25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 1997 PAZARTESİ 10 HABERLER Gazeteci Yazar ÇetinAltan y a göre Başbakanpsikopatalojik bir vaka ALİER RP lideri ve Başbakan Necmettin Erbakan'ın biiyûk tepki toplayan son çıkışlannı 'provokasyon' olarak değerlendiren eski parlamenter, Gazeteci-Yazar Çetin Altan, bu provokasyonun ardında bir 'psikopatolojik vaka'nın bulunduğunu. Erbakan'ın hayattan intıkam alır gıbi davrandığını söyledi. Çetin Altan'la Refah Partisi'nin (RP) son çıkışlan ve toplumsal özellikJerimız üzerine bir sövleşı yaptık. Altan, "RP ve Erbakan'ın bu çıkışlannı nasıl değerlendiriyorsunuz? RP, acaba, yüzde 10 civannda olduğu belirtilen kemikleşmiş desteğini polarizasuınla (kutuplaşma) çoğunluğa dönüştünnenin hesabını mı yapıyor" sorumuza şu yanıtı verdı. 44 Ben de çözemiyorum kutuplaşma istemi var mı? Çankaya'ya camL. Taksim'e cami; bunlar provokasyon. Çözemiyorum, bu provokasyonu niye yapıyorlar? Bir analiz daha yapıhr. Erbakan dahil. gençlikleri öksüz geçti bu adamlann. Yani ne gezebildiler ne yüzebiMiler ne plaja gidebikliler: ama sınıflaruun birincisiydiler. Bir çeşit farkma varmadan havattan intikam alır gibi davranıyorlar. Robert Kolejli kadın bile bana tutsak oldu' gibi psikopatolojik bir telafi mekanizması ve bir kendini jerçekimsi/ hissetme megalomanisi çalışıyor. Ne kadar krvrak zekâsının olduğunun toplannı oynuyor ortalık yerde." "Kutuplaşma olasılığını pek düşünmüyorsunuz sanınm" dememiz üzerine de şunlan söylüyor. "73 \aşındaki adam bu riske girer mi? 40-50 yaşında olsa anlayacağım. Bu yaşta bir insan bu kadar büyiik provokasyon yaparak ne sağtıyor ki? Burada 'psıkopatoljık' vaka var benim gördüğüm; eğer daha ötede bir Almanya malmanya daha bizim aniamayacağımız veya çok iteride çözümlenebilecek başka angajmanlar yok ise." "Amacı ne? Cennete mi gftmek*1 diye soruyor ünlü yazar ve yine kendi sonısuna şu yanıtı veriyor: "Siz bilebilir misiniz cennete gideceğutizi?- Peki, bu atıp tutanlar değil nıi" diye sorduğumuzda şu yanıtı veriyor: "Şimdi şu oldu: Bizimkiler MarshaU yardunı bihnem ne diye bir sürü yardım aldı. Komünizme hayır... Bir yerde bir Marksist hareket olmazsa , orada demokrasi olmaz. Marksizm mutlaka iktidara, muhalefete gelsin diye değil, bir kriter ortaya koyar. Sol da sağ da ona göre biçim aür. "Marksizm bir filozofidir' aslında: insan beyninln de doğanuı bir parçası olduğuna inanır. Türkiyeli sokular da pek farkında değUdir bu işin. Siyasetçi otacaklar. Çünkü başka türlü kendi mesleklerini yapamıyorlar. "Önemir olmak istiyortar, 'değerli olmak yerine. Yunanistan'da iki komünist parti 'ErbakanI yaşamdan intikmıı ahyor'Erbakan biliyor mu? Osmanh'nın 36 padişahından mesela 3. Mehmet, 19 kardeşini, bir oğlunu öldürttü. Bu cennete mi gitti şimdi Halifeydi adam yahu. Herkesin Kanuni dediği 1. Süleyman, iki oğlunu 5 torununu öldürdü. Bir de en yakın arkadaşı Makbul tbrahım Paşa'yı uyurken öldürdü. Niye uyurken? Çünkü söz vermiş 'seni öldürmeyeceğim' diye. 'Uyurken insanın ruhu bedende olmaz' fetvası aldı. Onun için \ p erdiği sözü tutmuş sayıhyormuş." Bir Mustafa Kemal eleştirdi Altan söyleşinin bu bölümünde sözü Osmanlı tarihinin eleştirisine getirerek şunlan anlattı: "Bizde hangi cumhuriyetçi var Osmanh tarihini gerçekten eleştirecek. Bir Mustafa Kemal çıkmıştir. O da İzmir İktisat Kongresi'ndeki konuşmasında. Ama Mustafa Kemal'in orada yaptığı konuşma benim kitabımın dışında hiçbir yerde yoktur. Bir de Türkçüler eleştiruier. Onlar da ırkçı olduklan için." Refah'ın Sincan'da düzenlediği gecenin ardından Sincan sokaklannda tanklann gezmesi konusunda da "Caminin alternatirı kışla değildir. İkisi de tüketimin kurumudur. DYP içindeki duvarlı miiietvekilleri çözüme yardımcı olabilir"dıyor. Altan. sorunlann çözümünde aklın pek kullanılmadığını. akıl yerine kumazlığın tercih edildiğini ve herkesin kendisini kurnaz gördüğünü ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: " Kurnazlık aklın zıddır. Yani gerçeği aramak yerine, gerçeği saklayıp kendi çıkanna olanı gerçek diye surunak kurnazuktır. Onun için kurnazlık baskıcıdır. Niye basına saldınyoriar, kızı dövüyorlar(Işın Güreİ) orada. Çünkü gerçek ortaya çıkmasın, kendi anlatımı gerçek diye bellensin ki, sakladığı gerçek açığa çıkmasın. Akılcı ise özünü arar. Onun için özgürlükçüdür akılcıbk. Türkler niye baskıcı? Çünkü kurnaz." Altan. "RP'yi umut parti konumuna getirenlere ne demeli. Bugünlerde herkes Refah'a aüp tutuyor, ama onu umut parti durumuna taşıyanlar var. Türkiye'de bir tane bile yok. Amerika'ya yaranmak için tıktılar hepimi/i içeri. Ve askerler yaptı bu işleri. İmam-hatip okullannı boUaştırdilar. Bu kadar sosyal adaletsizlik olan bir memlekette insanlar kendi haklaruıı savunacak bir parti araıiar. Kalkar tüm sosyalist komünist partileri \asaklarsan, nerede birikim yapar bu?" Altan, böyle bir sistemde. halkın aslında farkında olmadan 'tek parti'yi seçtiğini anlatarak konuşmasını şöyle sürdürdü: Llderlerinkl sadrazamtık kavgası "Yani tek parti piramidinin tepesine hangi adam padişah olacak, onu seçiyor. Yoksa, ceza yasasını değiştirme vaadinde bulunan parti >-ar mı hiç? Bunun bile bilinci \aygin değil Türkiye'de. 13 milyon aileyiz, 10 milyon mahkeme dosyası var. Mahkeme binalan eksik. Buna karşın, Âdalet Bakanlığı'nın bütçeden aldığı pay yüzde 1, ordunun aldığı yüzde 18. Bir tane böyle denklem göstersene bana Fransa'dan, İsviçre'den yahut İspanya'dan." geçmek bu kadar karmaşa göstermedi. Çünkü birisi etimden tutsun diyor. Partilerin liderlerine, aşiret liderine oy verir gibi oy veriyor, elinıden tutacak diye. Bizdeki topraklann yüzde 60'u bankalann ise yüzde 80'i devlete aittir. Bu sayede gecekondu yağmacılan ile oy pazaruğı yapıhr, iktidar istediği gibi kredi dağıtır. Yani tıpkı padişah gibidir. O zaman her parti başkanı seçmen gözünde elinden tutacak bir padişahtır." •l/laşmıyorlar' denılen liderlerin aslında sistemin değiştirilmemesi konusunda uziaştiklannı 'Kürt Mehmet Paşa' kavga ediyordu, aynı ölçüde kavga ediyorlardL Mevcut düzen içinde hazineyi kün ete geçirecek kavgası bu." Türkiye otokritiğini yapmaktan korkuyor , _ „ _ Altan, demokrasi ve topjûmsal uzlaşmayla ilgili sorulanmızı yanıtlarken de Osmanlı tarihinde uzlaşmanın olmadıgını, aksini savunanlann kendi tarihlerine objektif yaklaşmayıp "şanlı tarimiz" edebiyatı yaptıklannı savundu: "Şanİı tarihimiz edebiyatının nedeni, Türldye'nin hiçbir zaman silah teknolojisinde öne geçmemesidir. İstanbul'un aluıışı da dahiL îstanbul'u alan toplar Macaristan'da dökülmüştür. Silah endüstrisinde gelişme yapmadığın zaman kol gücüne, yani piyadeye da>anırsın. Piyade ise şehit ounaya koşullanmahdır ki etkili olsun. Onun için herkes şelıit oknaya koşullansın diye 'şanlı tarıh'. 'kahraman atalar' edebiyaü yapınr. • Bizde hangi cumhuriyetçi var Osmanlı tarihini • Marksizm mutlaka iktidara, muhalefete gelsin diye gerçekten eleştirecek. Bir Mustafa Kemal çıkmıştir. O değil, bir kriter ortaya koyar. Sol da sağ da ona göre da İzmir İktisat Kongresi'ndeki konuşmasında. Ama biçim alır. Lider kavgaları demokrasi mücadelesi Mustafa Kemal'in orada yaptığı konuşma benim değil. Sadrazamlar kavgası da vardı. Demokrasi kitabımın dışında hiçbir yerde yoktur. Bir de Türkçüler mücadelesi miydi o? 4. Murat zamanında Topal eleştirirler. Onlar da ırkçı olduklan için. Bir yerde bir Recep Paşa ile Kürt Mehmet Paşa kavga ediyordu, Marksist hareket olmazsa orada demokrasi olmaz. aynı ölçüde kavga ediyorlardı. Altan'ın altım çizdiği bir başka toplumsal olgu "kulluktan vatandaşhğa'" geçişte karşılaşılan karmaşa ile kurtancılara duyulan ihtiyaç. Toplumun bu konudaki zaafuun demokrasinin önündeki engellerden biri olduğunu belirten Altan, bu olguyu da şöyle değerlendırdi: "Hiçbir toplumda, en ufak toplumlardan en kalabalık Çin'e kadar, kulluktan vatandaşhğa söyleyen Altan, liderler kavgasmm demokrasi için yapılmadığını kendine özgü üslubuyla şöyle anlattı: "tktidar kavgası yapıyorlar, ama sistemi değiştirmeme konusunda uzlaşıyorlar. Kavgaları demokrasi mücadelesi değil. Sadrazamlar kavgası da vardı. Demokrasi mücadelesi miydi o? '4. Murat' zamanında 'Topal Recep Paşa' ile Birinci Dünya Savaşı'nın bedeli Kahramanlık meselesi değil bu, mühendislik meselesidir. Schwarzkof, 123 ölüyle döndü Körfez Sa\Bşı'ndan. 700 bin kişi yönetti, hepsi de değişik uluslardandı. Türkiye kendi otokritiğini yapmaktan korkuyor. İnsan tarihine karşı * - objektif vaklaştıkça görür kendini. Bizde kaynaklar halkın menzilinde durmuyor. SevT'in metnini bir yerde bulamazsuiız mesela. Birinci Dünya Savaşı'na niçin girdik? Çünkü 'ya 5 milyon atan verdi II. Wilhelm. Odessa'yı bir gecede bombardıman ettüer. Kabinenin bile haberi yoktu. U milyon insan ziyan ettik biz. Çanakkak'de 250 günde 250 bin asker öldü. Sonra "ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker'. Bu topraklar için düşmedi ki asker. Çünkü Lenin o zaman gizJi bir toplantıda bir açıklama \apü. 'Ben iktidara gelirsem erken banş yapanm' diye. İngilizler Romanovlar'ın yarduıuna gitmesin diye öldü bizim fukara çocuklar. Nitekim 1917'de ihtilaloldu, 18de İstanbuldüştü. İngilizlerellerini kollann sallayarak İstanbul'a geldi. Peki tüm bunlaruı analizlerini çocuklara okutuyorlar mı?" Ekonomi Politikalan Çalışma Grubu (EPÇG) Kamuoyu Duyurusu Sosyal giivenlikte çözümsüztük üretfliyor Türkiye'de sosyal güvenlik sistemi bütün öğele- ri ilebirlikte derin birbunalım içine girmiştir. Sos- yal güvenlik sisteminin krizi 1970'lerde oluşmuş. 1980"lerde de tıkanma sürecine girmiştir. Bu süre- ce karşın hiçbir cıddi reform çabası içine girilme- diğiiçin 1990'lara devredilen miras tam bir çökün- tü tablosu oluşturmaktadır. Söz konusu dönem için- de aktüaryal ilkeler gözetılmemiş, sıgortalı olma mükellefıyetıni tam olarak yerine getirmeyenlerle sıgorta ile ilişkisi olmayanlar "özel yasalar" aracı- lığıyla kurum olanaklanndan yararlanır hale geti- nlmış; "borçlandırma" yöntemiyle sisteme sürek- li yeni yükler eklenmiş ve bütün bu olumsuz geliş- melere ek olarak sosyal fonlann enflasyon karşısm- da enmesine "kamunun borçlanma gereksinimle- ri" nedeniyle göz yumulmuştur. Böylelikle sistem özellikle yaşlüık sigortası yönünden tıkanmış ve beklendiği gibi 1992'denitibarenbüyükaçıklarver- meye başlamıştır. Bunlara rağmen 1992 yıhnda yeni hükümetin yaptığı ilk düzenleme ise 1987 yıhnda getirilmiş bu- lunan emeklilik yaşı sınırlannın kaldınlması ol- muştur. Bundan iki yıl sonra sistemin sorunlannın büyüdüğü bir noktada ise yabancı kuruluşlara re- form projeleri sipariş edilerek kerhen bir reform arayışına girildiği gözlenmektedir. Bu bağlamda örneğin Dünya Bankası kredisiyle Uluslararası Çalışma Örgütü'ne (ILO) emeklilik sistemlerine ilişkin Avustralya Sağlık Sjgortası Ko- misyonu'na da sağlık hizmetleri ve fınansmanına ilişkin projeler ısmarlanmış; 1996 başlannda ta- mamlanan bu projelerden esinlenen reform tasan- sı hukuken geçersiz olduktan sonra da kamuoyuna -biraz daha yumuşatılmış- yeni bir yasa tasansı su- nulmuştur. Yeni yasa tasansı, dövizlı emeklilik, prim alacak- lannın faizlerinin yansına af ve sosyal güvenlik ku- ruluşlannın taşmmaz variıklannın satışı gibi sosyal güvenlik sistemini derinden sarsabilecek ek tasan- larla sistemin yapısal nitelikli sorunlannı göz ardı etmeye ve kısa dönemli siyasi çıkarlan ülke ve ku- rum çıkarlannın önüne koymaya yönelmektedir. SSK ile ilgili yasa tasansının getirdiği düzenle- meler arasında bazı olumlu öğeier bulunsa da bun- lar sistemin yapısal nitelikli sorunlan yanında ha- yata geçirilemeyecektir. Örneğin; * Tasannın, 1987 geçiş hükümlerini aynen be- nimseyerek emeklilik yaş sımrlan getirmesi ve bun- lan Türkiye koşullannı dikkate alarak fazla yüksek tutmaması yerindedir. * Bağlanacak yaşlılık aylığının aylık bağlama oranının üst sınınnm yüzde 85'ten yüzde 100'e yükseltilmesiyle uzun süre prim ödeyenlerin hak- îannın korunması ve böylelikle aynı zamanda be- lirlenen yaş sınırlannın üzerinde çalışmaya teşvik edici bir unsurun konulması da uygun bir düzenle- me olarak kabul edilebilir. * Tasannın sosyal yardım zammını Hazine'nin bir yükümlülüğü olarak öngörmesı de yenndedir ve sistemi darboğazlann bırinden kurtaracak nıtelik- tedir. SÜRECEK POLİTİKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL Dayanılmaz Picasso... Picasso ile karşılaşma hep ilginç olur. Bu da öyle oldu. Yoldan geçen iki kişi durmuş, bacaklanna bir musluk onancısı pantolonu geçirmiş, sırtına kjsa bir palto çekmiş orta boylu adama bakıyordu. Başın- da bir Ingiliz kasketi vardı. Alnına bir tutam saç dökülüyordu. Modigliani'yi gördü. İki gençten biri ötekine: "Köpekli Picasso'yu gördün mü?" diye sordu. Picasso oydu. O sıralar 25 yaşındaydı. Anarşistti. Işçi kesimine özgü resimler çiziyordu. Birden sokağa fırtadı: "Benim adım Modigliani, Livernolu'yum." Picasso'yia dostluk kurmak kolay degildi. Picas- so genç adamı süzdü. "Ressam mısınız?" "Evet" dedi. "Paris'e yeni geldim." Sırtında italyan geleneğine uygun bir elbise var- dı. Saçı başı Picasso gibi dağınıktı. Birbirierine birer resim verdiler. "Bir içki içer misiniz?" "Nerde?" "Royal sokağında bir yer biliyorvm. Oraya yakın bir otelde kalıyorum. Oraya gidelim." "Niye bir otelde kalıyorsun?" "Ben bir yabancıyım." "Bende." "Paris 'e yeni geldim." Modigliani'yle Picasso konuşmayı sürdürdüler: "Burada Fas Oteli'nde kalıyorum. Arkadaşım Maks Jakop. Paylaştığımız odanın yan kirasını ve- riyor. Bir işçi gibi çalışıyor." "Kendine Montmartre'da bir yer bul. Kapat şu otel lafını... Bir ressamın Madeilande'da dolaşıp durması iyi değildir. Operaya yakın bir yerde otur- mayan Degas, modellerini dansöz kızlann odala- nndabulurdu. Modeliiçin ditediğiniseçer... Ravıg- nan 13 numaradaki yer." "Arkadaşın Maks Jakop bir Yahudi mi?" "Evet ama.. kötû Yahudi. Karşısındaki, Yahudi- Iere sövmedikçe hahamlara, sinagoglara boş ve- rir. Maks'ın doğum yeri Bröton'dur." "Elbette anlıyorum." "Evli misin Mösyö Picasso?" Bu soruyu biraz geç yanıtladı: "Montmartre'a git, orada herşeyigörürsün, res- mi de, geriye kalan şeyteri de... Hoşuna giden ka- dını da... Şimdi bir içki ısmahama sırası bende. A- ma yeterince param yok." "Mösyö Picasso bırakın bir içki daha ben ısmar- layayım. Karşı koymayok. Zengin sayılınm ama, ai- lem beni terk etti. Elime para geçecek, ne diye sa- na birkaç frank borç vermeyeyim." "Niye vermeyesin?" Bu konuşmanın üstünden yıllar geçti. Bir gece Montparnass'ta saıtıoş karşılaştılar. Kadife ceketi- nin cebinden bir yüz franklık çıkardı ve arkadaşına olan küçük borcunu ödedi. Picasso, bu mevsimde sinemalarımızın konuğu- dur; lüks sinemalarda gösteriliyor. Picasso ile Modigliani birtikte. B U L M A C A SEDAT YAŞAYÂN SOLDAN SAĞA: 1/Karşı cınsin gıy- si ya da eşyalany- la cınsel coşku ve doyum sağlama. 2/ Kolaylıkla aldatı- 3 labilen... Ilaç, mer- hem. 3/Kale hen- değı... Iç sıkıntısı. 4/ Ağızdakı koku- lan gidermek için " çığnenen baharlı 7 bir madde... Ender, seyrek. 5/ Olum- 8 suzluk belirten bir n 1 2 3 4 5 6 önek... Ineğin er- kek yavrusu. 61 Nabi'nin öğretıci nıtelikteki ünlü mesnevısı.7/Bırnota... Bir haber ajansının simgesi... Verme, ödeme. 8/ Bir ışın 3 tamamlanması için tanınan 4 eksüre...Hayvanlaravura- lan damga. 9/Duvar içinde bırakılanoyukbölüm...Un " elerken yere dökülmemesı için serilen örtü. AŞAĞI-VTJKARIDAN YA: 1/ Bilgı ve güç elde etme karşılığında ruhunu şeytana satan ve bu olay nedeniyle birçok sanat yapıtına konu olan efsa- nekahramanı... Sıcak ve kuru bir rüzgâr. 2/ Aşama... Beyaz etl ibirbahk.3/Uzaklık işaretı... ABD Profesyonel Basket- bol Lıgı'nı simgeleyen harfler... Birçift oluşturan şeylerden her bin. 4/ Bir adın ya da sözcüğün baş harfı. 5/ Isviçre'ye özgü, ağaç kütüklerinden yapılan dağ evı... Radyumun sim- gesi. 6/Günün bir bölümü... Satrançta bir taş. II "Zinhar e- lıne — vırmen o kâfinn / Zira görünce suretını put-perest olur" (Baki). 8/ Dayanıkhlık. 9/ Kumarda ortaya sürülen para... Dört Halife'nin sonuncusu. YERALTITAŞKÖMÜRÜ OCAKLARI tçtV KUYU VE INSET TESISI YAPTıRıLACAKTıR TÜRKTVI: TAŞKÖMÜRL KURUMU GENEL MUDÜRLÜĞC'NDEN ZONGULDAK DosyaNo:97-EP-107 1 - Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Taşkömürü Işletme Müessesesı'nde mevcut Uzun Mehmet -1 Kuyusu'nun +14.5-211 m.lik kısmı onanlacak ve -595 m.den -865 m.ye kadar derinleştinlecektir. Aynca kuyuda mevcut -425 m. in- setı onanlacak ve -560 m, -630 m, -700 m, -770 m ve -840 m kotlannda yeni insetler tesıs edılecektır. 2- Şartnameler Zonguldak'ta Türkıye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü Etûd, Plan Pîoje ve Tesıs Dairesı Başkan- lığı'ndan 05 03.1997 tanhınden itibaren ücret makbuzu kar- şılığı verilecektir. Şartname bedeli 25.000.000- TL olup Zon- guldak'ta Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü Mu- hasebe Dairesı Başkanlığı'na yatınlarak makbuzu alınacak- tır. Şartnameler ücTetsız olarak Etüd, Plan-Proje ve Tesis Da- ıresı Başkanlığı'nda incelenebihr. 3- Ihaleye teklıfverebilecek firmalar, TTK'ninyapacağı bir ön seçım ile belırlenecektir. Ön seçım sonrası ihaleye, "iha- leyekanlmabelgesı" alan firmalanntekliflen kabul edılecek- tir. 4- İhaleye katılma belgesı almak için firmalarca hazırlanan belgeler, 30 04.1997 Çarşamba günü saat 14.00'e kadar TTK Genel Müdürlüğü mevzuat, muamelat ve muhaberat şube mü- dürlüğüne teslim edılecektır. 5- ihaleye katılma belgesı alması uygun görülen firmalar, 05.05.1997 Pazartesi gününden sonra açıklanacaktır. 6- Teklifler 05.06.1997 Perşembe günü saat 14.00'ekadar Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü, Mevzuat, Muamelat ve Muhaberat Şube Müdürlüğü'ne teslim edile- cektir. thale aynı gün saat 15.00'te TTK Genel Müdürlüğü top- lantı salonunda yapılacaktır. 7- thale ile ilgili dığer bılgüer sartnamelerde yer almaktadır 8- Türkiye Taşkömürü Kurumu 2886 sayılı kanuna tabı değildir ve ihaleye katılma belgesı venp vermemekte, ıhaleyı yapıp yapmamakta ve ışını dıledığıne vermekte serbesttır. Basın: 7130
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle