Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
t_2 ŞUBAT 1997 ÇARŞAMBA •*••• CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 17
Ist-înbul
Edime
Çanak«;ale
Kocae1
Izmır
Manisa
Aydın
Denızlı
Y
B
B
Y
A
A
A
A
9
13
14
11
16
16
18
14
Sinop Y 8 Adana A 19
Samsun Y 11
Trabzon B
Gıresun B 10
Ankara B
Konya B 8
Eskışehır
Sıvas B -2
ZongukJak Y 7 Antalya A 19 Kars
Mersın
Dıyarbakır
Şanlıurfa
Mardın
Sıırt
Hakkârı
Van
A
B
B
B
B
B
B
17
7
12
6
3
-8
1
B -2
Yurdun kuzey ke- '
sımlerı parçalı ve '
çok bulutlu, Orta ve
Doğu Karadenız kı- Londra
yıları yağmurlu, ote- Parıs
kı yerler az bulutlu D . _ _
ve açık geçecek. R o m a
B 16
14
Y 13
Marmara ile yurdun Berlın 11
ıç ve doğu kesımle- Amsterdam Y 10
rınde sabah saatle- p ^ ^ g Î5~
rınde yogun olmak
uzere sıs görüle- •^O'ya B 11
cek.Hava sıcaklığı Bruksel
artacak.
11
Budapeşte K 1 Münih
Milano
Oslo
Helsinkı
Stockholm
Belgrad
Vıyana
Bonn
Y
Y
K
Y
B
Y
Y
14
4
0
6
8
11
13
12
Moskova
Aşkabat
Almatı
Taşkent
Bakü
Bışkek
Tiflis
Kahire
K
B
B
B
B
B
B
B
-3
11
5
4
9
4
7
17
Şam B 12
Parçalı bulutlu Sıstı BUufu ^ Çok bulutlu Yağmunu
G U N C E L CLNEYT ARCAYÜREK
• Baştarafı 1. Sayfada
önemlı birsav: RP tabanı silahlanıyor!
ikıncı boyuta/alın yanıt şu: "Devlet bu olaylann
tümünu dikkatle izlıyor."
RP, sılahlanma savlarını din ve ıman karışığı ifa-
delerle savunuyor. Ecevit ise olan biteni RP'nın
"iktıdara kanla gelme provalan" diye niteliyor. Yad-
sınması zor bır gerçeğe parmak basıyor DSP lide-
ri; "RP'nin milıtan kadro yetiştirdiğinı" yineiiyor.
Kayserı'de uniformalı partizantardan, yerli silah
sanayiının rnakarna üretırcesine hızla çalıştığını
saptayan rakamlardan sonra RP Genel Sekreteri
Asiltürk ün karşı sözlen pekyavan kalıyor.
Asiltürk, "Bizım öyle bir gücümüz varki onu ta-
savvuredernezler. En büyük silahımız imanımız" di-
ye konuşuyor ve karşı bir suçlama yapıyor: "Bun-
lar tertıptır."
Yalnızca RP'deki sılahlanma savlarını değil, ço-
ğul ıfadelerle Sincan'dan türbana dek tartışma ya-
ratan her sorunu "tertipler"\n ıçıne alıyor.
Koskocarnan bir iktidar partisinin kocaman bir
genel sekreteri "tertıpler"den söz ettığıne göre..
Ne duruyor? "Tertipler"t hemen hükümete bildir-
sin. olmazsa suç duyurusunda bu lunsun ya da şef-
faf yönetim gereği "tertipçileri" kamuoyuna açık-
lasın!
MİT mi, TSK mi, iktidar dışındaki partiler mi, yok-
sa bilemediğimız kimı örgütler mi, dernekler mi?
Kim ya da kimler? Açıklamalı Asiltürk.
Yoksa RP'ye savunu hazırlayanların kafaları
1960'lara mı gıdiyor? Yassıada mahkemelerinde
fos çıkan bir davaya mı sarıhyoıiar?
1960ta günün iktidarı DP'nin "halkı sılahlandır-
dığı" suçlanması ile 1997'de RPtabanının pompa-
lı tüfeklerle donandığı savını eşdeğer mi buluyor-
lar?
37 yıl önce Kıbrıs'a gönderılen sılahlan günün
yöneticılerınin halka dağıtarak bır ıç savaş hazırlı-
ğına gırıştiklerı öne sürülmüştü Ola ki Asiltürk o
günleri bugünlere benzeterek "tertipler"den söz
açıyor.
Organize mi?
6O'larda yerlı silah sanayıi bu denli gelişmemiş-
ti. Karadeniz'de gizliden gızliye tabanca üretiliyor-
du. Ya bugün? Kuzeyden Orta Anadolu'yaçeşıt çe-
şit silah fabrikaları...
Takkeli nm gönlündekı başkent Konya'da 150
bin pompalı tüfek yapılıyor, ekmek peynır gibi sa-
tılıyor. Düzce'de de bir o kadar. Dışandan gelenler
bu rakamların dışında
Ruhsatlı, ruhsatsız mılyonları aşan çeşit çeşit si-
lah elden ele dolaşıyor Türkıye'de.
Demokratik yoldan ele geçirdıği iktidarı bırakma-
maya kararlı bir kadronun -aksi kanıtlanmadıkça-
silaha elinı değdırmedığı masallarını kim yutar? Bu
nedenle bu sorunun genışlemesine ıncelenmesi
gerekıyor.
Kaygı ve kuşkuların karşıtı Asiltürk'ün "En büyük
silahımız imanımızdır" cümlesı yeterli bir kanıt mı?
Devletin silah sorununun "şümulünü -kapsamı-
nı - vüsatini - genışliğinı- bıldiğini" söyleyen, bilgi
vermekte oldukça kıskanç o yüksek düzey yetkili-
nin şöyle bır vurgulaması var:
"Yaygın sılahlanma 'organıze' değıl."
Bu tanımlama, RP tabanına yonelen suçlamala-
rı karşılamaya yönelik mı acaba?
Bu ve benzeri sorular şimdihk yanıtsız.
RP'nin yurt düzeyinde "kadrolaşma hareketini"
canla başla yürüttüğünü artık sağır sultanlar bile
duydu.
Silah içeriden dışandan bugün olmasa yann ko-
laylıkla sağlanabilir. Ama insan malzemesi, kadro-
lar, RP için öncelikli sorun.
Kazan Şevket, 10 bin kişilik adli polis "ordusu"
kuruyor. DYP'den çok RP'li havalarda olan MEB
Sağlam Mehmet ıse 12 bin öğretmenlik yeni kad-
rolar müjdeliyor. Necati Çelik "malum."
Aralık ayına kadar RP, 67 bin kadro alıyor. Bugün
yaklaşık 100 bin.
Silahlanma söylentileri. kadrolaşma hareketle-
ri... almış başını gidiyor.
Bakalım nereye kadar?
22.05
CANLI
> Sulu kar t Gok gurultulu
Polîslerin avukab işkenceciBaştarafi 1. Sayfada
Küçüktaşkıner, 12 Mart işkence-
lerinde göre\ almıştı. lşkencelerde
görev aldığı ortaya çıkınca tstanbul
Barosu"ndan atılmıştı. Barolar Birli-
ği'ne yaptığı başvuru da reddedildi-
ğinden avukatlığı sona ermişti.
Uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin
Baybaşın'ın anlattıklarıyla Nejdet
Küçüktaşkıner adı yeniden gündeme
geldı. Baybaşın, Nejdet Küçüktaşkı-
ner'ın 12 Eylül dönemınde avukatlık
ve uyuşturucu kuryeliği yaptığını
söylüyordu. İşkenceci olduğu ortaya
çıkınca 1978 TemmuzıTnda bürosu-
nu kapatıp kayıplara kanşan Küçük-
taşkıner, yeniden avukatlığa dönmüş-
tü. Ama nasıl?
Nejdet Küçüktaşkıner, kamuoyu
karşısına Afyon'dakı duruşmada ve-
nıden çıktı. Kameralar ve flaşlar yü-
zünde patlayınca onu tanımıştım. 12
Eylül askeri darbesı ona yaramış \e
cesaret kazandırmiştı.
Bütün küstahlığıyla Metin Gökte-
pe"yı suçluyor. işkenceci cinayet sa-
nığı polislerı bır meslektaş ıçtenli-
ğiyle sa\ unuyordu. Sanki sanık san-
dalyesınde oturan Metin Gökte-
pe'ydi. Küçüktaşkıner. konuşmasın-
da onun çeşitli ey lemlere katılmış bır
gizlı örgüt üyesi olduğunu kanıtla-
maya, öldürülmesini haklı çıkarma-
ya çalışıyordu.
Küçüktaşkıner'in küstah konuş-
ması öfkelenmemıze neden oldu. O-
nun o anda dışarı atılmasını talep et-
mek gerekiyordu.
Küçüktaşkıner eski bır MİT sor-
gucusuydu, bu yüzden örgütler konu-
sunda uzmandı. Metin Göktepe'nin
öldürülmesine de gerekçe anyor ve
onun örgüt üyesi olduğunu kanıtla-
yınca polisleri beraat ettireceğini sa-
nıyordu.
Küçüktaşkıner'in konuşmasını iz-
lerken eskı günlere uzandım. Ta
1971'lere. 12 Mart 1971 askeri dar-
besinin gerçekleştiği günlere... Kü-
çüktaşkıner o günlerden hafızamıza
kazınmış bir işkenceciydi.
Adliyede avukat cüppesiyle
1978 yılınağustosaylanndaydı. Aydınlıkga-
zetesıni yayımlıyorduk. Odönemde işçı servi-
sinde çalışan Gülay Göktûrk heyecanla gaze-
teden ıçerı girdı vekendısıne ışkenceyapan bır
kişiyı avukat cüppesiyle gördüğünü söyledı.
Önce inanamadık. Çok kesin birdille, "Evet
oydu, bana işkence yapan oydu" deyince. Ba-
ro'dan avukatlann adres ve fotoğraflarının yer
aldığı albümü ıstedik. Teker teker fotoğraflan
mcelemeye ginştık. Gülay. albümdeki fotoğraf-
lardan birısinı gösterdi. "İştebuoadam" dedı.
Baktık, Baro kayıtlannda aynı resmin altın-
da iki değişik isım yer alıyordu. Nejat Küçük-
taşkıner ve Nejdet Küçüktaşkıner Baro kayıt-
larına göre 1941 doğumluydu ve İstanbul Hu-
r
ffflf 20
17 Ağustos
1978 -
Bu yayın
üzerine .Nejdet
Küçüktaşkıner
bürosunu
kapatarak
kayıplara
kanştı.
KENCECİ AVUKAT
KÜÇÜKTAŞKINER
BARO DAN ATILDI
Ekim1978-
Baroya yeniden
alınmasını
talep etti.
Barolar Birliği
Genel Kurulu
bu talebi
reddetti.
Işkeaceci avukat
Barolar Birligi
ovbirlim iU
1
reddnü
6Şubatl997-
19 yıl sonra
Göktepe saruğı
polisleri
savunuyor.
kuk Fakültesi'nden 1970 yılında mezun olmuş-
tu. Avukatlık sicil numarası 6858'di. tşlerini
Sultanahmet Divanyolu, Işık Sokak Ören Han
25 No'lu dairede yürütüyordu.
İşkenceci ile vüzleşme
Gülay'laavnı sorgulamalarda işkence gören
diğer arkadaşlar da fotoğraftaki adamın işken-
cecılerı olduğunda birleştıler. Çiğdem Kömür-
cüoğlu, Nergiz Ovacık, Ferit İbever onu hemen
tanıdılar. Bu saptamaları yaptıktan sonra, sıra
Küçütaşkıner'legörüşmeyegeldi. Fent llsever.
ışkencecısiyle söyleşı yapmak üzere saptadığı-
mız adrese Avukat Emcet Ofcayto ile birlıkte
gitti. Sonuçlan heyecanla bekliyorduk. Hâlâ
içimızde küçük de olsa bir şüphe var-
dı. Acaba işkenceci gerçekten o muy-
du? Karşısında ışkence yaptığı bırın-
sanı görünce nasıl tepkı verecekti?
L'zun bır bekleyişten sonra İlsever
ile Olcayio döndüler. "Eveto'"dediler.
lşkencelerde görev aldığını da kabul
etmıştı.
Artık yayın yapabilirdik. Aydın-
lık'ın 19 Temmuz 1978 tarihlı man-
şeti belli olmuştu: Cst manşete şun-
lan yazdık:
"\IİT görevlisi, Kontrgerillanın
Özcl Sorgulama Timi Başkam Avu-
kat Nejdet Küçüktaşkıner."
Manşet ıse şöyleydi:
"İşkencelerde görev aldım."
Nejdet Küçüktaşkıner, ışkence
yaptığı Fent Ilsever'i karşısında gö-
rünce çok şaşırmış ve yaptıklannı in-
kâredememişti. Ferit îlseverona şun-
lan söylemıştı:
"Seni tanıvoruz. İşkenceci sorgu
ekibinin başında okluğuna dair tanık-
lar var. Ancak Baro lev hasında gördü-
ğümüz işkenceci kişirıin sen olup oi-
madığını bir kere daha kesinleştirmek
istcdik. Belki de scnin işkenceler ko-
nusunda söv lemek tstediğin şeyier ola-
bilir."
"Isteme\erek sürüklendim'
Ferit tlsever'ı karşısında görünce
şaşkınlığa düşen işkenceci MİT ele-
manı ürkek ürkek şunlan anlatmıştı:
•*Aradan yedi yıl geçti. Ozaman bir-
takım olaylar cereyan etti. Biz, isteye-
rek isteme>erek, bu olaylara süriik-
lendik. Ben bir memur çocuğuyıım.
Babam önce fabrikada işçiydi. Fabri-
kanın futbol takımında ovnuvordu.
Daha sonra emniyette ov namava baş-
ladı. Ben her nasılsa o zaman bildiği-
niz Teşkiiata girdim. Önce Teşkilatın
harici işlerinde görevliydim. 12 Mart
geldi bizi aldılar, dahili işlere soktular.
Daha sonra bildiğiniz olaylar okiu."
tşkencecı avukat Küçüktaşkıner
hakkında bu yayınımız üzerine İstan-
bul Barosu soruşturma açtı. Onun
bizzat j$kence yaptığı kişiler. Baro'ya
gidipbaşlanndangeçenleri anlattılar.
Küçüktaşkıner, Baro'ya gelip ifade
vermek yenne yazılı savunma yolladı. Orhan
Apayduibaşkanlığındaki İstanbul Barosu Yö-
netım Kurulu. 17 Ağustos 1978 günkü toplan-
tısında,
u
avukatlık yapması sakıncalı görüMü-
ğünden"kaydının sılinmesınekararverdi. Kü-
çüktaşkıner bu kararın iptali amacıyla Barolar
Birliği Başkanlığı'na başvurdu. Barolar Birli-
ği Yönetim Kurulu da bu başvuruyu reddetti ve
7 Ekım 1978 tarihinde Küçüktaşkıner'in mes-
lekten atılmasını kesinleştirdi.
Yann: NejdetKücüktaşkınerin
MİT'ten aldığı maaş bordroları ve
1 Mayıs katliamı
G U N D E M MLSTAFA BALBAY
• Baştarafi 1. Sayfada
- Bunun yennı globalleşme, küreselleşme alıyor. Sınırtar
kalkıyor.
Oh neâlâ...
Ancak kısa sürede görüldü ki, soğuk savaşın yerini adım
adım, sıcak savaş alıyor. Buna paralel olarak silahlanma
olağanustü artıyor. Silah sanayiinı elınde bulunduranlann
cebı dolarla doluyor. Ötekı ülkeler topraklan kanla sulanı-
yor.
Globalleşmenın gelişmemiş ve azgelişmış ülkeler ıçin
gerçek adının ganbanlaşma olduğu, küreselleşmenin de kı-
rosallaşmaya karşılık geldıği rakamlarla ortaya çıkıyor.
Kpnunun ıkı yanı var:
- Ülkelerin kendi içındekı dengeleri altüst oluyor.
- Gelışmış ülkelerte gelişmemiş ülkeler, bir başka tanım-
la kuzey-güney ekseni ortadan kayboluyor. Kuzey, güne-
yı yutuyor.
Rakamlara gelelım. Önce Türkiye...
Veriler Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve Devlet istatis-
tik Enstitüsü'nün (DİE). Satır başlannı aktaralım:
- Nüfusun yüzde 20'si açlık sınınnda. Uluslararası değer-
lere göre, yıllık gelıri 541 dolann altında olanlar yaşam sı-
nırında kabul ediliyor. 12 milyon insanımızın geliri bu değe-
nn altında.
- Buna karşılık nüfusun yüzde 20'sı de ulusal gelirin yüz-
de 57.2'sıni alıyor. Bır başka tanımla, nüfusun beşte biri,
gelınn beşte üçünü götürüyor.
- Çalışanlann ulusal gelırden aldığı pay, 1991'de yüzde
31.9'du. Bu rakam. 1992'de 31.7'ye, 1993'te 30.9'a,
1994'te 25.5'e, 1995'te 22.2'ye düştü.
Bu göstergelerin Türkçesı şudur:
Altta kalanın cara çıksın...
Gelelim uluslararası rakamlara... Dünya silah ticaretinin
yüzde 60'ını tek başına ABD elınde bulunduruyor. ABD'de-
ki ılk 20 şirketten sekizı silah üretiyor.
Bu sılahlan kim alıyor? ;
Bırleşmiş Mılletler'in 1997 yılı rakamlanna göre, Ortado-
ğu ve Kuzey Afrıka ülkelerı bütçelennın yüzde 21 'ini silah-
lanmaya ayınyorlar. Ötekı azgelişmiş ülkelerde bu rakam
ortalama yüzde 19.
Gelişmış ülkelerin ayırdığı pay yuzde 10 dolayında. Ta-
bıı, silah sanayiınden elde ettıklen kârtar bunun dışında.
Buna karşılık Ortadoğu ve Afrika ulkelennın sağhğa ve
eğitime ayırdıklan pay, yuzde 6-4 arasında değişiyor.
Tablo ortada.
Tıpkı bızım Çatlı'lar gibi YDD de, duruma göre "kod ad-
lar" kullanıyor, Bir alanda adı kirlenmışse, artık o adla ış ya-
pamaz hale gelmişse hemen değiştırıyor.
Yerine göre, globalleşme, yenne göre küreselleşme, ye-
rine göre sınırsız dünya, yerine göre küçülen devlet, yen-
ne göre bıreyci toplum...
Aklınıza ne gelirse...
Bütün bu maskeler işe yaramazsa, atıyor onlan, çıkartı-
yor gerçek yüzunü, bağınyor:
- Ne oluyor ulan!..
Vahşi yüzü, yahşi yüzü...
Azgelişmış ülkelerin bu oyunu kısa surede görmesi güç.
Zra, bu ülkelerin kendi ıçınde de sözünü ettığımiz kod ad-
lara taşeronluk yapanlar var. Zaten. ülke içinde ışbırlikçi bu-
lamayınca başannın güç olduğunu kenditeri de biliyor. '
Kapitalizmin doğuş-yükselış dönemine damgasım vuran
birsöz vardı:
"Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler..."
Bu mantık berabennde kapitalizmin "vahşı"yüzünü ge-
tirdi. Kadınlann ve çocuklann da ınsanı olmayan koşullar-
da üretimın içine sokulduğu, günlük çalışma süresinin 18
saatı bulduğu günler...
Bu gıdışe hayır diyen ınsanlar, adım adım kapitalizmı eh-
lıleştırdıler. Çalışanlann da "haklannın" olabileceğini kabul
ettirdiler. Bugün geldığımız nokta, sankı kapitalizmin "yah-
şi" yüzüymüş gibi gösteriliyor. Oysa yukarıdakı rakamlann
ortaya koyduğu gerçek, "vahşi" yüzünün gen dönmekte
olduğunu kanrtlamıyor mu?
Çokuluslu şirketler, "devletadamlanna"alkış tutuyor:
"Bırakın satsınlar, tnrakın kuçültsûnler..."
O zaman geçen yüzyılın sloganını günümüze şöyle çe-
vırmek gerekıyor:
"Bırakın alsınlar, bırakın çalsınlar..."
Gülay Göktürk'ün kaleminden işkence
Haber Merkezi - Gülay Göktürk. dün Ye-
ni Yüzyıl gazetesindeki yazısında Nejdet Kü-
çüktaşkıner'in kendisine nasıl işkence yap-
tığını anlattı. 1972 yılının nisan ayında San-
saryar. Han'ın Birinci Şube'sinde olduklan
sırada kendilerine işkence yapan üç kişiye
"Camgöz", "Entelektüer ve "Çingene"
ısimlenni taktıklannı anlatan Göktürk. Ente-
lektüel'in Küçüktaşkıner olduğunu belirti-
yor. Göktürk yazısında, Küçüktaşkıner'le il-
gıli olarak şunlan dile getiriyor:
"Ekibin üçüncii elemanı, tel çerçeveli göz-
lükleri. ince \apısu bakımlı elleri. solgun yü-
züyle 'Entelektüel'di. Gündüzkri hiç ortada
görünmezlerdL Akşamüstü saat 6-7 olup da
Sansaryan Han'da normal mesai bitti mi on-
laruı mesaisi başlardı.- İki kız arkadaşımla
biriikte kapatıldığıniız odanın penceresinden
onlaım gelişini oözlerdik. L'zun \c açık renk
pardösülerini gördük nıü bizim içimize ateş
düşerdi. Çünkü bilirdik. onlann geunesi, çığ-
lıklann başlaması demekti."
ZülfffTıvnfTeifvb konukları
—daklın yolunu arıyor...
rtık yollar ayrılmıyor.
u birleşiyor.
arsamba NTV'de,
AKLIN YOLU