Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
.£5 ŞUBAT1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU
Unutulan bestecîmiz Biileııt TarcanBülentTarcan ı yedi yıl önce 16 Şubat
'1991 tarihınde yıtirmiştik... Çağdaş hiç-
fcir ülkede bestecısini bu kadar anmayan,
. ^apıtlannı. bırakm kayıt edip değerlen-
cürmeyi, onlan unutturan bir ortam daha
yaşanmaz. Yedi \ıldır Tarcan'ın ne kay-
"dadeğerbıryapıtı seslendirildi nebirça-
lışması plağa alındı. Elimdeki arşivde i-
lci çalışmasınarastlıyorum: Birisi piyano-
da Ergkan Saydam'ın seslendırdiği On
T ü r k Parçası'ndan üçü: diğeri de Leyia
Pmar'ın klavsen ile seslendirdiği aynı de-
metten üç ayn parça. Nerede önce büyük
çaplı senfonisi Tarcan 'ın? Nerede keman
y a da pıyano konçertolan? Onca korolu,
sohstli büyük orkestra toplulugu için yaz-
dığı yapıtlar nerede?
Oysa uzun yıllar boyunca TRT haber-
lerinin sinyali olarak onun müziği kulla-
rulmıştı. Halk ezgilerinin büyük orkest-
raya uyarlanmış görkemli renkleriyle,
kendine özgü bir soluğu vardı senfonile-
rinın. Aslında agır bir mesleğin üyesiydi
Tarcan. Beyin cerrahı idı. 1984'te emek-
li olana dek bu ağır mesleğı sürdürmüş-
tü. Müzik ıle tıp ılmini birlikte yürüten
büyük bir zekâ, geniş bir kültür ve üstün
biryetenekömeği idi. Otoriteröğretmen-
liği kadar nüktelı kişiliği de onu aynca-
• Çağdaş hiçbir ülkede bestecisini bu kadar anmayan,
yapıtlarmı, bırakın kayıt edip değerlendirmeyi, onlan unutturan
bir ortam daha yaşanmaz. Yedi yıldır Bülent Tarcan'ın ne
kayda değer bir yapıtı seslendirildi ne bir çalışması plağa
alındı. Oysa Bülent Tarcan'ın senfonik yapıtlarındaki görkemli
çalgı birleşimleri; koro ve solistleri kullandığı zengin tını
anlayışı çoksesli bestecilerimiz arasında seçkin bir yer alır.
Yapıtlanndaki titiz doku bir yana, Tarcan'ın genel müzik tarihi
bilgisi ve Türk müzik tarihini değerlendirişi bugün bireşime
varma çabalanmıza ışık tutmuştur.
lıklı kılardı. Ülkemizde böylesı çok bo-
yutlu kişilerin sayısı o denli az ki, bir an
durup düşününce cerrah ve besteci kim-
liğinin bir arada yürüyebileceğine inana-
mıyorsunuz. Zaten kendisi de nice söy-
leşimizde. ağır mesleğinin yanı sıra an-
cak bu kadar eser yazabildiğıni vurgulu-
yordu. Ve de ekliyordu: "Kim büir neza-
man çaknır, kim ilgilenir bunlarla?"
1915 yılında doğan Bülent Tarcan'ın
çocukluğu Anadolu'nun uzak köşelerin-
de geçmişti. Babası da askeri doktor ol-
duğu ıçın o kasabadan bu kente atama-
larla, gezgın bir çocukluk dönemi yaşa-
mıştı. Ancak aydın bir babanın hazırla-
dığı ortamda sanatçı kımlığinı geliştirme
firsatı bulmuş. müzığın M'sı aahi otma-
yan yerlerde babasının plak koleksiyo-
nundan operalar dinleyerek büyümüş. Bu
operalann benzeri bir şeyler yazıp baba-
sına da kendini kanıtlayınca, Musiki Mu-
allim Mektebi Müdürii Zeki Bey'e git-
mişler. Zeki Bey onun yeteneğine ınan-
mış ve yönlendirmiş. Ardından tstan-
bul'da Cemal Reşit Rey'in öğrencisi ol-
muş. Berger'den keman dersleri alrruş ve
1934'te Saygun ıle tanışıp onun etkisin-
de kalmaya başlamış. Bir yandan da tıp
eğitimini sürdüren sanatçı, London Hos-
pital'da çalıştığı yıllar bir aralık müzik
mi, tıp mı ikilemine düştüğü halde ikısı-
ni de bir arada yürütrnekten hiçbir zaman
vazgeçmemiş.
Eski söyleşilerimizden birinde etkı
alanlannı anlatıyordu: "Eserterimde ön-
cderi Türk folklorundan esinlendim. Ak-
sak ritimleri sık kullandım. Türk mod'la-
nnı kapsayan. çizgisel ve modal bir stilde
çalışbm. Sonraİan besteciyi bir transfor-
matör olarak kabul ettim. Biryandan çev-
reden etkileniyordum; sonra da o etkinin
birikimini kendi süzgecimden geçiriyor-
dum. Sonra kendi folkJorumu kendim
oluşturmaya karar verdim."
Bence Bülent Tarcan'ın senfonik ya-
pıtlanndaki görkemli çalgı birleşimleri;
koro ve solistlen kullandığı zengin tını
anlayışı çoksesli bestecilerimiz arasında
seçkin bir yer alır. Yapıtlanndaki titiz do-
ku bir yana, Tarcan"ın genel müzik tari-
hi bilgisi ve Türk müzik tarihini değer-
lendirişi bugün bireşime varma çabalan-
mıza ışık tutmuştur. Müzik eğitiminin
önemıni defalarca vurgulayan Tarcan,
"her şeyden önce müziği hazmedecek
kafa ve zevk getiştirmemiz gerektiğini'*
söylemıştır. "Kolayca diploma almış
müzik öğretmenleri değiL, az çok artisrik
yeteneği ülan. çocuklara güzel örneklerle
etkjli otacak oğretmenter" yehştırmenin
gereği üstünde durmuştur.
Bülent Tarcan, Mevlana Senfonisi'ni
hiç dinleyemeden öldü. Elimizdeki kimi
yapıtlan konser kayıtlanndan derlenrruş
kaset-teyplerdeki kopyalar. Kım bilir
TRT'deki kayıtlan bile silinmiştir belki.
Onlan yeni şefler ve orkestralar çalana
dek gün yüzüne çıkarabılsek Tarcan'ın
anısını koruduğumuz kadar, genç Türk
besteci lerine de yaranrruz dokunur
kanısındayım.
Kültür Bakaıırııuı iftar daveti
-AHMETSAY
ANKARA - Cumhurbaşkanhğı
Senfonı Orkestrası, üç hafta süren
ABD turnesincjen döndü. Orkestra
Müdürü Mehmet Erten'den aldığı-
mız bilgilenn de doğruladığı gibi
ABD'nin on kentinde gerçekleştiri-
len konserler. Türkiye'nin tanıtımı
açısından büyük yarar sağlamıştir.
New York'taki ünlü Lıncoln Cen-
ter'ın üç bin kişilik 'Avery Fisher' sa-
lonunda Adnan Saygun'un 'Keman
Konçertosu'nu Suna Kan'ın solist
olarak katılımıyla seslendırme başa-
nsı. ulusal gururumuzu yükselten de-
ğerli bir katkıdır. Orkestramızı kutlu-
yoruz.
CSO, bu hafta ayağının tozuyla
konserlenni sürdürecek. Cuma ve cu-
martesı etkinliklerinin arife gününe
ve bayrama rastlaması nedeniyle kon-
serler perşembe (yann) ve cuma gün-
lerine alındı. Bu değişikliğin gazete
ilanlan yoluyla duyurulması ise 'öde-
nek bulunmamasT yüzünden gerçek-
leşemedi. Böyle küçük harcamalann
şu ya da bu nedenle engellenmi^o]-.
ması, Kültür ve Maliye bakanhklan-
nın sanat kurumlanmız karşısındaki
tutumuna ömektir; daha açık söyle-
yelım, sanat kurumlanmızın işlerliği-
nı aynntılara vanncaya kadar kısıtla-
maktır.
Bu tavnn temel sanat sorunlannda
ne gibi boyutlara ulaştığını anlamak
için Kültür Bakanlığı'nda sanat ku-
nımlanyla ilgilenen 'müsteşar yar-
dımcısı'na sorular yöneltmemız mi
gerekecektir0
Eskıden Et ve Balık
Kurumu'nda 'kesimşefi' olduğu söy-
lenen bu zatın, geçmıştekı mesleğiy-
le ılgileniyor değiliz. Bir zamanlar
kesim şefı olan kişi. bakarsınız bugün
kalp ve böbrek naklı uzmanı bir he-
kimdir. Ama onun neden bakanlığa
bağlı sanat kurumlanyla ılgili müste-
şar yardımcısı olduğunu Kültür Ba-
kanı'na sorabilinz. Hayır. Saym ts-
mail Kahraman'a önccliklc geçen
hafta lstanbul 'da iftar yemeği vermek
için neden Atatürk Kültür Merkezi'ni
tercih ettiğini soralım. Atatürk'ün
'müzikoloji anabüim dalı" olarak sür-
dürülmektedir. Buakademikyapılan-
manın 'bölünı' olarak ilkı, tzmir'de
1975-76 öğretim yılında Prof. Dr.
Gültekin Oransay'ın önderliğınde
kurulan Guzel Sanatlar Fakültesi Mü-
zik Bilımleri Bölümü'dür. Müzıkolo-
j i öğretimi ve araştırmalannda en ge-
lişkin olduğu kabul edilen bu bölümü
bitıren gençlenmiz. ne gibi meslek
alanlannda çalışmaktadır? Daha ya-
lın soralım: Müzikbilim öğrenimi ya-
pan gençlerin işgörüsü (fonksiyonu)
nedir?
Müzik ınsanla yaşıttır. Hangi ın-
• Sayın İsmail Kahraman geçen hafta Istanbul'da iftar yemeği
vermek için neden Atatürk Kültür Merkezi'ni tercih etti?
Atatürk'ün adını taşıyan bu kültür merkezi, restoran, lokanta.
yemekhane, aşevi değildir; kültür etkinliklerinin yapıldığı bir
'kültür külliyesi'dir. İftar daveti ve daha sonra namaz kılmak
için altyapı koşullan pek bulunmayan bu mekanın tercih
sebebi ne olabilir?
adını taşıyan bu kültür merkezi, han-
gi dilden söylersek söyleyelim, resto-
~ran, lokanta, yemekhane. aşevı değıl-
dir: kültür etkinliklerinin yapıldığı bir
'kültür külliyesi'dir İftar daveti veda-
ha sonra namaz kılmak ıçın altyapı
koşullan pek bulunmayan bu mekâ-
nın tercih sebebi ne olabilir?
Günümüz Türkiyesı'nde bir bilım
dalı olarak müzikoloji çalışmalan üç
üniversitemizdeki güzel sanatlar fa-
kültelerine bağlı 'müzikbilimleri bö-
lümü' ve üç konservatuvanmızda
san, hangı müzik? Şimdikı insan 'ho-
mo sapiens'in yüz binlerce yıllık bir
gfcçmişi olduğu düşunuiürseî'müzik-
bilim'ın uçsuz bucaksız bir araştırma
alanını kapsadığı açıktır. Öte yandan
çağımız. belirlı uzmanlık alanlannın
artarak etkın olduğu bir çağdır. 'Mü-
zikbilim' adı altında dört yıllık bir lı-
sans öğrenimi ıçinde ögrenciye okya-
nusun bütün suyunu ıçmesi önerile-
bilirmı?
9 Eylül Ünıversitesi Güzel Sanat-
lar Fakültesi 'Müzik Bifimleri Bölü-
mü', çagımızın gereği olarak öğre-
tim programında köklü değişimlere
yönelmiştir. Bu program gelıştirme
örneğinin Avrupa ülkeleri ve
ABD'deki uygulamalardan yararla-
nılarak hazırlanması. bizde modern
müzikoloji öğrenimıne açıklık getir-
miştir: dolayısıyla öteki müzikoloji
birimleri için de bir program önerisi
özelliğındedir:
llk iki yılda öğrencıye 'temel mü-
zik' bilgileri kazandınhnakta, daha
sonra iki seçenek sunulmaktadır: Mü-
zikbilim ve müzik teknolojisi seçe-
nekleri... 'Müzikbilim'programı.mü-
zığin pratiğinden kopmadan kuram-
sal birikım oluşturmaya yönelik ola-
rak hazırlanmıştır. '.Müzik teknoloji-
si' ise olabildiğince pratiğe yönelik
biçimde teknik donanımla bırikimli
eleman yetiştirmeyi amaçlamaktadır.
Bu alanda müzik kayıt stüdyolan
için en gerekli uzman olan 'tonmeis-
ter' yetiştirilmesi ve günümüz bilgi-
sayar teknolojisinde olağanüstü ve-
nmler sağlayan 'midi' standardının
kullanımı ağırlıktadır. Böylelikle mü-
»Tiik««ndüstrisinde kaset ve CD üreti-4
-^
mi için yaşamsal işgörüler karşılana-
bileceği gibi 'şarla aranjmam' ala-
nında midi teknolojısinın olanakla-
nndan yararlanılacak çok sayıda ye-
ni eleman kazanılacaktır.
tzmır'deki Müzik Bilimleri Bölü-
mü'nün yetkililerine hangi seçeneğin
daha fazla ilgi gördüğünü sordum,
'müzikteknotojisf dediler. Gördünüz
mü 'işgörü'nün önemini?
IDSO'da
Schubert konseri
lstanbul Devlet Senfonı
Orkestrası 'nı bu hafta
Rengim Gökmen yönetti.
Oldukça zor bir
programdı. Schubert'in
ltalyan Tarzında
Uvertür'ünü tatlı bir
coşkuyla yorumlayan
topluluk, Rafı ve Ani
fletrosyan çiftinin
seslendirdiği Mozart'ın
(KV 365) iki pıyano
konçertosunda aynı güleç
havayı yansıtmadı. Zira
solistlerin de bırbinnden
farklı Mozart anlayışı ile
üç ayn yorum çıktı
ortaya. Kimbilir, belki de
biz Güher-Süher
Pekinclın billur gibi,
saydam yorumundan
dinlemeye alışmışız bu
Mozart konçertosunu,
onun için solistlerin
aralanndaki
benzeşmemeyS"doğal
kabul edemiyoruz.
Dümdüz, keyifsiz bir
anlatımdı Petrosyanlar'ın
yorumu
Tarih boyu herkes
Mozart'ın genç ölümüne
acır durur. Oysa
Schubert. Mozart'tan da
genç, sadece otuz bir
yaşında ölmüştür. Ve
Rengim Gökmen
ölümünden az önce de Do
Majör Senfonisi'ni
tamamlamıştı. Rengim
Gökmen yönetimindeki
Schubert Do Majör
Senfonisi oldukça iyi
çalışılmış. ufak aynntılan
gözetilrruşti. Bestecinin
tam da iki yüzüncü
doğum günü olan 31 ocak
geflOBİne rastlatıfaır
konserde tüm dünyada
olduğu gibi Schubert'i
anmak, güzel bir raslantı
oldu. Ancak yine de daha
güzel bir program
yapılabilırdi. Örneğin hiç
solist olmaksızın.
tümüyle Schubert'in
senfonik yapıtlanna
aynlan bir program!
IzmirUe yapılan ilk seslendirmelerÖNDER KÜTAHYALI
İZMİR-Raks Müzik yapımının piya-
saya çıkardığı ve bana da gönderilen bir
CD'nin mutluluğunu yaşıyorum. 1996
yapımı olan CD'de genç kemancı Tuncay
Ydmaz. M. Ravel'in Çigan'ı ile R Bar-
tok'un birinci keman-piyano sonatını çal-
maktadır. Kendisinepiyanıst UneBrandt
eşlik ediyor.
CD, iki değişik bant kaydmdan oluş-
maktadır. Yılmaz, Ravel'in Çigan'ını 18
Hazıran 1991'de Almanya'da Saarbrüc-
ken'de verdiği resitalde çalmış. Bar-
tok'un sonatını da aynı yılın 30 nisanın-
da yıne Almanya'nın SR radyosunda ses-
lendinniş. Durum bu olunca, CD'yi din-
lerken stereofon tınınm tadına varamı-
yorsunuz. Bartok'un sonatında, balans
ayanyla oynayarak keman ile piyanoyu
bir ölçüde ayırabilme olanağı var: fakat
Çigan'da her iki çalgı da sağda yoğunlaş-
mış. Ortada ve sol kanalda sadece kema-
run yansımalan duyuluyor.
Yonımda hiçbir abarü yok
Buna karşılık Yılmaz, her iki yapıtı da
kusursuz çalıyor. Bilindiği gibi Ravel'in
Çigan'ı, kemandaki teknik güçlüklerin
tümünü içerir. Sanatçı, özellikle baştaki
kadansta ve ilk temanın çeşıtlemelerinde.
tekniği rahatça yeniyor ve nefıs bir yo-
rum sergiliyor.
Bartok 1921 'de yazdığı sonatının ilk i-
ki bölümünde bir ölçüde Schönberg ato-
(ıalizmini yansıtmakta, üçüncü bölümde
de Macar halk müziğini getirmektedir.
Sanatçı, özellikle ikınci bölümde şiirsel
L.aks Müzik yapımının
piyasaya çıkardığı CD'de
genç kemancı Tuncay
Yılmaz, M.ravel'in
Çigan'ı ile B. Bartok'un
birinci keman-piyano
sonatını çalmaktadır.
Kendisine piyanist Uvve
Brandt eşlik ediyor.
Yılmaz her iki yapıtı da
kusursuz çalıyor. Sanatçı,
özellikle Ravel'in
Çigan'ında baştaki kadansta ve ilk temanın
çeşitlemelerinde, tekniği rahatça yeniyor ve nefis bir
yorum sergiliyor.
.«ZDSO'nun şef Ender Sakpınar yönetiminde verdiği
dinletisinde, İzmir'de ilk kez seslendirilen, Türkiye
genelinde de fazla çalınmayan. Liszfin ünlü Faust
senfonisini tanıdık ve büyük kıvanç duyduk. Sakpınar'ın
Faust Senfoni çözümlemesi kapsamlı ve özenliydi.
bir anlatımı gerçekleştiriyor. Üstelik yo-
rumunda hiçbir abartı yok.
Son yıllarda soloculanmızın CD'len-
ne rastlamak, kültür yaşantrmız açısın-
dan sevindiricidir. Burada önemli bir
noktayı vurgulamak isterim.
Sanatçılanmız, doldurdukian CD'ler-
de. çağdaş Türk bestecilerinin yapıtlan-
na öncelik vermelidirler. Globalleşmeyi
her fırsatta gündeme getiren gelişmiş ül-
kelerin kendi kültürleriyle sanatlannı
dünyaya aşılama çabalan karşısmda ses-
siz kalmamız abes olur. Bestecilerimizin
ortaya koyduğu yapıtlann pek çoğu dün-
ya ile yanşacak düzeydedir. Öte yandan
ayaklanmızın altından kaymakta olan sa-
nat zeminini sağlamlaştınnanın etkili
yollanndan biri de budur.
Geçen hafta LZDSO'nun şef Ender
Sakpınaryönetiminde verdiği dinletisin-
de. tzmir'de ilk kez seslendinlen, Türki-
ye genelinde de fazla çalınmayan. F.
Liszt'in ünlü Faust senfonisini tanıdık ve
büyük kıvanç duyduk.
Liszt üç bölümlü senfonisinde Faust'u,
Marguerite'yi (ya da Gretchen'i) ve Me-
fısto'yu betimliyor. Yapıtın korolu biçi-
mi de var. Besteci son bölümün bitiriş
kesiminde, tenor solo ile erkekler koro-
sunu kullanmış. İzmir'de yapıtın orkest-
ra versiyonu çalındı.
Sakpınar'ın Faust Senfoni çözümle-
mesi kapsamlı ve özenliydi. Birinci bö-
lümdeki dört değişik tema, ikinci bölü-
mün Gretchen teması ve finalde de Me-
fisto'nun bunlan şeytanca alaya alışı ba-
Kültür Servisi - İki ayda bir
yayımlanan öykü dergısi
Adam Öykü, Ocak-Şubat 97
sayısında öykü edebiyatının
usta isimlerinin yanı sıra genç
yazarlann çalışmalanna da
yer veriyor. İngiliz yazar,
gazeteci Graham Greene,
1 «92 Booker Ödülü sahibi
Barry Unsvvorth, David
Malouf, Peter Carey, roman
ve öykünün yanı sıra
İTceleme yazılan da yazan
Angela Carter'ın öyküleri ve
Tîrk öykü yazınmdan thsan
Kudret, Necati Tosuner. Jale
Sıncak, Dost Körpe, Hürriyet
Adam Öykü'de gençler ve ustalar
Vaşar. Cenap Gm'en, Atay
Sözer, Fatma Murat, Şükran
Yücel, Zeynep Avcı ve Vecihi
Sansözen'in çalışmalan
okuyucuya kapsamlı bir öykü
seçkisi sunuyor. Bill Bulford
'Öykü Ardatımının Çekiciliği',
Ülker İnce 'Sıcak Öğle Üzeri',
Boyan Niçev 'Yordan
Radiçkov Üzerine', Nedret
Tamolaç Oztokat
'Çuilama'da Anlaü
Çözümlemesi', Feridun
Andaç, Ayşe Kilimci ve
Ahmet Yurdakul ise
'Öykünün Anlamsal
Boyutları' başlıklı yazılannda
öykücünün yazma'yürütme
eylemi içinde gerçekleşen
yoğunlaşma süreci. kendi
yapıtlanndan ömeklerle
belirtiliyor. Sevim Gündüz
Raşa'nın 'Öykü Yazmak'
başlıklı yazısı ise 'herkes
öykü yazabilir mi', 'öykü
nedir, ne değildir', 'öyküde
olayı kurgularken dikkat
edilen noktalar' gibi konularla
öykü yazım tekniği üzerine
bilgi veriyor. Adam
Öykü'nün bu sayısındaki
Tnutulmuş Öyküler' dosyası
ise Türk edebiyatının
çağdaşlaşma sürecinin
öncülerinden, 'Edebiyatn
Cedide' akımının en güçlü
yazan Halh Ziya Uşaklıgü'in
'İçecek Su' adlı öyküsüne
aynlmış. Adam Öykü'nün
bundan sonraki sayılannda da
sürecek olan 'Unutulmuş
Öyküler' bölümünü Uğur
Kökden hazırlıyor. 'Bu
Sayuun Konuşması' başlığı
altında Feridun Andaç'ın
Hulld Aktunç ıle söyleşisine
yer veriliyor. Aktunç'un 60'h
yıllann sonunda başladığı
öykü yazımında bugün
geldiği nokta ve bu süre
içinde Türk öykücülüğünde
yaşanan dönemler ve kat
edilen yollann konu edildıgi
söyleşide geleneksel anlatım
biçimlerini yıkarak öykünün
kurgusal ve anlatımsal
boyutlannı genişleten yazann
öykü anlayışı ve yöntemi
üzerinde duruluyor.
şanyla vıırgulandı. Gürlüklerle tınıdaki
zıtlıklar derinlikliydi. Sadece binnci bö-
lümde Faust'un yiğitliğini ve utkusunu
dile getiren temada ve onun üçüncü bö-
lümde yeniden ele alınışında, bakır üfle-
me çalgılann tınısı doyurucu değildi; bu-
nun salondaki akustik tutarsızlıklıktan
kaynaklandığını sanıyorum. Öte yandan
ikinci bölümde, kemanlarla viyolalardan
oluşan üçlü ya da dörtlü gruplar, Gretc-
hen'i çizen şarkıda dinleyene mutluluk
veren bir duygu ortamını oluşturdular.
Dinletinin ilk yansında çalınan Azer-
baycanlı besteci Azer Rızayef in keman
konçertosu. yıne bir ilk seslendirmeydi.
Yapıt Türkiye'de de ilk kez çalınmış olu-
yordu. Konçertoyu Arif Manafh yorum-
İadı.
Arif ManaflTnın başanh yorumu
Prof. Azer Rızayef (1930), besteci ve
kemancıdır. Yapıtlan arasında keman, pi-
yano viyolonsel konçertolanyla 7 senfo-
nik, şiir var. Azerbaycan Müzik Akade-
misi'nin öğretim üyesi olan Rızayef,
1953'te yazdığı bu konçertoyla, konser-
vatuvann keman ve bestecılik bölümle-
rini bitirme sınavını vermişti. Yapıt
1955'te Varşova'da yapılan uluslararası
bestecilik yanşmasında da birincilik a]-
dı. Konçertoyu dınlerken ilk anda "hoş-
gekiin Haçaturyan" demek geliyor içi-
nizden; ama kullanılan Azerbaycan ma-
kamlan ve son bölümdekı devingenlik,
yapıta yine de özgün bir hava kazandır-
mış. Konçertoyu seslendiren Arif Manaf-
lı (1957), Moskova ve Lenıngrad konser-
vatuvarlannı bitirdi. Azerbaycan Devlet
Konservatu\'an öğretim üyesi, Devlet Fi-
larmoni Topluluğu'nun solocusu ve ülke-
sinin devlet sanatçısıdrr.
Dinletilerle, plaklarla ve video bant-
larla süslenen dolgun bir kariyer yapmış
bulunmaktadrr. İki yıldan beri DEÜ Dev-
let Konservatuvan'nda öğretim üyesi ola-
rak çalışan sanatçmın başka bir özelliği
de Azerbaycanlı bestecilerin keman ya-
pıtlannı ilk kez seslendiren sanatçılann
başında gelmesidir. Dileriz bu yaklaşım,
bizdeki genç kemancılara da örnek oluş-
turur. Manaflı, çeşitli güçlükleri olan
konçertoyu başanyla çaldı. Tekniği gü-
venli; çetin pasajlarda yanlış yapmıyor;
yay tekniğinde sürçme olmuyor; tonu da
dolgun ve tatlı. Sanatçı coşkulu alkışlara
Rızayef ile birlikte oluşturduklan şurma-
kamında bir doğaçlama ile teşekkür etti.
Vıtali Katayev Bilkent Senfoni
Opkestrası'nın daimi şefi oldu
• Kültür Senisi -
Bilkent Senfoni
Orkestrası artık dünyaca
ünlü bir şef olan Vitali
Katayev tarafından
yönetilecek.
BASSO'nun yeni şefı
Katayev, D. Oistrakh, S.
Richter. Y. Menuhin. E.
Giegels, S François. V
Tretiakov ve G. Sokolov
gibi müzik dünyasının
önde gelen isimleriyle
konserler vermiş, birçok
ilke imza atmış bir
sanatçı. Aynı zamanda
çok ünlü bir pedagog
olan Katayev, Denisov'un Requiem'ı schnitke'nin '2.
senfonisi', L. Bernsteın'ın 'Jeremiah Senfonisi" gibi
ünlü eserlerin Rusya'da ilk seslendinnesini
gerçekleştirmiş. Honnengger'in Jeanne d'Arc'ının ilk
sahne gösterisini yönetmiş. Şeflığin yanı sıra opera
eserlerini de sahneye koyan sanatçı, 1988 yılından beri
düzenli olarak Paris Konservatuvan'nda master
dersleri veriyor. Türk müzikseverler. Bilkent Müzik ve
Sahne Sanatlan Fakültesi tarafından düzenlenen 'kış
konserlen'nin özellikle mart ayı etkinliklerinden
başlayarak Vitali Katayev'ı daha çok dinleme imkânı
bulacaklar.
Booker Oduüi jürî başkara GHIian Beer
• Kültür Servisi - Cambridge Üniversitesı tngiliz Dıli
Edebiyatı profesörü Gillian Beer, bu yılki Booker
Ödülü jürisinin başkanı seçildi. Geçen 29 yıl içinde,
Booker Ödülü'nün jüri başkanlığını yürüten beşinci
kadın olan Beer aynı zamanda British Museum'un ve
British Academy'nin kuruculan arasında yeralıyor.
Eylül ayında katılım lıstesı belirlenecek
BookerOdülü'nün tutan 20 pound olarak belirlendi.
Ödül, 14 ekim tanhinde açıklanacak.
CSO yeniden başkentte
• ANKARA (ANKA) - Cumhurbaşkanhğı Senfoni
Orkestrası(CSO), geçen ay yaptığı başanh Amerika
turnesının ardından Ankara'daki ilk konserlenni 6-7
şubat tarihlennde gerçekleştırecek. Ankaralı
müzikseverlerden uzun bir süre ayn kalan
Cumhurbaşkanhğı Senfoni Orkestrası"nı iki sezondur
Ankara'ya gelen Japon şef Kazuhiko Komatsu
yönetecek. Konserlerin solıstı ise solo trompeti ile
ünlü Danimarkalı sanatçı Lars Ranch. Berlin Senfoni
Orkestrası'nm solo trompetçısi olan Lars Ranch
Avrupa ülkelerinde verdiği konserlerle tanındı.
Yaşar Kemal'in yaşamöyküsü
yayımlandı
• ANKARA (ANKA) - Dünyaca ünlü yazar Yaşar
Kemal'in daha önce yayımlanmayan fotoğraflanyla da
desteklenen yaşamöyküsü "Bir Destan Rüzgân" Sel
Yaymcılık tarafinda yayımlandı. "Bir Destan Rüzgân-
Fotoğraflarla Yaşar Kemal'in Yaşam Öyküsü" adlı
kitabı yazann daha önce de yazı ve konuşmalan ile
folklor derlemelerini yayımlayan araştırmacı yazar
Alpay Kabacalı kaleme aldı.
Hüseyin Rahmi'nin romanları
Muhsin Ertuğpul'da sahneleniyon
• Kültür Servisi
- Şubat ayının ilk
iki haftasında
Harbiye Muhsin
Ertuğrul
Sahnesı'de
Hüseyin Rahmi
Gürpınar'ın
'Kuyruklu Yıldız
Altında Bir
Izdıvaç' ve 'Kaynanam Nasıl Kudurdu' adlı
romanından Güner Sümer tarafından oyunlaştınlan
müzikli bir güldürü sahneleniyor. Savaş Dınçel
tarafından sahneye konan "Kuyruklu Yıldız Altında"
isimli oyun, seyTedenleri güldürürken bir yandan da
1900'lü yıllara götürerek nostaljik saatler yaşatıyor.
Oyunun müziğini Melih Kıbar, dekorunu Altıl Yalkut,
kostümünü Canan Göknil. dramaturgluğunu Zuhal
Ergen, şarkı sözlerini Savaş Dinçel, koreografisini
Eftal Gülbudak ve ışık tasanmını Murat Işçı
üstleniyor. 'Kuyruklu Yıldız Altında'da başrolleri Hale
Akınlı, Le\ent Üzümcü, Yıldıray Şahinler. Kerem
Yılmazer, Binnur Uyar. Uğur Kıvılcım, Derya
Kurtuluş, Güneş Han, Şehnaz Bölen. Mahpen
Mertoğlu. Bilge Zobu, Erkan Sever, Gürol Güngör.
Murat Garipağaoğlu, Ergün Işıldar. Aziz Sarvan. Sibel
Seyhan, Erkan Seven. Gürol Güngör ve Berat
Yenilmez paylaşıyor.
Sek yazar Hrabal öldü
PRAG (AA) - Çek yazar Bohumıl Hrabal (82),
tedavı gördüğü hastanenin beşinci katından düserek
öldü. Yazann doktoru, Hrabal'ın son günlerde
dunımunun iyi olduğunu belirterek intıhar olasılığını
reddederken özel Prima televizyonu yazann,
hastanenin penceresinden güvercinlere yem vermek
için eğilirken dengesini kaybederek düştüğünü belirtti.
Bohumıl Hrabal'ın 20 kadar romanı ve birçoğu ekrana
taşınan çok sayıda öyküsü bulunuyor.
CELALTUTANT
R E S I M S E R G I S I
5 Ş U B A T - 2 8 Ş U B A T 1 9 9 7
Y A P I K R E D İ
SANAT GALER1SI
Istıkiaı Caddest 285 Beyog'j B005C Isıarbul
Telefcn 3212 249 57 1'
YAPI t KREDİ