Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 1997 CUMARTESİ
Aczmendilere
tahliye yok
• ANKARA (Cumhuıiyet
Bürosu) - Atatürk'e hakaret
ile sindirme, yıldırma, tehdit
yöntemleriyle anayasada
belirtılen eumhunyetın laik
düzeninı değiştirmek
anıacıyla oluşturulan örgüte
girdikleri gerekçesiyle
haklannda dava açılan 84'ü
tutuklu 128 Aczmendi
sanığuı yargılanmasına
devam edildı. Ankara 1
No'lu DGM'de görülen
davanın dünkü duruşmasına.
tutuklu sanıklar Mustafa
Doğan. Bünyamin Polat ve
Canım Akerik, sank ve
cûpp>elerinı çıkararak
katıldılar. Sanık
avukatlanndan Hüseyin
Ayan'ın tahliye istemini
reddeden mahkeme.
durusmayı 30 Nısan 1997
günûne erteledi.
Avukattara
CMUKzammı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Ceza
Muhakemeleri Usulü Yasası
uyannca baro tarafından
müdafı olarak tayin edilecek
avukatlarca yapılacak hukukı
yardun için ödenecek ücret
tarifesini düzenleyen Adalet
Bakanlığı tebliği, Resmi
Gazete'de yayımlandı. Buna
göre, barolar, avukathk ücret
tarifesinın uygulanması
bakımından iki gruba aynldı.
Ağn, Artvin, Batman,
Bartm, Bilecik, Bingöl,
Çankın, Erzincan,
Gümüşhane, Iğdır, Rıze ve
Sinop ikinci grupta, dığer
iller binnci grupta yer aldı.
Birinci gruptaki avukata,
mahkemelerdeki iş takipleri
için 3 ila 10 milyon lira.
ikinci gruptaki avukata ise
2.5 ila 9 milyon lira
ödenecek.
ANAP: Hükümet
çekilsin
U ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - ANAP. Milli
Güvenlik Kurulu kararlannın
askıya alınması
tartışmalanyla sarsılan
REFAHYOL hükümetinin
çekilmesini istedi. ANAP
Genel Başkan Yardımcısı
Abdülkadır Başrparti genel
merkezınde düzenledıği
basm toplantısında
hükümetin ülkeye daha fazla
zarar vermeden çekılmesi
gerektiğini söyledi.
hnam
kararına onay
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-
Danıştay tdari Dava Daireleri
Genel Kurulu. Sağlık
Bakanlığı'nın, hastanelerde
imam görevlendirilmesıne
ilişkin karannı iptal eden 5.
Daire'nin karannı onadı.
Kazak
TÜPkleri Vakfı
• tstanbul Haber Servisi -
Dışişlen Bakanı Tansu Çiller.
Kazak Türlden Vakfı 'nın
Zeytinburnu'nda yaptınlan
yeni hizmet binasının
açılışını yaptı. Çiller,
Tûrkiye'nin Türk
cumhuriyetlerinde yaşayan
Tûrkler ile işbirliği içinde
olduğunu ve bunun devam
etmesi gerektiğıni belirttı.
Suikastçılar
yakalandı
• İZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) - Izmir Emniyet
Müdürü Hasan Özdemir,
önceki gün kente gelerek
çeşitli incelemelerde bulunan
DYP Genel Başkanı ve
Basbakan Yardımcısı Tansu
Çiller'e suıkast düzenleme
girişiminde bulunmak
isteyen PKK'li bir gTubun
yakalandığı haberlerini
doğruladı.
saüşı
I ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Muhalefet,
hükümetin ekonomide
kaynak yaratmak amacıyla
alelacele TBMM'den
geçirdiği 2 sosyal güvenlik
kuruluşunun taşınmazlanntn
' satışına ilişkin yasalan
Anayasa Mahkemesi'ne
götûrdü.
OHALuzatfdı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Olağanüstü Hal
uygulamasırun 9 ilde 4 ay
daha uzatılmasına ilişkin
TBMM karan, Resmi
Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girdi. Buna göre,
30 Mart 1997 tarihinden
itibaren Batman, Bingöl,
Bnlis. Diyarbakır, Hakkâri,
Tunceli, Sıırt, Şırnak ve Van
illerinde olaganüstü hal 4 ay
HABERLER
Cünümüzde benzerlerinin yaşandığı 31 Mart olayı
Ayaklanmaya
İngiltere
destek verdi
D 7 Mart Olayı; siyasal tarihimizin en önemli
w/ J. ulaylarıridan ve hassas dönemeçlerinden
biruiir. Araştırmacılar ve bilim adamlan
tarafından çokfazla işlenmiş ve nedenleri
konusunda çeşitliyorumlar yapılmıştır.
İttihat ve Terakki ile çağdaşlaşma hareketine karşı
planlı bir isyan olan 31 Mart ayaklanmasımn
temelinde iç huzursuzluklar kadar, büyük
devletlerin parmagı da vardır. Bu bağlamda
İngiltere nin 31 Mart'ı düzenleyenlerle ilişkileri ve
isyanı bastırmak için Selanik 'ten gelen Hareket
Ordusu 'na karşı tutumu dikkat çekicidir. 31 Mart
avaklanmasını tüm boyutlarıyla inceleyen Prof. Dr.
Sina Akşin "31 Mart Olayı" adlı eserinde ve
Doğan Avcıoğlu "31 Mart'ta Yabancı Parmağı "
adlı kitabında olayın bu yönüne de dikkat
çekmişlerdir. Bu iki eser dışında yine 31 Mart
olayını inceleyen ve tarihçi Cemal Kutay
tarafından yazılan "31 Mart 81 Yaşında" isimli
yapıt da bir diğer önemli kaynaktır.
Orduda şeriatçı isyanBARIŞ DOSTER
ikinci Meşrutiyefın 24Temmuz 1908'de
ilanının ardından toplumda oluşan umut
ortamı, meydana gelen kanşıklıklar, halkın
beklentilerine tam olarak yanıt verileme-
mesi ve Meşrutiyet'i ızleyen Ekim ayın-
dan itibaren Bulgaristan Prenslıği. Bosna,
Hersek ve Girit vilayetlerinin Osmanlı'dan
kopmalan nedeniyle yerini huzursuzluğa
bırakmıştı. İttihat ve Terakki. halkın gö-
zündekı desteğini yitirmeye başlamış ve
toplumdaki gerici hareketler giderek art-
mıştı. Ardarda patlak veren Kör Ali Olayı.
Karagöz Olayı ve Beşiktaş Olayı gibı gen-
ci kalkışmalar, büyük bir felaketin işaret-
lerini veriyorlardı...
Tarih 31 Mart 1325 Salı. Miladı takvı-
me göre 13 Nisan 1909. Yer, tstanbul Sul-
tanahmet. Sabaha karşı saat 02. 45 "te Sul-
tanahmet'ten gelen gürültü ve silah sesle-
riyle uyanan tstanbulllular neler olup bit-
tığini anlamaya çalışıyorlar...
Evet. aylardan beri adeta "Geliyorum"
diyen felaket Istanbullulan sabaha karşı ış-
te böyle yakaladı. Geleneksel Osmanlı halk
ayaklanmalannın son örneği olan 31 Mart.
halk arasında "Hürriyet Bekçileri- Nigeh-
ban-ı Hürriyet" adıyla bilinen \e Taşkış-
la'da bulunan 4. Avcı Taburu'nun askerle-
nnce başlatıldı. Ayaklanmanın başlangı-
cında Dördüncü Avcı Taburu'nun erleri,
subaylannı bağladıktan sonra Sultanah-
met'e giderek ve Meclis-i Mebusanı ku-
şattılar. İlerleyen saatlerde Arnav ut Ham-
di Çavuş'un öncüiük ettiği ve sayılan 3 bi-
ni bulan askerler. Ittihad-ı Muhammedi Ce-
mıyeti'nin açılışında da kullanılan yeşil
bayraklar ellerinde olduğu halde diğer as-
kerleri de ayaklanmaya katılmaya çağırdı-
lar. Sık sık, "Yaşasın asker'% "Yaşasın
şeriat", "Şeriat isteyenler meydanda
toplansın, istemcyenler dışarıda kalsın"
şeklinde bağıran ve ara sıra havaya birkaç
el ateş açan askerlerin düzenleri dikkat çe-
kiciydi. Belli ki askerler. başta yabancılar
ve azmlıklar olmak üzere kımsenin canla-
nna ve mallanna dokunmamalan konusun-
da sıkıca uyanlmışlardı.
Şehir isyanla çalkalandı
Olaylar kısa sürede tüm Istanbul'a yayıl-
dı ve Harbıye Nazın, sabahın 5' inde, 1. Or-
du Kumandanı Mahmut Muhtar Paşa'yı
görev başına çağıran birtelgraf çekti. Mah-
mut Muhtar Paşa'da 8.30 da Harbiye Ne-
zareti'ne gelip, 9.15'te Davut Paşa Kışla-
sı'nabirtelgrafçekereksüvaribirliklerinin
yola çıkmalannı emrettı. Saat 10 45'te Be-
yazıt'a gelen süvariler. hemen ayaklanan-
Hareket
Ordusu
Taşkışla'daki
şeriat yanlısı
askerierin
başlatQğı31
Mart
ayaklanması
kanlı basûrüdı.
Komutasında
Mustafa
Kemal'in de
bulunduğu
Hareket
Ordusu,
isyandan 12 gün
sonra
İstanbul'u
işgakilerden
temtdedi. Tarihi
fotoğrafta,
İstanbhıTa
gelmekte olan
Hareket
Ordusu treni
birmola
anında.
(Mustafa Kemal
sağ başta
çantasını
kontrol ediyor.)
31 Martın
analizi-1 İttihat ve Terakki'ye karşı eylem
31 Mart, önceden tasarlanmış
İttihat ve Terakki karşıtı bir
eylemdir. Padişah II. Mahmut'un
anarşık yeniçeriliği kaldınp. yerine
disiplinli bir ordu kurmasından 84
yıl sonra Osmanh'da yeniden ve ılk
kez askeri gücün sarsılmış
olmasıyla ortaya çıkmıştır. Osmanlı
tarihinde sık sık çıkan yenıçeri
isyanlannın hepsi, din ve şenat
sloganlanna sanldığı halde gerçekte
para isteklerine dayandıklan için
her sefennde daha fazla para
verilerek bastınlmışken. sonuç
itibanyle 31 Mart tamamen gerici
bir ayaklanma> a dönüşmüş ve
ideolojik bir görünüm almıştır.
Muhalefet "Şeriat isteriz"
sloganlanyla sokaga dökülmüştür.
31 Mart'ın en doğru tahlilini yapan
Prof. Dr. Sina Akşin1
de isyanı
muhalefetin bir gövde gösterisi
olarak yola çıkan ancak demokrasi
deneyimsizliği sonucu yozlaşan bir
hareket olarak tanımlar.
lsyana. Ahrar Fırkası \e Ittihadı
Muhammedi Cemiyetı başta olmak
üzere, ılmıye talebeleri. ulema,
alaylı subaylar, Karnil Paşa \e oğlu
Sait Paşa, ittihat ve Terakki'de
aradığmı bulamayan
dönemin ünlü muhalifleri
Derviş Vahdefi ve Murat
Bey gibı çok genış bir katılım
olmustur. Ordu içındeki Harbiyeli
subaylarla, çekirdekten gelen alaylı
subaylann ikilemı. medrese
mollalannın askere alınmalan ile
çıkarlannın bozulması, meşrutiyete
karşı sarav çe\Telerinin tepkisi
isyana katılaplan kısa sürede
büyütmüştür. 31 Mart'ı
düzenleyenler hakkında 3 görüş
vardır. Bunlardan ilki olaydan
Abdülhamit'i, ikincisi muhalefeti.
üçüncüsü ise İttihat ve Terakki'yi
sorumlu tutar. İttihatçılara göre 31
Mart, Abdülhamit tarafından
hazırlanan bir istibdada geri dönüş
hareketi ve irtıca hareketıdir.
Ayaklanma sürerken asilerin
Abdülhamit'le yakın ılişkılen,
padişaha eğılimlı davTanışlan ve
isyancılann Abdülhamitce
selamlanması, affedılmesı gibi
davranışlar bu ıddiayı
desteklemektedir. İttihatçılara göre
Abdülhamit ıflah olmaz bir
özgürlük düşmanıdır.
Isyanm amacı
Fakal aralannda Talat Paşa gibi
isimlerin de bulunduğu bazı önde
gelen Ittihatçılar ise Abdülhamit'ın
suçsuz olduğunu sa\iınurlar.
31 Mart'ı muhalefetin
tezgâhladığmı savunanlar ise buna
kanıt olarak Ahrar'ın ve Prens
Sabahattin'in ayaklanmadaki
rolünü, Ittihadı Muhammedi
Cemiyeti ve Derviş Vahdeti'nin
çalışmalannı, diğer muhalif
kesımler ve yayın organlannın
isyan yanlısı tutumlannı gösterirler.
İttihat ve Terakki'ye karşı
muhalefetin ünlü isimlerinden
Mevlanzade Rifaf göre ise isyanı,
Abdülhamit'i tahttan indirmek ve
İttihat ve Terakki'nin iktidanna son
\ermek isteyen başta Prens
Sabahattin olmak üzere Ahrar
Fırkası çıkarmıştır.
Ahrar ile donanma arasındaki sıkı
ılişkıler ve Prens Sabahattin'in
Reşat'ı ıktidar yapmak için
uğraşması da Mevlanzade Rıfat'ın
bu tezini güçlendirmektedir. Fakat
isyan ilerleyen günlerde Ahrar'ın
istediği gibı gelişmemiş ve tam aksi
bır seyir göstererek Ahrar"in hiç
arzulamayacağı bir görünüm
kazanmiştır.
lan dağıtırken, isyancılardan üçünü yara-
layıp. halkın evine dönmesini ıstediler. ts-
tanbul isyanla çalkalanırken. isyanm ne-
denleri de konuşulmayabaşlanmıştı. Tutu-
cu kesime göre isyanın nedeni, ordudaki
Harbiyeli ve İttihat ve Terakki Cemiyeti
yandaşı subaylann, askerierle ulemanın gö-
rüşmesini yasaklamasıydı. Buna göre mek-
tepli subaylann dini duygulannın zayıflığı
ayaklanmanın başlıca nedenlerindendi.
Ayaklanma, dini duygulan zayıf olarak
gösterilen ittihat ve Terakki Cemiyeti'ne
karşı yapılmıştı. Mahmut Muhtar Paşa'nın
tutucu bir cemiyet olan İttihad-ı Muham-
medi Cemiyeti aleyhinde bir emir vermesi
ve askerlerin bu cemiyetten uzak durmala-
nnı ıstemesi de isyancılann diğer birhuzur-
suzlukkaynağıydı. Aynca. Abdülhamit'ın
isyancılan iknaetmek ve isteklerini öğren-
mek için yolladığı Şeyhülislam Mehmet
Ziyaettin Efendi de isyancı-
lann talepterini şöyle sıralı-
yordu:
1 - Sadrazam Hüseyin Hil-
mi Paşa, Harbiye Nazın Rı-
za Paşa ve Meclis-i Mebu-
san Reisi Ahmet Rıza
Bey'in azilleri. 2- Mebuslar-
dan Tanin gazetesi başyaza-
n Hüseyin Cahit, Şura-yı
Ümmet gazetesinin sahibi
Bahaeddin Şakir ve Meclis
tkinci Başkanı Talat Beyle-
rin uzaklaştınlması. 3- Şeri-
atm bütün yönleriyle uygu-
lanması. 4- Açığa çıkartılan
alaylı subaylann görevlerine
dönmesı ve mektepli zabıtle-
rin görevden alınması. 5-
Ayaklanmadan dolayı bir ne-
ferin kılına zarar gelmemesi.
İsyan büyüyor
Tüm bu kargaşa yaşanır-
ken Padişah Abdülhamit,
Sadrazam"dan hemen Bab-ı
Âli'ye giderek gereken.ön-
le.mleri almasını ve kendısi-
ne haber vermesini istedi.
Ayaklanmayı zorla bastır-
mak istemeyen hükümet ise
ısyancılara öğüt vermek yo-
luyla olayı kapatmak niye-
tındeydi. Padişahın telaşı,
hükümetin şaşkınlığı ve ka-
rarsızlığı sürerken isyancıla-
nn sayısı ise giderek artıyor-
du. Dikkat çeken nokta şeri-
atçı kesimin önemli yayın or-
ganlanndan Volkan gazete-
sinin sahibi ve başyazan
Derviş Vahdeti'nin de,
ayaklananlann arasında ol-
masıydı. Bir süre önce ordu-
dan çıkanlan çok sayıda
alaylı subay, ulema ve ilmi-
ye öğrencileri de isyancılar
arasındaydı. Askerler yeni
katılanlara selam verirken
ulema da tekbir getiriyordu.
Ulemanın kalabalıldaşma-
sıyla, ayaklanmaya başından
beri katılan askerlerin tedir-
ginliğinin biraz olsun azaldı-
ğı ve suçlannı şeriat perdesi
ile örtmeyi düşündükleri an-
laşılıyordu. Saat 15.00 sula-
nnda bin kadar denız erinın
ayaklanmaya katılması ola-
yın boyutlannı daha da bü-
yüttü. Gelişmeler karşısında
şaşkın ve karasız haldeki ka-
bine, tüm ümidini Şeyhülis-
lama bağlayarak istifa etti.
SÜRECEK
SIFİİNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr
Sürekli askeri darbelerie siya-
si yaşamlan kesintiye uğrayan
iki yoksul ülkeden döner dön-
mez, müdahale tartışmalannın
ortasına düştük. Pakistan ve
Bangladeş, halkının çoğunluğu
Müslüman olan ülkeler. Bunlar-
dan Pakistan, Islam cumhuriye-
ti adını alarak Islamcı özelliğini
daha öne çıkarmış durumda. Bu
ülkede şeriatçı partilerin daha
etkin olduklan göze çarpıyor.
Bütün bu olumsuzluklara rağ-
men laikliğe yatkın partiler ikti-
dan ellerinde tutuyoriar. Islamcı
partiler geriliyor.
Bangladeş ise Islami kimliği-
ni Pakistan kadar öne çıkarmı-
yor. Özellikle evlenme, boşan-
ma, miras gibi medeni kanuna
ilişkin hükümler, şeriata dayan-
dınlmaya çalışılsa da kendileri-
ne özgü bir laiklik çabasını sür-
dürdükleri belli oluyor. Yine de
şeriatın katı hükümleri, kadınla-
nn yaşamını zoriuyor ve kadın-
lar bu uygulamalara karşı dire-
niyoriar. Pakistan ve Bangladeş,
Türkiye ile karşılaştırıldığında
çok yoksul ülkeler. Kişi başına
milli gelirieri, Türkıye'den çok
aşağılarda. Halkı, bize göre çok
Pakistan, Bangladeş ve Siyasi Kriz..
büyük sıkıntılar içinde yaşıyor.
Iktidar kavgası ise bir avuç aris-
tokrat ailenin tekelinde sürüyor.
Bu nedenle de sık sık, sonu kan-
lı biten asker müdahalelerine
sahne oluyor.
Pakistan'ın ünlü lideıierinden
Zülfıkâr Ali Butto, bir darbeci
general tarafından asıldı. Ziya
ül-Hak istmli bu darbeci de şüp-
heli bir uçak kazasında yaşamı-
nı yitirdi. Daha sonra da Pakis-
tan pariamentosu sık sık feshe-
dildi. Geçen yıl feshedilen par-
lamentonun yerine yeni seçim-
ler yapıldı.
Biz, bu ülkeyi ziyaret ettiği-
mizde, işte bu parlamentoda
çoğunluğa sahip Navaz Şerif
hükümeti işbaşındaydı.
Bangladeş de benzer birtari-
he sahip. Bağımsızlığın kurucu-
su Mucib-ür Rahman, darbe-
ciler tarafından ailesiyle birlikte
katledildi. Onun yerine geçen
General Ziya-ür Rahman'ı da
bir başka general, Erşad öldür-
dü. Erşad'ı ise bir başka müda-
hale hapse attı. Bu siyasetçile-
rin yerine de ya kızlan ya kanla-
n geçti. Şu anda Bangladeş'te
oldukça demokratik sayılacak
bir seçimle işbaşına gelmiş hü-
kümet görev yapıyor.
Gezinin son durağı Bangla-
deş'in Çittagong kentinden Tür-
kiye'ye dönerken, uçakta de-
mokrasiyle zenginlik arasında
bir bağ kurmaya çalışıyorduk.
Bir ülke, paylaştıracak fazla bir
maddi olanağa sahip olmayınca
demokrasiyi de yürütemiyor ve
siyaset kana bulanıyordu.
Bu ölçülerie bu iki ülkeye ba-
kınca, iç siyasetin inişleri çıktş-
lan daha anlaşılır hale geliyor-
du. Peki ya Türkiye? Bu ülkele-
re göre kişi başına düşen gelir
açısından baktığımızda 10 mis-
li dahazengindi. Siyasi tarih açı-
sından baktığımızda daha de-
neyimli birtarihe sahipti. Pakis-
tan ve Bangladeş, yüzlerce yıl
Ingiliz sömürgeciliğinin boyun-
duruğundayaşamışlardı. Pakis-
tan, 1947 yılında Hindistan'dan
koparak bağımsızlığını ilan et-
miş ve ondan sonra pariamen-
ter rejim denemelerine başla-
mıştı.
Bangladeş ise 1947'de Pakis-
tan'la birlikte Hindistan'dan
kopmuş, bağımsızlığına ise
1971 yılında kavuşabilmişti. Her
iki ülkenin de demokrasi deney-
leri yeni, maddi olanaklan kısıt-
lıydı. Oradaki iç kargaşalığı an-
lamak, biranlamdamümkündü.
Türkiye ise daha ileri deneye
ve olanaklara rağmen, hâlâ siya-
si yaşamına demokrasiyi yerleş-
tirememişti. Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'le Milli Gü-
venlik Kurulu toplantısı üzerine
konuşuyor ve endişelerimizi di-
le getiriyorduk. işbaşında iki as-
keri darbenin devirdiği bir cum-
hurbaşkanı oturuyordu ve yeni-
den askerlerin müdahale edip
etmeyeceğini tartışıyorduk.
Bu gezide, 12 Eylül askeri
darbesinden sonra birlikte hapis
yattığımız DYP'lı Devlet Bakanı
Namık Kemal Zeybek de var-
dı. Onunla REFAHYOL koalis-
yonunun yarattığı iç gerilim üze-
rine konuştuk. Endişelere katıl-
dığını, ancak duoımun çok
abartıldığını iddia etti. Ben de
ona, bir kez daha cezaevlerinde
birlikte bulunmamak için geç-
mişten ders çıkanlması gerekti-
ğini dilimin döndüğünce anlat-
maya çalıştım.
Demirel'in gezi boyunca ver-
diği mesaj; Refah'ıngereksizye-
re yarayı kaşıyıp ciddiyetsizlik
yaparak işleri zorlaştırdığı yö-
nündeydi. Bir yandan da tansi-
yonu düşürmekten söz ediyor-
du. FakatAnkara Esenboğa Ha-
vaalanı'na döndüğümüzdeki
manzara, bu gerilimin daha da
tınmanacağını kanrtlar gibiydi.
Erbakan'la Çiller'in Demirel'i
karşılamaması artık bir gelenek
haline gelmişti. Yine alanda yok-
tular. Meclis Başkanı Mustafa
Kalemli ve Genelkurmay Baş-
kanı Karadayı ise her zamanki
gibi oradaydılar.
Bu manzara bile devletin te-
pesinde esen rüzgârlann gide-
rek sertleştiğini anlamayayeter-
di. Türkiye, oldukça kritik gün-
lerden geçiyor. Erbakan ve arka-
daşlan neye dayanarak gerilimi
tırmandınyorlar, doğrusu çö-
zebilmiş değilim.
CUMARTESİ
ATAOL BEHRAMOĞLU
Köy Enstitüleri'nden
İmam-Hatip Okullarına
"Cumhuriyet Kitap "ın bu haftaki kapak konusu Fa-
kir Baykurt. Eski ya da yeni ürünlerini kitabevlerin-
de uzun süredir görmediğimiz Fakir Baykurt'un top-
lu yapıtlan "Adam Yayanevi"nce yayımlanmaya baş-
landı. Şimdi, özellikle genç okur, çağdaş edebiyatı-
mızın büyük bir yazanyla belkı de ılk kez tanışma ola-
nağı bulacak. Feridun Andaç'ın Fakir Baykurt'la yap-
tığı söyleşi sıcak ve bilgilendirici. Dergide Baykurt'un
bir de kısa özgeçmişi var. Burada, 1929'da Burdur-
Yeşilova Akçaköy'ünde doğan yazarın ortaöğrenimi-
ni Gönen Köy Enstitüsü'nde tamamladığı, beş yıl ka-
dar köylerde öğretmenlik yaptıktan sonra 1955'te Ga-
zi Eğitim Enstitüsü'nü bıtirerek ortaokul öğretmeni
olduğu yazılı. Ilk öykü kitabı "Çilli" 1955'te, ilk roma-
nı "Yılanlann Öcü" 1959'da yayımlanan yazann ya-
prtları, uzun bir liste oluşturuyor. 1950'lerden bugün-
leretoplam olarak 16 öykü kitabı, 13 roman, çocuk-
lar için 4 kıtap, bir şiir kitabı, yeniden yazılmış bir halk
destanı ve toplum-eğitim yazılannın oluşturduğu (iç-
lerinden biri "Türkiye'de Köy Enstitüleri" başlığinı ta-
şıyan) 5 kitap daha...
Fakir Baykurt Köy Enstitüsü kökenli yazarlarımız-
dan sadece biri. Adlannı bir çırpıda sayabildiğim Köy
Enstitüsü kökenli başkaca ünlu yazariarımız: Dursun
Akçam, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Mahmut
Makal, Emin Ozdemir, Adnan Binyazar, Behzat
Ay, Yusuf Ziya Bahadınlı, Ali Yüce... Liste hiç kuş-
kusuz bu adlarla da sınırlı değil... tlk öğrenimlerini Köy
Enstitüleri'nde gören binlerce köy çocuğunun öğret-
men, aydınlanmacı, aydın olarak bugünlere kadar et-
kileri süren çalışmalarının dökümü ise Türi<iye çağ-
daş aydınlanma tarihinde büyük bır bölüm oluştunjr...
• • •
Köy Enstitüleri'ni hazırlayan ilk adımlar Saffet An-
kan'ın Milli Eğitim Bakanı olduğu 1937 ve 1939 yılla-
nnda atıldı. Enstitüler, Hasan Ali Yücel'in Milli Eği-
tim Bakanı, Ismail Hakkı Tonguç'un llköğretim Ge-
nel Müdürü olduklan 194O'lı yıllann başlarındaki ya-
salar ve yönetmeliklerle gerçekleşti. Toplam olarak 20
Köy Enstitüsü ve 1942-43 yılında da Hasanoğlan
Yüksek Köy Enstitüsü böylece kuruldu. Bu okullar-
dan 1946-47 ders yılına kadar 5447 köy öğretmeni,
8756 eğitmen, 541 sağlık memuru diploma aldı... Ra-
kamlar, girişilmiş olan aydınlanma hareketinin büyük-
lüğünü göstermeye yeterlidir. 194O'lı yıllann ortalann-
da, 2. Dünya Savaşı koşullannda yükselmeye başla-
yan gericilik. Köy Enstitüleri'ni ortadan kaldınlması ge-
reken büyük bir tehdit olarak görmekte gecikmedi.
Hasan Âli Yücel'e yönelik karalama ve saldınlarla baş-
layan süreç Demokrat Partı yönetimı ve Reşat Şem-
settin Sirer'in Milli Eğitim Bakanlığı sırasında,
1950'lerin ilk yıllarında Köy Enstitüleri'nin yok edilme-
siyle sonuçlandı.
•••
1 Mart 1924'teTBMM'yi açış konuşmasında Mus-
tafa Kemal Atatürk, eğitim ve öğretimin tüm anla-
rrtı ile ulusal olacağtnı belırtıyordu;.. Buradaki "ukısal"
sözüyle hiç kuşkusuz ki ortaçağcı, ümmetçı, gerici
anlayışa karşı çağdaşlık, uygartık, bilimsellik amaç-
lanıyordu... İki gün sonra, 3 Mart 1924'te Meclis'çe
onaylanan "Tevhidi Tedrisat" (Öğretim Biriiği) yasa-
sının 1. maddesi bilim-öğretim-eğttim kurumlannın
laikleştirilerek Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmasını
öngörmekteydi. Yasanın öteki maddelerinde din uz-
manlan yetiştırilmesi için üniversiteye bağlı bir Hahi-
yat Fakültesi kurulması ve imam-hatip okullannın (Mil-
li Eğitim Bakanlığı'nca) aynı amaçla açılması öneril-
mekteydı. llahiyat Fakültesi böylece kuruldu. Buna
karşılık, imam-hatip okullarının o tarihteki sayısı
29'kenbusayı 1926'da20'ye, 1928-29'da2'yedüş-
tü ve 1931-32 ders yılında tümüyle kapatıldılar... Ye-
niden açılmalannın tarihi ise Köy Enstitüleri'nin kapa-
tıldığı tarih, yani 1950'lerin ilk yıllandır... Yaklaşık ya-
nm yüzyıl sonra bu okulların bugün ulaştıklan konu-
mu iseTÜSES ve Gencay Şaylan'ın "Türkiye'de La-
iklik" başlıklı çalışmasından okuyalım: "Imam-hatip
okullan ortaöğretimde bir meslek işlevi görmek üze-
re kurulmuş, ancak sayılan hızla artarak meslek için
gerekli talebin çok öiesine geçmiştir... İmam-hatip
okullan halen dörtte bin kız olmak üzere yılda yakla-
şık 18.000 civannda mezun vermektedir... Bu kadar
büyük sayının din görevlisi olarak istihdam edilmesi
mümkün değildir ve zaten mezunlann çoğu da din
görevlisi olmak yerine üniversiteye girmek ıstemefc-
tedir. Örneğin 1988 ÖSYM sınavı sonuçlanna göre i-
mam-hatip mezunu 9.931 öğrenci üniversiteye gir-
meyi başarmıştır... Istanbul Üniversitesi HukukFakül-
tesi'ne giren öğrencilenn içinde imam-hatip Iisesi
mezunlannın oranı yüzde 16.3'tür. Ankara Üniversi-
tesi Hukuk Fakültesi için bu oran yüzde 13.1, Anka-
ra Üniversitesi SBF (Kamu Yönetimi Bölümü) için ise
yüzde 39.7'dir." Aynı çalışmadaki sözlerie "...okul sa-
yısı, öğrenci ve mezun miktan göz önüne alındığın-
da bu okullann orta eğitımde genel eğitim kunımu
haline dönüştüklen söylenebilmektedir."
• • •
Türkiye yoksul köylü çocuklanndan seçkin yazar-
lar, çağdaş aydınlar yetiştiren halkçı, çağdaş bir eği-
tim sisteminden, din eğitimi ağırlıklı bir sisteme nasıl
geçti? Son yarım yüzyılın siyasal tarihi bunun apaçık
nedenlerini gösteriyor. Sorumlular; halkın, köylünün
bilinçlenip örgütlenmesıni istemeyenler, halkı karan-
lıkta tutmak isteyenler, bu nedenle dini siyasete alet
edenlerdir. Yine bu nedenle, çağdaşlık değerlerinden
kopmadan din bilgisi edinmenin, dinsel değerleri ko-
rumanın yöntemlerıni onlaria tartışmak boşunadır...
Bugün acilen yapılması gereken, dinin siyasete alet
edilmesinı önlemenin ve eğitimi çağdaşlaştırmanın
kesin adımlannın kararlılıkla atılmasıdır.
4 aya evet
Pişmanlık Yasası'na uzatnta
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - TBMM Ada'let
Komisyonu, Pişmanlık Ya-
sası'nın süresini 4 ay uza-
tan ve üyesi olduğu çetenin
yakalanmasına yardımcı
olanlara ceza \erilmemesi-
ni hükme bağlayan yasa ta-
sansım kabul etti. Raporda
tasannın "devletiçindekiçe-
te ilişkilerinin ortayaçıkard-
masını amaçladı^" vurgu-
landı. Komisyonun dünkü
toplantısında. alt komısyon-
ca hazırlanan raporelealın-
dı. Kabul edilen maddeye
göre. üyeleri arasında açık
veya gizli işbirliği yaparak
baskı. cebir, nüfuz suiisti-
mali sonucunda çeşitli ku-
rum ve kunıluşlan ek geçi-
ren, bu şekilde serbest piya-
sa koşullannı bozanlar suç-
lu kabul edilerek cezalandı-
nlacak.
Bu yöntemleri kullanarak
gerçek veya tüzelkişiler ara-
sındaki alacak ve borç iliş-
kisini düzenleyen, para.
çek, senet tahsil ettiren, borç
senedi. çek imzalatan, zor-
la menkul ve gayrimenkul
sattıran bir örgüte katılan da
suçlu kabul edilecek.