Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 1997 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Yirminci yüzyıhn çağdaş bestecileri, günümüzün yalnız kahramanlan
Notayla kıılağııı arası açıkKiiltür Servisi - Ünlü besteci Mahler,
"Beuim de zamanım gelecek" dermiş.
YoL>a Debussy mıydi bunu söyleyen? Ya
da VV'agner7
Hatta belki Beethoven0
Kuş-
kusuz her bıri. müzikJerinin zamamnda
"anlaşılmaması' ûzerine. toplumun bır
gün aynı mûzıkten mutlaka zevk alaca-
ğına inanmak istemişti. Bir gün 'zama-
nı geleeek'ti... Buyük bestecikrin çoğu.
ajnı sorunu yaşadı. Önümüzde açtıklan
yenı ses kapılanndan girebılmemız için
zaman geçmesı gerekiyordu. Çoğu, öl-
dükten sonra yakaladıklan başanyı ha-
yattayken tadamadı.
§u günlerde, 20. yüzyıl miiziğinin bir
gün 'zamanımn gelip gelmeyeceği' tartı-
şılıyor Simon Rattle v e Pierre Boulez gi-
bi çağdaş bestecıler. bir konser salonun-
dan ötekine koşarak çağdaş müziği ge-
niş kitlelere taşımaya çalışadursun, bü-
yük çoğunluk bu tür miizığe hâlâ alışa-
bilmişdeğıl. Hatta ünlü müzikologlarbı-
le zaman zaman çağdaş müziği görmez-
likten geliyor. Dünyanın en etkin müzi-
kologlanndan İngıliz Deryck Cooke,
1960"lı yıllann ikinci yansında Boulez,
Nono,Xenakis ve Ligeti'yi duymazlıktan
gelmeye başlamıştı. Cooke gıbı pek çok
müzikologun o dönemde Beatles'ı des-
teklemesi. önemlı bir soruyu gündeme ge-
tirdı. Bizden sonraki kuşak, avangard
müziği toptan görmezlikten gelip günü-
müz pop. caz \e miizıkalleriyle mi ana-
cak 20. yüzyıl müziğini?
Diıüeyitiler degşiyor
Geçen günlerde şövalyelik nişanı alan
eski Beatles üyesı Paul McCartney ile mü-
zikaller krah Andrevv Lloyd VVebber'a
verilen lordluk unvanı. tartışmayı ale\-
lendırecek nıtehkteydi. Gerçek şu ki, bu-
gün bestecilenn yazdıklan müzik ıle din-
leyıcilerin duymak istedıkleri müzik ara-
sındaki mesafe, hiçbir çağda bu denli
açılmamıştı. Söz konusu tartışma. müzik-
severleri ikiye bölmüş durumda: Kimi-
si. Mozart Beethoven ve Verdigibi bes-
tecılenn yaşarken de popüler olabilme-
lerini örnek göstererek günümüz çağdaş
bestecilerinin halka ulaşamadığını savu-
nuyor. Kimisi ise zamanın avangard mü-
zikten yana işledıği görüşünde. Bu ikin-
cı kesim. bundan 100 yıl sonra Andrew
Lloyd VVebber'ı kimsenin hatırlamayaca-
ğını savunuyor.
Oysa galiba değişen besteciler değil,
dinleyiciler: Besteciler, hâlâ aynı müca-
deleyi veriyor. aynı biçimde meydan oku-
yor topluma. Geçmişe dönüp bakacak
olursak^Beethoven'ın ölmeden önce ef-
sane olmuf tektük müzisyenden biri ol-
duğu bır gerçek, ama bu büyük ölçüde
müziğinden değil, yaşam tarzından kay-
naklanıyordu. Zaten senfonilerini geniş
halk kitleleri değil. kapalı kapılar ardın-
da elit kesim dinleyebiliyordu. O dönem-
de bugünün müzik setleri ya da walk-
manleriyokrukı... Radyobıleyoktu. Be-
ethoven'ın tek tük gerçekleştinlen halk
konserlennde. genelde Vittoria Muhare-
Çağdaş müziğin öncülerinden Arnold Schoenberg. Karl-Heinz Stockhausen ve Pierre Boulez.»
Ö n c ü I e r
Mahler ve
sonrası...
Gustav Mahler (1860-1911) - Bach'tan
Mahler'e uzanan yolda, müzikte stilizas-
yondan özgün ifadeye geçildi. Mahler' in
senfonüen, yeni bir çağın doğuşuna işaret-
ti. Alman romantiklerinin ve Avusturya
senfoni okulunun sonuncusu olan Mahler,
gelmiş geçmış orkestra şeflerinın en büyü-
ğü olarak anılır. Başlıca yapıtlan: Senfo-
niler 1 -9, Das Lied von der Erde.
ArooMSchönberg(1847-1951)-20 yüz-
yıl müzığını tümüyle etkileyecek kuram-
sal yeniliklen getiren besteci. Tonal düze-
ni yıktı, kromatik dizidekion iki notaya ye-
ni bir sıralamagetirdı. Başlıca yapıtlan: Gur-
relieder. Yavlı Çalgılar Kuartetı No. 2, Pi-
errot Lunaıre.
Igor Strninsky (1882-1971) - Müziğin-
deki yenilikler. tutucu çevreler üzerinde
şok etkisi yarattı. Rus müziğinden kop-
mak için yaptığı atılımlar, yeni-klasik ara-
yışlar, on iki ses tekniğini ılımlı ölçüde
kullanışlanyla tanınır. Başlıca yapıtlan:
Ateş Kuşu. Bahar Ayini. Agon.
EdgarVarese (1883-1965)- Fransız asıl-
lı Amerikalı besteci, tını, melodi, armoni
veritimalanlanndaki yenilikleriyle modem
müziğin öncüleri arasında sayılır. Elektro-
nik müziğin ılk ustalanndan. Başlıca ya-
pıtlan: Ameriques, Ionısation, Poeme Elect-
ronique.
Pierre Boulez (doğumu 1925) - Fransız
besteci ve orkestra şefı Boulez, Stravinsky
ve Messiaen'inritımbuluşlanyla Weber'in
tını düzenine getirdiklen çağdaş müzik
öğelerini ilk kez bırleştırmeyi başaran bes-
tecidir. 195O'lı yıllardan bu yana elektro-
akustik müzik üzerinde yoğunlaştı. Başlı-
ca >apıtlan: Le soleil des eaux, Le marte-
au sans maitre. Notatıons.
Harrison Birhvistfc(doğumu 1934)- An-
tı-avandgartçılann baş düşmanı. Yapıtlan,
20. yüzyıl müzığınin taşıdığı tüm yenılık-
leri en uç noktasına götürür. Başlıca yapıt-
lan: Punch and Judy, The Triumph of Ti-
me. Silbury Air, Earth Dances.
besi'nden yola çıkarak bestelediği mü-
zik çalınırdı. Bugün o parçayı pek duy-
muyoruz. çünkü müzik eleştirmenlere
göre. 'düpedüzkötübirbeste.' O günler-
de, Beethoven'ın piyano sonatlannı du-
yanlar. bestecınin artık kafayı üşüttüğü-
ne kanaat getirmişlerdi. Biz bugün o so-
natlan çok seviyoruz...
Sonuçta bestecilerin hem para kazan-
malan. hem izleyicılerle iletişim kurma-
lan hem de özgün olmalan gerekıyor.
Her zamanki gibi sorun, bu üçü arasın-
da bırdengetutturabılmek... Beethoven.
yayıncısı için lskoç halk şarkılannın aran-
jörlüğünü yapmış, Schubert ise şarkı ya-
zan olarak büyük ün kazanmasına kar-
şın orkestra için bestelerini rafa kaldır-
mak zorunda kalmıştı. Günümüzden bır
örnekse Makolm Arnold. Geçinmek için
fılm mûzikleri besteleyen Arnold'un sen-
fonileri de rafta bekliyor.
Yeni sesler araştmlmaya başlandı
Müziğin bugüne uzanan değişimleri,
1910 yılında başlıyor. 1910, müziğin yö-
nünü yitirdiği tarih. Senfonide melodik
ve armonik gelişimi göz ardı ederek nt-
mi ön planda tutan Stravinsky ıle onun
ardından müziğin ruhu sayılan tonalıte-
yi kendi bılımsel sıstemiyle değiştiren
Schönberg sayesinde, müzik bir daha hiç
eskısi gibi olmadı.
Geliştirilen yeni sıstemlerle birlikte,
yenı sesler araştınlmaya ba^landı. Din-
leyicileri rahatsız eden de bu: Kulaklar...
yeni seslere kolay kolay alışamıyor. Oy-
sa avangard müziğin etkileri, bugün kit-
le iletişim araçlan sayesinde yaşamımı-
zın her alanmda hissediliyor. Bir Tom ve
Jerry çizgi filmini düşünün: Stra-
vinsky'nin Petnışka'smı dinliyor gibi
olabilirsiniz... TV reklamlan, 20. vüzyıl
çağdaş müziğinın etkisini taşıyor. Char-
lie Parker ile Frank Zappa. çağdaş mü-
ziğin önde gelen isimlerinden biri olan
EdgarVarese'nın hayranlanydılar. Beat-
les. elektronık müziği göz ardı etmemiş-
tı.
Londra'daki bir konser salonunun afi-
şinde, "Stres, 20. yüzyıl hastalığıdır. Te-
davisi, 18. yüzyüda'" deniliyor. Afişte.
Mozart'ın resmi var. Acaba Byrd, Bach.
Mozart, Beethoven, Bertioz, Brahms.
Mahler, Sibelius, Schönberg ya da Stra-
vinsky bir gün müzikal birer ilaç olacak-
lannı duysalar sevinirler miydi? Bugü-
nün bestecilerinden bunu beldemeye hak-
kımız var mı?
Bakalım 20. yüzyıhn ne zaman 'za-
manı gelecek'?
Topluluk bu akşam 2030'da CRR'de bir konser verecek.
Asiaminör istanbuVda
CUMHUR CANBAZOĞLU
Cemal Reşit Rey Konser Salo-
nu"nun şubat ayı programında
yer alan tek caz organızasyonu-
nu bu gece Ankaralı grup Asi-
aminörgerçekleştıriyor. 20.30"da-
ki konserde grup Kâmil Erdem
(perdeli-perdesizbass),TahirAy-
doğdu (keman), Yahya Dai (sop-
rano-alto saksofon, tenor flüt) ve
Zafer Gerdanh'dan (davul)olu-
şan klasık kadrosuyla sahneye çı-
kacak.
Asiaminör 1990'da kurulmuş
bir caz gmbu olmasına karşın an-
cak son iki yıldır ulusal çapta
adından söz ettirebildi. festival-
lerde yer alabıldi. Bunun başlıca
nedeni Ankara'da yaşamalan ve
etkinliklenni İstanburdaki med-
vayayetennce iletememeleri. Oy-
sa altı yılda bir caz grubunun ko-
lay kolay cesaret edemeyeceği iş-
len başarmış durumdalar. Örne-
ğin 1991 'de Viyana'da ilk albüm-
leri .MongTheStreet'i CDhalin-
de çıkardılar. A\Tupa'da Alman-
ya, Avusturya, Isviçre, Macaris-
tan'da turneler düzenlediler.
Bunca işten sonra ancak 1994 "te
yerli müzik piyasasının dikkati-
ni çekmeyi başardıla^^T
e aynı al-
bümü Türkıye'de Sokak Bovrnı-
caadıyla yayımladılar. 1959, Hü-
seyni Vals, Sokak Boyunca, Bon-
cuk, Ze>bek-\ ari, Meriç, 9/8 Doğ-
ru, Longaminör parçalannın yer
aldığı bu albüm Asiamınör'ün
Türk sanat müziğinden yola çıkıp
bu melodıleri caz yoluyla evren-
sele taşıma çabası hakkında bil-
gi sundu müzikseverlere.
Ardından geçen yıl daha pro-
fesyonel şartlarda ürettikleri ikin-
ci albümleri Loı^aNovageldi. Bu
arada Asiaminör albümün vavı-
rrunı takiben ABD'nin Pennsyl-
vanıa, Virginia, Ohio, Illinois,
Arkansas. Georgıa, Teksas eyalet-
lerini kapsayan yurtdışı turnesi-
ni başanylatamamladı. Tabıi pop-
çu olmadıklan için bu haber man-
şetlere çıkmadı. moda deyimle
Türkiye onlarla gurur duymadı...
MahurBlues,HicazkârSvving,
Bas Semai, Trakya Blues, Sirto
Nova, Heliopolis, Longa Nova,
Körfez ve Feraparçalanndan olu-
şan ikinci albümün Ankara kadar
İstanbul'da da ilgi görmesinde
Asiaminör'ün 3. İstanbul Caz Fes-
tıvali'nde yer almasımn büyük
payı oldu.
Deneysel müzik peşinde olan
sanatçılann ürettıklenni bir kul-
vara sokmalan zor ama Asiami-
nör'ün lideri Kâmil Erdem gru-
bun çizgisine "uluslararası sanat
müziği" diye bir isim bulduğunu
söyleşilerimizde sık sık vurgulu-
yor.. Uluslararası piyasada önem-
li bir silah haline gelmiş 'etnikcaz'
terimi yerine bu tip bir ismin on-
lan daha iyi yansıttığına inanı-
yor Erdem.
Gelelim bu geceki konsere, Er-
dem'den aldığımız bilgiye göre
Asiaminör, Sokak Boyunca'dan
bir ya da iki parça, Longa No-
va'dan dört beş parça, şu anda ha-
zırlıklannı sürdürdükleri üçüncü
albümlerinden beş parça, bir caz
standardı ve birde klasik Türk mu-
sikisi parçası çalmayı planlıyor
konserde.
Bu repertuvann genişleyip da-
ralması dınleyiciyle kunılacak
iletişime bağlı. Asiaminör'ün, ts-
tanbul Festivali'nden sonra ilk
önemli performansı olacak CCR
konserinde birkaç parçayı yeni
düzenlemeleriyle yorumlayaca-
ğını da ekleyelim.
Bacall, 'Aşkın İki Yüzü' filminde ilk kez bir kadın yönetmenle çalışıyor
Onlar hep 6
başkaları9
oldıüar
Kültür Servisi-72 yaşındaki ünlü oyuncu
Lauren Bacall, 1944 yılında henüz 19
yaşındayken Humpre> Bogart'la birlikte
çevirdiği 'To have or to have not' adlı
filmdeki 'bakışıyla' sinemaseverlerin
akıllanna kazınmıştı. Son filmı 'The Mirror
has rwo Faces'te (Aşkın İki Yüzü) Barbra
Streisand yönetiminde komedi tarzını
deniyor.
- "The Mirror has Two Faces'teki rolü neden
kabul ettiniz?
Barbra'yla çalışmanın oldukça eğlenceli
olacağını düşündüm. Daha önce hiç kadın
bir yönetmenle çalışmamıştım.
- Tek neden kadın bir yönetmenle çalışmak
mı?
Birlikte oynadığınız kişinin
\önetmenliğinızi yapması oldukça farklı.
Bundan böyle Barbra'yla oynayabilir ve
onun yönettiği filmlerde rol alabilinm. Bu
bir başka oyuncunun size neyi nasıl
yapmanız gerektiğini söylemesine
benzemıyor. Çünkü o yönetmen
\aptığım işe kendimi adanm
- Barbra Streisand"m birlikte çalışılması güç
bir sanatçı olduğu söylenir.
Aynı şe\ benim için de söylenir. Bu
suçlamayla hak etmediğim kadar çok
karşılaştım. Sanınm Barbra için de aynı
haksızhk söz konusu. K.endimı yaptığım işe
adanm ve birlikte çalıştığım insandan da
aynı özveriyi ve tutkuyu beklerim. Eğer
işler bekledığim gibi gelişmezse düş
kınklığma uğranm. Ve ben düş kınklığına
uğramaktan nefret ederim. Barbra fılmde ne
giydiğimden saçımın nasıl olması
gerektiğine, taktığım küpeden kullanılan
renklere. filmin her küçük aynntısıyla
ilgilendi. O bu kadar özveriliyken siz de ne
için sette olduğunuzun aynmına vanyor ve
daha özenlı çalışıyorsunuz.
- Canlandırdığınız karakterin Streisand'ın
öz annesiyle benzerlikleri var mıydı?
Diyaloglann bazılannda kendi annesiyle
konuşurmuş gibi olduğunu söylüyordu.
Ancak bir filmde o kadar öznel
olamazsınız. Beni annesi gibi gördüyse hata
yapmış demektir. Çünkü benım yaptığım
yalnızca rolümü canlandırmaktı.
- Bekâr bir anseyi canlanduıyorsunuz. Bu
daha sonra eleştiri alabilir.
Yaşamımın büyük bir bölümünü bekâr bir
anne olarak geçırdim. Yalnız bir anneyseniz
bir babanın yerini hiçbir zaman alamazsınız
ama en azından denersiniz. Ve sanınm
çocuklarım da ve ben de yaralandık. Ancak
'inemalarda gösterime giren
'Aşkın İki Yüzü' filminin 72
yaşındaki ünlü yıldızı Lauren
Bacall, 53 yıllık oyunculuk
yaşamını geride bırakırken, 'Benim
gibi, tüm yaşamı boyunca bir dakika
durmaksızın çalışan insanlar, ancak
öldüklerinde dinlenmeye zaman
buluyorlar' diyor.
tek annenin ya da tek başına babanın varlıği
bile ailesizlikten. Aynca anne ve baba
birlikteyken bir taraf kesinlikle dengesiz
oluyor Sanınm en kötüsü gerçekten kötü
annebabaya sahıp olmak.
- The Mirror has tvro Faces'ten başka 'My
Fellow Americans'ta 'first lad>'i
canlandınyorsunuz. Sian için iyi bir yıl oldu
diyebiliriz.
- Hep böyle yoğun çalışmak istedım.
Oturup durmaktan hoşlanmıyorum.
Zamammı akşam yemekleri ve davetlerde
öldürmek bana göre değil. Benim gibi, tüm
yaşamı boyunca bır dakika durmaksızın
çalışan insanlar. ancak öldüklerinde
dinlenmeye zaman buluyorlar.
- "The \Vay We \Vere' adlı fUmde Barbra
Streisand ırkçı etkinlikkr düzenleyen bir
komheye sa\aş açrvor. Siz de şu anda faal
olarak aynı savaşun içindesiniz.
Kendimi bildim bileli politikayla ilgilendim.
Barbra da öyle... Oyunculann da herkes
kadar siyasal görüşe sahip olma ve bunu
açıklama haklan vardır.
- Oldukça onurlu bir söylem.
Ya da çılgınca! Bırçok insan benim gösteriş
yaptığımı düşünüyor. Liberaller için neler
dendiğini bilirsiniz. Ben bır lıberalım.
Lıberal olmakta ne kötülük var? Ben
bununla gurur duv-uyorum.
- HoUywood'daki \ahudi-karşıtı hareketlere
nasıl bakıyorsunuz?
Howard Hawks, ('To have and to have
not'ın yönetmeni) bir Yahudi düşmanıydı.
Onunla çalışacağım söylendiğinde çok
korkmuştum. 19 yaşındaydım. Hawks
benim Yahudi olduğumu öğTenecek diye
ödüm kopuyordu. Menajerime söylememesi
için yalvardığımı hatırlıyorum.
Onyargıh yaklaşımlar
- Yahudi oluşunuzun mesleki kariverinizi
olumsu/ etküeyeceğini mi düşünüyordunuz?
Evet.
- 'To have and to have not'ta sarialan sizin
söylemediğiniz doğru mu?
Mutlaka bir notada eşlik edilmiştir. Ancak
tüm şarkı dublajlanmadı. Çünkü o şarkılan
kaç kez kaydettiğimi ben bilirim. Benim
söylediğimi anlamanız için bir kez
dinlemeniz yeterli. Ama çıkamadığım bir
notada sanınm ses eklendi.
- Çahştığınız oyuncular arasında halkın
onlara yakışürdığı imaja en çok ters düşen
hangisiydi?
Bogie bazı zamanlar sert erkeği oynamayı
severdi, ancak gerçekte hiç de göründüğü
gibi değildi. çok duygusal ve heyecan dolu
bır adamdı o. Katie Hcpburn, herkesin
ondan bekleyeceği türde güçlü bir karaktere
sahip olmasına karşın çok heyecanlı bir
yapıya sahıpti. Spencer Tracy'ninse hiçbir
zaman ortaya koymadığı karanlık bir yönü
vardı. Sanınm çoğumuz bir başkasıymışız
gibi davranabilmek için oyuncu olmuştuk.
- Erkekkrin göziinü korkuttuğunuzu
düşünüyor musunuz?
Sanınm gözleri korkabilir. Ancak bu benim
değil onlann suçu. Oynadığım karakterlere
bakarak önyargıyla, çekingen yaklaşıyorlar.
Eğer bir erkek kendinden emin olursa bir
sorun kalmaz. İsim veremeyeceğim bazı
kadın oyuncular meleksi yönleriyle ün
yapmış cadılardır. Bense duygusal olmama
karşın çok sert tanınınm.
DEFNE GOLGESt
TURGAY FtŞEKÇİ
Oteller Dünyası
Edip Cansever'in Oteller Kenti kitabında dört otel
vardır: Otel Oteli, Eros Oteli. Sera Oteli, Phoenix Ote-
li. Elbette şairin imge dünyasının otelleridir bunlar.
Bu otellerin içinde dolaşan bir kamera gibidir şa-
irin kalemi. Görüntüleryansıtır bize imgedünyasın-
dan. Sanki dünyayı bir otele dönüştürüp yeniden
anlatmıştır. "Bir otel de sizin adınız" der.
Insanın iç dünyasına bir yolculuktur Oteller Ken-
f/'nde anlatılanlar: "Acılannıza iyi bakın! Sevinçle-
rinize iyi bakın" der Phoenix Oteli'nin hoparlörün-
deki ses. Aynı otelin Metrdotel'i ise: "Sevginin çe-
şitlenerek zenginleşeceğine, kişiyi daha güçlü ya-
pacağına inanıyonım ben" der, Bayan Sara ile tar-
tışmasında. Eros Oteli'nin tenis öğretmeni, üç set-
te kendini anlatır: Birinci set: Pathetique, ikinci set:
Uyanış, üçüncü set: Sonsuz uyum. "Nedir ki de-
dim, bir büyük aşk bir çoğul aşktan başka." Şairin
dünyasıdır bu, nedeni nasılına pek de kolay ulaşı-
lamayan.
Cansever'in insanın iç dünyasını tanımaya-tanıt-
maya çabaladığı bu kitabındaki bir dizesi, geçen
günlerde bir ayakkabı tanıtımına gereç oldu: "97mo-
del...'ler gelecekler, geliyohar, geldiler" diye tanı-
tıldı, şairimizin ağzından. Aklının ucundan bile geç-
memiş olmalı böylesı bir ilişki.
• • •
Ferhan Şensoy'un yenilerde yayımlanan Ote/-
ler Kitabı ise sanatçımızın çeşıtli yolculuklarda ba-
şından geçen son derece somut durumlan okurla-
ra aktarıyor.
Kitabın yazılış öyküsünden başlayarak her bölüm-
de çoğu ülkemize, bir bölümü de başka ülkelere
özgü, anlatıldığında komık ama yaşandığında hiç
de öyle olmayan olaylarla karşılaşıyoruz.
Kitapta anlatılan olaylann geçtiğı kentlerimize bir
bakalım: Edirne, Tekirdağ, Sakarya, Eskışehir, An-
kara, Izmir, Kuşadası, Çeşme, Erdek, Mersin, Muğ-
la, Trabzon, Antalya, Sıvas, Maımaris, Soma, Ça-
nakkale.
Adı geçen kentler, ülkemizin görece gelişmış, en
azından tiyatro izleme kültürü kazanabilmiş kent-
leri. Ama oteller söz konusu olduğunda. yaklaşım
hemen değişiyor: İnsanın normal durumu evinde
oturmasıdır, otelde kalmak ise pek de açıklanama-
yan kuşkulu bir durum. Bu yüzden çoğu otel gö-
revlileri de içinde, otelde konaklayan ınsanlara ya-
kınlık duyulmadan bakılır. Mademkı bir ınsan evini
bırakıp yabancı bır yerde kalmaya gelmiştir, kuş-
kulu bir kimliğı vardır. O yüzden uzun uzun süzü-
lür, otele geliş nedeni, hatta bütün hayatı anlaşıl-
maya çalışılır. Hatta otelciler, sizin yerinıze karar
verir otelde ne yapılacağına Bu yüzden Trabzon otel-
lerinin odaları her gelenin bir Nataşa ile birlikte ola-
cağı varsayımına göre düzenlenmiştir. Oda duvar-
ları aynalaria kaphdır, ama içecek bir sıcak çay bu-
lamazsınız. Dev yatınmlarla dünyanın en büyük
oetlleri de kurulsa, gelen ınsanlara ve onlann ge-
reksinimlerine bakış değişmedikçe zordur oteller-
de mutlu olmak.
Kitapta yurtdışında gidılen kentlerden, Parıs,
Londra, Bochum, Amsterdam, Mayorka, Dubrov-
nik, Magosa otellerinden de söz edıliyor. Bunlar
arasında olumlu izlenimlerin en çok olduğu kent sa-
nınm Dubrovnik. Kent güzelliklerinın yanı sıra en gü-
zel otellerde yabancı turistler uluslararası fıyatlarla
kalırken kendi yurttaşlannın gelirlerine göre rahat-
lıkla ödeyebilecekleri ucuz fiyatlarta kalabılmeleri et-
kilemiş Şensoy'u.
Kişisel gözlemlerim otelciliğin, turizm bilinciyle ai-
leişletmeciliğinınbırleştiğidurumlardadahabaşa-
rılı olduğu. italya ve Yunanistan'dan bu tür örnek-
lere daha sık rastlanıyor. Soğuk almışsanız odanı-
za birtas çorbayapıp getırmeleri, beliniztutulmuş-
sa ütü ısıtıp tedaviye çalışmaları, sizin arabınızı da
alıp kendi garajına koyması, gecenin ikisinde de ka-
pıdan girseniz yüzü aydınlık bir insanın sizı karşı-
laması gibi davranışlar, bu mesleğin ne denli geniş^
kültürlülük gerektirdiğinin göstergeleri.
Oteller Kitabı, yalnızca oteüerden söz etmiyor
kuşkusuz; aynı zamanda bir tiyatrocunun turne anı-
larını da içeriyor. Eski yıllardan beri turnelerde tiyat-'
roculann başına gelenler anlatıla anlatıla bitmez. Bun-
lann pek azı yazıya geçmiştır. Anılarını yazmış tiyat-
roları düşündüğümde Mücap Ofluoğlu'nun Bir
AvuçAlkış'\, Gülriz Sururi'nin Kıldan Ince Kılıçtan
Keskin
r
\ ilk aklıma gelenler. İyi ki Ferhan Şensoy,
kitaplardayazan birtiyatrocumuz. Onun sahnedı-
şındaki dünyasını bu kitaplaria tanıyabilme olana-
ğına sahıbız. Dıleyelim tiyatrocular arasında da ya-
zanlar çoğalsın.
Almanya'nın Sesi Radyosu
edebiyat yarışmasına ilgi büyük
I Kültür Servisi - Almanya'nın Sesı Radyosu
tarafından bu \ıl Türkçe olarak açılan edebi>at
yanşmasına ilgi büyük. Yüzde 84'ü Türkive'den
olmak üzere toplam 831 yapıtın başvurduğu
yanşmada. radyo oyunu ve hikaye dalında birinci
olacak esere 5 bin mark tutannda ödül verilecek.
Aynca başanlı göriilen 6 çalışmaya da Goethe
Enstitüsü'nde dil öğrenimi amacıyla 4 haftalık burs
verilecek. Yanşmajürisi, katılan yapıtlan
değerlendirmek amacıyla Frankfurt Kitap Fuan
Direktörü Peter Weıdhaas başkanlığinda 18 haziranda
toplanacak.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
KÂMÎL MASARACI