05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 1997 CUMA 14 KULTUR Yabancı yazarlar, PEN, TYS ve Edebiyatçılar Derneği temsilcileri 'Düşünce Özgürlüğü'nü tartıştı 'YasaLarm yazara saygısı yok'Kûltür Servisi- 'Düşünce Özgflriüğü tçin tstanbul Buluşmalan' başlığı altın- da Türkiye'ye gelen yabancı yazarlar, PEN Yazarlar Demeği, Tûıkiye Yazar- lar Sendikası ve Edebiyatçılar Derne- ğj'nin dûzenlediği 'Yazar ve Düşünce Ozgürlüğü' konulu toplantıya katılarak 'dûşüoce özgürlüğü'nü tartıştılar. GazetecilerCemiyeti'ndeki toplantı- ya, ! milyar 110 milyon TL ağır para ce- zasını ödeyemediği için hapis yatmak zorunda kalan ve önceki gün özgürlüğü- ne kavuşan Yurt Kitap Yayın sahibi Ün- sal Öztürk de katıldı. Türkıye Gazeteciler Cemiyeti Başka- nı Nail Güreli, açış konuşmasında dü- şünce ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye'nin sıkıntılan ve eksıklerinin olduğuna dıkkat çekti. Düşünceyi açık- lama özgürlüğünü 'Uetişim özgürlüğü' kavramı ıçinde değerlendıren Güreli, iletışim özgürlüğünü 'herkesin bilgi edinme hakkı' olarak tanımladı. Bu öz- gürlüğün vergi verme, askerlık yapma gıbı bir vatandaşlık hakkı olduğunu vur- gulayan Güreli, bılgi edınmenin demok- ratik rejimin gerekli şartlanndan biri ol- duğunu söyledi. PEN Yazarlar Derneği Yönetim Ku- rulu üyesi Alpay Kabacalı da 21. yüzyı- la yaklaşırken Türkiye'nin ifade özgür- lüğü açısından dünyamn en geri kalmış ülkeleri arasında olduğunu belirtti. Ki- şilerin düşüncelennı özgürce ifade et- me özgürlüğünün 'devletin vetoplumun çıkan' adına engellendiğini söyleyen Isveç Yazariar Biriiği 2.Başkanı Blomovist. Mesut Ydmaz'ın 'Devletin görevi yazannı susrurmak değil, cesaretiendirmektir' sözünü anımsatarak bunun 'ahlaki bir yükümlülük' olduğunu söyledi. Almanya PEN Temsilcisi Singh de 'Düşünce özgürlüğü yerine Türk yazarlaria edebiyat üzerine tarbşmayı yeğlerdim. Politikacüar Âtatürk'ün 'Yurtta Banş Dünyada Banş' sözünün değerini anlasaydı bugün burada ounazdık' dedi. (Fotoğraf:KADER TUĞLA) Kabacalı, görüşlerin serbestçe tartışıl- madığı bir sistemde demokrasınin ya- şamayacağını vurguladı. 21. yüzyılın in- san haklan çağı olduğunu belirten Ka- bacalı, Türkiye'nin böyle bir çağın eşı- ğinde düşünce özgürlüğüne getirilen ya- saklarla bildiğini okumakla kalmayıp bütün dünyaya da meydan okuduğunu söyledi. Edebiyatçılar Demeği temsilcisi ya- zar Konur Ertop ise düşünce için zorun- lu olan özgürlüklerin, köktendıncihk ve şeriat karşısında söz konusu edılemeye- I V - *»**«• YAZAR ve DÜŞÜNCE ÖZGÜRL PEN YAZi V- GATHERSN3 IN İSTANBUL FOR MARCH10-12 TH1997 DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN İi ceğini belirtti. Yazarlann herülkede, her dönernde baskılarla karşılaştiğını söy- leyen Ertop, "Yazaruk mesleğmin tari- hi, baskılann tarihidir" diye konuştu. 'Düşünce Özgürlüğü ye Türkiye' kitabı- nın yayımcısı Erdal Öz de "Düşüncete- ri düe getirmek suçsayılmasın diye bu ki- tabı çıkardık, ama düşüncelerin suç sa- yümamasuu söylemek bile suç sayıldığı için kitabımız toplaüldı. Kitabı çıkar- maktaki amacımız, düşüncelerini açık- ladıklan için hapislerde yatan insanlan- mıza karşı bir insanük suçu işlenmekte olduğunu. bu uygulamamn yanuşlığını ortaya koymak, beceriksiz yönetkilere doğruyu hatırlatmak içindL Kitap bir uyanlar,öneriler antotojisiy dL Bunu an- layacak kafada olmadıklan için topladı- lar, yargdadılar ve mahkûm ettiler" de- di.Gerçek demokrasınin olduğu bir ül- kede 'düşünce özgürlüğü" diye bir kav- ramın olmayacağını söyleyen Erdal Öz, özgürlük ısteğınin özgürlüğün olmadı- ğı bir ortamda boy verdiğini belirtti. Isveç Yazarlar Birliği 2. Başkanı Lars ErikBkmovist YaşarKemal'in 'Düşün- ce Özgürlüğü ve Türldye' kitabının ya- yıncılanndan bıri olarak yargı önüne çı- kanldığı günlerde dönemin başbakanı Mesut Ydmaz'ın "Devletin görevi yaza- nnı susturmak değil cesaretiendirmek- tir" şeklindeki sözlerini anımsatarak bu sözlenn 'ahlaki bir yükümlülük' oldu- ğunu söyledi. Blomovist, yasalann ya- zarlara karşı saygısız olduğunu sözleri- ne ekledi. ABD Uluslararası PEN 2. Başkanı Jo- anneLeedom - Ackerman da Türkıye 'de bulunduğu süre içınde İsmail Beşikçi, Işık Yurtçu gibi hapiste olan yazarlann sorunlanna taıuk olmanın yanı sıra öğ- rencilerle polisin karşı karşıya geldiği- ni görmekten de çok büyük üzüntü duy- duğunu belirtti. Rusya PEN Başkanı Alesander Tkac- henko ise "Kafka'mn 'Dava'sı her gün pek çok ülkededevam ediyor. Yeryüzün- de düşüncelerini ifade edemeyen insan- lar oldukça, hepimiz suçluyuz. Rusya'da eskiden KGB tarafından izleniyorduk, şimdi kimin kimin peşinde olduğu belli degil. Türkiye gibi Rusya'nın da önünde çok zor bir yol var" diye konuştu. Doğu AJmanya PEN Temsilcisi Rajvinder S- ingh de "Türkiye'ye geliş nedenimizden memmun değilim. Düşünce özgürlüğü yerine Türk yazarlarla edebiyat üzerine tartışmayı yeğlerdim. Türkiye'de Ata- türk'ten sonra gelen poütikacılar onun 'yurtta banş dünyada banş" sözünün değerini anlasaydı bugün burada olmaz- dık" dedi. Meslektaşlanna destek olmak için gelen yabancı yazarlar uygulamalardan şaşkınlık duydular 'Düşünce özgürlüğü doğal bir haktır'DUYGU DURGLTS 'Düşünceye Özgürlük' kitabı- nın yayıncısı olarak yargılanan Türkiyeli aydınlara destek olmak üzere tstanbul'a geldiler. llk işle- ri Beşiktaş DGM'de kendi hakla- nnda suç duyurusunda bulunmak oldu. Aldıklan yanıt "Burayı şov meydanınaçevirmeyüTdı. Dilek- çeleri reddedildi; vaçgeçmediler Şanar Yurdatapan, Türkiye PEN Yazarlar Birliği lkinci Başkanı Feyza HepçOingirler, Türkiye Ya- zarlar Sendikası temsilcisi Neca- ti Mert ile birlikte DGM'nin ka- pısını bu kez sorgulanmak için çaldılar. Aralannda tskoç yazar James Ketanan, B.Britanya Uluslararası PEN, Hapisteki Yazarlar Komi- tesi Başkanı MorisFarhi, Alman- ya PEN-E Temsilcisi Rajvinder Singh, ABD Uluslararası PEN 2. Başkanı ve Hapishanedeki Yazar- lar Komitesi Başkanı Joanne Le- edom- Ackerman, Filistin PEN Başkanı Hanan Awwad, Finlan- diya PEN Temsilcisi Kalevi Ha- ikara, Hollanda PEN Temsilcisi Maria Van Daalen, tsrailli yazar- lar Jehuda Atias, Maja Bejerano, Avraham HefTner, Israil PEN Temsilcisi Schulamti Kuriansky ve Puah Shalev Toren, Isveç Ya- zarlar Birliği 2. Başkanı Lars ErikBotomovist Isveç PEN Tem- silcisi CHa Sunesson, Kanada Qu- ebec PEN Yardımcısı ve Hapiste- ki Yazarlar Komitesi Başkanı Lo- uise Gareu Des-Bois, Meksıka PEN Temsilcisi Soledad Santiago ve Rusya PEN Başkanı Alesan- der Tkachenko bulunuyordu. DGM'deki 'başansız' girişimin ardından Mahir Günşiray'ın du- ruşmasma gidip, sanatçıya des- tek verdiler. Daha sonra, tstanbul Üniversitesi'nde ögretim üyelen ve öğrencilenn dûzenlediği 'Dü- şünceye Özgürlük' forumunun konuklan olacaklardı. Ancak po- lisin "Rektörden izin almadan içeri gjremezsiniz" uyansırun ar- dından rektör de onlan geri çevir- di. Şaşkınlıklan, üniversitede po- lisın ne aradığı sorusunda odak- lanıyordu. Sorulacak çok soru vardı. Yazarlannı gözünü kırp- madan harcayan bir ülkede, üni- versite gençliğinin de ağır hapis cezalanna maruz kaldığını deh- LBD Uluslararası PEN 2.Başkanı Joanne Leedom- Ackerman, Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda olduğunu vurgulayarak, herkesin doğal hakkı olan özgürlüğün yazarlara da tanınması gerektiğini belirtiyor. Rusya PEN Başkanı Alexander Tkachenko ise Rusya'da da yargının tamamıyla bürokrasinin elinde olduğunu ifade ederek, 'Rusya'da da durum üç aşağı beş yukan Türkiye'ye benzer' diyor. (Fotoğraflar: KAAN SAGANAK) şetle öğreniyorlardı. Üniversite- ler dünyamn her yerinde öğrenci- lere aitse üniversite yönetiminin yetkisi sadece hizmet vermekle sınırlı değil miydi? Polisin üni- versitede olması tansiyonu yük- seltmiyor muydu? tsrailli yazar Avraham Hefmer'in ortaya artığı öneri, Türkiyeli yüzler- de buruk bir gülümse- meye yol açtı ister iste- mez: "Bırakın polis de girsin üniversiteye. Derslerinize girsinler, bügi ortammı tanısınlar, bir şe>ler öğrenirler el- bet" " Türkiye Yazarlar Bir- liği ve PEN Yazarlar Demeği'nin konukla- nndan ABD Uluslara- rası PEN Başkanı ve Hapisteki Yazarlar Ko- mitesi Başkanı Joanne Leedom - Ackerman, üniversite önünde yaşa- nanlan algılarken zor- luk çektiğini belirtiyor- du. "Burada bir arada ohnak, üniversitelilerle buluşmak bence çok olumlu. Düşüncelerin buluşması çok yarartı. Ancak bizler uluslara- rası misafirler olduğu- muz için belki de ger- çeklerinçpğunu görmü- yoruz. Türki\ r e'de yazarlara uy- gulanan baskılan duyduğumda, çeşitli yayın organlanndan izicdi- ğimdc dehşete düşüyorum. O\sa, bu ülkede demokrasinin olduğu- nu biliyoruz. tnsanlar Türkiye'de özgür ifade haklannı kullanryor- larsa,Id üniversitede toplanan öğ- renciler böyle bir kitieydi. devle- tin bu özgüriüğe sahip çıkması ge- rekir" dıyen Ackerman, Türkı- ve'yi bir yönüyle kendini ifade etmeye çalışan, bir yönüyle de bu hakkı kullanmak isteyenleri ce- zalandıran otoriter bir ülke olarak değerlendiriyor. "Şimdi asd so- İDOB'dan 'Mütikallerden Seçmeler' Balesi, özelfikle gençjere yöneük hazuiadığı "Müzikallerden Seçmefcr" isimK yeni bir gösteriyi tstanbul seyircisinin beğenisine sunu\or. Tanınmış müzikallerden ör- neklerin sunıtlduğu, müziJk vönetmenliğini Elşad Bagirov'un üstlendiği bu göste- rinin sahne düzeni Süremay Anman'a ait Koreografisini Sönmez Tuygun'un ha- zırladığı eserin çevTe ve kostüm düzerüemesini Ay şegül Alev gerçekleştirdi. Göste- ri, her hafta cuma günü saat 19.00'da AKM Konser Salonu'nda izlenebilecek. nın Türkiye'nin düşünce özgür- lüğü kavramryla banşık yaşayıp yaşayamayacağı. l'muyorum ki bunun yanıü olumlu olur. Çünkü Türkiye dünya üzerindeki pek çok ülke için çok önemli". Düşünce özgürlüğünü 'her in- sanın sahip olduğu doğal bir hak' olarak tanımlayan Ac- kerman, farklı düşün- celerin birlikte yaşama- sının zorunlu olduğu Türkiye gibi ülkelerde çözümün uygar tartış- ma ortamından geçtiği- ni belirtiyor "Biz 'Dü- şünceye Özgürlük' ki- tabuıuı yayuıcılan ola- rak bir suç işlemedik. Sanıyomm ki dilekçe başvurumuzu kabul et- meyen DGM Savcısı da yaprığımızın suç oldu- ğuna inannıadığı için böyle davTandı. Biz bu- raya sorunlara çözüm bulmak için gelmedik. Çözümü Türkhe bula- cak. Bizler hiçbir poli- tik grubu temsiletmiyo- ruz, sadece Türk \azar meslektaşlannuza duy- duğumuz saygı yüzün- den buradayız" diyen Ackerman. Türki- ye'nin, düşünce özgür- iüğü konusunda ulusla- ABD'DE KÜLTÜR DÜNYA TİCARETİNDE GÜCÜ ARTTIR1YOR w Stuıatla bagLantıyı koparırsak girişiınci ıiıhu da yitiririz 9 VVASHINGTON (AA) - Dünyanın en güçlü ekonomısine sahip ülkelerrnın ba- şındagelen ABD'de, kültür-sanat sektö- rii, Amerikan ekonomisi ve dış ticareti- ne önemlı katkılar sağlarken 2 milyonu aşkın kişıye istihdam alanı yaratıyor. "Sanat İçin AmerikaUar" adlı kültür- sanat faaliyetlerini destekleyen kuru- mun raporuna göre, ABD'deki kâr ama- c» gütmeyen kültür- sanat kurumlan sa- dece 1994 yılında 36.8 milyar dolarlık harcama yaptılar. Amerikan kâr amacı gütmeyen kül- tür-sanat kurum ve kuruluşlan 1 milyon 3O0 kişi, ticari amaçh kültür-sanat sck- törû de 908 bin 800 kişıye istihdam ola- nagj sağladı. Böylece, ABD'de kûhür- sanat ve bağlantıh sektörlerde istihdam olanağından yararlananlann sayısı 2 mıh/onu geçti. ABD Senatosu'nun Cumhuriyetçi Partı üyesi Robert Bennett, "Sanat Amerika'yı Zengjnleştirrvor"" konulu sempozyumda ABD yönetimın kültür- sanat harcamalannın, ABD'nin dünya ticaretinde gücünü arttırmanın bir yolu olduğunu vurguladı. Senatör Bennett, Kayıth Sanatlarve Bilimler Ulusal Aka- demisi'nce(NEA)düzenlenen sempoz- yumdaki konuşmasında, "ABD'Iflerin diğer ülkelerle rekabetinde en büyük avantajlanndan biri müteşebbislik nıh- landır. Büyük tecrübeler, büyük iddialar ve hedefler bizhn geüşme ortamımızın bir parçasıdır ve sanatın yaraücitağıyla bağİanüyı kopanrsak bu ülkede müte- şebbis ruhunu da yitiririz" dedı. ABD Başkanı BiU Clinton yönerimi, Kayıtlı Sanatlar ve Bdimler Ulusal Aka- demisi (NEA) için gelecek yıl 136 mil- yon dolar aynlmasını destekliyor. ABD'deki sinema ve diğer kültür-sanat çevreleri, NEA'nın bütçesinin kısılma- ması için lobicilik yapıyorlar. ABD'H aktör Alec Baldwin ve diğer ünlüler, Temsılciler Meclisi Başkanı NewtGing- rich de dahıl, ABD'nin yasama organı kongre üyelerine, NEA'nm bütçesinin iyice kısılıp öldüriilmesi halınde, ABD'nin en fazla para getıren sanayıle- re zarar verileceğini bildirdiler. rarası anlaşmalara imza atan bir ülke olarak yükümlülüklerini ye- rine getirmek zorunda olduğunu ve herkesin 'doğal hakkı' olan öz- gürlüğü yazarlanna da tanıması gerektiğini belirtiyor. Yazar, şair, yayıncı ve Rusya PEN Başkanı Alexander Tkac- henko ise düşünce özgürlüğü ko- nusunda Türkiye ile Rusya ara- sındaki benzerliklerden söz açı- yor. "DGM'nin karanbenim için sürpriz nlmadı çünkü Rusya'da da buna benzer deneyimler yaşa- dık. Rusya'da yargı tamamıyla bürokrasinin elinde. Yargının gü- \enilirligi sarsdmış durumda. Vargıçlarhükümetinyanındayer almakta tereddüt etmiyorlar. Hep anlattığun tipik bir dava vardır. Rusya'nın ünlü gazetecflerinden biri Dostoyevski'den yapnğı bir alıntı yüzünden yargılanırken yargıca ifadenin kendisine ait ol- madığını. Dostoyevski'nin bir sö- zünü kullandığını söylemişti Yar- gıcuı yanıt 'Kapa çeneni, Dosto- yevski meselesini daha sonra ko- nuşunız'. Rusya'da da durum üç aşağı beşyukan Türldye'yle ben- zer." Peki, Rusya'da yazarlar düşün- ce özgürlüğü konusunda hangi somut sorunlarla karşılaşıyorlar? "Yazarlar istedikleri her konuda yazabSiyorlar. Yayuıcıtar da bası- yor. ama en önenili sorun ekono- mik alanda. Şu anda Rusya'da en çok ticari başan getiren kitaplar basılıyor. Yayıncılar edebiyat eser- lerini basmak istemiyoriar. Eğer tanınmış bir yazarsanız işiniz ko- lay. Kitaplaniuz basılıyor, hatta iyi saüyor. Ancak bazı konularda, özeÜikle dini konularda, federal güvenlik alanında, mafya konu- sunda sansür uygulanryvr. Bu say- dıldanm üzerine yazmak gerçek- ten çok zor ve tehlikelL Rusya'da tennkeyi en çokyaşayan kesim ga- zeteciler. Son iki yıl içinde Rus- ya'da on yedigazeteci öldürüldü." Tkachenko, düşünce özgürlü- ğünün yaşanmadığı bir ülkede mutluluktan söz edilemeyeceğini belirtiyor. Türkiye'yi, özgürlük- ler açısından Rusya'dan daha iyi bir konumda bulduğunu söyleyen Tkachenko "Ama" diyor,"birkaç günlük Türkiye deneyiminin izle- rini de hesaba katarak demokra- si konusunda doğru bir yol izledi- ğinizi söyleyemem". Avustralya'da 'sahte yazar' şaşkınlığı SYDNEY (AFP) - Avustralya yerlilenn- den bir kadm tarafından yazılarak ülkenin saygın edebiyat ödüllerinden Dobbie Award'ı kazanan kitabın yazannın beyaz bir adam olduğu ortaya çıktı. Wanda Koolmatrie adını kullanan 47 ya- şındakı Leon Carmen, 'My Own Sweet Tî- me' adını verdiği ilk kitabını yerii bir kadm ismiyle yayımlatmak dahakolay olacağı için sahte bir isim kullandığını söyledi. Kitabın- da, Avustralya yerlilerinden Pitjanrjafjara ka- bilesine bağlı bir ailenin çocuğu olarak dün- yaya gelen ve ergenhk çağında aılesinden zorla kopanlarak büyük şehirde yaşamak zo- runda kalan bir kadının yaşamöyküsünü an- latan Leon Carmen, edebiyat çevresini şa- şırttı. Kıtabıyla 1995*te verilen Dobbie Ödü- lü'nü alan Carmen'i, Pitjantjatjara Konseyi şiddetle kınayarak adını kullandığı aıleden özür dilemesı gerektiğinı belirtti. Carmen ise kitabın aldığı ödüle dikkat çekerek "Bu ödül edebi değeri yüzünden değil, derisinin rengi sayesinde ödül almışnr" dedi. Yayımlandığı zaman uyandırdığı yankıy- la ülkenin en çok beğenilen ve derslerde oku- tulmak üzere okullara bile giren 'olay' kita- bın edebi değeri de bir anda yok oldu. Ede- biyat eleştirmenleri. kitabı 'kurmaca' olarak değerlendirerek yazınsal değennden çok şey yitirdiğini söylüyorlar. Avustralya sanat çevresi aslında bu tür 'sahtetik'lere alışık. Geçen ay, Avusturalya yerlisi olduğunu ileri süren Eddie Burrup adındaki bir ressamın aslında, Elizabeth Du- rack adında beyaz bir Avustralyalı kadın sa- natçı olduğu ortaya çıkmıştı. tngiliz köken- li Helen Darville adındaki yazar da uzun sü- re Helen Demidenko adını kullanarak Uk- raynalı göçmen bir ailenin kızı olduğunu i- leri sürmüştü. YAZIODASI SELİM İLERÎ Son Efsane O zamanlar ortanca amcamız Kıbns'tan eşiyle bir- likte gelmiş, bir yaz sonunda istanbul'da, Tepeba- şı'nda Londra Oteli'nde kalmıştı. Tabii amcamızla yengemizin bütün günleri bizimle geçmişti. Londra Oteli'ni ilk kez görüyordum. Çrfte kanatlı kapısının buzlu camlan, caddeye bakan odalann balkonları çok hoşuma gitmişti. Gerçi otel hayli ba- kımsızdı ama, geçmiş günlerinin görkeminden hâlâ bir şeyler duyumsanıyordu. Amcamızla yengemizin bir ay kadar süren Istan- bul gezisınde, bir de, alaturka musıkılı gazınolan görme fırsatım olacaktı. Galiba yengemiz ille 'saz' dinlemek istemişti. Bu istek de babamın dar bütçesine sessiz bir bomba gibi düşmüş; o güne kadar öylesi gazinola- nn yanından bile geçmemişken, bir saz gecesi ka- ça çtkar diye araştınlmış, uzun hesaplara girişilmiş, nihayet bir gece Küçük Çıftlik Parkı'na gidilmişti. Küçük Çiftlik Parkı büyüleyıci gelmışti. Ardımızda yan harap bir kâgir köşk yükselıyordu. Bahçede ko- lalı örtülü masalar, yanılmıyorsam, hasır koltuklar. Amcamla babam rakı ıçmekteler. Bir de bira servi- si var ki, o, yengem için. Annemle babamın uzun he- sap dökümlerinden sonra, annem ve ablam bu ge- ceye katılmamışlar. Ama ben baş köşedeyim. Küçük Çiftlik Parkı'nın sahnesinde sanatçılar art arda görünüyortar, sazlar bazen değişiyor. Fondaki dekor da değişiyor. Hele ünlü ses sanatçılan sıra altnca, o derme çatma dekor bende bir rüya izleni- mi bırakiyor artık. Muallâ Mukadder i. Perihan Attındağ'ı dinledi- ğimizi hatırlıyorum. Perihan Altındağ ağırbaşlı birtu- valetle görünmüşken, Muallâ Mukadder daha uçu- cu bir görünümde, onun tuvaleti hem dekolte, hem maviye çalar camgöbeği, yanardöner kumaştan... O yaz sonu, derken bir gece de, Mûzeyyen Se- nar'ı dınlemeye gidiyoruz. Yengemle amcamın bü- yük hayranlık duyduklan ses sanatçısı Mûzeyyen Senar. "Getmişken, onu dinlemeden gitmek ol- maz..."deniyor. Doğrusu, hangi gazino, hangi semt, hangi başka sanatçılar, her biri bellegimden çıkıp gitmiş. Yalnız- ca Mûzeyyen Senar. Gecenin ıleri bir saatinde sah- neye çıkmıştı. Inceaskılı birtuvalet, salkım küpeler, kısa kesilmiş saçlar ve efece bir tavır. Şarkıya baş- lar başlamaz, alaturka müzikten nasibimi almamış olmama rağmen, derin bir hüzünle sarsılmıştım. Mû- zeyyen Senar'ın sesi sanki kalbi gırtlağa çıkanyor- du. Yaz gecesinden bugüne kırk yıla çok yakın bir za- man geçti. Ne zaman 'bizim şarkılanmız' dense, bir tek Mûzeyyen Senar'ı düşünürüm. Onun sesi, söy- leyişi, yan efe yan alaycı, hayli 'mükedder' hali tav- n kulağımda çınlar, gözümün önüne gelir. Gençlik çağımda, çeşitli sebepler ve fırsatlarla, birçok ses sanatçımızı dinledim, hanımlardan, bey- lerden, günün moda şarkılanndan etkilendiğim ol- du. Ama hiçbiri, hiçbir yeni şarkı Mûzeyyen Senar'ın tılsımını bozamadı. Yıllarönceyazmıştım: "Türk Müziğinde BirDiva". Sekız, dokuz yıl geçmiş olmalı. Göksu'da, Mûzey- yen Hanım'ın çelebi teknesmdeydik. Gecede, çal- gısız, bir iki şarkı söyledi ve gecede hep sesi kaldı. Şimdi, Yapı Kredi Kültür Sanat'm gerçek bir hiz- meti Mûzeyyen Senât A!bümiTnQ dinlerkeri BurHlr hepsi sökün etti, o kadar kı, Cihangir'deki evimize, annemle babamın Mûzeyyen Senar konuşmalanna kadar geri döndiim. Mûzeyyen Senar'ın 'maz/'yiya- şatmakla kalmayıp, geri getirebildiğine tanıklık et- tim. Albümü Kudsi Erguner Grubu'nun eşsiz çalgılan bütünlüyor. Elliyi aşkın şarkı, Mûzeyyen SerıarSn - yalnız yillara meydan okumamış, bir yandan da gü- nümüz şarkıcılannı silip süpüren, yok ediveren- et- kileyici üslûbuyia ve saz ustalannın ciddi, sanat kay- gısı taşıyan icrasıyla gelecek bir zamana teslim edil- mekte. Kudsi Erguner'in Mûzeyyen Senar yorumunu alıntılamadan geçemeyeceğim: "Her türlü yapma- cılıktan uzak, gerek şarkı sözleri gerekse de melo- dik yapı ile bütünleşerek, bestecinin duygulannı dinleyıciye en içten ifadelerle aktarabilen Mûzeyyen Senar, bu anlamda, okuduğu yapıtlan yaşayan ve yaşatabilen müzisyenler kuşağının belki de son tem- silcisidir." Muhakkak ki son temsilcisi. 'İçten' olmak, salt o- nun çapındaki sanatçılara denk düşüyor. "Susun ey garip kuşlar ötmeyin susun", Mûzey- yen Senar söylüyor... btanbul film Festivali rezervasyonları başlıyop • KüKür Servisi - lstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından 29 mart -13 nısan tanhlen arasında düzenlenecek olan 16. Uluslararası lstanbul Film Festivali için rezervasyon formlan, program çizelgesı ve broşürlerin dağıtımı dün başladı. Festival broşürleri ve rezervasyon formlan Atatürk Kültür Merkezi, Emek, Fitaş ve Reks sinemalan gişelennden sağlanabılecek. Doldurulan bu formlar 15,16 ve 17 mart tarihlerinde saat 10.00-19.00 arası AKM Ön Fuaye'de toplanacak. Rezerve edilen biletler 22,23,24,25 mart tarihlerinde Beyoğlu, tstiklal Caddesi, No: 146 adresinde bulunan tKSV binasmdan alınabilecek. Rezervasyondan geriye kalan biletler, 28 mart cuma gününden itibaren Festival sinemalan gişelerinde satışa sunulacak. Bu yıl bilet fiyatlan tam 600.000 TL, öğrencı ile 65 yaş ve üzeri izleyıcıler için 400.000 TL. olarak belirlendi. K U L T U R Ç İ Z İ K K A M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle