06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 1997 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Yoksulun Eşeğini Bulma Sevinci! Prqf. Dr. MUSTAFA OZYURT Uludağ Üniversitesi Tıp Fakül- tesi Öğretim Üyesi S öylemeye dilim varmıyor, le yeni kurulan ünrversitelerde tarikatdü- ama yazmadan da edemeye- ceğim: Vah benim üniversi- telerim sen bu hallere düşe- cek kurum değildin. ama dü- şürenler utansın. Neylersen ki. kötünün iyisine sahip çıkmaya çalışı- yoruz bugünlerde. Prof. Dr. Toktamış Ateş'in dediği gibi, "YÖKdüzeninedün de karşıydım, bugün de karşıyım". Yö- neticilerinin atamayla belirlendiği, ku- rullann hiçbir yaptınm gücü olmadığı monarşik bir üniversite düzeninden ne bekleyebılirim? YÖK, tarikat ve şeriat ~~ 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu (YÖK) yürürlüğe girdiğınde üniversite öğretim üyeleri arasında şeriat heveslisi ya da sempatizanı hiç yoktu değil. ama önemsenmeyecek kadar azdı. Çünkü üni- versite öğretim üyesı olma, bilimsel ya- ymlanna, öğretici ve araştırmacı özellik- lerine ek olarak, daha önceki fakülte öğ- retim üyelerinın katıldığı fakülte kuru- lunda tartışılarak seçilme koşuluna bağ- lıydı. Sonra bu işlem. üniversite senato- sunda bir kez daha yinelenir. Gözden ka- çan eksikler yakalanırdı. Bu süzgeç kal- dınldıktan ve tüm atama yetkisi tek se- çici rektörlere verildikten sonra, özellik- zeni ve şeriat heveslileri kök saldı. Kısa- ca çiftlik sahibinin istediği gibi bir yöne- tim benimsendi. Rüyasında öğretim üye- si oldugunu görse sıçrayıp uyanacak. ger- çek mi değil mi diye ıkilem içinde kala- cak olanlarla doldurulan üniversite, ikti- dann elinde oyuncak olmaktan korkuyor şimdi. Gülünç değil mı? Günümüzde ik- tidar partilerinin at oynattıklan arena ol- madığıru mı sanıyor üniversiteler. Kaç rektör ve dekan o yörenin milletvekille- ri istemediği için görevden almdı? Yine hangi dekanlar iktidar partilerinin yöne- ticilerine yakın olduklanndan görev ba- şmda bulunuyor? En çarpıcı örnek, yakın geçmişte Har- ran Oniversitesi rektörü seçimınde ya- şandı. Tarikatçı olduğu için görevden alı- nan rektörün yerine yapılan seçimde, yi- ne tarikatçı olduğu söylenen emekli bir öğretim üyesi, Harran Üniversitesi 'nin yerini bile görmeden Ankara'dan aday oldu ve en çok oyu aldı. Gerçi YÖK bir başka öğretim üyesini rektöriüğe atadı. Ama rektörlüğün devir tesliminde eski ve yeni rektörün kavga ettikleri gazetelere kadar yansıdı. Görevi üstlenen yeni rek- tör, kök salmış tarikat düzenini Harran Üniversitesi'nden söküp atabilecek mi? Hiçbir siyasal iktidar, YOK kadar üniver- siteyi böylesine yıpratmayı başaramazdı. Aynı dönemde uygulanan 1402 sayılı ya- sanın saldığı korku, üniversiteyi bölüp parçalayarak içten çökertti. Gerisı çorap söküğü gibi geldi. Yöneticiler ve öbttrleri Siyasi iktidara yakınhğı ile tanman ki- şiler arasından yöneticilerin seçimi. bu çarpık düzenı sağlamlaştırdı. Geri kalan üniversite öğretim üyelerinin sözü bile edilmeye değmezdi artık. Katılımcı ve demokratik yaklaşıma soğuk bakan ve düne kadar hiç kimseyi gözleri görmeyen yöneticiler, soparun ucu kendilerine de- ğince öğretim üyelerinin topluca direnç göstermesinin arkasma sığınır oldular. Yöneticiler, kendi istedikleri gibi. de- mokratik düşünceden yoksun ve katılım- cılıktan uzak, özerk olmayan üniversite- yi savunurken, şimdi siyasi iktidar iple- ri tümüyle kendi eline almak ısteyince birden "özerk üniversite elden gidiyor'* diye telaşlanmaya başladılar? Bu da\Ta- nış ikili standart olmaz mı?. Gidişin er geç bu noktaya varacağı gün gibi belliy- di. Oturduklan koltuğun altı kazılırken kılı kıpırdamayanlar, şimdi çok sıkı üni- versite özerkliği savunucusu oluverdiler birdenbire. Ama tren kaçtı. tşin başında YÖK'e gösterilecek toplu direnç anlam- lı olurdu. Yöneticiler dışında sözü bile edilmeye değmeyen üniverite öğretim üyeleri ile hep birlikte özerk. katılımcı ve çağdaş üniversiteyi savunmak vardı. Şimdi Yüksek Öğretim Yasası'nda ya- pılmak istenilen değişikliğe direnç gös- termekle bir yere vanlmaz. Öğretim üyelerinin gösterdikkri tepki- ye karşılık hükümet, YÖK yasasında yapmak istediği değişiklikten şimdilik vazgeçmiş gözükebilir."Haydi ağlama- yın, YÖK olduğu gibi kakın" denildığın- de sergilenecek sevinç, tannnın fakir ku- luna yaptığı oyuna benzeyecek bence. Tann fakir kulunu sevindirmek isteyin- ce önce eşeğini kaybettirir sonra buldu- rurmuş. Asılamaç». Aslında Yüksek Öğretim Yasası'nda yapılmak istenilen değişiklik hükümetin ortaya attığı öneri değil. Bu korkutmaca bir yasa aldatmacası. "Sakın fazla konuş- mayın, biz istersek üniversiteyi de a>ııcu- muzun içine ahnz" demeye getiriyorlar. Böylece bırkaç üniversiteyi de tam sus- turduktan ve iyice pısınklaştırdıktan son- ra istedikleri yasal değişikliği yapmak çok daha kolay olacaktır. Çünkü siyasi iktidarlar, üniversitenin boynuna geçiri- len ilmiği, her istediklerinde çekme ye- tisi bulunan bir yasayı hep isteyegelmiş- lerdir. Demokrat Parti 1955'ten sonra bu isteğıni sık sık dile getirmiş, dönemin başbakanı üniversite öğretim üyeleri için kara cüppeliler tanımlamasını bile kul- lanmıştır. Gücü daha fazlasına yetmedi- ğinden hevesi yanda kalmıştı. Şimdiki DYP'nin göbek bağı ı!e bağlı olduğu Adalet Partisi, üniversite özerkliğine za- ten hiç sıcak bakmamıştır. 1961 Anaya- sası ile bu ülkenin yönetilemeyeceğini sık sık vurgulamıştır başındakiler. Siya- si iktidarlann birleştiği ortak nokta, yük- sek öğretimi bir bakanlık çatısı altında toplamaktır. Bunun için gerekli fıziksel altyapısı YÖK düzeni ile sağlanmış, bü- rokrasi kadrosu oluşturulmuş ve artık YÖK Başkanını Yüksek Öğretim Ba- kanlığı Müsteşan düzeyine indirme dö- nemine gelinmiştir. Eskı YÖK Başkanı, DYP Milletveki- li. Milli Eğitim Bakanı Sayın Mehmet Sağlam, başkanı iken toz kondurmadığı kuruma, "Milletvekilleri değişiklik isti- vor ne vapabilirim ki?r ' diyerek amacını siyasal çaresizlikle örtmeye çalışmakta- dır. Bu gıdişle YÖK'ün sonu, Yüksek Öğretim Bakanlığı ya da daha güncel bir isimle Yüksek Taleban Nezareti olmaya adaydır. Ona göre hazrrlıklı olalım derim. Konunun üzücü yanı, ıktidan payla- şan siyasal partilerin genel başkanlan- nm ve milli eğitim bakanlannın özerk üniversitelerden aldıklan Prof. Dr. un- vanlannı kullanmayı çok sevdikleri göz- den kaçmamaktadır. Sormak gerekir, üniversite öğretim üyesi olduklan dö- nemde, acaba üniversite özerkliğini ne oranda anlayabilmışler? Anlamış olsalar bile, yanlış anladıklan gün gibi ortada. ARADABİR HULUSİ METİN /««,« a™» Avukatlarından Kamu Düzeni Kamu düzeni kavramı, '82 Anayasası'nda bile yer almıştır. Temel hak ve özgürlükler (m. 13/1), Basın özgür- lüğü (m. 28/7), Dernek kurmak özgüıiüğü (m. 33/6), Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (m. 34/4), Olağanüstü durumlar (m. 120), yönetsel iş- lemlere ilişkin olarak Yürütmenin durdurulması ka- rannın sınıriandınlması (m. 125/6). Kanunsuz emir (m. 137/3) konularındaki anayasal hükümlerde, hep bu "Kamu düzeni" kavramı vardır. Vardır da nedir, ne demektir... Bir kuralın kamu düzeni ile ilgisi; ülkenin sosyal, ekonomık, ekinsel (kültürel) ve tarihsel gerçekleri- ne göre belirlenmektedir. Bir başka anlatımla, sö- zü edilen gerçekler, kuralın vazgeçilmezliğini; top- lumsal yararını ortaya koyuyorsa, kuralın kamu dü- zeni ile ilgisi kabul edilmektedir. Türk Yurttaşlar Yasası'nın (Medeni Kanun) "Mer'iyet sureti ve tatbik şeîdi hakkındaki" Yasa- nın 2. maddesinde olduğu gibi kamu düzeninden; korunma ve uygulanmasında, toplumun büyük ya- ran bulunduğu kabul edilen özel hukuk kuralları- nın anlaşılması gerekir. Kamu düzeni; kamu yaran düşüncesiyle konul- muş özel hukuk düzenidir. özgürlüklerin sınınnın saptanmasında da başvurulacak bir kavram ve öl- çüttür. Bir kuralın, kamu düzenine ilişkin sayılması için bu kurala aykınlığın, ülkenin hukuk düzeninin te- mel ilkelerinden birisiyle çatışması ya da ülkenin genel hukuk duygusunu ağır biçimde zedelemesi (örselemesi) zorunludur. Kamu düzeni kavramı; benzer yönler olmakla birlikte her ülke için o ülkenin kendine özgü tarih- sel, sosyal, ekonomik ve diğer koşullannın oluştur- duğu özel bir anlam taşır. Kamu düzeni kavramının kesin olarak tanımlan- masına ve sınıriandırılmasına olanak yoktur; zo- runlu olarak yoruma açık bir kavramdır. Yasaların kamu yararını korumak amacıyla, ya- pılmasını buyurduğu işlemlerin hiç yapılmaması ya da aynı amaçla konulmuş hükümlerin ağır biçim- de çiğnenmesi durumlannda, yapılan işlemler ka- mu düzenine aykın sayılırlar. Kamu düzeni kavramı ile anlatılmak istenilen; ta- nımlanabilir olmaktan çok, duyumsanabilir, sezin- lenebilir şeylerdir. Ailedeki düzen, apartman ve sitelerdeki düzen, işyerierindeki düzen... Saz'dakt düzen, orkestrada- ki düzen... Ve kamusal düzen. Kamu düzeni; ülkedeki toplumsal düzeni oluş- turan tüm kuralların -doğumunda ve sonrasında- hem içindedir ve hem de hedefidir. Bu kavram için- de bireysel, toplumsal dirlik (huzur) vardır, genel sağlık vardır, ulusal güvenlik.. vardır. Kamu düzeni, yurttaşlar için yurttaşlık bilincine erişebilmiş insanlar ve toplumlar içindjr. Kamu düzeni düşüncesi, bunu sağlamayayöne- len önlemlerin 'sürekli' ve 'karariı' olmasını zorun- lu kılar. Kamu düzenini korumak demek, belli bir "ideolojiyi" korumak değil; hukuksal ve sosyal "dir- lik ve düzeni" korumaktır. Toplumsal dirlik ve düzenin (kamu düzeninin); soyut olarak değil, ancak "somutbireylem", "açık ve yakın bir feW/fce"karşısında korunması gerekir. "Bana dokunmayan yılan bin yılyaşasın" deme- den ve "ayağımıza basılmasmı" beklemeden, ka- mu düzenini korumak, en azından bu kararlılığı gösterebilmek, bir yurttaşlık bilinci ve bu bilincin gereğidir. Bu yazımın Taksim'e, Çankaya'ya cami yapıl- ması düşüncesi ile türban konusuyla, kamu düze- ninin giderek Islamlaştırılmaya çalışılmasıyla, yol- suzluk dosyalarına ilişkin sonuçsuz Meclis çalış- malanyla, faili meçhul cinayetlerie, Mefcümek ko- nusuyla, tarikatlarla, Susurtuk'la, çetelerle, Çat- lı'larla, Çelik'lerle. Erbakan'la, Çiller'lerle hiçbir il- gisi yoktur. Hukuk devleti, yurttaşlık bilincidir. Kamu düze- ni, önce bu bilinçle korunur. ANKARA17. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞI'NDEN DosyaNo: 1996/212 KararNo: 1997/8 Davacı Sakine Dönmez tarafından davalı Muhammet H. Elkelbaş aleyhıne açılan boşanma ile yapılan duruş- ması sonunda: Istanbul ılı, Kadıköy ilçesi, Erenköy Mah. 007'34 cilt. 66 sayfa, 3008 kütük sıra numarasında nüfu- sa kayıtlı bulunan Ahmet ile Hüsna'dan olma 27.1.1948 d.lu, Sakine Elkelbaş ile Libya, Trablus uyruklu Muham- med Elkalbaş'ın boşanmalarına, Alınması gerekli 429.000.-TL harçtan peşin alınan 248.300.- harcın mah- subu ile bakiye 18O.7OO.-TL harcın davalıdan tahsiline dair verilen ilan karar yerine kaim olmak üzere davalı Mu- hammed H. Elkelbaş'a ılanen teblığ olunur. Basın: 4519 Sağlık Hizmetlerinin Standardizasyonu... Dr. ALI RIZA LJÇER/irO Sağhk Hizmetlerinin Denetimi Komisyonu Başkanı 'Güç gücü denetlemeye hizmet etmelidir Montestnıieu S ağlık hizmetlerimizin sorunlannın katlanılamaz boyuta geldiği, gerek hizmeti alanlar gerekse hizmeti sunan biz sağlıkçılarca kabul edilmektedir. Ne yaok ki bu aksakhklann asıi nede- ni olan siyasal otorite, şov niteliğinde- ki hastane baskını. sağlık reformu sunumlan dışın- da hiçbir adun atmamaktadır. Bütün amaçlan, ka- mu sağhk kuruluşlannın kötü durumunu kamu- oyuna taraflj bir şekilde >ansıtarak özeUeştinneye zemin haariamaktır. Kamu sağlık hizmetlerimizin sorunlan, sorunu çözmesi gerekenlerce sadece yakınma olarak ka- muoyuna yansıtılırken özel sağlık kuruluşlannın sorunsuz, düzeyi yüksek bir hizmet sunduğu şek- linde yanlış bir yargı yaratılmaya çalışılmaktadır. Elimizde bir görüş oluşturacak bilimsel veriler ol- madan, hiçbir şekilde denetlenmeyen özel sağlık hizmetlerimizin düzeyi konusunda bir yargı oluş- turmak bilim dışılığın da ötesinde gülünç bir yak- laşımdır. Sağlık hizmetlerimizin sorunlannın başında hiz- metkrin denefJenmemesi gehnektpdir. Sosyal gü- venlik kurumlannın ve bu hizmeti satın alan diğer kuruluşlann satın aldıklan sağlık hizmetlerini et- kin bir biçimde denetlemeleri sonucunda bu hiz- metin hem niteliği artacak hem de kaynak savur- ganlığı büyük ölçüde engellenmiş olacaktır. Sigortacılık hizmetlerinin gelişmiş olduğu ABD gibi bazı ülkelerde sigorta şirketlerinin giderlerini en aza indirebilmek için hizmet satın aldıklan ku- ruluşlar üzerinde yoğun baskılar oluşturması, za- man zaman tıbbi uygulamalan güçleştirmekte. has- talann mağduriyetine yol açabilmektedir. Burada yaşanan sorun, hizmeti finanse eden bu kuruluş- lann taraflardan bin olması ve sorunu ağırhklı ola- rak kâr-zarar dengeleri ile bağlantılı bir süreçte de- ğerlendirmesidir. Ülkemizde ıse hizmeti satın alan resmi ve özel kurum ve kuruluşlar, satın aldıklan hizmeti bilim- sel ve mali yönden denetleyememektedir. Bu du- rum da hizmeti sunan bazı özel tanı ve tedavi mer- kezlerinın. özel hastanelerin ya da döner sermaye- li sağlık kurumlannın endıkasyonlan zorlaması ve abartılı faturalar düzenlemesi için uygun bir ortam yaratmaktadır. TBMM'nin satın aldığı sağlık hiz- metleri ile ılgıli olarak kısa bir süre önce ortaya çı- kanlan usulsüzlükler bu tespitımizi bir kez daha doğrulamıştır. Sağlık pazannda kârlannı arttırmak için sıklık- la standartlan zorlayan. bilime aykın uygulamala- n alışkanlık haline getiren bu kişi ve kuruluşlar, bi- limsel standartlara uygun ve dürüst hizmet sunan sağlık kuruluşlannın ve hekimlerin de saygınhğı- na gölge düşürmektedir. Satın alınan sağlık hizmetlerinin denetlenmesi uzmanlık gerektiren teknik bir konudur. Ankara Tabip Odası, bu hizmetlerin mevzuata uygunluğu, bilimsel ve mali deoetim için 'ATO Sağhk Hizrnet- lerinin Denetimi k'omisyonuTiu oluşturmuştur. Ta- bip odalan. 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Ya- sası ile kurulmuş, sağlık hizmetlerinin kamu ve ki- şi yaranna uygulanıp geliştirilmesini sağlamakla yükümlü kamu kunimlandır. Hizmeti sunan tanı ve tedavi kurumlan. hizmeti alan kamu sosyal gü- venlik kurumlan, diğer resmi kurum ve kuruluş- lar, özel sigorta şirketleri, özel kurumlar ve kişiler bu süreçte taraf olduklan için tek başına sağlıklı bir denetim mekanizması için yeterli olamayacak- lardn. Tıbbi görüntüleme, laboratuvar ve tedavi hizmetleri gibi ana başlıklarda toplanan sağlık hiz- metlerinin birçok alt grubu bulunmaktadır. Her bir alt grubun ayn uzmanlarca değerlendirilmesi ge- rekmektedir. Hizmet satın alan kurum ve kuruluş- lann böylesine geniş kapsamh bir değerlendirme ve denetim mekanizması kurması da hem çok güç- tür hem de akılcı değildir. ATO Sağlık Hizmetlerinin Denetimi Komisyo- nu, hizmeti koordine eden bir sekretaryanın yanı sıra farklı uzmanlık alanlanndan altmışa yakın he- kimın çalıştığı bir kuruldur. Bu komisyon. iki yıl- dır TC Emekli Sandığı ile yapılan protokoller çer- çevesınde ilgilı kuruma danışmanlık hizmeti sun- maktadır. Türkıye'de ilk kez kurulan bu yapının ya- kında diğer tabip odalannda da oluşturulması bek- lenmektedir. Odamız, TBMM'nin satın aldığı sağlık hizmet- lennm denetimi için Meclis Başkanı ve Meclis'te grubu bulunan siyasal parti temsücilerine başvu- ruda bulunmuş, ancak ne yazıkki bugüne kadar bir yanıt alamamıştır. Başta SSK ve Bağ-Kur olmak üzere öbür kamu sosyal güvenlik kuruluşlan, özel sigorta şirketleri, özel ve resmi kurum ve kuruluş- lara da danışmanlık hizmeti verilmesi için girişim- ler başlatılmıştır. Hizmeti alan, sunan ve denetleyen kurumlann aynlığı ilkesinin yaşama geçirildiği ve denetimin uzcıanlarca yapıldıgı bu proje ile ülkemır sağlık • hrzmetleTinirrtedrirtîft standardfea&ydhu arrraçlan- maktadır. Yazının 1 'konusunun dışında olması nedeniyle sağlık hizmetlerimizin tıkanıkhğının nedenlerine aynntısıyla girmek istemiyorum. An- cak sağlık hizmetlerimizdeki tıkanıklık genel bir tıkanıklıktır. Bunu aşmak için öncelikle bilimsel verilere sahip olmak ve soruna nesnel ölçütlerle yaklaşmak gerekmektedir. Sonrasmda ise sağlığı piyasaya terk etmek değil, işleyen bir denetim mekanizmasınm kurulması önemli bir adım olacaktır. Bu mekanizmada en etkin rol ise bir siv- il sağlık otoritesi olan tabip odalanna düşmektedir. PENCERE Şeriatçılığın Anlamı Ne?.. Iran'ın Ankara Büyükçelçisi Muhammet Rıza Bagheri, apaçık konuşuyor ve bize diyor ki: "Siz de Müslümansınız, demek ki şeriatçısınız!.." Bu söz üzerine düşünmeli!.. : Çünkü bu görüş, Bagheri'ye özgü değildir; başta Erbakan, Refahçılann hiçbirine "Ben şeriatçı deği- lim" dedirtemezsiniz; 'dinciler' şeriat ile Islamı bir sa- yarlar. Neden?.. • Şeriat en kısa tanımıyla "Kuran'dan kaynaklanan Islam hukuku" diye tanımlanabilir. Kuran, Islam hukukunda temel kaynaktır; ikincil kaynak, Hazreti Muhammet'in sözleri ve uygula- malandır ki 'sünnet' diye anılır: Ardından (icma, kı- yas, görenek vb) üçüncül kaynaklar gelir. Müslümanlık coğrafyasında geçerli şeriatçılık, bir kalemde özetlenebilseydi, bir buçuk milyar nüfusu olan Islam coğrafyasında, insanlar birbirini yemez- di. Ancak siyasal Islam'da "Sen Müslümanım" de- mek yetmez; "Ben şeriatçıyım" demek zorunludur. Refahçı bu açmaza saplanmıştır. • Şeriat, hem özel hukuku kapsar, hem kamu hu- kukunuL Şeriat; anayasayı, daha başka deyişle dev- let düzenini de aynntılı biçimde saptar ki o düzen- de-çağdaş demokrasinin ve insan haklannın yeri yoktur. Şeriat 'fıkıh' kitaplannda çoğunlukla üç bö- lüme ayrılarak incelenir: Ibadat (tapınma): Namaz, oruç, zekât, hac, vb... Muamelat (işlemler): Evlenme, boşanma, ticaret, şirketler, yargılama, vakıflar, vasiyet, miras.. Ukubat (ceza): Diyet, kısas, vb... Müslümanlık fetihlerie dünyaya yayıldıkça, kuru- lan devletlefde uygulanan hukuklann şeriata uyup uymaması (ibadat dışında) büyük sorunlar yarattı. Günümüzde durum ne?.. Iran'da şimdi bir Şii devleti var; bu devletin Anka- ra Büyükelçisi diyor ki: "Her Müslüman şeriatçıdır." Elçiye sorsak: "Sen Şii şeriatını benimsemişsin, Sünni şeriatıy- la nasıl bağdaşırsın?.." Yanıt veremez. Çünkü Islam'da; her mezhep, neredeyse, bir ay- n hukuk okulu oluşturmuştur. • Islamda şeriatın iç sorunu yanı sıra bir de dış so- runu var. Osmanlı Imparatoriuğu, 19'uncu yüzyılda sürekli olarak şeriata aykın yasalar çıkarmak zorunda kal- dı. Çünkü Avrupa ile Osmanlı iç içeydi; ticaret, şir- ketler, bankacılık alanlannda şeriat hukuku yetmiyor, bütün ilişkiler tıkanıyordu; 1789 Devrimi ile 'İnsan Haklan Bildirisi' gündeme girince, iş büsbütün ça- tallaştı; Osmanlı mülkündeyaşayan Hıristiyanlar, in- san haklannın dışında mı yaşayacaklardı?.. Tanzimat Fermanı şeriata saygılı görünse de islam hukukuna ters bir içerik taşır. Osmanlı, zaten başlangıçtan beri şeriat hukuku- nu tümüyle uygulamamıştı. Bugün şeriatçı olmak, in- san haklanna ve demokrasiye karşı olmakla eşan- lamlıdır. ; • — : Günümüzde "Ben şeriatçıyım" demek, olrtıaya-p cak duaya amin demekle birdir. - - - i Ancak Türkiye'yi, Iran ya da Suudi Arabistan gibi irtica karanlığına boğmak isteyen dincilerin; şeriat- çılığı, Müslümanlıkla bir tutmak istemeleri, Ata- türk'ün laik cumhuriyetini yıkmak için kullandıklan taktiktir. Türkiye'nin yüzde 99'u (dincilerin sık sık yineledik- leri gibi) Müslümandır... Ama şeriatçı değildir. TARTIŞMA TCY'de 'Zina' Maddesi... -W- - w - e p , üçuğraşı I I Tann katı L ^ _ ^ J saymışımdır. I I Doktorluğu, M M. yargıçlığı. anneliği: bir saynyı iyileştirebilmek. bir hakkın tespitini yapmak, bir bebeği büyütmek ne kutlu işlerdendir! Geçmişte saynlan iyileştirmek yalvaçlara yakıştınldı. Âdaleti ile anıldı Hz. Ömer. Cennet annelerin ayaklan altında denildi de çağlar boyu, bugün de kadın erkeğe göre alt sınıfta tutuldu hep. Bu egemen görüşle bir zamanlann genç kadım annelerimiz kurban verildi de, karanlık hep korundu. Üstüne bir ışık düşmesi, o günden bugüne engellendi. Yasalanmızda kadının ikinci sınıflığı sürdürülüp durdu... Durum böyleyken, imam nikâhı tartışmalannın içtenliği ne kadar inandıncı olabilirdi. Öğreti (M. Emin Artuk, Ceza Hukukunda Aile Düzeni Aleyhine Cüriimler. Hukuk Araştırmalan, cilt 9, sayı 1- 3, tstanbul 1995, s. 44, Zeki Hafizoğullan, Zina Cürümleri. Istanbul, 1983. s. 8, Dn. 20) bugün artık zinanın suç olmaktan çıkanlmasından yana iken. Alman yasa koyucu 1973 yılında, Fransa 1975 yılında zinayı suç olmaktan çıkartmışken, TCY'deki kadın için ayn, erkek için ayn koşullar içeren maddeler aynen korundu... Bunun içindir ki, bir kadının atılı zina suçundan mahkûmiyeti için, üç düzmece tanığın anlatımlanm yeterli görmeyip aklanmasına karar veren yerel mahkemenin karan, ilgili Yargıtay Dairesi'nce insanın insan onuruyla bağdaşmayacak bir cezayla cezalandınlmasının ağırlığı ve haksızlığı gözetilmeden acımasızca bozulabildi. Bu da ülkemizde oldukça olağan işlerden sayıldı da, dayanaklan duyarlılık olan kurum ve dernekler kesinleşmemiş yargı kararlanna yapabileceğimiz bir şey yok soğukluğunda donup kaldılar. Sosyal içerikli dernekler yürek işi iken usa dayandılar. o insan tüketildikten sonra dökülecek gözyaşlan ne kadar usçu ve içtense! Ve bundan sonra verilecek beyanlar o insam ne kadar diriltecekse beyan sahiplerini ünlendirmekten öte!.. TCY'deki zinayı görmezden gelen kişi ve kurumlann çağdaşlığını reddediyorum. İnanıyonım ki, zina bir gün suç olmaktan çıkacak, örnek Avrupa ülkelerinde olduğu gibi yalmzca boşanma nedenlerinden biri olarak kalacaktır. Bugün yapılması gereken, konuya duyarlılıkla eğilmek, insan onurunu çokça gözetmektir. Yeni Yargıtay Cumhuriyet Başsavcımız Sayın Vural Savaş'ı bu tarihi firsat içinde yeni görevlerinden ötürü kutluyor ve bu konuda mağduriyetlerine inandığım kadmlar adına, yargılamalanm sırasmda yararlandığım kitaplanyla yüce Yargıtayımıza ışık tutmalannı diliyorum. Umran Sökz Tan Istanbul Çocuk Mahkemeleri Yargıcı ORct* ürtlyacınız obm h» ç«fR ûfûn Laitz-Mamı Kataloğu yl» elinirin attmda. Üstelik bu katalog ücretsiz. Tek yapmanız genkanlstek Formu'nu dotdıvup, aşa^daki Leitz-Manu Katalog Istek Formu İsim Kuruluş: Unvan: Yaş: Adres: yen)er ksseretı Px 39 80212 i^vHT* ntanbul adrasne ys da {0212} 270 26 27 nc I- fa*sa oondBr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle