Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 ŞUBAT 997 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nün dördüncüsü, 'Başkaldın ve Roman'la eleştirmen Semih Gümüş'ün oldu
Ozgür düşüncenîn anahtarı: EleştiriDUYGU DURGtN
Eleştirmen Semih Gümüş, Adalet
Ağaoğlu'nun 'Haytr™ adlı romanı üze-
nnekalemealdığı 'BaşkaldınveRoman'
adlı çahşmasıyla bu yıl 'deneme-incele-
me-arastırma' dalında düzenlenen Cev-
det Kudret Edebiyü Ödülü'nü aldı.
Çeşitli eleştiri acım ve yöntemlerin-
den yararlanarak kendine özgü bir eleş-
ttn yöntemı lcurmtyr
ı amaçlayan Semih
Gümüş, kendi deyijiyle oldukça uzak bir
gelecekte varaca£ını bildiği noktava
doğru yürürken •çözümleyicieleştiri' ola-
rak tanımladığı elejtiri anlayışrnın taşla-
nnı birer bırer döjüyor. Halen. Kemal
Tahir romanı ve Urih kavramı üzerine
bir kıtap üzerinde calışan Gümûş. 'Ede-
biyat bir gönül işiyseeleştiridahafazla bir
gönül işi' dıyor
- Edebiyateleştirmenliğjne nasd yönel-
diniz? Bu süreçte siri var eden kaynaklar
nder oldu?
SEMİH GÜMÜŞ - Eleştiri gerçekten
de en başından ber benim bilinçli bir se-
çimle yöneldiğim ?ir alandı.
Soyutlama edirrine, birtakım düşün-
celeri yadaokududarımı soyutlama bi-
çimlenme çok yakındım. Bu da benı
eleştıriye yöneltti. Eleştiri etkinlıği her
şeyden önce iyi birakur olmayı, çok oku-
mayı gerektiriyor. Çok okumak çok za-
man ayırmayı gerektiren bir uğraş. Eleş-
tın en karşılıksızu|raştıredebiyatta. Ne
alkış ne de maddi 3İr karşılık alır.
Cstelık başka tüıler içinde yaşayan ya-
zarlara göre, yaptığınız işe çok daha faz-
la zaman ayınmak zorundasınız. Bir eleş-
tirmen olarak kendımi var etmeye çalı-
şırken de elbette okuduklanmdan yarar-
landım. Hiçbirini yok saymadım. Bu,
Marks' ı okumaklabaşlayan bir süreç as-
lında. Ondan okuduklanrrun hâlâ beni
çok iyi eğittiğini diışünüyorum. Hem ya-
bancı hem yerlı eleştiri edebiyatından
yararlanmayı sürdirdüm, amaöncelikle
kendi edebiyatım zdakı eleştirmenler-
den söz edebılirim.Berna Moran, Fethi
Naci. Memet Fuat Enis Batur~
- 'Başkaldın ve Roman'da eleştiri an-
layışınızı 'çözümleyici eleştin' olarak
adlandınyorsunitt. Bu anlayışı nasıl te-
mellendiriyorsunuz?
- Çözümleyici eleştiri olarak adlandır-
dığım bir yöntemi kurmaya çahşıyorum.
Bunun tamamen kendime özgü bir eleş-
tiri anlayışı olduğunu düşünüyorum.
Marks'tan, yapısalcılıktan, çoğul oku-
i3e'emih Gümüş'e göre
'Edebiyat bir gönül işiyse
eleştiri daha fazla bir gönül
işi'. Eleştirinin, edebiyatta
'en karşılıksız uğraş'
olduğunu vurgulayan
Gümüş, "çözümleyici
eleştiri' olarak adlandırdığı,
tamamen kendine özgü bir
yöntem kurmaya çalışıyor.
'leştirinin Türkiye'de
edebiyatın öteki türleri ne
kadar gelişmişse o kadar
geliştiğini savunan Semih
Gümüş, kesinlikle yetersiz
olduğunu da belirtiyor:
"Eleştirmenlik çok fazla
özveri gerektiren bir uğraş
olduğu için belki. gençleri
çekmiyor. Eleştirinin bir ülke
edebiyatında doğru dürüst
gelişebilmesi için onun
üniversitelere, okullara
girmesi gerekir."
malardan ve başka eleştiri akımlanndan
yararlandım, ama hiçbirine benzemeyen
biranlayış geliştirmeye çahşıyorum. Bu-
nu henüz tamamladığımı söyleyemem.
Şımdiye dek yayımladığım beş kitap, bu
anlayışın kurulması sürecindeki basa-
maklar oldu. Daha çok roman üzerine
çahşıyorum. Kendi düşünsel üretimime
en yatkın alanlardan biri olduğu için ba-
na çok geniş bir evren aç\yor. Çözümle-
me etkinliğini en zengin biçimde roma-
na yönelik gerçekleştirdiğimı görüyo-
rum. Yapıtın derin yapısına yönelen bir
çalışma bıçımını veğliyorum.
Eleştirmen de bir yazardır
- Eleştirmene genellikle tarafsız ofana
zorunluluğu biçilir. Sizce eleştirmenin sı-
nuian nerede başlar \e biter?
- Eleştirmene yakıştınlan giysilerço-
ğunlukla doğru olarak saptanmaz. Eleş-
tirmenin de bir yazar olduğu unutulur;
Ödül töreni
5 şubatta
Semih Gümüş'e ödülü yann
saat 19.00'da Atatürk Kültür
Merkezi Konser Salonu'nda
düzenlenecek törenle verilecek.
Törene gazetemiz yazan ve
yayın kurulu başkaru İlhan
Selçuk ve Prof. Afşar Timuçin
konuşmacı
olarak
katılacak.
Setim Naşit,
Hayrettin
Arslan, Vural
Buldu'nun
ortaoyunu
ömekleri;
tskender
Bağcüar ve Metin Zakoğlu'nun
AzizNesin'in 'Karagöz'ün
Kaptanüğf adlı oyunundan
parçalar sergileyeceği geceyi
Merih Tangün sunacak.
otoğraf: KADERTUĞLA)
hep başkalan için varolan bir yazıcı ol-
duğu düşünülür. Bu benim benimseme-
dığim bir bakış açısı. Eleştirmenin, bir
romancı. şair. öykücü ne kadar yazarsa
o kadar yazar olduğunu düşünüyorum.
Eleştirmen, yaratıcı bir düşünsel etkin-
likle edebiyat yapıtlanna yaklaşacağı
ıçın çok önemli özellikte öznellik taşır.
- 'Yorum bilgiçliği' ve öznellik arasın-
daki ince sınırda Semih Gümüş nerede
duruyor?
- Kendime özgü bir eleştiri anlayışı
kurmaya çahşırken sınırlanmı bilerek
davranmaya gayret ediyorum. Her şeyi
yeterince biliyor muyum? Kesinlikk ha-
yır. Eleştiriyle uğraşan insanlann bilme-
sı gereken o kadar çok şey var ki. Siz
kendi konumunuza bu serinkanlılık ve
bilınçle yaklaşıyorsanız yorum bilgiçli-
ğine düşmeniz olanaksızdır. Ama konu-
munu doğru olarak saptayamayan eleş-
tirmenler bu tehlikeye sık sık düşerler.
-Türkiye'deedebiyateleştirmenliğinin
bugün geldiği noktayı nasd gorüyorsu-
nuz; kurumsallaşmış bir yapıya sahip
mi?
- Buna iki yanıt verilebilir. Birincisi,
kimilerinin söylediğinin tersine. eleştiri
de Türkiye'de edebiyatın diğer türleri ne
kadargelişmişseokadargelişmiştir Bu-
nun tersıni savıınmak bana zorlama ge-
liyor. Ama kesinlikle yetersizdır, çünkü
edebıyatımızda yapması gerekenlen ön-
celikle nicel olarak yapamıyor.
Eleştirmenlik çok fazla özven gerek-
tiren bir uğraş olduğu için belki, gençle-
ri çekmiyor. Eleştirinin bir ülke edebiya-
tında doğru dürüst gelişebilmesi için o-
nun üniversitelere, okullara girmesi ge-
rekir. Akademik dünya ıle edebiyat dün-
yasının ıç ıçe geçtiği ortamlann yaratıl-
ması gerekir.
Eleştiri. okumak demektir. Her okur
bir eleştırmendir. Eğer gençler okumaz-
sa düşünce üretıminden uzak kalır. Öz-
gürdüşünce üretımmın kısıtlı kaldığı or-
tamlarda da eleştiri gelişemez.
-Aynı zamanda AdamÖykü'nün genel
yayın yönetmeni olarak öyküculüğümü-
zün geBşimini yakindan izleyen bir ko-
numdasınız. Bu alandaki gelişmeleri na-
sıl değerlendiriyorsunuz?
- Oykü edebiyatımızın genç kuşağı
içinde oldukça parlak çıkışlar olduğunu
söyleyebilirim. ama sayılan yetersiz. Öy-
küye yaklaşım biçimlerinin bana çok ya-
kın olmadığını görüyorum. Gerçekleşti-
rilmesi çok daha zor olan yalın ve düz an-
latım biçimlerinden geçmektense kapa-
h, iç dünyalarla sımrlanan anlatım bi-
çimlerini seçerek başlıyor pekçok genç
öykücü. Bu yoldan ortaya çıkan öykü.
kendi nıteligini gizlemiş oluyor. Oysa
ben genç öykücülerin yalın, düz anlatım
bıçımlerini seçmelerini; öykü kişilikleri
ohışturmalannı önennm.
Ferhat Ozgür'ün -Göstergeler
ve Kurgusal Biçimler'i üzerine
Prpf.M.ZAHİT
BÜYÜKİŞLİYEN
Ferhat Ozgür'ün Ankara
Atatürk Kültür Merkezi'nde
sergilenen iki enstalasyonu
ile şasisiz bezler, suntalar,
a> dınger ve duvar kâğrtlan
üzerine, siyah beyaz - renk-
li fotokopı, kolaj ve kanşık
teknikle gerçekleştirdiği ça-
lışmalannm özünde, göster-
genın resimdeki konumunu
irdelemeye yönelik çalışma-
larolduğu söylenebilir. Gös-
terge, salt okunabilen, be-
tımlenebilen, somut durum-
larla değil, resım gibi mutlak
bir bildıri iletme zorunlulu-
ğu bulunmayan kıiltür alan-
lannda da söz konusu oldu-
ğuna göre, işlevi daha çok
sanatçının onu nasıl ele aldı-
ğına bağhdır.
Örneğin Pierre Guiraud,
sanat yapıtındaki gösterge-
lerin trafik işaretleri. sağır
dilsiz alfabesi gibi zorunlu
olarak bildirişım amaçlı ola-
mayacağını ve bu yüzden
onlann kesin çizgilere sığ-
dınlamayacağını, somut ve
gözlemlenebilir gerçek bir
nesne gibi değerlendirile-
meyeceğini. anlaşılması ve
sınıflandınlmasımn doğala-
n gereği kolay olamayaca-
ğını vurgular.
Göstergenin özerkliği
Ferhat Özgür bu noktada
göstergenin resimdeki
özerkliğine. keyfiliğine dik-
katçekiyorbirbakıma. Böy-
lece kendine özgü bir biçim
bulma yöntemi geliştiriyor.
Dilbılimden resme kaydır-
malar yapıyor. 1995 yıİında
Siyah-Beyaz Sanat Galeri-
si'nde açtığı "Renkli Gös-
tergeler'' başlıkh sergisinde
de bu tür kaydırma etütleri
söz konusuydu. Burada. bi-
çimlerin "kurgusaTolarak
nitelendirilmesi bir rastlantı
olmasa gerek. Başlangıçta
tek tek kâğıtlar üzerine ger-
çek nesnelerden yola çıkıla-
rak yapılmış suluboya, de-
sen. lav i vb. teknikteki biçim
birikimleri birer "gösterge"
olarak kabul ediliyor. Ancak
daha sonra bunlar kesilip
parçalanıyor, yırtılıyor. bir-
bin üzerine çakıştınlıyor, çı-
kanlıyor ve yeni, organik,
bir daha da tekran mümkün
olmayan soyut biçimleri
meydana getinyorlar. Ferhat
Özgür. "yine de toplama çı-
karmayla oluşturduğum bu
soyut-organik formlarda,
başlangıçtaki nesnelere iliş-
kin ipuçlan sednlendiği için
bunlar birer "görüntüsel
göstergedirler'" diyor. İşte
bu yeni biçimlerin statik ol-
mayan (yer değiştırme öz-
gürlüğü bulunan) modüler
bir sıstemde yüzeyler üze-
rinde sıralanışı Ferhat Öz-
gür'ün temel kaygısını oluş-
turuyor.
Özellikle bez üzerine ger-
likle bu taşıyıcı düzlemleri
bü>ük olarak tasarladığım
için modül sayısı azahp ço-
ğalabikliği gibi, renldi boş-
luklar da genişleyip darala-
biliyor. Burada bir oran-
oranü \e düzlem-yüze> Uiş-
kisi söz konusu. Gösterge
kurgulamalanyla oluşturul-
muş her modül birbirine ge-
çiş alanı yaratabUmelL. ama
belli bir bütünlük yasası al-
tında da birleşebilmelidir."
Genç sanatçının bu görüşle-
Ferhat Ozgür'ün Ankara Atatürk Kültür Merkeri'nde-
ki sergisi 6 şubata kadar gorülebilir
çekJeştirdiği "dizgesel" ça-
lışmalarda modüllerin yine-
lenme sınınnı saptaması il-
ginçtir: "Öncelikle çauşma-
larm yeralacağı 'büviik taşı-
yıcı düzlemler' modüllerde-
ki tekrar sayısını belhiiyor.
Üsteük hiç bir modül diğeri-
nin aynısı değüdirde. (iencl-
rine bakılırsa, çalışmalannın
mekânla kurduğu bir etki-
tepki ilişkisinden söz edebi-
linz.
Ferhat Özgür Çağdaş Sa-
nat Sergisi "Öteki''nde yer
alan"Bizler ve Öteküer" ıle
Genç Etkinlik-2'deki "Bir
Göçün Çok Yönlü Görsel
Analizi" ve Mige Art'taki
"Sanat İçin Çağdaş Ikon"
toplu etkinlığınde uyguladı-
ğı "Dolar'ın Önİenemez
Yükseüşi" adlı enstalasyon-
lannda da yine mekâna ba-
ğımlı olarak gelişen "tek-
rar" anlayışına bağlı kal-
mıştı. Burada göstergeler
plasrık ifadeyi güçlendirir-
ken sanattaki "özerk"ko-
numlanndan ötürü göç, kinı-
lik. suç. yabancüaşma, öteki,
enflasyon, doHarmania gibi
toplumsal olgulara da gön-
dermelerde bulunuyordu.
Burada aslında sanatçının
devamlı farklı malzemelerle
deneysel bir dilden yana ol-
duğu ve sanatın kuramsal
boyutlanna ağırlık verdiği
görülüyor.
Cesur bir çüaş
Ferhat Özgür'ün göster-
gelere eğilmesi bu yüzden
yerinde bir tavırdır: "Claude
Levi-Strauss,sanatyapıtının
nesnenin eksiksiz bir yeni-
den üretimi değil bir göster-
gesiolduğunuöne sürüyorve
sanat dilinin ayırt edici özel-
liğini gösterilenle gösterenin
yapüarı arasmdaki derin
benzeşimlere bağlryor. Tabii
Levi-Strauss buradaki derin
benzeşimlerden gerçekçieği-
Umleri kastediyor daha çok.
Zaten kendisigöstergelerden
bahsederken non-flgüratif
sanattan çok fazlaörnek ver-
miyor. Oysa Umberto E-
co'nun "şekilsiz" (içeriksiz
soyut) sanattaki göstergeler
üzerine yaklaşımlan da ilgi-
miçekiyor. İştebusergjdebu
tür farklı iki gösterge yakla-
şımı yoluyla benzeşimli ve
benzeşimsiz gösterge erürJe-
rine yönelmeye çalıştun.
Benzeşimtileri 'kurgusal bi-
çimler ya da görüntüsel gös-
tergeler' olarak adlandır-
mak istedim."
Ferhat Özgür kendi yaptı-
ğı tutkallı boyalar, kumaş
boyası, toz boyalar ve bez
üzerine basılmış serigrafi
modüllerle gerçekJeştirdiği
çalışmalannda yine de ağır
bir matiyerden (doku) ısrar-
la kaçınıyor. Çalışmalan
göstergebilim kuramlan ka-
dar Uzakdoğu resmi, kalig-
rafisi. Mehmet Siyah Kalem
fıgürlerine de epeyce şey
borçludur. Cesur bir çıkış
olan Özgür'ün sergisi 6 Şu-
bat tarihine kadar açık kala-
cak.
Ingiliz edebiyatım
şaşırtan köle çocuk
Kültür Servisi - O bir siyah. dahası kö-
le. Aynca. yazar ve besteci. Fakat 200 vıl
boyunca neredeyse hiç kımse onun adını
dahi duymadı, yazdıklannı okumadı ve
bestelerini dinlemedi
Dünyanın iki yüz yıldır görmezden gel-
diği lgnatius Sancho, bugünlerde tekrar ele
ahnıyor. Sancho, dünyaya köle olarak gel-
miş ve iki yaşında Londra'ya göç etmiştı,
Tam Londra'da edebi kişiliğini kanıtlaya-
caktıkiöldü Londra NationalPortraitGal-
lery unutulmuş yazar
Sancho anısına bir ser-
gi düzenledi. Bu sergi-
nin küratörü Reyahn K-
ing şunlan söylüyor:
"Akademi onun başan-
lanndan haberder an-
cak yinede Ignatus
Sancho akademik bir
gözle yeniden değerien-
dirilmeli."
Tarihçiler, Sanc-
ho'nun 18O7'de köleliği
kaldırmak için kampan-
ya düzenleyen CMaudah
Equiano tarafından göl-
gelendiğı kanısındalar. Fakat buna karşın
Sancho, yeteneklenyle kölelerin haklannı
kazanma savaşımında büyük emekler har-
camış bir kişilik. Modern edebiyatçılar. o-
nun mektuplanndan oluşan yapıtlannı çok
başanlı buluyorlar ve onu çağımızın önde
gelen yazarlanndan Saunan Rüşdü ve
CarylPhillips'e eş değer görüyorlar. Sanc-
ho, edebi gücünü hicivden alıyor.
Sancho, Londra'da küçük fakat iyi örgüt-
lenmiş olan Sıyahlann elit tabakasına
ünyanın 200 yıldır
görmezden geldiği lgnatius
Sancho anısına Londra
National Portrait Gallery'de bir
sergi düzenlendi. Serginin
kuratörü Reyahn King,
akademinin onun
başanlanndan haberdar
olduğunu ancak yine de
i S h ' k d
üyeydi. Bu tabakada Julius Soubise ve Be-
ethoven'ın yakın arkadaşı olan kemancı
George Bridgetower da yer alıyordu.
1740'larda Sancho. beyazlann evinde de
oldukça ilgi görüyordu. O, bununla da ye-
tinmedi ve kazandığı saygınlığı Londra
edebiyatına verdiği yapıtlarla aştı. Ancak
bu yapıtlar onun ölümünden iki yıl sonra
yayımlanmış ve büyük sansasyon yarat-
mıştı. Zamanın başbakanı Lord North'un
da kütüphanesine giren bu mektuplar, ılk
baskının altı ay içinde
tükenmesinden sonra
beş kez basılmıştı.
Sancho'nun, Lawrence
Stern'e yazdığı mek-
tuplar önümüzdeki yıl
yeniden yayımlanıyor.
Sancho'nun kısa çizgi-
yi de noktalama işaret-
lerine kattığı bu mek-
tuplar, Sterne'nin edebi
lgnatius Sancho'nun akademik görüşlerinin etkısinde
bir gözle yeniden
değerlendirilmesi gerektiğini
söylüyor.
kalmış. Sancho zama-
nın koşullanna karşın
Montagu dükü John'un
himayesinde büyük ün
kazandı. Ancak Sancho dükün kendisine
sağladığı ekonomik olanaklan kadınlar v e
kumarla çarcur etti. Daha sonra Ann Os-
borne adlı bir Hindistanh kadınla evlendi
ve ticarete atıldı. Günümüz eleştirmenle-
ri. Sancho'nun yazdıklannı Londra edebi-
yat dünyasına uymayacak derecede kar-
maşık ve ironik buluyorlar. Afrika tarihi
uzmanlan da kültürlerarası kişıliğı nede-
niyle Sanch'nun okul müfredatında yer
alabileceğıni belirtıyorlar.
Türkiye'nin ilk klasik operası
6
Dudaktan Kalbe' sahneleniyor
ANKARA (AA) - Ulkemızde ve dünya-
da kabul edilen klasik opera normlanna
göre yapılan ilk Türk operası "Dudaktan
Kalbe", 6 şubatta gerçekleştinlecek dün-
ya prömiyeri ile izleyiciyle buluşacak. Re-
şatNuriGülntekin'ın ünlü yapıtmdan Çe-
tin Işıközlü'nün sahneye uyar- ^
ladığı operanın rejisini Cü-
ne>1 Gökçer üstleniyor. Efla-
tun Neymetzade ve Dunnuş
Öner'in librettosunu hazırla-
dığı yapıtta. orkestrayı ünlü
şef Rauf Abdullayev yöneti-
yor. Yapıtın kostümleri Nur-
sun Ünlü, dekoru Savaş Cam-
göz'e, koreografisi de Yase-
min Alöoklar'a aıt.
Çetin Işıközlü iki yıllık tı-
tiz bir çalışma ile ortaya çıkan
"Dudaktan Kalbe"nin, Italya başta olmak
üzere bütün dünyada kabul gören klasik
opera normlanna uygun olarak hazırlanan
ilk opera olduğunu belirtiyor.' VirtüözşeF
olarak tanımladığı Rauf Abdullayev ve Cü-
neyt Gökçer'le çalışmanın kendisi için
önemli bir deneyim olduğunu vurgulayan
" şubatta dünya
prömiyeri
gerçekleştirilecek olan
Reşat Nuri
Güntekin'in ünlü
yapıtından Çetin
Işıközlü'nün sahneye
uyarladığı operanın
rejisini Cüneyt Gökçer
üstlenivor.
Işıközlü. "Bu operanın sahneye konmasın-
dan dolavı büyük bir heyecan duyuyorum.
tlkemizde ilk kez önemli bir Türk yazarı-
nın yapıtlannın operatarzında sahneyeko-
nulması da ayn bir mutluluk" diyor. Daha
önce "JudHh", "Ağn Dağı Efsanesi", "Aşk
ve Banş", "Emrah ile Selvi-
han" adlı yapıtlan sahneleyen
Işıközlü • Dudaktan Kalbe4
ile
beşinci kez izleyicilerle bulu-
şacak.
Üç perdelik operada. başlıca
rolleri Şebnem Algın, SajTa
Seyhan, Tamer Aktu, L«ent
Akev, Bülent Ateşoğlu ve Şa-
kir İlyasoğullan paylaşıyoriar.
Reşat Nuri'nin ünlü yapıtında
17 yaşında duygulu bir genç
kız olan Lamia'nın Paris'te ke-
man eğitimi görmüş olan çapkın Kenan'a
duyduğu aşk konu ahnıyor. Lamıa'yı pek
ciddiye almayan Kenan ise Prens VefikPa-
şa'nın kızı Cavidan'la evlenme hazırlıkla-
n ıçindedir. Kenan ilerleyen zaman içinde
Lamia'yı sevdiğini fark eder, ama artık
Cavidan'la evlidir.
Böcek' uluslararası festivallerde
• Kültür Servisi - Ümit Elçi'nin yönermenliğini
üstlendiğı •Böcek". 4- 10 aralık 1996 tarihlen arasında
tspanya'da düzenlenen '1. Ovrense Film Festivali'ne
katıldı. Dereceye giremeyen film, katılım belgesi aldı.
18-28 ocak 1997 tarihleri arasında 28. Uluslararası
Hindistan Film Festivali'ne de katılan 'Böcek' 31
ocak-8 şubat tarihleri arasında gerçekleştirilmekte olan
25. Belgrad Uluslararası Film Festivali'nde de yer aldı.
Ön elemeleri kazanmış olan fılmin önümüzdeki
günlerde sırasıyla 21. Hong Kong Uluslararası Film
Festivali, 10. Singapur Uluslararası Film Festıvali ve
Melbourne Film Festivali'ne katılması bekleniyor.
Yıva La Mamma' operası ppömiyepi
• Kültür Senisi - Bir opera temsilinin sahnelenişini
anlatan Donizetti'nin 'Viva La Mamma' operasımn
Türkiye prömiyeri bugün tzmir Devlet Opera ve
Balesi'nde gerçekleştirilecek. Yapıtın prömıyerinde
orkestrayı şef Ercan Yenal yönetecek. Konuk rejisör
Yuri Alexandrov tarafından sahneye uyarlanan 'Viva
La Mamma'nın dekor tasanmını Tayfiın Cebı. kostüm
tasanmlannı Sevda Aksakoğlu yaptı. Birgül Su Ariç,
Aytül Büyüksaraç. Suhan Arslan, Cengiz Sayın, Feride
Alkın. Arses Yıldızca, Altuğ Dilmaç ve Haldun
Özerten'in başlıca rolleri üstlendiği 2 perdelik komik
opera sezon sonuna dek sahnelenecek.
Caz Derneği'nden konserler
• Kültür Servisi - Caz Derneği. aylık konserlerine
Kalamış Y'elken Kulübü'nün üst katında devam ediyor.
İlk olarak 2 şubatta Imer Demirer, Mahmut Yalay ve
Ateş Tezer üçlüsünün konseri ile başlayan konser
dizısi. önümüzdeki günlerde sürecek. Caz Derneği
üyeleri konserleri 250 bin TL karşılığında
izleyebilecek.
'Kadınlap-Savaş-Komedi'
• Kültür Servisi -
Tıyatro Tanı, yazar
Thomas Brasch'ın
'Kadınlar-Savaş-Komedı'
adlı oyununu her
cumartesı Martı Sanat
Evi'ndesaat21.00'de
sergiliyor. Özkan
Schulze'nin çevirdıği
oyunun dramaturjısı
Atilla Engin'eait.
Oyunda Mutlu Polat ve
Özkan Schulze rol alıyor.
Thomas Brasch.
savaşlann kadınlan ve
çocuklan da yok ettiğinin altını çizerek savaşın
insanda yarattığı farklı özdeşleşmeleri ve parçalanmış
'ben'leri ön plana çıkanyor. Kronolojik ve sembolik
bir doğru arayışındaki oyunda. savaş alanlarında
kocalannı arayan iki kadının, Rosa ve Clara'nın dramı
anlatılıyor.
İstanbul'da Alman sanatçılar
• Kültür Servisi - 'Sınırsız Berlın İstanbul'da
sloganıyla hazırlanan etkinlikler kapsamında
Almanya'dan gelecek sanatçılar, 9 ay boyunca
tstanbul'da çeşitli etkinlıklere imza atacak. Mart
ayında başlayacak etkinlikler kapsamında okuma
günleri, konserler, tıyatro gösterileri yer alıyor. Alman
Kültür Senatörü Peter Radunski'nın 50 milyar TL
vererek'destek olduğu projeye lstanbut Alman Kültür
Merkezi, Istanbul Devlet Tiyatrolan ve lstanbul Kültür
ve Sanat Vakfı da katkıda bulunuyor.
Yrim Genç Müzisyeni' finaH 6 şubatta
• ANKARA (AA)-Britısh Council'ın düzenlediğı
'Yılm Genç Müzisyeni' yanşması için geri sayım
başladı. Bu yıl bakır üflemeli çalgılar dalında
düzenlenen yanşmanın finali, 6 şubatta yapılacak.
Konıo, trombon ve trompet dallannda
gerçekleştirilecek olan yanşmanın finaline; kornoda
Begüm Gökmen, Güloya Altay, Sertan Sancar, Ozan
Göktan. Serdar Bakırezen, trombonda Hakan Kılman,
Burak Baydar, Ozan Çelikel. Tolga Akkaya. trompette
Balkar Tamuçay, Erkut Gökgöz ve Cem Sevgı
katılacak. Final Sheraton Oteli'nde gerçekleştirilecek.
Yanşmacılann doldurduklan ses bantlan, Ingiltere'de
değerlendirilecek ve yan fınale kalacak 6 yanşmacı. 3
şubatta jürinin önüne çıktı.
Tablo galerîsi açıMı
• Kültür Servisi -
Tablo, resim, poster ve
çerçeve galerisi hem
resım ve plastik
sanatlar sergileri hem
de dünyaca tanınmış
eserlerin
röprodüksiyonlan ve
posterleri ile hizmet
vermek üzere Nispetiye'de faaliyete geçti. Galerinin
üst katında dünyaca tanınmış eserlerin ve siyah-beyaz
fotoğraflann reprodüksiyonlan satın ahnabiliyor. Alt
katta ise sürekli resım ve plastik sanatlar sergileri yer
alıyor. Galerinin ilk sergisi B. Baykam, B. Rahmi
Eyüboğlu, Balaban, Burhan Doğançay, Şefık Bursalı,
Mustafa Pilevneli ve Faruk Cimok'un yapıtlanndan
oluşuyor.
TıyatroTıden Getto'
• Kültür Servisi - Tiyatro Ti, 1996-97 tiyatro
sezonunda lsrailli yazar Joshua Sobol'ün yazdığı
'Getto' adlı oyununu sahneleyecek. Dünyanın pek çok
ülkesinde önemli topluluklar tarafından sahnelenen
'Getto', 1989'da Londra'da 'Yılın En İyi Oyunu'
seçilmişti. II. Dünya Savaşf nın sonlanna doğru
mevzilerini kaybetmeye başlayan Almanlann
azmlıklara karşı baskılannı arttırdığı dönemi anlatan
oyunu Murat Karasu yönetiyor. Sahne tasanmı
Nurullah Tuncer, müzik direktörlüğü Alper Maral. ışık
tasanmı Yüksel Aymaz ve kukla tasanmı Tuğrul
Çetiner imzasını taşıyor.
BUGUN
• İDOB'da saat 20.00'de G. Bizet'in 'Carmen' adlı
yapıtı izlenebılir.
• ÇEKÜL Gençlik Birimi 'İstanbul Seminerleri
1
kapsamında Doç. Dr. Uğur Tanyeli'nin katıldığı
'Cumhuriyet Döneminde Istanbul' başhklı seminer
izlenebilir. (251 54 44)
• AKSANAT'ta saat 12.30'da lazer-disc'ten 'The
Glenn Gould Collection' konseri, saat 19.30'da
"Abelard ve Heloise' adlı tiyatro izlenebilir.
• GÖÇERLER FOTOĞRAF KLXÜBÜ'nde saat
19.30'da Engin Kaban'ın hazırladığı 'Güneydoğu'ya
San Yolculuk' başiıkJı dia gösterisi izlenebilir.
• BEKSAV 'da saat 18.00'de Şerif Gören'in yönettiği
"Yol" adlı film izlenebilir.
• TARANTA BABU KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZİ nde saat 16.00 ve 19.00'da yönermenliğini
Yümaz Güney'in yaptığı 'Duvar' adlı film izlenebilir.
• ELEŞTİRİ KİTABEM VE KÜLTÜR
MERKEZİ'nde saat 14.00'te yazarlar ve şairler
toplantısı, saat 15.00'te ise Hüseyin Topçugil şiir ödülü
Müslüm Çelik'e verilecek.