Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2ŞUBAT 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
V T ı ı r T i l r l r k ^ n
^ ^ m
Oscar'ına aday olan "Shine", piyanist
David Helfgott'un ilginç yaşamöyküsünü anlatıyor
yeniden yaşama dönmek
'Shine'da hayaü anlablan piyanist David Hclfgott
Kültür Servisi - Yakında
onu daha iyi tanıyacağız:
Yaşamını konu alan filmle
yeniden gûndeme gelen es-
ki bir 'harika çocuk' o. Ve,
tıpkı o yaşlarda olağanüstü
beklentileri karşılamak için
yanşan öteki çocuklar gibi,
bedelini agır ödemiş bir in-
san. Bu yılki en iyi film Os-
car'ına aday "Shine"da o-
nun öyküsünü izleyeceğiz:
tsmi, David Hetfgott
Yönetmenligini Scott
Hkksin üstlendiği "Shine",
Avustralyalı piyanistin, çok
genç yaşlarda yıldızının par-
lamasının ardından uzun
yıllar mücadele ettiği akıl
hastalığından nasıl sıynldı-
ğinı konu alıyor. Film. Os-
car'a aday gösterilmeden
önce de sinemaverlerin yo-
ğun ilgisiyle karşılaşırken,
'gerçek' David Helfgort şu
sıralar Sydney'de ikinci
CD'sinin kayıtlanyla ugra-
şıyor. Helfgott'un ilk CD'si,
müzisyenler arasında zorlu-
ğuyla nam salmış. Rahma-
ninofun Üçüncü Piyano
Konçertosu'ydu.
Bu parça, bir anlamda,
Helfgott'un trajik geçmişi-
nin bir simgesı olarak da gö-
rülüyordu. Filmin kazandığı
başan, Helfgott'a yeni kon-
ser teklifleri de getirdi. Mü-
zisyen. mayıs ayından başla-
yarak Ingiltere ve Ameri-
ka'da çok sayıda konser ve-
recek.
The Independent gazete-
sinde Robert Miiliken'in
yazdığına göre, "David
Helfgott iletaıuşmak, sıradı-
şı bir deneyim"... Helf-
gott'un müzikal dehasıyla,
geçmişin agır yûkünü sırtm-
da taşıyan insani yönü ara-
sındaki bağdaşmazlıktan
söz eden Milliken, "Odada
kendi kendine söylenerek
dolaşıyor, önüne çıkan her-
kesi sarüıp öpüyor. Yaşamı-
nı düzenleyen, eşi, astrolog
Gillian Helfgott olmadan,
kendi kendine bakabilecek
bir adam izfcnimi vermiyor"
diyor. David Helfgott'tan 15
eleceğe dönük ayrıcalıklı sinemafestivali
Fransa'yı Claire Denis'in 'Nenette ile Boni' adh fılmi temsil ediyor. Güney Kore'den Jang Sun-VVoo, unutulmaması gereken bir yönetmen.
Evrensel sînema Rotterdam'daGÖNLL DÖNMEZrCOLIN
ROTTERDAM - Rotterdam
Film Festıvalı'nin Avrupa
festivalleri arasındaki a>Ticalıklı
yen. geleceğe dönük bir
sinemarun öncülüğünü
benimsemiş olmasına dayanır.
Çeyrek yüzyılı aşkın bir süre
içinde, birkaç sinema
merakhsının bir araya gelip film
üzerine tartıştıklan aile
toplantısını andıran bir olaydan,
film çevrelerinde dalgalar
yaratan uluslararası bir etkinlik
kimlığıne ulaşmış olması, sık sık
yönetici değiştirse bıle savından
ödün vermemesrnin ürünüdür.
Tam bir sinema şöleni
Bueün dünya sinemasında
önemli yer alan isimler sinemaya
ilk atıldıklannda Rotterdam'ın
gerek somut ve gerekse soyut
yardımlanndan güç bulmuşlardı.
Öte yandan Rotterdam, festivalın
gerçek anlamının bir şenlik
oldugunu hıç unutmaz. Film
ertesi toplantılar. söyleşiler. ayak
üstü partıler, balolar sabahın
erken saatlerine dek bitmek
bilmez. Bu yılki açılış başlı
G
başına bir sinema şöleniydi. Bir
kere festival, bir film sarayına
kav uştu. Genç Hollandalı mimar
Koen Van Velsen'ın bir otoparkın
üstüne kunılmak üzere
tasanmladığı megaplex. yedi
perde ve 2700 koltuk içeriyor.
Hollandalılann 21. yüzyılın ilk
sineması diye övündükleri cam.
çelik ve ahşap kanşımından
oluşan bu görkemli yapı,
geceleri meydanın ortasmda
sanki ışıklandınlmış bir gemi
gibı duruyor. Gelelim açılış
filmine: Ressam Julian
SchnabeTin ilk filmı "Basquiat"
seksenli yıllarda New York'un
para ve gösteriş meraklısı sanat
çevrelerinde, And>' VVarhol'un
himayesi altında birden ünlenip
aynı hızla gözden düşen graffiti
sanatçısı genç karadenli Micbel
Basquiat'ın bir portresini çizıyor.
Başrolde ilk film rolünün
üstesınden gelmeye çalışan
Jeffrey W right'a. Warhol
rolünde David Bowie ve diğer
önemli rollerde Gary Oldman.
Dennis Hopper ve Courney Love
gibi tanınmış sanatçılar eşlik
ediyor. Schnabel'in bu yeni el
attığı ortamı yenilikçi, açık ve
Mohsen Makhmalbaf.
özgün bir açıdan kullanabilme
yeteneğı, o de\ irdekı Andy
Warhol çalışmalannın şaşırtıcı
olduğu denli yakın ve kolay
anlaşılabilır yanını andınyor.
"Basquiat"in ardından
ızleyıcıyle buluşan ise
Rotterdam kentinin yeni
Erasmus köprûsü nedeniyle
Peter Greenaway'e verdiği
görevin bır ürünü olan bir yapıt.
"Köprü Kuttama"nın dünya
prömiyeriydi. (Rotterdam Film
Festivali ile yakın ilişkisini
devamlı sürdüren Greenaway"ın
son uzun konulu fılmi "Yasük
Kitabı"da programda.
Aynca sinemada en son
yenilikleri içeren "Esptoding
Cinema" bölümü de
Greenaway'ın son multımedia
tasanmı "Tulse Luper'ın Valia"
ve ustanın multimedıa üzerine
görüşleri ile açılıyor.)
Asya da unutulmuyor
Asya sınemasma en çok önem
veren bir Avrupa festivali olarak
bu yıl Hong Kong'un ünlü
stüdyolanndan Golden Harvest'i
yirmi film ile anıyor RotteTdam
ve şu sıralarda Fransız fılmi
"Irina \fep"te (Olivier Assayas)
de oynayan yetenekli Maggie
Cheungda anılıyor bu bölümde.
Asya"dan söz ederken
unutulmaması gereken iki isim:
Güney Koreli Jang Sun-VVoo ile
Japon Khano TakcshL Odak
Noktasmda Yönetmenler
bölümünde anılan bu ıki
sanatçıya Fransa'dan Alain
Cavaüer ile Rusya'dan Oleg
Kovalov eşlik ediyor.
Rotterdam yarışmalı bir festival
değilse de her yıl üç film 10.000
dolar parasal yardımla
ödüllendirilir. Çoğu kadınlardan
oluşan (Chantal Akerman,
Moufida Tlatlı, Ariane Schluter)
jüri, bu yıl da dünyanın her bir
bucağından gelen on beş yapıt
arasından en üstünlerini seçmeye
çalışıyor.
Oy vermek ya da gazetelere
haber yetıştırmek gibi derdi
olmayan halk ıçin ise David
Cronenburg'un çok tartışılan
fılmi "CraslT tan tutun Alain
Tanner'in son fılmi "Fourbi",
Claire Denis'in Locarno'da baş
ödül alan "Nenette ile Boni"
yapitı, Mohsen Makhmalbafın
ülkesinde yasaklanan son iki
yapıtı, "Gabbeh" ve "Ekmek ve
Çiçek", genç Çek yönetmen Jan
Sverek'in Altın Küre En İyi
Yabancı film Ödülü alan
"Kolya" fiimi, Rus yönetmen
Sergei Bodrov'un yine birçok
festivalde ödül alan "Dağtann
Tutsağı" yapıtı, bağımsız
Amerikan sinemasından
"Bound", "Lone Star"_ Lıste
bitmek bilmiyor.
enco ErkaTın yorumladığı "Insanlarım" Stockholm'de yoğun ilgi gördü
GÜRHAN
UÇKAN
STOCKHOLM - Dışanda
karakış kapı baca uçururken.
bız içeride mutlu 500 kişiy-
dık; 400 kışılik salona sığış-
rnıştık. Sahnede Genco ErkaL
"Ben yanmasam. sen yanma-
san. nasıl çıkar karanlıklar ay-
cinlığa" diyordu. îsveç'teki
Türklenn kitle örgütü lsveç-
"lürk Işçı Dernekleri'nin 20.
yıl kutlamalannın kül-
tûr bölümüne dahil ola- -*|
rık aramıza getirilmişti H
Cenco. Daha önce Mus- I
trfa Balbay'ı, Doğu Er- J _
fjl'i aramızda görmüş-
tik. Ben bu sevgili insani,
Cenco Erkal'ı. yıllar önce An-
Jarada izledığim "Kerem Gi-
li"den sonra ilk kez karşım-
<a görüyordum. Bir buçuk sa-
ae bir yakın bizleri aldı götür-
«ü: Bursa Cezae\i"ne, şoför
^hmet'ın kamyonunun şoför
nahalline, kayıkçı tsmail'in
sandalına ve sonunda Var-
»a"ya...
Evet. Genco Erkal. Stock-
lolm'deydi ve yanında, bu
.entı yıllar önce tanımış olan
s'âzun Hikmet'i getirmıştı.
Kent merkezindeki kültür ve
eğitim kurumu ABF'in en bü-
yük salonu, tıklım tıklım dol-
muştu ve çok kişi ayakta kal-
mıştı.
Genco Erkal, böyle bir gös-
teriye, geceye hasret kalmış
olan bizleri güç duruma sok-
tu! Nâzım'ın en sevdiğimiz
dizelerini söylüyor, biz tam al-
kışlayacakken. derhal başka
bir dızeye, sahne-
kacaksa çıksın istiyorum. Se-
yirci oyunu arada kessin pek
istemhonun anıa. gene de bu
akşam çok tutkulu seyirciler
kendilerini tutamadılar ve bil-
dikleri bazı şiirlcrin sonuna ge-
lince o sıcak tepkiyi verdikr."
Yeni dolaşmıştı Avrupa'nın
bazı büyûk yerleşim yerleri-
ni. tsveç'eilkge-
ye geçiyordu.
Oyundan sonra küçücük bir
odada konuştuğumuzda ilk
bunu sordum. Yamtı şöyle ol-
du:
" Bu oyunda alkışlarla kesil-
mek istemiyorum. Bir o> unda
alkışlarla kesüecek çok yer
vardır. Öbür oyunda öyle ya-
pıyordum. Ben de kesiyor-
dum, ışıkta karartma yapıyor-
dum. Bu alkışı çağıran bir şey-
dir. Bu oyunda bir bölünme ol-
masın, başından sonuna dek
akıp gitsin, insanlann içinde
bir biriksin ve sonunda ne çı-
lişiydi bu. Bil-
miyorum, ne kadan nezake-
ten ama, buradakı izleyecile-
rini övdü:
"Bu akşam, belki farkuıda
değilsüıiz ya da benim hisset-
tiğüni hissetmiyorsunuz ama,
o kadar yetenekli bir seyirci
vardı ki; o kadar leb demeden
leblebiyi anlayan, şiirleri bi-
len._ Belki yüksek sesle söyle-
miyoriar. katılmıyorlar ama,
zamanı gclince şiirin belli yer-
lerinde küçük tepkilerle ne ka-
dar onu bildiklerini, bana ka-
tıklıklannu ne kadar aynı dü-
şüncede olduklannı hissettiri-
vorlar. Ov leolunca insan zaten
çok büyük bir kevifle oynuyor.
İşıkta, seste küçük küçük ak-
samalar oluyor. Seyirci bunun
pek farkına varmıyor ama,
pekönemli değil. Ortada müt-
hiş bir alışveriş var. Bu akşam
ben biraz bana. İSazun'a bir
öztem duyumsadım. Çok ho-
şuma gitti. Beklemiyor-
dum dogrusu. Çünkü faz-
la politik ohnayan bir iz-
1 leykiyle karşdaşacagunı
düşünüyordum. Fazla
' politik olmayan bir izle-
>1ci de Nâzun'ı bilmez
diye düşünüyordum. Daha
mesafeli bakar, bu kadar için-
den duymaz dhordum kendi
kendime. Beklediğimin tam
tersjne, çok yoğun bir ilgj gel-
di. Öylesine yoğun, kesintisiz
izlediler ki. bir an bile bir kop-
ma olmadı. Enderdir bu nitc-
lik."
Genco Erkal. oyununu bi-
tirdiğinde coşkuyla, uzun sü-
re alkışlandı. Dayanamadı, bir
şiir, bir şiir daha ekledi. Halk
ayaktaydı. Kımse aynlmak is-
temiyordu Genco'nun sıcaklı-
ğından. dışandaki kara, buza
gıtmek için. Bızlere, "Birta-
kım Aziz'ülder" için söz ver-
dı. Genco Erkal, •İnsanlarım'la İsveç'teydi.
yaş büyük olan 65 yaşında-
ki Gillian Helfgott'un, ünlü
piyanistin 'hayata dönüş'
macerasındaki yeri büyük
gerçekten de.
Polonya'dan kaçarak
Perth'e yerleşen Yahudi
göçmeni bir ailenin çocuğu
olarak 1947 yılında dünya-
ya gelen David Helfgott, da-
ha 10 yaşındayken Chopin
ve Liszt çalıyordu.
14 yaşındayken, Perth'i
riyaret eden Isaac Stern'in
Amerika'da müzik egitimi
teklifıni babasının karşı çık-
ması üzerine reddetmek du-
rumunda kalan piyanist,
bundan beş yıl sonra bir burs
kazanarak - babasıy la arası-
nın açılması pahasına - Kra-
liyet Müzik Akademisi'nde
eğitim görmek üzere Lond-
ra'ya gitti.
Londra'da geçirdiği dört
yıl boyunca ruhsal sağlığı
gittikçe kötüleşti. Beklenti-
lennin aksine, uluslararası
çapta bir 'harikaçocuk' ola-
madan, 23 yaşında oldukça
rahatsız bir durumda Avust-
ralya'ya döndü. Yetmişli ve
seksenli yıllarda, piyanosu-
nun başında değil, akıl has-
tanesindeydi.
Yıldızlann aşla
Derken bir gün, Riccar-
do's adlı bir bann ortakla-
nndan olan bir doktor, Helf-
gott'a barda çalmak için
teklifte bulundu. Helf-
gott'un müzikal güvenini
yeniden kazanmasınm yolu
böyle açıldı, Gillıan'la dabu
sayede tanıştı. Aslında ilk
bakışta, bırbirlerin zıddı iki
insandılar:
Günde en az 125 sıgara
ve 25 bardak kahve içen Da-
vid Helfgott ile hayatında
ağzına sigara, çay, kahve
sürmeyen Gillian evlendi-
ler. "Eviendiğimizde, şimdi
oMuğundan da hiperaktif
bir insaiKh. Son derece sinir-
liydi. tnsanların kendisini
kabul etmesini. beğenmesini
istiyordu. Kimliğini yeniden
kazannıa uğraşı içindeydT
diyor Gillian.
Helfgott'un, Gillian'a ta-
nıştıklan gün evlenme tek-
lif etmesi, astrolog olan Gil-
lian' ın da 'yıldızlann sesini
dinleyerek' bu teklifı hemen
kabul etmesi, ikilinin yaşa-
mındaki ilginç olaylardan
biri olarak fılmde de anlatı-
lıyor. "Astroloji fah, bir tür
harita işlevi gördü yaşanu-
nuzda. Yıknzlanmız uyma-
saydı da onunla birUkte ola-
caküm. L'yumlu bir çift ola-
cağunızı biliyordum. Benim
fahmda, birisivle tanışaca-
ğun söylenhordu. Düşündü-
ğüm gibi birisi değjldi, ama
başka çare yoktu."
Helfgotflar'dan itiraz"
"Shine", Gıllian'ın Da-
vid'i iyileştirmek ve kendi-
ne olan güvenini yeniden
kazanabilmesini sağlamak
yolunda harcadığı çabayı ön
planda tutarken, geri planda
piyanistin babasıyla yaşadı-
ğı sorunlu ilişkileri anlatı-
yor.
Doktoru Chris Reynolds
ise, David Helfgott'un du-
rumundan kimsenin sorum-
lu olmadığı kanısmda: "Psi-
kiyatristler. David'in dunı-
muyla ilgili belli bir anlaş-
maya v-aramryor. Onun du*
rumu tam bir muamma. Bir
etiket koymak gereksiz. Aş>-
n ölçüde duyarlı bir insan
oluşunun yanı sıra beyninde
kimvasal bir dengescîik söz-
konusu. Ama şizofren degiL
asla da olmadL Depresif de
degJl" diyor.
"Shine"ın gösterimiyle
bırlikte. Helfgott ailesi için-
de çeşitli anlaşmazhklar da
yaşanmış. David Helf-
gott'un Israil'de yaşayan
kız kardeşi Margaret, Avust-
ralya'daki gazetelere gön-
deTdiği mektuplarda, fılmde
babalan Peter Helfgott'un
"bir despot" gibi sunuldu-
ğunu, ancak gerçekte bunun
yalan oldugunu savunuyor.
Helfgott'un kız kardeşi,
"Babam, David'in müzikal
veteneğini sonuna kadar
destekledi, her zaman onun
arkasındaydı" diyor.
David Helfgott, bu gibi
tartışmalardan habersiz ya-
şıyor. Gillian ve müzik dı-
şında bir şey yok yaşamın-
da. Piyano deyince, "Haya-
tunın anlanu" diyor. "Çok
şansh bir insanım" diye ek-
liyor.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Kırk Altı Yıl Sonra
"Kötülük Çiçekleri"
Eleştirmenler, 1870 öncesi kapitalizmin döl ya-
tağında büyüttüğü pislikler karşısında tepkileri di-
zelere yansıyan şairierin başında anıyorlar Char-
les Baudetaire'i.
Para hırsı, insansal ilişkilerdeki değer yitimi ve
toplumun her kesiminde dışa vuran kopmalar..
Bu kopuşun kendisine yansıyan etkilerini anne-
sine yazdiğı mektupların birinde şu iki tümceyle
somutlar Baudelaire.
"Hele şükür aybaşında insanlann iğrenç yüzle-
rinden kurtulacağım. Paris halkının ne kadaralçal-
dığına inanamazsın."
Sabahattin Eyuboğlu'ndan sorarsanız sıradan
bir kaçıp kurtulma isteği değil bu.
İki olasılık düşünülebilir:
Yargılama gücünü yalnızlığında aramak.
Yabancılaşma korkusu.
Kendisine, doğaya, bozulmamış seslere, koku-
lara, renklere yabancı kalma korkusu.
Bu nedenle uzaklaştığı yerde toplumsal olanla
bütünleşmiş gibi yeni umut kapılan arar.
Okuyacağtmız dizelerde görebiliriz bu arayışı:
"Gelişir mi bilinmez bir güç bulur da
Düşündüğüm o yeni çiçekler burda
Kumsal gibi yıkanmış yerde kimbilir."
(L'ennemi-Düşman, Sait Maden)
Bu yenileşme isteğinin hangi olumsuzluklardan
kaynaklandığını da görürüz Baudelaire şiirinde.
"Çalıştık bugün! -Amansız bir dert kemiren
Zihinleri akşam vaktidir dinlendiren,
Başı gitgide düşen inatçı bilgini,
Yatağa kavuşan yorgun kol işçisini.
Öte yandan bozguncu şeytanlar havada
Işadamlan gibi bir bir uyanmada
Uçarken kapıya, pencereye çarparak."
(Le Crepuscule du soir- Akşam Karanlığı, Sait
Maden)
• • •
Sabahattin Eyuboğlu. Ahmet Muhip, Suut Ke-
mal Yetkin, Cahrt Srtkı, Orhan Veli gibi 1940 ku-
şağının önde gelen edebıyat adamlannı hangi özel-
likleri yakınlaştırdı Baudelaıre'ın şiirine.
Sabahattin Eyuboğlu şöyle yanıtlar bu soruyu:
"Aldığı her konuda eskiyle hesaplaşıp yeniye
yol açtığı" için.
194O'lı yıllar Ahmet Muhip, L'Horloge (Çalar Sa-
at), L'ennemi (Düşman) ;Cahit Sıtkı , Le Balcon
(Balkon); Sabahattin Eyuboğlu, Recueillement (Içe
Kapanış) gibi yapıtlarını çevirdiler Baudelaire'in.
Sonra Variık dergisınin düzenlediğı "Çeviri Şiir
Yanşması"nüa (1951) Meesta at Errabunda (Hiizün
ve Serseri) yorumuyla Sait Maden çıkageldi.
Bulunmaz şiir tutkunu.
Sözcüklerle savaşımında kendini esirgemeyen.
Kırk altı yıl önce La chevelure (Saçlar), Sonnet
d'automne (Sonbahar Şarkısı)...
Kırk altı yıl sonra tüm Les Fleurs dumal.
Bu sürecin getirdiği yaratılann güzelliğini ancak
dizeler gösterebilir bize.
"Kralı gibiyim yağmuriu bir ülkenin
Zengin, ama gûçsüz, genç yine de çok geçkin
Iğrenmiş yehere eğilen lalalardan
Ne köpekleri var gözünde ne bir hayvan.
Ne av eğlendihr onu, ne şahin artık,
Ne balkonu altında ö/en kalabalık.
Gözde soytannm gülünç baladı bile
Amansız hastanın içini açmaz öyle;
Çiçekle süslü yatağı sanki mezan,
Ve herprensi hoş bilen o odalıklan
Bulamazlar ne giysinler de açık saçık
Gülümseyebilsin bu genç iskelet azcık.
Ona altın çtkarmaya çalışan bilgin
Bağnnda yerini bulamadı derdinin,
Ve deneyip Roma tarzı kan banyosunu,
Ki güçlüler kocayınca anımsar bunu,
Kan yerine yeşil lata suyu dolaşan
Canlı cenazeyi ısıtamadı bir an.
Halk Sigorta desteğiyle Kuvay-ı
Milfiye Kadmları'
H Kültür Servisi - Reklam harcamalannın yüzde
yirmi beşini sanata katkı için ayıran Halk Sigorta
'Kuvay-ı Milliye Kadmlan' adlı oyunun
sahnelenmesine destek veriyor. Tiyatro Ayna
prodüksiyonu olan Nezıhe Araz'ın yazıp Dilek
Türker'in oynadıgı müzikli oyunu Şakir Gürzumar
yönetiyor. Oyunda laik ve demokratik Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluşunun en önemli aşaması olan
Kurtuluş Savaşı'nda vatam ugruna savaşmış ve
yaşamlannı vermiş Türk kadınlannın onurlu
mücadelesi anlatılıyor.
Yapıncak Gürenk'm New York
konseri
• >fEW YORK (AA) - Ankara'da ve Ingiltere'nin
Manchester kentinde müzik egitimi gördükten sonra
Amerika'ya gıderek Manhattan School of Music'te
master yapan genç Türk piyanisti Yapıncak Gürerk.
New York'taki Hubbard konser salonunda başanh bir
konser verdi. Sanatçı kbnserinde Bela Bartok'un
Macar Halk Danslan'nı, Schubertin VVanderer
Fantasy'sini, Schuman'ın fantezi parçalanm ve
Adnan Saygun'un aksak ritimde yazılmış
üç etüdünü seslendırdı. 1995 yılından bu yana piyano
dalındaki master'mı sürdüren Gürerk, 300 kişilik
konser salonunu dolduran izleyicilerden
büyük ilgi gördü.
Ayakkabıcı ressamdan sergi
• TRABZON (AA) - Trabzon'da 19 yıldır ayakkabı
imalatçılıgı yapan 39 yaşındaki Abdülkadır Yıldınm,
işyerinde yaptıgı resimlerden oluşan ilk sergısini açtı.
Lise mezunu olan Yıldınm. resim yapmaya
çocuklugundan beri eğilimi oldugunu belirtiyor.
Yıldınm'm Kültür Müdürlügü salonunda açtıgı,
33 yaglıboya yapıttan oluşan sergi 1 marta kadar açık.
hrahim Demiperm sinemacıları
• ANKARA (ANKA) - Bu yıl 14-23 mart tarihleri
arasında düzenlenecek 9. Ankara Uluslararası Film
Festivali kapsamında fotograf sanatçısı Ibrahim
Demirel'in 'Sinemayı Yazanlar' adlı sergisi de
sinemaseverlerin beğenisine sunulacak. Tlk bölümü
geçen yıl yine Ankara Film Festivali'nde yer alan ve
sinema yazarlan Nijat Ozon ile Giovanni
Scognamillo'nun portrelerinin sunulduğu "'Sinemayı
Yazanlar" sergisinde bu yıl Osman Şahin, Memduh
Ün, Atıf Yılmaz, Deniz Türkali, Mustafa Altıoklar,
Tevfık Başer, Fikret Kuşkan, Menderes Samancılar,
Zeynep Oral, Atilla Dorsay, Şener Şen, Müjde Ar ve
Kutluğ Ataman'ın fotograflan yer alacak.
Festival kapsamında TRT Ankara Televizyonu'nun
açacagı 'Kamera Arkası Fotograflan' adlı fotograf ser-
gisi de Kavaklıdere Sinemasfnda görülebilecek.