25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4ŞUBAT1997SALI 12 KULTUR Karikatürcüler Demeği demokrasi savaşımını uluslararası boyuta taşımaya kararlı: Once Balkan birliği sonra Avrapa Son yıllarda gerçekleştirdikleri kam- panyalar ve yanşmalarla toplumsal ay- dınlanma adına önemli sayılabilecek bir göre\ üstlenmiş olan Karikatürcüler Derneği. geçen yıl içinde gerçek bir mes- lek kuruluşu olma yolunda önemli adım- lar attı. Bir parçası oldugu gazetecilik kuru- muna, uğradığı haksızlıklara karşı des- tek venrken ülkenin içinde bulunduğu karanlık tabloyu yaratanlan çizgileriyle teşhir etmeyı görev edinen ve verdiği burslarla da çağdaş bir amaca hizmet et- tığıni kanıtlayan demeğin 23. genel ku- rul toplantısını izlediğimizde açıkçası düş kınklığına uğramıştık. tstanbul'un dondurucu aralık günle- rinden birinde, havanın soğukluğundan mıdır, trafık yoğunluğundan mıdır bilin- mez. Gazetecıler Cemıyeti Burhan Felek salonundaki toplantıya katılmak üzere gelenlerin sayısı otuzu aşmıyordu. Ve her nasılsa lzmir ve Ankara'dan gelen üye- ler, Istanbul'dan katılanlara oranla biraz daha fazlaydı. Bu pek de parlak olmayan tablo, elbet- te ki gazetecilenn ilgisini çekmeyecek- ti, ancak katılım az da olsa, geçen yıl içinde Demokrasi Karikatür Ödülü'nden dağıtım tekelinin protestosuna, Banş Çizgıleri panelınden. panele katılan Yu- nanlı çizer Bas Mitrojıoulos'un da giri- şimleriyle Strasbourg"daki Avrupa Parla- mentosu'nda gerçekleşen 'Komşuluk' konulu sergilerine birçok önemli çalışma gerçekleştiren demeğin, 1997 yılında da banş ve insan haklan konusundaki du- yarlı tutumundan ödün vermeyeceğini umuyoruz. Geçen yıl derneğe başkanlık eden Ca- nol Kocagöz, bu yıl yerini gazetemiz çi- zerlennden Kaniil Masaracı'ya bıraktı. Canol Kocagöz'le başkanlığı döneminde özellikle vurgulanan 'Balkan birliği ön- ce, Avrupa birliği sonra' yanı demeğin uluslararası bırnitelik kazanması yolun- da atılan adımlar üzerine konuştuk. - Karikatürcüler Derneği yıl boyunca D emokrasi Karikatür Ödülü'nden dağıtım tekelinin protestosuna, Banş Çizgileri panelinden Strasbourg'daki Avrupa Parlamentosu'nda gerçekleşen 'Komşuluk' konulu sergilerine birçok önemli çalışma gerçekleştiren Karikatürcüler Derneği'nin eski başkanı Canol Kocagöz ile döneminde özellikle vurgulanan 'Balkan birliği önce, Avrupa birliği sonra' sloganıyla demeğin uluslararası bir nitelik kazanması yolunda atılan adımlar üzerine konuştuk. sürdürdüğü demokrasi savaşımını ulus- lararası boyuta taşımaya kararlı görünü- yor. C. KOCAGÖZ -' İnsan haklan ve Ka- yıplar' sorunu yalnızca Türkiye'nin de- ğil, tüm dünyanın en önemli sorunu biz- ce. Evrensel gazetesi muhabıri Metin Göktepe ve daha bırçoklannın yargısız ınfazlara uğramalannın, yüzlerce ınsa- nın ailesinden habersiz kaybolmalannın. adli bir vaka olmaktan çıkıp sosyal so- runlar yumağı halinı alışına tepkimizi dile getirmek içın Nevzat Çelik'e ait bir dize olan; 'Beniburalardaaramaanne..' başlıklı bir sergı açtık. Buradaki amacı- mız; insanlık suçu işleyen kişi ve kurum- lan çizgilerimizle teşhir etmekti. Sergi, Türkiye içinde beş ayn noktada, aynca Londra ve Lefkoşa'da yinelendi. Aynca Yunanistan Karikatürcüler Derneği üye- lerinden de destek alarak dünya kamu- oyunun ilgisini konuya çekmeyi başar- dık. Aynca Türk ve Yunan karikatürist- lerden oluşan bir grupla Strasbourg'da Avrupa Parlamentosu'nda 'Komşuluk' konulu bir sergi açtık. - Uluslararası boyutta yer alma proje- si hangi asamalarla gerçekleşecek? C. KOCAGÖZ - 'Balkan birliği yarra, Avrupa birliği daha sonra' sloganıyla uluslararası açılma planımızı çok önce- den belirlemiştik. Balkan birliğinin ku- rulmasma yönelik çalışmalanmız oldu. Sürekli bir örgüte üyeliğimiz çok önem- li. Bu amaçla FIJ (TJluslararası Gazete- ciler Federasyonu)'na yaptığımız başvu- nı. gazetecileri temsil etmediğimiz ge- rekçesiyle geri çevrildi. Sesimizi ulusla- rarası düzeyde duyurabilmek için UNESCO'yla yazışmalanmızı da sür- dürüyoruz. Karikatürleri CD-ROM'da saklamayı amaçbyoruz - Demeğin bir meslek örgütü olma yo- lundaki çabalarından sözedebilir miyiz? C. KOCAGÖZ - Karikatürcülenn hak- lannın korunması gerekli. Bir emek sarf ediliyorsa, o ürünün hakkının korunma- sı gerekmektedir. Bu anlayıştan yola çı- karak demek olarak belli bir dısıplin yer- leştirmeye çabaladık. Bizim önermedi- ğimiz yanşmalara arkadaşlar katılma- sınlar. Bu düşüncemiz olumlu karşılan- dı. Çünkü önüne gelen yanşma düzenli- yor ve bu yanşmalara katılan yapıtlar ço- ğu kez geri verilmıyor, kayboluyor. Oy- sa biz. yapılan yanşmalara katılan tüm eserlerin karikatür müzesinde saklanma- sını kararlaştırdık. Daha da önemlisi CD- ROM sistemine geçerek eserleri bura- larda saklamayı amaçlıyoruz. Daha da önemlisi, arkadaşlanmız birey olarak sorunlan aşamayacaklan durumlarda bız, demek olarak aşabiliriz. Cöteborg Film Festivali Bosna sineması içinpara toplanıyor GÜRHAN UÇKAN GÖTEBORG- 31 ocakta 20. Ulus- lararası Göteborg Film Festivali baş- ladı. 20. yıldönümünde festival yöne- timi. kısa bir süre önce ölen Italyan ak- tör Marcello Mastroianni'yi festivalin onuryıldızı olarak ilanetti. lOgünsü- reyle 300 uzun metrajlı film gösteri- lecek ve satışa çıkanlan 180 bin bile- tin çoğu satılmış olacak. Festivalin açılışı Izlandalı emektar yönetmen FridrikThorFridrikoon'un 1950'li yıllann Reykjavik'ini yansı- tan film kronolojisi ile yapıldı. Kapa- tıış ıse İrlanda'nın özgürliik kahrama- nı Michael Collins'i konu alan yönet- men Neil Jordanın ayru addaki filmi ile yapılacak. Açılış konuşmasını Kül- tür Bakanı Marita Ulvskog yaptı. Ulvskog, aynı zamanda, lsveçlı doğa fılmleri yönetmeni AmeSucksdorfTa festivalin özel ödülünü verdi. Göteborg"daki festivalin bir başka yönü de Bosna sineması için para top- lamak. tsveçlı belgesel film yönetme- ni Göran Olsson'un "Tuzla" adlı kısa filmindeki korkunç görüntüler, açıh- şa katılan izleyicileri ağlattı. Festiva- lin sorumlusu Gunnar Bergdahl, "Siz- leri üzmek dcğil. CincBosnia için ha- rekete geçirmek istedik* şeklinde açıklama yapmak zorunda kaldı. Avrupa galası yapılacak filmler 20. Göteborg Film Festivali'ndeba- zı filmlenn Avrupa galası da yapıla- cak. Bunlardan en önemlileri şunlar: Shine (Avustralya): Yonetmen Scott Hicks'ın filmindeki başrolleri Geoff- rey Rush, Noah Taylor ve Lynn Redg- rave pay laşıyor. Avustralyalı piyanist David Helfgott'un yaşamöyküsünü yansıtıyor. Some Mother's Son/ O da bir Ana (Irlanda): îrlandalıyonetmen JimShe- ridan ve Terry George'un filminin başrollen Helen Mirren, Fionnula Fla- nagan ve Aiden Gillen paylaşıyor. Ko- nusunu, oğullan IRA'yla ilişkili gö- rüldüğü için hapse atılmış iki annenin direnişi oluşturuyor. Lone Star (Amerikan): Yonetmen John Sayle'ın yeni filminde başroller- de Chris Cooper, Kris Kristofferson- var. ClintonJames ve Frances Mcdor- mand'ın da yer aldığı filmde Teksas ile Meksika arasındaki sınır kenti Fro- tera'nın şerifi Sam Deeds, ondan ön- ceki şerif ve Buddy'nin ölümünden sonra gerçekte bir katil olduğu keşfe- diliyor. tşin güç tarafı Buddy'nin ken- di babası olması. Kolja (tngiliz. Fransız ve Çek ortak yapımı): Oscar'a aday gösterilmesi beklenen Çek yonetmen Jan Sve- rak'ın bu filminde iki başrol var. tlki- nı Çek Cumhuriyeti'nin ünlü oyuncu- su Zdenek Sverak oynuyor. ikincisini ıse 6 yaşındaki Andrej Chalimon. Ko- nusu ıse para için yapılan bir evliliğin yarattığı dram. Hollywood'un eski kuşağmdan kalan James Stewart'ın yaşamöyküsü yayımlandı Tutııcu, maço ve zamparaKültür Servisi - Amerikan si- nemasının utangaç, sevimli, iyi huylu Jımmy'sı. canlandırdığı karakterlerle pek uyuşmayan aktör James Stewart'ın ve elbet- te Hollyvvood'un kirli çamaşır- lannı örtmek için yaratılmış bir tıpti aslında. Yazar Donald De- wey ise geçtiğimiz günlerde Ja- mes Stewart'ın yaşamöyküsü- nü yayımlayarak Jımmy tıple- mesinin altındaki gerçek James Stevvart'ı tanıttı okurlara. James Stewart, Amerikahlann ekran- da sık sık gördükleri, buna kar- şın hakkında çok az şey bildik- leri bir sanatçıdır. Pek çok kışi 41 yaşında GloriaHatrick'le ev- lenen, 1994'te de kansı Glo- ria'nın ölümüyle fena sarsılan James Stewart'ı efendi.sevımlı olarak tanır sadece. Bu kitapla birlikte Stewart'a yönelik faşist- lik suçlamalanna, Hollyvvo- od'un sahte duvarlan arasma sı- kışmış zamparalık iddialan da eklendi. Hollywood keşfedince... 'James Stewart: A Biog- raphy' adlı kitap. Stewart'ın so- yağacı, ailesinin hırdavatçı dük- kânı ve okul anılanyla başlıyor. Jimmy tiplemesiyle hiç de çeliş- meyen masum çocuk James' in anlatıldığı bu bölüme okuru sı- kacak kadar geniş yer aynlmış aslında. James" in çocukluğuyla ilgili değınilmesi gereken ayrın- tılar ise şöyle özetlenebilir: Pennsylvania'nın Indianakasa- basında dünyaya gelen James, azar Donald Dewey, James Stevvart'uf yaşamöyküsünü yayımlayarak Jimmy tiplemesinin altındaki gerçek James Stewart'ı tanıttı okurlara. Bu kitapla birlikte Stewart'a yönelik faşistlik suçlamalanna, Hollyvvood'un sahte duvarlan arasına sıkışmış zamparalık iddialan da eklendi. Kitapta, Stevvart'ın yaşamına giren ünlü kadınlann yanısıra savaş döneminde pek çok Alman hedefini bombaladığı, Viemam Savaşı'nın da şahinlerinden olduğu da anlatılıyor. oldukça huzurlu bir çocukluk geçirmış Annesıni. babasını çok sev en. her pazar kiliseye gi- den James. komşulannın köpe- ği kendı köpeğini öldürdüğün- de bu köpeği öldürmeye yemın etmişse de iyi bir çocuk olduğu için bu yeminini tutmamış. James'in çoğunlukla akordı- yon çalarak ve izcilik yaparak geçirdiği ilk gençlik yıllan ba- bası gibi Princeton Üni\ersite- si'ne başlamasıyla sona enyor. Onun için eğlenceli günler Pnn- ceton'dabaşlıyoraslında.Budö- nemde. kaçak içkı kuyruğuna giren insanlan illüzyon gösteri- leriy le eğlendırerek para kaza- nıyor. Sonra da üniversite öğ- rencilerinin kurduğu oyuncu kulübüne katılıyor ve Henry Fonda'yla. Margaret Sulla- van'la tanışıyor. Şapşallığı \e sakarlığıyla ün salan James bu özelliklerine karşın çevresinde- kileri etkisi altına almayı başa- nyor. Bekârevlerinde birlikte yaşayan Henry Fonda ve James Stewart kısa bir Broadvvay tec- rübesinden sonra Hollywood ta- rafından keşfediliyorlar. Holly- wood kendisini keşfedince Ja- mes de kadınlan keşfediyor. Pek çok okur için de kıtap bu nokta- da başlıyor zaten. Karizmatik yapısı vardı Norma Shearer, Ginger Ro- gers, Marlene Dietrich,Olhia de Havilland\e Margaret Sullavan. çapkmlıklanna Henry Fon- da'yla paylaştığı bekâr e\ınde başlayan Stewart'm hayatına gi- ren kadınlardan sadece birkaçı. Marlene Dietrich kendi yaşa- möyküsünde Stevvart'ı aşk sah- nelerinde bıle rolüne konsantre olamayan dağınık bir sanatçı olarak anlatıyor. Donald Devvey ise kitabında James Stevvart'ın Dietrich'i kendisinden çocuk beklerken çocuğu aldırmazsa ilişkiyi bitirmekle tehdit ertiği- ni açıklıyor. James Stevvart'ın bir kadını elde etmek için elin- den gelen her şeyi yapabileceği biliniyor. Norma Shearer'la iliş- kisi de. birpartide Noıma'yı gö- züne kestirdikten ve bir iki tek atıp cesaretini arttırdıktan son- ra herkesin önünde o güne ka- dar gördüğü en güzel kadının Norma Shearer olduğunu açık- lamasıyla başlamış. Kitapta James Stewart'ın ya- şamöyküsü ile dönemin (1930'lu, 40'lı yıllann) film sektörü hakkındaki bilgiler bir- likte veriliyor. Birlikte çalıştığı MGM Stüdyolan, Stewart'ın zayıflığı,inceliği nedeniyle vü- cut geliştirme salonlanna git- mesini istiyor, ancak bu çaba bir sonuç vermiyor. Uzun boylu Jimmy hiç bir zaman güçlü, ya- pılı bir erkek olamıyor. Stewart daha sonra film stüdyolannı kö- tüleyen kişilere savaş açıyor ve Alfred Hhchcock'un yönettiği 1954 yapımı 'Rear W'indow' (Arka Pencere) adh filmde Grace Kelly ve James Stewart stüdyo düzeninm savunmasını üsll^ruyor. Anoak Rofeerk Stack ve oaşka aktörlerce James'in ol-' dukça şanslı bir konumda oldu- ğu için stüdyolan koruduğu yo- rumu yapılır. Gerçekten James çalıştığı kişilere sözünü geçiren karizmatik bir yapıya sahipti. Yapımcılan ve yönetmeni ayar- ladıktan sonra Jean Hartovv ile film çekerken, bir öpuşme sah- nesinin süresinin ve öneminin arttınlmasını bile başarabiliyor. Harlovv 6 kez prova edilen bu sahne için her dakikası muhte- şemdi yorumunu yaparken Ja- mes de, aslında daha önce hiç öpüşmemiş olduğunu fark etti- ğini söyler. Henry Fonda ve Stewart uzun süre dost kalıyorlar. Fonda'nın ilk eşi Hollyvvood'da rol aldığı filmlerde James'e de rol veril- mesi konusunda direterek sa- natçınm keşfedilmesinde önem- li rol oynuyor. Ancak James ilerleyen dönemlerde muhafa- zakâr partileri destekleyen bir yol izleyince iki dosrun arası açılıyor. Oyunculuk kariyerinin başla- nnda birkaç noktada Stewart'ın hiç ilerlemediği, hatta geriledi- ği izlenimleri uyarursa da "Bay Smith VVashington'a Gidiyor'' fılmiyle, yeteneği herkes tara- findan kabul edildı. Bu fılmle New Yorklu sinemaeleştirmen- lerinin en iyi aktör ödülünü ka- zanan Stevvart'ın sanatında dö- nüm noktası sayılabilecek öteki filmleriyse şunlar: 'EşveSekre- ter', 'DestrivtşBaşında', 'Köşe- başındaki Dükkân'. 'Ölüm Fır- ünasT, 'Philadelphia Hikâyesi', 'Yaşamak Güzeldir', 'Geciken Adalet', 'Har\e>', 'Fedaüer Kervanı1 , 'ArkaPencere', 'Uzak Ülke'. 1940'da çektiği 'Phila- delphia Hikâyesi' ile de Oscar ödülünü kazanmıştı. Aşın milliyetçiydi Banş zamanı amatör bir pilot olan Stevv^rt savaş döneminde gerçekleştirdiği 20 uçuşla pek çok Alman hedefini bombaladı. Stewart'm hassas hedeflerin be- lirlenmesi konusunda üstün bir önseziye sahip olduğu söylenir. 1969'da oyunculuktan emekli oluncaya kadar tuğgeneral ola- rak orduda kaldı. Ancak 2. Dün- ya Savaşı'ndan sonra savaş fılmlerinde oynamamaya özen gösterdi. Stewart, Vietnam Sa- vaşı'nın da şahinlerindendi. Bu dönemde aşın milliyetçi tutum takındı, bu dönemden sonra top- lumsal ve ekonomık konularda da muhafazakârlann yanında yeraldı. 41 yaşında Gloria Hat- rick'le evlenen Stewart gençli- ğindeki hızlı yaşamına karşın iş- te bu muhafazakâr görüşü ve ai- le kurumuna duyduğu saygıyla tanınıyordu Amerika'da. YAZIODASI SELtM tLERİ İstanbul'da Haürladığım Çiçekler O zamanlar bahçelerdekı çiçeklere dikkat etme- miş olmalıyım ki, hatırladığım en eski çiçek bir vazo- daki mimoza salkımlanydı. Burası Kadıköy'ünün Moda taraflannda bir evidir. Vaktt. öğledensonra akşamüzeri arası. Aylardan mart olabilir. Yosun yeşiliyle deniz mavisi kanşımı perde- lerden... hem de kadife perdelerden güneş ışığı üşüş- mekte, evin salonunu ancak yer yer aydınlatmakta- dır. Kupa bir vazoda mimoza salkımlan duaır. Mimo- zalann kanarya sarısı çiçekleri küçücük ponponlar- dır ve dokunursanız tüylerini hissedersiniz, parmak uçlannız kanarya sansına boyanır... Oraya annemin bir arkadaşına gitmiştik. Acıklı şey- ler konuşulmuştu. Annemin arkadaşı 'bilmem kaçyıl- lık' kocasından aynlıyor ve kendisinden genç bir de- niz subayını sevdiğini 'alenen' söylüyordu. Ben hep mimozalara bakıyordum... Belkı de o ilkyaz gunünden sonra çiçekler daima ilgimi çekti, gönlümü okşadı. Adlannın mimoza olduğunu öğrendiğim, tel tel yapraklan kadrfe perdelerte handiyse aynı renk, ken- dileri sapsan ponpon çiçekler yaza doğru açarmış, amaAdalar"da mevsim daha iyicil, ılıman geçtiği için, işte böyle mart ortasında da açıverirlermiş. Sonraki çiçek hanımeli olmalı. Hanımeli, çocuktu- ğumda, Kadıköy'ünün bütün bahçelennde çitlere sanlır, uzar gider, hoş kokusuyla ruzgâra kanşırdı. Bunlar hemalde yaz esintileriydi. Hanımelleri degi- şik değişikti; mesela bazılan beyaz çiçekler açardı, onlara, yanılmıyorsam, tatlı hanımeli deniyordu. Ba- zılan san çiçekliydi ve zaten adlan da sarı hanıme- liydi. Birde, adı pekhoşumagiden.tombalak 'tram- petalı hanımeli' vardı ve o öyle her bahçede görün- mezdi. Gençkız duyariığına yeni adım atmış ablamın me- nekşeyi çok sevdiğini hatırlıyorum. O menekşe sev- gisi bende derin iz bıraktı. Ablam bildiğimiz kokulu menekşeyi seviyordu. Ha- ni şu saplan uzun olup da yapraklan kalp şeklinde olan menekşe... Tatlı menekşe denen bu menekşe Beyoğlu'nun gözde bir çıçeğiydı. Kış sonunda orta- ya çıkar, hasır sepetlerde demet demet boy göste- rir, ince taç yapraklan ılle baygın mor olur ve taçyap- raklannın saptakı uçlan da kavuniçıye çalarsan olur- du. Şöyle iyice kokladığınızda içiniz açılırdı. O zamanlar Beyoğlu'nun en lüks çiçekçisi Sabun- cakis'te mor menekşenin kardeşi beyaz, pembe ve leylaki menekşeler görmüş, adamakıllı şaşırmıştım. Bunlar hepsi ilkyaz habercisiydiler. Ben, kokulu menekşeyetutulduğum kadar, hercai- menekşeye de tutkundum. Cihangir parkında öbek öbekdururdu hercaimenekşeler. Onlann masketak- tıklannı düşünürdüm. Uçuk eflatun olanlanyla bor- doya çalanlannı o kadar çok severdim ki, mevsim- lerı, kısa ömürleri sona ennce defter arasında kuru- tundum. Bir kez yaz sonunda, olsa olsa sonbahann ilk haf- talannda Yıldız Parkı'nda yine menekşeler görmüş; bu mevsimsiz menekşeleri bir türlü çözememiştim. Babam onların dağmenekşesi olduğunu söylemişti. Üstelik kokulu menekşe gölgelik isterken dağ me- nekşesi bol günoş isterr/ıiş. Dağ menekşesı koku- suzdu; zaten alacası da ya havaimavi, ya pembey- di. Yıne babamdan kalmış bir menekşe hastalığı adı var ki, bana şimdi bile çok şiirli geliyor: Menekşe pa- sı. Menekşe pasına yakalanan menekşenin yaprak- lan grt git kahverengiye dönüşürmüş... Yıldız Parkı'nın havuzlanndaki nilüferleri artık ha- rikulade bulurdum. Nilüferlerin bir masal çiçeği ol- duğuna inanırdım ve onları öyle açılmışken ya da ak- şamleyin içe kapanıp sivrilmişken her görüşümde gördüğüme bir türlü inanamaz, hep bir masal kita- bının resımlerine baktığımı sanırdım. Bahçe duvarlarına, çitlere, parmaklıklara sanlıp büyüyen bir çiçek vardı ki, yeşilimsi san çiçekleri hep yaz sonunda açar ve hep yaz sonuna kadar çıçek- lerinin ne zaman açacağı merak edilirdi. Büyükleri- miz ona filbahar diyorlardı. Belki de filbahri deniyor- du. Hem yalınkat, hem katmerlı yapraklı kasımpatılar artık sonbahar gelince bahçelerde ve çiçekçilerde or- taya çıkariardı. Nişantaşı'ndaki, tam caddede, dört- yol ağzındaki çiçekçide artık renk renk kasımpatılar sergilenirdi. Sonbahar gelip çatınca bahçelerdekı mavi, pem- be, çividi ortancalar usul usul buruşur, kurumaya ko- yulur, derken ilkgüzyağmurundan sonra kaskatı ke- silirterdi. Ama her bahçede birkaç ortanca direnir, sanki güz boyunca top top yaşayacaklarmış sanısı uyandınrdı. istanbul'da hatırladığım çiçekler arasında çayır çi- çekleri var. Çayırlık Istanbul'daki safranlan, gelincik- leri, kır papatyalannı, mineleri, katırtırnaklarını, la- vanta çiçeklerini gözümün önüne getirebiliyorum. Bahçesiz, çayırsız İstanbul'da bunlar hepsi bir anı ol- du... Koray Gelîşen sergisi Yunus Emre Küttiır Mepkezi'nde • Kültür Senisi - Koray Gelişen, 3. kişisel sergisini Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi'nde açtı. Mimar Sinan Onıversitesi De\let Güzel Sanatlar Akademisi yüksek lisans mezunu olan Koray Gelişen, şehir planlamacılığında sanatın rolünü konu aldığı çahşmalanyla, 4 şubat tarihine kadar Yunus Emre Kültür Merkezi'nde izleyicilerle buluşuyor. Kubilay'dan Ali Günctaya karikatür yarışması uzatıldı • Kültür Servisi - Karikatür Dergisı ile Esenyurt Belediyesi'nin birlikte düzenledıkleri 'Kubilay'dan Ali Günday'a konulu karikatür yanşmasmın son gönderme tarihi, yanşma jürisinin 15 şubatta toplanması nedeniyle 14 şubat tarihine kadar uzatıldı. Yanşmaya katılmak isteyen karikatürcüler, Konur Sokak 31-10 Kızıiay- Ankara adresine başvurabilirler. Nurullah Berk kitabı yayımlandı • Kültür Servisi - Garantı Bankası. ressam, yazar, sanat eleştirmeni Nurullah Berk'in resimlerinden oluşan bir kitap yayımladı. Daha önce Abidin Dino, Turan Erol, Ömer Uluç, Cihat Burak, Avni Arbaş, Nedim Günsur, Eren Eyüboğlu ve Neşet Günal kitaplannı da yayımlayan Garanti Bankası, bir süre önce Berk'in anısına bir resim sergisi düzenlemişti. Art Ex Toyama sergisinde iki Türk • Kültür Servisi - Fende Binıcioğlu ve Ahmet Özel, Japonya'nın Toyama şehrindeki Kenminkaikan Müzesi'nde açılacak olan 97 Art Ex Toyama çağdaş sanat sergisine katılıyorlar. Sanatçılar kendilerine aynlan mekânlarda büyük boyutlu çalışmalar sergileyecekler. '21. yüzyıla girerken yeni arayışlar, yeni yaratımlar' başlığında düzenlenen sergiye bu yıl, Japon ve Türk sanatçılann yanı sıra Fransa, fspanya, Kore ve Almanyadan tuplam 58 sanatçı katılıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle