25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2MAKT1997PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Son Venedildi... Tath Fesleğen... Vesaîre... Giambattista Tiepok) 18. yüzyıl Avru- pası'nm en gözde ressamlanndan biri. Bu ilginç usiaııın asistanı, çırağı ve en yakın yardımcısı ıse ressamm atölyesinden otuz yıl aynlmamış olan oğlu Giandomenico Tıepolo. Resımlerını Domenko Tiepolo adıyla ımzalayan oğul Tiepolo, yıllarca ba- basırun gölgesınde kahp ona yardımcı ol- mayı seçmiş, olağanüstü yetenekli bir sa- natçı olmasınarağmen. BabaTiepolo'nun yapıtı ise birkaç yönden önemini koruyor bugün bile. Bu ilginç ikilinin yapıtlanndan oluşan büyük bır sergı açıldı geçen ay Nevv York kentındeki Şehir Sanat Müzesi'nde. Giambattista Tiepolo bir Venedık res- samı önce. sonra da Avrupalı. Dev tablo- lar, birbinnden büyük, mitolojik, tarihsel, dinı konulan betimleyen tablolar; derken avuçiçı büyükiüğünde bir iki eser, taslak- lar, desenler, portreler, defter sayfalan; derken yine gûnlûk hayatı gösteren dev tablolar. Bütün bunlann arasında ortak bir olgu yakalıyorum: Işık. Bu resimlerin ışığı onlara bakanı içine alıp havalandıracak kadar güze! ve yoğun bir ışık. Yeryüzündeki bûtün karanlığa ye- tecek kadar ışık var Giambattista Tiepo- lo'nun ve oğlunun resımlennde. Işıktan gayn başka bır şey daha var bu resımlen çarpıcı kılan. Ne olduğunu kes- tiremıyorum bir türlü. Gezinelim biraz, belkı anlanz. • 16% yılında Venedik Cumhuriyeti'nde doğmus, Giambattista Tiepolo. (Bu ısmi ikide bir yinelıyorum çünkû dili gıdıklıyoT, bir kere söyleyince yeniden söylemek is- tiyor insanın canı!) 1770 yılında, yetmış dört yaşında, Madrid kentinde kraliyet sa- rayında bir fresco boyarken anıden ölüyor. Öldüğü yıl, belkı otuz yıldır bütün Avru- pa'nın gözdesi, en sevilen, beğenilen ltal- yan ressamı. Buraya kadar lyı hoş, ama iki küçük gerçeği de göz önünde tutmak gerekiyor. Oldüğü günden başlayarak otuz yıl içinde, onudoruklaraçıkaranAvrupa, tümüyleve bır daha gen gelmemek üzere yok olacak- tır. 1770 yılında ölmüştür Tiepolo. On dokuz yıl sonra, I789'da Fransız Devrimı olacak ve yeryüzünün çehresi, gözlüğü ve belleğı genye dönmemek üze- re degışecektir. Bundan ne Giambattista Tıepolo'nun haben vardır ne de onu o za- manlaryüceltenlerin ne de diyelim Italyan Saray Polisi'nin! tkinci meseleyse daha az komiktir: Dünya sanat tarihinde hiçbir etkısı, izdü- şümü, devamı olmayan son sanatçı da Ti- epolo olacaktır. "Mohikarüaruı Sonuncu- su" gibı, yapıtlannı çok beğendığım bu ressam da "Venedikfilerin Sonuncusu'dur bir bakıma. Bır şeyın sonuncusu olmaksa ilgi çekicidir haklı olarak. Son Tango. Son Aynniı, Son Imparator, Pompei'nin Son Günleri, Son Metro, Son Sayfa, Son Safa- ri, Son Vals, Son Dalga gibi filmler geli-- yor aklıma. Tiepolo gerçekten bir sonun- cudur Avrupa sanati için. Bu tanım ideolojik bır tavnn sonucu eryüzündeki bütün karanlığa yetecek kadar ışık var Giambattista Tiepolo ve oğlunun resimlerinde. Işıktan gayn başka bir şey daha var bu resimleri çarpıcı kılan. Sweet Basil (Tatlı Fesleğen) adlı caz klübünde piyano, bas ve davul üçlüsünün önünde doksan üç yaşında bir trompet, Doc Cheatham. Şarkı da söylüyor! olsa bile 'küçümseyici' değıldır Dedığim gıbi ben önce gülümseyerek sonra gülerek, ama hep beğenerek ve anlamaya çalışarak dolandm durdum Tp>polo'nun resımla,- n önünde saatlerce. Sergı kalabaliktı Amerikalılar, Japonlar, Itaiyanlar, uç beş Türk, Çinliler ve Polonyahlar... 1945 yılında, tkinci Dünya Savaşı bi- ter bitmez ve henüz ttalya'dakı müzelerin hemen hepsı kapalıyken Venedik kentm- de, Giambattista Tiepolo'nun kentinde bır Doc Cheatham (Fotoğraf: Milt Hilton, New York City, 1976). sergı düzenlenir: "Venedik Sanatının Beş YüzYılı".Savaşınılkellığındenvebeyın- sız vahşetınden saklanmış iki yüz tablo gizlı depolanian, yeri bilınrneyen kasalar- dan çıkar ortaya. O yıllann (belki de bu yüzyılın) en de- ğerli ve önemli sanat tarihçısı Roberto Longhi, sergı üstüne yazdıgı önemli yazı- da >erin dibine batınr Tıepolo'yu ve re- simlerini. "Keşkeyağlıboyadesenlerde,es- kizlerdfcçizimkrdebıraksaydıbuişLMus- veddelerde kaisaydı, şinıdi adı 18. yüzyılın en büvük sanatçıları arasında anılacakü. Oysa bu eskizieri taınamlayıp 'resım* ha- line gerirerek bir çuval inciri berbal etti. Güzelim siyah/be\az flimiert, teknikolor kostümlü tarih fıbnlerine çevirdi." Bu ağır bır suçlama. Longhi burada durmuyor, Tiepolo'nun hiçbir şeye inan- madan mıtolojı, tarih ve din üstüne geniş, büyük resimler boyadığını söylüyor. Ona göre ressamımız 'prensip'leri olmayan ve iktıdara tutkun bir kışı. Zenginleri seviyor, sırf zengin oldukla- n için! Otuz sene daha yaşasa önce Fran- sız Devnmi'ni, sonra Napolyon'u da aynı içtenlikle kucaklayacak. Kendini beğen- miş bir şüphecilikle yaptığı resimler. o za- manın Italyan resmine pahalıya mal ol- muş diyorlar. Bu görüşe göre bir sanatçı öl- dükten sonra kendisını destekleyen ve iz- leyen insanlardan da sorumludur. Oysa bu eleştirinin yazan Longhi, ön- celeri faşistken sonralan komünist olmuş bir sanat tarihçisidir. Ama ne yapalım ki bu işler de böyledir! • Bu bilgileri yedeğime alıp sergiyi ye- niden gezerken şunu duşündüm: Giambat- tista Tiepolo, zamanını tüketmiş bir sanat- çı. Zaten zamanla filan pek ilgisi yok. Res- mettiğı evrenı fazla gürültü çıkarmadan, a- ma olağanüstü bir ustahkla geçtrmiş tuva- line. Resimleri zor fîlan değil, ama biz zor- lanıyoruz bıraz anlamakta. Goya'nın re- simlerine bakarken insanın duyduğu kor- ku (Goya'nın yanımızda, bizimle beraber aynı resme bugün de baktıgı korkusu ya da sevınci) yok onun yapıtında. Bu da Giambattista Tiepolo'yu daha da önemli kılıyor gözümde. Ancak onun ön- gördüğü şartlarla bakabiliriz bu resimiere. Işığı ve dokuyu çözüp bitirmış ve çok sev- miş bir sanatçı. Yalnızca kendisine aıt bır erotızmi, usta işi bir çocuklukla, yüzlerce kere tuvalıne geçırmiş, nev-ı şahsına mün- hasır bir usta. Bir ressam. Son Venedikli. • Tiepolo sergisinden binbir surat ve bin- bır düşünceyle çıkıyoruz. Resimlerin (özellıkle Domenico Tiepo- lo'nun Puncinella resimlerinin) tiyatroyla olan güzelim ilişkısi üzerine düşünüyo- rum. Bütün bir gün geçti işte bır tek siga- ra ıçmeden. Hemen bır sıgara yakıyorum. Svveet Basil (Tatlı Fesleğen) adlı caz ku- lübüne gittik, ertesi gün öğle vakti. Tıklım tıklım doluydu bar ve masalar. Askerliği- ni yeni bitirmiş iki Israilli lcızla sohbet et- tik barda. Bir iki ıçki içrik. Müzik olağa- nüstüydü. Sweet Basil'de her pazar, saat ı- kı ılealtı arası Doc Cheatham dörtlüsüça- Iıyor. Piyano, bas ve davul üçlüsünün önünde doksan üç yaşında bır trompet, Doc Che- atham. Şarkı da söylüyor! 1920'h yıllar- da çalmaya ve plak yapmaya başlamış, Lo- uis Armstrong. King Oliver, Billie Ho- liday, Benny Carter dahıl herkesle 'ça- lışmış' ve Giambattista Tiepolo gibi, ken- dmden gayn kımselere benzemeyen bü- yük bir müzisyen Doc Cheatham. Chet Baker'ın şarkı söylemesı nereden kaynak- lantrgıbi 'günümüzön zamanıyb' yakın- dan uzaktan ılgısı olmayan bır sorunun ya- nıtını merak eden her ınsan, Doc Cheat- ham 'ın müziğini sevecektir. Bir ressam ıle bir müzisyen arasmdan sıynhp kaldınma çıkıyorum ve trene binip daktilonun başına gehyorum. Bu yazıyı yazmak için. Anlık görüntülerin hırsızı mucize avında! ASLISELÇUK "Her Şeyden Sonra" (Apres Tout) filminin çekimlen için ts- tanbul'un ardından Kapadok- ya'dayız. Şubatın yirmısınde An- kara'dan Ûrgüp'e gelıp yirmi bı- rinde sekiz buçukta çekimler için otelden çıkıyoruz. Ürgüp karlar al- tında benzersiz bir güzellik için- de... Uçhısar'da penbacalannın o şa- şırtıcı görselliğınde iç çekim çalış- malannabaşlıyonız. Dış çekimle- re geçtiğimızde Lelouch, Türki- ye'nin ve buralann onu nasıl de- rinden etkilediğini anlatıyor. Ürgüp'te 1974'teçektiği "Tüm Bir Yaşam" (Toute une Vie) filmi- ni anıyor. Ona çok önceleri Türki- ye'den etkılenen önemli bır yönet- menin daha olduğunu söylüyo- rum, Pier Paolo Pasolini'yı. Paso- lini'nin Maria Callas'la Urgüp'te, 1969'da Modea'yı çektiğini. Açık- lamamla çok ilgileniyor. "Bihni- yordum" diyor. "ne kadar se\1n- dim bunu öğrendigtane." C'laudc Lelouch'u son filmi için sürdürdü|ü tüm çekım günleri bo- yunca yakın gözlemlenmin değer- lendirmesıni yaptığımda, onun çok önemli birözelliği hemen öne geçiyor. Lelouch'un tartışmasız çalışma dısiplıni. Cocuk yaşlarda başlayan smema serüvenınde, bu ışe duyduğu sevgının nasıl tüken- mez bır coşku olduğunu açtkça ka- nıtlıyor bana Lelouch'ta tüm gör- düklerrm. Her sabah altı, altı buçukta kal- kıp önce koşuyor, sonra kalınan otellerdekı sporaletlerinden, özel- liklebisikletten yararlanıyor. Kah- valtısını, tek başına bir fincan kah- vesini içerek yaparken o günkü çe- kimlerin dekupajını kafasında ye- niden oluşturuyor. Bu çalışma anında da kesuı bir yalnızlık isti- yor. Dışişleri ve Turizm Bakanh- ğı'nın ortak guişimleriyle Türkiye bölümleri için çekim mekânlan- nın açılması. ulaşım, konaklama için sağladığı olanaklar ve çaba, filme büyük katkılar getırdı. Dışişleri "nden Yurtdışı Tanıt- ma Genel Müdür Yardımcısı Elçi Şuie Soysal Turizm Bakanlı- ği'ndan Belçıka Turizm Müşaviri ve §u anda Türkıye'ye dönmüş olan Özer Sezgin. Türkiye danış- manı olarak film boyunca eksıksiz desteklerini sürdürdüler. Başbakanlık, Içişlen Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Türk Hava Yol- lan, Gümrük Müsteşarlığı, TRT Genel Müdürlüğü. Devlet Demir- yollan tşletmesi Genel Müdürlü- ğü, Nevşehir Valilıği, TÜRSAB, Istanbul Operası Genel Müdürlü- ğü, Şişli Terakki Vakfı Ukokulu Müdürlüğü, Galata Mevlevihane- si'nı Yaşatma Derneği filmin Tür- kiye çekimlerine gösterdikieri dik- katli yardım ve çalışmalanyla Le- louch'un filmindekı görsel güzel- liklere büyük katkılarda bulundu- lar. Türkiye'de "Her Şeyden Son- ra r> nın çekimlen için yukanda saydığım önemli ginşimlerin ya- pılmasına neden olan ilk karşılaş- ma Claude Lelouch'un 7 Ocak 1997 günü TC Pans Büyükelçilı- ğı'nin Birinci Müsteşan Dr. Men- ter Şahinler'le olu>or Dr. Şahın- ler, filmin Türkiye'dekı bölümleri için öneriler getınyor. Bir düğü- nün kadın kahramana tekrar yaşa- ma sevınci verebıleceğını, Fransız kadının kocasının Türkiye doğum- lu olursa bu arayışın Türkiye'deki mekânlarla zengınleşeceğını söy- lüyor. Lelouch, bu önenlerın fil- 'laude Lelouch'un, bir bölümünü ülkemizde çektiği ve bu çalışmayı yakından gözlemlediğimiz son filmi "Her Şeyden Sonra"nın setinde, coşkulu yönetmenin çalışma disiplini öne çıkıyordu. Ekibini 'komando timi' olarak nitelendirip 'anlık görüntülerin hırsızlığma, otantik dakikalann çalmmasına' ortak ediyor Lelouch. Duygu dolu dakikalann arayışı içinde, her şeyin olabileceği 'mucizeler avı'na çıkııp, çekime başhyor. mine yansıtacağı resımlenn değe- nni bilen bıri olarak filmin Türki- ye bölümünü uzatmaya hemen ka- rar veriyor... 13,14,15,16 şubat günleri, Le- louch'un uçaktan indığı ilk gün otelınden çıkıp Yerebatan Sara- yı'nm \e Aya lnnı"nin gezılıp de- ğerlendirılmesıne başlandı. Gör- düklennın, onun neredeyse bır \ı- zör gibi kullandığı gözlüklerinin altındaki bakışlanna verdiği par- laklıkla nasıl algıladığını fark edı- yorum. Türkiye'yi değişmiş buluyor. Değişmenın olurnlu olduğunu söylüyor "Bu ülkenin çok dzd bir ışığıvar. Çok fotojenik bir ülke bu- rası, burada kötü bir film çekme- niz neredeyse olanaksız. Crgüp'e, tzmir'e doğru inerken şirndi bizi kim bilir hangi güzellikler bekli- yor" diye sürdürüyor konuşması- nı: "Dünyadakiçoksevdiğimyer- ler içinde Turkrve her zaman yer alıyor. Çiinkü özel bir ülke. tıpkı ötekiler gibi: Hindistan. Kore, Fransa, ABD. Kanada, Meksika. ltalya. Bunlar şiir ve gizeme sahip v'erler." Şubat on yedı, Istanbul "da Swıs- sotel'deyiz. Çekımlere gireceği- miz ilk günün sabahı toplantı oda- sında\ız. Lelouch bizimle. \ani ekıbiyle konuşuyor. Bu konuşma ilk çekim günüyle başlayacak yo- ğun heyecanı başlatacak ilk adım da. Dışanda sık bır yagmur var. "Ben güvercin olsam bu hava- da Eminönü'ne gelmezdim" diyor Leiouch; "Sanınm şemsfyelerte çok hoş bir göriintü yakalayacağız. Ben \ağmura bayıhnm. Otuz al- tıncı fiimimdc sizieri bir arada gör- mek beni çok mutlu etti. Ben anlık görüntülerin hırsızhğını yapıyo- rum. Otantik dakikalan çalıyo- nım. Bizşimdi hepinıiz bir koman- do timi gibiyiz. Vırmi dört saat ha- reket içindeviz. Ben bUiyorsunuz gerçek dakikalan çckip konulu bir filmin içine kurgulanm. Filmin baş kahramanını hayatın içine sokaca- ğız. Ben hayatı se>en birijim. Bu- gün İstanbul'da ka> bolmuş bir ka- dını çekeceğün. Kendi deliligi için- de dolaşan bir kadını. Ben önerile- re açık biriyim ve hayata merakjı biriyim. Bugün yanlışlar yapma günümüz. Mucizeler avına çıkıyo- ruz birtikte. Baş »nuncumuz Tür- kiye doğumlu kocastnın ve oğlu- nun arayışı içinde. Onlara benze- yen birini gördüğü /atnan çökü- >or. Akıldışı bir şey gdrdüğümüz zaman ona daima asılmalryız. Bu- gün avcılar gibhiz, duygu dolu da- kikaların arayışı içinde olacağız. Çekime gidiyonız. biliyonız ki her şe>olabilir_" Bu etkili konuşmadan sonra Le- louch sinemasını yeniden düşünü- yorum. Doğaçlamayı seven bir yö- netmenin şiırdolu kışkırtıcı sözle- n. O klasık sinemayı pek sevmi- yor. Ekibiyle uyum içinde çalışı- yor. Nazik bir yönetim biçimı var. Setme hâkim, gerektiği zaman herkesle tek tek ilgileniyor. Çe- kimler boyunca yoğun dıkkatinı hiç yitirmedı. Ve ben çok yakından gözledim yaşananlan. Benım için de yeni bir setti orası, yeni bir de- neyimdı "Her Şeyden Sonra"da çalışmak. 15 kişilık bir ekiple gel- dı Lelouch Fransa'dan. Ben filme Paris'teyken katıldım. Yapım yö- netmeni Tanya Zazulinsky ile Les Fılms 13'ün Avenue Hoche'taki bürosunda Türkiye'deki teknik da- nışmanlık için ilk konuşmayı 27 Ocak 1997 günü saat 10.30'daki buluşmamızda yapmıştım. Tanya ile Lelouch'un ortak çalışmalan, "Tüm Bir Yaşam" filmiyle 1974'te başlamış. Ekibin en vaz- geçilmez kişilerinden biri Tanya. Edebiyat fakültesi çıkışlı Tanya, aynı zamanda artistik olarak da bir birlıkteliği oluşturuyor Lelo- uch'la. Çekimler boyunca üç kameray- laçalışıldı. Bilindiği gibi Lelouch da kamera kullanıyor. Filmin aynı anlarda çekiminin çekimi de ya- pıldı. Günde yirmi beş, otuz plan ger- çekleştirildı, yaklaşık on bir bin metre film kullanıldı. Filmin için- de Türkiye'de çekilenler yirmi da- kikahk bir bölümü oluşturacak. AraGûler'in fotoğraflannı kul- lanacağını ve bu çalışmalan çok beğendiğini açıklayan yönetmen, "Filmimin jeneriğini dönen sema- zenlerle başlatacağım, film boyun- ca semazenierin dönüşünü bir leit- motif gibi tekrarla\acagım ve gök- teki yönetmen bana izin verdikce film çekme\e de devam edeceğim~ dıyordu. Fransız ekibini Türkiye'den uğurlarken Lelouch uçağa binişte Türkiye'deki çalışmalanndan çok memnun olduğunu, hergörüşünde yeniden hayran olduğu Urgüp'te birevalmayakarar verdiğini aç\V- lıyordu bize... R ? 'Emma' Gwyneth Paltrow rağbette 'Great Expectations' • Cvryneth Paltrow, Charles Dkkens'ın 'Great Espectaöons' romanından uyarlanan fılmde Estella'yı canlan- dıracak. Ethan Hawke ve Robert De IViro'nun da rol alacağı filmin çekimlerine New York'ta başlandı. Paltrow aynı zamanda bir başka filmin çekimlerini de sürdürüyor. 'Kilronan' adını taşıyan psıkolojik korku filminde, Manhattan'da saldınya ugrayan bir kadını canlandınyor. • Keanu Reeves, 'Specd 2'de rol almayı reddedip müzik grubu Dogstar ile bırlikte turneye çıkınca fılmin yönetmeni Jan De Bont başrolü, 'Sleepers'tan tanıdiğımız Jason Patric adlı oyuncuya verdi. De Bont, Keanu Reeves'in olmazsa olmaz bir aktör olarak değerlendinlmemesi gerektiğini, filmin diğer başrol oyuncusu Sandra Bullock ile "kimyası uyuşan' herhangi genç bir aktörün de işin altından kalkabileceğinı söyledı. • Johnny Oeep. Aiex Cox'un 'Fearand JodieFbster Loathing In Las Vegas' adlı filminde rol alacak. Çekimler bu ay içinde Nevada çölünde başlayacak. Hunter S. Thompson'in kitabından yola çıkan filmde Deep, yazann kendisini canlandıracak. Kitabın yayımlanışından bugüne dem Martin Scorsese, John Belushi ve Dan Aykroyd gibi pek çok yönetmenin eî artığı film 25 yıldır bir türlü çekilememiştı. • Barbican Centre 7-13 mart tarihleri arasında 3. Avustralya Film Festivalı'ne ev sahipliği yapacak. Avustralyalı yönetmenlerin yapımlanna yer verecek festıvalde George Miller'ın Avustralya sinemasımn geçmişi ve bugününü kutlandığı '40.000 Yearsof Dreaming' adlı filmi de aöstenlecek. • Paul Vertioeven. Nazi lideri Adolf Hitler'in yaşammı konu alan bir film gerçekleştirecek. İlk kez 5 yıl önce Hitler projesini belli başlı Hollywood stüdyolanna kabul ettirmeye çalışan yönetmen, girişimlerinde başansız olmuştu. Verhoeven, filmin 'Hitler'in dönüşü' esprisi olarak algılanmaması gerektiğini belirtirken 'insanlar bugüne kadar onu inkâr etti, ama inkâr en kötü şeydir' diyor. • Michael Nyman 'Piyano' filminin başanlı soundtrack'ine imza atan ünlü kompozitör, ilk kez bir Hollysvood filmi için müzik yazdı. Ethan Hawke ve üma Thurmanın rol aldıklan 'Gattaca" adlı filmin müzıklen üzennde çalışan Nyman, 'DouMe Concerto For Saxophone and Cello' adını taşıyan yapıtı 8 martta Londra'daki Roya) Festival Hall'de ilk kez seslendirecek • Tracy Chapman ve Bonnie Raitt bu yılki Gibson Guitar Awards'ta odül aldılar. Böylelıkle, Chapman *yıün en iyi kadın akustik gitaristi'. Raitt"se 'yılın en iyi kadın rock gitaristi' seçilmiş oldu • JOdİe FOSter , yeni filmi 'Contact'ta uzaylılarla ıletışim kurmaya çalışıyor. Filmi oyuncunun ortağı olduğu Eggs Pıctures film şirketi yerçekleştiriyor. Egg Pıctures, ülkemizde 'Protesto' adıyla gösterilen 'La Haine' filminin ünlü yönetmeni Mathıeu Kassovitz'le de bir film yapma aşamasında. Rusya'daki bir Amerikalının öyküsünün anlatıldığı film, Kassovitz'in yöneteceği ilk ingilizce yapım olacak • Goldie Hawn Dustin Hofhnan, Oliver Stone gıbı gibı Hollywood'un Scientology Kilisesı üyesi bır çok ünlü ısmı, Almanya Devlet Başkanı Helmut Kohl'e ithafen bir mektuba imza attılar. Alman hükümetınin Nazı yanlısı tutumunu eleştıren mektup, Tom Cruise ve John Travolta'nın filmlennin Alman hükümeti tarafından boykot edilmesini kınıyordu. • Sunday, birevsizle yaşlı bır lngiliz film ytldızı arasındaki tek günlük aşk öyküsünü anlatan film, bu yılki Sundance Film Festivali'nde jün özel ödülünü ve VValdo Salt Senaryo ödülünü kazandı. Filmin yönetmeni Jonathan Nossiter Sunday' bir aşk öyküsünü anlatıyor. Engin Ataç'a ttalya'dan Ödül • Kültür Servisi - Anadolu Onıversıtesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Engın Ataç'a bır Italyan kuruluşu olan "Foster Des Artıstes Uluslararasi Kültür Merkezi" tarafından Türkiye'de sanat ve sanat eğitimme profesyonelce katkıda bulunması nedenıyie "Foyer97" ödülü venldi. Ataç ödülünü 7 martta düzenlenecek bir törenle alacak. 1984 yılında Anadolu Üniversıtesi bünyesinde açılan Uygulamalı Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nun kuruluşunu gerçekleştiren ve 1992 yılına kadar da müdürlüğünü yapan Engin Ataç, bu okulun güzel sanatlar fakültesine döneşmesiyle 1992-95 yıllan arasında da dekanlığını yaptı. II. Karadeniz Kısa Rlm Festivali • SAMSU> (Cumhurijet)- İkınci Karadeniz Kısa Film Festivali 3-11 mayıs tarihleri arasında Samsun'da gerçekleştırilecek Samsun Gazı Belediyesi, Klas TV ve Akdeniz Sinema Grubu işbirliği ile yapılacak olan festıvalde çeşıtlı ülkelerın kısa fılmlerinin yer aldığı uluslararası kısa film göstenlen, Türk kısa filmlennin yeralıdığı ulusal kısa film gösterileri, ulusal kısa film yanşması, çeşitli açık oturumlar, paneller ve sergiler yer alacak. Festival filmlen Samsun Gazı Belediyesi Oda Tiyatrosu'nda iicretsız olarak gösterilecek Kurmaca, belgesel ve cunlandırma dallannda düzenlenecek yan>ıiı. ya son kdtılıın ı.arıhı isc I I Nisan 1997.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle