Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 1997 CUMA
14 KÜLTÜR
Amerika'yı sanat haritasının merkezine taşıyan öncülerden Willem de Kooning 92 yaşında öldü
Resim yapmak için yaşamışhKültürServisi-îkinci Dünya Savaşı'nın
sonrasında Amenkan sanatında devritn
yaratan soyut dışavurumculuk akımınm
yaratıcslanndan Wflemd€ Kooning, New
York, East Hampton'dakı atölyesinde ön-
cekı giin öldü. Yıllardır Alzheimer hasta-
lıgının pençesinde yaşayan dünyaca ünlü
ressam, 92 yaşındaydı. De Kooning'in
avukatı John Silberman, basına yaptığı
açıklamada, sanatçının doğal nedenlerden
öldüğünü belirtti.
Jackson PoUockile birlikte 1950'liyü-
larda New York'u sanat haritasının mer-
kezine taşıyan Willem de Kooning, "Ya-
şamak için resim yapmıyonım, resim yap-
mak rçinyaşı\orum'"demışti. 1980'li yıl-
lann sonunadek, Alzheimer teşhisi konul-
duktan sonra da resim yapmayı sürdüren
Willem de Kooning'in, 1989 yılında tar-
tışmalı geçen bir mahkeme davasınm ar-
dından "hastalıj>ı nedcniyle matvarfağuun
kontrolünüyürütemevecekdurumda" ol-
duğuna karar venlmiş. malvarlığının tü-
mükızı lisa'nm yönetimine geçmişti. Ay-
nı yıl kansı Elainede Kooning'in ölûmûn-
den sonra iyıce içıne kapanan ve 1990 yı-
lından bu yana resim yapmayan Willem
de Kooning, East Hampton'daki atölye-
sinde hastabakıcılannın sıkı denetiminde
geçen son yıllannda "evinin penceresin-.
den bahçeyi seyrederek" yaşamıştı.
Oysa bir zamanlar. Amerikan sanatuun
bu büyük ustasmı resim yaparken seyret-
mek için sıraya gırilirdi: 1989 yılında sa-
natçıyla bir söyleşi yapan eleştirmen Ro-
se Slîvka, "Resim yaparken onu seyret-
mek, son derece heyecan verid bir dene-
yimdi... Gövdesinin her tarafı oynardı, re-
sim sanki parmaklannm ucundan akar
gibi tuvak yansıyordıT demişti. Gençli-
ğinde Arshüe Gorky, Joan Miro ve Pabk»
Picasso gıbi ressamlardan etkilenen Wil-
lem de Kooning. 1948 yılında 44 yaşın-
dayken açtığı ilk kişisel sergisiyle sanatı
Avrupa'nın egemenliğinden kurtaracak
kıpırtiyı »yaratmıştı. Willem de Ko-
oning'in bu sergisinde yer alan siyah-be-
yaz soyutlamalan, Amerikan soyut dışa-
vurumculuk akımının ilk örnekleri sayıl-
mıştı.
1950'li yıllarda dostça bir rekabet için-
de olduğu Jackson Pollock ile birlikte
Amerikan sanat ortamında adeta bir 'ikon'
seviyesine yükselen Willem de Kooning,
sonraki yıllarda yaptığı daha canlı. daha
aşamının son
yıllannda
Alzheimer
hastalığına
yakalanan ünlü
ressam Willem de
Kooning, Ikinci
Dünya Savaşı'nm
sonrasında
Jackson Pollock ile
birlikte Amerikan
sanatında devrim
yaratan soyut
dışavurumculuk
akımının
öncülerindendi.
merikalı
sanatçılar, onun
sayesinde Avrupa
karşısmda
duyduklan aşağılık
kompleksinden
kurtuldular: New
York sanatın
merkezi oldu,
Willem de
Kooning
ikonlaştı...
renkli resimleriyle de kendisinden sonra
gelen kuşaklara öncülük eden başlıca sa-
natçılardan biri olmuştu. Amerikalı eleş-
tirmen Peter SchjeJdahlın dediği gibi
"Büyük ressamlann sonuncusu" sayabi-
leceğimız Willemde Kooning, Amenkan
soyut dışavurumculuk akımının yaşayan
son ustalanndandı. Amerikan ve dünya
sanatında sonradan izlenen minimalizm,
büyülü gerçekçilik, kavTamsal sanat, op
art, pop art gibi pek çok sanat akımı, Wil-
lem de Kooning ve temsil ettiği soyut dı-
şavurumculuk akımına tepki olarak doğ-
muştu. Eleştirmen Schjeldahrın yorumu.
yaygın bir kanıyı dile getiriyor: "De Ko-
oning, Amerika'nın Avrupa karşısmda
duyduğu aşağılık kompteksini yenmesini
sağiadı. Amerikalı sanatçılann, asla Av-
rupah rakipleri kadar iyi olamayacağı yo-
lunda geneİ bir inanışı vanü. De Kooning
ile birlikte bu inanış sona erdi."
Tican boyalarla çahşan ve "düşünme-
ye zaman bıraknıayacak ölçüde haJT re-
sim yapan \Villem de Kooning'ın resim-
leri, yüksek fiyatlardan alıcı da buldu.
Ressamın 1955 yılında yaptığı "Interc-
hange" başlıklı resmi, 1989 yılında rekor-
lar kırarak 20 milyon dolara satıldı. Wil-
lem de Kooning'e sanat tarihinde saygın-
lık kazandıran resimlerinin tümünün, OT-
talama 300 milyon dolar değerinde oldu-
ğu tahmin ediliyor.
1951 yılmdâ "Escavatkm" adh res-
miyle Chicago Sanat Enstitüsü'nün 1951
yılı büyük ödülünü kazanan Willem de
Kooning'in en çok bilinen ve reprodüksi-
yonu yapılan resimlerinden biri, feminist-
İerce yoğun olarak tartışılan "Kadm 1"
başlıklı resmi, Amerika'nın ünlü Modern
Sanatlar Müzesi'nde bulunuyor. 1950'li
yıllarda "Kadın" başlıklı resimler dizisi-
ni sürdüren Willem de Kooning, "Ten,
vağhboya resminkeşfedilişnedenidir'1
de-
mişti.
Kısa bir özgeçmiş
24 nisan 1904 yılında Rotterdam'da bi-
ra-şarap bayii bir baba ile bar işletmecisi
bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen
VVillem de Kooning, beş yaşmdayken ai-
lesinin dağümasına tanık oldu. Bakımı,
yasalarca babasuıa verilmesine karşın an-
nesi tarafından kaçınlan Willem de Ko-
oning'in çocukluğundaki bu ilginç olay,
resimlerine dair ipuçlan arayan sanat ta-
rihçilerince yoğun bir biçimde irdelendi.
Rotterdam'm en ünlü sanat okullanndan
birinde sekiz yıl eğitim gördükten sonra
gemiyle kaçarak Amerika'ya giden Wil-
lem de Kooning, New York City'de ma-
rangozlukvetabelacılıkyaptı. 1935yıhn-
da ekonomik bunalım yıllannda sanatçı-
lara destek vermek için kurulan bir ku-
rumda iş buldu. 1943 yılında ressam Ela-
ine Fried ile evlendi. Daha sonra aynldı-
lar, ama boşanmadılar. Elaine de Kooning,
1980'li yıllarda yeniden Willem de Ko-
oning ile birlikte olarak sanatçının içkiyi
bırakarak biraz olsun sağlığına kavuşma-
sına yardımcı oldu. VVillem de Kooning'in
Joan Ward'la olan birlıkteliğinden ise bir
kız çocuğu dünyaya geldi.
Son resimleri
Willem de Kooning'in 1980'li yıllar-
da, sağlığı epeyce kötüyken yaptığı bazı
resimleri, şu sıralar New YorkCity'de Mo-
dern Sanatlar Müzesi'nde sergileniyor.
Eleştirmenler bu resimleri, bir büyük sa-
natçının "bötün bir yaşamuun aa bir pa-
rodisr gibi olduğu gerekçesiyle eleştiri-
yorlar. Amerikan sanatının parlak döne-
minin başrol oyunculanndan biri olan
WiUem de Kooning, özel bir cenaze
töreniyle yann toprağa verilecek.
Burhan Öçal ile 'bas virtüözü' Jamaaladeen Tacuma'nın konseri bu akşam Askeri Müze'de
Müzikte
4
denıokrasiye geçîş' yaşanıyor
DUYGU DURGUN
Staras Stüdyolan'nın çatısın-
daki küçük salondan 'rengâ-
renk' seslergeliyor. Batılı ritim-
ler Türkçe havalara kayarken
saz, bas gitarla konuşuyor; vur-
malılar adeta katalizör işleviyle
ritim ve ses zenginliğıni iyice
hızlandınyor.
Yıllardır yurtdışında yaşayan
perküsyon ve yaylı çalgılarusta-
sı Burhan Öçal, Amenkalı bas
virtüözü Jamaaladeen Tacuma
ile Istanbul'da vereceği konse-
rin ön hazırlıklannı tamamla-
mak üzere.
Emirates Havayollan'nın dü-
zenlediği konser, bu akşam Is-
tanbul Askeri Müze'de.
Burhan Öçal, caz eleştirmen-
lerinin 9O'lı yıllann en iyi elekt-
ro caz basçılanndan biri olarak
değerlendirdiği Tacuma ile vere-
ceği konserde etno caz, hip hop
ve funk'ı Türk müziği motifle-
riyle süsleyerek müzikseverlere
sunacak.
Konser için özel olarak bir
araya gelen Öçal ve Tacuma'ya
dördü Amerikalı, altısı Türk
olan 10 kişilik bir grup eşlik ede-
cek. Müzik çalışmalannda Kla-
sik Türk müziğinin yanı sıra.
Osmanlı Imparatorluğu döne-
mindekı saray müziği ve halk
müziğinden etkilenen Burhan
Öçal. etnik öğeleri Batılı ritim-
lerle harmanlayan müzisyenle-
rin başmda geliyor. Albümleri
ülkemizde yayımlanmayan sa-
natçının 'Sultan' adh albümü
önümüzdeki günlerde Ada Mü-
zik'ten çıkacak.
- Öçal ve Tacuma beraberiiği-
ne giden zemin nasıl oluştu?
Oçal - Jamaaladeen ile yıllar-
dır tanışıyoruz. Konserlerde,
festivallerdekarşılaşıyoruz. Bir-
likte ne yapalım derken bir gün
benı Viyana'da yaptıklan CD'ye
misafir olarak çağırdı ve aramız-
dakı dostluk ondan sonra pekiş-
ti. Birkaç \ıl önce de birlikte
Türkiye'de konser verdik.
- Bu akşam vereceginiz kon-
serde etnik müzik unsurlan ön
planda. Nasıl hanrtandımz kon-
sere, neler dinleyeceğiz?
Öçal - Ritim ve makam ola-
rak Türk müziği elementleri var.
lstanbul Oriental Ensembk ve
Amerikalı müzisyenlerle birlik-
te uluslararası bir sound yakala-
maya çalışıyoruz. Yapnğımıza
ne Türk cazı ne de Amerikan ca-
zı diyebiliriz, çünkü Türk cazı
diye bir şey yoktur.
Caz, cazdır ve etnik kültürle-
re en açık müzik türüdür. Bura-
da yapmak istediğimiz şey ki Ja-
maaladeen ile aynı fıkirdeyiz,
Batılı ve Doğulu sound'u birleş-
tirmek. Ben 21 yıldır Batılılarla
çalışıyorum, Jamaaladeen Türk
müziğini tanıyor. Amacımız her
ikisini birlestiren bir küre oluş-
turrnak. Hip hop ve funky türle-
riyle ritim zenginliğini yaratmak
istiyoruz.
Türk cazı yoktur
- 'WorW music', 90'lann mü-
zik alarunda en revaçta kavram-
lanndan biri. Kimileri, Batı'nın
Doğu'dan aldığı malzemeyi mt
talaşürarak pazara sunması oht
rak değeriendiriyor 'world mu
sk'L Katılryor musumız?
Oçal - Malzemeyi alıp, yoğu-
rup, işleyip geriye satanlar da
var tabii. Jan Garbarek, Peter
Gabriel gibi art niyetli olmayan
müzisyenler dışmda hammad-
deyi çok kötü aranje edip çok
kötü kullanan, tüketim için mü-
zik yapanlar da var.
- Kanadah, Amerikah, Tatar
müzisyenlerle çalışıyorsunuz.
Müzik dili açısından en fazla
hangbiyle y^kınlık kurabiliyor-
sunuz?
Öçal - Tabii ki Türk müziğini
bilenler, çalanlar ile. Mesela Ja-
maaladeen Türkiye'yi, müziğt-
mizi çok seviyor. Bu yüzden ara-
mızda hiç kopukluk yok. Tabii
müzikalite çok önemli, ama sa-
Burhan Öçal ile Tacuma Baüh \v Doğulu soundu birieştiriyor. (Fotoğraflar. KADER TUGLA)
dece iyi bir müzisyen olmak yet-
mez. Bu biraz da Türk müziği-
ne, Türkiye coğrafyasına, kültü-
rüne duyduğu yakmlıkla ilgili.
- Bu sentezi nasıl formüle dö-
küvorsunuz?
Oçal - tki kültürü bütünleştir-
mek söz konusu olunca birtakım
şeyleri keyfi olarak yapamıyor-
sun. Türk musikisi çok zengin,
ama ritim zenginliği, harmoni
diye bir şey yok. Onun için yeni
kompozisyonlar yaratılması ta-
raftanyım. O güzelim eserleri
bozmanın anlamı yok. Ancak ki-
mileri almıp üzerinde değişik-
likJer yapılabilir.
Konserde böyle iki parçamız
var. Şunun üzerinde israrla du-
nıyorum. Battlı sazları bu işi bi-
lenler çalsın, Doğulu sazlan da
biz çaİahm. Tabii bu kolayca
olacak iş degil. Şimdiye kadar
çok caz müzisyeniyle çahıuş, ol-
mama rağmen caz müzisyeni ol-
duğumu iddia edemem. Jeıma-
Batıhmüzisyen malzemeyiDoğu \kın ahyor
Caz dünyasının pek çok önemli ismi ile
çalışan ve bası bir ritim saz olmaktan
çtkanp; müziğin eksenini oluşturacak
solo çalgıya dönüştürmeye çalışan
Junaakdeen Tacuma'yı Türk
rnüzikse\srler yakmdan tanıyor.
90'lann en iyi elektro caz basçılanndan
biri olarak değerlendirilen Tacuma'nın
^obal dûzeydeki başansında dünya
nıüziklerinı harmanlayarak yaptığı
çalışmalar önemii rol oynadı.
- Etııik rnüziğe getirdiğiniz tamm Bedir?
TACUM.\ - Etnik müzik, dünyadaki
farklı kükürlerin müziğini bir araya
getiren bir kavram. tnsanlar artık,
müziksel ifadenin standartlaşmış
fciçimineilgi göstermiyorlar. Onlara
ilginç gelen orijinal, gerçek ve samimi
îcültürlerhakkında bilgi edinmek, onlann
müziklerini duymak istiyorlar.
- Peki, \VorW Masic yeni bfr tüketim
obrak değerlendirOebffîr mi?
- Bu, dünyanın en iyi, en güzel
yiyeceğinın ayağınîza gelmesi gibi bir
şey. Yersiniz veya yemezsiniz. Bu haliyle
elbette bir tüketimdir. Sonuçta insanlar
farklı türlerde njüziklerle tanışma ihriyacı
hissediyor. Ancak sanıyorum, Doğu
müziği ifade ve içeriği bakımmdan doğal
olana daha yakm. Batı müziği ise yapay,
çünkü malzemeyi Doğu'dan alıyor.
-Buriıan Öçal, DoğuffleBao arasında
muzik köprüsü kurmaktan söz etti. Siz
köpriiyc nasıl destek oluvorsunuz?
- Daha çok dinleyiciye ulaşmak için
köprüyü sağlamlaştırarak kulaklara
erişmesi için küçük küçük parçalar
ekleyerek...
- Türk mouflerini caza uyarfauna
konusunu nasıl değeriendiriyorsunaz?
- Müzik evrensel bir dıl. Hepimiz bu dili
konuşuyoruz. Kendi dillerimizde ne
dedigımizi anlamasak bile müzik
sayesinde anlaşabiliyoruz. Burada, Türk
müzisyenîerle, Türk motifleri, Türk
ritimlerini tanıyarak konuşuyoruz. Bizier
de kendi müzik dilimizi, kompüterler
yoluyla size aktanyoruz!
- Baö'da 90'Iarla birlikte müzikte Doğu
nmtisiznıme yöndiş görülüyor, ne
dersiniz?
- Ruhsal uyanışı, pozitif düşünceyi ya da
insanlan bir araya getirmeyi amaçlayan
her tür müziği olumlu buluyorum. Bence
bu. insanlan yanlışa iten müzik anlayışına
göre sayunulması gereken bir eğilim,
destekliyorum.
aladeen'in aldığı caz kültürü
bende yok. Ama, ortak bir sound
yakalamak ve köprüyü kurmak-
ta en çok görev ikımize düşüyor.
- 'Suhan' adh albümünüz
uzun bir süre sonra Türki-
ye'de yayımlanıyor. Aynı za-
manda ülkemizde yayımlanan
ilk albümünüz bu. Neden bu
gecikme? Konserleriniz de
çok ender sayıda...
Oçal-Ben ihmal ettim. Çalış-
tığım plak şirketlen zor şirketler.
Kolay ithal etmiyorlar. Konser
için davet ederlerse gelırim el-
bette. Hatta arzu edilirse \vorks-
hop'lar da yapabiliriz. Çünkü
burada yapılan müziklerde kon-
sept eksikliği var. Türk müziği,
Batı müziği derken çok fazla
grup ortaya çıktı. Demokrasiye
geçişimiz gibi bir dönem yaşa-
nıyor müzikte de.
-Konsepteksikliğiderken mü-
âkal taMrsızlıgı mı kastediyor-
sunuz?
Öçal - Bir kimlik arayışı için-
de herkes. Bu da çok doğal, çün-
kü birdenbire dışa açıldı Türki-
ye. Workshop sistemi yerleşme-
di. Gençlerkonserlerden. video
kliplerden bir şeyler kapmaya,
öğrenmeye çalışıyor, ama usta
müzisyenler davet edilip work-
shop'lar düzenlenirse daha fay-
dalı olur sanıyorum.
ANKARA FtLM FESTtVAÜ
Seçici kurulun
sabn taştı
CUMHURCANBAZOĞLU
Festivallerde bol fılm olsun diye
hiçbir eleme yapılmadan önlerine her
getirilen yapıtı değerlendirmek zorun-
da kalanjüri üyelerinin sabnnın ne za-
man taşacağım merak ediyorduk. So-
nunda beklenen protesto Ankara'da
gerçekleşti ve Ulusal Uzun Film Ya-
nşması Secici Kurulu SamiGüçlü'nün
Hoşçaka) lstanbul adh fılmini izler-
ken teknik düzeyinin son derece düşük
olduğu gerekçesiyle salonu terk etti.
Seçici Kurul Ccvat Çapan, Atflla Dor-
say, Işü Özgenrürk. Osman Şahin ve
Oğuzhan Tercan'dan oluşuyor. Aynı
fılm Antalya Albn Portakal'da da jü-
riden uyan almıştı, Kulağımıza gelen-
lere göre filmlerin kalitesiyle ilgili bir
olay da CemalŞan' ın AK fılminin gös-
teriminde yaşanmış. Yönetmen Şan,
izleyicilerin fılme sürekli gülmesi üze-
rine salondan aynlmış.
Uzun süredir sinema çevrelerinde
yüksek sesle dile getirilen festival enf-
lasyonu ve film kalitesi tartışmasmın
bu olaylardan sonra daha ciddi değer-
lendirileceğini umuyonız. Yeşilçam'ın
her yıl ürettiği on civannda film ara-
sından öne çıkan iki, üç tanesinin sı-
rayla Antalya, Adana, Ankara ve Is-
tanbul'da ödülleri paylaşmasının yer-
li sinemaya ekonomik getiriden başka
ne kazandırdığım tartışmamız gereki-
yor.
Dün toplamp 13 uzun metrajh yer-
li fılmi değerlendiren Seçici Kurul,
bugün karanm açıklayacak. Festival
boyunca yerli filmlerin gösterildiği
Büyühıfener Sincması'nda izleyiciler
arasında yaptığımız mini araştırmaya
göre halk, en iyi film dahnda Omer
Kavur'un Akrebin Yolculuğu'yla
Tunç Başaran'ın Sen deGitme Triyan-
dafilis'ıni. erkek oyuncu dahnda Ah-
met Uğurtu'yu (Tabutta Röveşata), ka-
dın oyuncu dahnda da Şahika Te-
kand'ı (Akrebin Yolculuğu) favori gö-
rüyor... Bugünün kısa metraj progra-
mında Alman yönetmen GoggoGenc-
sh'in yaptığı 45 dakikalık Tuncel Kur-
tiz Belgesen öne çıkıyor. Kurtiz'in sa-
natçı kişiliğinin yanında dünya görii-
şünden de ipuçlan veren film, 14.00'te
Alman Kültür Merkezi'nde gösterile-
cek.
Festivalin yabancı filmlerindeki ka-
lite düşüklüğü izleyiciden tepki görü-
yor, ama yönetimin bu konuda fazla
yapacak bir şeyi yok. Hayli küçük büt-
çeyle çalışıldığından, uluslararası fes-
tivalleri dolaşan bazı paket program-
lan almaya güçleri yetmiyor. Yıl bo-
yunca yabancı kültür merkezleriyle
yaptıklan görüşmeler sonunda isteni-
lenfilmleTyerine kültür merkezlerinin
zevkine uygun filmler gönderilince
ortaya çıkan program kimseyi tatmin
edemiyor.
YAZI ODASI
SELİM tLERİ
Burçlara İnanır mısımz?
Geçen gece tanıştığım bir genç hanım, "Burçla-
ra inanır mısmtz" diye sordu. Inanmadığımı söyle-
dim; genç hanım hayli üzüldü. Bu kez de: "Yazdık-
lannız romantik yazılar; nasıl inanmazsınız!" dedi.
Yazdıklarım romantik mi, büyük coşumlann dal-
galanmasıyla mı yazıyorum, bilemem. Öyle olma-
lannı isterdim.
Burçlara inanmam, yıldız falına, astrolojiye inan-
mam ama, etkilenirim söylemlerinden.
Yıllar önce piyano çalmak isterdim. Piyano çal-
mayı ille öğrenmek isterdim. Resim yapmak ister-
dim. Dans etmek, denizci olmak, sinema oyuncu-
su olmak... Hepsi hayallerimdi, hepsi hayallerimde
kaidı.
Resim yapma konusunda inanılmaz kertede ye-
teneksizim. Ama güzel bir resim karşısmda coşku-
mu ve kıskançlığımı hiç yitirmedim.
Dans etmeyi asla öğrenemedim. Toplasanız, bu-
güne kadar, hepi topu beş on kere dans etmişim-
dir, berbat bir kavalyeyim. Ama güzel dans eden-
leri büyülenerek izlerim. Kim bilir hangi film sahne-
sinden kalmış olacak, ille deniz kıyısında, ille tan
ağanrken, ille bomboş bir alanda dans eden genç
kadın ve genç adam gözümün önünden birtürlü git-
mez.
Hâlâarada bir, kottukta, televizyon karşısmda pi-
neklerken, birdenbire, şeytanın dürtüsüyle gitmek-
kalkıp gitmek-hep gitmek-kaçıp gitmek arzusu gırt-
lağıma yapışır, nöbet geçinceye kadar, boğulacak
gibi olurum.
Nereye? Hep uçsuz bucaksız denizlere. Sıcak
ülkelere, güneyin denizlerine...
Bir ara, sevgili Necef Uğurlu'nun önerisiyle,
onun yazdığı sevimli televizyon dizisi Şen Du//ar'da
kendimi oynadım. Nasıl mutluydum! Gelgelelim ko-
mediye çıkıyordum. Aklım fikrimse, ilkgençlikyılla-
nmdaki gibi, dram aktöriüğündeydi.
Işte yıldız fallan, burçlar da öyle. Okurum yıldız
fallannı, hangi gazetede, hangi dergide, nerede gö-
züme ilişse okurum. Umutlanna, uyanlanna kanmak
isterim. Ne var ki kanamam.
Bazen de eski dergilerdeki yıldız fallannı okurum.
Geçmiş zaman öncesine dönerim. Onlan o hafta,
o ay kimlerin okuyup umutlandıklannı, bekleyişler-
le donandıklannı düşünürüm. Fallan çıkmış mıdır?
Yıldız falını, burç bilgisini kimleryazar? Bir dönem
değerli dostum Gülten Suveren yazmıştı. Gülten
Hanım'ın uçsuz bucaksız yıldız hantaları olduğu,
haritalanna bakıp bakıp da yazdığı söylenirdi. Gül-
ten Hanım bir gün de benim yazgımı okuyacaktı o
gökyüzü, yıldız haritasında. Bundan nasd büyülen-
mem?!
Ben Boğa burcuyum. Boğa burcunda doğmuş-
lan, aşk ve güzellik gezegeni Venüs'ün yönlendir-
diği söylenir. Hem güzelliğe, hem aşka sahiden âğı-
şım. Ama düşünüyorum da, aşkı yaşamadım. Aş-
kı hep sanat eserinde güzel buldum.
Boğa burcunun insanı sadık ve anlayışlı bir eş-
miş. Ne sadakat fıkri taşırım, ne de bana körü kö-
rüne sadık olunmasını beklerim. Anlayışlı sayılmam,
memametli, hoşgörülü olmaya çalışsam da.
Anahtarsözcüklerimiz 'güvenilir', 'cörnert', 'yön-
temli', 'güleryüzlü'. Az buçuk güvenilirim. Kendim
istedigimde cömert olabilirim, hemen ardından fev-
kalâde cimri kesilebilirim, artık beş kuruşun hesa-
bını tutarım. Yöntemlilik yanımdan geçmemiştir.
Arada bir güleryüzlüyüm.
Işte yine de astrolojiyle ilgili elime ne geçse oku-
yorum. Bir 'şiir' buluyorum yıldız fallannda, astro-
loji kitaplannda. Geleceği okumak tutkusunun yüz-
yıllar boyunca insanoğlunu nasıl sarstığını hissedi-
yorum.
Aslında kahve falına bayılınm. Sanki çıkacakmış-
çasına dikkatle dinlerim söylenenleri. Belki de söz-
cüklerin özel dağarcığına vurgunum. Hep öyle 'üç
zaman iç/ndeier, 'uzunca boylu bir kadın variar...
Falım bitince ille özetleyip belleğime yerleştiririm
söylenenleri. Günlerce beklerim çıksınlar diye. Çık-
mazlar. Kahve falına inanmam. Biri bakryorsa ille bir
fincan da ben içerim...
Burçlar, fallar romantiktir. Belki bu yüzden sevi-
yorum.
Örnekse, bir tümce var, Başak burcu için söylen-
miş, bayılıyorum: "Kınlan kalbinizi iyileştirmekte
pek başanlı değilsiniz."
Son okuduğum astroloji kitabı Cep Astrolojisi
Hayatınız İçin İpuçlan, William ve Noelene Mor-
ris yazmışlar (Oglak Yayıncılık). Yukarıdaki şiirtf
cümle o kitaptan.
Keşke ben de yıldız fallan yazabilseydim...
Takvimde Iz Bırakan:
"Ben, y///ar sonra yalnızca o resmini bildiğim ls-
tanbul dan gelin gelen, babamın ilk kansının, as-
lında öz annem olduğunu öğrenecektim.
"Tokat Reşadiye Kızılcaören Köyü'nün, dedem
Çakır Hakkı'nın, dayılanmın, teyzelerimin, dayı ve
teyze çocuklanmın hen\esin birdenbire üveyim ol-
duğunu öğrenecektim. Bötün dünyantn üvey ol-
duğunu öğrenecektim."
Murathan Mungan, Paranın Cinleri, Metis
Yayınlan, 1997.
Ismail Dümbüllü Ödülü Genco
Erkal'm
• Kültür Servisi - Bu yıl 17.'si verilecek olan Ismail
Dümbüllü Ödülü'nü bu kez Genco Erkal kazandı.
Genco Erkal'a bu ödül Aziz Nesın'in yaprtlanndan
uyarladığı ve oynadığı "Birtakım Azizlikler" adh
oyunundaki yorumuyla verildi. Genco Erkal'a ödülü 27
Mart Dünya Tiyatrolar Günü'nde Müjdat Gezen Sanat
Merkezi'nde yapılacak olan törenle verilecek. MSM'nin
Sadık Şendil Salonu'nda gerçekleştirilecek tören saat
14.00'te başlayacak ve bir tiyatro gösterisi de sunulacak.
BUGÜN
• AKSANAT'ta saat 12.30'dalaser-disc'ten Wagner'in
'Tannhauser Ouvertüre & Bacchanale' adlı yapıtı göste-
rilecek. Adnan Tönel'in 'Hamlet' adh oyunu ise saat
19.30'da.
• BOĞAZtÇİ ÜNTVERSrTESt SİNEMA KULÜ-
BÜ'nde saat 17.00'de 'Baraka', saat 19.30'da 'Bisiklet-
çi' adlı filmler gösteriliyor.
• FOnSKUÇOTODOROS&ALEKSlSlVIUZURA-
KİS gitar ikilisinin konseri saat 20.30'da Kültür Koleji
Eğitim Vakfı Salonu'nda yer alacak.
• BAROMETRE SANAT MERKEZİ'nde saat 19 00 da
Günsel Yıldınm'ın 'Kaçkarlar' konulu saydam gösteri-
si yer ahyor. (293 02 87).
• EKİNOKS ŞttR SERGİSİ Faik Baysal, Jale Sinar,
H. Özkan, M. Gülcüoğlu, O. Numan Baranus, M. Gü-
müş. K. Koç, Sibel Eşiyok, C. Osmanağaoğlu. Ilknur
Kaya, Feza Şişman, Dursun Özden, E. Ertem, t. Kemal
Karadayı, Ömer Nida ve Ercüment Uçan'nın şiirlerin-
den oluşan sergi saat 14.00'te Eleştiri Kültür Merke-