Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 1996 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
24. B R Ü K S E L U L U S L A R A R A S I F İ L M F E S T İ V A L İ
Avrupa sineması var oldukçaGÖNÜL DÖNMEZ - COLCN
BRÜKSEL - Sayısı her gün ar-
tan fılm festivallerinın bır kimiik
arayışı yanşına giriştiği şu sırada.
Uluslararası Brüksel Fılm Festıva-
li de geçen yıl kendine "Avrupa
FılmleriVrtrini" kımlığıni seçmiş-
tı. Böylece Fılm Festivalleri Fede-
rasyonu'nun onay damgasmı ga-
rantiye almaklakalmayıp, A\xupa
Komisyonu'nun yüzde yetrnış Av-
rupa fılmı gösteren festivallere
yaptığı parasal yardımdan da ya-
rarlandı.
Bu yıl yırmi dört yaşına basan
festivalın genç yönetıcısı Christi-
an Thomas. diğer kıtalann filmle-
nnı de Dünya Sineması Kaleydos-
kopu bölümünde sunarak geniş
kapsamlı bir festıval yürütmevı
amaçlamış. Gerçi Kuzey Amen-
ka'dan bırdüzıne Hollywood yapı-
mına karşı koskoca Asya'dan bır
tek film alınması, programın ağır-
lığının ne tarafa kaydığına bir ka-
mt sav üabilir.
Açılış filmı "BirLady'ninPort-
resi," Zelandalı Jane Campion'un
Canncs Ödüllü "Piyano" ardından
verdıği dışanya daha çok açılma
karannın bir simgesi bence. Bır
başka deyişle bu filmde, Campı-
on"un "Sneetie" ya da "Masam-
daki Metek" filmlerinde izlevicı-
ye sunduğu ıçtenlık ve tazelık ye-
rine, durmuş oturmuş bır Holly-
wood havası egemen. 'Lady' ro-
lünde Nicole Kidman. özellikle
Fransız basınında çok eleştinldi.
'Michael Cofflns'
Roma'da kadınlar ve sanat eser-
leri arasında boş vakıt geçiren uka-
la. kendıni beğenmiş Gılbert Os-
mond rolünde John Malkovich ise
son zamanlarda oynadığı tüm
fılmlerde olduğu gıbi -her ne ka-
dar rol öv le gerektiriyorsa da- iyı-
ce sınır bozuyor. Metresı rolünde
Barbara Hershey, daha ufak rol-
lerde (Hal Hartley filmlennden
anımsayacağımız) Martin Dono-
van, Shelley \Vinters, Shelley Du-
vaU, Sir John Gielgud gibı eleştır-
menlenn daha az harcadığı oyun-
cular, ıki saatı aşkın bir süre filmı
ayakta tutmaya çalışıyor, ama
Henry James gibı perdeye aktanl-
ması bir yana, okuması oldukça
çaba ısteyen bir yazann kalemin-
den çıkan bu yapıtı görkemli Ro-
ma sahnelerinin büyüsü bile zor-
lanmaktan kurtaramıyor.
Öte yandan kapanış filmi "Mk-
hael Collins" dört nala koşan bir
film. lrlandalı yönetmen Neil Jor-
dan'm geçen yıl Venedik Film
Festivali'nde Altın Aslan alan bu
filmi ülkesimn en çok tartışılan
kahramanlanndan Michael Col-
lins'in yaşamöyküsü üzennde dö-
nüyor. "Şimdiyedekhiçbirfiunim
• Geçen yıl 'Avrupa Filmleri Vitrini* kimliğini seçen, bu yıl 24 yaşına basan festivalin açılış filmi Jane
Campion'un "Bir Lady'nin Portresi", kapanış filmi de Neil Jordan'm "Michael Collins" adlı filmleriydi.
Avrupa Filmleri Yanşması'na katılan filmler dikkat çekiciydi. Dünya Sineması Kaleydoskopu bölümünde
öteki kıtalann filmleri sunuldu. Paul Cox'a saygı bölümünün yanı sıra Yunan sineması panoramasının da
bulunduğu festivalde Yunan yönetmen Michael Cacoyannis ve Amerikalı oyuncu John Malkovich'e üstün
kariyer ödülü olarak birer Kristal Yıldız verildi.
'Grace of m\ Heart'
bu film kadaru> kumu kaçırmadT
dıyor Neil Jordan. "\raa daha
önemli bir film yapacağımı da san-
mıyonım. Bugünkü Kıızev ve Gü-
ney trianda'nın ortaya çıkmasına
vol açan olaylan bir kişinin yaşa-
mında odakla$,nrmak kolay iş. de-
p." Üstelik de Collins gibi bir
kahramanı yorumlamak. Bugün
bile Michael Collınse dıkkati çek-
menın IRA'nın ekmeğıne yağ sür-
mekle özdeş olduğunu diretenler
çok trlanda'da. Gerçı Jordan'a gö-
re Collins bır terörist değıldı. "Da-
ha sonralan Çin'de Mao Ze-
Dung'dan tutun tsrail'de Izak Şa-
mır'edek birçok iilkede uyguianan
gerilla taktiklerini o geliştirmişti...
Güncel anlanunda terorizmi sa-
vunduğu söylenemez."*
'Yollar ve Portakallar'
Güney Irlanda'da büyüyen yö-
netmenın böv le bır filme girişme-
sinın bir nedeni de tarihin bu den-
li önemli bır parçasının okul ki-
taplanndan uzak tutulması. Kuzey
lrlandalı başoyuncu LiamNeeson
(bu fılm ile Venedik'te en iyi erkek
oyuncu ödülü aldı) da aynı biçim-
de, tarih kitaplanndan trlanda öz-
gürlük eylemi ve kahramanlannın
tümüyle silinıp atıldığından yakı-
nıyor.
Bu nedenle lrlanda Film Sansür
Kurulu, ailelere çocuklannı götü-
rebilsinler diye vahşet sahnelerine
karşın filme genel sertifıka verdi.
Gerçi tüm tarihsel filmlerle oldu-
ğu gibı tarihçıler bir türlü hoşnut
olmadılar. Ulster'de bır polıs ara-
basının ha\aya uçtuğu sahne ise
'Kızlar Için Başkadır'
IRA'nın benzer bir eyleminde ya-
ralanan pohsleri ayağa kaldırdı.
Başlangıçta John Boorman gi-
bi yönetmenler de Jordan'ın War-
ner Brosss ıle yaptığı işbirliğinin
tecimsel ağırlıklı bır film ortaya
çıkarabileceğinden kaygılanmış-
lardı.
Avrupa filmleri
'Independent' gazetesi eleştır-
menleri gibı "Birayagıİriandata-
rihinin yumuşak toprağındayken
öbürayağını tökezlenmedcn tecim-
sel sinemamn kaü arazisinde tuta-
bilecek mi" diye merakla bekle-
yenler yok değildı. Sonuç olarak
Hollyvvood parası kullanarak ger-
çekten mılli sinema nitelikleri ta-
şıyan bır fılm kotarabilmiş Neil
Jordan.
Diğer filmlere bır göz atacak
olursak, Avrupa filmleri yanşma-
sına katılan yapıtlar aras\nda Ital-
ya'dan Peter Del Monte'nin yönet-
tiği "CompagnaDiVtaggio
T>
Fran-
sız sanatçı Michel Piccolinın usta
oyunuyla dikkat çekiyordu. Ingil-
tere'den "Kızlar İçin Başkadır
11
cinsiyet değiştirip kadın olan bir
gencin delikanlılık yıllanndan bır
arkadaşıyla yıllar sonra karşılaştı-
ğmda ortaya çıkan kanşık durumu
abartmaya kaçmadan, ince bir hı-
cıvle verıyordu. Fransız yönetmen
Laurent Bouhnik'ın ilk filmi "Se-
lect Hotel" kartpostallarda görün-
tülenmeyen bır Paris'ı, narkotık
düşkünlennin, fahişelerin. toplu-
mun dışına itilmişlerin yaşadığı
Pigalle kenar mahalleleri anlatı-
yordu.
Dûm'a Kaleydoskopubölümün-
de bir Amerikan filmi. "GazOda-
sı" yıllann oyuncusu Gcne Hack-
man'ın ölüm cezasına çarptınlmış
ırkçı rolünde çıkardığı üstün oyun
nedeniyle ılgi topladı. Alain Tan-
ner'in son filmi "Fourbi" Locar-
no Festıvali'nde olduğu gibi bura-
da da çoğu ızleyıcıyı sarmadı.
Amerikalı genç kadın yönetmen
Allison Anders'ın -Gas Food LoA-
ging" gibi küçük bütçeli Fılmlerde-
ki başanlanndan sonra ardına dek
açılan Hollyvvood kapılanndan gi-
rip de zedelenmeden çıkmayı ba-
şardığı "GraeeofMv Heart" John
Turturro, Matt Dillon gibi aktörle-
nnvarlığı.mteliklı müzikveMar-
tin Scorcese'nm üstlendığı yapım-
cı rolü ıle zaten geleceğıni sağla-
ma bağlamış bır fîlmdi. Öbür yan-
dan Anders, tüm olumlu öğeleri
akıllıca kullanarak eğlendirici,
güldüriicü, ara sıra birkaç damla
gözyaşı da döktürücü bir film ko-
tarmayı başarmıştı.
•V'ıne bir genç kadın. 23 yaşında
Aliki Danezi-Knutzen, biraz özya-
şamından esinlenen bir öyküyle
alkış topladı festivalde. "YoDar ve
Portakallar" iki genç kızın, iki ka-
yıp Kıbnslının izınde Lefkoşa'dan
Anadolu'ya dek uzanan öyküsü-
nü yalın bır anlatımla veriyordu.
Ozel bölûmler
Festivalın önemli bır bölümü
Hollanda'da doğup Avustralya'ya
yerleşen Paul Cox'a saygı bölü-
müydü. Ustanın "tlkKarıın'',
l
'Ç»-
çeklerin Adamı", "Ahın Örgû",
"\Tncent Van Gogh'un Yaşamı ve
Ölümü" gibı filmlerinın yanı sıra
son filmı "İstem ve Öç" de göste-
nldi. Gala gecesi, baş kadın oyun-
cu Polonyalı Gosia Dobımvols-
ka'nın yan saka bile olsa, "Filmi
eşinden usannuşlara adıyorum'*
diye bır sunuş yapması salonda
eşıyle oturanlan biraz tedirgin et-
tıyse de filmın bitımınde yüzünde
hafif bir gülümseme olmadan çı-
kan vok gibiydı.
Özel bölümlerden söz ederken
Michael Cacoyannis'in Kıbns çı-
karmasını konu alan "Atilla '74"
adh yapıtıyla açılan, Theo Angelo-
poulos'un "Gezgin Oyuncular"
gibi eski filmlerini, Pantetis Vnul-
garis'in "Taş YıHar"ını, genç yö-
netmenlerden "KardanGelenler"
(Sotiris Goritsas), "Lefteris" (Pe-
riklis Hoursoglou) gibı yapıtlan
içeren zengin bir Yunan sineması
panoramasına da değiıvmeden ge-
çemeyeceğiz.
Festival sırasında. Yunan yönet-
men Michael Cacoyannis ile Ame-
rikalı oyuncu John Malkovich'e
üstün kariyer ödülü olarak birer
Kristal Yddızvenldi
Tuvalde rastlantısal birliktelik
ESRA ALİÇA\X'ŞOĞLU
Özdemir AJtan \ e Cem Nar'ın ortak ko-
lajlan, 27 şubat tarihine kadar Mine Sanat
Galerisi'nde izleyıcılerle buluşuyor.
Özdemir Altan, yıllannı sanatsal espasın
birbirinden farklı kavram, köken. yapı ve
mantıklarm bırleşmesiyle oluştuğunu ka-
nıtlamak için harcadı. Sonuçta, büyük bo-
yutta ve çok sayıda kişiyle yapılan uygula-
malarda. bınlerce rastlantısal aynntı. sana-
tın: desen. valör, renk armonisi, kompozis-
yon,ritimgibı zorunlu sanı-
İan uygulamalara hiç baş-
vurmadan da oluşabıleceği-
ni gösterdi. Şimdi bu rast-
lantısal birlikteliklerden bi-
rini 11 yaşındaki Cem Nar
ile yaptıklan ortak kolajlar-
da sergiliyor.
Ortak nokta 'mizah'
ramlan bir araya getirerek espası doğur-
makn." Fakat bu çalışmaya yine ilk ıtıraz
eden Özdemir Altan'ın kendisi oluyor.
Çünkü, kombine ettiği parçalar bırbirleri-
ne yabancı olmamışlar. ona göre gerçek
yabancılar, rastlantısal olarak bir araya ge-
lenler. Özdemir Altan"ın Cem'le çalışma-
>a başlaması da böyle rastlantılara bağlı
olarak gelişmiş. "Cem'in resimleriçokgü-
ze\ ve akıcı. İlk gördüğümde oldukça şaşır-
dım. Onun çok zengin bir sözcük kapasite-
si var. Sizin de gördüğünüz gibi, birbirimi-
Cem. henüz ilk sergisıni
açmış olsa da heyecanlı de-
ğıl. Pek konuşmuyor. Bellı
kı söylemek istediklerini
zaten resımlennde ifade et-
miş. O, yaşıtı Küçük İbo gi-
bi yaşından büyük konuş-
muyor ve slogan atmıyor.
"Hayatımda hep resim var-
dt, hep resim yapacağun"
diyerek. "Resme devam
edecekmisûr" sonısunu. ya-
şından beklenir biçimde be-
lirsızliklerle, susarak, önü-
ne bakarak vanıtlıyor.
Bu ıki ayn 'dil'in resim-
leri bir araya geldiğinde ma-
nılmaz bir biçimde bütün-
leşiyor. Zaten Özdemir Al-
tan'ın da üstüne basa basa
söylediği bu rastlantısal bir-
liktelikler değil mi?
Özdemir Altan. espas
üzerinde çalışırken, Türk
sanat ortamındaki ve düşünce biçiminde-
ki tekdüzelikten hareket etmış ve buna kar-
şı tepki oluşturmuş. "Bütün kültürel yapı-
ların strüktüründe, birbirinden farkh olan
düşüncelervar. Sanattada aynı şey.Türksa-
natının tekdüze olmasının bir sebebi de
maddesiz sanat olması. Bunu uç noktada
kanıtlamak için Osman Hamdi SalonıTnda
bir fon hazuiadun ve bunlan birleşürmek
için öğrencilerimin yaptiklarından yarar-
landım. Amacım birbirinden farklı kav-
zdemir Altan ve Cem Nar'ın ortak kolajlan 27 şubat
tarihine kadar Mine Sanat Galerisi'nde izleyicilerle
buluşuyor. Resmin rastlantısal olması gerektiğini
vurgulayan Altan, resimlerinde içeriğin değil, kompozisyonun
önemli olduğunu dile getiriyor.
n bütünledik. Sah vapıt olarak da değiL ki-
şisel olarak da birbirimizden farklıyız."
Resmin rastlantısal olması gerektiğini
vurgulayan Altan. resimlerinde içeriğin de-
ğil, kompozisyonun önemli olduğunu dile
getinyor. "Sanat yapıtında aynnülann te-
ker teker nitelikli olması gerekmiyor, bir
araya geldiklerinde ortaya çıkan anlam be-
ni tatnıin ediyorsa, işe bitmiş olarak bakı-
yorum. Benim için önemliolanyapıtın kom-
pozisyon bütünlüğü. bu bütünlüğü kurar-
ken hiçbir kural gözetmiyorum. Bana bin-
lerce kutu uhu verin, dünyavi birbirine ya-
pışürayun."
Resimlerinin hepsinde ortak nokta "mi-
zah' Özdemir Altan'ın. Yaşamını da hep
mizah üzerine kuruyor. "'Mutlu bir çocuk
değüdim, çok sert bir babam vardı. Vaşa-
yamadığun çocukluğumu resimlerimde
kullandım. Resimlerimde mizah ve tepki
hep vardı. Kendime ışıklı, renküveözgür bir
dünya yaratmaya çalışıyorum."
Özdemir Altan, sanat eğitiminin de ül-
kemizde yanlış verildi-
ğı kanısında. Gelecekte
sanatçı sıfatı kazanacak
bir öğrencinın ancak li-
se eğitimini tamamla-
dıktan sonra akademi-
ye gırmesini tepkiyie
karşılıyor. Öğrencilerin
kendi kendilerini keş-
fetmek zorunda oldu-
ğunu söyleyen Altan,
birçok 'ipesapagelmez'
sanatçının Türkiye'de
ilgi gördüğünü de söz-
lerine ekliyor. Bunu bi-
raz da oijinal sanat eser-
lerini görmemeye bağ-
layan sanatçı, sinema
yapmak isteyenlerin
daha şanslı olduğunu.
hıç değilse orijınal eser-
leri gördüklerinı ıfade
ediyor.
Balh, şeketii resim
Sanatçı aynca, gale-
nlerin çoğalmasının ka-
liteyi ıyi yönde etkile-
mediğini. tersine kalite-
nin çökmesine neden
olduğunu ifade ediyor.
"Bizim hocalanmız res-
mi satnıak ya da para
kazanmakiçinyapmaz-
lardı, sadece devlet sergisine gönderirlerdi.
Elbette bu durum ideal değil, ama sanatçı-
nın kafasında sadece sanat olmasına neden
oluyordu. Para ödeyenin zevid sanaü öldü-
riiyor. Galericiler de burada belirteyici ola-
mıyoriar. çünkü çoğunun gözü iyi değildir.
onun kaygısı para kazanmaktır. Bu durum;
bavağı, illüstratif, dekoratif, ballı. şekerli
resmin ilgi görmcsine neden oluyor. Resim
abcısı artık mobihasma uygun resim seçi-
vor."
'TüiierinKökenVne
aklm yolaıluğıı
KültürServisi-1831 yıhnın 27 ara-
lık günü Beagle adlı araştırma gemi-
si, îngiltere'nın Plymouth limanın-
dan bir araştırma gezısı ıçın yola çık-
tığında, yolcular arasında 22 yaşında
bır bilım adamı da bulunuyordu. KJ-
liseye gıtmeyi, rahip olmayı hedefle-
yen bu genç adam. yıllar sonra 'Tür-
lerin Kökeni' adlıyla yankılar uyan-
dıran başyapıtı yaratacak Dar-
win'den başkası değildı. Darvvin, bır
din adamı olmak ve 'Yaradıuş Kita-
bı'nı savunabileceğı bir fırsat yarat-
mak adına gezide bulunmaktan son
derece mutluydu. Ancak meslek ha-
yatı, kaderin bir oyunuyla hıç bek-
lenmedik bir anda olağandışı bir ye-
teneğı meydana çıkaracaktı Dar-
vvın'de.
Beş yıl süren yolculuk
TÜBİTAK ve Yapı Kredi Yayınla-
n'nın, bılımi yaygınlaştırmak ama-
cıyla bır araya gelerek başlattığı ye-
ni dizınin ilk kitabı 'Danvin ve Beag-
leSerüvenT, ışte beklenmedik yolcu-
luk sayesınde meslek yaşamı ve ge-
leceği bambaşka bir kulvarda sürecek
Danv in" i konu alıyor. Alan Moorehe-
ad'ın hazırladığı film senaryosundan
yola çıkılarak yine Moorehead tara-
fından yazılan kitabı Nenrün Ank
Türkçeleştirdı. Kitapta yer alan ve
çoğu Beagle'ın beş yıl süren yolcu-
luğu sırasında yapılmış olan resimler
'Darvvin ve Beagle Serüveni'nin bir
kaynak kıtap olarak değerini ve kalı-
cılığmı arttınyor
Darvvin. 5 Eylül 1831'de Deniz
Kuvvetlen'nin dünya çevresinde
uzun bir yolculuğa göndereceğı Be-
agle'mkaptam FıtzRov ıle görüşmek
üzere Londra'ya çağnlmıştı. Bir do-
ğa bılımci olarak yolculuğa katılma-
sı söz konusuydu. Henüz 22 yaşın-
daydı, kaptan Fitz Roy'u tanımıyor-
du Bilgısızliği ve genç yaşta oluşu
Fitz Roy ıle iyi anlaşmasmı engelle-
yememişti. O zamana dek kendisini
ciddi bir doğa bilimcı olarak düşün-
memiş olan Darvvin'in tek amacı ra-
hip olmaktı. Ona göre bu yolcuiuk
Incil'i ve Yaradılış Kitabı'nı kanıtla-
mak ıçin bulunmaz olanaktı. Bır do-
ğa bilımci olarak Büyük Tufan ve
Avustralvalı bir yerfi.
canlılann ilk ortaya çıkışlanna ilışkin
olarak birçok kanıt bulabilir ve bul-
gulannı tncil açısından yorumlaya-
rak yararlı bir iş gerçekleştırebilirdi.
Ancak gezide karşılaştığı her şey -
Tierra del Fuego'nun ilkel insanla-
nndan Galapagos Adalan'nın meş-
hur ispınozlanna. depremler ve vol-
kanik patlamalardan And Dağla-
n'nın 3600 metre yüksekliğinde
oluşmuş denız fosıllerine kadar- ka-
denni Beagle'ın kaptanı FıtzRoy'un-
kinden ayırdı ve insanın kökenine
ilişkin bilinen her şeyi altüst eden dü-
şünceleri ortaya atmasma neden ol-
du. Bu yolculuk, Darvvin'in ileride
yazacağı 'Türlerin Kökeni' adlı kita-
bın da ilk adımını oluşturuyordu.
Bttimin serüvenci yanı
Darvvin ilk kez Beagle yolculuğu
sayesınde evrimle ilgili düşünceler
arayışına gırmiş, kaptan Fitz Roy ile
tartışmalan da bu düşünceleri sağ-
lam temellere oturtmasını sağlamış-
tı.Gördüğü tepki, onu araştırmaları-
nı tutarhlık ve matla sürdürmek. bir
başka yolculuğuna, aklın uzun, yoru-
cu, kuşkularla dolu yolculuğuna çık-
mak için yüreklendirmışti. 'Darvvin
ve Beagle SerüvenT bılimın en çarpı-
cı yanlanndan bırini, serüvenci yanı-
nı ortaya çıkaran bir yapıt olarak il-
giyı hak ediyor.
IŞILDAK YE YELPAZE
ATİLLA BtRKİYE
Cevdet Kudret
Cevdet Kudret yaşasaydı doksan yaşında ola-
caktı. Doğum tarıhi 7 Şubat 1907. Cevdet Kudret'i
beş yıl önce yitirmiştik; kimsenin ömrü bitimsiz de-
ğil, gün geliyor yaşama gözlerini kapıyor.
Ancak insan, kimi değerlerin arkasından ölümü
kolay kolay kabul edemiyor. Hele toplumun o de-
ğerlerden haberi yoksa. Hele hele o değerler yıllar-
ca çile çekmişlerse.
Cevdet Kudret bir aydınlanmacıydı; düşüncenin,
düşünme sürecinin ve yaratmanın en yüce değer
olduğuna inananlardandı. Işte bu yüzden, hani şa-
irin dediği gibi, çekmedi nasırından çektiği kadar.
Yaşamı baskılar, yasaklarla geçti. En yakın arka-
daşı tarafından ıhbar edildi. Neydi suçu; üretmek,
aydınlık insanlar yetiştirmek.
•
Cevdet Kudret edebiyatımızda ilk kez, arkadaş-
larıyla bırlikte "Yedi Meşale" topluluğuyla görülü-
yor. Yedi Meşale belki edebi bir akım değil, amaye-
ni bir (modern) edebiyatın oluşma sürecinin baş-
langıcında ortaya çıkmış, yenilikçi edebi bir hare-
ket.
Kendisi Yedi Meşale'nin, Yusuf Ziya, Orhan
Seyfı vb. "Hecenın Beş Şairi" diye anılan şairler
topluluğunun yalınkat şiirlerıne birtepki olarak doğ-
duğunu söylüyordu:
"Buluş adını verdiğimiz birtakım yeni mecazlar,
yeni imgeler, yeni söyleşiler peşindeydik. Böylece
dış dünyanın bizde kalan ızlenımlenni vermeye ça-
lışıyorduk."
Ahmet Haşim'in etkisinin olduğunu söylemek
yanlış olmaz Yedi Meşale için.
Cevdet Kudret şiırle başlamıştı edebiyata. Özel-
likle de Birinci Perde 'deki şiirlenyle ilgi uyandırmış-
tı. Tiyatro oyunlan, roman, öykü onun öteki yara-
tım alanındaki ürünlerıydi.
Ne var kı, "hayat" onu yaratım türlerinden, ince-
lemeye, edebiyat tarihine doğru sürükleyecekti.
Kötü mü oldu? Hiç sanmam. Çünkü hocanın ede-
biyat kitaplanyla çok sayıda edebiyatsever kuşak
yetişti.
ilk el atılan, önce başvurulan kaynak kttaplar ol-
du.
Türk hikâyest ve romanı üzerine yaptığı çalışma-
sı, Karagöz ile ilgili incelemesi, Türk klasıklerine
ilişkin çalışmalan, dertemeleri ve ders kitaplanyla
Cevdet Kudret büyük bır verimle edebiyat tarihimi-
ze önemli katkıda bulunmuştur.
Ve deneme. Kendi tanımıyla söylersek. deneme
onun en sevdiği yazı türüdür.
Bızde deneme türüne ilgi çok fazla olmamıştır.
Hele şimdilerde, bir edebiyat türü olarak deneme-
yi de yozlaştırdılar. Her toplanan yazılar kitabı, de-
neme olarak karşımıza çıkıyor.
Cevdet Kudret, bizdeki denemeye ilişkin ılgısiz-
liğı ve gelışmemişliği şöyle tammlamıştı:
"Dünyada Montaigne babanın başlattığı bu tür,
kişisel düşünceye ağırtık verir. Bizlerse kişisel dü-
şünce üretmeye alışmadığımız, başkalannın üret-
tiği düşünce şablonlarıyla yetındiğimiz için 'dene-
me' türü bizde yeten'nce gelişmemiştir. Yazarlann
tutumuna koşut olarak, okuyucuiar da düşünce
tembeli olduğu ve denemede, öykü gibi herhangi
bir olay anlatılmadığı, hiç değilse dedikodu dahi
yapılmadığı için okurda ilgi kıtlığı ağır basmış; bu-
nun sonucu olarak da yayınevleri deneme kitapla-
nna ilgi göstermemiştir."
•
Gizli ironısini, zekâsını, bılgeliğini, alçakgönüllü-
lüğünü bakışlarında görmek olanaklıydı Cevdet
Kudret'in.
Yıllarca ve yıllarca edebıyatla uğraştı, kılı kırk ya-
rarak çalıştr, irdeledi. Büyük bir aşkla, hiç karşılığı-
nı düşünmeden, yazdı ve çok sayıda ürün bıraktı
geride.
Bu karşılıksız büyük aşka bakıp da hayran kal-
mamak, örnek almamak elde değil. Sessiz seda-
sız, ama üreterek geçen bir ömür; hocayı o güze-
lim dizesiyle saygıyla analım:
"Akşam, attı kendıni Yedikule surundan..."
Süha Senir, Kadıköy Belediyesi
Sanat Galerisi'nde
• Kültür Servisi - Süha Senir 3. kişisel sergisini
Kadıköy Belediyesi Sanat Galensf nde açtı. Süha
Senir1
in tarihı sokak ve evleri konu alan resimlerinin
başhklanndan bazılan şöyle: Şile Sokaklan, Ankara
Kalesi Sokaklan. Emirgan-Mimar Refik Bey'in Evi,
tzmır Körfezi, Paşalımanı Adası ve Eskı Tekırdağ
Evleri. Süha Senir'in resim sergısı. 11 şubat tanhıne
dek görülebilecek.
Mnançlann Buluştuğu Kent
İstanbul' sergisi Ankara'da
• Kültür Servisi - Kısa bır süre önce Vlilli Reasürans
Sanat Galerisi'nde yer alan ve büyük bir ilgi toplayan
"İnançlann Buluştuğu Kent İstanbul" sergisi İş
Bankası Ankara Sanat Galerisı'nde açılıyor. 6-22 şuoaı
tarihleri arasında görülebilecek olan sergi Ara Güler,
Cem Çetin. Anı Çelik Arevyan, Kamıl Fırat. Manuel
Çıtak ve Murat Germen'in fotoğraflanndan oluşuyor.
tstanbul'un 2600 yılhk tarihinden kesitler sunan
sergide kentın cami, sinagog ve kiliselerini. ibadet
eden insanlannı bır araya getiriyor. tstanbul Kadıköy
Rotary Kulübü'nce düzenlenen, Prof Dr. Afıfe Batur
danışmanlığında hazırlanan "İnançlann Buluştuğu
Kent" sergisi "birlikte ve yan yana" mesajını taşıyor.
Sergi kapsamlı bır kıtapla da bütünleştirildi.
Istanbul'da var olmuş. kendi renklerini bu kentin
rengine katmış, kentin renklenyle bulanmı kültürler,
inançlarve insanlar sanatçılann gözüyle .\nkaralılarla
buluşuyor.
tski İstanbul'da' Fransız müziği
• Kültür Senisi - Armada Otel, Fransız müziği
dınlemekten hoşlanan müzikseverlere Radio Bar'da Pla
Borenna'dan sonra 'Premiere Symtome" adlı yeni bir
ıkilıyi tanıtıyor. Alain Buısson ve Mathıeu
Leygonie'den oluşan ikıli repertuvannda, özellikle
Jacques Brel hayranlannın hoşlanacağı sürpriz
parçalara yer veriyor. 'Premier Symptome'un
üyelerinden Mathieu Leygonie piyano, armonika ve
org. Alain Bullon Buisson balalayka. ukulele ve
melodika çalıyor ve vokal yapıyor. Grubun Pans,
Sentier Des Halles'teki konserleri sırasında Jean Pierre
Spırli tarafından kaydedilen bir de CD'leri var. tkili, 13
şubat 15 mart tarihlen arasında Armada Otel. Radio
Bar'da pazar dışında her gece 22. 30-01.30 saatleri
arasında sahneye çıkacaL (Tel:212- 638 13 70-78)
ODTÜ Pandomim Toplulugu kuruldu
• ANKARA (ANKA) - Pandomımı ünıversite ve ülke
içinde tanıtmak ve sevdırmek amacıyla ODTÜ'de
pandomim topluluöu kuruldu Ünıversitenın kültür işleri
müdürlüğüne bagh olarak çalışacak olan topluluğun
akademık danışmanlığını Prof. Dr. Ahmet lnam ustleniyor.