25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 1997 CUMARTESİ Aczmendilere tahliye yok • ANKARA (Cumhuıiyet Bürosu) - Atatürk'e hakaret ile sindirme, yıldırma, tehdit yöntemleriyle anayasada belirtılen eumhunyetın laik düzeninı değiştirmek anıacıyla oluşturulan örgüte girdikleri gerekçesiyle haklannda dava açılan 84'ü tutuklu 128 Aczmendi sanığuı yargılanmasına devam edildı. Ankara 1 No'lu DGM'de görülen davanın dünkü duruşmasına. tutuklu sanıklar Mustafa Doğan. Bünyamin Polat ve Canım Akerik, sank ve cûpp>elerinı çıkararak katıldılar. Sanık avukatlanndan Hüseyin Ayan'ın tahliye istemini reddeden mahkeme. durusmayı 30 Nısan 1997 günûne erteledi. Avukattara CMUKzammı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası uyannca baro tarafından müdafı olarak tayin edilecek avukatlarca yapılacak hukukı yardun için ödenecek ücret tarifesini düzenleyen Adalet Bakanlığı tebliği, Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, barolar, avukathk ücret tarifesinın uygulanması bakımından iki gruba aynldı. Ağn, Artvin, Batman, Bartm, Bilecik, Bingöl, Çankın, Erzincan, Gümüşhane, Iğdır, Rıze ve Sinop ikinci grupta, dığer iller binnci grupta yer aldı. Birinci gruptaki avukata, mahkemelerdeki iş takipleri için 3 ila 10 milyon lira. ikinci gruptaki avukata ise 2.5 ila 9 milyon lira ödenecek. ANAP: Hükümet çekilsin U ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP. Milli Güvenlik Kurulu kararlannın askıya alınması tartışmalanyla sarsılan REFAHYOL hükümetinin çekilmesini istedi. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadır Başrparti genel merkezınde düzenledıği basm toplantısında hükümetin ülkeye daha fazla zarar vermeden çekılmesi gerektiğini söyledi. hnam kararına onay • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Danıştay tdari Dava Daireleri Genel Kurulu. Sağlık Bakanlığı'nın, hastanelerde imam görevlendirilmesıne ilişkin karannı iptal eden 5. Daire'nin karannı onadı. Kazak TÜPkleri Vakfı • tstanbul Haber Servisi - Dışişlen Bakanı Tansu Çiller. Kazak Türlden Vakfı 'nın Zeytinburnu'nda yaptınlan yeni hizmet binasının açılışını yaptı. Çiller, Tûrkiye'nin Türk cumhuriyetlerinde yaşayan Tûrkler ile işbirliği içinde olduğunu ve bunun devam etmesi gerektiğıni belirttı. Suikastçılar yakalandı • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Izmir Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, önceki gün kente gelerek çeşitli incelemelerde bulunan DYP Genel Başkanı ve Basbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e suıkast düzenleme girişiminde bulunmak isteyen PKK'li bir gTubun yakalandığı haberlerini doğruladı. saüşı I ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Muhalefet, hükümetin ekonomide kaynak yaratmak amacıyla alelacele TBMM'den geçirdiği 2 sosyal güvenlik kuruluşunun taşınmazlanntn ' satışına ilişkin yasalan Anayasa Mahkemesi'ne götûrdü. OHALuzatfdı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Olağanüstü Hal uygulamasırun 9 ilde 4 ay daha uzatılmasına ilişkin TBMM karan, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, 30 Mart 1997 tarihinden itibaren Batman, Bingöl, Bnlis. Diyarbakır, Hakkâri, Tunceli, Sıırt, Şırnak ve Van illerinde olaganüstü hal 4 ay HABERLER Cünümüzde benzerlerinin yaşandığı 31 Mart olayı Ayaklanmaya İngiltere destek verdi D 7 Mart Olayı; siyasal tarihimizin en önemli w/ J. ulaylarıridan ve hassas dönemeçlerinden biruiir. Araştırmacılar ve bilim adamlan tarafından çokfazla işlenmiş ve nedenleri konusunda çeşitliyorumlar yapılmıştır. İttihat ve Terakki ile çağdaşlaşma hareketine karşı planlı bir isyan olan 31 Mart ayaklanmasımn temelinde iç huzursuzluklar kadar, büyük devletlerin parmagı da vardır. Bu bağlamda İngiltere nin 31 Mart'ı düzenleyenlerle ilişkileri ve isyanı bastırmak için Selanik 'ten gelen Hareket Ordusu 'na karşı tutumu dikkat çekicidir. 31 Mart avaklanmasını tüm boyutlarıyla inceleyen Prof. Dr. Sina Akşin "31 Mart Olayı" adlı eserinde ve Doğan Avcıoğlu "31 Mart'ta Yabancı Parmağı " adlı kitabında olayın bu yönüne de dikkat çekmişlerdir. Bu iki eser dışında yine 31 Mart olayını inceleyen ve tarihçi Cemal Kutay tarafından yazılan "31 Mart 81 Yaşında" isimli yapıt da bir diğer önemli kaynaktır. Orduda şeriatçı isyanBARIŞ DOSTER ikinci Meşrutiyefın 24Temmuz 1908'de ilanının ardından toplumda oluşan umut ortamı, meydana gelen kanşıklıklar, halkın beklentilerine tam olarak yanıt verileme- mesi ve Meşrutiyet'i ızleyen Ekim ayın- dan itibaren Bulgaristan Prenslıği. Bosna, Hersek ve Girit vilayetlerinin Osmanlı'dan kopmalan nedeniyle yerini huzursuzluğa bırakmıştı. İttihat ve Terakki. halkın gö- zündekı desteğini yitirmeye başlamış ve toplumdaki gerici hareketler giderek art- mıştı. Ardarda patlak veren Kör Ali Olayı. Karagöz Olayı ve Beşiktaş Olayı gibı gen- ci kalkışmalar, büyük bir felaketin işaret- lerini veriyorlardı... Tarih 31 Mart 1325 Salı. Miladı takvı- me göre 13 Nisan 1909. Yer, tstanbul Sul- tanahmet. Sabaha karşı saat 02. 45 "te Sul- tanahmet'ten gelen gürültü ve silah sesle- riyle uyanan tstanbulllular neler olup bit- tığini anlamaya çalışıyorlar... Evet. aylardan beri adeta "Geliyorum" diyen felaket Istanbullulan sabaha karşı ış- te böyle yakaladı. Geleneksel Osmanlı halk ayaklanmalannın son örneği olan 31 Mart. halk arasında "Hürriyet Bekçileri- Nigeh- ban-ı Hürriyet" adıyla bilinen \e Taşkış- la'da bulunan 4. Avcı Taburu'nun askerle- nnce başlatıldı. Ayaklanmanın başlangı- cında Dördüncü Avcı Taburu'nun erleri, subaylannı bağladıktan sonra Sultanah- met'e giderek ve Meclis-i Mebusanı ku- şattılar. İlerleyen saatlerde Arnav ut Ham- di Çavuş'un öncüiük ettiği ve sayılan 3 bi- ni bulan askerler. Ittihad-ı Muhammedi Ce- mıyeti'nin açılışında da kullanılan yeşil bayraklar ellerinde olduğu halde diğer as- kerleri de ayaklanmaya katılmaya çağırdı- lar. Sık sık, "Yaşasın asker'% "Yaşasın şeriat", "Şeriat isteyenler meydanda toplansın, istemcyenler dışarıda kalsın" şeklinde bağıran ve ara sıra havaya birkaç el ateş açan askerlerin düzenleri dikkat çe- kiciydi. Belli ki askerler. başta yabancılar ve azmlıklar olmak üzere kımsenin canla- nna ve mallanna dokunmamalan konusun- da sıkıca uyanlmışlardı. Şehir isyanla çalkalandı Olaylar kısa sürede tüm Istanbul'a yayıl- dı ve Harbıye Nazın, sabahın 5' inde, 1. Or- du Kumandanı Mahmut Muhtar Paşa'yı görev başına çağıran birtelgraf çekti. Mah- mut Muhtar Paşa'da 8.30 da Harbiye Ne- zareti'ne gelip, 9.15'te Davut Paşa Kışla- sı'nabirtelgrafçekereksüvaribirliklerinin yola çıkmalannı emrettı. Saat 10 45'te Be- yazıt'a gelen süvariler. hemen ayaklanan- Hareket Ordusu Taşkışla'daki şeriat yanlısı askerierin başlatQğı31 Mart ayaklanması kanlı basûrüdı. Komutasında Mustafa Kemal'in de bulunduğu Hareket Ordusu, isyandan 12 gün sonra İstanbul'u işgakilerden temtdedi. Tarihi fotoğrafta, İstanbhıTa gelmekte olan Hareket Ordusu treni birmola anında. (Mustafa Kemal sağ başta çantasını kontrol ediyor.) 31 Martın analizi-1 İttihat ve Terakki'ye karşı eylem 31 Mart, önceden tasarlanmış İttihat ve Terakki karşıtı bir eylemdir. Padişah II. Mahmut'un anarşık yeniçeriliği kaldınp. yerine disiplinli bir ordu kurmasından 84 yıl sonra Osmanh'da yeniden ve ılk kez askeri gücün sarsılmış olmasıyla ortaya çıkmıştır. Osmanlı tarihinde sık sık çıkan yenıçeri isyanlannın hepsi, din ve şenat sloganlanna sanldığı halde gerçekte para isteklerine dayandıklan için her sefennde daha fazla para verilerek bastınlmışken. sonuç itibanyle 31 Mart tamamen gerici bir ayaklanma> a dönüşmüş ve ideolojik bir görünüm almıştır. Muhalefet "Şeriat isteriz" sloganlanyla sokaga dökülmüştür. 31 Mart'ın en doğru tahlilini yapan Prof. Dr. Sina Akşin1 de isyanı muhalefetin bir gövde gösterisi olarak yola çıkan ancak demokrasi deneyimsizliği sonucu yozlaşan bir hareket olarak tanımlar. lsyana. Ahrar Fırkası \e Ittihadı Muhammedi Cemiyetı başta olmak üzere, ılmıye talebeleri. ulema, alaylı subaylar, Karnil Paşa \e oğlu Sait Paşa, ittihat ve Terakki'de aradığmı bulamayan dönemin ünlü muhalifleri Derviş Vahdefi ve Murat Bey gibı çok genış bir katılım olmustur. Ordu içındeki Harbiyeli subaylarla, çekirdekten gelen alaylı subaylann ikilemı. medrese mollalannın askere alınmalan ile çıkarlannın bozulması, meşrutiyete karşı sarav çe\Telerinin tepkisi isyana katılaplan kısa sürede büyütmüştür. 31 Mart'ı düzenleyenler hakkında 3 görüş vardır. Bunlardan ilki olaydan Abdülhamit'i, ikincisi muhalefeti. üçüncüsü ise İttihat ve Terakki'yi sorumlu tutar. İttihatçılara göre 31 Mart, Abdülhamit tarafından hazırlanan bir istibdada geri dönüş hareketi ve irtıca hareketıdir. Ayaklanma sürerken asilerin Abdülhamit'le yakın ılişkılen, padişaha eğılimlı davTanışlan ve isyancılann Abdülhamitce selamlanması, affedılmesı gibi davranışlar bu ıddiayı desteklemektedir. İttihatçılara göre Abdülhamit ıflah olmaz bir özgürlük düşmanıdır. Isyanm amacı Fakal aralannda Talat Paşa gibi isimlerin de bulunduğu bazı önde gelen Ittihatçılar ise Abdülhamit'ın suçsuz olduğunu sa\iınurlar. 31 Mart'ı muhalefetin tezgâhladığmı savunanlar ise buna kanıt olarak Ahrar'ın ve Prens Sabahattin'in ayaklanmadaki rolünü, Ittihadı Muhammedi Cemiyeti ve Derviş Vahdeti'nin çalışmalannı, diğer muhalif kesımler ve yayın organlannın isyan yanlısı tutumlannı gösterirler. İttihat ve Terakki'ye karşı muhalefetin ünlü isimlerinden Mevlanzade Rifaf göre ise isyanı, Abdülhamit'i tahttan indirmek ve İttihat ve Terakki'nin iktidanna son \ermek isteyen başta Prens Sabahattin olmak üzere Ahrar Fırkası çıkarmıştır. Ahrar ile donanma arasındaki sıkı ılişkıler ve Prens Sabahattin'in Reşat'ı ıktidar yapmak için uğraşması da Mevlanzade Rıfat'ın bu tezini güçlendirmektedir. Fakat isyan ilerleyen günlerde Ahrar'ın istediği gibı gelişmemiş ve tam aksi bır seyir göstererek Ahrar"in hiç arzulamayacağı bir görünüm kazanmiştır. lan dağıtırken, isyancılardan üçünü yara- layıp. halkın evine dönmesini ıstediler. ts- tanbul isyanla çalkalanırken. isyanm ne- denleri de konuşulmayabaşlanmıştı. Tutu- cu kesime göre isyanın nedeni, ordudaki Harbiyeli ve İttihat ve Terakki Cemiyeti yandaşı subaylann, askerierle ulemanın gö- rüşmesini yasaklamasıydı. Buna göre mek- tepli subaylann dini duygulannın zayıflığı ayaklanmanın başlıca nedenlerindendi. Ayaklanma, dini duygulan zayıf olarak gösterilen ittihat ve Terakki Cemiyeti'ne karşı yapılmıştı. Mahmut Muhtar Paşa'nın tutucu bir cemiyet olan İttihad-ı Muham- medi Cemiyeti aleyhinde bir emir vermesi ve askerlerin bu cemiyetten uzak durmala- nnı ıstemesi de isyancılann diğer birhuzur- suzlukkaynağıydı. Aynca. Abdülhamit'ın isyancılan iknaetmek ve isteklerini öğren- mek için yolladığı Şeyhülislam Mehmet Ziyaettin Efendi de isyancı- lann talepterini şöyle sıralı- yordu: 1 - Sadrazam Hüseyin Hil- mi Paşa, Harbiye Nazın Rı- za Paşa ve Meclis-i Mebu- san Reisi Ahmet Rıza Bey'in azilleri. 2- Mebuslar- dan Tanin gazetesi başyaza- n Hüseyin Cahit, Şura-yı Ümmet gazetesinin sahibi Bahaeddin Şakir ve Meclis tkinci Başkanı Talat Beyle- rin uzaklaştınlması. 3- Şeri- atm bütün yönleriyle uygu- lanması. 4- Açığa çıkartılan alaylı subaylann görevlerine dönmesı ve mektepli zabıtle- rin görevden alınması. 5- Ayaklanmadan dolayı bir ne- ferin kılına zarar gelmemesi. İsyan büyüyor Tüm bu kargaşa yaşanır- ken Padişah Abdülhamit, Sadrazam"dan hemen Bab-ı Âli'ye giderek gereken.ön- le.mleri almasını ve kendısi- ne haber vermesini istedi. Ayaklanmayı zorla bastır- mak istemeyen hükümet ise ısyancılara öğüt vermek yo- luyla olayı kapatmak niye- tındeydi. Padişahın telaşı, hükümetin şaşkınlığı ve ka- rarsızlığı sürerken isyancıla- nn sayısı ise giderek artıyor- du. Dikkat çeken nokta şeri- atçı kesimin önemli yayın or- ganlanndan Volkan gazete- sinin sahibi ve başyazan Derviş Vahdeti'nin de, ayaklananlann arasında ol- masıydı. Bir süre önce ordu- dan çıkanlan çok sayıda alaylı subay, ulema ve ilmi- ye öğrencileri de isyancılar arasındaydı. Askerler yeni katılanlara selam verirken ulema da tekbir getiriyordu. Ulemanın kalabalıldaşma- sıyla, ayaklanmaya başından beri katılan askerlerin tedir- ginliğinin biraz olsun azaldı- ğı ve suçlannı şeriat perdesi ile örtmeyi düşündükleri an- laşılıyordu. Saat 15.00 sula- nnda bin kadar denız erinın ayaklanmaya katılması ola- yın boyutlannı daha da bü- yüttü. Gelişmeler karşısında şaşkın ve karasız haldeki ka- bine, tüm ümidini Şeyhülis- lama bağlayarak istifa etti. SÜRECEK SIFİİNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr Sürekli askeri darbelerie siya- si yaşamlan kesintiye uğrayan iki yoksul ülkeden döner dön- mez, müdahale tartışmalannın ortasına düştük. Pakistan ve Bangladeş, halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkeler. Bunlar- dan Pakistan, Islam cumhuriye- ti adını alarak Islamcı özelliğini daha öne çıkarmış durumda. Bu ülkede şeriatçı partilerin daha etkin olduklan göze çarpıyor. Bütün bu olumsuzluklara rağ- men laikliğe yatkın partiler ikti- dan ellerinde tutuyoriar. Islamcı partiler geriliyor. Bangladeş ise Islami kimliği- ni Pakistan kadar öne çıkarmı- yor. Özellikle evlenme, boşan- ma, miras gibi medeni kanuna ilişkin hükümler, şeriata dayan- dınlmaya çalışılsa da kendileri- ne özgü bir laiklik çabasını sür- dürdükleri belli oluyor. Yine de şeriatın katı hükümleri, kadınla- nn yaşamını zoriuyor ve kadın- lar bu uygulamalara karşı dire- niyoriar. Pakistan ve Bangladeş, Türkiye ile karşılaştırıldığında çok yoksul ülkeler. Kişi başına milli gelirieri, Türkıye'den çok aşağılarda. Halkı, bize göre çok Pakistan, Bangladeş ve Siyasi Kriz.. büyük sıkıntılar içinde yaşıyor. Iktidar kavgası ise bir avuç aris- tokrat ailenin tekelinde sürüyor. Bu nedenle de sık sık, sonu kan- lı biten asker müdahalelerine sahne oluyor. Pakistan'ın ünlü lideıierinden Zülfıkâr Ali Butto, bir darbeci general tarafından asıldı. Ziya ül-Hak istmli bu darbeci de şüp- heli bir uçak kazasında yaşamı- nı yitirdi. Daha sonra da Pakis- tan pariamentosu sık sık feshe- dildi. Geçen yıl feshedilen par- lamentonun yerine yeni seçim- ler yapıldı. Biz, bu ülkeyi ziyaret ettiği- mizde, işte bu parlamentoda çoğunluğa sahip Navaz Şerif hükümeti işbaşındaydı. Bangladeş de benzer birtari- he sahip. Bağımsızlığın kurucu- su Mucib-ür Rahman, darbe- ciler tarafından ailesiyle birlikte katledildi. Onun yerine geçen General Ziya-ür Rahman'ı da bir başka general, Erşad öldür- dü. Erşad'ı ise bir başka müda- hale hapse attı. Bu siyasetçile- rin yerine de ya kızlan ya kanla- n geçti. Şu anda Bangladeş'te oldukça demokratik sayılacak bir seçimle işbaşına gelmiş hü- kümet görev yapıyor. Gezinin son durağı Bangla- deş'in Çittagong kentinden Tür- kiye'ye dönerken, uçakta de- mokrasiyle zenginlik arasında bir bağ kurmaya çalışıyorduk. Bir ülke, paylaştıracak fazla bir maddi olanağa sahip olmayınca demokrasiyi de yürütemiyor ve siyaset kana bulanıyordu. Bu ölçülerie bu iki ülkeye ba- kınca, iç siyasetin inişleri çıktş- lan daha anlaşılır hale geliyor- du. Peki ya Türkiye? Bu ülkele- re göre kişi başına düşen gelir açısından baktığımızda 10 mis- li dahazengindi. Siyasi tarih açı- sından baktığımızda daha de- neyimli birtarihe sahipti. Pakis- tan ve Bangladeş, yüzlerce yıl Ingiliz sömürgeciliğinin boyun- duruğundayaşamışlardı. Pakis- tan, 1947 yılında Hindistan'dan koparak bağımsızlığını ilan et- miş ve ondan sonra pariamen- ter rejim denemelerine başla- mıştı. Bangladeş ise 1947'de Pakis- tan'la birlikte Hindistan'dan kopmuş, bağımsızlığına ise 1971 yılında kavuşabilmişti. Her iki ülkenin de demokrasi deney- leri yeni, maddi olanaklan kısıt- lıydı. Oradaki iç kargaşalığı an- lamak, biranlamdamümkündü. Türkiye ise daha ileri deneye ve olanaklara rağmen, hâlâ siya- si yaşamına demokrasiyi yerleş- tirememişti. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le Milli Gü- venlik Kurulu toplantısı üzerine konuşuyor ve endişelerimizi di- le getiriyorduk. işbaşında iki as- keri darbenin devirdiği bir cum- hurbaşkanı oturuyordu ve yeni- den askerlerin müdahale edip etmeyeceğini tartışıyorduk. Bu gezide, 12 Eylül askeri darbesinden sonra birlikte hapis yattığımız DYP'lı Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek de var- dı. Onunla REFAHYOL koalis- yonunun yarattığı iç gerilim üze- rine konuştuk. Endişelere katıl- dığını, ancak duoımun çok abartıldığını iddia etti. Ben de ona, bir kez daha cezaevlerinde birlikte bulunmamak için geç- mişten ders çıkanlması gerekti- ğini dilimin döndüğünce anlat- maya çalıştım. Demirel'in gezi boyunca ver- diği mesaj; Refah'ıngereksizye- re yarayı kaşıyıp ciddiyetsizlik yaparak işleri zorlaştırdığı yö- nündeydi. Bir yandan da tansi- yonu düşürmekten söz ediyor- du. FakatAnkara Esenboğa Ha- vaalanı'na döndüğümüzdeki manzara, bu gerilimin daha da tınmanacağını kanrtlar gibiydi. Erbakan'la Çiller'in Demirel'i karşılamaması artık bir gelenek haline gelmişti. Yine alanda yok- tular. Meclis Başkanı Mustafa Kalemli ve Genelkurmay Baş- kanı Karadayı ise her zamanki gibi oradaydılar. Bu manzara bile devletin te- pesinde esen rüzgârlann gide- rek sertleştiğini anlamayayeter- di. Türkiye, oldukça kritik gün- lerden geçiyor. Erbakan ve arka- daşlan neye dayanarak gerilimi tırmandınyorlar, doğrusu çö- zebilmiş değilim. CUMARTESİ ATAOL BEHRAMOĞLU Köy Enstitüleri'nden İmam-Hatip Okullarına "Cumhuriyet Kitap "ın bu haftaki kapak konusu Fa- kir Baykurt. Eski ya da yeni ürünlerini kitabevlerin- de uzun süredir görmediğimiz Fakir Baykurt'un top- lu yapıtlan "Adam Yayanevi"nce yayımlanmaya baş- landı. Şimdi, özellikle genç okur, çağdaş edebiyatı- mızın büyük bir yazanyla belkı de ılk kez tanışma ola- nağı bulacak. Feridun Andaç'ın Fakir Baykurt'la yap- tığı söyleşi sıcak ve bilgilendirici. Dergide Baykurt'un bir de kısa özgeçmişi var. Burada, 1929'da Burdur- Yeşilova Akçaköy'ünde doğan yazarın ortaöğrenimi- ni Gönen Köy Enstitüsü'nde tamamladığı, beş yıl ka- dar köylerde öğretmenlik yaptıktan sonra 1955'te Ga- zi Eğitim Enstitüsü'nü bıtirerek ortaokul öğretmeni olduğu yazılı. Ilk öykü kitabı "Çilli" 1955'te, ilk roma- nı "Yılanlann Öcü" 1959'da yayımlanan yazann ya- prtları, uzun bir liste oluşturuyor. 1950'lerden bugün- leretoplam olarak 16 öykü kitabı, 13 roman, çocuk- lar için 4 kıtap, bir şiir kitabı, yeniden yazılmış bir halk destanı ve toplum-eğitim yazılannın oluşturduğu (iç- lerinden biri "Türkiye'de Köy Enstitüleri" başlığinı ta- şıyan) 5 kitap daha... Fakir Baykurt Köy Enstitüsü kökenli yazarlarımız- dan sadece biri. Adlannı bir çırpıda sayabildiğim Köy Enstitüsü kökenli başkaca ünlu yazariarımız: Dursun Akçam, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Mahmut Makal, Emin Ozdemir, Adnan Binyazar, Behzat Ay, Yusuf Ziya Bahadınlı, Ali Yüce... Liste hiç kuş- kusuz bu adlarla da sınırlı değil... tlk öğrenimlerini Köy Enstitüleri'nde gören binlerce köy çocuğunun öğret- men, aydınlanmacı, aydın olarak bugünlere kadar et- kileri süren çalışmalarının dökümü ise Türi<iye çağ- daş aydınlanma tarihinde büyük bır bölüm oluştunjr... • • • Köy Enstitüleri'ni hazırlayan ilk adımlar Saffet An- kan'ın Milli Eğitim Bakanı olduğu 1937 ve 1939 yılla- nnda atıldı. Enstitüler, Hasan Ali Yücel'in Milli Eği- tim Bakanı, Ismail Hakkı Tonguç'un llköğretim Ge- nel Müdürü olduklan 194O'lı yıllann başlarındaki ya- salar ve yönetmeliklerle gerçekleşti. Toplam olarak 20 Köy Enstitüsü ve 1942-43 yılında da Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü böylece kuruldu. Bu okullar- dan 1946-47 ders yılına kadar 5447 köy öğretmeni, 8756 eğitmen, 541 sağlık memuru diploma aldı... Ra- kamlar, girişilmiş olan aydınlanma hareketinin büyük- lüğünü göstermeye yeterlidir. 194O'lı yıllann ortalann- da, 2. Dünya Savaşı koşullannda yükselmeye başla- yan gericilik. Köy Enstitüleri'ni ortadan kaldınlması ge- reken büyük bir tehdit olarak görmekte gecikmedi. Hasan Âli Yücel'e yönelik karalama ve saldınlarla baş- layan süreç Demokrat Partı yönetimı ve Reşat Şem- settin Sirer'in Milli Eğitim Bakanlığı sırasında, 1950'lerin ilk yıllarında Köy Enstitüleri'nin yok edilme- siyle sonuçlandı. ••• 1 Mart 1924'teTBMM'yi açış konuşmasında Mus- tafa Kemal Atatürk, eğitim ve öğretimin tüm anla- rrtı ile ulusal olacağtnı belırtıyordu;.. Buradaki "ukısal" sözüyle hiç kuşkusuz ki ortaçağcı, ümmetçı, gerici anlayışa karşı çağdaşlık, uygartık, bilimsellik amaç- lanıyordu... İki gün sonra, 3 Mart 1924'te Meclis'çe onaylanan "Tevhidi Tedrisat" (Öğretim Biriiği) yasa- sının 1. maddesi bilim-öğretim-eğttim kurumlannın laikleştirilerek Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmasını öngörmekteydi. Yasanın öteki maddelerinde din uz- manlan yetiştırilmesi için üniversiteye bağlı bir Hahi- yat Fakültesi kurulması ve imam-hatip okullannın (Mil- li Eğitim Bakanlığı'nca) aynı amaçla açılması öneril- mekteydı. llahiyat Fakültesi böylece kuruldu. Buna karşılık, imam-hatip okullarının o tarihteki sayısı 29'kenbusayı 1926'da20'ye, 1928-29'da2'yedüş- tü ve 1931-32 ders yılında tümüyle kapatıldılar... Ye- niden açılmalannın tarihi ise Köy Enstitüleri'nin kapa- tıldığı tarih, yani 1950'lerin ilk yıllandır... Yaklaşık ya- nm yüzyıl sonra bu okulların bugün ulaştıklan konu- mu iseTÜSES ve Gencay Şaylan'ın "Türkiye'de La- iklik" başlıklı çalışmasından okuyalım: "Imam-hatip okullan ortaöğretimde bir meslek işlevi görmek üze- re kurulmuş, ancak sayılan hızla artarak meslek için gerekli talebin çok öiesine geçmiştir... İmam-hatip okullan halen dörtte bin kız olmak üzere yılda yakla- şık 18.000 civannda mezun vermektedir... Bu kadar büyük sayının din görevlisi olarak istihdam edilmesi mümkün değildir ve zaten mezunlann çoğu da din görevlisi olmak yerine üniversiteye girmek ıstemefc- tedir. Örneğin 1988 ÖSYM sınavı sonuçlanna göre i- mam-hatip mezunu 9.931 öğrenci üniversiteye gir- meyi başarmıştır... Istanbul Üniversitesi HukukFakül- tesi'ne giren öğrencilenn içinde imam-hatip Iisesi mezunlannın oranı yüzde 16.3'tür. Ankara Üniversi- tesi Hukuk Fakültesi için bu oran yüzde 13.1, Anka- ra Üniversitesi SBF (Kamu Yönetimi Bölümü) için ise yüzde 39.7'dir." Aynı çalışmadaki sözlerie "...okul sa- yısı, öğrenci ve mezun miktan göz önüne alındığın- da bu okullann orta eğitımde genel eğitim kunımu haline dönüştüklen söylenebilmektedir." • • • Türkiye yoksul köylü çocuklanndan seçkin yazar- lar, çağdaş aydınlar yetiştiren halkçı, çağdaş bir eği- tim sisteminden, din eğitimi ağırlıklı bir sisteme nasıl geçti? Son yarım yüzyılın siyasal tarihi bunun apaçık nedenlerini gösteriyor. Sorumlular; halkın, köylünün bilinçlenip örgütlenmesıni istemeyenler, halkı karan- lıkta tutmak isteyenler, bu nedenle dini siyasete alet edenlerdir. Yine bu nedenle, çağdaşlık değerlerinden kopmadan din bilgisi edinmenin, dinsel değerleri ko- rumanın yöntemlerıni onlaria tartışmak boşunadır... Bugün acilen yapılması gereken, dinin siyasete alet edilmesinı önlemenin ve eğitimi çağdaşlaştırmanın kesin adımlannın kararlılıkla atılmasıdır. 4 aya evet Pişmanlık Yasası'na uzatnta ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Ada'let Komisyonu, Pişmanlık Ya- sası'nın süresini 4 ay uza- tan ve üyesi olduğu çetenin yakalanmasına yardımcı olanlara ceza \erilmemesi- ni hükme bağlayan yasa ta- sansım kabul etti. Raporda tasannın "devletiçindekiçe- te ilişkilerinin ortayaçıkard- masını amaçladı^" vurgu- landı. Komisyonun dünkü toplantısında. alt komısyon- ca hazırlanan raporelealın- dı. Kabul edilen maddeye göre. üyeleri arasında açık veya gizli işbirliği yaparak baskı. cebir, nüfuz suiisti- mali sonucunda çeşitli ku- rum ve kunıluşlan ek geçi- ren, bu şekilde serbest piya- sa koşullannı bozanlar suç- lu kabul edilerek cezalandı- nlacak. Bu yöntemleri kullanarak gerçek veya tüzelkişiler ara- sındaki alacak ve borç iliş- kisini düzenleyen, para. çek, senet tahsil ettiren, borç senedi. çek imzalatan, zor- la menkul ve gayrimenkul sattıran bir örgüte katılan da suçlu kabul edilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle