03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 1997 SALI 12 KULTUR SAHNEDEN Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nde yeni salonunda 'Vaıyete' türii bir gösteri: 6 Şaka AYŞECÜL YÜKSEL Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, yeni bir salona kavuştu. Fatih Belediye- si'nin Fındıkzade'de (Vatan Cadde- si'ndeki Luna Park'ın tam arkası) yaptırmış olduğu salonu kiralayan topluluk. açılışını 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü'nde, dönem başın- dan bu yana sergılenen 'Şaka Şaka' başlıklı 'varyete' türündeki göste- riyle yapıyor.' Varyete', 'müziknor ya da 'vod- vü'... Başanlı bir örneğini mart a>ı içinde İngilız KOSH topluluğunun "Nesli Tûkenmekte Olan Türler" adlı göstensınde izlemış olduğumuz bu türe takılan farklı adlar Fransız. tngilız ve Amerikan kültürlerinde- ki kullanımlardan kaynaklanıyor. Oysa ne ad takılırsa takılsm tanım aynı: Şarkıdan. komik skeçlere ve komik öyküler anlatmaya, gözbağ- cılıktan terbıvelı hayvanlarla yapı- lan numaralara. dans ve akrobasi göstenlerine uzanan, bırbıriyle ilgi- siz sahne numaralannın art arda su- nulduğu bir seyirlik eglence... 18. yüzyılda lngıliz bırahanele- rinde boy göstenp zaman içinde Amerika'da ve tüm Avrupa'da popü- ler olan bu türün (varyete, müzık- hol) kökem bir \ andan sirk gösten- lerine, bir yandan da 18. yüzyıl Fransa'sında oyun sahneleme yetki- sini tekelinde tutan Comedie Fran- çaise'e karşı bırleşen profesyonel aktörlerin popüler melodilenn söz- lerini değiştirerek oluşturduğu şar- kılı pantomım göstenlerine (vodvil) dayanıyor. 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüz- yılın başında en parlak dönemini ya- şayarak hyatro salonlanna geçiş ya- pan 'varyete', sinema ve özellikle de telev ızyonun gündeme gelmesiy- le yaygınlığını yıtirmiş. Bugün dün- yanın büyük eğlence merkezlerinde süper-yapım nitelığındekı turistik gösterilerle varlığını sürdürüyor. Ingiltere ve Amenka'daki köke- nı gereği, meyhane ortamında er- kek seyircıye seslenme özellığıni daha sonrakı dönemlere de taşımış olan varyete, açık saçık şakalara ve gösterilere öncelik tanıyor Temel özelliği 'neşe' üretmek.. Varyete, belirli bir kültür düze\ i beklemek- sizin. bugünün 'medya tutsağı' ola- rak tanımlayabıleceğımız orta sınıf seyirciye sesleniyor. Birhalk eğlen- cesi... Kabare gösterilenne yakınlı- ğı nedeniyle, toplumsal gülünçleş- tirmeye ve taşlamaya da uzanabili- yor. ABPbyrazDğtu. "Şaka Şaka"yı bi- çimlendinrken 'varyete' anlayışın- aka Şaka', Ali Poyrazoğlu'nun söyleşi, anlatı ve fıkralanyla, zaman içinde tekdüzeleşen kukla gösterileri arasında gidip geliyor. Sahnede tekdüzeleşmeyen Ali Poyrazoğlu'nun kendisi. Poyrazoğlu, sahneye oruz yıl emek vermiş, popülerliğe ulaşmış bir tiyatro sanatçısı olmanın keyfıni baştan sona çıkanyor. Oncelikle, sahneye adım atar atmaz, seyirciyle yoğun bir iletişim içine giriyor. Seyirciyle söyleşiyor, seyirciye sataşmayı, seyirciyi şaşırtmayı oyun boyunca sürdürüyor. îkincisi, hedeflediği seyircinin anlayabileceği bir dille, tiyatronun büyüsünü, gerçeklere tiyatronun gözlükleriyle bakmanın önemini dile getiriyor. Üçüncü olarak da toplumun güncelindeki olgular bağlamında uyanlar ileten bir politik tavır sergiliyor. dan yola çıkmış. Oncelikle, birbi- kuklalarcagerçekleştirilmiş. Oyun, köreltilen toplumun, son yıllarda Ali Poyrazoğlu'nun söyleşi, anlatı ve fıkralanyla, zaman içinde tekdü- zeleşen kukla gösterileri arasında gidip geliyor. nyle izleksel ilişkisi olmayan skeç, öykü, fıkra ve şarlcılan bir araya ge- tirmiş. Dahası, bütünüyle olmasa da önemlı oranda açık saçıklığa dayan- dınyorgöstensini. Üçüncüsü,tıyat- royu yaşam biçimi edinmiş seyirci- nin değıl, sokaktaki adamın duyar- lılığına sesleniyor. Bir başka deyiş- le, seyircinin algılamasını zorlaştı- racak bir tiyatro diline başvurmu- yor. Son olarak da, 'varyete'nin 'ne- şelendirme'özelliğını, gösteriyi He- zarfen Efendi'nın 'özgüriüğe' açı- lan eylemı ve Züifü Uvaneü'nin Nâ- zun'ın 'Karü Kayuı Ormanı" şiirine yaptığı bestesiyle kapatmadan ön- ceye kadar sürdürüyor. 'Şaka Şaka' her ne kadar 'varye- te'nin özünü oluşturan 'eklektik' ya- pıyı yansıtıyorsa da türün gerektir- dığı 'gösteri çeşfttiHğj'ni ıçermiyor. Sözlü bölümünün çoğunlukla tek kışilik bir gösteri olarak sunulduğu oyunun dans ve şarkı numaralan, banttan verilen ünlü yabancı pop şarkılannı görüntüleyen sevimli dev Seyirciyle yoğun iletişim Sahnede tekdüzeleşmeyen Ali Poyrazoğlu'nun kendisi. Poyrazoğ- lu, sahneye otuz yıl emek vermiş, popülerliğe ulaşmış bir tiyatro sa- natçısı olmanın keyfini baştan sona çıkanyor. Oncelikle, sahneye adım atar atmaz, seyirciyle yoğun bir ile- tişim içine giriyor. Seyirciyle söyle- şiyor, seyirciye sataşmayı. seyirciyi şaşırtmayı oyun boyunca sürdürü- yor. Îkincisi. hedeflediği seyircinin anlayabileceği bir dille, tiyatronun büyüsünü, gerçeklere tiyatronun gözlükJeriyle bakmanın önemini di- le getinyor. Üçüncü olarak da top- lumun güncelindeki olgular bağla- mında uyanlar ileten bir politik ta- vır sergiliyor. Bu politik tavır, 1980'den bu ya- na susturulan, tepki verme duyusu günbegün karşı karşıya bırakıldığı aldatmacalar, oyalamalar ve her tür- lü baskı bağlamındaki edilgen tutu- munu bırakmasını, gözünü dört aç- masını ve vatandaş sorumluluğunu sırtlamasını ve özgürce yaşama hakkını savunmasını öneren taşlayı- cı bir yaklaşımda somutlaşıyor. (Yıllar önce, Dario Fo'nun, seyir- ciyle söyleşmeye dayalı bir gösteri- sinde buna benzer bir yaklaşımı da- ha şakacı, daha iğneleyici ve çok daha hızlı bir sahne anlatımıyla ser- gilediğini izlemiştim. Poyrazoğlu daha ağırbaşlı bir yaklaşım seçmiş.) Poyrazoğlu'nun benimsedıği top- lumsal tutum, gösterinın en başında, sanatçının (Poyrazoğlu'nun) aldat- macalar, oyalamalar, baskılar karşı- sında kendi ülkesinde yaşadığı 'ya- bancdasma'nın dile getirilmesiyle belirleniyor, 'yabanalaşma' duygu- sıu oyunun sonunda, içine atıldığı tüm olumsuz koşullara karşın vata- nına 'ysbancüaşmayan' şairin ölüm- süz dizeleriyle yok ediliyor. Böyle- ce, varyete türünde söz konusu ol- mayan bir izleksel çerçevesi var gösterinin. Ama oyunun içi, varye- te anlayışı doğrultusunda, bu çerçe- venin dışına taşıyor. Toplumsal taş- lama ağırlıklı olsa da... Peki, salt güldürmek için sunu- lan ve varyete anlayışıyla örtüşen açık saçık fikralann toplumsal ileti amacı içinde yeri var mı? Belki ya- nıt, Poyrazoğlu Tiyatrosu'nun bir- kaç yıl önce sunduğu 'Ali Harikalar Dıyannda' oyununun broşüründe y- er alan, Dario Fo'dan yapılmış alın- tıda: "Tekrarlamaktan hiç yılmaya- cagım. Müstehcen her zaman için insanlann iktidar tarafından günah korkusu, suçluluk \e utanç duygu- su ile zehirlenerek yakalandıklan hastahkla savaşabilmderi için en et- kin silah olagelmiştir." Poyrazoğlu, gösteri boyunca bıl- diğimiz ve bilmediğimiz türlü-çe- şitli fikralar ve öyküler sunjıyor. Doğrusu, bilinen fıkralan dfc'her- kesten güzel anlatıyor, ama kendi oluşturduğu anlatılar, çok daha ba- şanlı ve çarpıcı. Televizyon tutsağı bir ailenin tüm bıreylerinin parodi- sınin yapıldığı (herkestn tek tek tak- lit edildiğı) öykü, gösteriyi doruk noktasına çıkanyor. Ama ne yazık ki oyunun henüz başı. Bu nedenle, gösterinin geri kalan bölümü bağla- mında büyük bir beklenti oluşturu- yor. Ne ki benzer bir doruğa bir da- ha ulaşılamıyor bence. Varyete türünün bugün sahnede etkileyıci olması için profesyonelce düzenlenmış bir gösteri zenginliği ve pahalı bir yapım kotanlması ge- rekli. 'Şaka Şaka' ise alçakgönüllü bir yapım. Sunulan toplumsal ileti bir varyete gösterisinden çok, kaba- re oyununa ya da meddah gösterisi- ne daha denk düşerdi kanımca. Poy- razoğlu'nun, denediğı tür yoluyla, uyarmayı hedeflediği 'medyatutsa- ğı' seyirci kitlesine ulaşabildiği yad- smmaz bır gerçek. -Ancak. Poyrazoğlu'nun çok daha zoru. çok daha 'inceKkli' olanı gö- ğüsleyecek güçte bır sanatçı oldu- ğunu biliyoruz. Parçanın orijinallerinin müzayedede satışını engelledi Paul McCartney, 6 Penny Lane'in satısuıı durdıırdu Kültür Servisi- Geçen günlerde tngiltere kraliçesınden "sir" unvanı kazanan eski Beatles üvesi Paul McCartney, grubun 'Penny Lane* adlı parçasının elyazması ori- jinallerinin müzayedede satışa sunulmasını engellemek için yüksek mahkemeye başvurdu. Parçanın 1966'da yazılan ilk kopyasmın Japonya ve Londra'da gerçekleşecek müza- yedelerde en yüksek fiyata satılan Beatles parçası olması bekleniyordu. 'Penny Lane'nin elyazması 50 bin sterlinden satışa sunulacaktı. McCartııey geçen yıl da grubun turne yönetisi Mal Evans'ın dul eşi Lily Evans'ın *\VHh A Little Help From My Friends' adlı parçanın Sotheby's'te satışa sunulmasını mahkeme karanyla durdurmuştu. McCartney şarkı sözlerinin kendi ürünü olduğunu ve ondan başka hiç kimsenin bu parçalardan maddi kazanç sağlaya- mayacağınraçıklamıştı. San bir kâğıdın her iki yüzüne mavi mürekkeple yazılmış 'Penny Lane'in sözlennin kim tarafından kaleme alındığı hâlâ kesinlik kazanmadı. Kâğıdın ilk yüzünde şarkının 16 dize- si, diğer yüzünde ise kapanış bölümünün 11 dizesi ve koro için yazılmış bölüm yer alıyor. Konuyla ilgili uzmanlar, belgenin otantik olup olmadığını araştırmayı sürdürüyor. Uzmanlardan AJexCrum Ewing'e göre Paul McCartney'nin, 'Penny Lane'in elyazmasının satışını yasal yollara başvurarak engelleme- si mantıklı bir tutum, çünkü McCart- ney, lirikkrin yasal sahibi oldugunda inat ediyor. Müzayedede, 'Penny Lane'in elyazmasının dışında John Lennon'a art olduğu söylenen bir başka elyaz- ması. George Harrison'm imzasının olduğu iki gitar satıştan çekilirken bir başka sorun da Paul McCartney'nin Hofher 500/1 basgitan konusunda yaşandı. McCartney'in temsilciliğini üstle- nen bir kişi, ünlü müzisyenin 100- 150 bin pound arasında fiyat biçilen gitan Beatles ile birlikte olduğu dönemde kesinlikle kullanmadığını belirtti. BBC "Yılın Genç Caz Topluluğu" LAMMAS CAZ TOPLULUĞU İrlanda, İskoç ve Kelt geleneklerinden müziklerle çağdaş cazın bileşimini sunar. 29 Mart 1997 Cumartesi • 19.30 •oo«oo* o*o*o*o oo***oo :::;;Bnüsh oISSS Councümsfm Biletler: Cemal Reşit Rey Konser Salonu ve AKM gişelerinde. Oscar WUdeyeniden keşfedUfyorKültür Servisi - Ünlü Irlandalı oyun yazan Oscar VVilde. biraz bunık yummuştu gözlerini bu dünyaya. Öldüğünde yazann cebinde beş kuruş parası yoktu ve eşcinsel olduğu için toplum tarafından hor görülüyordu. Ancak Ingilizler Wilde'a vefa borçlannı ödemek için kollan sıvadılar. Yazar, önümüzdeki günlerde lngiltere'de bir film ve tiyatro oyunuyla yeniden ele alınacak ve böylelikle iki Ingiliz eşcinsel aktöre de çok hızlı bir biçimde gözden düşen kahramanlanna saygı ve bağlılıklannı sunma olanağı bulacak. Simon Calknv, VVilde'ın 'The Importance Of Being Earnest' (Ciddi Olmanın Önemi Uzerine)adlı yapıtından yola çıkarak 'The tmportance of Being Oscar' (Oscar Olmanın Önemi Uzerine) adlı tek kişilik gösterisini sunacak. Stephen Fry ise nükteli anlatımı ve hazırcevaplığı ile tanınan yazann yaşamöyküsünü beyazperdeye aktanyor. Oscar VVilde'ın lngiltere'de yeniden keşfedilmesi büyük olasılıkla bir zamanlar "Sürekü sizden bahsedilmesinden daha kötü tek şey olabilir. O da sizden hiç söz edilmemesi** diyen yazan çok mutlu ederdi. Dublınli yazar Queensberr> Marid'nin oğlu Lord Alfred Douglas ile yaşadığı ilişki sonucunda Victor>'a dönemi insanlannı tam anlamıyla şoka uğratmıştı. Bu ilişki duyulduğunda VVilde, uygunsuz davTanışlarda bulunmak suçundan iki yıl hapse mahkûm edilmişti.'Tbe Importance of Being Earnest' ve 'Lady VVaıdernıere's Fan' (Lady Windermere'in Yelpazesi) gibi yapıtlanyla okuralannı gülümseten yazar, 1900 yılında 46 yaşında kalbi kınk aynldı bu dünyadan. 'Dört Nikâh ve Bir Cenaze' fılmindeki eşcinsel sevgili rolüyle ünlenen Callow, hayatı boyunca Wilde'ı bir idol olarak kabul etmiş. Callow, yazarla ilgili düşüncelerini şöyle açıklıyor: "Hep ofanak istediğim türde bir adam WDde: Cömert, etkileyici, zeki, entclekrüel. kışkırtıcL, eğJendirici ve elbette eşcinsel. Ben kendim için bu son özelliğimi 1963'e kadar gjzli tutmustum." Callow, Belfast'ta öğrenciyken Wilde'la ilgili bir oyun bile yazmış. "CeU Mates" adlı fılmi çekerken canı sıkılan ve çekimleri yanda bırakarak adından uzun süre söz ettiren Fry da tam anlamıyla bir Oscar VVilde hayranı. Fry, VVilde'la ilgili düşüncelerini şöyle ifade ediyor: "Hayaüm boyunca onu araşnnhm. On bir yaşımdan beri tam anlamıyla VVilde hayranıvım. Bana hayatta ciddiye alınan şe> leri boşvermemi, önemsenmeyen şeyleri de önemsemem gerektiğıni öğrettL'" Fry'ın rol aldığı filmde daha önce Robert Morley ve Peier Finch'in rol aldığı filmlerden farklı olarak yazann eşcinselliği ile ilgili sahneler üstü kapalı olarak geçiştirilmeyecek. Ancak Richard EUman'ın yazdığı yaşamöyküsünden yola çıkılarak çekılen filmde, VVilde'ın kansı Constance ve iki oğluna duyduğu sevgi de işlenecek. VVilde'ın torunu Merlin Hofland. fılmin senaryosunu onaylarken dedesinin Londra mahkemesine yazdığı mektuplardan binnın mezar taşına yazılmasını önerdi. Aslında VVilde'la ilgili yapılabilecek en doğru yorumu yine yazann kendisi bu mektuplarda ifade etmiş: "Umarun mahkeme bende trajik bir yaşam sürmüş kötü adamdan fazlasını görür. Yaşamım bundan daha fazlasını ifade ediyor. Çocuklanm için hep iyi bir baba oldum, onlan se\ dim ve onlar tarafından sevildim. Onlan, benint 'toplum dışı' bir adam olduğumu düşünmeye /oriamak hiç de doğru olmaz, Beni çok acı çekmiş bir adam olarak haarlamalannı isterim."1 Oscar Wüde Salome kıyafetiyle YAZIODASI SELİM İLERİ İstanbul'un Plajları Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir'de "Istan- bul"a açılırken, şehrin içme sularını anlatır. Aslında eski bir anıya dönmüştür: Arabistan'da ihtiyar bir kadın, humma nöbetlerinde, boyuna Istanbul su- lannı sayıklamaktadır... "... Çırçır, Karakulak, Şifa suyu, Hünkâr suyu, Taşdelen, Sırmakeş..." Tanpınar, Istanbul'u artık hep su sesleri arasın- da düşıeyecektir: "Dörtyanımı su sesleriyle gümüş tas ve billûrkadeh şıkırtılanyla, güvercin uçuşlany- la dolu sanırdım." Bunun gibi İstanbul'un denizlerini de öyle anım- samak olası. Istanbul, daha düne kadar bir 'deniz- ler kenti'ydi. Şimdi denizleri yasamıyor. Daha dünün Istanbul'unda birçok plaj, yaz bo- yunca, bir eğlence, şenlik havası estirir, çoluk ço- cuk, gençler, yaşlılar, aileler denizden sevinç duyar- dı. Kadıköylü olduğum için hep Moda Plajı'na ya- narım. Moda Plajı başlı başına bır romandır. Bu ro- mandan kimi sayfaları zaten yazdım, yazmaya ça- hştım. Moda'yı bir müzikal gibi de anımsayabilirsiniz. Bütün günler, bütün yaz plajın ses yükselticilerin- den moda şarkılar çalıp dururdu. Sekiz dokuz yaşıma kadar Moda'nın kadınlar kısmına da götürüldüm. Hanımlann boneli halleri- ni hiç unutamam. Bonelerinin rengârenk, biraz çıl- gınca çiçekleri olurdu. Ama Kadıköyü'nde bazen sandalla denize açılı- nırdı. Kurbağalıdere'de Esma Hanım'ın kayıkhane- sinde Şifa'lılann hep bir sandalı vardı. Kürek çeki- lerek Kalamış'a gidilirdi. Kalamış henüz bugünkü tuhaf görüntüsüne bürünmemişti. Denizi henüz ze- bercet yeşiliydi. Bazen Suadiye Plajı'na gidilirdi. Suadiye Plajı'na seyrek gidilirdi, çünkü Suadiye lükstü, pahalıcay- dı, sosyetikti. Hele Suadiye Oteli büsbütün süs püs yuvasıydı. Zavallı otel, eski bir asilzade gibi, yavaş yavaş çöktü, yoksulluğa düştü, geçmiş güzel günleri an- maktan başka umudu kalmadı. Caddebostan'ı, Bostancı'yı unuttuğum sanılma- sın. Ama Fenerbahçe Plajı'nda çok daha uzun yaz- larım var. Yüzmeyi Fenerbahçe Plajı'nda öğren- dim. Bir iki yaz 'Alman yönfem/'yte bana yüzme ög- retmeye çalışmıştı babam; bütün plaj endişeyle bi- zi seyrederdi. Babamın Almanya'yagittiğı yaz, ga- liba dokuz yaşımdayken, kendi kendime yüzüver- dim. Fenerbahçe Plajı'nın kumsalında küçük şeytan- minareleri, küçücük deniz salyangozlan elmas ışıl- tılı sularda yaşamaya çalışır, çocuklann kum kova- larında hep ölüm tehlikesi atlatırlardı. Sonra Salacak Plajı: O artık Boğaziçi'nin ilk du- rağı gibiydi. Kadıköyü'nün uysal denizi burada usul usul hırçınlaşır, usulca soğur, dipten soğuk su da- marlan geçer, hele ağustostayken sanki sonbahar çıkagelirdi. Boğaziçi'nin en güzel plajlanndan biri Küçüksu Plajı'ydı. Deniz üstündeki lokantası, uçuşan, yap- rakianan tenteler belleğimden çıkmıyor. Ah keşke olsa da gitsek, bir yaz günü orada otursak, iyilik- lerden konuşsak... —- ~ r ~ Küçüksu Plajı'nın bir uçtan bir uca kabinleri, ilk- bahar sona ererken, bahriyeli çocuk renkleriyle bo- yanır, onanlır, mevsime hazır bekletilirdi. Sonbahar gelince plajın kalabalığı azalır, azaldıkça azalır, ar- tık bir gün de kimse denize girmez olurdu. O za- man kabinler yapayalnız kalıyordu. Denizler kenti Istanbul'un plajlan bitecek gibi de- ğildir. Tarabya'nınki pek sosyetikti. Şık, havalı ha- nımlar, otomobilli beyler uğrağıydı Tarabya Plajı. Bebek Oteli'ninki de sosyetikti. Sanyer'e doğru gittikçe özel plajlar, dörtbir yan- dan ahşap perdelerle örtülü, ufarak deniz hamam- lanna rastlanılırdı. Sevgili babam bunlann konso- losluklann özel kabinleri olduğunu söylerdi. Bir iki- si hâlâ duruyor. Adalar'a da şöyle bir uğrayalım. Büyükada'nın Yörükali'si ünlüydü. Akşamüstü yorgun argın, eşek sırtında vapur iskelesine dönüşlerimiz, hep bir ay- rılık duygusu bırakırdı. Biz günübiriikçiler için Ada- lar aynlığın ta kendisi değil midir? Burgaz'ın, Kınalı'nın plajlan varmıydı, yoksa her yerden mi girerdik denize? Vapur kalkar, Adalar bizden çokuzakta kalırdı. Şimdi o yaz günlerinin deniz eğlentilerinin çocuk- luğumuzun, gençliğimizin uzakta kalışlan gibi... Takvimde İz Bırakan: "Evet, ben düşlerinde dünyalar yıkan dünyalar kuran, düzenleri, insanlan değiştiren adamdım a- ma uykudan uyanınca o, değiştirdiğimi sandığım şeylerin bir tek taşına bile dokunamadığımı görû- yordum. Kahroluyordum, öfkeleniyordum, tepe- den tırnağa hüzne gömülüyordum." Muzaffer Buyrukçu, Telefon Konuşmalan (Sel Yayıncılık, 1997) Lammas Caz Topluluğu Bunsa'da • Kültür Servisi - Dünyaca ünlü Lammas Caz Topluluğu, bugün Bursa'da bir konser verecek. Saat 20.30'da Kültürpark Nikâh Salonu Salonu'nda gerçekleşecek konserde etno caz tutkunlanna seslenecek olan topluluk Don Peterson (gitar), Tim Garland (saksafon), Christine Tobin (solist), Stefan Hannigan (kaval) ve Nicholas Franz'dan (davul) oluşuyor. Kısa bir süre önce BBC tarafından Yılın Genç Caz Topluluğu seçilen Lammas, uluslararası alanda çok sayıda ödülün sahibi. irlanda, lskoçya. Britanya Kelt geleneklerinden müziklerle çağdaş yapı ve uyumunu bir araya getiren topluluk 'Lammas', 'This Morning'. 'Tales From The Sun' ve 'The Broken Road' albümlerini çıkardı. BUGÜN • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda Geleneksel Müzik Dinletisi kapsamında saat 19.30'da Göksel Baktagir konseri yer alıyor. • AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da 'laser-disc'ten 'Berjioz' konseri izlenebilir. • H) KADEV SORLNLARIAR4ŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZJ'nin lsveç Konsolosluğu işbirliği ile düzenledıği konferansta 'İsveç Toplumunda Değişen Kadın Erkek Jlişkileri' konusu tartışilacak. 15.00-17.00 arasında gerçekleşecek olan konferans tÜ Rektörlüğü Doktora Salonu'nda izlenebilir. • ELEŞTİRİKTTABEVİ VE KCLTCR MERKEZt'nde saat 14.00'te Yazarlar ve Şairler Toplantısı yer alıyor. • BEKSAV'da saat 18.30'da F. Fellini'nin 'Amacord' adlı fılmi izlenebilir. • FOTOĞRAFEVt'nde saat 19.00'da Emre Tandırlı'nm 'Yollar' isimli dia göstensi izlenebilir. • TARANTA BABU KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 16.00 ve 19.00'da 'Ayı' adlı film gösteriliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle