ken- disi için yararlıdır. M M M * Neden? MAHALLİ-Çûnkü sonuçta iran'la bir bağ- lantısmın olması onun için çok önemlidır. Gerçı buna ihtiyacı yok. Ken- disi bunu dırekt olarak yapıyor. Ama Refah iktida- nyla birlikte Türkive'nm de ABD'nin hesaplanna girdirilmesi çok önemlidir. Refah yönetiminın ABD tarafından bemmsen- diğinde bir hükümet beş dakika bile ayakta kalamaz. Ben Türki- ye'deki bu haberleri Arap kamuoyuna geçti- ğim zaman onlar bile şaşınyor. Kendi ülkele- rinde demokrasi olma- masına rağmen, bu hü- kümet hâlâ işbaşında nasıl kalabiliyor, diyor- lar. Bölgede sıcak gelış- melerin yakın bir gele- cekte gelişeceğine ina- nıyorum. Clinton'ın Kıbns sorununu beş ay içinde çözme vaadini de ilgiyle izliyorum. Türkiye'nin Kafkas- lar'daki rolü, Azerbay- can-Ermenistan mese- lesinin ısınacağını tah- min ediyorum. Bütün bunlan üst üs- te getirdiğinizde Türki- ye'nin bu önümüzdeki dönem için ABD açı- sından daha da önem kazanacağını düşünü- yorum. Refah da so- nuçtabir siyasi partidir. Türkiye gibi bir ülkede hükümet olmanın hem iç- te hem de dışta bir bedeli vardır. Nitekim bugün Re- fah ıç politikada eskı söylemlerinin hepsini terk et- miş durumda. Tam tersini yapıyor. Dış politikaya baktığımızda da Israirie ilişkiler yebilirsiniz. Bu sizın hakkınız. Ama Ortadoğu'yu ihmal edemezsiniz. Ortadoğu'da sıcak bir hava mutlaka Türkiye'yi ısıtır. Sonuçta Ortadoğu'daki bütün hesaplaruı Türki- ye'nin ekseninde olduğuna inanıyorum. Bunun bi- lincinde olmazsanız hiçbir sorununuz çözülmez. Belki burada çok aşm gelebilecek bir düşünce- yi açığa vuracağım, ama belkı de Batı ve ABD bundan sonra Türkıye'yi olması gereken yöne doğ- ru itiyorlar. Belki de Refah iktidan bunun ilk adı- mıdır. ^^^™ Yani Kuzey ve güney arasında bir tam- pon ülke rolü mü vermek istiyorlar Tûrkiye'ye? MAHALLİ - Güneye daha yakın olan bır tam- pon. Çünkü artık Batı da Türkiye'nin tam anla- mıyla Batılı olamayacağını biliyor. Dolayısıyla Re- fah iktıdanyla hafıf Müslüman, hafıf Batılı bir Tür- kiye yaratılmak isteniyor. Bu benim düşüncem. Bunlardan sonra da şunu söyleyeceğim: Artık Tür- kiye'nin konumu yeni bir konumdur. •••^™ Sedir bu yeni konum? MAHALLİ - Ortadoğu ülkeleriyle daha yakm ilişkiler. Dolayısıyla da Batı'nın bu bölgelere açıl- ma kapısı olacakhr. Yani bölge pazarını onlar için Türkiye hazırlayacak, hep birlikte bu pazara giri- lecek. Peki aslan payrnı Tûrkiye'ye yedirirler mı7 r^ .. ..—: KJORUŞI ÜMİT ZÎLELİ medıği yorumlannada katılmıyorum. Tam tersine, ABD yönetıminin Refah iktidanna itirazı yoktur. Bütün bu ortaya çıkan Susurluk \ e sonrası olaylar- da ABD hiçbir yorum yaprruyor. Rafsancani geldi. anlaşmalar yapılıyor, ABD'nin sesi çıkmıyor. ABD'nin bütün bunlara olumsuz baktığına kesinlikle katılmıyorum. Çünkü bölgenin yeni dengelerinde Türkiye'nin yeni bır rolü olması gerekiyor. Bu biçilen rol ne ka- dar tutar, onu bilemem. M ^ B H M Burada Refah Partisi beliHeyici olmaz mı sizce? MAHALLİ - Tabiı. Refah'ın tavn çok önemli- dir. Refah, kendi söylemlerinden ne kadar vazge- çer. kendi ınançlanndan ne kadar geri adım atar, ABD'yle diyaloğa ne kadar sıcak bakar. klasik olan Türk-Amerikan ılişkılennden ne kadar uzaklaşa- bilir, ne kadar uzaklaştnak istemeyebilir? Bunu Refah'ın önümüzdeki dönemdekı politi- kası gösterecek. Ben. bugün var olan verilerden yola çıkarak Refah'ın da geçmışteki siyasi partiler ve hüümetlerden farklı bir politika geliştireceğini sanmıyorum. • ^ " ^ " Siz, bu hükümet daha uzun zaman ikti- darda kalacak gibi konuşuyorsunuz? MAHALLİ - Bütün bu olumsuzluklara rağmen bu hükümet yerinde duruyorsa demek ki onu ayak- ta tutan bır güç var. Bu Amerika'dır, demek de is- temiyorum. Ama demek ki bu hükümetin güven- diği bir güç var. Batı demokrasilerinde böyle olaylar patlak ver- sürüyor, Batı'yla, ABD'yle diyaloglar devam edi- yor. Yani kopan hiçbir şey yok.Türkiye yakın bir gelecekte yeni bir çehre kazanacak. Refah'ın da böylece kaltcıhğı daha fazla artıyor. Çünkü bütün bu olumsuzluklar Refah'a yaramaktadır. • ^ • ^ M Bütün bu değerlendirmeleri hangi veri- lere dayanarak yapıyorsunuz? MAHALLİ - Ben sadece iç değil, dış verilere ba- kıyorum. Türk basını, Türk medyası dış gelişme- leri çok ihmal ediyor. Hep ıçe dönük bakıyorlar. a- ma olmuyor. Bugün Irak'taki olaylar Türkiye'yle yüzde yüz ılgilidir. lran'da yaşanan ve yaşanacak olan her şey Türkiye'yle yüzde yüz ilgilidir. Suriye-tsrail ban- şı yüzde yüz ilgilidir. Yunanistan'da hükümet de- ğişikliği Türkiye için çok önemlidir. Aynı şey Kaf- kaslar'daki dengeler için geçerlidir. ABD'nin böl- gedekı politikası Türkiye'yi yüzde yüz ilgilendirir. Yani Türkive uzayda yaşamıyor. Stratejik bir ko- numda olan bir ülke. bölgesindeki her şeyi bilmek zorundadır. Fakat, bakıyoruz, Ortadoğu'da bütün dünyayı ılgilendirecek bir olay olmasa Türk bası- nında haber olmuyor. tşte. bu Türkiye'nin medyasıyla, basmıyla, dip- lomasisiyle, siyasal yapısıyla, siyasi partileriyle hâlâ daha ne kadar eksik olduğunu gösterir. Bugün Türkiye'deki hiçbir siyasal partide Otta- doğu uzmanlan yoktur. Gazetelerin hıçbirinde Or- tadoğu muhabiri yoktur. Yüzünüzü sadece Batı'ya dönüp yaşayamazsınız. SizOrtadoğu'nunbir uzan- tısı olabilirsıniz. Ortadogu sizin arka bahçenizdir. K.ültürel, sosyal yapınızla Batı'ya açık olmak iste- MAHALLİ - Yedirmezler. Daha önce Kuveyt olaymda da yedirmediler. Orta Asya'da da yedir- mediler. Türkiye'yi kınntılarla avutacaklar. Zaten Türkiye'nin başka şansı da yok. 70-80 milyar dolar dış borcu olan bir ülke- nin şansı yok. Mılli geliriniz 120 milyarsa. bu- nun tamamı da iç ve dış borçlanmaya gıdecek- se böyle bır ülke zaten kendini kurtaramaz. Hem askeri hem siyasal hem ekonomik yapı- sıyla dışarıya bağımlı olmak zorundadır. Batı bunu çok iyi bildiği, kozlar da onun elinde olduğu, Türkiye'nin ıse buna karşı koz- lan bulunmadığı için başka hiçbir şansı ola- maz. ,\BD bu koşullar alnnda yeni bir Türkiye yaratmak istiyor. Bu ne kadar tutar, tutmaz... Bütün bunlan senaryolar olarak düşünelim. Çünkü toplumsal dinamiklerin hareketleri ço- ğu zaman senaryolara uymuyor. Batı ve ABD'nin Türkiye'yle ilgili hesabı daha çok Refah iktidanna dayalı bir hesaptır. Batı, daha dogrusu ABD'nin hesabı ılımlı bir lslam ideolojısıne sahıp çıkmak. Ortadoğu'da- ki tslam ülkelenne baktığınızda buralarda müthiş bir radikalizm olduğunu görüyorsu- nuz. ABD açısmdan bolgeâe radıkal tslamın kontrol edilebilme şansı yok. Radikal İslamı Frankenştayn robotugi- bi baştan ABD yaratmadı mı? MAHALLİ-Tabii. Bunun en canlı ömegi de Af- ganistan olayı. Ama orada da ipin ucunun elden kaçtığı görüldü. Burada çıkar ilişkıleri çok önem- li rol oynuyor. Din, sade vatandaş açısmdan ideal. Ama orada tepedeki tnsanlar için idealizm söz ko- nusu değildir. Dini kullanıyorlar. Afganistan'da bu- gün 20 tane mücahidin örgütü var. Bunlann hepsı lslam için çahştıklannı söylüyor- lar. Ama Ahmet'in tslamı başka, Mehmet'inki de başka diye bir şey olamaz ki. Bundan sonra dönüp Tûrkiye'ye bakalım. Tür- kiye'de Islami ıdeoloji Arap ülkelerininkınden çok farklı. Bu, ülkenin geleneksel yapısından, Türki- ye'deki Alevi hareketinin tslam üzerindeki ağırlı- ğından, Osmanh'nın Ermenilerle, Rumlarla, Yahu- dilerle, Kürtlerle bir arada olup farklı bir sentezin ortaya çıkmasından. ülkedeki 50-60 yıllık demok- ratik yaşamdan kaynaklanmaktadır. Atatürk'ün en büyük hizmetlerinden birisi Tür- kiye'yi Batı'yla bütünleştirmek istemesidir. Bu- gün, tslami söylemleri olan Refah bile Batı mantı- ğıyla düşünüyor, Arap mantığıyla. Islami mantık- la düşünmüyor. Sonuçta Tûrkiye'ye biçilen rol bel- li. Tutar. tutmaz. Umarım tutmaz. Türkiye gerçek- ten çok önemli bir ülke. Ben inanıyorum ki. Türkiye Arap ülkelerine kar- şı sağlıklı dostça, banşsever bir yaklaşım izlese, sa- dece yönetimleriyle değil, halklanyla da bu ülke- ler Tûrkiye'ye yaklaşacaklar, onu destekleyecek- lerdir. Son zamanlarda özeUikie numaracı cumhurivetçilerdcn. liberal geçinen bazı kiralık kalemlerden vüksclen "hoşgörü" ve "uzlaşma" nakaradan üzerine kaletne alınmışür^ Önce oy hırsıyla hertürlüödünü verme- ye hazır sağ partilerin kanatlan altında pa- lazlandılar. Kendilennı hazır hissettikle- rinde ilk denemeyi yaptilar. 1960'lann so- nunda Mılli Nizam Partisi'ni kurdular. Turmadı. Parti kapatıldı. Liderlen aparto- par yurtdışına kaçtı. 12 Mart darbesı sonrası yine sırtlan sı- vazlandı. Destek verildi. Milli Selamet Partisi'ni kurdular. Bu defa çok daha dik- katliydiler. Toplumun en gerici, en ilkel \e bağnaz unsurlanyla işbirliği yaptılar. Onlar için önemli olan. ne pahasına olur- sa olsun bir tarafından iktidara yamanmak- tı. Başardılar!.. CHP ile kısa süren iktidar ortaklığında devletin nasıl ele geçirilmesi gerektiğıni öğrendiler. Ardından Milliyet- çi Cephe hükümetlerinde süratle kadro- laştılar. 12 Eylül darbesi görünüşte irtica- nın Konya mıtingınde yaptığı büyük küs- tahlık neticesinde gelmişti. Ama general- lerin yönetimi onlann bile hayal edemeye- ceği uygulamalan geTçekleştirdi. Din ders- leri zorunlu hale getırildi. Ülkeyi bir baş- tan bir başa tarikatlann paylas,tığı binler- ce Kuran kursu kapladı. Birçok din adamı- nın maaşlannın bile dünyaya şeriat ihraç etmekle ünlü Suudi kökenli Rabıtat-al Alam-al Islami isimlı kuruluş tarafından Uzlaşma ve hoşgörü bu dönemde ödendiği ortaya çıktı. Generaller demokrasiye dönüldüğünü ilan edince Refah Partisi'ni kurdular. Par- çalanmiş solun 1970'leTdeki sloganlannı. "adil düzen" safsatasına yamayarak yok- sul halkın umutlannı kullandılar. Modern teknolojiyi disiplinli bir örgütle ve gıpta edilecek bir başanyla uyguladılar. Toplu- mun dini inançlanru kendi siyasi amaçla- n doğrultusunda acımasızca sömürdüler... Ve bütün bunlann sonucunda halkın oyla- nnın ancak yüzde 21 'ini alabildiler. Top- lumun ezici çoğunluğu her türtü aldatma- cayakarşın böylesine bir ilkelliğe, ortaçağ karanlığına hayır demişti!.. Ancak bölün- müş, birbirine düşman \e şaşkın siyaset or- tarranda ellerindeki kozu son derece akıl- lıca oynayarak ıktidara geldiler. Ortak ol- dukları partinin liderinin Yüce Divan kor- kusunu büyük bir başanyla kullanarak hem kendi kirlı çamaşırlannı akladılar (Mercümek, Erbakan'ın malvarlığı vb.) hem de ülkeyi adeta tek başlanna yönet- meye başladılar. Başladılar ama; ülkeyi yönetmek dini ınançlan, sefalet edebiyatını kullanarak muhalefet yapmaya hiç benzemiyordu. Şaşırdılar, bocaladılar. Çünkü iktidar için hiçbir hazırhklan yoktu. İlkel, çağdışı slo- ganlann dışında ekonomiyle, toplumsal, sosyal sorunlarla baş edecek bir programa dahi sahip değillerdi. Bazılannın korktu- ğu gibi "1310)76" dahi yapamadılar!.. Takke düşmüş, kel görünmüştü!.. Bır taraftan kamuoyunun yükselen tepkisi, di- ğer yandan asıl oy aldığı tabanın altından kayması endişesi arasında sıkışıp kalmış- lardı, geriye yalnızca bir yol kalıyordu; olabildiğmce sertleşmek!.. tşte bunu çok ıyi beceriyorlardı. .Akıllannca başansız- lıklannı örtecek, ortalığı bulandıracak bu yolu kullanmaya başladılar. Önce ünlü ha- tiplerini toplumun üzerine saldılar. - Toplumunyakındantanıdığı Rize Mil- letvekili Şe\IdYümaz, "Türkiye'de 2 mil- yon fahişe var" dedı. Kamuoyu öfkeyle ayağa kalktı. Şevki Yılmaz hemen geri adımattı. Özürdiledi. - Kaysen Belediye, Başkanı 10 Kasım günü yaptığı konuşmada, törene katılmak- tan duyduğu utancı dile getirerek "İçjniz- den kinL nefreti eksiketmevin" dedi. Top- lum dalgalandı. Başkan hemen çark etti. Yanlış anlaşıldığını belirterek özür diledi. - Adalet Bakanı Şevket Kazan Irak'ta Kuran'dan bir cüz ezberleyen mahkûmla- nn cezasından indırim yapıldığını, bunu incelediklerini söyleyince kamuoyu ayağa kalktı. Bakan hemen dosyanın rafa kaldı- nldıgını açıkladı. (Zamanı gelince indir- mek üzere!) - Refah Partili Hasan HüseyinCeylan'ın Almanya'da yaptığı bir konuşmada harp okullanna girebilmek için her türlü yolu denediklerini söyleyip "Girebüseydikşiın- di ben binbaşı, Tayyip Erdoğan albay ola- cakü. O zaman bizi Müslüman ülkekrin üzerine zor gönderirlenfi" dediği ortaya çıktı. Ortahk kanşmcaCeylan hemen özür diledi. Onlar için geri adım atmak, özür dile- mek hiç önemli değildi. Önemli olan, amaçladıklan a şeriatdev1eti''ne doğru iler- lemekti. Bu yolda eğilerek bükülerek de olsa adım atmak uğruna her posta bürüne- bilirlerdi. Gerilimi giderek hrmandırdılar. "tkti- dara kanlı mı geleceğiz yoksa kansız mı?" diyerek toplumu tehdit etmeyi göze alan- lann şimdi iktidardan başansız damgası yiyerek gitmek hiç işlerine gelmiyordu. Sincan'da düzenlenen Kudüs Gecesi top- lumda öfke patlamasma yol açtığında, bı- rakın tepkileri yatıştırmayı, yangına ade- ta benzinle gittiler. O kadar ki, Adalet Ba- kanı Kazan, ağır suçlamalarla tutukJanan Sincan Belediye Başkanı'nı hapishanede ziyaret ederek kamuoyunda şok yarattı. Aynı Adalet Bakanı "SürekK Aydınhkİçin Kr Dakika karanhk" eylemine katılanla- ra "Mum söndü ojnuyoriar" diyerek ak- lınca ağır bir hakarette bulundu. Ancak milyonlarca Alevi yurttaşımız bu iğrenç yalanı kullanan bakana tepki yağdınnca geri adım atarak özür diledi. Şimdi söyler misiniz, kiminle uzlaşma, kime karşı hoşgörü? - Toplumu bilinçli olarak kamplara böj- meye çalışan, dini inançlan iktidar olabil- mek uğruna en çirkin biçimde siyasete alet edenlere mi? Demokrasiyi işine geldiği gıbı kullanıp, fırsatını bulunca yok edeceğini açık açık söyleyenlere mi? Top- luma, "İçfaûzden kini, nefreti eksik et- meyin. Zamanı gekcektir" diyenlere mi? Demokratik hakkını kullanan, ortaçağ karanlığına hayır diyen kadınlan '^ahise", "din düşmanı" ilan edenlere mi? - Demokrasiyi şeytani düzen, Mustafa Kemal Atatürk'ü deccal ilan edenlere mi?.. Hoşgörü karşılıklı olur. Uzlaşma ancak demokrasiyi içine sindirenlerle yapıhr. Demokrasiyi yok etmek, ülkeyi ortaçağ karanlıklanna çekmek isteyenlerle değil! Türk ulusu böylesine çağdışı bir yönetime layık değil. Ancak bunu göstermek zorun- da. Sürekli Aydınhk İçin Bir Dakika Karanlık eylemi bir başlangıçtır belki, a- ma yetmez. Çağdaş. demokratik bir hukuk devleti için Türk insanı sesini daha fazla yükseltmeli. Ta ki, karanlığı özleyenlerin suratında bir şamar gibi patlayana dek!.. POLİTİKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL Sinop Kalesi... Öldüreni bilinse de, Sabahattin Ali hâlâ bir faifi meçhul cinayetin kurbanıdır. Dün olduğu gibi bu- gün de öyle. Hapishanede tanıştığı biriyle ahbap olur. Bulgar sınınndan kaçmayı tasarlar. Hapisha- neden çıkınca Ali Ertekin adındaki katilin tuzağına düşer. Sınırda öldürülür. Bir süre ölüsü bulunmaz. Sonra bir ağaç dibinde eşyaianna rastlanır. Kitabı, gözlüğü, piposu... İlk faıli meçhul cinayet bu mudur? Katili bilinse de budur? Daha önce bazı cinayetler vardır. Köprüüstünde öldürülen gazeteciler vardır; Hüseyin Cahit Yalçın diye Lazkiye mebusunu öldürürler. Daha sonra öldüreni bilinmeyen birçok yazar ol- muştur. Bunlan bir çetenin öldürdüğü, Susurluk ka- zasından sonra anlaşılmıştır. Susurluk kazasının Meclis araştırması devam etmektedir. Sabahattin Ali için kırık kırpık anılanm vardır. Ba- kıyorum da, yaşasaydı şimdi 90 yaşında olacaktı. Bütün işlerinden atılmış, Marko Paşa'yı çıkanyor- du. Daha doğrusu Marko Paşa'yı, onun gözetimin- de Aziz Nesin'le Rıfat llgaz çıkanyordu. Aklına, yurtdışına çıkmayı koymuş, kaçak geziyordu. Karaköy'de Mualla abla diye bir kadının işlettiği bir balıkçı meyhanesi vardı. Orhan Veli'yle oturur- ken çat kapı Sabahattin Ali ve Bedri Rahmi geldi- ler. Ben Ankara'da oturuyordum, ama Orhan Ve- li'nin bu rneyhaneye devam ettiğini biliyordum. Sa- bahattin Ali kaçak geziyordu. Meyhanenın karanlık bır köşesine ilışti. Ne kadar oturduk bilmiyorum, Orhan: "Sıkıldım buradan, kalkın Kumkapı'ya gidelim" dedi. Orhan, ben, Sabahattin kalktık. Bedri başka bir yere gidecekmiş, bizden aynldı. Bir dolmuşla Çarşıkapı'ya çıktık. Oradan yokuş aşağı yürüyerek Kumkapı'ya indik. Bir küçük mey- haneye oturduk. Ortahk karışıktı. Hemen herkes Is- tanbul'a kaçryordu. Orhan, "Şu /stanbu/'a bayı/fyorum" diyordu, "Ne- resinden baksan karşına deniz çıkıyor. Denizibiryi- tiriyor, bir buluyorsun. Ankara 'da bu yok." Sabahattin, ismet Paşa'nın demokrasi deneme- sinde ıçten davranmadığını soylüyordu. Ha Demok- rat Parti, ha Halk Partisi, ikisi birbirinin eşi. 1946 se- çimleri daha yapılmamıştı. Bızim düşüncelerimiz şu deniz gibidir. Deniz nasıl bir yitiyor, bir görünüyor- sa biz de öyleyiz. Sabahattin Ali'nin o sıralar tek amacı yurtdışına kaçmaktı. Yakınlan bunu biliyordu. Bir kamyontut- muş, Anadolu'yu fırdolayı dolanıyor, kaçacak bir delik bulamryordu. Bulgar sınınndan kaçacak bir yol anyordu. Bir yazısından ötürü hapishaneye girmişti. Ora- da tanıdığı birinin yol göstermesiyle Bulgaristan'a kaçmayolları arıyordu. Hapishanede tanıdığı adam güven vermişti. Yollan biliyordu. Hapisten çıktıkla- nnda, birlikte bir kaçma planı hazırladılar. Sabahattin bir süre ortadan kayboldu. Nereye gittiğini kimse bilmedi. Kamyonla sınır boyunu in- celemiş olacak. Bundan sonra Sabahattin pusuya düşürülmüştür. Polisin adamı olan Ali Ertekin, bır ağaç dibinde Sabahattin'i öldürmüş. Ölüsü aylar sonra bulunmuş. Elindeki kitabı, piposu ve gözlü-, ğünden tanınmıştı. Gazeteler haberi verdiler. ; Bundan birkaç ay önce yolum Sinop'a düştü. Sa- bahattin'i yattığı yerde gördüm. Sinoplular kutsal bir yer gibi bakıyorlardı Sinop Kalesi'ne. Demek o şi- irieri ve öyküleri burada yazmıştı. Aldırma gönül, al- dırma!.. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Anadolu'nunen eskihalkı. 2/Man- tık.., Sınır nişanı. 3/Bırşey\,biryer- den bır yere çeke- 3 rek götürüp getir- . meye yarayan ha- lat. 4/Küçiİkerkek kardeş... Ayın ve kimi yıldızlann dolayındakı ışık çevresı. 5^ Yiye- cek bulamayan. 8 yoksul kimse... Q Devinmeyen nes- nelerin üzerindeki kuvvet dengelenni konu alan bı- lim dalı. 61 Uzun omuz at- kısı... Zirkonyum elemen- tinın sımgesi. II tnsanlara mutluluk ve zenginlik ge- 4 tireceğine inanılan mitolo- jik kuş... "- - yı tanırken hepimız sade dışından ' Esranna yol bulduk onun anlatışından" (Faruk N'a- 8 fızÇamhbel). 8/Maraiıta g adlı kamıştan çıkanlan ve ç_ocuk maması yapmaya yarayan un... Müstahkem yer. Uflemeli bir çalgı... Ses. VT'KARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tbomas Hobbes'un devleti incelediği ve "tnsan insantn kurdudur" sözünün de yer aldığı ünlü yapıtı. 2/Bıkkınhk... Tanmda kullanılan azotlu gübre. 3/ Üzerine bir şey dayan- dınlan bilgi... Maden eşya üzerine vurulan bir cins cila. 4/ Ostü kapalı olarak anlatma... Büyük ün kazanmış sınema ya da müzık sanatçısı. 5/ Seslenn kesintisız birbirini izleme- leri gerektığinı belirten müzık terimi... Kemiklerin yuvar- lakucu. 6/ Bir tür bagımsızhğı olan büyük il. 7/Birkumar aracı. 8/ Yeniden gözden geçırme. inceleme. 9/Baryumun simgesı... " — verdi cahil gönlüm inandı; Sehenn yellen esti gelmedi" (Karacaoğlan). ÇANAKKALE-YENİCE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Davacı: Muzaffer Özen, Davutköy Yenice Davah: Elmas Özen (Şahın), Kazım Karabekir Paşa Terme/Samsun Dava: Boşanma , ( Davatarihi: 18.9.1996 " • KararTr.: 30.12.1996 Davacının mahkememizde açmışolduğu boşanmada- vasının yapılan açık yargılaması sonunda; Mahkememizce verilen 30.12.1996 gün ve 199&'198 E. 1996'323 K. sayılı ilamı ile Ç.Kale ıli Yenice ilçesi Da- vutköy cılt no: 029/01 sayfa, no: 35, kütük sıra no: 22'de nüfusa kayıtlı Mehmet ve Ayşe'den olma 1967 d.lu Mu- zaffer Özen ile aynı yer nüfusuna kayıtlı Metin kızı Ay- ten'den olma 1980 d.lu Elmas Özen'in boşanmalanna Davacının vapmış olduğu 2.089.000 TL yargılama gı- derinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesıne karar verilmiştir. Karann adresi bulunmayan davah Elmas Özen'e teb- liğ tarihinden ıtıbaren yasal süresi içensinde temyız yo- luna başvurmadığı takdirde hükmün kesınleşeceği karar tebliğıni ıhtıva eden tebligat yerine geçerli olmak üzere ılanen teblig olunur. Basın: 3612
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle