23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
t_2 ŞUBAT 1997 ÇARŞAMBA •*••• CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 17 Ist-înbul Edime Çanak«;ale Kocae1 Izmır Manisa Aydın Denızlı Y B B Y A A A A 9 13 14 11 16 16 18 14 Sinop Y 8 Adana A 19 Samsun Y 11 Trabzon B Gıresun B 10 Ankara B Konya B 8 Eskışehır Sıvas B -2 ZongukJak Y 7 Antalya A 19 Kars Mersın Dıyarbakır Şanlıurfa Mardın Sıırt Hakkârı Van A B B B B B B 17 7 12 6 3 -8 1 B -2 Yurdun kuzey ke- ' sımlerı parçalı ve ' çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadenız kı- Londra yıları yağmurlu, ote- Parıs kı yerler az bulutlu D . _ _ ve açık geçecek. R o m a B 16 14 Y 13 Marmara ile yurdun Berlın 11 ıç ve doğu kesımle- Amsterdam Y 10 rınde sabah saatle- p ^ ^ g Î5~ rınde yogun olmak uzere sıs görüle- •^O'ya B 11 cek.Hava sıcaklığı Bruksel artacak. 11 Budapeşte K 1 Münih Milano Oslo Helsinkı Stockholm Belgrad Vıyana Bonn Y Y K Y B Y Y 14 4 0 6 8 11 13 12 Moskova Aşkabat Almatı Taşkent Bakü Bışkek Tiflis Kahire K B B B B B B B -3 11 5 4 9 4 7 17 Şam B 12 Parçalı bulutlu Sıstı BUufu ^ Çok bulutlu Yağmunu G U N C E L CLNEYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada önemlı birsav: RP tabanı silahlanıyor! ikıncı boyuta/alın yanıt şu: "Devlet bu olaylann tümünu dikkatle izlıyor." RP, sılahlanma savlarını din ve ıman karışığı ifa- delerle savunuyor. Ecevit ise olan biteni RP'nın "iktıdara kanla gelme provalan" diye niteliyor. Yad- sınması zor bır gerçeğe parmak basıyor DSP lide- ri; "RP'nin milıtan kadro yetiştirdiğinı" yineiiyor. Kayserı'de uniformalı partizantardan, yerli silah sanayiının rnakarna üretırcesine hızla çalıştığını saptayan rakamlardan sonra RP Genel Sekreteri Asiltürk ün karşı sözlen pekyavan kalıyor. Asiltürk, "Bizım öyle bir gücümüz varki onu ta- savvuredernezler. En büyük silahımız imanımız" di- ye konuşuyor ve karşı bir suçlama yapıyor: "Bun- lar tertıptır." Yalnızca RP'deki sılahlanma savlarını değil, ço- ğul ıfadelerle Sincan'dan türbana dek tartışma ya- ratan her sorunu "tertipler"\n ıçıne alıyor. Koskocarnan bir iktidar partisinin kocaman bir genel sekreteri "tertıpler"den söz ettığıne göre.. Ne duruyor? "Tertipler"t hemen hükümete bildir- sin. olmazsa suç duyurusunda bu lunsun ya da şef- faf yönetim gereği "tertipçileri" kamuoyuna açık- lasın! MİT mi, TSK mi, iktidar dışındaki partiler mi, yok- sa bilemediğimız kimı örgütler mi, dernekler mi? Kim ya da kimler? Açıklamalı Asiltürk. Yoksa RP'ye savunu hazırlayanların kafaları 1960'lara mı gıdiyor? Yassıada mahkemelerinde fos çıkan bir davaya mı sarıhyoıiar? 1960ta günün iktidarı DP'nin "halkı sılahlandır- dığı" suçlanması ile 1997'de RPtabanının pompa- lı tüfeklerle donandığı savını eşdeğer mi buluyor- lar? 37 yıl önce Kıbrıs'a gönderılen sılahlan günün yöneticılerınin halka dağıtarak bır ıç savaş hazırlı- ğına gırıştiklerı öne sürülmüştü Ola ki Asiltürk o günleri bugünlere benzeterek "tertipler"den söz açıyor. Organize mi? 6O'larda yerlı silah sanayıi bu denli gelişmemiş- ti. Karadeniz'de gizliden gızliye tabanca üretiliyor- du. Ya bugün? Kuzeyden Orta Anadolu'yaçeşıt çe- şit silah fabrikaları... Takkeli nm gönlündekı başkent Konya'da 150 bin pompalı tüfek yapılıyor, ekmek peynır gibi sa- tılıyor. Düzce'de de bir o kadar. Dışandan gelenler bu rakamların dışında Ruhsatlı, ruhsatsız mılyonları aşan çeşit çeşit si- lah elden ele dolaşıyor Türkıye'de. Demokratik yoldan ele geçirdıği iktidarı bırakma- maya kararlı bir kadronun -aksi kanıtlanmadıkça- silaha elinı değdırmedığı masallarını kim yutar? Bu nedenle bu sorunun genışlemesine ıncelenmesi gerekıyor. Kaygı ve kuşkuların karşıtı Asiltürk'ün "En büyük silahımız imanımızdır" cümlesı yeterli bir kanıt mı? Devletin silah sorununun "şümulünü -kapsamı- nı - vüsatini - genışliğinı- bıldiğini" söyleyen, bilgi vermekte oldukça kıskanç o yüksek düzey yetkili- nin şöyle bır vurgulaması var: "Yaygın sılahlanma 'organıze' değıl." Bu tanımlama, RP tabanına yonelen suçlamala- rı karşılamaya yönelik mı acaba? Bu ve benzeri sorular şimdihk yanıtsız. RP'nin yurt düzeyinde "kadrolaşma hareketini" canla başla yürüttüğünü artık sağır sultanlar bile duydu. Silah içeriden dışandan bugün olmasa yann ko- laylıkla sağlanabilir. Ama insan malzemesi, kadro- lar, RP için öncelikli sorun. Kazan Şevket, 10 bin kişilik adli polis "ordusu" kuruyor. DYP'den çok RP'li havalarda olan MEB Sağlam Mehmet ıse 12 bin öğretmenlik yeni kad- rolar müjdeliyor. Necati Çelik "malum." Aralık ayına kadar RP, 67 bin kadro alıyor. Bugün yaklaşık 100 bin. Silahlanma söylentileri. kadrolaşma hareketle- ri... almış başını gidiyor. Bakalım nereye kadar? 22.05 CANLI > Sulu kar t Gok gurultulu Polîslerin avukab işkenceciBaştarafi 1. Sayfada Küçüktaşkıner, 12 Mart işkence- lerinde göre\ almıştı. lşkencelerde görev aldığı ortaya çıkınca tstanbul Barosu"ndan atılmıştı. Barolar Birli- ği'ne yaptığı başvuru da reddedildi- ğinden avukatlığı sona ermişti. Uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşın'ın anlattıklarıyla Nejdet Küçüktaşkıner adı yeniden gündeme geldı. Baybaşın, Nejdet Küçüktaşkı- ner'ın 12 Eylül dönemınde avukatlık ve uyuşturucu kuryeliği yaptığını söylüyordu. İşkenceci olduğu ortaya çıkınca 1978 TemmuzıTnda bürosu- nu kapatıp kayıplara kanşan Küçük- taşkıner, yeniden avukatlığa dönmüş- tü. Ama nasıl? Nejdet Küçüktaşkıner, kamuoyu karşısına Afyon'dakı duruşmada ve- nıden çıktı. Kameralar ve flaşlar yü- zünde patlayınca onu tanımıştım. 12 Eylül askeri darbesı ona yaramış \e cesaret kazandırmiştı. Bütün küstahlığıyla Metin Gökte- pe"yı suçluyor. işkenceci cinayet sa- nığı polislerı bır meslektaş ıçtenli- ğiyle sa\ unuyordu. Sanki sanık san- dalyesınde oturan Metin Gökte- pe'ydi. Küçüktaşkıner. konuşmasın- da onun çeşitli ey lemlere katılmış bır gizlı örgüt üyesi olduğunu kanıtla- maya, öldürülmesini haklı çıkarma- ya çalışıyordu. Küçüktaşkıner'in küstah konuş- ması öfkelenmemıze neden oldu. O- nun o anda dışarı atılmasını talep et- mek gerekiyordu. Küçüktaşkıner eski bır MİT sor- gucusuydu, bu yüzden örgütler konu- sunda uzmandı. Metin Göktepe'nin öldürülmesine de gerekçe anyor ve onun örgüt üyesi olduğunu kanıtla- yınca polisleri beraat ettireceğini sa- nıyordu. Küçüktaşkıner'in konuşmasını iz- lerken eskı günlere uzandım. Ta 1971'lere. 12 Mart 1971 askeri dar- besinin gerçekleştiği günlere... Kü- çüktaşkıner o günlerden hafızamıza kazınmış bir işkenceciydi. Adliyede avukat cüppesiyle 1978 yılınağustosaylanndaydı. Aydınlıkga- zetesıni yayımlıyorduk. Odönemde işçı servi- sinde çalışan Gülay Göktûrk heyecanla gaze- teden ıçerı girdı vekendısıne ışkenceyapan bır kişiyı avukat cüppesiyle gördüğünü söyledı. Önce inanamadık. Çok kesin birdille, "Evet oydu, bana işkence yapan oydu" deyince. Ba- ro'dan avukatlann adres ve fotoğraflarının yer aldığı albümü ıstedik. Teker teker fotoğraflan mcelemeye ginştık. Gülay. albümdeki fotoğraf- lardan birısinı gösterdi. "İştebuoadam" dedı. Baktık, Baro kayıtlannda aynı resmin altın- da iki değişik isım yer alıyordu. Nejat Küçük- taşkıner ve Nejdet Küçüktaşkıner Baro kayıt- larına göre 1941 doğumluydu ve İstanbul Hu- r ffflf 20 17 Ağustos 1978 - Bu yayın üzerine .Nejdet Küçüktaşkıner bürosunu kapatarak kayıplara kanştı. KENCECİ AVUKAT KÜÇÜKTAŞKINER BARO DAN ATILDI Ekim1978- Baroya yeniden alınmasını talep etti. Barolar Birliği Genel Kurulu bu talebi reddetti. Işkeaceci avukat Barolar Birligi ovbirlim iU 1 reddnü 6Şubatl997- 19 yıl sonra Göktepe saruğı polisleri savunuyor. kuk Fakültesi'nden 1970 yılında mezun olmuş- tu. Avukatlık sicil numarası 6858'di. tşlerini Sultanahmet Divanyolu, Işık Sokak Ören Han 25 No'lu dairede yürütüyordu. İşkenceci ile vüzleşme Gülay'laavnı sorgulamalarda işkence gören diğer arkadaşlar da fotoğraftaki adamın işken- cecılerı olduğunda birleştıler. Çiğdem Kömür- cüoğlu, Nergiz Ovacık, Ferit İbever onu hemen tanıdılar. Bu saptamaları yaptıktan sonra, sıra Küçütaşkıner'legörüşmeyegeldi. Fent llsever. ışkencecısiyle söyleşı yapmak üzere saptadığı- mız adrese Avukat Emcet Ofcayto ile birlıkte gitti. Sonuçlan heyecanla bekliyorduk. Hâlâ içimızde küçük de olsa bir şüphe var- dı. Acaba işkenceci gerçekten o muy- du? Karşısında ışkence yaptığı bırın- sanı görünce nasıl tepkı verecekti? L'zun bır bekleyişten sonra İlsever ile Olcayio döndüler. "Eveto'"dediler. lşkencelerde görev aldığını da kabul etmıştı. Artık yayın yapabilirdik. Aydın- lık'ın 19 Temmuz 1978 tarihlı man- şeti belli olmuştu: Cst manşete şun- lan yazdık: "\IİT görevlisi, Kontrgerillanın Özcl Sorgulama Timi Başkam Avu- kat Nejdet Küçüktaşkıner." Manşet ıse şöyleydi: "İşkencelerde görev aldım." Nejdet Küçüktaşkıner, ışkence yaptığı Fent Ilsever'i karşısında gö- rünce çok şaşırmış ve yaptıklannı in- kâredememişti. Ferit îlseverona şun- lan söylemıştı: "Seni tanıvoruz. İşkenceci sorgu ekibinin başında okluğuna dair tanık- lar var. Ancak Baro lev hasında gördü- ğümüz işkenceci kişirıin sen olup oi- madığını bir kere daha kesinleştirmek istcdik. Belki de scnin işkenceler ko- nusunda söv lemek tstediğin şeyier ola- bilir." "Isteme\erek sürüklendim' Ferit tlsever'ı karşısında görünce şaşkınlığa düşen işkenceci MİT ele- manı ürkek ürkek şunlan anlatmıştı: •*Aradan yedi yıl geçti. Ozaman bir- takım olaylar cereyan etti. Biz, isteye- rek isteme>erek, bu olaylara süriik- lendik. Ben bir memur çocuğuyıım. Babam önce fabrikada işçiydi. Fabri- kanın futbol takımında ovnuvordu. Daha sonra emniyette ov namava baş- ladı. Ben her nasılsa o zaman bildiği- niz Teşkiiata girdim. Önce Teşkilatın harici işlerinde görevliydim. 12 Mart geldi bizi aldılar, dahili işlere soktular. Daha sonra bildiğiniz olaylar okiu." tşkencecı avukat Küçüktaşkıner hakkında bu yayınımız üzerine İstan- bul Barosu soruşturma açtı. Onun bizzat j$kence yaptığı kişiler. Baro'ya gidipbaşlanndangeçenleri anlattılar. Küçüktaşkıner, Baro'ya gelip ifade vermek yenne yazılı savunma yolladı. Orhan Apayduibaşkanlığındaki İstanbul Barosu Yö- netım Kurulu. 17 Ağustos 1978 günkü toplan- tısında, u avukatlık yapması sakıncalı görüMü- ğünden"kaydının sılinmesınekararverdi. Kü- çüktaşkıner bu kararın iptali amacıyla Barolar Birliği Başkanlığı'na başvurdu. Barolar Birli- ği Yönetim Kurulu da bu başvuruyu reddetti ve 7 Ekım 1978 tarihinde Küçüktaşkıner'in mes- lekten atılmasını kesinleştirdi. Yann: NejdetKücüktaşkınerin MİT'ten aldığı maaş bordroları ve 1 Mayıs katliamı G U N D E M MLSTAFA BALBAY • Baştarafi 1. Sayfada - Bunun yennı globalleşme, küreselleşme alıyor. Sınırtar kalkıyor. Oh neâlâ... Ancak kısa sürede görüldü ki, soğuk savaşın yerini adım adım, sıcak savaş alıyor. Buna paralel olarak silahlanma olağanustü artıyor. Silah sanayiinı elınde bulunduranlann cebı dolarla doluyor. Ötekı ülkeler topraklan kanla sulanı- yor. Globalleşmenın gelişmemiş ve azgelişmış ülkeler ıçin gerçek adının ganbanlaşma olduğu, küreselleşmenin de kı- rosallaşmaya karşılık geldıği rakamlarla ortaya çıkıyor. Kpnunun ıkı yanı var: - Ülkelerin kendi içındekı dengeleri altüst oluyor. - Gelışmış ülkelerte gelişmemiş ülkeler, bir başka tanım- la kuzey-güney ekseni ortadan kayboluyor. Kuzey, güne- yı yutuyor. Rakamlara gelelım. Önce Türkiye... Veriler Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve Devlet istatis- tik Enstitüsü'nün (DİE). Satır başlannı aktaralım: - Nüfusun yüzde 20'si açlık sınınnda. Uluslararası değer- lere göre, yıllık gelıri 541 dolann altında olanlar yaşam sı- nırında kabul ediliyor. 12 milyon insanımızın geliri bu değe- nn altında. - Buna karşılık nüfusun yüzde 20'sı de ulusal gelirin yüz- de 57.2'sıni alıyor. Bır başka tanımla, nüfusun beşte biri, gelınn beşte üçünü götürüyor. - Çalışanlann ulusal gelırden aldığı pay, 1991'de yüzde 31.9'du. Bu rakam. 1992'de 31.7'ye, 1993'te 30.9'a, 1994'te 25.5'e, 1995'te 22.2'ye düştü. Bu göstergelerin Türkçesı şudur: Altta kalanın cara çıksın... Gelelim uluslararası rakamlara... Dünya silah ticaretinin yüzde 60'ını tek başına ABD elınde bulunduruyor. ABD'de- ki ılk 20 şirketten sekizı silah üretiyor. Bu sılahlan kim alıyor? ; Bırleşmiş Mılletler'in 1997 yılı rakamlanna göre, Ortado- ğu ve Kuzey Afrıka ülkelerı bütçelennın yüzde 21 'ini silah- lanmaya ayınyorlar. Ötekı azgelişmiş ülkelerde bu rakam ortalama yüzde 19. Gelişmış ülkelerin ayırdığı pay yuzde 10 dolayında. Ta- bıı, silah sanayiınden elde ettıklen kârtar bunun dışında. Buna karşılık Ortadoğu ve Afrika ulkelennın sağhğa ve eğitime ayırdıklan pay, yuzde 6-4 arasında değişiyor. Tablo ortada. Tıpkı bızım Çatlı'lar gibi YDD de, duruma göre "kod ad- lar" kullanıyor, Bir alanda adı kirlenmışse, artık o adla ış ya- pamaz hale gelmişse hemen değiştırıyor. Yerine göre, globalleşme, yenne göre küreselleşme, ye- rine göre sınırsız dünya, yerine göre küçülen devlet, yen- ne göre bıreyci toplum... Aklınıza ne gelirse... Bütün bu maskeler işe yaramazsa, atıyor onlan, çıkartı- yor gerçek yüzunü, bağınyor: - Ne oluyor ulan!.. Vahşi yüzü, yahşi yüzü... Azgelişmış ülkelerin bu oyunu kısa surede görmesi güç. Zra, bu ülkelerin kendi ıçınde de sözünü ettığımiz kod ad- lara taşeronluk yapanlar var. Zaten. ülke içinde ışbırlikçi bu- lamayınca başannın güç olduğunu kenditeri de biliyor. ' Kapitalizmin doğuş-yükselış dönemine damgasım vuran birsöz vardı: "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler..." Bu mantık berabennde kapitalizmin "vahşı"yüzünü ge- tirdi. Kadınlann ve çocuklann da ınsanı olmayan koşullar- da üretimın içine sokulduğu, günlük çalışma süresinin 18 saatı bulduğu günler... Bu gıdışe hayır diyen ınsanlar, adım adım kapitalizmı eh- lıleştırdıler. Çalışanlann da "haklannın" olabileceğini kabul ettirdiler. Bugün geldığımız nokta, sankı kapitalizmin "yah- şi" yüzüymüş gibi gösteriliyor. Oysa yukarıdakı rakamlann ortaya koyduğu gerçek, "vahşi" yüzünün gen dönmekte olduğunu kanrtlamıyor mu? Çokuluslu şirketler, "devletadamlanna"alkış tutuyor: "Bırakın satsınlar, tnrakın kuçültsûnler..." O zaman geçen yüzyılın sloganını günümüze şöyle çe- vırmek gerekıyor: "Bırakın alsınlar, bırakın çalsınlar..." Gülay Göktürk'ün kaleminden işkence Haber Merkezi - Gülay Göktürk. dün Ye- ni Yüzyıl gazetesindeki yazısında Nejdet Kü- çüktaşkıner'in kendisine nasıl işkence yap- tığını anlattı. 1972 yılının nisan ayında San- saryar. Han'ın Birinci Şube'sinde olduklan sırada kendilerine işkence yapan üç kişiye "Camgöz", "Entelektüer ve "Çingene" ısimlenni taktıklannı anlatan Göktürk. Ente- lektüel'in Küçüktaşkıner olduğunu belirti- yor. Göktürk yazısında, Küçüktaşkıner'le il- gıli olarak şunlan dile getiriyor: "Ekibin üçüncii elemanı, tel çerçeveli göz- lükleri. ince \apısu bakımlı elleri. solgun yü- züyle 'Entelektüel'di. Gündüzkri hiç ortada görünmezlerdL Akşamüstü saat 6-7 olup da Sansaryan Han'da normal mesai bitti mi on- laruı mesaisi başlardı.- İki kız arkadaşımla biriikte kapatıldığıniız odanın penceresinden onlaım gelişini oözlerdik. L'zun \c açık renk pardösülerini gördük nıü bizim içimize ateş düşerdi. Çünkü bilirdik. onlann geunesi, çığ- lıklann başlaması demekti." ZülfffTıvnfTeifvb konukları —daklın yolunu arıyor... rtık yollar ayrılmıyor. u birleşiyor. arsamba NTV'de, AKLIN YOLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle