23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyelİmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı Orhan Erinç # Genel Yayın Koordınatörü' Hikmet Çetinkava # Yazıı^lerı Mudürlerı Ibrajıim V ıldız (Sorumlu). Dinç Tayanç 0 Haber Merkezı Mudurü Hakan Kara 0 Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haberler Şinasi Danışoğlu 0 Istihbarat Cengiz Yıldınm 0 Kulrur Handan Şenköken 0Spor Abdülkadir Vücelman 0 Makaleler Sami Karaören 0 Duzdtme Abdullah Yaacı 0 Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu 0 Bılgı-Belge Edibe Buğra 0 Yurt Haberlen Mehmet Faraç Yayın ICurulu. Dhan Setçuk»Ba$lan ı Orhan Erinç, Oktay Kurtböke. Hikmet Çetinka> a, Şükran Soner, Ergun Bakv Dinç Ta>anç, tbrahim V ıldız, Orhan Bursalı. Mustafa Balbav. Hakan Kara. Ankara Temsılcısı. Mustafa Balba> 0 HabcT Muduru Doğan Akın Ataturk Bulvan No 125. Kaı 4, Bakanlıkiar-Ajıkara Tel 4195020(7 hat), Faks 4195027 0 tzmır Temsılcısı SerdarKmk,H ZıvaBlv 1352 S 23Tel 4411220. Faks 4419117 0 AdanaTemsılcısr Çeön Yiğenoğlu, tnönuCd 119S.No 1 Kat 1, Tel: 363 12 11. Faks 363 12 15 K.oordınator Abmet Koruhan 0 Muhasebe Bülent Yener 0 tdare HûsevinGürer0Uletıne ÖnderÇeük0B\lgı-lşlem. Nail Inal 0 Bılgısayar Sıstem Mürü\et Çiler MEDY \ C : • Yonetım K.urulu Ba^kanı - Genel Mudur Gulbîn Erduran # Koordmator Refaa Işıtman 0 Genel Mudür Yardımcısı Mine \kdağ Tel 514 07 53 - 5139580-513846(^61.Faks 513S463 \atimbwii TC Basan: Yenj Gun Haber Ajansı. Basın \e Yayınalik A Ş 39 41 Cagalogiu 34334 Ist PK 24f> Istanbul Tel 10 212) 512 05 05 CU hat Faks (0 212) 513 «5 12ŞUBAT1997 imsak: 5.29 Güneş: 6.56 Öğle: 12.25 Ikindi. 15.14 Akşam: 17.71 Yatsı: 19.03 SOYUZ-U Bouster uzayda • BA1KONUR (Reuters) - Rusya, uza>da bulunan MIR uzay istasyonuyla buluşmak üzere dün SOYUZ-U Bouster fırlattı. Kazakistan'ın Baıkonur Lzav Üssü'nden fırlatılan rokette bır de Alman kozmonot bulunuyor. Parasızlık nedenıyle zor günler yaşayan Rus uzay programma Almanlar milyonlarca mark ödeyerek katkıda bulunuyor. Bu sayede Alman kozmonot Reınholt Evval de (ortada) tarihi bit şans yakalamış oldu. Arf Yanlım'dan Infacc 29 • Haber Merkezi- Enflasyonun sürekli artması ve buna bağlı olarak fiyatlann süreldi değışmesı nedenıyle reel kârlannı hesaplayamayan. geleceğe yönelik rasyonel hedeflerini tam olarak belırleycmeyen şirketler için yeni bir yazılım programı hazırlandı. Arf Yazılım Ltd. Şti.'nin hazırladığı Infacc 29 pıogramıyla şirketler yıllık muhasebelerini ister genel fiyat endeksine. ıster dolar ya da herhangı bır döv ize sabitleyip reel bir mali tablo çıkarabilecek ya da fırmanın kuruluşundan bugüne kadarki gerçek mali durumunu tespit edebilecek. Nükleer santral gerçeği • ANKARA (AA)- Türkıye'nin de aralannda bulunduğu Ekonomik İşbirlıği ve K.alkınma Teşkilatı (OECD) ülkelerinin. küresel düzeyde nükleer enerji üretiminın yûzde 80'den fazlasını sağladığı bildirildı. Dünya Enerji Ajansı (IEA) tarafından hazırlanan bir rapora göre dünyada nükleer enerji santrallannın kurulu gücündeki artış hızı 2000 yilına kadar azalacak. projesi • KOCAELİ (AA) - tzmit'te, bireylerin sorunlannı çözebilmek ve becerilerini geliştırmek, sanat. spor, sağhk, el sanatlan \e güncel konularda halka yönelik faaliyetlerde bulunmak amacıyla "Birey Bıhnçlenme Projesi" hazırlandı. Universitelere 1997 yılında yapacaklan araştırmalar için yalnızca 1 trilyon 420 milyar lira kaynak aynldı Biliııısel çahştnaya ödenek yok• 1997 bütçesinden en fazla pay alan İstanbul Üniversitesi'nde bilimsel ve teknolojik araştırmalar için 30 milyar lira aynlırken Hacettepe'de bu rakam 100 milyar, Ankara Üniversitesi'nde ise 90 milyar lira olarak belirlendi. MERİHAK İZMİR- Üniversiteler, yetersiz öde- neklerden yakınırken bu durumun bi- limsel ve teknolojik araştırmalan en- gellediğı bildirildi. 1997 yılı bütçesin- de 194 trilyon 263 milyar lira ödenek aynlan 53 üniversite, bilimsel ve tek- nolojik çalışmalar için 1 tnlyon 420 mil- yar lira harcayacak. Öte yandan hükümetin üniversıteler arasında yaptığı bütçe dağılımında yüksek teknoloji ünıversıtelennı en alt sırada tutması dikkat çekiyor. Türkiye'de üniversite sayılannın hız- la artması ve neredeyse her ile bir üni- versite politikasının yaşama gectıği günümüzde ödeneklerin yetersizlıği yönetimleri kara kara düşündürüyor. Yıllardır ödeneksizlikten yakınan üni- versiteler, yeni üniversıtelerin de orta- ya çıkmasıyla giderek küçülen pasta- dan daha az dilim alıyorlaT. 1997 yılı bütçesinın TBMM'de gö- rüşüldüğü bir dönemde Maliye Ba- kanlığı'ndan gelen personel giderleri- nin dışında hiçbir harcama yapılmaya- cağı yolundaki genelgeyle birlikte sar- sılan üniversitelerin en büyük yakın- ması, belırlenen bütçelerinin kendile- rine taksit taksit verilmesi. Bu yüzden birçok yatınm yerinde sayarken bu da yatınmlann uzun süreye yayılmasına neden oluyor. Gülünç rakamlar Üniversite yönetimlerinin yakındık- lan diğer bir konu da ihtiyaçlannın çokaltında ödenek aynlması. 1997 yı- lı bütçesinde 53 üniversiterun cari ve yatınm ödeneklerinin toplamı kesın- tisiz 194 tnlyon lira. Bu toplam büt- çeden en büyük payı İstanbul Üniver- sıtesi aldı. İstanbul Üniversitesi 15 tril- yon 174 milyar liralık bütçesinden sa- dece 30 milyar lirayı bilimsel ve tek- nolojik araştırmalara ayırdı. Bütçeden en büyük payı alan ikinci üniversitesi ise Haccettepe Üniversitesi. Bu üniver- site 11 tnlyon 588 milyar liralık kay- nağın sadece 100 milyar lirasını bi- limsel ve teknolojik araştırma için kul- lanacak. Ankara Üniversitesi de 11 trilyon 174 milyar lirayla üçüncü sırada yer alı- yor. Bu üniversite de 90 milyar lirası- nı bilimsel ve teknolojik araştırma için ayırdı. Bilimsel araştırmalann yayımlan- ması için aynlan para da oldukça dü- şük. İstanbul Üniversitesi bunun için 15 milyar. Hacettepe Üniversitesi 32 milyar. Ankara Üniversitesi de 85 mil- yar lira ayırdı. 1997 bütçesinde ilk üçü paylaşan üniversitelerin durumu böyleyken ge- n kalmış bölgelerdeki üniversitelerin bütçeden aldıklan pay nasıl? RP yandaşlanna arüş Özellikle RP'nin ıktidara gelmesi- nin ardından bu görüşe yakın ünıver- setelere aynlan payda büyük artış göz- lemleniyor. 1997 yılı bütçesinden: yö- netimlerinin ya da RP görüşüne yakın öğretim üyelerinin ağırhklı olduğu ünı- versıtelerden Erzurum Atatürk Üni- versitesi'ne 7 trilyon 595 milyar. Di- yarbakır Dicle Üniversitesi'ne 4 tnl- yon 329 milyar. Urfa Harran Ümver- sitesi'ne 1 trilyon 945 milyar. Malat- ya lnönü Üniversitesi'ne 3 trilyon 406 milyar, Konya Selçuk Üniversitesi'ne 5 trilyon 104 milyar, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'ne 3 trilyon 462 milyar lira kaynak aynldı. Buna karşın teknolojik eğitim yapacak universitelere aynlan pay ise oldukça düşük. Gebze Yüksek Tek- noloji Enstitüsü'ne 1 trilyon 61 milyar lira kaynak aynlırken İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'ne aynlan para sadece 975 milyar lira. 1997 bütçesinın 456 milyar lirasını yaunmda kullanacak olan İzmir YTE, personel gıderleri, yolluklar. hizmet alımlan, çeşitli mal- zeme alımı, demirbaş, makine ve teç- hizat alımlan ile inşaat ve transfer ödemlenne 943 milyar lira ayırdı. Bu arada eğitim ve öğretimi de sürdüren izmir YTE'nin kıt kaynaklan araştır- ma yapmaya ise yetmiyor. Amazon yerlisi Yarima ABD'de yaşadığı günlerde kocası Kenneth Good ve çocuklanyla birlikte. Çağ farla aşkı yendi • Amerikalı bir antropologla evlenen Amazon yerlisi Yarima, 20. yüzyıla ayak uyduramayınca, üç çocuğunu bırakıp yağmur ormanlanna geri döndü. Çeviri Servisi - Amerikalı bir antropolog, Amazon or- manlannın ilkel kabilelenn- den bınnin üyesı olan kan- sının, ABD"deki modern ya- şama ayak uyduramayıp Amazonlara geri dönmesı üzerinebölgeye bir sefer dü- zenleyerek kansını geri ge- tirmeyi planhyor. New Jersey 'de yaşayan 50 yaşındaki Kenneth Good, Amazon yağmur ormanla- nnda Yanomama yerlilerı üzerinde antropolojik incele- melerini sürdürürkentanıştı- ğı Yarima'yı, 1987 yılında henüz 22 yaşında iken ABD'ye getirmişti. Henüz taş devnni yaşayan bir Ya- nomama yerlisi ile 20. yüz- yılın önde gelen bilim adam- lanndan bıri arasındakı bu ilişki, yüzyılın en büyük aşk öyküsü olarak günlerce tar- tışma konusu olmuştu. 1993'te modern yaşamın Uzmanlar Yanomamayerüa Yarima'run çağdaş yaşama a>ak uydurmasının oldukça güç olduğunu beHrtiyor. gereklerine daha fazla ayak uyduramayan Yarima Good, üzerindeki Batılı gıysilerini çıkararak ormana gen dön- dü. Yarima, ABD'de bulun- duğu sırada Ingilizce öğren- meye çalışmış, ortama uy- maya gayret etmiş ve en önemlisi kendisini uzaydan gelmiş bır yaratık gibi gören meraklı komşulanna ses çı- karmadan tahammül edebil- miştı. Ne var kı ne 3 çocuğu ne de kocası onu ilkel yaşan- tısından koparmaya yetmedı. Konuya geniş yer veren Güney Amerika gazeteleri. bilim adamının kansını geri alma girişimlerini sert bir şe- kilde eleştirerek Yarima'nın yeni düzenini bozmaya hak- kı olmadığını yazıyor. Ekibiy- TMOK Genel Sekreteri Bayatlı 'İstanbul'un 2004 için şansı süriiyor' e-posta : tan (a vol. com. tr Spor Servisi - Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) Genel Sekreteri Togay Bayatlı, İsveç basınının 2004 Yaz Olimpiyat Oyunlan'nın aday kenti İstanbul'a şans tanımamasını şaşkınlıkla karşılarken. "İstanbul'un da 2004 Olimpiyatlan için en az diğer 10 aday kent kadar şansı >ardır" dedi. İstanbul'un mart ayındaki ön elemelerde fmale kalacak 4-5 kentten biri olacağını iddia eden Togay Bayatlı. İsveç nüfusunun yüzde 65'inin olimpiyatı istemediğini anımsatarak. "6 kez kış olimpiyat o>unlanna taiip olup geri çevTİlen Stockholm'ün yaz oyunlanna ev sahipligi vapmak istemesi spor dünyasında tepkiyle karşılandı. İsveç'te yapılan bir kamuov u araşürmasında halkm büyük bölümünün olimprvatı istemediği ortaya çıkmışO. l luslararası OUmpiyat Komitesi üyeleri kendilerini istemeyen ülkeye oy vermezler'' dedı. TMÖK Genel Sekreteri Togay Bayatlı, İstanbul'un diğer adaylara oranla büyük avantajlan olduğunu da vurgulayarak şöyle konuştu: "İstanbul'un olimpiyat kanunu var. Oysa diğer 10 kentte böyle bir kanun olayı yok. Üstelik olimpiyat köyümüzün konutlan hay.ır. Köy alanının arazisi hazır, stat inşaatı ise başlama aşamasında. Oyunlar, trafiğin olmadığı TEM karayolu yanında ve metro bağlantılı. Bu nedenle İstanbul, 2004'ün favori kcntk'rinden.'" le birlikte Yanomama yerlı- lerinin yaşadığı bölgeyi ka- nş kanş arayan Good, kan- sını geri dönmeye ikna ede- bilmek için yanında çocuk- lannın resimlerini veçocuk- lann annelerine yazdığt mek- tuplan taşıyor. Bu arada ValdirCnız adın- da Brezilyalı bir fotoğrafçı, Amazon ormanlannda bir bi- lim dergisi için resim çeker- ken Yarima'yı gördüğünü ve yakın plan resimlenni çekti- ğıni iddia ediyor. Cruz, Af- ro stıli saç modelini değiştı- ren Yarima'nın vücudunu ge- leneksel kırmızı boyalarla boyadığını, burun kanatlan- na ve yanaklanna küçük be- yaz çubuklar geçirdiğıni ve en önemlisi sırtmda bir be- bek bulunduğunu söylüyor. Good'a tepki Yarima'nın kabilesi. bilim adamlanna göre 20. yüzyıl uygarlığının giremediğı tek topluluk. 1975 yılında ant- ropolojik incelemeler yap- mak üzere bölgeye gelen genç Kenneth Good, burada yal- nızcabirkaç hafta kalmaya ni- yetliydi. Ne varki evdeki he- sap çarşıya uymadı ve Good burada tam 12 yıl kaldı. Ya- rima'yı tanıdığında henüz 9 yaşındaydı. Evlendiklerinde ise Yarima 13'üne yeni bas- mıştı. Evliliklerinin Ama- zon'daki ilk bölümünde iki çocuklan olan çiftin, 1987'de ABD'ye yerleştiklerinde bir çocuklan daha oldu. Yarima'nın Nevv Jersey'de- ki Ingilizce öğretmeni Ma- ritza Nebon, Yarima'yı şöy- le anlatıyor: "Yarima son de- receçeidcivecanayakmbir in- sandLNevarki ilkel tophımun etkilerini üzerinden atanu- yordiLÖrneğmzaman kavra- mını bir türlü öğrenemedi. Buradaki yemektarzına abş- ması uzun zaman aldı. Or- manda balık, yılan, tarantu- la (dev örümcek) ve bitki kök- leri yerken birden fast-food yemekzorunda kaklı. ^"ryebfl- ctiklerinin rjaşmda hamburger, patates kızartmasıv«lazarnuş piliç gelrvordu. Ve tabii ki kı- sa zamanda kilo aldı, o çevik ve ince hadannı kaybetti." Kenneth Good'un mesai arkadaşı antropolog Da\id Chanoff, çiftin tekrar bır ara- ya gelebileceğine ihtimal ver- miyor: aralanndaki sevginin ne kadar güçlü olursa olsun taş devTİ ile 20. yüzyıl arasın- daki mesafeyi aşamayacağı- nı öne sürüyor. ARAŞTIRMA VE PROJE MERKEZLERİ PARASIZLIKTAN YAKINIYOR Türkiye'de bilgi üvey evlat BARIŞ DOSTER Batı'da "-Think Tank" denilen. fi- kir ve proje üreten kurumlann önemi- nin Türkiye'de henüz yeterince ka\Tan- madığıbelırtilıyor Uzmanlar. ilgisiz- lik ve parasızlıktan yakınıyorlar. Or- tadoğu ve Balkan Incelemeleri Vakfı Başkanı. Emekli Büyükelçi İsmail Soysal, "Türkiye'de araştırma amaç- h kuruluşlar iyi nivetle güzel şeyler ya- pıvyriar ama henüz çok yetersizler"' gö- rüşünü savunuvor. Dış Politika Enstitüsü Müdürü Dr. Seyfı Taşhan da. Türkiye'de araştırma ve proje amaçlı kurum kur- manın moda olduğunu sa- vunarak, "Sorun bunlan kurmak değiL üretim yap- mak"diye konuşuyor. Stra- tejik Araştırmalar Vakfi Ge- nel Sekreteri ÖmerTarkan ise parasızlıktan yakınarak bu tür kurumlann öncelikle bağımsız olması gerektiğinı vurguluyor. Batı'da durum Türkiye'deki benzerlerinın aksine Batı'da bu kurumlar önemli parasal kaynaklara sahipler ve bunlara büyük önem veriliyor. Türkiye'de araştırma geliştirme (ar-ge) faahyetlerinin GSYlH'ye (Gayri safi yurtiçi hasıla) oranı 1995 yıiı verilerine göre yüzde 0.33 iken bu oran Kore'de 1.99'a, ABD'de 2.78'e, Japonya'da 2.98'e ve lsrail'de 3.1'e çıkıyor. Türkiye'de eği- time aynlan payın GSYlH'ye oranı ise yüzde 3.36 dolayında kalıyor. Oysa bu rakamın en az yüzde 10 do- layında olması gerekiyor. Batı'daki araştırma kurumlan. devlet, özel sek- tör ve üniversıtelerle sıkı bir işbirliği içindeyken Türkiye'dekiler bu destek- lerden yoksunlar. Batı'daki ortalama bır araştırma ku- rumunun bütçesinin on milyon dolar- larla ifade edildiği bilıniyor. Bunlar ara- sında en ünlüleri ise ABD'de Savun- ma Bakanlığı ve ClA'ya yakınlığıyla bilinen "Rand Corporation" v e tngıl- tere'deki "StratejikAraşürmalarMer- kea" • 1995 yılı verilerine göre Türkiye'de araştırma geliştirme harcamalannın GSYÎH''ye oranı yüzde 0.33 iken bu oran Kore'de 1.99'a, ABD'de 2.78'e. Japonya'da 2.98'e ve Israil'de yüzde 3.1'e ulaşıyor. Türkiye'de eğitime aynlan payın GSYlH'ye oranı ise yüzde 3.36 dolaymda kalıyor. Türkiye'de ise oldukça yeni olan araştırma kurumlanndan ilk akla ge- lenlen "Ortadoğu ve Balkan İnceleme- leri Vakn", "Dış Politika Enstitüsü",- Stratejik AraşOrmalar Vakfi'", Tür- kiye EkonomikveSosval Etüdler Vak- fl" (TESEV), "tktisadi Kalkınma Vak- fi" (tKV^, "Tiirk Demokrasi Vakfi". "Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal AraştırmalarVakfi" (TÜSES) ve "Sos- yal Demokrasi Vakfi" (SODEV) Bu konuda Ortadoğu ve Balkan In- celemeleri Vakfı Başkanı Emekli Bü- yükelçi İsmail Soysal, Türkiye'de bu tür vakıflann genellıkle elit sınıfın elinde olduğunu ama hiçbirinin ye- terli olmadığını söylüyor. Soysal, pa- rasal kaynaklann yetersızlığinden şi- kâyet edıyor ve "Türkive'de Dışişleri Bakanhğı bünyesindeki Stratejik .Araş- tırmalar Merkczi de dahil olmak üze- re dış politika alanındayoğunlaşmış 10 kadar kuruluş var ve hepsi de parasal yetersizliklerine karşın Türkiye ölçü- lerinde i>i işler yapıyorlar" diyor. 'Uretim yok' Dış politika konusunda yoğunlaşan en eski araştırma ve proje merkezle- rinden olan Dış Politika Enstitüsü Baş- kanı Dr. Seyfi Taşhan ise Türkiye'de bu tür kurum aç- manın moda haline geldiği- ni. fakat önemli olanın üre- tim yapmak olduğunu vurgu- luyor. Taşhan şunlan söylü- yor- "Ne Dışişleri Bakanuğu ne üniversiteler ne de özel sek- tör, büyük miktarda proje si- parişi vermiyorlar ya da var olanlan kuUanmageregiduvmuyorlar. Parasal olanaklanmtz çok sınırh ve bi- ze çok az sipariş talebinde bulunulu- Parasızlık nedeniyle venmli olama- dıklannı söyleyen bir diğer isim ise Stratejik Araştırmalar Vakfı Genel Sekreten Ömer Tarkan. Tarkan. asıl önemli olanın kurumlann bağımsız- lığı olduğunu belirtiyor ve şöyle ko- nuşuyor: "Son dönemlerde Başbaka- nın ve yarduncısının kurdurduklan valaflar var ama bunlar, resmi politi- kalann doğrulatılması için vakıfkuru- yorlar. Amaç. yöneticileri haklı çıkar- mak değil, sağlam, tutaıiı ve ciddi projeler iirebnek olmalı." SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN 'Politikanın Demir YumruğuL' iyi de olaya acaba neden tarih gözüyle bakılmıyor? (Şimdi Malraux olsaydı, 'cosmique' açıdan c./e- cekti) Türkiye'nin yurt çapında geçirdiği sarsıntı, 'ma- hıyeti meşkûk' bir trafik kazasının, ortalığa döküp saçtığı rezıllikten mı ıbaret? Ben, hiç sanmıyorum. Müdafaa-i Hukuk İnkılabı'nın çıvisi, '40 Karantı- ğından' itibaren gevşetılmış; fakat asıl, 'Soğuk Sa- vaş' yıllannda yuvasından çıkmıştır. Iktıdar, 'bürok- rasi+burjuvazi' formülüne ındirgendi mı, inkılâp inkı- lâp olmaktan çıkıyor, demokrasi 'Soğuk Savaş' de- mokrasisine dönüşüyordu; buysa gerçekte, 'güdü- mü görünmez' pariamenter bir rejım demekti; o gö- rünmez 'güdüm' ciddi bir 'denetimden' yoksun olun- ca, yönetimde yolsuzluk önlenebilir mı? Tam tersıne, kaçınılmaz! Artık Avrupa başkentlerinde yankılanan yönetim densizliklerimiz, mecia'nın adeta şehverJe teş- hirettiği birkaç adam ve kadından ibaret, uyduruk bir 'çetenin' mariîfeti mi? Kendimizi aldatmayalım: Hemen her yerde olduğu gibi komünizm 'heyûlâsı' kullanılarak, ülkemizde de siyasi iktidariar, hâkimiyeti, hâkimiyetin asıl sa- hibine, yani millete sormadan millete rağmen kul- lanma yoluna gitmişlen ülkenin menfaatlanyla 'sistem'in menfaatlannı birbirinden ayırdedeme- dikleri gibi; ülkenin imkânlannı kendi menfaatla- n için kullanmaktan geri kalmamışlardır. Bu aa ger- çeği, bırakın açıklamayi, sadece farkına varanlann uğradıklan akıbet gerçekten dehşet vericidir. Bu ba- kımdan, bence 'kirli eller" deyiminin kapsamı, ilk an- da aklagelebilenden çok daha geniş düşünülmek ica- bediyor. '40 Karanlığından', 'Soğuk Savaş'a. 'Soğuk Sa- vaş'tan 'Yeni Dünya Düzeni'ne, yâni 'küreselleş- me+özelleştirme+post/modernizm' sacayağına kaydınlan Türkiye, işçisi köylüsü aydını, -kısacası bütün halkıyla- 'ufak ateşte pişirilmektedir.' • •bireyübsabrıyla! 1 Onlardan birisi, Hasan Izzetun Dinamo; '40 Ka- ranlığında' kaybolmuştu; Nâzım'dan sonra, top- lumcu şiirimizin iki büyüğünden (oteki Nail V. Çakır- han) biriydi; mısralannın çoğu ezberimizdeydi, onu ne kadar severdik: "bir eyüb sabnyla bekledim / sabah olmayan gecelerde / gül dallan yerine demir çubuklar var- dı / münzevi münzevi pencerelerde/ dışarda kos- koca bir tabiat / doldurdu yollan / göğün kapıla- nnda şarkılar okudu / başı kâküllü tarla kuşlan / deli bulutiar geçti habersiz / âşıklığımdan şairli- ğimden / bahar yağmuriarı bensiz yağdı / ve kavs-i kuzah açtı bensiz / bir eyüb sabnyla bek- ledim / sabah olmayan gecelerde / gül dallan yerine demir çubuklar vardı / münzevi münzevi pencerelerde..." ('48 Şair1 , Âli Tomrukçu, s. 36,1944 Ankara) Dinamo, önce 'insan ve Hamle', sonra 'Yeni Ede- bıyat' ve 'Yeni Ses' dergılerinde görunmüş; '40 Ka- ranlığı'nm gırdaplannda, birdenbıre kaybolmuştu; ki- misi sürgünde olduğunu söylüyordu, kımısi doğuda bir yerterde, bitmez tükenmez bır askerlik yaptığını! Gerçek oydu ki ardı ardma devrilen 'savaş' ve 'so- ğuk savaş' yılları içinde, H.l. Dinamo adı, Türki- ye'nin edebiyat gündeminden 'kazınmıştı' hem yal- nız gündeminden mi canım, 'belieğinden' de! Yırmi yıl boyunca yayımlanan şiir antolojılerinde en kıytınk şairlerin bile yeri vardır da H.l. Dinamo'nun yeri yok- tur. Dinamo'nun 'yeniden dihlişi' 6O'lı yıllarda gerçek- leştı; Paris'ten son dönüşüm, onun 'Kutsal İsyan' adlı belgesel romanının ilk ciltleri yayımlanıyor, ne ka- dar heyecanlandığımı anlatamam; Varlık dergisıne bir yazı yazdım, başlığı şu: "Hasan izzettin'in Dönüşü!". (Bkz. 'Hangi Edebiyat', s.17, Bılgi Yayınevi, 1993) Çok geçmeden, Dinamo'dan bir teşekkür mektubu alacaktım; koca şair, o yirmi yıl boyunca o 'küçük ateşte nasıl pişirildiğini' anlatıyordu. '.••Ölmemek için!' "...yaşımız epeyce ilerlediyse de Türk edebıyab- nı yine de bizler yapmak ve Türk edebiyat tarihin- deki yerimizi almak zorundayız. Ahmet Kabaklı gibi 'gericilerin' yazdığı edebiyat tarihinde ne ka- dar yerimiz yoksa; Türk şiirini tam anlamıyla de- jenere eden, sonra da onun üzerine birer sultan gibi kurulan 'Garip'çilerin yazacağı, ya da salık- layacağı edebiyat tarihinde de yerimiz olmayacak- tır..." "...politikanın demir yumruğu, bizi dediğiniz mağaralara kovarken, onlar rahatça -kendiliğimiz- den boşalttığımızı sandıklan- yerlere kuruldular ve bizlere bir kere olsun, asla dönüp bakmadılar, ve insancıl bir acıma bakışı bile fıriatmaya tenez- zül etmediler. Ölmemek için sanat potansiyelimi- zi bir yere dçğru kanalize etrnek istedik ve bun- dan 'Kutsal İsyan' doğdu..." (İstanbul'dan izmir'e, 11 Mart 1955 tarihli mektubu) Hasan Izzettin'i 'unutulmanın korkunç karanlığı- na gömenler' kimlerdi? Aslında millete ait olan 'hâ- kimiyeti', kendi 'iktidahan' için kullananlar değil mi? Acaba Dinamo'nun o 'karanlıktan', Kurtuluş Müca- delesini (8 cilt) ve 'erken' cumhuriyet dönemini (8. cilt) anlatan; yâni milletin 'hâkimiyetini' nasıl elde etti- ğini ve 'inkılâbı' nasıl gerçekleştirdiğini romanlaş- tıran, iki büyük anrt/kitabı çıkardığını görünce, vicdan- ları sızlamadı mı? "Kutsal İsyan" ve "Kutsal Banş". Yoksa Dolar'ın Nevv York ve Londra borsalann- daki dalgalanması, onları daha çok mu ilgilendiriyor- du? http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN http://www.ada.com.tr./-bilgiyay/yazar/ailhan.html
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle