03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4ŞUBAT1997SALI OLAYLAK VE GORUŞLER Liman Talanı Dr.NEZİHH.NEYZİ L ımanlanmız kapıtülasyon- lar kaldınldıktan sonra devletleştirildi ve Liman- lar Idaresi tarafından satin alındı. Limanlan Osmanlı döneminde Fransa ele al- mış ve özellilde Istanbul. tzmir, Zongul- dak, Fransız şirketleri tarafından yapıl- mış ve işletilmiş. Kamulaştınlan limanlar Denızcilik Bankası ve Devlet Demiryollan arasın- da paylaştırıldı. Demiryolu bağlantısı olan limanlar TCDD'ye verildi. diğerle- ri Denizcilik Bankası'na bırakıldı. Trab- zon, Giresun gibi limanlar banka tarafın- dan genişletildi ve vinçler konarak kapa- siteleri arttınldı. Sırf bir kıyı şeridinden ibaret olan Antalya ve Tekirdağ limanla- n iskele. rıhtım. antrepolar. soğuk hava depolan ve mendirekleryapılarak çağdaş tesisler durumuna getırildi. Bütün bu vatınmlar Bayındırlık Ba- kanlıgı tarafından yapılır ve işletici ku- rumlarolan TCDD ve Denizcilik Banka- sı'na devir-teslim edilirdi. Gerekli vatı- nmlar yıllık programlara konarak Dev- let Planlama Teşkilatı tarafından bütçe- ye yerleştirilir ve bunlar için finansman sağlanırdı. Devlet Planlama'nın faaliye- ti kısıtlanıp Denizcilik Bankası da batı- nldıktan sonra limanlar öksüz kaldı ve hiçbir ilave yatınm yapılmadı. Kapitülasyonlar döneminde fenerhiz- metleri de Walford adlı bir ingiliz şirke- ti tarafından yürütülüyordu. Bu Fransız ve İngiliz şirketleri. denizyollannın acen- teliğini de alarak Paris'te, Marsilya'da ve Londra'da faaliyetlerini sürdürdüler. Fe- nerler ve limanlar denizciliğin kaçınıl- maz parçalandır. Türkiye'nin deniz sı- nırlan, tehlikeli noktalar, kayalıklar. li- manlar. hep fenerlerle gece gündüz de- netim altında tutulur. Gereken yerlerde fenerlerin sis düdükleri bulunur ve deniz- cilerin güvenli çalışmalannı sağlar. Limanlar özel de olabilir, devletin de olabilir. Liman yapmak ve geliştirmek bir planlama ve yatınm ışidir. Geçmişte Türkiye'nin limanlan açık sahillerden oluşuyordu. Gemiler açıkta demirler. yolcu ve yük kayıklarla mavna- larla sahile çıkanlır veya sahilden gemi- ye ulaştırılırdı. Kapitülasyon hakkı ola- rak liman yapma işi yabancılara bırakıl- mış ve nhtımlar onlar tarafından yaptı- nlmıştı. Konteyner çağında ilkel bir denizcilik düşünülemez. Konteyner limanının bü- yük araç ve gereçlerle. antrepolarla. so- guk hava tesisleri. helikopteralanlan, de- miryolu ve karayolu bağlantıları ile kompleks işletmeler halinde çalışması gereklidir. Özelleştireceğız diye Türki- ye'nin elindeki limanlan birdenbire sa- tıvermek doğru değildir. Özelleştirme adı altında devlet ve KİT kurumlan talan kapsamına alındı. KtT'lerin zarar edeni var. kâr edeni var. Devlet kurumlan zaten kâr amacı ile ça- lı.şmaz, sosyal hizmet görevini yerine ge- tirmek için oluşturulur. Bu hizmet gerek- li ise görev zaran kabul edilir ve hizmet devam eder. Başka da çaresi yoktur. üzun yıllar süren çalışmalarla İz- mir'de, Antalva'da. tstanbul'da. Bandır- ma'da, Tekirdağ'da, TCDD ve Denizcilik Bankası yeni limanlar geliştirdiler. Bu yatınmlar hep Maliye Bakanlığf ndan sağlanan fonlarla gerçekleştirilmiştir. Aynca rafineriler, gübre, çimento ve çe- lik fabrikalan kendi limanlannı yaptılar. Petrol boru hattı gibi özel tesisler de ge- rekli yatınmlarla liman hizmetlerini ken- dileri yaptılar. Hatta birtekel olan römor- kör hizmetleri de bir anlamda özelleşti- rildi ve bütün bu kuruluşlar kendi gemi- lerini yanaştıracak römorkörgereksinim- lerini kendileri karşıladılar. Trakya'da Kumport. Gemlik'te Gem- port gibi özel konteyner limanlan geliş- ti ve hizmet verir oldu. Demek ki özel sektörün liman geliştirmesine ve işlet- mesine bir engel yok. Hatta yolcu vapu- ru işletmek de Boğazlar ve Yeşilköy ile Tirilye arasındaki hattın dışında özel sek- töre açıktır. Hatta bu alan içinde bile dol- muş motorlan monopolü delmiş. yıllar- dır yolcu taşımaktadır. Dolmuş motorla- n Boğaz'da Beşiktaş - Üsküdar, Kadıköy - Sirkeci ve Yeniköy - Beykoz arasında sürekli çalışmaktadır. Liman idaresi bun- lann iskele yapmalanna ve motorculann hizmet vermelerine göz yummuştur. Ha- liç'te kayıkçılar hâlâ çalışmakta ve gere- ken yerlerde kendilerine iskeleler kur- maktadırlar. Türkiye'de Denizcilik Işletmeleri'nin Tekirdağ, Antalya, Hopa, Giresun, Rize. Ordu ve Sinop limanlan satışa çıkanl- mıştı. TCDD limanlannı da satmak için hazırhk yapılmaktadır. Özel teşebbüs kendisine gerektiği zaman liman geliştir- meyi ve işletmeyi başarmıştır. Sahildeki büyük fabrikalar, kendi liman ve römor- kör gereksinimlerini gidermişlerdir. Tür- kiye'nin dışa açılma kapısı olan liman- lan herhangi bir şirkete devretmek kadar yanlış bir düşünce olamaz. Liman hiz- metlerini devlet kendi eli ile monopole bırakmamalıdır. Bu kritik yerlerin nasıl işletileceği. işletilip işletilmeyeceği bile garanti altında değildir. Örnek olarak Tekirdağ Limaru'nı ala- lım. Burasını Denizcilik Bankası Tekir- dağ Belediyesi'nden devralrruş ve bir ka- pak atma yeri yaparak işe başlamıştır. Te- kirdağ ve Bandırma isminde iki feribot yaparak Avrupa ve Asya arasında yeni bir feribot servisi ile Çanakkale ve Istanbul üstündeki kamyon trafığini Marmara'nın ortasından geçirerek Ege Bölgesi'ni Trakya'yabağlamıştır. Buçalışmalarge- liştirileceği yerde. yeni ve daha büyük feribotlar yapılacağı yerde, bu hizmet ak- satılmış ve kaldınlmıştır. Sonuç olarak Çanakkale - Eceabat arası feribot servi- si sıkışmış ve köprü yatınmı ortaya çık- mıştır. Köprü yatınmı yerine on adet feribot yapılsa ve bu trafik Marmara'nın ortasın- dan birkaç noktadan karşıdan karşıya ge- çirilse kara trafıği hafıfletılir. Aynı hata- nın sonuçlan şimdi Gûzelhisar - Topçu- lar arasında yaşanmaktadır. Kartal - Ya- lova ve Danca - Yalova hatlan kaldınl- mış ve bütün trafik bir noktaya toplan- mıştır. Tabii ki sıkışılacak ve köprü ka- çınılmaz bir çare olarak ortaya çıkacak- tı. Istanbul Boğazf ndada tünel yapılma- dığı için iki köprü yetersiz kalmaktadır. Çalışmakta olan yalnız Sirkeci - Harem feribotu kalmıştır. Oysa. daha önceki yıl- larda lstinye - Paşabahçe ve Bebek - Kü- çüksu araba vapurlan hem yolcu hem de araçlan Boğaz'ın çeşitli yerlerinden kar- şıdan karşıya geçirirdi. Özelleştirme programını incelediği- mizde görüyoruz ki. iş sadece liman ta- lanı ile de kalmıyor. Özelleştirme için 1986'dan 1996'ya kadar denetim ve da- nışmanlık hizmetleri için 905 milyarTL, ihale ilanı için son on yılda 305 milyar TL, reklam ve tarutım giderleri için de 270 milyar TL harcanmış. Aynca, hisse senedi ahmı giderleri de 625 milyar TL'yi bulmuş. Bütün bu özelleştirme çalışma- lan yapıladursun. Türkiye'nin dış borç yükü de 75 milyar dolara yükseldi. Oysa, 1992 yılmda Demirel ile Çiller ve Devlet PlanlamaTeşkilatı Tekirdağ'da uluslararası bir liman yapılacağına dair demeçler veriyorlardı. Tekirdağ Limanı îstanbul'un yükünü hafifletecek ve bü- tün Balkanlar'a hizmet edecekti. "Liman Projesi" 1996 yatınm programına alına- cak ve Japonlarla birlikte Tekirdağ'ın 18 kilometre dışında Yeniçiftlik mevkiinde modern bir konteyner limanı yapılacak- tı. Ne değişti acaba da Tekirdağ ile bir- likte Denizcilik tşletmeleri'nin yedi li- manı birden satışa çıkanldı? ARADABIR M. İSKENDER ÖZTURANLI Somut Kararlar Varken 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimler sonucunda siyasal iktidar değişmiş, Demokrat Par- ti büyük bir çoğunlukla iktidarı elde etmiştir. Yeni hükümetin 29 Mayıs 1950'de TBMM'de okuduğu programına göre "Millete mal olmuş devrimler ko- runacak, millete mal olmamışlar atılacaktır". Han- gi devrimlerin millete mal olduğu, hangilerinin ol- madığı belli değildir. Siyasal iktidann elinde bir öl- çek, bir ayıraç yoktur. Herhangi bir kural tanınma- yacak, başına buyruk davranılacaktır. O güne de- ğin Türkiye'de 17 yıldan beri minarelerden Türkçe ezan okunmaktadır. Bunu yadırgayan birçoğunluk da yoktur. Ne var ki Demokrat Parti ileri gelenleri böyle düşünmemektedir. Ramazan ayına az bir za- man kalmıştır. Siyasal iktidar, dinsel duygulan sö- mürmek ve Türkçe ezanı Arapçaya dönüştürmek istemektedir. Ramazan ayının yaklaşmaa zaman- lama için de elverişlidir. Bu nedenle birkaç gün tçin- de yasal düzenleme gerçekleştirilmiş ve Arapça ezan ramazanın ilk gününden itibaren okutulmaya başlanmıştır. Gerekçe, Türkçe ezanın "vicdan öz- gühüğüne aykırı olduğu"dur. Bu suretle meşruti- yet döneminden beri düşünülen "Bir ülke ki cami- inde Türkçe ezan okunur I Köylü anlar manasını namazdakiduanın"özlemleri, "vicdan özgürlüğü- nün ve ulusal istenç"\n yanlış anlaşılması sonu- cunda tarihe karışmıştır. Atatürk devriminden ve- rilen ilk ödün ve laik cumhuriyetten alınan ilk kale budur. Bilindiği gibi, Türkiye'de Arapça ezana el atma Atatürk ulusçuluğunun bir sonucudur. Bu davranış biçimi, "yabancı bir kültür sisteminin Türk kültürü üzerinde yüzyıllarca süırnüş olan baskısına son vermek"\er\ başka bir şey değildir. Ne var ki dinsel duyguları sömürmek isteyen siyasal iktidarların bu inceliği anlayıp saygılı kalması olanaksızdır. Oysa Mustafa Kemal. 1 Mart 1922'de Meclis'i açış ko- nuşmasında "hutbelerin halkın anlayacağı dille ol- ması" gereğine değinmiştır. 7 Şubat 1923 tarihin- de de Balıkesir'de Paşa Camisi'nin minberine çı- karak "hutbelerin Türkçeleştirilmesini" açıkça sa- vunmuştur. Daha sonra da ezanı Türkçeleştirmiş- tir. Amacı, halkın "dinini ve diyanetini" daha iyi an- lamasıdır. Ama 1950'lerde Atatürk'ten ayrılmalar başladığı için, bağnazca bir davranışla Arapça ezan uygulaması başlatılmış. "Biz bu kitabı siz okuyası- nız, anlayasınız diye gönderdik" biçimindeki Tanrı buyruğu bile yok sayılmıştır. Daha sonraki iktidar- lar, Atatürk ilkelerinden ödün üstüne ödün verdik- leri, yapıtlarını teker teker yıktıkları için, bugün ül- kemiz sosyal ve toplumsal bir bunalıma süreklen- miştir. Şeker Bayramı'na az bir süre kalmıştır. Bugünkü iktidar da tıpkı 1950'deki iktidar gibi düşler kur- maktadır. Tam zamanı diyerek üniversite ve devlet dairelerinde örtünmeyi gündeme getirmek iste- mektedir. Yönetmelik değişiklikleriyîe bunu başa- racağı kanısındadır. Amaç. Atatürk'ün çağdaşlık yürüyüşünü geriye çevirmektir. Tarikat ve cemaat liderlerine Çankaya Köşkü'nde yasalara aykırı giy- sileriyle iftaryemeği veren yönetici kadro, şimdi de yönetmeliklerde yapacaklan değişikliklerle anaya- saya ve yasalara aykın düzenlemeler getirmek is- temektedir. Ne var ki iş, bu kez o kadar kolay değildir. Yasa- lar 1950'lerdekinden daha açıktır. Anayasada so- mut yargılar vardır. Anayasa Mahkemesi'nin ve Da- nıştay'ın çeşitli kararlan ortadadır. Bütün bunlardan başka güçlü ve uyanık bir kamuoyu vardır. Atatürk ilkelerini savunan demokratik kitle örgütleri vardır. En önemlisi de siyasal iktidann karşısında ne iste- diğini bilen halk kitleleri vardır. Türkiye'yi ortaçağ karanlığına götürmek isteyen yönetici kadro, böyle bir güç karşısında hiçbir şey yapamayacaktır. VEFAT Odamızın 7062 protokol numaralı üyesi Dr. KEMAL İŞLER'İ kaybettik. Ailesi ve yakınlanna başsağhğı dileriz. Anısını örnek alıp yaşatacağız. İSTAJSBUL TABİP ODASI YÖNETİM KURULU 'Sabiha, Mustafa Kemal Haklıymış...' Doç. Dr. YILDIZ SERTEL S ayın Attilâ tlhan. 20 Aralık 1996 ta- rihli Cumhuriyet gazetesinde çıkan 14 Vumuşak, Sevimli ve Akıllı Bir Oto- rite.." başlıklı yazınızdaki temel gö- rüşe tümüyle katılıyorum. Mustafa KemaL gerçekten olumlu ve yumu- şak bir otoriteydi. Yazınızda, babam Zekeriya Sertel'in bu konudaki görüşlerini aktanyorsunuz. Bunlar da bütünüyle doğru. Babam, gerçekten de Mustafa Kemal'in yaptığı büviik işlere hayrandı. Onu sadece demokratik hak ve özgürlükler ko- nusunda eleştirirdi. A. tlhan yazısında, "Formasyonu Amerikan iki taraftan, Zekeriya Sertel ve Halide Edip, 1924'ten itibaren onu eleştiriyorlardı" diyor. Bu- nun gerçeklere tam uygun olduğunu sanmıyo- rum. Çürtkü. Halide Edip \ e Adnan Adıv'ar 1924 Anayasası hazırlandığı sırada, bu anayasayla. Mustafa Kemal'in bir diktatörlük kuracağı endi- şesindedirler. Halide Edip. tngilizce olarak yaz- dıgı 'The Turkish Ordeal' başlıklı kitabında bu- nu açıkça belirtir. Bir de Amerikan Mandası gö- rüşü vardır. Zekeriye Sertel ise, 1924"te Ameri- ka'da ögrenımden yeni dönmüş genç bir adam- dır. Kazanılan büyük zaferin coşkusu içinde, hiz- met etmek üzere Ankara'ya koşar ve Mustafa Kemal'in Basın Yayın Genel Müdürü olur. Hali- de Edip'le beraber muhalefeti söz konusu değil- dir. Ancak yine 1924 yıh içinde basına sansür ge- tirilince, Basın Yayın Müdürlüğü'nden ıstifa eder ve Yunus Nadi'nin yanında Cumhuriyet gazete- sinde çalışmaya başlar. Bu gazetenin arkasında da Mustafa Kemal vardır. Sayın A. tlhan yazısında babam Zekeriya Ser- tel'in Mustafa Kemal hakkındaki görüşlerine epey yer verdiğine göre. bu konuyu biraz aydın- latmakta yarar olduğunu sanıyorum: 1924'te beraberce yayın hayatına giren babam Zekeriya Sertel ve annem Sabiha Sertel, Musta- fa Kemal'in anti-emperyalist politikasınt ve re- formlannı yürekten destekliyorlardı. Kurulan ba- gımsız, modern devletle övünüyorlardı. Hilafe- tin kaldınlması, şeriat düzenine son venlıuesı, Medeni Kanun. kadın haklan, eğitime getirilen Cep Matra 2050 1996 Avrupa Kalite Başarı Ödüllü Netaş'ın Servis Güvencesinde Hat ve Turkcell kart iicreti dahil 7.000.000.- peşin 12 ay vade ile ayda sadece 7.000.000.- taksit Hemen teslim! Nasıl katılacaksınız? Tu'kıye İş Baikası Galata şubesi 1475000 "0 lu Showpa hesabına peşınatınızı yatırınız KaMma kuponunuzu sız ve kefiiınız eksıksız doldurarak, kimlık ve gelır vergmızın fotokopiler-yle birlikte şırketımize ulaştınmz Toplam 91 000 000 - TL Netaş Matra 2050 Katılım Kuponu Peşınat 7 000 000 - TL 12 ay taksit 7 000 000 - TL Hat bedelı 19 000 000 - TL olup yukarıdakı fıyatlara dahildır İştirakçının: Adı Soyadı: Doğumtarıhı Aa-esi Teleîon (ev) (ış): Katılım tarıhi imza Kefilin: Ad So»ad Doğum tarıhi Adresı Ayhk Gelır Te'efon (ev) (iş): İmza Aylık Gelır- Fıyatlara %23 KDV, Sımkart ve hat bedeli datııldır Kampanya Sanayı ve Tıcaret Bakanlığı TRGKM 94/3 No'iu tebnğıne uygun olarak yurutulmektedır Yukar.da bel rtılen fıya;lar 24 Ocak-3 Şübat 1997 tarihlerı arasında yapılan başvurular için geçerlıdır Ancak tesltmattan önce KDV, vergı oranlanrda .e ha' açılmadan orce hat ucretlerınde herhangi oır değışıklık sozkonusu olursa bu aeğışıkiık fiyat!a r a yansıtılacaktır Showpa taksıtli satış'arda taleplerı Kabul edip etmeme hakkını saklı tutar Faks (0212)288 30 31 yenilikler daha meşrutiyet devrimi döneminde savaşını vermiş olduklan davalardı. Bunlan des- teklememeleri olası değildi. Devletçi ekonomi politikasına da karşı değildiler. Ancak kurulan düzen içinde demokratik hak ve özgürlüklerin yeterince tanınmamasını sürekli eleştirdiler. De- ğişik nedenlerle mahkemelere, hapislere düştü- ler. Zekeriya Sertel, Cevat Şakir'in bir yazısı yü- zünden lstiklal Mahkemesi'nde idama mahkûm edilmekten kıl payı kurtulup Sinop'a sürgüne git- ti. Bütün bunlar, onlann Mustafa Kernal'in temel ilkelerini desteklemelerine engel olmadı. Babam Zekeriya Sertel. gerçekten de yaşamının son yıl- lannda kendisine, "Mustafa Kemaldiktatörmüy- dü?" diye sorduğumda. "Diktatördü, ama yu- muşak, halk tarafından sevilen, olumlu, adil bir diktatördü" diyordu. Attilâ tlhan'ın yazısında belirttiği birnoktanın üzerinde durmak gerekir: Mustafa Kemal döne- minde, sol'a karşı baskı gerçekten de çok yumu- şaktı. Onlar sanki, arada bir kötek yiyen, rejimin yaramaz çocuklanydılar. Nâzım Hiîunet, arada bir mahkemeye düşüp hapse girince, Mustafa Ke- mai'in, "Bıralan 0 çecuğo^omıııia uğraşmayın" 'dediği söylenirdi. Annem Sabiha Sertel, Roman Gibi, başlıklı kitabında bu konu- yu şöyle belirtiyor: "Atatürk, demokratik re- jimi gerçekleştirememiş, dik- tatörlüğe gecmişti. Fakat bu diktatörlük, hiçbirzaman te- rör derecesine varmamışü. Zaman zaman basın hürri- yetini tanımışö. Nasıl ki, bu devrede birçok iierici dergi- ler vavunlanımş, Nâam'ın şi- irleri, benim çevirdiğim Marksist eserler basılmış, birçok iierici dergiler yayım- lanmış, saülmış. polis bunla- n toplattığı hakle bir mahke- me konusu yapılniaınışlardı. Fakat Ismet İnönü. tek parti, tek şef sisteminin en şiddetli yöneticisi oldu. İieri- ci fikirlere, bufikirlerintar- üşıunasına dahi göz vıunul- nıadı. Zaten, Atatürk de> rin- de bile, şiddetyöntemleri da- ha ziyadc İnönü tarafından yürütülmüştü. İsmet Paşa ik- ridara geldikten sonra Halk Partisi içindeki bürokrat grup güçlendi. Mevcut ör- gütier kontrol altma alındı. (Cemiyeüer Kanunu) ile ör- gütfcnme hürri\eti hemen de yok edildi. Basın şiddetli bir baskı altuıa girdL Yasalarda yapılan degişikliklerle. 1924 Anayasası'nın sağladığı nispi özgürlükler dahi yok edildi. Sollara karşı baskı arttınldı. Soi dergiler kapatıldı. 1938'de Nâzım Hikmet. önemsiz bir sebepten 28 yıl hapse mahkûm edildL." Evet, Mustafa Kemal ger- çekten de yumuşak, sevimli ve akıllı bir otoriteydi. Tür- kiye'nin ileri görüşlü aydın- lan, bazı konularda eleştir- seler de genelde onu takdir ettiler, ölümünde hepimiz ağladık. Mustafa Kemal'e karşı en sert çıkışlan yapan- lar da sonradan ona hak ver- diler. Halide Edip, annem Sabiha Sertel'e. "Sabiha, Mustafa Kemal hakhymış" dediği vakit ben oradaydım. Halide Edip. uzun yıllar yurtdışmda. birtip sürgünde kaldıktan sonra. annemle ilk kez karşılaşıyor ve daha 'Merhaba' demeden bu söz- leri söylüyordu. PENCERE SHOWPASHOVVPA BİR SHOVV TV KURULUŞUDUR. (0212) 275 55 55 HetasS e r v ı s G u v e n c e s ı TÜRKİYE İŞ BANKASI T ü k e t i c ı K r e d ı s - TURKCELL 532 ^ 0532 Kesintısiz A iletişim kaynağı Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. HAMDl TÜRKOĞLU Siyasal İftar?.. Bir dost dedi ki: - Aydınlar Islamı bilmiyorlar, dincinin karşısın- da laikliği savunacak kişinin Müslümanlığı iyice bilmesi gerekir; yoksa yetersiz kalır. Doğru mu?.. 1990'dan önce bütün dünyayı Marksizm dalga- ları sararken buna benzer görüşler ortaya atılmış- tı. Marks'ı daha iyi bilen daha hızlı sosyalist ge- çiniyordu. Peki, "bilmek" ediminin ölçüsü neydi?.. Marks üzerine uzmanlaşmış kişiye 'Marksolog'; Marks'ın dünya görüşünü benimsemiş olana da 'Marksist' deniyordu. Ikisi arasındaki ayrım önem- lidir; çünkü bir Marksolog sosyalist olmayabilir. İslamı "bilmek" ya da bu konuda uzmanlaş- makla "inanmak" da birbirinden ayrıdır. Ancak bi- risine "Sen Islamı biliyormusun" diye sormak, ca- hillerin marifetidir. Yalnız islam değil; Musevilik, Hı- ristiyanlık, Budizm, vb. nasıl bilinecek?.. Yüzyıl- lartn ötesinden gelip zaman ve uzam içinde de- ğişime uğrayarak çeşitli mezhep ve tarikatlara ay- rılmış bir dini "bilmek" tek kişinin harcı değildir. Ramazan ayındayız, oruç tutmak yaygın, Isla- mı bildiğini ileri süren birine soralım: "Şii mezhebinde, sigara içen niyetlinin orucu bozulurmu, bozulmaz mı?" • Islamda "oruç tutmak ibadettendir", nice 'Ha- dis 'e göre "Allah kendisi için istek ve hırslarından vazgeçene 'Sen benim yanımda meleklerimden biri gibisin' der." Kolay mı oruç tutmak?.. Her tür- lü "hırs, entrika, kötülük, üçkâğıt, suiniyet, hile, yalan, dolan "dan uzak duracaksın. İftar vesahu- run da oruç tutmanın kapsamında kurallan kon- muştur. Peki, ramazanda "siyasal iftar" oruçla bağda- şır mı?.. Siyasal iftarda kimi politikacılar, bir araya top- lanıp hasım saydıklarına karşı fitne fücurluk yapı- yorlar. Oysa "Oruç Allah'ın düşmanına (şeytana) hâkim olmak için bir vasıtadır. Insan istek ve hırs- lan, yenilip içildiği vakit kuvvetlenir." Suyla veya hurmayla değil, orucunu politikayla açan zama- ne açıkgözlerinin Müslümanlığında oruç ibadet- ten uzaklaşıyor; iftar, politika kulisinde aşna fiş- neye dönüşüyor. Islama göre "siyasal iftar"\n anlamı ne?.. Siyasal iftar "bid'af'tir. • 21 'inci Yüzyıla 3 kala, Türkiye'de geçerli dinsel öğretim "Islamı bilmek" üzerine değildir. "Bil- mek", akıl ve bilim işidir; imam eğitimi ise şu ilke- ye dayanıyor: "Hakikate giden yol, akılyolu değil şen'at yolu- dur." Refah iktidarı bu öğretim üzerine yükseldi; dev- let eliyle laik cumhuriyete karşıt ve düşman genç kuşaklar yetiştirildi. Ve yetiştiriiiyor... Bugün Türkiye'de yaklaşık 170 bin Kuran ve ha- fız kursu var, imam-hatip okullarının sayısı teknik okulları aştı. İmam okullarında yaklaşık yarım mil- yon öğrenci okuyor. Bunların 100 bini kız öğren- cidir. Kızlar imam olamayacaklanna göre amaç bellidir. Cami sayısı 70 bini çoktan aştı, 72 bine yaklaşıyor; Türkiye'deki ilk, orta, lise düzeyinde milli eğitim okullarının sayısı 68 bin!.. Beş saatte bir cami, on günde bir okul açılıyor. Camiler çev- relerindeki dükkânlarla birlikte ticaret merkezine dönüştürüldü; siyasal parti şubeleri gibi çalışıyor- lar. • Türkiye'de içtenlikli Müslümanlan büyük birteh- likebekliyor... Ülkede bu gidişle yobaz diktası kurulacak!.. ANMA (1952-....) Severek. inanarak, omuz omuza sürdürdüğûmüz meslek mücadelemizde ani aynlışı ile aramızda olmayan ERKİN BALABAN ölüm yıldönümü olan 5 Şubat 1997 günü saat 12.00'de Selimpaşa'daki mezan başında anılacaktır. İSTANBULSERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI Not: Saat 11.00'de Mahmutbey TEM girişinde toplanılarak mezanna hareket edilecektir. ÇAĞDAŞ YAYINLARI SERVERTANİLLİ İSLAM ÇAĞIMIZA YANITVEREBİLİRMİ? Server Tanilli İşlâm çağımıza yanıt verebilir mi? 350.000 TL (KDV dahıl)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle