06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 1997 ÇARŞAMBA 12 KULTUR Yirminci yüzyıhn çağdaş bestecileri, günümüzün yalnız kahramanlan Notayla kıılağııı arası açıkKiiltür Servisi - Ünlü besteci Mahler, "Beuim de zamanım gelecek" dermiş. YoL>a Debussy mıydi bunu söyleyen? Ya da VV'agner7 Hatta belki Beethoven0 Kuş- kusuz her bıri. müzikJerinin zamamnda "anlaşılmaması' ûzerine. toplumun bır gün aynı mûzıkten mutlaka zevk alaca- ğına inanmak istemişti. Bir gün 'zama- nı geleeek'ti... Buyük bestecikrin çoğu. ajnı sorunu yaşadı. Önümüzde açtıklan yenı ses kapılanndan girebılmemız için zaman geçmesı gerekiyordu. Çoğu, öl- dükten sonra yakaladıklan başanyı ha- yattayken tadamadı. §u günlerde, 20. yüzyıl miiziğinin bir gün 'zamanımn gelip gelmeyeceği' tartı- şılıyor Simon Rattle v e Pierre Boulez gi- bi çağdaş bestecıler. bir konser salonun- dan ötekine koşarak çağdaş müziği ge- niş kitlelere taşımaya çalışadursun, bü- yük çoğunluk bu tür miizığe hâlâ alışa- bilmişdeğıl. Hatta ünlü müzikologlarbı- le zaman zaman çağdaş müziği görmez- likten geliyor. Dünyanın en etkin müzi- kologlanndan İngıliz Deryck Cooke, 1960"lı yıllann ikinci yansında Boulez, Nono,Xenakis ve Ligeti'yi duymazlıktan gelmeye başlamıştı. Cooke gıbı pek çok müzikologun o dönemde Beatles'ı des- teklemesi. önemlı bir soruyu gündeme ge- tirdı. Bizden sonraki kuşak, avangard müziği toptan görmezlikten gelip günü- müz pop. caz \e miizıkalleriyle mi ana- cak 20. yüzyıl müziğini? Diıüeyitiler degşiyor Geçen günlerde şövalyelik nişanı alan eski Beatles üyesı Paul McCartney ile mü- zikaller krah Andrevv Lloyd VVebber'a verilen lordluk unvanı. tartışmayı ale\- lendırecek nıtehkteydi. Gerçek şu ki, bu- gün bestecilenn yazdıklan müzik ıle din- leyıcilerin duymak istedıkleri müzik ara- sındaki mesafe, hiçbir çağda bu denli açılmamıştı. Söz konusu tartışma. müzik- severleri ikiye bölmüş durumda: Kimi- si. Mozart Beethoven ve Verdigibi bes- tecılenn yaşarken de popüler olabilme- lerini örnek göstererek günümüz çağdaş bestecilerinin halka ulaşamadığını savu- nuyor. Kimisi ise zamanın avangard mü- zikten yana işledıği görüşünde. Bu ikin- cı kesim. bundan 100 yıl sonra Andrew Lloyd VVebber'ı kimsenin hatırlamayaca- ğını savunuyor. Oysa galiba değişen besteciler değil, dinleyiciler: Besteciler, hâlâ aynı müca- deleyi veriyor. aynı biçimde meydan oku- yor topluma. Geçmişe dönüp bakacak olursak^Beethoven'ın ölmeden önce ef- sane olmuf tektük müzisyenden biri ol- duğu bır gerçek, ama bu büyük ölçüde müziğinden değil, yaşam tarzından kay- naklanıyordu. Zaten senfonilerini geniş halk kitleleri değil. kapalı kapılar ardın- da elit kesim dinleyebiliyordu. O dönem- de bugünün müzik setleri ya da walk- manleriyokrukı... Radyobıleyoktu. Be- ethoven'ın tek tük gerçekleştinlen halk konserlennde. genelde Vittoria Muhare- Çağdaş müziğin öncülerinden Arnold Schoenberg. Karl-Heinz Stockhausen ve Pierre Boulez.» Ö n c ü I e r Mahler ve sonrası... Gustav Mahler (1860-1911) - Bach'tan Mahler'e uzanan yolda, müzikte stilizas- yondan özgün ifadeye geçildi. Mahler' in senfonüen, yeni bir çağın doğuşuna işaret- ti. Alman romantiklerinin ve Avusturya senfoni okulunun sonuncusu olan Mahler, gelmiş geçmış orkestra şeflerinın en büyü- ğü olarak anılır. Başlıca yapıtlan: Senfo- niler 1 -9, Das Lied von der Erde. ArooMSchönberg(1847-1951)-20 yüz- yıl müzığını tümüyle etkileyecek kuram- sal yeniliklen getiren besteci. Tonal düze- ni yıktı, kromatik dizidekion iki notaya ye- ni bir sıralamagetirdı. Başlıca yapıtlan: Gur- relieder. Yavlı Çalgılar Kuartetı No. 2, Pi- errot Lunaıre. Igor Strninsky (1882-1971) - Müziğin- deki yenilikler. tutucu çevreler üzerinde şok etkisi yarattı. Rus müziğinden kop- mak için yaptığı atılımlar, yeni-klasik ara- yışlar, on iki ses tekniğini ılımlı ölçüde kullanışlanyla tanınır. Başlıca yapıtlan: Ateş Kuşu. Bahar Ayini. Agon. EdgarVarese (1883-1965)- Fransız asıl- lı Amerikalı besteci, tını, melodi, armoni veritimalanlanndaki yenilikleriyle modem müziğin öncüleri arasında sayılır. Elektro- nik müziğin ılk ustalanndan. Başlıca ya- pıtlan: Ameriques, Ionısation, Poeme Elect- ronique. Pierre Boulez (doğumu 1925) - Fransız besteci ve orkestra şefı Boulez, Stravinsky ve Messiaen'inritımbuluşlanyla Weber'in tını düzenine getirdiklen çağdaş müzik öğelerini ilk kez bırleştırmeyi başaran bes- tecidir. 195O'lı yıllardan bu yana elektro- akustik müzik üzerinde yoğunlaştı. Başlı- ca >apıtlan: Le soleil des eaux, Le marte- au sans maitre. Notatıons. Harrison Birhvistfc(doğumu 1934)- An- tı-avandgartçılann baş düşmanı. Yapıtlan, 20. yüzyıl müzığınin taşıdığı tüm yenılık- leri en uç noktasına götürür. Başlıca yapıt- lan: Punch and Judy, The Triumph of Ti- me. Silbury Air, Earth Dances. besi'nden yola çıkarak bestelediği mü- zik çalınırdı. Bugün o parçayı pek duy- muyoruz. çünkü müzik eleştirmenlere göre. 'düpedüzkötübirbeste.' O günler- de, Beethoven'ın piyano sonatlannı du- yanlar. bestecınin artık kafayı üşüttüğü- ne kanaat getirmişlerdi. Biz bugün o so- natlan çok seviyoruz... Sonuçta bestecilerin hem para kazan- malan. hem izleyicılerle iletişim kurma- lan hem de özgün olmalan gerekıyor. Her zamanki gibi sorun, bu üçü arasın- da bırdengetutturabılmek... Beethoven. yayıncısı için lskoç halk şarkılannın aran- jörlüğünü yapmış, Schubert ise şarkı ya- zan olarak büyük ün kazanmasına kar- şın orkestra için bestelerini rafa kaldır- mak zorunda kalmıştı. Günümüzden bır örnekse Makolm Arnold. Geçinmek için fılm mûzikleri besteleyen Arnold'un sen- fonileri de rafta bekliyor. Yeni sesler araştmlmaya başlandı Müziğin bugüne uzanan değişimleri, 1910 yılında başlıyor. 1910, müziğin yö- nünü yitirdiği tarih. Senfonide melodik ve armonik gelişimi göz ardı ederek nt- mi ön planda tutan Stravinsky ıle onun ardından müziğin ruhu sayılan tonalıte- yi kendi bılımsel sıstemiyle değiştiren Schönberg sayesinde, müzik bir daha hiç eskısi gibi olmadı. Geliştirilen yeni sıstemlerle birlikte, yenı sesler araştınlmaya ba^landı. Din- leyicileri rahatsız eden de bu: Kulaklar... yeni seslere kolay kolay alışamıyor. Oy- sa avangard müziğin etkileri, bugün kit- le iletişim araçlan sayesinde yaşamımı- zın her alanmda hissediliyor. Bir Tom ve Jerry çizgi filmini düşünün: Stra- vinsky'nin Petnışka'smı dinliyor gibi olabilirsiniz... TV reklamlan, 20. vüzyıl çağdaş müziğinın etkisini taşıyor. Char- lie Parker ile Frank Zappa. çağdaş mü- ziğin önde gelen isimlerinden biri olan EdgarVarese'nın hayranlanydılar. Beat- les. elektronık müziği göz ardı etmemiş- tı. Londra'daki bir konser salonunun afi- şinde, "Stres, 20. yüzyıl hastalığıdır. Te- davisi, 18. yüzyüda'" deniliyor. Afişte. Mozart'ın resmi var. Acaba Byrd, Bach. Mozart, Beethoven, Bertioz, Brahms. Mahler, Sibelius, Schönberg ya da Stra- vinsky bir gün müzikal birer ilaç olacak- lannı duysalar sevinirler miydi? Bugü- nün bestecilerinden bunu beldemeye hak- kımız var mı? Bakalım 20. yüzyıhn ne zaman 'za- manı gelecek'? Topluluk bu akşam 2030'da CRR'de bir konser verecek. Asiaminör istanbuVda CUMHUR CANBAZOĞLU Cemal Reşit Rey Konser Salo- nu"nun şubat ayı programında yer alan tek caz organızasyonu- nu bu gece Ankaralı grup Asi- aminörgerçekleştıriyor. 20.30"da- ki konserde grup Kâmil Erdem (perdeli-perdesizbass),TahirAy- doğdu (keman), Yahya Dai (sop- rano-alto saksofon, tenor flüt) ve Zafer Gerdanh'dan (davul)olu- şan klasık kadrosuyla sahneye çı- kacak. Asiaminör 1990'da kurulmuş bir caz gmbu olmasına karşın an- cak son iki yıldır ulusal çapta adından söz ettirebildi. festival- lerde yer alabıldi. Bunun başlıca nedeni Ankara'da yaşamalan ve etkinliklenni İstanburdaki med- vayayetennce iletememeleri. Oy- sa altı yılda bir caz grubunun ko- lay kolay cesaret edemeyeceği iş- len başarmış durumdalar. Örne- ğin 1991 'de Viyana'da ilk albüm- leri .MongTheStreet'i CDhalin- de çıkardılar. A\Tupa'da Alman- ya, Avusturya, Isviçre, Macaris- tan'da turneler düzenlediler. Bunca işten sonra ancak 1994 "te yerli müzik piyasasının dikkati- ni çekmeyi başardıla^^T e aynı al- bümü Türkıye'de Sokak Bovrnı- caadıyla yayımladılar. 1959, Hü- seyni Vals, Sokak Boyunca, Bon- cuk, Ze>bek-\ ari, Meriç, 9/8 Doğ- ru, Longaminör parçalannın yer aldığı bu albüm Asiamınör'ün Türk sanat müziğinden yola çıkıp bu melodıleri caz yoluyla evren- sele taşıma çabası hakkında bil- gi sundu müzikseverlere. Ardından geçen yıl daha pro- fesyonel şartlarda ürettikleri ikin- ci albümleri Loı^aNovageldi. Bu arada Asiaminör albümün vavı- rrunı takiben ABD'nin Pennsyl- vanıa, Virginia, Ohio, Illinois, Arkansas. Georgıa, Teksas eyalet- lerini kapsayan yurtdışı turnesi- ni başanylatamamladı. Tabıi pop- çu olmadıklan için bu haber man- şetlere çıkmadı. moda deyimle Türkiye onlarla gurur duymadı... MahurBlues,HicazkârSvving, Bas Semai, Trakya Blues, Sirto Nova, Heliopolis, Longa Nova, Körfez ve Feraparçalanndan olu- şan ikinci albümün Ankara kadar İstanbul'da da ilgi görmesinde Asiaminör'ün 3. İstanbul Caz Fes- tıvali'nde yer almasımn büyük payı oldu. Deneysel müzik peşinde olan sanatçılann ürettıklenni bir kul- vara sokmalan zor ama Asiami- nör'ün lideri Kâmil Erdem gru- bun çizgisine "uluslararası sanat müziği" diye bir isim bulduğunu söyleşilerimizde sık sık vurgulu- yor.. Uluslararası piyasada önem- li bir silah haline gelmiş 'etnikcaz' terimi yerine bu tip bir ismin on- lan daha iyi yansıttığına inanı- yor Erdem. Gelelim bu geceki konsere, Er- dem'den aldığımız bilgiye göre Asiaminör, Sokak Boyunca'dan bir ya da iki parça, Longa No- va'dan dört beş parça, şu anda ha- zırlıklannı sürdürdükleri üçüncü albümlerinden beş parça, bir caz standardı ve birde klasik Türk mu- sikisi parçası çalmayı planlıyor konserde. Bu repertuvann genişleyip da- ralması dınleyiciyle kunılacak iletişime bağlı. Asiaminör'ün, ts- tanbul Festivali'nden sonra ilk önemli performansı olacak CCR konserinde birkaç parçayı yeni düzenlemeleriyle yorumlayaca- ğını da ekleyelim. Bacall, 'Aşkın İki Yüzü' filminde ilk kez bir kadın yönetmenle çalışıyor Onlar hep 6 başkaları9 oldıüar Kültür Servisi-72 yaşındaki ünlü oyuncu Lauren Bacall, 1944 yılında henüz 19 yaşındayken Humpre> Bogart'la birlikte çevirdiği 'To have or to have not' adlı filmdeki 'bakışıyla' sinemaseverlerin akıllanna kazınmıştı. Son filmı 'The Mirror has rwo Faces'te (Aşkın İki Yüzü) Barbra Streisand yönetiminde komedi tarzını deniyor. - "The Mirror has Two Faces'teki rolü neden kabul ettiniz? Barbra'yla çalışmanın oldukça eğlenceli olacağını düşündüm. Daha önce hiç kadın bir yönetmenle çalışmamıştım. - Tek neden kadın bir yönetmenle çalışmak mı? Birlikte oynadığınız kişinin \önetmenliğinızi yapması oldukça farklı. Bundan böyle Barbra'yla oynayabilir ve onun yönettiği filmlerde rol alabilinm. Bu bir başka oyuncunun size neyi nasıl yapmanız gerektiğini söylemesine benzemıyor. Çünkü o yönetmen \aptığım işe kendimi adanm - Barbra Streisand"m birlikte çalışılması güç bir sanatçı olduğu söylenir. Aynı şe\ benim için de söylenir. Bu suçlamayla hak etmediğim kadar çok karşılaştım. Sanınm Barbra için de aynı haksızhk söz konusu. K.endimı yaptığım işe adanm ve birlikte çalıştığım insandan da aynı özveriyi ve tutkuyu beklerim. Eğer işler bekledığim gibi gelişmezse düş kınklığma uğranm. Ve ben düş kınklığına uğramaktan nefret ederim. Barbra fılmde ne giydiğimden saçımın nasıl olması gerektiğine, taktığım küpeden kullanılan renklere. filmin her küçük aynntısıyla ilgilendi. O bu kadar özveriliyken siz de ne için sette olduğunuzun aynmına vanyor ve daha özenlı çalışıyorsunuz. - Canlandırdığınız karakterin Streisand'ın öz annesiyle benzerlikleri var mıydı? Diyaloglann bazılannda kendi annesiyle konuşurmuş gibi olduğunu söylüyordu. Ancak bir filmde o kadar öznel olamazsınız. Beni annesi gibi gördüyse hata yapmış demektir. Çünkü benım yaptığım yalnızca rolümü canlandırmaktı. - Bekâr bir anseyi canlanduıyorsunuz. Bu daha sonra eleştiri alabilir. Yaşamımın büyük bir bölümünü bekâr bir anne olarak geçırdim. Yalnız bir anneyseniz bir babanın yerini hiçbir zaman alamazsınız ama en azından denersiniz. Ve sanınm çocuklarım da ve ben de yaralandık. Ancak 'inemalarda gösterime giren 'Aşkın İki Yüzü' filminin 72 yaşındaki ünlü yıldızı Lauren Bacall, 53 yıllık oyunculuk yaşamını geride bırakırken, 'Benim gibi, tüm yaşamı boyunca bir dakika durmaksızın çalışan insanlar, ancak öldüklerinde dinlenmeye zaman buluyorlar' diyor. tek annenin ya da tek başına babanın varlıği bile ailesizlikten. Aynca anne ve baba birlikteyken bir taraf kesinlikle dengesiz oluyor Sanınm en kötüsü gerçekten kötü annebabaya sahıp olmak. - The Mirror has tvro Faces'ten başka 'My Fellow Americans'ta 'first lad>'i canlandınyorsunuz. Sian için iyi bir yıl oldu diyebiliriz. - Hep böyle yoğun çalışmak istedım. Oturup durmaktan hoşlanmıyorum. Zamammı akşam yemekleri ve davetlerde öldürmek bana göre değil. Benim gibi, tüm yaşamı boyunca bır dakika durmaksızın çalışan insanlar. ancak öldüklerinde dinlenmeye zaman buluyorlar. - "The \Vay We \Vere' adlı fUmde Barbra Streisand ırkçı etkinlikkr düzenleyen bir komheye sa\aş açrvor. Siz de şu anda faal olarak aynı savaşun içindesiniz. Kendimi bildim bileli politikayla ilgilendim. Barbra da öyle... Oyunculann da herkes kadar siyasal görüşe sahip olma ve bunu açıklama haklan vardır. - Oldukça onurlu bir söylem. Ya da çılgınca! Bırçok insan benim gösteriş yaptığımı düşünüyor. Liberaller için neler dendiğini bilirsiniz. Ben bır lıberalım. Lıberal olmakta ne kötülük var? Ben bununla gurur duv-uyorum. - HoUywood'daki \ahudi-karşıtı hareketlere nasıl bakıyorsunuz? Howard Hawks, ('To have and to have not'ın yönetmeni) bir Yahudi düşmanıydı. Onunla çalışacağım söylendiğinde çok korkmuştum. 19 yaşındaydım. Hawks benim Yahudi olduğumu öğTenecek diye ödüm kopuyordu. Menajerime söylememesi için yalvardığımı hatırlıyorum. Onyargıh yaklaşımlar - Yahudi oluşunuzun mesleki kariverinizi olumsu/ etküeyeceğini mi düşünüyordunuz? Evet. - 'To have and to have not'ta sarialan sizin söylemediğiniz doğru mu? Mutlaka bir notada eşlik edilmiştir. Ancak tüm şarkı dublajlanmadı. Çünkü o şarkılan kaç kez kaydettiğimi ben bilirim. Benim söylediğimi anlamanız için bir kez dinlemeniz yeterli. Ama çıkamadığım bir notada sanınm ses eklendi. - Çahştığınız oyuncular arasında halkın onlara yakışürdığı imaja en çok ters düşen hangisiydi? Bogie bazı zamanlar sert erkeği oynamayı severdi, ancak gerçekte hiç de göründüğü gibi değildi. çok duygusal ve heyecan dolu bır adamdı o. Katie Hcpburn, herkesin ondan bekleyeceği türde güçlü bir karaktere sahip olmasına karşın çok heyecanlı bir yapıya sahıpti. Spencer Tracy'ninse hiçbir zaman ortaya koymadığı karanlık bir yönü vardı. Sanınm çoğumuz bir başkasıymışız gibi davranabilmek için oyuncu olmuştuk. - Erkekkrin göziinü korkuttuğunuzu düşünüyor musunuz? Sanınm gözleri korkabilir. Ancak bu benim değil onlann suçu. Oynadığım karakterlere bakarak önyargıyla, çekingen yaklaşıyorlar. Eğer bir erkek kendinden emin olursa bir sorun kalmaz. İsim veremeyeceğim bazı kadın oyuncular meleksi yönleriyle ün yapmış cadılardır. Bense duygusal olmama karşın çok sert tanınınm. DEFNE GOLGESt TURGAY FtŞEKÇİ Oteller Dünyası Edip Cansever'in Oteller Kenti kitabında dört otel vardır: Otel Oteli, Eros Oteli. Sera Oteli, Phoenix Ote- li. Elbette şairin imge dünyasının otelleridir bunlar. Bu otellerin içinde dolaşan bir kamera gibidir şa- irin kalemi. Görüntüleryansıtır bize imgedünyasın- dan. Sanki dünyayı bir otele dönüştürüp yeniden anlatmıştır. "Bir otel de sizin adınız" der. Insanın iç dünyasına bir yolculuktur Oteller Ken- f/'nde anlatılanlar: "Acılannıza iyi bakın! Sevinçle- rinize iyi bakın" der Phoenix Oteli'nin hoparlörün- deki ses. Aynı otelin Metrdotel'i ise: "Sevginin çe- şitlenerek zenginleşeceğine, kişiyi daha güçlü ya- pacağına inanıyonım ben" der, Bayan Sara ile tar- tışmasında. Eros Oteli'nin tenis öğretmeni, üç set- te kendini anlatır: Birinci set: Pathetique, ikinci set: Uyanış, üçüncü set: Sonsuz uyum. "Nedir ki de- dim, bir büyük aşk bir çoğul aşktan başka." Şairin dünyasıdır bu, nedeni nasılına pek de kolay ulaşı- lamayan. Cansever'in insanın iç dünyasını tanımaya-tanıt- maya çabaladığı bu kitabındaki bir dizesi, geçen günlerde bir ayakkabı tanıtımına gereç oldu: "97mo- del...'ler gelecekler, geliyohar, geldiler" diye tanı- tıldı, şairimizin ağzından. Aklının ucundan bile geç- memiş olmalı böylesı bir ilişki. • • • Ferhan Şensoy'un yenilerde yayımlanan Ote/- ler Kitabı ise sanatçımızın çeşıtli yolculuklarda ba- şından geçen son derece somut durumlan okurla- ra aktarıyor. Kitabın yazılış öyküsünden başlayarak her bölüm- de çoğu ülkemize, bir bölümü de başka ülkelere özgü, anlatıldığında komık ama yaşandığında hiç de öyle olmayan olaylarla karşılaşıyoruz. Kitapta anlatılan olaylann geçtiğı kentlerimize bir bakalım: Edirne, Tekirdağ, Sakarya, Eskışehir, An- kara, Izmir, Kuşadası, Çeşme, Erdek, Mersin, Muğ- la, Trabzon, Antalya, Sıvas, Maımaris, Soma, Ça- nakkale. Adı geçen kentler, ülkemizin görece gelişmış, en azından tiyatro izleme kültürü kazanabilmiş kent- leri. Ama oteller söz konusu olduğunda. yaklaşım hemen değişiyor: İnsanın normal durumu evinde oturmasıdır, otelde kalmak ise pek de açıklanama- yan kuşkulu bir durum. Bu yüzden çoğu otel gö- revlileri de içinde, otelde konaklayan ınsanlara ya- kınlık duyulmadan bakılır. Mademkı bir ınsan evini bırakıp yabancı bır yerde kalmaya gelmiştir, kuş- kulu bir kimliğı vardır. O yüzden uzun uzun süzü- lür, otele geliş nedeni, hatta bütün hayatı anlaşıl- maya çalışılır. Hatta otelciler, sizin yerinıze karar verir otelde ne yapılacağına Bu yüzden Trabzon otel- lerinin odaları her gelenin bir Nataşa ile birlikte ola- cağı varsayımına göre düzenlenmiştir. Oda duvar- ları aynalaria kaphdır, ama içecek bir sıcak çay bu- lamazsınız. Dev yatınmlarla dünyanın en büyük oetlleri de kurulsa, gelen ınsanlara ve onlann ge- reksinimlerine bakış değişmedikçe zordur oteller- de mutlu olmak. Kitapta yurtdışında gidılen kentlerden, Parıs, Londra, Bochum, Amsterdam, Mayorka, Dubrov- nik, Magosa otellerinden de söz edıliyor. Bunlar arasında olumlu izlenimlerin en çok olduğu kent sa- nınm Dubrovnik. Kent güzelliklerinın yanı sıra en gü- zel otellerde yabancı turistler uluslararası fıyatlarla kalırken kendi yurttaşlannın gelirlerine göre rahat- lıkla ödeyebilecekleri ucuz fiyatlarta kalabılmeleri et- kilemiş Şensoy'u. Kişisel gözlemlerim otelciliğin, turizm bilinciyle ai- leişletmeciliğinınbırleştiğidurumlardadahabaşa- rılı olduğu. italya ve Yunanistan'dan bu tür örnek- lere daha sık rastlanıyor. Soğuk almışsanız odanı- za birtas çorbayapıp getırmeleri, beliniztutulmuş- sa ütü ısıtıp tedaviye çalışmaları, sizin arabınızı da alıp kendi garajına koyması, gecenin ikisinde de ka- pıdan girseniz yüzü aydınlık bir insanın sizı karşı- laması gibi davranışlar, bu mesleğin ne denli geniş^ kültürlülük gerektirdiğinin göstergeleri. Oteller Kitabı, yalnızca oteüerden söz etmiyor kuşkusuz; aynı zamanda bir tiyatrocunun turne anı- larını da içeriyor. Eski yıllardan beri turnelerde tiyat-' roculann başına gelenler anlatıla anlatıla bitmez. Bun- lann pek azı yazıya geçmiştır. Anılarını yazmış tiyat- roları düşündüğümde Mücap Ofluoğlu'nun Bir AvuçAlkış'\, Gülriz Sururi'nin Kıldan Ince Kılıçtan Keskin r \ ilk aklıma gelenler. İyi ki Ferhan Şensoy, kitaplardayazan birtiyatrocumuz. Onun sahnedı- şındaki dünyasını bu kitaplaria tanıyabilme olana- ğına sahıbız. Dıleyelim tiyatrocular arasında da ya- zanlar çoğalsın. Almanya'nın Sesi Radyosu edebiyat yarışmasına ilgi büyük I Kültür Servisi - Almanya'nın Sesı Radyosu tarafından bu \ıl Türkçe olarak açılan edebi>at yanşmasına ilgi büyük. Yüzde 84'ü Türkive'den olmak üzere toplam 831 yapıtın başvurduğu yanşmada. radyo oyunu ve hikaye dalında birinci olacak esere 5 bin mark tutannda ödül verilecek. Aynca başanlı göriilen 6 çalışmaya da Goethe Enstitüsü'nde dil öğrenimi amacıyla 4 haftalık burs verilecek. Yanşmajürisi, katılan yapıtlan değerlendirmek amacıyla Frankfurt Kitap Fuan Direktörü Peter Weıdhaas başkanlığinda 18 haziranda toplanacak. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K KÂMÎL MASARACI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle