Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14MART1997CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
En iyi yabancı film Oscarı'nın en kuvvetli adayı, Çek yapımı 'Kolya'yı kaçırmamalı
Yabn, duyarh bir
4
sevm fîlnıi'
SUNGU ÇAPAN
Prag 1988. Demirperde'nin çözülme
arifesinde, 1968'den beri Sovyet tankla-
nnın işgalindeki, köklü değişimlere gebe
ve henü2 daha Çek Cumhuriyeti-Slovak-
ya olarak ikıye aynlmamış, eski Çekos-
lovakya'nın güzel başkentindeyiz.
Bir zamanlar Çek Filarmoni Orkestra-
sı'nın saygın çellocusuyken devlet bürok-
rasisiyle dalga geçtiği için işinden olup ce-
naze törenlerinde çalarak ya da çello ders-
leri vererek (üstüne üstlük bir de ek iş gi-
bi mezartaşJanna isim yazıp kazıyarak) kıt
kanaat geçinen, Ruslardan nefiret eden
yaşlı annesinın evıne de zaman zaman uğ-
rayıp karnını doyuran, bembeyaz saçlı-
sakallı çello ustası ihtiyar delikanh Fran-
tisek Louka'yı (senaryoyu da yazan Zde-
nek Sverak oynuyor) tanınz ilkin.
Bedrich Smetana'lan. Antonin Dvo-
rak'lan yetiştiren ülkenin müzisyeni Lo-
uka, sanatçuıın evlenmemesi, çocuk sahi-
bi olmaması gerektiğine inanan, herçeşit
sorumluluktan kaçan, birlikte cenaze tö-
renlerinde çalarken çocukça muziplikler
yaptığı evli solist kadını (Libuse Safran-
kova) ya da viyola dersi almak isteyen gü-
zel genç kızlan harika bir Prag manzara-
sma sahip tavanarası evine atmaktan da ge-
ri durmayan, kaygisız. vurdumduymaz,
sevimli biri.
Hayatı ciddiye almamakta kararlı Lo-
uka'nın, her sevişmek istediğinde telefo-
na sanlıp aradıği kadm arkadaşına sürek-
li aynı klişe cûmleyi sarf edişine gülüm-
sememek elde değil: "Birdenbire kendi-
mi çokyalnız hissettim ve aklıma sen gel-
dfn-."
Hayatını müziğe adamış görünen, ce-
nazelerde çaldığı müzisyen dostlanyla ya-
renlik ederken "Zamanı ölümlerkötçme-
miz De kötû" diyecek kadar duyarlı Lo-
uka, günün birinde çektiği maddi sıkıntı
yüzünden önerilen birsahte evliügi kabul-
lenir mecburen. Çek vatandaşlığına geç-
Kolya
Kolya / Yönetmen: Jan Sverak /
Senaryo: Zdenek Sverak /
Kamera: Vladimir Smutny /
Müzik: Ondrej Soukup /
Oyuncular: Zdenek Sverak,
Andrej Chalimon, Libuse
Safrankova, Ondrej Vetchy,
Stella Zazvorkova, Ladislav
Smoljak, Irena üvanova, Petra
Spalova / 1996, Çek filmi (UIP)
mek isteyen genç ve güzel bir Rus kadı-
nıyla (Irena Lrvanma) formalite evliliği
yapar para karşilıgında. Ne var ki Rusça-
Almanca çevirmenı sözde kansı, 5-6 yaş-
lanndaki küçük oğlu Kolya'yı (Andrej
Chalimon) teyzesine bırakıp sevgilisiyle
buluşmak üzere Almanya'ya yollanınca ve
teyze de hastaneye kaldınlınca Kolyacık
kâğıt üstünde babası görünen Louka'nın
bakımına ve sorumluluğuna verilir.
ÇeUocunun zoraki babahğı
Ülkede yeni bir dönemin sancılı çal-
kantılan yaşanırken gamsız, tasasız. ka-
dınsız. sorunsuz çellocu kahramanımız
da kendı dilinden başkasını bilmez, şirin,
küçücük bir Rus çocuğuna babalık etmek
durumuyla yüz yüze kalacak ve giderek
kuru yaşamıni anlamlandıran bu babalık
serüveniyle bürün seyircinin gönlünü çe-
lecektir film boyunca.
Zaten yurtdışına goç etmı^ kardeşı yu-
zünden resmi makamlarca mimlenmiş Lo-
uka'nın sahte evlilik foyasını yutmayan me-
murlarca baskı altında tutulmasına ve bü-
rokratik kurallann cangıhnda uğraşıp dur-
masına rağmen kalbinin sesini dinleyip kü-
çük Nikolay'la (Kolya, Nikolay'ın kısalt-
ması oluyormuş filmden öğrendiğimize gö-
re) ılle de kan bağınm gerekli olmadığı,
sıcacık bir baba-ogul ilişkisıne gırdiği Çek
yapımı 'Kotya'yı büyük bir keyifle seyret-
tik özetle.
Louka'yla küçük Kolya'nm dilsizliği-
ne son veren çayın bir çaydanlıktan yük-
selen buhannı ya da bir bira bardağında-
ki köpüklerini saptayan kameraman Vla-
dimir Smutay'nin ışıl ışıl görüntülerin-
den Dvorak ve Smetana besteleriyle har-
manlanmış Ondrej Soukup imzalı müzi-
ğine, yürekten vuran insanı öyküsünden
parlak oyunculuğuna kadar hoş ve başa-
nlı iılmde, baba-oğu-
lun metroda bırbırle-
rini kaybettikJeri ya
da Kolya'nm Rus çiz-
gi filmini seyrermek
için tutturduğu sine-
ma bölümü gibısinden dokunaklı sahne-
ler bir haylı fazla.
Yeni bir yüzyıla hazırlanan dünyanın
her köşesinde büyük değişimlerin yaşan-
diğı günümüzde, son derece insancıl dal-
ga boyundan ses veren, içine masalsı öğe-
lerin de katıştınldığı, yüreğe dokunan bir
içtenlikle, alaycı bir bakış açısıyla ve Slav
duyarlığıylaçekjlmişyalın, duru, sevecen
ve incelikü bir sevgi filmi 'Kolya'.
Genç Çek yönetmen Jan Sverak'uı, baş-
rolü üstlenmiş babasının senaryosundan
çektiği. oldukca ticari bir çizgide gelişen
berrak, esprili sinema anlayışı, duygula-
ra seslenen. hüzünlü. sıcak anlatımı ve
başanlı oyunculuğuyla alışılmış 'gerçek-
ten kaçınlmaması gereken' övgü klişesı-
ni hak eden, Amerikan bağımsız sinema-
sınınkalesi Sundance Festivali'ne seçihnış,
1996 Alrtn Küre sahibi ve Tokyo Film Fes-
trvali En iyi Film Odüllü, ırk. renk, dil, mil-
liyet sının tanımaksızın sevgiyi, acıyı, se-
vecenliği duyumsatan bu güzelim Çek ya-
pımı, tıpkı geçen yılki şiirsel 'Bostacı' gi-
bi, bizim de en iyi yabancı film Oscar'ı ada-
yımız oldu şimdiden. Seyircisiyle kolay-
ca gönül bagı kuran 'Kolya'. bizce önem-
li ve etkileyici fılmlerden geçilmeyen bu
haftanın hararetle tavsiye edilebilecek film-
lerinden biri sonuçta.
Hüzünlü, etkileyici bir A •"•
Mike Leigh başyapıtı A % l l f ; y t ;
hoş gelditıiz! ^Sevimli, akıllı, bir dudağı
yerde bir dudağı gökte, Lond-
ra'da optometris (göz bozukluk-
lannı ölçme mesleği) olarak
hayatını kazanan, genç bir zen-
ci kadın Hortense (Marianne
Jean-Baptiste), babasından son-
ra annesini de toprağa veriyor
fılmin başında.
Bebekken onu evlat edinip
büyütmüş annesinin cenaze tö-
reninde, artık koca dünyada
yapayalnız kaldığı fena halde
İcafasına dank edince gerçek
annesinin izini inatla sürüp bu-
luyor Hortense, dene-
yimli bir sosyal hiz-
metler uzmanının
(Lesley ManviDe) yar-
dımıyla. Ne var ki hiç
de beklediği gibi çık-
mıyor onu dünyaya
getirip başından sav-
mış kadın.
50'sine merdiven
dayamış, mutsuz, mız-
mız, evlenmemiş ama
hâlâ kendini nazenüı
bir genç kız zanneden,
ekmek parası uğnma
bir kutu fabrikasında
çalışıp hiç geçineme-
diği, belediyede çöp-
çülük yapan ve yakın-
da 21 yaşına girecek,
aksi, sinirli, geçimsiz
kızı Roxanne'la (Cb-
ire Rushbrook) birlik-
te kasvetli bir evde
oturan beyaz bir ka-
dın Cynthia (Brenda
Blethyn) çıkıyor kar-
şısına gerçek annesi
olarak. 1968'de 18 ya-
şındaki gencecik
Cynthia'nin çoktan
unuttuğu, hatta hatır-
lamak bile istemedi-
ği, zenci bir delikanlıy-
labir gecelik kaçamak
aşkının ürünüdür Hor-
tense.
Cynthia'nin anne-
Hk ederek bakıp bü-
yüttüğü erkek kardeşi,
fotoğrafçı Maurice'i
(Timothy Spall) de,
banliyöde epeyce müş-
de, dayalı döşeli evinde sürek-
li temizlik yapan Monica'yı da
ikna edip bütün aileyi bir ara-
ya getirerek yeğeni Roxanne'm
doğum gününün kutlanacağı
bir barbekü partısi düzenleye-
ceğini ablasına bildiriyor Ma-
urice.
Bu arada. yıllarsonra da ol-
sa 'zenci' kızıyla gizli gizli bu-
luşup muhabbet koyultmaktan
pekhoşnut anaçCynthia'cık,
Hortense'yi de bu partiye ge-
tirip kimliğiru açıklayınca ner-
deyse ortalığa bomba düşmüş
Sırlar ve Yalanlar
Secrets and Lies / Yönetmen,
senaryo: Mike Leigh / Kamera: Dick
Pope / Müzik: Andrevv Dickson /
Oyuncular: Brenda Blethyn, Timothy
Spall, Phyllis Logan, Marianne
Jean-Baptiste, Claire Rushbrook,
Ron Cook, Elizabeth Berrington,
Michele Austin, Emma Amos / 1996
Ingiltere (RlmPop.VVB)
teriye sahip bir fotoğraf dük-
kânını çalıştınrken tip tip ma-
hallelınin. çeşit çeşit insanın
düğün dernek fotoğraflannı
çekerken tanıyoruz. Ablasıyla
pek geçindiği, seviştiği söyle-
nemeyecek kaprisli kansı Mo-
nica'yla (Phyllis Logan) görü-
nürde mutlu bir evliliği vardır
ablasım ihmal ettiği için za-
man zaman suçluluk duyan
Maurice'in. Kocasıyla pek ko-
nuşmayan, hep siniri tepesin-
gibi oluyor. Sonuçta. pek bur-
nundan kıl aldıımaz Ingiliz top-
iumuna özgü hoşgörüsüzlük
ve önyargılarla destekli bir ırk-
çılıkla doldurulmuş aile birey-
leri, Hortense'i aralanna ka-
bul edip benimsemekte biraz
duraksayacak. neden sonra kır-
gınlıklar, alınganlıklar unutu-
lup bütün aile sarmaş dolaş bir-
birine sanlacak ve bu arada
herkesın 'srianvevalanlan'da
ortalığa saçılacaktır... Konu-
sunu özetlediğimiz, geçen yı-
lın Cannes Festivali galibi, Al-
tın Palmiye ödüllü 'SırUr ve
Yalanlar'. son yıllarda 'Life is
Svveet' ve unutulmaz 'Naked-
Çıplak' gibi filmleriyle tanı-
yıp sevdiğimiz, kuşkusuz top-
lumcu dünya görüşünden bun-
ca yıldır ödün vermemiş Ken
Loach'la birlikte günümüz ln-
giliz sinemasmın önde gelen
yönermenlerinden Mike Le-
igh'nin, 'kimlik sorunu ve ile-
rjşinıin önemi' üstüne yazıp yö-
nettiği, görülmeden edileme-
yecek son filmi. Ge-
nelde, oyunculanyla
kapanıp onlan anla-
tacağı öyküye yönlen-
dırip yogurup iyice bir
yoğunlaştırdiktan son-
ra çekime geçen. se-
naryoya pek itıbaret-
meden ana hatlanyla
belirlenmiş bir sinop-
sis çevresinde kendi-
liğinden ve doğaçla-
ma tarzda çalışarak
etkileyici, özgün ve
bıreysel bir sinema ya-
pan Mike Leigh'nin
otobiyografik özellik-
lerle bezeli 'Secrets
and lies'ı. zaman za-
man göz pınarlannı
harekete geçiren 'hfiz-
nü', alabildiğine sıra-
dan ama son derece
insancıl çizilmiş ka-
rakterleri ve kuşku-
suz iki saat boyunca
herkesin kolayca öz-
deşleşebileceği, haya-
tın çeperlerine kazın-
mış o tüm sırlan ve
yalanlanyla olduğu
gibi önümüze serilen,
aynntılandınlmış ai-
le atmosferiyle seyir-
cisini ele geçiriyor
baştan sona.
Günümüz Ingiliz
toplumunun alt sınıf-
lanndan seçilmiş, sı-
radan bir ailenin sı-
radan bireyleri ara-
sında gelişen ve lafi
sonuçta "Herkesin
sırlan ve yalanlan vardır, an-
cak her zaman, doğruyu söy-
temek eniyisdir''e gettren fılm-
de, başta Altın Küre'li Brenda
Blethyn olmak üzere bütün
oyuncular göz dolduruyor.
Hüzün, keder, mutsuzluk,
sevinç ve duygu yüklü ilişki-
lerle örülmüş, bu gerçekçi, do-
kunaklı ve insancıl Mike Le-
igh dramı, mevsimin hararet-
le salık verilecek filmlerinden
biri kesinlikle.
20 yıldır yasaklı erotik Louis Malle filmi gösterimde
Genelev nostaljisiSon dönemin aktüalite gündemi-
ne oturan sübyancüık (Bakınız: Bel-
çika'daki dehşetengiz çocuk cina-
yetleri), adeta 'yüksclen bir değer'
olarak bütün dünyanın ilgisini çek-
tiğinden olsa gerek artık 30'lu yaş-
lannı süren Brooke Shiekb'in vak-
tiyle rurucu kesimin yoğun tepkisi-
ni toplamış, belki de en sansasyonel
filmi olan 'Pretty Baby'. bizim san-
sürün yasaklamasından 20 yıl son-
ra sinemalarımızda afişe çıktı so-
nunda. Olağanüstü bir çocuk kadın
güzelliğindeki Brooke Shields'in
oynadığı, New Orleans genelevlerin-
de yaşayan 12 yaşındaki fahişe ada-
yı dilber Violet'in öyküsünü aktaran
'Prett> Baby-Güzel Bebek'i, 1995
Aralığı'nda kansı Candice
Bergen'i üzüntüye boğarak
vakitsiz ölen Louis Malle'in
1978"de Amerika'da yaptığı
ilk film olduğundan mecbu-
ren gittik gördük.
20 yıl kadar önce Özen
Film'in Bertolucd'nin "La
Luna"sını sinemaseverlere
kazandırmak için sansürle kı-
yasıyakapışbğı 1970'lerinso-
nunda. sakıncalı içeriğinden
ötürü sansür hazretlerinden
yakayı sıyırıp seyirciyle buluşama-
yan, dönemin bir başka yasaklı fil-
miydi "Pretty Baby", yanlış hatır-
lamıyorsak. Genelde farklı konula-
ra el atıp aykın öykülere yönelerek
hep ses getiren fîlmler imzalamış
olan Malle'in. belli kesimlerce ço-
cuk pornoculuğuyla suçlanarak ba-
şını epeyce ağntan ve çekimi ABD'de
skandala dönüşen bu Amerikan ka-
riyerinin ilk filmi, model eskisi hırs-
lı annesinin güdümündeki Brooke
Shields'in de arkası gelmeyen çıkı-
şı olmustu.
AJRose'un, "Storyvü1e,New Or-
leans: Being an Authentic Account
of the Notorious Redlight District"
adlı, cazın beşıği Nevv Orleans'ın
20. yüzyıl başlanndaki, müzisyen-
lerin de çalıştığı kırmızı fenerli zevk
ve sefahat mahallesi Storyville'de-
ki bordelleri anlatan gerçekçi kita-
bından yola çıkan Malle'in kahrama-
nı bu kez çevresince Pretty Baby la-
kabı takılan. 12 yaşındaki Violet
(Brooke Shields) "Güzel Bebek"te.
1917'nin Nevv Orleansf nda Ma-
ma Nell'in (Frances Faye). 'larnu-
n' ağırlıklı şık genelevinde çalışan,
dükkânın en gözde virrini olan an-
nesinin (Susan Sarandon) dizi dıbin-
de, bebeğiyle oynayıp fahişe ablala-
nnın arasında büyüyen Violet. yer-
li yersiz klişe aşk sözcükleri parala-
yan, büyümüş de küçülmüş, fettan
bir hayat kadını havalannda, 12 ya-
Cüzel Bebek
Pretty Baby / Yönetmen: Louis Malle /
Senaryo: Polly Platt / Kamera: Sven
Nykvist / Müzik: Jerry Wrexter /
Oyuncular: Kerth Carradine, Brooke
Shields, Susan Sarandon, Frances
Faye, Antonio Fargas, Diana Scarvvid,
Barbara Steele, Gerrttt Graham, Mae
Mercer/ 1978, ABD (Filmart)
şını tamamlamayı bekliyor dünya-
nın en eski mesleğine başlamak içia
Ev sakinlerinin çocuklanylabahçe-
de oynayan, babası belirsiz, melek
güzelliğine sahip Violet'in. mama ta-
rafından açık arttırmaya çıkanlan
bekâreti nakit 400 dolara müşteri
buluyor anında. Bu. küçük laztn dos-
tu olan, ev ahalisinden zenci piya-
nistle(Antonio Fargas). kafayı ka-
dın güzelliğıni objektifıne sığdır-
maya takmış, ama kimseye en ufak
bir sarkıntılıkta bulunmayan, hatta
cinselliğini rafa kaldırmış izlenimi
veren yalnız fotoğrafçı Bellocq'un
(Carradine klanmdan ortanca oğul
Keith Carradine) hiç hoşuna gitmi-
yor, ama genelev kurallanna karşı bo-
yunlan kıldan ince tabii. St. Louis-
li zengin bir müşterisinin evlenme
önerisini kabul eden annesinin kü-
çük kızını ötekı kadınlara cmanet
edip gidişiyle Violet'in. fahişeleri
model olarak kullanan uzun boylu,
yakışiklı bir Toukrase-Lautrec gibi
sabah akşam eve takılan fotoğrafçı
Bellocq'la süregelen garip ilişkisi
yoğunlaşıyor ve ateş bacayı sanyor.
Çok geçmeden sırdaşı, konıyucusu
ve dostu Bellocq'un atölye-/ evine
ve yatağına postu seriyor Violet.
ABD'nin 1. Dünya Savaşı'na ka-
tılması yüzünden özellikle denizci-
lerin uğrağı haline gelmiş Nevv Or-
leans-Storyville genelevlerinin ka-
patılması da söz konusu bu arada
muhafazakâr ve püriten çev-
relerin bastırmasıyla. Küçük
kıza enikonu baglanan Bel-
locq Violet'le evlenmişken
zengin kocasım koluna tak-
mış, yeni doğurduğu çocuğu
da yanına almış Violet'in, ar-
tık varlıklı ev kadınlığına trans-
fer etmiş annesinin ansızın çı-
kagelişi ve kızına sahip çıkı-
şıyla makul bir sona bağlanı-
yor film.
Genelevde olanı biteni. kıs-
men Violet'in gözünden, kısmen de
Bellocq'un objektifinden yansıtan
Malle'in, zamanın biraz eskittiği bu
erotik denemesi zevkli, kesinlikle
bayağılığa düşmeyen bir film. Her
görüntü adeta empresyonist bir tab-
lo etkileyiciliğinde. Renklerin, ışık-
lann oynaştığı, usta işi göriintüler
Bergman'ın kameramanı Sven
Nykvist'in eseri.
Çok önemli saymasak da Louis
Malle'in değilse bile kuşkusuz Holly-
vvood'un sıradan yıldızı Brooke Shi-
elds'in en iyi filmi diyebileceğimiz
'Güzel Bebek'le, kırmızı ışıklara ve
dekorlara bulanarak nostaljik bir ge-
nelev yolculuğu yapmak olası. Me-
raklısı için.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Ankara... Ankara
Güzel Ankara
"Ankara'yı nasılbilirsiniz? Neyini seversiniz?" diye sor-
sam alacağım cevabı çok iyi biliyorum: "Istanbul'a dön-
mesini" diyeceksiniz ünlü şairımiz gibi. Eh, pek de hak-
sız sayılmazsınız. Dünyanın en güzel kentlerınden biri
olan Istanbul'un yanında Ankara'nın lafı mı olur? Ama, du-
run, bu kadar çabuk karar vermeyin. Ankara olmasaydı,
Istanbul'da bugün yaşadığınız gibi yaşayabilir miydiniz?
Cumhuriyetimizin kurulduğu, Türkıye politıkasının yüre-
ğinin attığı bu kente fazla haksızlık etmeyın.
Ankara'nın Istanbul'a karşı en büyük kozlarından biri-
nin Ankara kedileri olduğunu da unutmayın. "Istanbulke-
disi" diye bir tür var mı lıteratürde? Üstelik, Istanbullu sa-
natçılann önemli bir kısmının aslen Ankaralı olduğunu
herhalde görmemezlikten gelemezsiniz. Şımdi nereden
çıktı bu Ankara edebiyatı derseniz, bugün Ankaralı kedi-
lenn şenlıği başltyoc da ondan. Uluslararası Ankara Film
Festivali dokuzuncu yılına giriyor. Mahmut Tali Öngö-
ren, Oğuz Onaran, Ibrahim Demirel ve genç arkadaş-
lannın yıllardır bınbir emekle yaşattıklan, belgesel sine-
ma, kısa film gibi tican olmadığı için sinemacılarımızın bi-
le yüz vermediği alanlara verdiği destekle kültürümüze cid-
di katkılar sağlayan bu şenlık hangi koşullarda gerçekle-
şiyor, hangı özverilerle ayakta tutuluyor bir bilseniz...
Türkiye'de kuttür alanında atılan pek çok olumlu adım
gibi bu etkinlik de aynı zorluklarla boğuşuyor. Ve her şe-
ye rağmen başan kazanıyor.
En başta da, Kültür Bakanlığf na rağmen...
Bakanlık, bu tür "iftiralar"dan korunmak için üç yüz mil-
yonluk "sembolık" bir katkı yapacakmış festivale. Çan-
kaya Beledıye Başkanı Doğan Taşdelen'in verdığı altı mil-
yaıiık katkı olmasa, hiç kuşkunuz olmasın, bu yıl böyle bir
şenlik ortada olamazdı. Zaten, Türkıye'ye dünya kamu-
oyunda onur kazandıran ne kadar etkinlik varsa, hemen
hepsi sanatçılann kişısel çabalanyla var olmuyor mu?
Neredeyse, hepsınde aynı kural geçerlı değıl mi? Kültür
Bakanhğı'na rağmen yapılıyor, ne yapılıyorsa.
Peki, ne yapar Kültür Bakanlığı? Ounyada Türk kültü-
rünün tanrtımı adına önemli katkılar sağlayan sanatçıla-
ra destek mı venr? Yoksa, yedı bın küsur memurunu ora-
dan oraya sürerek soruşturmalar açtınp, cezalar yağdı-
rarak, varlığını kanıtlamaya mı çalışır?.. Fransa'dan ömek
verelım. Gün geçmıyor ki, Türk sanatçılann yeni bir ba-
şansınatanıkolmayalım. Geçenlerde, "Banlıeu Blues"ad-
lı caz festivalinde bir konser vardı. Fransız, Makedon,
Sırp müzisyenlerle birlikte Kudsi Erguner'in verdiği kon-
ser seyirciyi büyüledi. Yerel kültürlerden, evrensel sen-
teze ulaşmanın enfes birömeğıydi konser. Hıristiyan De-
mokratlann Türkiye'yi Avrupa uygarlığının bir parçası say-
madıklannı açıkladıklan gün, Türkiye bir sanatçısı aracı-
Itğı ile aynı uygariığın aynlamaz bir parçası olduğunu ka-
nrtlıyordu. Yurtdışında yaşayan sanatçılanmızın çabala-
nnı görmezden gelen, onlara hiçbır destek sağlamayan
Küttür Bakanlığı'na rağmen.
•••
Paris'te güzellikler birbırıni izliyor. "Dünya Kültürieri
Evi"nöe "Festival d'lmaginaire"6e "Harem Şarkılan".
Gene, Kudsi Erguner'in çabalanyla oluşturulmuş birtop-
luluk dınleyıcıtere Türk müziğınden guzel bir kesıt sunu-
yor (Neyse ki, Kültür Bakanlığı ıkı sanatçısına ızin verdi
de konser gerçekleşebıldı.) Creteıl'de "Kadın Filmleri Fes-
ûVa//"nde Keriman Ulusoy'un çabası ile bir araya gelen
beş Türk fılmı. Türkân Şoray festivalin yıldızı. Paris'te ye-
ni bir Abtdin Dino sergısi. Güzin Dino'nun o ince beğe-
nisi ile bir araya getırdiğı ınsan yuzlerı. Ve bir kitap, Nâ-
zım'ın dızelen ile Abıdin'in çizgılennı buluşturan... Bir baş-
ka galende Ömer Uluç son yapıtlarını sergılıyor. Bileği-
nın hakkıyla geldiği yeri perçınliyor.. Ve, ARTE'de Yaşar
Kemal gecesı: Jack Lang'dan Eli Wiesel'e, Günther
WalrafTtan, Jean D'Ormesson'a, pek çok unlü sanat-
çı, düşün adamı Yaşar Kemal'ın "şıirie polıtika arasında-
hyaşam"m konuşuyor. Yaşar Kemal'in "Türkıye'nın onu-
r r n ı oiduğum" vorgtıluyorlar. Osman Okkan'ın belgese-
linde. Sonra. Züffu Livaneli'den "Yer Demir Gök Bakır"
ve Merlin Ecer'in "Yaşar Kemal ve Ülkesi" adlı belgese-
li... Etkınlikler Paris'le de sınırlı kalmıyor. Dünya Kadınlar
Günü nedenryle Metz kentinde bir şölen: Türkıyeli Goç-
menler Kültür Evi, "Türkiye'de Kadın Olmak" başlığı al-
tında söyleşiler, sanatsal etkinlikler düzenliyor...
Pans'te durum böyle. Pekı, Ankara ne yapıyor?
•••
Şimdı, bu yazının ardından bir soruşturma açılmaz mı?
Açılır elbet. Çünkü doğruları söylemenin cezası dokuz
köyden kovulmaktır bu ülkede.
Ne yapalım, vaz mı geçelım düşüncelerimızi savun-
maktan, ülkemizin daha doğru politıkalarla, daha çağdaş
bir anlayışla yönetilmesini istemekten?
Bu kadannı hiçbir kediden ısteyemezsinız. Doğru bil-
dığimizi söytemeye devam edeceğiz. Dıyeceğiz ki, ezber-
cılikle hiçbir yere gıdılmez. Temel eğitimın sekız yıla çı-
kanlması çok güzel de, bu eğıtimin içerığini gözden ge-
çırmeyecek misiniz? Avrupa... Avrupa diye inlerken, Av-
rupa'da okullarda okutulan krtaplara bir göz atmak bir Al-
lah'ın kulunun aklına gelmez mi? Çocuklanmıza gereksiz
bilgiler ezberleten. çağdışı bir anlayış yenne, onların ge-
nel kültürünü geliştiren, dünyayı çağdaş bir bakışla algı-
lamalanna olanak sağlayan bir eğitim politikası neden
düşünülemez. (Buralarda okutulan ders kitaplannda, bir
ülke, tarihi, çoğrafyası. kültürü ile bir bütün olarak ele alı-
nıyor. Bizim krtaplara ne kadar benzıyor değil mı?) Kuş-
kusuz, her şeye rağmen nıce parlak genç, nice aydın ye-
tişiyor okullanmızda.
En başta, Milli Eğitim Bakanlığı'na rağmen...
Kültür politikamızın ılkeleri resmi makarnlann dışında,
özel kurumlanmızın da ruhuna işlemiş durumda. Geçen
gece "Olağan Şüphelıler" adlı fılmı yayımlarken. filmde-
ki uyuşturucu kaçakçılığının geçtiğı iilkeyi "tran" olarak
değıştiren atv yetkılileri, Türkiye'yi temıze mı çıkaımış
oluyorAllah aşkına? Başımızı, kuma gömerek, kendi ken-
dimize propaganda yapmamız, neyi kurtanyor. Elbette,
son derece başanlı televizyon programlanmız, program-
alanmız da var.
Neye rağmen? Patronların hesaplanna. RTÜK'ün ku-
rallanna, içimıze işlemiş yasakçı anlayışa rağmen... İyi ki
de variar...
Aklıma bir turkü geliyor:''Ankara'nın taşına bak... göz-
lerimin yaşına bak..."
KARMA RESIM SERGISİ
HAL.IL ALTINDERE
METIN ASILTURK
BENYA BAKIR
CEM DEMİR
OZLEM GURBUZ
SENER OZHEN
TURAN OZTUGRUL
MUZAFFER TIRE
SONER TIRE
1 4 M A R T - 4 N İ S A N 1 9 9 7
> A P l K R E D I
Inönû Caddesı 73 Dörtyolağzı 01010 Adana
Telefon (032Z) 251 82 12
YAPI ^ KREDi