25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 10 ŞUBAT 1997 PAZARTESİ HABERLER Cezayir'in Ankara Büyükelçisi Rabah Hadid'in Cumhuriyet'e demeci - 2 'Hedefimiz IsLamsız poHtika'MtSTAFA BALBAY ANKARA - Ceza> ir' in Ankara Bü>ükelçisi Rabah Hadid, ülkesınde yaşanan sorunlann temelinde, toprak reformunun başanlamaması ve ic göç sorununun göğüslenememesinin de yattığını vurguladı. Hadıd. temel hedeflerinin İslamı politikanın dışında tutmak, dinin hiçbir partı ya da grubun tekelıne gırmemesini sağlamak olduğunu söyledi. Gazetemizde dün yayımlanan demecinin ilk bölümünde, aşın dıncilerin politik becerisizlikleri kullandıklannı; çok partili sisteme geçerken yeterlı altyapıyı kuramadıkJannı; şeriatçılann camilen "silah deposu" haline getirdıklerinı: şenatçı terörün toplumu felce uğrattığını anlatan ve Islamcı partilerin gûndemlerinı dinin değü ıktidan ek geçirmenin oluşturduğuna; Islam dünyasının 2000"li yıllann vizyonunu geçmişte aradıklanna dikkat çeken Cezayir'in Ankara Büyükelçisi ile yaptığımız söyleşinin ikinci bölümü de şöyle: - îlk genel değertendirmeyi yaparken yaşanan olumsuzluklarda devlet yöneticilerinin yetersizliklerinin de payı olduğunu söylemiştiniz. Bunu biraz açabilir misiniz? Nerelerde yetersiz kalmdı? - Ekonomik planda özel olarak belirtmek istediğim yetersizlikler yaşandı. Şımdi bunlarbelli ölçülerde idarecilerin boşluklanna, yetersizliklerine, deneyimsizliklerine dayalı yenilgilerdı. Fakat bütün bunlan sadece kişilere indırgemek yetersiz olacaktır Bu belli ölçüde benımsenmiş ekonomik sisteme de bağlı bir olaydı... - Çok partili yaşama geçişin altyapısı kurulamadı dediniz. 1989'daki anayasa degişikJiğinin referandumla kabulünün arduıdan 1990'daki yerel seçûnlerde FIS başan sağladı. 1992'de genel seçimkrin ikinci turu iptal edikli. Niçin böyle bir çizgi izlendi? - Anayasal olarak bütün partiler eşit koşulîardaydı. Televizyondan eşit yararlanıyordu. Gazetelerde programlannın yayimlanması gerekiyordu. Bu süreç bir kanşıklığı da beraberinde getırdi. Politik rahatsızlıklar başladı. Politikanın saygınlığı açısından halkta güvensizlik uyandırdı. Doğal olarak Islamcı hareketler politikanın saygınlığı sorunundan o kadar etkilenmediler. Bu durumda lslamcılann kolaylığı vardır. Camileri ve diğer İslamcı kanallan çok ıyi bir şekilde kullandılar ve polıtikalannı bu kanallarla çok iyi bir şekilde duyurdular. - Bir bakuna dini siyaset için kullanırken siyaseti de dinin etnrine verdiler-. Bunu mu söylemek istiyorsunuz? - Yanıtı çok dıkkatli venlmesi gereken bir soru. Şunu söylemek istiyorum: Şiddet eylemleri sanki 1992'den sonra başlamış gibi bir inanç var. Oysa şiddet seçimlerin ıptalinden önce de vardı. Radikal lslamcılann militanlan 1988, 89,90'da, sadece dul olduklan için de onlarca kadını yaktılar, öldürdüler. Yani, tek suçlan dul olmak olan insanlan çocuklanyla birlikte öldürdüler. Dul kadın evlenmeyı reddediyorsa, yaşamı sona erdi demekti. Örnekler çoğahılabılir. Seçimlerin iptali sürecine gelirsek, seçim kampanyası tam bir tehdit kampanyasına dönüşmüştü Camileri silah deposu olarak kullanmaya başlamışlardı. Biz seçimleri iptal ettikten sonra çok parnli yaşama son vermedik. FIS'i kapattık. Öteki partiler yaşamlannı sürdürüyor. - FlS'in maddi kaynaklan neterdir? Dış maddi kaynaklan var nu? Hangi ülkeler, nasıl destekledi? - Bu ülkeler bilinen ülkeler. - Hangi ülketerdir? - Siz de bilivorsunuz... • "Toprak reformunu başaramadık. Iç göç sorununu göğüsleyemedik" diyen Büyükelçi Rabah Hadid, Cezayir'in bugün yaşadığı toplumsal sorunlann kaynağında toprağın yattığını söyledi. Büyükelçi FlS'in kapatılmasını şöyle özetliyor: "Seçim kampanyası tam bir tehdit kampanyasına dönüşmüştü. Camileri silah deposu olarak kullanmaya başlamışlardı. Biz seçimleri iptal ettikten sonra çok partili yaşama son vermedik. FIS'i kapattık. Öteki partiler yaşamlannı sürdürüyor." - Düşünün ki ben uzaylıyım, bari kıtalannı söy k-> in... - Konumumdan dolayı yanıt veremıyorum... tşin başında birçok ülke bunlara yardım ediyordu. Fakat zaman içinde bu ülkeler şunu anladılar: Kendileri için de sonuç olarak tehlikeli. Şunu gözlemliyoruz: Gittikçe bu gruplar yalıtılmış bıçımde buluyorlar kendilerinı... - Islam dünvası kendi içinde kavgalı. İran-Irak, Suudi Arabistan-Kuveyt, pek çok örnek var. Sizce İslam dünyasının da kendi içinde aydınlanmaya, rönesansa gideceği genel bir süreç ne zaman başlayabilir? - Sanıyorum bu sorunuzun ikili bir boyutu var. Bir tanesi uluslararası ılışkileri kapsayan. bir de uygarlık tarihıni kapsayan yönü. Uluslararası ılışkiler açısından ele alındığı zaman şunu görmek gerekıyor: Müslüman ülkeler birçok açıdan nüfuz sahası olmuş. işgal edılmiş ülkeler. Doğal olarak bunun yarattığı sorunlar var. Bu durum tslam ülkelerinde yaşanan kanşıklıklann, düzensizliklerin nedenlerinden biri. Aydınlanmaya gelince, bunun için sanıyorum tslam dünyasının geleceğe ilışkın vizyon edinmiş olması gerekiyor. Ne var ki İslam dünyası ikibınli yıllara gırerken geleceğin vizyonunu geçmişte anyor. Öncelikle yaşadığımız dünyaya adapte olmak gerekiyor. Bu konuda söylenecek çok şey var. ama geçmişe sığınarak sözünü ettiğıniz aydınlanmayı yaşama geçirmek olanak.sız. -1971 yüında bir toprak reformu denemeniz oidu. Bu ne ölçüde başanldı? Şu anda Cezayir'deki toprak dagüımı nasıl? - Toprak reformu ıyi bir fikirdi. Bunda iki temel amaç vardı. Birincısı; köylüleri topraklannda tutmak. üretkenliğe katmaktı. Ikincisi de iç göçü önlemektı. Ne birincisi, ne ikincısi başanlabildi. Tanmsal üretım istenen ölçüde gelışmedi. Kente göç de hızla devam ettı. Yıyecek maddesı bakımından başta İtalya olmak üzere öteki ülkelere bağımlı kaldık. Bu da uğursuz sonuçlar doğurdu. - Iç göçün yanı sıra pek <^>k Cezayirü de yurtdışına gitti. Özellikle Fransa önemli çekim merkeziydi. ^anılmıyorsam şu Cezayir'deki şeriatçı terörün kanlı eylemlerinden biri. 1995 yılı başlannda başkentte bir otomobile konulan bombanın patlaması sonucu 38 kişi parçalanarak öldü. Radikal dinciler daha sonra eylem tarzlannı dcğiştirdilcr. Yalmz geçen ra- mazan ayında ülkenin çeşitli yerkrinde 300'den fazla kişi çoluk çocuk demeden boğadan kesilerek (üdürüktü. YûmazRefah h kı:jtlmhANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın RP tabanının militanlaştığı ve silahlandığı yolundaki açıklamalan RP'lileri kızdırdı. Devlet Bakanı Abduilah Gül. -bu sözleri Yümaz'a yataş&ramaâığmı ve ay ıpladığuıT belirtirken RP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksa. Yılmaz'ı "ysüan söylemekk ve ifMra atnttkta" suçladı. Devlet Bakanı Abduilah Gül, Yılmaz'ın Milli Güvenlik Kurulu'nda da gündeme geldiğinı öne sürdüğü "RP tabaıundaki süahlanma" iddialannın kendisini şaşırttığını söyledi. İçinde önemli bir muhafazakâr kesimi banndıran bir partinin, başbakanlık da yapmış olan liderine eğer söylediyse bu sözleri yakıştıramadığını ve ayıpladığını belirten Abduilah Gül şunlan söyledi: "Türkiye 65 mflyonluk bir ülke. Bir sürü insan var, bir sfirii fîkir var. Hukuka aykın iş vapanlar muhakkak takip altındadır. Devietiıı organlannın görevi budur. Bunlar ortaya çıkanbyor, mücadele ediliyor. • Yılmaz'ın "RPtabanı militanlaşıyor ve silahlanıyor" ve "RP ile koalisyon kurmam" sözlerine RPIiler tepki gösterdi. Devlet Bakanı Abduilah Gül, "Ayıpladım, yakıştıramadım" derken RP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu, "Silahınuz inancımız" görüşünü savundu. görüyorsunuz. Bu bflyük ülkede bir sürü kanun dışı şeyler var. Buniann hangisi hangi fraksiyona ait hangisi hangi düşünceye ait bunu da en iyi muhakkak ki ilgfli birinueri büiıf Gül, "RP dtşmda aşm İsiami unsuriann sttahh gruplar ohışturmaa, sflahlanması yohında bir harekeüenme var mı" sorusuna, "Ben böyle bir hareketienme olduğu kansında değttm. Ama varsa bunlan orîaya çıkarmak dediğûn gibi devletin güçlerinin görevkür" diye yanıt verdi. RP Genel Başkan Yardımcı Abdülkadir Aksa da Yılmaz'ı eleştirdi. Aksu, hiçbir dayanağı olmaksızın bu tür iddıalarda bulunmanın bir ana muhalefet partisi liderine yakışmadiğını belirterek "Bizbn silaha ihtiyacmuzyok, silahunsz inajıcunız* 1 dedi. RP Şanhurfa Milletvekili Ibrahim Halil Çelik ise "Yılmaz, her zamanki gibi senaryo yaayor" dedi. Yılmaz'ın daha önce de böyle "asdsaT iddialar ortaya attığmı ileri süren Çelik, şunlan söyledi: "Bir süre önce durup dururken 'Darbe olabilir' diye panik yaratmaya çahşan da Yılmaz'dı; tanklan davet edici açıklarnalanndan sonra Sincan'dan tank seskri gelince baktı ki pabuç pahalı, göstennelik açddamalaria sti/dc tepki gösterdi" Yümaz'a *aç tavuk' benzetmesi Yılmaz'ın REFAHYOL'un uzun süre görevde kalamayacağını savunarak hükümetin bozulması halinde RP ile koalisyon kurmayacağını açıklaması da RP'lilerin tepİalerine neden oldu. RP'liler Yılmaz'ın bu sözlerine, "Aç tavıık rüyasmda kendisini dan ambannda görürmüş" diye tepki gösterdiler. anda Fransa'da 1 milyona yakın Cezayirü var. Ülkenizin karşı karşıya olduğu sorunlar bazında onlann durumu nedir? - Bu noktada durum oldukça farklı. Fransa'da yaşayan Cezayırli topluluk, şüphesiz ki Müslüman kimhğıni korudu. Ama hiçbir şekilde aşın Islamcı fıkırlen kabul etmedi. Onlara yönelmedi. Gayet tabii bazı banliyö semtlerinde farklı durumlar oldu. Radikal Islamcılann etkin olduğu yerler var. Ancak belirleyici değil. Orada marjinalıze olmuş durumdalar. - Cezayir ve diğer Kuzey Afnka ülkelerinin genel bir ortak özelliği var. Fransızca çok etkin, kendi dillerinin önünde. Fransa'mn bölgedeki etkinliğini anlıyorum, ama bağunsızüğınızı kazandıktan sonra niçin kendi dilinizi yaşamın tüm alanuıa yayamadınız? Yanümıyorsam pek çok Cezav irii yazar ilk ürünlerini Fransızca veriyor™ - Şimdi Cezayir üzennde şunu bilmek gerekır ki 130 yıl süren bir Fransız kolonizmi yaşandı. Cezayir, bu ülke tarafından sömürüldü. Diğer ülkelerdeki sömürgeleştirme süreci ile Cezayir'in sömürgeleştirilmesi arasında bazı önemli farklar vardır. Örneğin Cezayir'de, nüfus olarak da diğer ülkelerden çok kolonı nüfusu vardı. Yani koloni nüfus yerleştırdıler. Hedef Cezayir'in ulusal kımlığıni yıtirmesıni sağlamaktı. Bunca baskıdan sonra doğal olarak Fransızca btrincı dil haline geldi. Ancak bir süre önce okullarda eğıtimin Arapça yapılması benimsendi... Bunu uygulamaya çalışıyoruz. - DiL uhıslaşmada çok önemli bir unsur. Şu anda Cezayir'in anadilinin toplumdaki yeri nasıl? Anadili tam olarak yerieştirememek tam bağımsızhğm önünde de engel değil mi? - Değerlendırmenizde haklısınız. Ancak Cezayir'de yazılı eserlerin çogu Arapça. Ancak Fransvzca yayıne\leri de çok. Izleniminiz oradan geliyor. Bir de kitaplar Fransızca yazılırsa, daha çok tanıtma olanaklan oluyor Bu yüzden de Fransızca tercih nedeni olabiliyor. Yenı kuşak anadihni daha ıyi öğrenecek. Şu anda okul çağındakj çocuklann yüzde 85'i okullu... Dıl bir kımlik faktörü. Doğal olarak çok önemli bir etken. Bir kültüre. bir uygarlığa bağlı olmanm kopmaz parçası Bunun ayırdındayız. - Osmanlı İmparatoriuğu 600 yıl yeryüzünde etkin oldu. Eski Osmanlı topraklan üzerinde kurulan devletlerde farklı imajlar var. Örneğin Macariar çok sempati ile bakıyor, bir başka ülke nefret ediyor. Cezayir'deki Osmanlı imajı konusunda neler söyleyebilirsiniz? - Cezayır'de kımi aileler Türk kökenli. Bununla gurur duyuyorlar. Kimi kentlerde sözünü ettığim nüfus, yerlilerden daha fazladır. Onlann çoğunun soyadı da Türkçedir. Örneğin soyadı "Tera" olan. "Balorcr olan aileler tanıyorum... - Konuyu yine İslama getirirsek™ Özellikle SSCB döneminde, bu ülkenin çevresindeki ülkelerde "veşil kuşak" modeli söz konusu edildi. Ardından bir "ılımlı tslam" politikası üretildi. Buniann ii/clliklc Amerikan kaynaklı olduğu büiniyor, söyleniyor. Sizin değerlendirmeniz nedir? - Cezayir toplumu. 14 yüzyıldan beri tslamı yaştyor. Cezayir'de İslam hep hoşgörünün, dışa açık olmanın simgesi olarak yaşadı. Islam ortak miraslanmızdan bınsi. Bugün biz tslamı politikanın tamemen dışında bir yere oturtmak istıyoruz. Din politikaya kanşınca durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Politikaya karşı İslamı korumak gerekiyor. Çeşitli gruplann, parrilenn İslamı tekeline almasını önlemek gerekiyor. Bu başanlırsa zaten tslam ılımlı bir dındir. BİTTİ Can Yücel EMEP'ten aynldı ANKARA (UBA)-Şair Can Yücel, Emeğın Partisi'nin 'Sürekii Aydmlık İçin Bir Dakika Karanlık' e> lemine karşı çıkması üzerine kurucu üyelikten çekildiğini açıkladı. Şalteri indirerek eylemi başlatan Can Yücel bundan böyle Emek gazetesinde yazı yazmayacağını da duyurdu. Can Yücel, Emek gazetesinde dün son kez yayımlanan 'Merhaba' başlıkh köşesinde, "Bu yazımla bundan böyle gazetenizde yaa yazmayacağımı ve Emek gazetesinin bu başıbozukluğuna ve kafaboşluğuna meydan tanıyagelen EMEP'in kurucu üyeliğinden çekildiğimi duyururum" görüşünü dile-getirdi. Emek gazetesi ıse yanıt vermeyeceğini duyurdu. SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr Bayramın ilk günü. Sabah 07.00 civarı. Evde herkes uyu- yor. Birazdan bayram ziyareti- ne gideceğiz. Sonra da Büyü- kada'ya. Bu nedenle benim er- kenden kalkıp bu yazıyı yaz- mam gerekiyor Son haftayt tamamen ko- şuşturmakla geçirdim. Hafta sonu Köln ve Berlin'deki Uğur Mumcu'yu anma toplantıları- na katıldım. Türkiye'ye döner dönmez, Metin Göktepe da- vasını izlemek üzere Afyon'a doğru yola çıktık. Uykusuz bir otobüs yolculu- ğundan sonra ilk kez gördü- ğüm Afyon'un sokaklarını do- laştım. Cumhuriyet Dergi'nin yönetmeni Ipek Çalışlar. Ra- dikal'den Koray Düzgören, Hürriyet'ten Yalçın Bayer, Mil- liyet'ten Atilla Özsever ve Na- zım Alpman, Günaydın'dan Yazgülü Aldoğan ve Ragıp Duran'la birlikte önce Afyon Zafer anıtını ziyaret edip hatıra resimleri çektirdik. Bu arada ben, Çalışlar so- yadımın Afyon'la olan ilgisini arkadaşlaraanlattım. Kurtuluş Savaşı'nın en kritik meydan muharebesi, Afyon yakınlann- daki Dumlupınar bölgesinde gerçekleşmişti. Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin mer- kezindeki köyün adı ise Çalış- lar idi. Savaşın komutanı da İz- zettin Paşa. 1934 yılındakı soyadı kullan- ma zorunluluğu getiren kanun kabul ediiince Izzettin Paşa, Çalışlar Köyü'ndeki savaşın anısına Çalışlar soyadını alma- ya karar verir. Babam da o za- man Izzettin Paşa'nın yazıcısı. Kendisi bu soyadı alırken çok sevdiği babama da aynı soya- dı önerir. Böylece bizim ailenin soyadı da Çalışlar olur. Hava çok soğuk olmasaydı, Afyon'da bir gün daha kalıp Çalışlar Köyü'nü ziyaret etmek isterdım. Afyon Zafer Anıtı önünde hatıra fotoğrafları çek- tırdikten sonra Afyon'un eski çarşısına yöneldik. Çarşıda en Bayram Sabahı... çok ilgimizi, artık giderek yok olan keçeciler çekti. Çobanlara kepenek yapmak amacıyla çahşan bu atölyeler- den Afyon'da yalnızca üç tane kalmış. Son derece ilkel koşul- larda hazırlanan ve giderek ekonomik verimliliğini yitiren bu mesleğin, yok olması an meselesi. Keçeciler, çevrefab- rikalara izolasyon amacıyla ke- çeler hazırlayarak ayakta kal- mayaçalıştıklarınıanlattılar. Bu tarihi ve folklorik mesleğin bundan böyle yaşayabilmesi ancak devletin özel desteğine bağlı. Afyon'da haşhaş yağından yapılan lezzetli ekmekleri ye- dikten, afyon kaymaklı lokum- lan tattıktan sonra Metin Gök- tepe cinayeti davasını izlemek üzere çok sayıda gazeteci ar- kadaşla birlikte spor salonuna gittık. Afyon'daki duruşma, olağanüstü kalabalığı ve sa- vunma avukatlarının şoven gösterileriyle tarihe geçecekti. En önemlisi, devlet göreviisi ci- nayet sanıklarının yargıdan ka- çırılmasıydı. Bu yönüyle de dünya yargı tarihine geçecek kadar, yüz kızartıcı bir tablo or- taya çıkmıştı. Duruşmanın en sinir bozucu görüntülerinden birisi de işkenceci MİT görev- lisinın, avukat cüppesiyle, iş- kenceci polisleri savunmasıy- dı. Necdet Küçüktaşkıner'in yeniden avukatlık ruhsatını na- sıl aldığını araştırıyorum. Ya- kında bu araştırmanın sonucu- nu sizlere aktaracağım. Uykusuz bir yolculuktan sonra istanbul'a döndüm ve aynı gece atv'de "Siyaset Meydanı "nda Refah Partisi'yle ilgili tartışmaya katıldım. Saba- hın 05.00'ine kadar süren uzun ve yorucu bir taıtışmanın ar- dından, benımle aynı yorgun- luktaki Yazgülü Aldoğan'ın arabasıyla evlerimize döndük. Bayramdan bir gün önce Yaşar Kemal ve eşi Thilda, Is- veç'ten döneceklerdi. "Siyaset Meydam"n\n yorgunluğu geç- meden, günlük yazımı yazdım ve ardından Zülfü Livaneli, Eşber Yağmurdereli, Yaşar Kemal'in avukatları Emel ve Enver Nalbant, Erhan Pek- mezci, Ragıp Duran ve Kemal Gökhan'la birlikte havaalanı- nın yolunu tuttum. Yaşar Ke- mal ve Thilda, Türkiye'ye dön- mekten çok mutlu görünüyor- lardı. Thilda'nın kedisi de çok keyifle Thilda'nın kucağına ku- rulmuş, özlem gideriyordu. Bayram sabahı, herkes uyu- yor, ben de bunlan yazıyorum. Birazdan Ipek'in anne ve ba- basına bayram ziyaretine gi- deceğiz. Sonra Büyükada'da Çelik Gülersoy un daveti üze- rine, adalarda motorlu araç tehlikesine karşı neler yapaca- ğımızı konuşacağız. Bir bayram sabahı, evde herkes uyurken ben bunlan ya- zıyorum. Hepinize iyi bayramlar dile- rim. BIZBIZE ERDAL ATABEK Gulu Gulu Dansını Kim Yapıyor?.. "Onlar gulu gulu dansı yapıyohar." "Yamyam dansı yapıyorlar." "Fosiller." "Hadi ordan sen de hadi hadi." "Fasa fiso." "Geveze'basın." Bu sözler ve deyişler, Refah Partisi Genel Baş- kanı'na ait. Necmettin Erbakan, aynı zamanda "Başba- kan." Bu sözleri basın için, gazeteciler için, köşe ya- zarları için, yaptıklarını beğenmeyen herkes için "rahafça "söylüyor. Kendisi çok hoşsohbet, ağırbaşlı, temkinli görü- nüyor, ama rahat konuşmaları içinde çok tervdit edici, aşağılayıcı, ürkütücü sözler söylüyor. Söyle- mek istemedıklerını hiçbir zaman söylemiyor (çok sabırlı davranıyor). Çevresine, cemaatine verdiği "mesajlar" da özel anlamlar taşıyor. "Biz iktidara geleceğiz. Bakalım kanlı mı olacak kansızmı?" Bu sözlerde "iktidara kanla ge/mefr" tehdıdi var. Tepkileri ölçüyor ve bekliyor. "Kahraman ordumuzun dikkat ettiği şeylere çok dikkat etmek gerekir. Bizımle çok yakın olan ordu- muzun arasını açmak isteyenler var." Parti çevrelerini, yan örgütlerini, yandaşlannı uya- nyor: "Sakın ordunun tepkısini çekecek bir şeyler yapmayın." Aslında "söylemek istediklerini söylemeyip" gu- lu gulu dansını kimın yaptığını görmek gerekiyor. • • • - Susurluk kazası için ne diyorsunuz? - Fasa fiso. - Taksim'e cami meselesi? - Hadi ordan sen de. - Sincan toplantısında şeriat isteniyor. Kim so- rumlu? - Geveze basın. - Sıvas'ta 37 aydın insanı yaktılar. Suçlular kim? - Yamyam dansı. - Toplumda büyük rahatsızlık var? - Gulu gulu. Narkoz, anestezi, uyutma, uyuşturma, üstünü örtme, gizleme, saklama, yerdegiştirme, tehdit et- me, şantaj yapma, adam yerleştirme, özel silahlı gruplar hazırlama. Bunun adı "demokrasi" oluyor. Refah Partisi yönetimiyle, kadrolanyla, stratejisiy- le adım adım "şeriat iktidarı "na yürüyor. 07le ka- çınılmaz bir yol izliyor ki görmemek için kör olmak lazım. Tansu Çiller ise bir yandan kendini kurtarmak için Refah'a teslim oluyor, öte yandan Batı'ya "şe- riatgelir" şantajıyla kendini kabul ettirmeye çaba- lıyor. Ve sadece havasını alıyor. Metin Göktepe davası, Susurluk olayından da- ha önemli bir seyir izliyor. Susurluk otayında her şey açığa çıkıyor, Metin Göktepe davasında ise her şey açık. Cinayet ortada. Cinayeti işleyenler belli. Da- va güç bela açılmtş, ama dava ordan oraya kaçtn- lıyor, santk sandalyeleri bomboş. Iktidarın DYP kanadı ne yapıyor? Hiçbir şey. Refah kanadı ne yapıyor? Gulu gulu dansı. Hanı hak, adalet, mazlumların ahı, zulmün hesa- bı? Çıt yok. Suçlular sizdense olayı kapatmak için her şey ya- pılıyor. Manisa'da gençler afiş asarsa işkence serbest, çete kurma suçlaması hazır, yıllar boyu hapis ce- zaları bastırılıyor. Bunun adı "demokrasi" oluyor. "Ordu rahatsız olursa" bunun adı "demokrasiye aykın kıpırdanmatar" oluyor. "Hadi ordan sen de." • • • Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğruyol, Anava- tan partileri; dini, siyasete alet etmişti. Ancak he- defleri "din devleti" değildi. Refah Partisi siyaseti dine alet ediyor. Hedefi "din dev/e(/"dir. "Biz Müslüman, siz laikler" aynmı Refah Parti- si'nindir. Refah Partisi toplumu cepheleştirmiştir. DYP, bu değirmene su taşımıştır, taşımaya de- vam etmektedir. Ordu; laik, cumhuriyet ordusudur, elbette rahat- sız olacaktır. Toplumun büyük kesimi, laik cumhuriyet vatan- daşıdır, elbette rahatsız olacaktır. Hiç merak edilmesin, Türkiye siyasallaşmış dinin devleti olmayacaktır. Toplumun büyük kesimi "şeriat deWet;"negiden yolu görüyor, uyanıyor, ayağa kalkıyor, kendini ko- ruduğunu gösteriyor. Türkiye bu yamyam dansının kurbanı olmaya- caktır. lepkısizDge ADD eleştirisiA\K\RA (Cumhuriyet Bürosu)- Atatürkçü Düşün- ce Derneği'nm (ADD) her gün saat 12.30 ile 13.00 arasında düzenlediği ses- sizlik eylemıne katılan yımtaşlar, karanlık ilışkile- rin ortaya çıkanlması için uğraşmadıklan gerekçesiy- le milletvekillerini eleştir- diler. ADD'nin "Ayduılık İçin Bir Dakika Karanlık" yurt- taş eylemine destek ama- cıyla Güvenpark'ta gerçek- leştirdıği sessizlikeylemın- de dün Atatürk posteri ta- şıyan katılımcılara Atatürk rozeti dağıtıldı. Eyleme ka- tılanlann çoğalmasının ar- dından polis sayısmın da arttığı gözlenirken, ADD yönetıcileri. dün polislerle tokalaşarak bayramlannı kutladılar. ANAP İzmir Milletveki- li Işın Çelebi'nin de bulun- duğu eylemde. yurttaşlar Susurluk kazasıyla ortaya çıkan karanlık ilışkilerin aydınlatılması yönündekı çabalara millervekillennin duyarsız kalmasını eleştir- diler. ADDMı yaşlı bir ka- dın. tepkisini "Biz milletin aslıyız, onlar veküleri" di- yerek gösterdi. ADD üyesi Yıldız Batum da tanımadan seçtiklerini tanımak istediklerini belir- terek "Medis'e gönderince işibitiyormu? MHetveldDe- rimizde art niyet yok beUd, ama sorumlulukda yok. Biz buraya geliyoruz. onlar ne- den gelmiyor? Ben onu seç- tiysem, görevi buraya gel- mektir. Burayagelip bta ay- dınlatabilirler" diye konuş- tu. ADD İkinci Başkanı Tevfik Kızgınkaya. dünkü eyleme Trabzon. Yalova, Kayseri ve Samsun'dan şu- be başkanlan ile yöneticile- rin katıldığını bildirdi. Kızgınkaya, "Uğur Mumcu ölcnc kadar mey- danlaraçıkmıyorduk. Çün- kü birileri bizim düşüncele- rimizi yazıyor, biz de onu al- kışlıyorduk. tlk defa onun cenazesinin ardından yürü- dük. Sessizlik eylemimizle, gereken yerlere dilek- lerimia iletivoruz" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle