23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 1997 CUMA HABERLER Köktendinciliğe Karşı Uluslararası Aydınlanma Konferansı dün Ankara'da başladı 'Irtica, köktendmci eylemi'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye'deki gerici tırmanmanın değer- lendirildiği -Köktendinciliğe Karşı Ay- dınlanma Konferansı" dün başladı. Ana- yasa Mahkemesi Başkanı YektaGüngör Özden, Atatürk'ün aydınlattığı Türkiye için en büyük tehhke olan irticanın, ay- nı zamanda dini yozlaştınp, sömürmek anlamına geldiğıni söyledi. Özden. "Köktendincilik, dini siyasaUaştırmak demokrasivi dinselleştirmektir. Kamuda ve özei kesimde dinsel örgütlennıeye git- mek KÖktendincilikrir" dedi. Yazar Aziz Nesin'ın yaşamını yitirme- den önce çalışmalannı başlattıgı ve 12 si- vil toplum örgütûnce düzenlenen "Kök- tendincinge Karşı Uluslararası Aydınlan- ma Konferansı" dün Çankaya-Çukurca Bırlik Mahallesi 69. Sokak 10 numara- daki TESK Otel'de başladı. Akıt gazete- sinin dine karşı yapıldığı gerekçesiyle hedef gösterdığı konferansa, aralannda •Konferansın açılış konuşmasını yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, dinin siyasallaştmlmasmın demokrasiyi dinselleştirmek anlamına geldiğini söyleyerek, "Dünyayı dine göre düzenleme, yaşamı durdurmaktır" dedi. yurtdışından gelen bilim adamlannın da bulunduğu 25 yazar ve aydın katılıyor. Düzenleme kurulunca daha önce açılış konuşması yapacağı bildirilen ve dave- tiyelerde adı yer alan Cumhurbaşkanı Süleyman Demiret. konferansa katılma- dı. Konferansın açılış konuşmasını yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, akılla benimsenen soyut bır değer olan dinin. aklın ürünü. kökten- dinciliğin ise "varsayımın akla üstünlü- ğü savına dayanan gericilik, tutucuiuk, çağdışıuk ve toplumsal yılacılık" olduğu- nu vurguladı. Laikliğin bu tarihsel sü- reçte doğduğunu anlatan Özden, demok- rasinin olmadığı yerde laikliğin olabile- ceğini, ancak laikliğin olmadığı yerde demokrasinin olamayacağını söyledi. Dini siyasallaştırmanın demokrasiyi din- selleştirmek anlamına geleceğine dikkat çeken Özden, köktendinciliğin; dini, din olmaktan çıkararak yozlaştırmak ve sö- mürmek olduğuna işaret etti. Köktendin- ciliğin birçok ülkenin ve dünyanın başı- na bela olduğunu vurgulayan Özden, şöylededi: "Köktendinciüktekörii körii- ne inaıuştan ötede, aklı ve bilimi dışlayan bağnazlık ve katılıkJa dikta saynlığı (has- tahğı) \ardır. Dinlerin doğrultusu insanı sevmek ve yaşama bağülıktır. Dinleri ta- bulaştırmaktan kaçınılmalıdır. Demok- rasinin tabularla yürüyemeyeceği unu- tulmamalıdır. Demokrasiden vararlan- mak. demokrasiyi kullanarak demokra- si karşıtı dinciliği demokrasiye alternatif gösterme oyunlan. dünyanuı değişik yö- reterinde üzüntüyle izlenmektedir." Dinlerin çağdaş devlet yapısı ve yaşa- mı için yeterli olmadığını belirten Öz- den, şeriat ve tarikat baf lannın hukukun dışında karmaşık bir sorun olduğuna işa- ret etti. Aziz Nesin'in oğlu Prof. Dr. AB Nesin. konferansın dine karşı olmadığını kayde- derek köktendinciliğe karşı "savunma- da değil hücumda" olduklannı söyledi. Nesin, "Onlar karanlık. biz aydınhğız. Akit gazetesi, bizi hedef gösterdi. Hiçbir şeyden korkmuyonız. İşte btıradayız. On- lar din tacirleri. cennet pazariayıcılan bizden korksunlar" dedi. Nesin, Cum- hurbaşkanı Süleyman DemireTe konfe- ransa verdiği destek nedeniyle teşekkür etti. Prof. Dr. CevatGeraydadevletin di- ni olamayacağını, laikliği dinsizlik ve din düşmanlığı gibi gösterenlerin "şeri- at özlemi" içinde olduklanmn görüldü- ğünü söyledi. Prof. Dr. tlhan ArseL yurtdışında ol- ması nedeniyle katılamadığı " Kökten- dinciliğe Karşı Uluslararası Aydınlanma Konferansı"nabildiri gönderdi. Şeriatçı- lann görülmemiş bir azgınhk içerisinde ve sinsi yöntemlerle devlet yönetiminin kilit noktaknnı ve laikliğin silahlı temi- natı olan orduyu ele geçirme hevesi için- de olduğunu belirten Arsel. bu gidişin önlenmesinin tek yolunun, laikliğe ve Atatürk devrimlerine sanlı olarak şeriat- çının sahte saltanatına ve şeriatın aydın- hğa başkaldıran başıboş saldınlanna karşı savaşım vermek olduğunu söyledi. Komisyon Pompalı tûfek yasağı reddedildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümetın, Mıllı Güvenlik Kurulu (MGK) ka- rarlan doğrultusunda pompa- lı tüfek kullanımını yasakla- ma girişimi komisyonda red- dedildi. TBMM Tanm, Orman ve Köyişleri Komisyonu'nda 3 haftadır üzerinde uzlaşmaya vanlamayan pompalı tüfek kullanımına ilişkin düzenle- me, yoğun kulis yapan silah satıcılannın da ıstemıne uy- gun hale getirilerek kabul edildi. Tasarının avlanmada kullanılacak silahlann türleri ve nitelığini düzenleyen 6. maddesı üzennde Içışleri ve Orman Bakanlığt tarafından hazırlanan önergeler üzenn- de uzun görüşmeler yapıldı. Içışjeri Bakanlığı'nın. "haznesi ikiden fazia fişek alan pompalı veya şarjörlü ve yan otomalik yrvsiztüfelderin her türlü avda kullanüması ve vasıtalarda bulundurulması- nın yasaklanmasııu" içeren önergesı ıle benzer düzenle- meler getiren Orman Bakan- lığı'nın hazırladığı değişiklik önergesi kabul görmedi. Ko- misyonda kabul edilen öner- geyle, avlanma sırasında kul- lanılacak silahlann nıteliğme ilişkin getınlen düzenleme şöyle: "Avlanma; ancak avcıbk belgesi ve avianma izni almak şaruyla her türlü av tüfek ve süalu. ok, kapan. tuzak ve av için eğitilmiş hayvanlarla av amenajmanı esaslanna göre yapılır. Av türlerine göre kul- lanılacak av silah \e tiifekleri- nin çeşitleri ile ok, kapan, tu- zak ve av için eğitilmiş. hayvan- lar vasıtası ile avianma esasla- n ve avianma gayesi dışında mücadele kapsamında, avlak- larda, avcıbk belgesi ve avian- ma izni olmadaji silah taşuna \e> a köpek bulundurma esas- lan, Merkez Av Komisyo- nu'nca tespit edilir. Bu esasla- ra ay kın şekilde a\ lannıak ya- saktuf Görüşmelerin tamamlan- masından sonra Cumhuri- yet'in sorulannı yanıtlayan bazı komisyon üyeleri, tasan- nın "hiçkimseninistemediği" şekilde çıktığını söylediler. Tuncelililer tüm aydınlara, sanatçılara ve demokratik kuruluşlara çağn yaptı Bımaltılaıı Tunceli yardım îstiyor tstanbul Haber Senisi- Yöre Dernekleri Platformu Sözcüsü Setaıan Yeşilgöz. "Tunceü'de gıda ambargo- sunun, zorla koruculuğun ve zorunlu göç uvgulaması- nın eskisinden daha vahim bir şekilde sürdüğünü" be- lirti. Selman Yeşilgöz. gıda ambargosunun kalkması. kapalı yollann açılması, sağlık-eğıtim sorunlannın çözümlenmesi veboşaltılan köylere geri dönülmesi için yaptıklan başvurulardan bugüne kadar olumlu bır so- nuç alınamadığını söyledi ve gelınen noktayı ""vanim'*' olarak nitelendirdi. Platform, Tunceli'deki sorunlan kamuoyunun gün- demıne getırilmesı ve Tun- celi "dekı yaşamın normale döndürülmesı için tüm ay- dınlara, sanatçılara ve de- mokratik kuruluşlara çağn yapıldı. İstanbul TabipOdası'nda düzenlenen toplantıda ko- nuşan Yöre Dernekleri Platformu Sözcüsü ve Tun- celi Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Selman Yeşilgöz, bölgede uygula- Tuncelililer adına İstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen toplantıda kunuşan Yöre Dernekleri Platformu Sözcüsü, Tunceli Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Selman Yeşilgöz, bölgede uygulanan gıda ambargosunun etkileri- ni anlatU, baskdardan yakındı. (Fotoğraf: IPEK YEZDANİ) nan gıda ambargosunun et- kilerini anlattı. Yeşilgöz, ambargonun "TuncefiVlesa- vaş yıUannı andıran karne uygulaması" nıteliğinde ol- duğunu savunarak, en son önceki gün Çemişgezek'te bir çatışma yaşandjgjnı, ça- tışmanın bahane edilerek bölgedeki tüm köylerin bombalandığını iddia etti. Yeşilgöz,"Köylülerin, köy- ' terini terk etmesi yönünde \eni baskılann uygulandığı bize dün akşam ve bugün bizzat bölge halkı tarafın- dan UetUdT dedi Tunceli Sendikalan Plat- formu adına da açıklama yapan Yeşilgöz, Tunceli 'nin yüzde 53 ileeA fazla göç ve- ren il oldugunun saptanma- sınarağmen "Göçü engelle- meye yönelik ekonomik ve Başbakanlık T e f t i ş Kurulu r a p o r u Bucak ve Şahin7sııçkuh ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Başbakanlığın Susurluk'la il- gili olarak yaptırdığı araştırmada, Omer Lütfü Topal cinayetinin zan- lısı olarak sorgulanan eski özel tim görevlisi Oğuz Yonıtaıaz'ın, To- pal'ın katil zanlılan olarak birlik- te suçlandığı Sami Hoştan ile AH Fevzi Blr'i Bucak ve tbrahim Şa- hin'in yanına gidip gelirken tanıdı- ğı ortaya çıktı. Başbakanlık Teftiş Kurulu. DYP Genel Başkanı, Baş- bakan Yardımcısı ve Dışişleri Ba- kam Tansu ÇiHer'in başbakanhğı döneminde, özel kaleme ait bir te- lefon numarasının Kanadalı bir uyuşturucu madde kaçakçısimn üzerinde irtibat numarası olarak bulunmasına ilişkin bulgulan da araştırdı. Araştırma sırasında, dö- nemin Başbakanlık Müsteşan Ne- dim Öztürk ile Çiller'in Özel Ka- lem Müdürü. "örtülü ödenek do- landıncüığı''nda adı geçen Akın İs- tanbulhı arasında "yetki taroşma- s " yaşandığı ortaya çıkö. Cumhurbaşkanı Sûleyman De- mirel'in, Başbakan Necmettin Er- bakan'a Susuriuk'a ilişkin kendı- sine ulaşan iddilan ilettiği mektu- bunun ardından görevlendirilen Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun ra- porunda, genel hatlanyla Susurluk tartışmalan sırasında gündeme ge- len bazı karanhk olaylara ilişkin bulgular ve değerlendirmeler yer aldı. Raporda, dikkat çeken ıki bul- gu şöyle: Yorulmaz'dan suçlama: Rapo- run, Topal cinayetine ih'şkin değer- lendirme bölümünde. cinayetle suçlanan polis memurlannın gö- zaltına ahndıktan sonra sorgulan- masi ve dönemin Içişleri Bakanı, eski Etnniyet Genel Müdürü. DYP Elazığ Miüetvekili Mehmet Ağar'm talimatıyla Ankara'ya ge- tirihnesi anlatdırken şöyle devatn edildi: "Topal cinayetiyieilgİDotarak İs- tanbul Emniyet Müdüriüğü'nde sorgulanan 3 özel tim memurun- dan Oğuz Yorulmaz'ın Özel Hare- kât Dairesi Başkamekili İbrahim Şahin'in koruması oünası, daha sonra Hüseyin Kocadağ'm koru- ması olması, bilahara yine Anka- ra'da Şahin'in koruması ounası, daha sonra da Sedat Bucak'uı ko- ruması olması bu dönemlerde Omer Lütfü Topal'ın ortağı oUu- ğu söylenen Aü Fevzi Bir ile Sami Hoştan'ı Bucak ile Şahin'in yanına gidip geürterken tanıdığuu açıkça beyân etmesi düşündürücüdür.'* Kanada bağianölı tetefoa: Ra- porda, ÇiHer'in Özel Kalem Mü- dürü Akın lstanbullu'nun Kana- da'da bir uyuşturucu kaçakçısmın üzerinden çıkan ve Çiller'in başba- kanhğı döneminde özel kaleme ait olduğu belirlenen irtibat telefonuy- la ilgili yazışmalar sırasında döne- min Başbakanlık Müsteşar Yar- dımcısı NedimOztürk'e "yeödaşı- mı" uyansında bulunduğu belirtil- di. Öztürk, rapora geçirilen anla- tımlannda özetle şunlan söyledi: "Başbakanhk Müsteşar Yar- duncısıolarak kozmikevTaldardan da sorumlu tdirn ve kozmik bfiro banabağh olarak görev yapıyordu. Büro şefı Mehmet Mennan, Emni- yet Genel Müdürlügü'nden Kana- da'yla vunşmalara ilişkin belgeteri getirdL Hemen Başbakanlık Özel Kalem Müdürlügüne havale et- tim. Bu havale aedenhle bürokra- tik hayabmda hk; unutamayacağım talihsiz bir telefon konuşmastyaşa- dım. Özel Kalem Müdürü Akın İs- tanbullu böyle bir havaleyi yapa- mayacağmu söyieyerek tepkisini di- legetirdL Kendisinin görevini bikü- ğimi,ancak bürokraside Başbakan adına hareket eden birisi olarak in- celenmek üzere böyle bir yazıyı önemli bulduğum için gönderdiği- mi söytedim.Nitekim aynıgün ken- disinden bir yazı aldun. İnceleme- de böyle bir muhabere yapümadı- ğından bahisle faturalar üzerinde inceteme yapıhnasında yarar gö- rüMüğü beürtümekteydL" demokratik hiçbir gelişme sağlanmadığını" söyledi. DYP Tunceli Mılletvekili KamerGenç'in Tunceli'nin sorunlanyla ilgili yapmış olduğu görüşmeleri tekrar- layıp durmasına rağmen il- dekı kurumlara kendi yan- daşlannı yerleştirmekten ve çalışanlan sürgün etmekten başka bir icraatı olmadığını ifade etti. Platform Sözcüsü Sel- man Yeşilgöz, gıda ambar- gosu yüzünden Bingöl Ki- ğı'da 150 ailenin açlıkla karşı karşıya olduğunu an- latarak, şöyle devam etti: "Sıvas'ın ilçelerinde de sünnekte olan bu uygula- malann TokaU Erzincan ve Malatya bölgelerinde de ya- şama geçirilmesi için çahş- malar sürdürülmüktedir. Ortaya çıkan çete ve benze- ri oluşumlar bunun en can- lı ömeğkUr.'" Tuncelililer Derneği'nin Tunceli'deki çocuklara yö- nelik bir "Giyim yardimı kampauyası" düzenlemek istediğini ancak aradan bir ay geçmesine rağmen der- neğe izin verilmediğinı be- lirten Yeşilgöz, "Hakkâri ve Muş'ta çöplükten ekmek toplayanlann, l)i\arba- kır'da yardım dağıtımı sıra- sında yaşanan izdihamın ve halkuı bu duruma düşmesi- nin sorumlusu olanlar, bu durumu ortadan kaldıra- cakönlenüeri almak yerine, yardım çalışmalannı de en- gellemektedirler'" diye ko- nuştu. Toplantıda konuşan Tat- van ve Tunceli'den zorla göç ettirildiklerini öne sü- ren Melek Taş, Besime Çı- nar ve adının açıklanması- nı istemeyen bir yurttaş da. "Son yıllardaki gıda ambar- gosu ve köy yakmalar" yü- zünden köylerini bırakmak zorunda kaldıklannı anlata- rak. Istanbul'da geçim zor- luklan yüzünden yaşaya- madıklannı söylediler. Yö- re Dernekleri Platformu ve Tunceli Sendikalan Platfor- mu, sorunlann kamuoyu- nun gündemine getirilmesi ve yaşamın normale döndü- rülmesi için tüm aydınlara, sanatçılara ve demokratik kuruluşlara çağnda bulun- duklannı bildirdiler. ÜZ YAZI/ ORHAN BİRGİT Refah Partisi'nin hem sayısal hem de inançlanna bağlılık açısından azım- sanmayacak kadın üyesi var. Seçim- lerde, yaz-kış demeden ev ev dolaşan onlar. Çevrelerindeki yeni evlenenleri, hamileleri saptayıp dispanserle ilişki kurduran onlar. Ama sıra yerel meclis- lere ya da pariamento için aday sap- tamasına geldi mi, önseçim için bile oy hakları bulunmayanlaryine Refahlı ba- cılanmız. Örneğin Ankaralı RP'Iİ hanımlar, bu partinin Goebbels'i olmaya hevesle- tıen Hasan Hüseyin Ceylan'ı da, Necmettin Hoca'yı da sandığa taşı- mak için koşuşturuyortar. Berikiler, se- çimi kazanmış, tıpkı Nasreddin Ho- ca'nın ünlü fıkrasındaolduğu gibi, buz gibi hoşaf kasesinı hem kaşıklıyor hem de "Ooh ö/düm"diyorlar. Partili bacı- lannın bu tür ölümü tatmalanna "şeri- at" izin vermiyor. Ama üzülmesinler, milletvekilliği de- ğilse de şehitlik mertebesi onlara gö- rünüyor. Ulusal Basın Ajansı, başanlı birtelevizyon gazeteciliği yaparak, 18 Mart Çanakkale Zaferi'ntn yıldönümü dolayısıyla RP Ankara İl Gençlik Ko- misyonu'nun düzenlediği geceyi hem ekranlara hem de sayfalara taşıdı. O gece bu toplantıda önce partinin ide- oloğu Hasan Hüseyin Ceylan konuşu- Kadınları Şehit, Erkekleri Gazi... yor. Konuşmalan, Sincan'daki Kudüs Gecesi'nde de boy gösteren ipek Yo- lu adındaki bir "Yeşil Pop" grubunun konseri izliyor: "Bir elinde keleş var. I Bir elinde mermisi var. I Sırtlanmış yavrusunu I Cihat eder bacılar I Kara kara çarşaf- lar I Havalandı yumnıklar I Allahu ek- ber deyip I Kıyam etmiş bacılar. "Öldürmekle bitmeyiz I Kâfire ye- nilmeyiz I Coşkun seliz durmayız I Di- yor bütün bacılar..." Pop, kitleleri hareketlendirmek için başanlı olan Batı ölçütlü bir müzik tü- rü. Batı'nın bütün değerierine sırt çe- virmiş olan Refah stratejistleri, televiz- yon haberinin de saptadığı gibi, tür- banlı-çarşaflı genç üyelerinin sağ yum- ruklan havada, hopariörlerden taşan müzik ile coşmalanna yönelmeyi ba- şanyorlar. Bir ellerinde "keleş", yani çoğunlukla gerilla savaşçılarının ayak- lanmalarda kullandıklan Rus tipi Ka- laşnikof silahı ile gosterilmek istenilen kadınlarımızdır bunlar. Eşlerimiz, kızlanmız, analanmız, ba- cılanmız ya da yavuklulanmız... İpek Yolu grubunun gitarlarından, baterisinden, solistlerine uzanan bu şarkı, Çanakkale'de ya da Istiklal Sa- vaşı'nda adı anılmayan Mustafa Ke- mal Atatürk'ün Kara Fatma'lannı, Halide Edip'leri. Dürdane yi, Gül- nar'ı, Asker Saime'lerini amaçlamı- yor. Elleri Kalaşnikoflu bacılan, kıyam, yani ayaklanmaya, isyana yöneltiyor. • • • Sincan ve Kayseri olayianndan son- ra o toplantılar için hızlı yorum getiren Refah Partisi sözcülerine sormak ge- rekmez mi: Öldürülmekle brtmemeyi öğretmek istediğiniz bu elleri Kalaşnikoflu, kara çarşaflı bacılar hangi "/câf/re"yenilme- mek için "cihat" ya da "kıyam" ediyor- lar.. Milli Görüş söylemine göre, parti "ordu", partili "mücahit", lider de "başkumandan "dır. Ağızlanndan düş- meyen "milli" sözcüğü de "ulusallığı" değil, "dinselliği" anlatmak için kulla- nılır. Yeşil Pop'un repertuvan, bu ordu- nun da kadın biriiklerini sahneye çı- kartarak kime karşı kurulduğunu bir parça daha biçimlendiriyor. Dün bu haberin yer aldığı gazetele- rimizden "Hürriyet"\e, TBMM Başka- nı ile biriikte Türk cumhuriyetlerine gi- den gazeteci arkadaşım İsmet So- lak'ın bu gezi ile ilgili "sonuç" anılan da vardı. Solak, "Orta Asya'da Refah Kaygı- sı" başlıklı haberinde "Türkiye'deki la- ik ve demokratik sistemi ömek aldık- larını söyleyen Türkmenistan, Kaza- kistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve Öz- bekistan cumhurbaşkanlarının ortak kaygısının, RP'nin çizgisi olduğu orta- ya çıktı" diyor ve bu ülkelerin liderleri- nin "demokratik, laik Atatürk ilkeleri" için övgü sözlerini sıralıyordu. Sovyetler Birliği'nin çöküş sürecine girdiği dönemde, bu ülkeler üzerinde komşu Iran'ın da, Suudi Arabistan'ın da nasıl bir kültür emperyalizmi hazır- lıklanna girdiğini biliyoruz. Buna karşın, hele hele bizim kimi za- man sadece laf üretmemize karşın Türk cumhuriyetlerinde laik ve demok- ratik Atatürk ilkelerine olan saygınlığın tek bir anlamı var: Önce Çarlık Rusyası'nın, daha son- ra Sovyetler Birliği'nin çizmeleri altın- da yıllarca inleyen o topraklann insan- lan, kendi uzak batılanndaki Anadolu topraklarında yaşayan soydaşlarının mazlum ve esir ulus olmaktan, Mus- tafa Kemal Atatürk'ün önderliği ile kur- tulduklannı her geçen gün daha da iyi anlıyoriar. ••• Bizim Humeyni hayranlanmız ise bacılarının ellerine Hizbullah eşkıyala- nnın kullandığı Kalaşnikof u verip cihat türküleri ile coşturarak, iktidarlannı sürdürmeyi amaçlıyor. Rahmetli büyükbabam, kış gecele- ri torunlannı çevresine toplar, "akıl- cı "lar ile "sözde kahramanlar"\ sınıflan- dıran tekerlemeler anlatırdı: "Sen şehit, ben gazi.. I Sen cenne- te, ben memlekete.." Anafartalar kahramanı Mustafa Ke- mal'i ağzına almadan Çanakkale Za- feri'ni kutlama töreni düzenleyen Re- fahlı "er/cefc"lerimizin, Milli Güvenlik Kurulu karannı paşa paşa imzaladık- tan sonra eşlerini, kızlannı ve bacılan- nı kıyama çağıran poplu toplantıları bana büyükbabamı bir kez daha rah- metle anmam için yardımcı oldu. Böylelerine meydanı bomboş bıra- kan öteki partilerimizin yöneticilerinin kulaklannı uzun uzun çınlatmaya da. BIRBAKIMA SERVER TANtLLt Şu Fınafın Suyu Akar Serindir... Bir rastlantı elbet; mart ayı, çağdaş tarihimizde, bizi sevindirip onurlandıracak olaylardan çok, olumsuzlukların kapısını açıp acılar dağıtan geliş- melere sahne olmuştur. 18 Mart ünlü Çanakkale Zaferi'ni, 3 Mart Halifeliğin kaldınlışını simgeler ve ikisi de toplumumuzu -olumlu yönde- derinliğine etkileyen tarihler. Ne var ki öte yanda, bir 31 Mart gerici ayaklanışı var. Daha yakın tarihlere geliniz, bir 12 Mart, apayn bir olumsuzluklar simgesi: 1961 Anayasası'nın açtığı -görece de olsa- özgüriükçü kapının kapatılması yolunda ilk adım, 12 Mart 1971 'de atılır ve arkasından bir ön yıl sonra 12 Ey- lül gelir. Üstünde ne kadar durulsa azdır. Değerli incelemeci M. Emin Değer, son çıkardı- ğı Uğur Mumcu ve 12 Mart. Geriye Dönüşün İlk Adımı adlı kitabında (um:ag Yayınları), işte bu ola- yın üzerine eğilryor. Sayın Değer'in, herzamanki ti- tizliğiyle yürüttüğü çalışmasında, altını özellikle çiz- diği şu: "12 Mart'ta ekilen tohumlar 12 Eylül'de kökleşmiş ve bugünlerin kapılan böylece açılmış- tır"; ve önemli bir hatırlatma: "Şu gerçek unutul- mamalıdır. Türkiye 12 Eylül çıkmazında kaldıkça, insan haklan temeline dayalı hukuk devletini ger- çekleştirme, ekonomik sorvnlannı çözme, kısaca demokratikleşme düşünden çıkamayacaktır. 12 Eylül çıkmazından kurtuluşun yolu, halkın gerçek- leri görmesi ve sınıfsal bilinçle güç olarak yöneti- me ağıriığını koymasına bağlıdır." Bu sözlere katılmadan edebilir misiniz? Mutlaka okunması gerekli, buram buram güncel bir kitap... • Toplumdaki çalkantının üstüne tuz-biber eken 12 Mart Müdahalesi'yle kurulan rejimin en olum- suz davranışlanndan biri nedir diye sorduğunuzda size vereceğım yanıt şudur: Türkiye Işçi Partisi'nin kapatılması! 1961 'de kurulan parti, ülkemizde, sosyal muha- lefetin gerçek temsilcisi olarak yepyeni bir politik sürecin de başlatıcısı idi. 1965'te 15 mılletvekili ile girdiği pariamento çatısı altında sürdürdüğü ey- lem, unutulmayacak bir muhalefet örneğidir. O yıllan yaşayanlar bunun canlı tanığıdıriar. Yine Türkiye Işçi Partisi'dir ki, ülkemizin en önem- li sorunlarından biri olan "Kürt sorunu" ıle ilgili ola- rak, kimi gerçeklerin altını ilk kez çizer. Ciddiye alın- ması gereken bir başlangıçtı bu. Ne var ki, partinin gösterdiğı örnek sosyal muhalefet, bır de böylesi bir soruna yaklaşması, yazgısını da belirler ve 1971 'de, Anayasa Mahkemesi'nce kapatılır. Yaşasa, yaşatılsa ne mi olurdu? Sosyal muhalefetin parlamentodadatemsiledil- mesı geleneğı kurulup yerleşmiş olurdu; böylesi bir muhalefet örnek oluşturur ve ötekı partilere ders verirdi; çoğu soruna çözüm yolunda ileriye doğru adımlar atılacağı için, dincı gericiliğe kapılar ardı- na değin açılmazdı; muhalefet, gelip bugünkü ki- şiliksiz muhalefete varmaz ve koskoca bir paria- mento göstenmelik bir heyet olup çıkmazdı. Betkı daha da önemlisi, "Kürt sorunu"na, silah zoruyla çözülebilecek bir sorun olarak bakılmazdı. Bugün gelinen nokta, basiretsizliğin, ufuksuzlu- ğun getirip bizleri tıktığı bir çıkmazdtr. Hiç kimse, hiçbir şeyi çözdüğünü sanmasın. Dinci gericilik ik- tidardadır ve her geçen günü, Cumhuriyet'i tasfi- ye yolunda kâr saymaktadır kendine; "Kürt soru- nu"nda ise, atılmış tek olumlu adım yoktur. Zaman zaman gazetelere geçen, Doğu'ya gıda yardimı, giysi yardimı gibi davranışlar, olsa olsa şu ya da bu partiye gösteriş f\rsatı yaratan sahtekâr- lıklardır ve yer yer de utanç verici görünümlere bü- rünmektedir. Denecek odur ki, Kürt insanının ianeye ihtiyacı yoktuıi Ona, bunlaria değil, silahsız, gerçek bir banşlagi- delim; diline ve kültürüne saygı duyarak bunun ku- rumlarını kurmasında yardımcı olalım; üzerinde ya- şadığı topraklara can verecek planlı bir kalkınma- nın temellerini atalım beraberce. •• »• .', Bunlardır kalıcı olanlar! O dokunaklı halk türküsü, "Şu Fırat'ın suyu akar serindir" diyor; dileyelim, Fırat'ın sulanyla beraber, özgürlüğün, kardeşliğin bereketi de aksın biriikte. Yannki Nevruz, aynı zamanda bunu müjdeleyece- ğimiz bir bayram olsun! Evet, nice Nevruz'lara hep beraber!.. Sayın Tanilli'nin 14 mart günlü yazısında, son- dan 21 ve 22'nci satırlardaki "durup durup" keli- meleri, basım sırasında yanlışlıkla tekrarlanmıştır. Düzeltir özür dileriz. Kemal Yazıcıoğlu'na suçlama Ülkücü katliam 19 yıl sonra yeniden gündemde ALPER BALLI ANKARA - 19 yıl önce ülkücüler tarafından katledi- len sol görüşlü öğrenci AK Bal'ın ailesi. Susurluk kaza- sı sonrasında ortaya çıkan gelişmeler ışığında yeniden yargıya başvurdu. Ali Bal'ın ablası FatmaÇamur, karde- şinin katili olarak gözaltına alman Burhan Emiştekin adlı ülkücü zanlının, döne- min Bitlis Emniyet Müdür Vekili, eski istanbul Emni- yet Müdürü KemalYazıaoğ- lu'nun katkılanyla serbest bırakıldığını savundu. Çamur, TBMM Susurluk Komisyonu'na gönderdiği dilekçede, kardeşinın, 26 ya- şında Ticaret Turizm Yükse- kokulu son sınıf öğrencisi olduğu sırada "3 Kasun 1978 r tarihinde Ankara'da katledildiğini bildirdi. Ara- dan geçen 19 yıl içinde 45 günlükevli kardeşinin acısı- nın arttığını, buna karşın fa- illerin bulunamadığmı belir- ten Çamur. "O dönemde 2. Sorgu Hâkimligi'ndeki so- ruşturmada suçunu itiraf et- mesine karşuı katili Burhan Emiştekin serbest bırakıldı'' dedi. Çamur. ülkücü itırafçı AB Yurtaslanın anılannın bazı yayın organlannda yayım- lanmasının ardından karde- şinin katledilmesine ilişkin bazı gerçekleri öğrenebil- diklerini kaydederek şöyle devam etti: "Kitabın, 74. sayfasında Burhan Emişteküı'in karde- şim Ali Bal'ı öldürdüğünü, cinayete Mehmet Taşer'ü» karar \erdigini, Emişte- kin'in itiranna karşın 2. Sor- gu Hâkimliğindt ki başkâti- be 20 bin lira rüşvet vererek polisteki ifadesini nasıl dos- yadan yok ettireceklerini planlanuşken sıkrvönenm Oanı ile bu işin nasıl kakfağı- nı, hatta gerekirse görgü ta- nıklannın öldüriileceğini, Bittis Emniyet Müdür Veki- li Kemal Yaacıoğlu'nun iki polisayarlayarak Bitfe'te bir otekte katil Burhan Emişte- kin'inkaydınıyapmış göster- diklerini, bu işi yapüktan sonra şifreli telgrafla Anka- ra Ülkücü Gençlik Derne- ğfne bilgi vcrdigiııi öğreıû- voruz."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle