03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 1997 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Ecevit, Yılmaz ve Şeriat VECİHİ TÎMUROĞLU G eçmişı. bugünkü yaşamın benimsenebilır çerçevesı yapmaya çalışmak. hatta İcımi kez. hoşgörüyle anla- şılır kılmak. toplumun çağdaşlaşma coşkusunu köreltir. Eskı Anadolu ve Yunan uygarhk- lan bile, bugünün olanaklannı insanlığa sunmakta, örnek olmayı bırakınız, engel oluşturabilirler. Bir toplumun sahıp oldu- gu olanaklar arasında. vannlan güvenceye alacak olanlan saptamak. sanıldığı değın kolay değildir Vannlan, güvenceye alacak atılımlar. tanhın çoğu kez kara olan sayfa- lanna dayanarak değil, yaşanan olanakla- n ıyikullanarakyapılır. "Tarihinibilmeyen geleceğini kuramaz" savı, geçmışın ayrın- tılı öyküsünü, özellıkle de bu öykünün onur günlennı, şanlı dönemlenni anımsa- mak anlamına gelmez. Hatta, tanhi bu doğ- rultuda aigılama, toplumsal tehlikelere yol açabilir. Tarih, "son durum"da somutlaşır. Öyleyse sorahm: Ülkemızin "son du- rum"u nedır9 Atatürk. tanhi doğru yorumlamış çok az insandan bındır. Osmanlı'nın tarihten si- linışinden sonra, bağımsızlık savaşına atı- lırken. "manzara-i umunıiye''yı saptayarak işe başlamıştır. Bugünden düne doğru gı- dersek, yoksunluğumuzun, yoksulluğumu- zun nedenlen. bir bır gelecektir elimıze. "Şimdi"den geçmışe doğru bakınca, Os- manh'nın Doğu'dan çok Batı'ya yöneldi- ğını görürüz. Genişleme çabası Batı'ya doğrudur. Ne kı, genleme dönemine gıril- diğınde, yenilgılerinin nedenını kavraya- mamıştır. Oysa yenılgınin tek nedeni var- dı: Çağdaşlaşmayı kavTayamamak. Batı. din karşısında, bılımın bağımsızlığını sağ- lamış, inancın bilınçle çatışmasını önleye- cek toplumsal kurumları oluşturmaya baş- lamıştı. Batı çağdaşlaşırken, Osmanlı or- taçağlaşmıştır. Batı, tanhin o güne değin görmedığı bır hızla geleceğın ussal çerçe- vesinı yaparken. Osmanlı eski çerçeveler- le. çağın portrelerinı duvanna asmaya özenmiştir. Ilerleme. özenmeyle değıl, doğrudan yapmakla ve yaratmakla olanak- iıdır. XVI. yüzyılın sonlannda başlayan yerül- gıler dönemı, daha sonrakı yıllarda, dev- letin tarihsel yazgısı nıtelığıne dönüşmüş- tür. Soruna salt askersel gözle bakmak, al- datıcılığım sûrdürürken, ticaret ıhşkılen de Osmanirnın aleyhıne gelışıyordu. Bu durum. Osmanlı düzeninde bır değışiklık yapmayı gerektiriyordu. Bu değışıkliğın zorunluğunu anlayanlar da vardı. Bu zo- runluk, ancak ıki yüz yıl sonra yaşama ge- cirilebılecek düzeyde ele ahnabildı. Bay Abdurrahman Dilipak sevmese de, D. Mahmut değışmenın yaşamsal olduğunu ve toplumun tûm katlanna ındinlmesı ge- rektığini bir devlet sıyasası olarak algıla- mıştır. Osmanlı, bilincin yükselmesine hiçbir zaman katlanamamıştır. XVII. yüzyılda, AhmetÇetebi diye bın yaşamıştır. IV Mu- rat'm (padişahlığı: 1623-1640) çok beğe- nisini kazanan Çelebı, tüm tslamcılann ve Osmanlıcılann yere göğe sığdıramadıkla- n Hezarfen Ahmet Efendi'dır Çok beceri- lı kişi olmasından dolayı kazanmıştır bu sa- nını. Bu, doğayı gözlemlemeyı seven kışı, bir gûn, kendısıne kanatlar yapmış, Gala- ta Kulesı'nden Üsküdar'a değın uçmuş. Bu uçuş, onun sonu olmustur. IV Murat, boyle ışler yapan kişının bir gün tehlıke oluşturacağını düşünüp Ahmet Çelebi'yı. Cezayir'e sürmiiştür. Batı ıle diplomatik ilişkiler bile, Nevşe- hirü İbrahim Paşa ıle başlatılmıştır. Os- manlı, Batı'ya yürüyordu ama, Batı Os- manh'ya, Çın'den daha uzaktı. Osmanlı, XIV yüzyıldan başlayarak çevırmen kul- lanmıştır. Bu çev irmenlenn hemen tümü Rum. Sırp gibı uyruklanndandır. Sarayda, her zaman, bır çev irmen bulunduğu halde, çevırmenliğı kurumlaştıramamıştır. An- cak, 1669 Gırit sefennden sonra, Nicosci- os Mamanos. çevırmenlığı kurumlaştır- mıştır. Osmanlı okullan. Batı dıllennı öğ- retmediğı ıçm. Osmanlı'nın çevırmenliğı- nı ttalyanlar. Polonyalılar. Sırplar, Rumlar, Ermenıler. Almanlar. Macarlar ve Yahudı- ler yapmışlardır. Osmanlı. bılime ve bilim- sel düşünceye yabancı kaldığmdan, Batı dıllennı. salt sıyasal açıdan algılamıştır Onun ıçin dil. Kuran'm dılıdır, yanı Arap- çadır. Yazın dünyası ıçın de Farsça geçer- lidir. Batı"ya yürürken. Batı'nın ekınsel yaşamına sırt çevirmek, Osmanlf nın ay- dınlanmaya ve hümanizme vabancı kal- masma yol açmıştır Bılim. ınsan etkinli- ğının sıstemleştınlmış bılgılennın sonucu. toplumsal etkinliklenmn bırbıçımı olarak benimsenmemıştir. Osmanlı. yaşamsal kurum olarak "or- du"yu düşünmüştür ama. orduya nıtelikli eleman vetıştıren asken okullardadaetkin önlemler aldığmı görmüyoruz. Her şey- den önce, orduya. Batı'dakı bılımsel gelış- melen ve yeni tekniklen sisteme sokacak insan yetıştiremıyordu. Bu yüzden, çağ- daş gelışmelen ızlemek ıçın yabancılar- dan yararlanmıştır. Bılgı üretılmeyen yer- de, başkane beklenebilır? Kâtip Çelebi'yi oku> anlar, Osmardı'nın aydınlığa düşman- lığını çok açık biçimde görürler. Kâtıp Çe- lebı, Fatıh dönemınde yapılan felsefe öğ- retıminın fcaldınlıp yenne *hidaye ve ek- mei" derslerinın konduğunu yazıyor. Yanı Allah yoluna hızmet ve insansal davranış biçımleri öğretilıyor. Çağatay Lluçay ve Enver Karteldn, çok özlü bir çalışmayla, Yüksek Mühendıs Okulu'nun tanhini yaz- mışlardır (1958). Bu ıkı araştırmacı. Ka- bakçı ısyanında, mühendıshane öğretmen- lennin nasıl öldürüldüklenni anlatırlar. Çünkü. o öğretmenler, çağdaş matematiğı öğretıvorlardı. O bilgılerle yetışen ordu üyelen, medreselerden yetışenlen ıtıyor- lardı. Osmanlı'nın çagdaşlaşmasını engelle- yen etkenlenn başında "şeriat" gelir. Tüm ılencı hareketlere karşı yapılan başkaldı- nlann gerekçelen ortaktır: "Şeriata aykı- nhkT Şenat, Bav Mesut Yılmaz'ın işıttığı (kulağına fıslandığı) gıbı u din" değildir. Dın anlamına kullamldığı da olur. Ama böyle bır anlavış ya da "şeriafın tek an- lamının dın olduğunu ılerı sürmek. "su"yun kılimde ve halıda kenar süsü an- lamına geldiğıni ılen siirüp ılk ve köklü an- lamını unutmak olur Elmalılı Hamdi Ya- zır'ın, Tükçe Tefsır'de, şeriat sözcüğünü nasıl açıkladığı okunmah. Türk Hukuk Lü- gati'nde. şenat, şövletanımlanıyor' "İba- det ve muamelâta müteallik (tapınma ve davranışa ilişkin) olan ahkâmın (hükfimle- rin) he\et-i mecmuasıdır ki (tiimüdür ki), bunlara ahkâm-ı şer'i>ye-i ilmijye (dinin yasal hiikümleri) denir. Cemi (çoğulu) şe- ravi'dir."1 Sözlük. şeriatın bu anlamını ver- dikten sonra. tenm olarak da "Mamafih, şeriat tabiri. din mânasına da gelir*' diye açıklıyor. Şeriat üzenne bu sayfada çok güzel yazılar çıktı. Bir de ben uzun uzun açıklamaya gırişmeyeyım. Kısası. "şeri- at", hiçbir zaman "din" demek değıldır. Tapınmaya ve dinsel eyleme ılışkm tüm hükümlen anlattığından. ımgesel olarak "din" anlamında da kullanılabilır. "Şeriata karşı yüriîmek'', hiçbir zaman "dine kar- şıyürümek"anlamına gelmez. Dinsel dev- let anlayışına. çağdışı öğretılere ve dınsel yaşam biçımlennı dayatanlara karşı yürü- mektır ve Atatürk'ün çağdaş yolunda ay- dınlanmak demektır Karanlığı yanp ışığa varmaktır. Bay Mesut Yılmaz, işıthğini ay- dınlatmadan böyle söylemış olabılir. ama dostumuz Ecevit'ı bağışlayamıyorum. Ne umuyor, dinsel eğilimlere karşı çıkanlan kınamaktan. bılmıyorum. Dinsel öğretıyı yaşam felsefesi yapmış hıç kımse, Ecevıt'e oy vermez. Hatta. Bay Mesut Yılmaz'a da yanaşmaz. Gencinın aslı varken. sahtesı- ne neden değer venlsın! Hiçbir şeym sah- tesi, ınsana güven vermez. Saygın dostu- muz Ecevit, Kuran'm yargılannı savunu- yorgericılere karşı. "Kuran'daşeriatdev- letiyok" dıyor lyi de. Kuran'da. demokra- tik devlet mı var? dıkkatle okudum, Ku- ran'da. "devlet" tenmi yok. Anlamakta zorlanıyorum doğrusu. Ne- den halka doğruyu anlatmıyorlar. Halkın karşısına çıkıp. ışte K.uran'ın hukuk ayet- lerı, işte yaşama özgü ayetlen. bunlarla çağdaş yaşam sağlanamaz, demeliler ve Refah Partisi ıle öğreti düzeymde savaşma- lıdırlar. Aydınlanmanın ve aydınlatmanın yolu budur. Böyle bır savaşımın yengısı, ilericılenn olacaktır. Tarih. kımi zaman zıkzaklar yapar ama, "son durum"un ut- kusunu, kesınlikle ılencılenn hanesine yazar. PENCERE ARADABIR FERİHA BUYUKUNAL Yaşam Biçimi... Ülkemizde bır yabancı dili okuyup, yazıp konu- şabilenlerin sayısı nedir bilmiyorum, ama giderek yarı Ingilizce özentili garip bir yeni dil sanki kapımız- da! Yıllar önce bakkal dükkânlarının adını "market" olarak değiştirmeye başladık. Oysa Ingilizce söz- 'lük "market"\ pazar, çarşı; piyasa olarak tanımlıyor. Ardından halıdan giyime, tabak çanaktan kottuk kanepeye, neyi pazarlarsa pazarlasın satış yerinin adını yabancı dilden (genellikle Ingilizce) koyma modası başladı. Gelişen Istanbul caddelerinde açı- lan tüm işyerlerı, Türkçe ad koymamaya büyük özen gösterdiler. Yetkili yabancı ülke malı satanla- nn özgün marka adını kullanmalan dışında normal karşılayamadığımız bu özenti tavır ısrarla sürdü ve süregeliyor. Yabancı dilde yazılan sözcükleri Türkçe okuyup belleğine kaydeden pek çok insanın mağaza yeri sormalarındaki yanlışlarına, ya da Paris'ten, Ro- ma'dan alışvenş yapmış- çasına hafif hafif böbürle- nerek yabancı adlan söy- leyişlerine sıkça rastladık. Bu bağlamda tümü ül- kemizin ürünü olan malı, hem de tek bildiği kendi Türkçesini konuşarak ra- hatlıkla alışvenş ettiğı hal- de, ne anlama geldiğıni bilmediği mağaza adını kullanarak övünen tüketi- cinın duyduğu keyfi sor- gulamak ya da çarpıklığın nedenlerıni düşünmek, üzerinde durmak gereki- yor... Mağaza, dükkân adı derken daha sonra halkı bilgilendirmek, eğitmek gibi kutsal görevleri de olan özel televizyonların yabancı sözüklerle dolu anlatım dıllerıne, hatta ka- nal adlannın Ingilizce oku- narak yayımlandığına hep biriikte ses çıkarmadan ta- nık olduk. Türkçe okunu- şu "he, be be" olaa "HBB" TV kanalına "eyç, bi, bi" diyerek ingilızcemi- zi ılerlettik... Şu günlerde yine kanal adı Ingilizce okunan "A/7V"nin gazetelerde ya- yımlanan programına göz gezdirecek olursanız bir- kaç kez "Lifestyle" sözcü- ğü ile karşılaşacaksınız. Bu sözcük, Türkçe'ye "ya- şama biçemi (stili)" ya da "yaşam tarzı" olarak çev- rilmektedir. Bu programın içerığı ıse politıka, sanat ve iş dünyasında ünlenmiş kişilerın yaşamlarına ilişkin görüntüler ve bilgılerdir. i<uşkusuz toplumda ba- şarı elde etmiş insanları- mızın yaşam biçimleri ta- nıtılarak örnek olmalıdır. Ancak yabancı televizyon- larda aynı adla, "lifestyle" olarak yayımlanmakta olan program yeni bir ad aranmadan, taklit edilerek NTV'de sunulmaktadır. Dünyanın her yerinde en çok kullanılan Ingilizceyi Türk toplumuna öğretme- nin önemi, bu amaç doğ- rultusunda uygulanacak yolu ve yöntemi elbette ol- malıd!r. Ancak bılinçsiz ve özenti yaklaşımlarla öz dı- limiz Türkçe'den ulus ola- rak beraberliğimızden, güçlü ve güvenli bütünlü- ğümüzden uzaklaştınlıyo- ruz. Çeviri ve garip yaban- cı sözcüklerden oluşan "yeni dil" kapımızda mı yoksa... TARTIŞMA Urfa'da kadm olmak ve nikâh A slında 'Urfa' i ^ değildi sankı ğ ^L gördüğümüz. ^ _ ^ ışıltılı bır Ur- ğ ^L fa rüyası, coş- A~ . m . k u l u bır Gü- neydoğu masalıydı. Köy kızlannın yanar-döner, sırma işlemelı. pınl pınl ıpek- lı gıysilen kadar olağanüstüy- dü o gün Urfa. Bır fırsatını bulup gıdin bu şehre. Harran'ı gezin Zama- nın durduğu ana tanıklık edin Balıklıgöl'de Taç Mahal'i gö- receksınız. Geleneksel mıma- ride geçmışınızle tanışacak. Dergâh'ta bildiğıniz bütün du- alarla Tann'yı anacaksınız. Gidın, adımlayın. tanıyın bu şehri. Ne v^ar ki Urfa kendi ka- dınlan ıçın tehlikelı, acımasız bir şehır. 14 yaşındaki Hacer komşu oğluyla mektuplaştı di- ye daha geçen ay bu sokaldar- da kardeşı tarafından öldürül- dü Hacer 'namus'cınayetlen- nın ne ılk kurbanı ne de son. Gelecek günlerde. aylarda başka bır kızın aynı kadere or- tak olup olmayacağım kimse bılmiyor. Esmer yüzlerin, sim- siyah parlak gözlerin. dalgın bembeyaz gülüşlerde gizle- dıkleri hüzün ışte o bılınmez- likten. Urfa'ya başka iklimle- rin kadını olarak gitmenin bır tehlikesı yok. Sızgidin, gezin; göreceksiniz, seveceksiniz Ur- fa'yı. Urfa Sağlık köyü sakin- len köylerinde ilk kez bir 'ka- duıbakan'^örüyorlardı. 'Ka- dm muhtar'nasıl ınanılmazsa onlar ıçm. 'Kadm bakan" da o kadar ınamlmaz Yınedesay- gıda kusur etmıyorlar. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Işüay Saygın, bu köy- de 'resmi nikâh'kampanyası başlatıyor. Dıni nıkâhlı 57 çif- tin resmı mkâhını kıydınyor. Kadınlann çoğu kucaklannda çocuklanyla nıkâh masasına oturuyor ve nikâh defterine parmak basıyorlar. Sağlık kö- yü kadınlannın değerlendir- mesı. Bakan Hanım. önemlı bir toplumsal soruna parmak basıyor. Türkıye'de resmı ni- kâhı olmayan pek çok çıft bu- lunmakta. Butürevlılıktendo- ğan çocuklar nesep ve miras sorunlanyla karşılaşmakta. nüfus cüzdanı bile alamamak- ta. Yapılan araştırmalara göre ülkemizde ev lenmiş nüfusun ^ d e 85'i hem resmı hem de dını nikâhla eviilik bırlığını kurmuş. Yalnız dinı nikâhla aı- le kuranlann oranı yüzde 7 5. Bu oran doğuda yüzde 18'lere çıkıyor. Yanı yüz bınlerce çif- tın medenı nıkâhı yok. Kadm- lar ve çocuklar resmi nikâhın getırdıgi haklardan yararlana- mıyorlar. Bakan Saygın, bütün valile- re bır genelge göndenyor ve illerinın sınırlan içınde mede- nı nikâh olmadan sadece dinı nikâhla evlenmış çiftlerin sap- tanıp bunlann resmı nikâhlan- ntn yapılmasıru ıstıyor. Kadın- lar ıçın önemlı bır adım. Ama insan düşünmeden edemiyor; imam nikâhıyla üç-dört kadın- la evlenen erkeklenn eşlerin- den hangısı 'resmi nikâhlı' ol- maya hak kazanacak? Ya ımarh nıkâhma bile gerek gör- meden büyük şehırlerde bır- lıkte yaşayanlar?. Köylerde ve şehırlerde aynı kavramlar her zaman aynı an- lama gelmıyor 'Kadm' köyde başka, şehirde başka. 'Nikâh- sız beraberlik' köyde başka. şehirde başka. Kayıt dışı eko- nomiden sonra kayıt dışı evlı- liklerdeTürkiye'nm gerçeğı... Ya kayıt dışı kadınlar, kayıt dı- şı şehırler 9 .. NalanYddız Müderrisoğlu Bir Ünlü Bîlginimizden Alıntılar... Ansıklopediye göre Erzurumlu Ismail Hakkı mu- tasavvıf, bılgin ve şair; 18'inci yüzyılda yaşamış, "dünyanın yuvarlak olduğunu belirtmiş ", "Marifet- name "y\ yazmış, medrese ve tekkede yetışmiş "bi- lim adamımız" karı ile kocanın ne zaman birieşme- si gereğine ilişkin bir de program düzenlemiş; çün- kü doğacak bebek. üstat Ismail Hakkıya göre eş- lerin çiftleşmesine bağlı olarak kişilik kazanıyor. Şöyle kı: "Eğer karı ile koca pazartesi gecesi birleşirlerse doğacak bebek hafız-ı Kuran olur..." "Salı gecesi ana karnına düşen çocuk, merha- metli ve cömert olur..." Erzurumlu Ismail Hakkı'nın dökümü sürüp gidi- yor: "Ve eğer perşembe gecesi iderse veled (çocuk) hem âlım hem bilgin olur..." "Ve eğer koca cuma günü namazdan evvet ider- se veled mevti (ölümü) geldikte şehit olur..." "Eğer koca eşinin rızası olmadan cima ederse (cinsel ılişkıde bulunursa) veledahmakolur..." "Ve eğer pazar gecesi cima ederse veled hırsız- yolkesen olur..." "Ve eğer çarşamba gecesi eşler biheşirse veled azılı katil olur..." "Ve eğergündüz öğleden sonra cima edilirse ve- ledin gözü şaşı olur..." "Ve eğer Ramazan Bayramı iderse doğacak ve- led ana babaya asi olur..." "Ve eğerKurban Bayramı gecesi iderse veled al- tıya da dörtparmaklı olur..." "Ve eğerayakta olduğu halde iderse çocuk ya- tağına işer..." "Ve eğer koca baldızıyla muhabbetinden iderse veled hünsa olur..." "Ve eğer koca ıderken cima üzerine konuşursa veled dılsız olur..." "Ve eğer koca kadının uzvuna nazar ederse (ba- karsa) veled âmâ (kör) olur..." "Ve eğer koca o haldeyken zen'i takbil ederse (kadını öperse) veled sağır olur..." "Ve eğer karı koca meyve ağacı altında sevişir- lerse doğacak veled (çocuk) zalim olur..." "Ve eğer koca bu işı taharetsiz iderse doğacak veled cimh olur..." "Ve eğer kan koca yıldızlar altında örtüsüz sevi- şirlerse veledmünafıkolur..." "Ve eğer Berat Kandıli gecesi kan koca iş yapar- larsa doğacak veled kötü huylu olur..." "Ve eğer erkek yola gideceği gece iderse veled müsrifolur..." Liste uzayıp gidiyor, Erzurumlu Ismail Hakkı hep- sinin altına eklemiş: "Bu ahkâmın cümlesi asar ile ispat olup tecrübe kılınmıştır." • Geçmişimız ile geleceğimız oylesine ıç içe ve ba- ğıntılı ki dünden bir yaprak açmak, nereden nere- ye geldiğimizı bize daha 1yi belletiyor. Şimdi 70 ekran Telefunken alanlara 37 ekran BEDAVA! Telefunken 70 Supersonic TXST Telefunken 37 Supersonic Hem de çok uygun taksitlerle! TELEFUNKEN 70 SUPERSONİC TXST fTeleK«t»-Ster80) TELEV1ZYONLAB TELEFUNKEN 37 SUPERSONİC TELEFUNKEN 3" SUPERSONİC TX ~ee - extlı| TELEFUNKEN 51 MASTER TELEFLNKEN 5' MASTEHTX ıTeteten-ı TELEFUNKEN 51 SUPERSONİC TEL£FUNI<=N o" SJFEP3OMCT/ Tels-e.llu TELEFUNKEN 55 MASTER TX (TetetetfS) TELEFUN*EN 55 SU C SPSON C TX ıTalete** TELEFUNKEN 55 SUPERSONİC TXST (TeletejltSı-SKlteo) MUZIK SETLEB! HKC210SMftİ3CD RK3:2^5Vrj! CD RKC321CMIKRO1CD RK 1 1 " M Nl RADYOKASE'Ç'VLAH Peşln ftyatı 99950.000 P^lnflyM 4A.380.000 ^6 690 0O0 55.160 000 59 İ90 000 57.540.000 51 530 DOO 64.400000 B'' 2^0 D00 73.920.000 57.050.000 46 4" 3 000 «1720JX» 5 80: 030 1.SEÇENEK 1 peşki + 4 takstt 22.220.00Ü Toplam 111 100 OOO 1.SEÇENEK 1 peşm * 4 taksll a 876.000 9 338 000 11.032.000 1- 858 000 11.508.000 1 2 306 000 12.880.000 13 4 ü 000 14.7B4.0OO 11.410000 9 232 000 8 344 000 1 150 C'OO Toplam 44.380.000 46 69C 03C 5S.160.000 59 290 COC 57.540.000 61 530 OCC E4 400.000 e' 7 270 coc 73 920.000 57.050.000 46 410 000 41.720.000 5 800 000 HEMEN T E S L İ M 2 SEÇENEK 1 pe$4n * 8 taksı 14.580.000 HEMEN Toptam 131 040,000 T E S L İ M 2. SEÇENEK 1 pafin « 8 lakti 5.700.000 6 J00 00D 6.990.000 7 520 000 7570.000 e 140 :OD 4190.000 8 820 30D 9.43)000 6.930.000 5 7 4C OCC S.03OO00 ^40 00C Toplam 51.300.000 54 OOC 0C0 S2.91O.O00 6" 680 0C0 68.130000 73 260 000 73710.000 79 380 000 84.870.000 62.370.000 51 660 000 45.270 000 5 660 OOO 3 SEÇENEK 1 peşin + 12 taksn Toplaln 11.375 000 147.875.000 3. SEÇENEK 1 pesin +12 taksH 4.530 000 4 " C CCO 5.560.000 5 98C 0C0 6.020 OOO 6 i'C OCC 6.510.000 - 050 OOC 7.500.000 . 5310.000 4 560 OOC 4 000.000 590 OOO Toptatn 58.890.000 62 010 OCC 72.280.000 "^ ""40 OOC 78^60.000 8 4 1-0 OOC 84.630.000 9" 650 OOO 97300.000 71.630.000 55 2B0 000 52.000.000 " 6"0 D00 4 SEÇENEK 1 pefln . 1E takatt Toplam 9.77O.O00 168.090.000 4. SEÇENEK 1pasm»16tak>it Toplam &890.000 4 1CO COO 4.780,000 5 14C OCO 5.170.000 5 560 OCO 5600000 6 060 OOC 6.440.000 6B.130.000 69 700 000 81.260.000 8 ' 380 000 87.890.000 94 520 000 95200.000 •03 020 000 109.480.000 TELEFUNKEN DlllSII Aynntılı bıtgı ıçın ücretsız tetefonlanmız 0*00 211 4024 0*00 211 402S 0*00 211 402» (0-2121 274 «5 90 ÜKtntefimLi Bosch Yetkili Satıcılannda teslim edilecektk. Ryatlara KDV dahıldır KDV ve dığer vergılerde bır değışiklık olursa fıyatara yarsıt >a=aktır Katıpanvamız 15 Nisan 1997 tar hınde sona erecektır Bu kampanya BSG Gmnberg Ev Aletlen Tıcaret A Ş (Cema 1 Sahtr Sokak 26/28 Mecıdvyeköy-lstanbuO tarafından duzen enmışti' Ftyatlartmız Türk Lırası dır Sanayi ve T caret Bakanlığı nca 25 5 1994 Tarih ve 21940 say ' Resmı Gazete de ılan edılen teblığe uygundL.r Kampanyada perakende sat-ş fiyatından peşınat duşuldukten sonra 70 ekran TV de 4 taksıt ıçın %4 6+KDV 8 tansıt ıçır %6 5+KDV 12 -aksıt ıçın %6 7+KDV 16 taks - ıçın %7+KDV 55 ekrar TV de 4 taksıt .çın %0+KDV, 8 taKsıt ıçın %6 5+KDV "2 îaksıt ıçın %6 7+KD*/ 16 taksrt ıçın %7+KDV 51 ve 37 ekran TVIerde 4 taksıt ıçın %0+KDV 8 taksrt ıçın %3 9+KDV 12taksıt ıçın %5.1+KDV 16 (aksıt ıçın %5 6+KDV -Tiuzık setlennde 4 taksıt ıçır %0+KDV 8 taksıt ıçın %3+KDV 12 taksıt ıçın %4 4+KDV oranında aylw basıt faız uygulanmıştır Ürünlerfmiz stok miktarlarıyla sınırlıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle