25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ŞUBAT1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo'nun 'Batı Sinemasında Türkiye ve Türkler' kitabı yayımlandı Baü sinemasında Türk imgesi DUYGU DURGUN Batı Türkiye'ye nasıl bakıyor; geçmişte nasıl baktı? Tanzi- mat'tan günümüze kadar bir yü- zünü Batı'ya dönen Türkiye'nin sahip olduğu imaj nasıl oluştu? Bu sorulann 'sinemasal' yanıtla- nnı öğrenmek ısteyenler ıçin önemli bir başvuru kitabı 'Batı Sinemasında Türkiye ve Türkler' (tnkılapKitabevi. 1996). Kitabı, 'Türk Sinema Tarihi', 'Cadde-i Kebir'de Sinema'. 'Bir Levanten'in Beyoğlu Anılan' ad- Iı >apıtlanndan tanıdığımız sine- ma tarihçisi Giovanni Scognamil- lo kaleme aldı. Batı sinemasının Türkiye ve Türkler ile karşılaş- masının öyküsüflü 157 filmı ör- nek gösterek anlatan Scognamıl- lo. 'Türk' ımgcsinin Batı sinema- sında nasıl ve hangi amaçlarla yansıtıldığına ilişkin önemli sap- tamalarda bulunuyor. Batı sinemasında 'Türk' imge- sinın nerede durduğunu anlatan bu çalışma Scognamillo'ya göre anlatması hiç de kısaolmayan bir öykü. Çünkü en düzeysiz filmin, en sıradan yapımın bile arkasın- da altı çizılmesı gereken sıyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel gerçekler \ ar. 'Tûrkiye merak ediliyor' - Araştırnıanı/ın başhğuu 'Ba- tı Sinemasında Türkiye ve Türk- ler' olarakbelirierken neyi amaç- ladımz? Bu rür kitaplan yazmakta yarar olduğunu düşünüyorum çünkü Türkiye süreklı olarak merak edi- liyor. Bizim içın neler düşünülü- yor? Yurtdışında düşman mı dost mu olarak görülüyoruz? Türk kavramı üzerine çok sayıda çalış- Batı Sinemasında Türkiye ve Türkler 1 atı sinemasının Türkiye ve Türkler ile karşılaşmasının öyküsünü 157 filmiörnek göstererek anlatan Scognamillo, 'Türk' imgesinin Batı sinemasında nasıl ve hangi amaçlarla yansıtıldığına ilişkin önemli saptamalarda bulunuyor. Yazar en düzeysiz filmin, en sıradan yapımın bile arkasında altı çizilmesi gereken siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel gerçekler olduğuna inanıyor. ma yapılıyor ama genellıkle yurt- dışında. Edebiyatta, sinemada, çızgi romanda, pop müzikte Tür- kiye üzerine pek çok çalışma var. Örneğın Fransa'da bir Amerika- lının 16. ve 17. yy'larda Fransız edebiyatında Türk ımgesi adıyla bir araştırması >ayımlandı. Bu tarz çalışmalann Batılılartarafın- dan yapılması bana biraz ruhaf geliyor. Buçalışmalarburadaya- pılmalı. Ancak kaynaklarçokye- tersiz. Ben de bu alandaki eksik- liği gidermek için bu kitabı yaz- mayı istedım. Tabi bir de çok sa- yıda yabancı filmde çalıştığım için bu işin nasıl, ne zaman baş- ladığını araştırmak istedım. Ki- tap kısmen kendı arşivimden. kıs- men deneyımlerimden. kısmen de yurtdışındaki kaynaklarla ya- zışarak ortaya çıktı. Hazırlanma- sı 3 yıl sürdü. -1930'lu \illarda Batı'da Tür- kiye' denince hâlâ Osmanlı ka\- ramının akla geküğinisöylüyorsu- nıız. O yanhşlık, bılgisizlikten ve ti- cari sinemanın belirli kalıplar kullanmasından kaynaklanıyor. 30"lu yıllarda macera filmleri çe- kiliyordu Türkiye'de. Yabancı bir yönetmen o tarihlerde Istanbul'a geldığinde Doğulu bir şey anyor- du. Buraya gelıp de hamallan çekmeyen yönetmen yoktu. O imajlar önceden belırlenmiş imajlardı tabii. Tecimsel sinema- da seyircının ne istedıği belli ol- duğundan o imajlarla yetiniyor- du. -Türkiye'ye gelen pek çok ya- bancı yönetmen teknik, estetik açıdan birtakım yenilikler de ge- tirdi. Btı aüşverişten Türk sine- ması ne ölçüde yarartandı? Teknik açıdan Türk sıneması pek yararlanmadı; çünkü yurtdı- şında fılm çeken biryönetmenin gittiği ülkede ilk aradığı şey tek- nik donanımdır. Aksı takdirde o kendi ülkesınden getirmek zo- runda kalır. Türkiye "de bu son dö- nemde ıyi bir teknik donanım var ama 6O'lı. 70'li yıllarda yoktu. Dışandan gelen teknik donanım belli ölçüde işe yanyordu. Türki- ye'yi tanıtmanın ötesinde az ya da çok bir sermaye getirdıler. Pa- ra akıttılar. Bazı sinema adamla- nna, yapımcılara, teknik eleman- lara daha 'ehvenişer' ücretlerle çalışma olanağı getırdiler. Sürek- li olarak verdiğim bir örnek var, Amerikan-lngiliz yapımı bir ma- cera filmi. Yunanıstan adalannda geçıyor. Filmde başından sonuna kadar sarhoş olarak görünen ve bir elınde Metaxa konyagı olan bir komıser var. Ama orada Yunanıstan için önemli olan Yunan polisınin sar- hoş olması değil elinde Meta- \a'nın olmasıdır. Türkiye'deki anlayış daha farklı. Ama burada düşünülmesi gereken bir şey var, sinema kendi gerçegıni kurar. Es- tetiğe gelince: Türkiye'de estetik olarak iyi yabancı filmlerde çev- rıldı ama çok az. Daha çok sıra- dan macera filmlenne ağırlık ve- nldi. 'Oryantalist bakış artık çağdışı kaJdr -Son zamanlarda Türki\e ve özellikle İstanbul'un "Doğulu" gö- rüntüsünü vitirdiği için Batılı si- nemacılar için ca/ip olmadığını söyiüyorsunuz. Istanbul son zamanlarda Batı- lı sınemacı için estetiğıni yitirdi. Istanbul'da bugün tanhsel bir fılm çekmek çok zordur. Oryan- talist bakış da artık çağdışı kaldı. çünkü o dönem kapandı. Bu yüz- den Türkiye egzotik bir ülke sa- vılmıyor. Japonya ya da bir baş- ka ülke de artık egzotik değıl, çünkü globalleşme bütün yerel özellıkleri ortadan kaldınyor. - Batı sinemasında Türki>e'den konuştuk ama ya diğer taraf? Türk sineması Batı unsurunu na- sıl kullandı, hiç klişeye baş\ urma- dı mı? Bunu düşünmedim değil, fakat bu tür bir çalışma Türk sineması- nın pek lehine olmaz. Türk sıne- ması Batı konusunda çok daha fazla kaba klişeye başvuruyor. Özellikle tarihi konularda hama- si. şoven bir anlatıma yöneliyor. Elbette böyle bir çalışmanın. bir denge kurmak açısından yapıl- ması gerekiyor. -Türkiye'ye gelip giden pek çok yönetmenin sen'ndt* bulundunuz. Deneyimlerinizi, gözlemlerinizi yayımlamayı düşündünüz mü? Böyle bir çalışma hazırda bek- lıyor. Henüzyayımlanmamışanı- lanmı topladım. Sinema araştır- ması çok önemli bir konu. Geç- mişı iyi bilmek gerekiyor. Bugün sinemayla ilgılenen gençlerin çok sevdıgı bir yönetmen \ar. Taran- tino. Ama Tarantıno'yu doğru an- lamak için yaptığı filmin rürünün geçmişini bilmek gerekiyor. Ta- rantino yeni bir şey söylemiyor aslında. Bunu görmek ıçin 40'lann macera \e aksiyon film- lerine dönmek ve onlan çözüm- lemck gerek. K E I T H ARNATTISANARTİS; SerkanÖzkaya, son sergisJ "Keith ArnattisArtist''' ile a> nı cüm- le>i 1972 yılında Londra'da sergilemişolan Keith Arnatt'a gön- dernıe yapıyor. Çok fazla sanatçı, dolayısıyla çok fazla üretim olduğunu savunan Ozkaya, bu yönteme yönelme sebebinj ar- tık yeni bir şey yaranlamayacağına inanması olarak açıklıyor. (Fotoğraflar: KADER TUĞLA) Ozkaya, sanat ve izleyici kavramlarmı tarüşıyor GÜL ERÇETtN Bugüne kadar ilginç projelere imza atmış genç sanatçı Serkan Ozkaya'nın son sergisı, "Keith Arnatt is an Arasf yazısından oluşu- yor Keith Arnatt, aynı cümleyi 1972 yıhnda Londra'da Tate Galeri'nin duvarında sergile- mişti. Arnatt, 1972'de entelektüel enerjilerini toplayabilen ızleyicilere sözlü bir analiz ola- nağı sağlarken Özkaya, bugün aynı yapıta gönderme yaparak sanatçıizleyici kavramla- nnı tartışmaya açıyor. Avrupa ve Amenka'da 1950'lerden beri kavramsal sanat adına yapılan çalışmalara göndermelerde bulunan sanatçının bu yönte- me yönelme nedeni. artık yeni bir şey yaratı- iamayacağına inanması. "Çok fazla sanatrı, sonuçta da çok fazla üretim var" diyor Özka- ya.- •'Herkes benzer şeyler üretiyor. Hepsi gü- zeL, ama bunlan alımlayacak zaman ve izleyi- ci yok arnk." Özkaya'nın ruval resmi yerine kavramsal sanata ağırlık verme nedeni de ay- nı. Tuvalde üretilebilecek düşüncelerin artık tükendığine. bütün tuvallerin birbirine benze- dığıne ınanan sanatçı, dili de sanata katarak alımlama estetığinı ön plana çıkaran yapıtlar sunuyor. "Neden diT diye soruyoruz Ozka- ya'ya. "Dilinsanınilk üretimi. Ükolaraksöz- cükleri yaratımş insanoğlu. Bu nedenlede gör- sellikten sm utlanamaz." Alman filolojısı mezunu olan Özkaya. özel dersler dışında akademik bir sanat eğitımi al- mamış. 24 yaşındaki Özkaya. zaten kendisıni sanatçı sıfatıyla tanımlamıyor. Sergilennde sanat ve sanatçı kavramîarını sorgulayarak bu kavramlan izleyicilere de sorgulatmayı amaç- lıyor. Sanatçının Keith Arnart'ı seçmesindeki bırinci neden, bu yapıtın kendisinı çok etkile- miş olması. Ancak bir başka neden de böyle bir sergiyle yepyeni sorular sorma ve izleyi- cilere yeni kavramlan sorgulatma olanağını bulmuş olması. Keith Arnatt, bir sanatçı oldu- ğuna göre onun üretimi de bir sanat eseridir. Bu cümlenin bir sanat eseri olduğunu bu man- tıkla kanıtlayan Özkaya, aynı yapıtı tekrarla- yınca kendisinin de sanatçı sayılıp sayılmaya- cağını soruyor: "Bu yazı kendi başına bir sa- nat eseri mi dep mi? Sanat eseriyse neden sa- nat eseri? Değilse neden sanat eseri değil?" Özkaya'ya göre ıse biryapıtgaleride sergılen- meye başlandığı andan itibaren sanat eseridir. 1995 yılında Kadıköy Kültür ve Sanat Mer- kezi'nı san-sıyah uyarı bantlanvla sabote e- den ve sergi davetiyesi olarak üzerinde "Ceci n'est pas une pipe / Bu bir pipo değjldir" yazı- lı çıkartmaları kullanarak dâvetiye sahıplen- nm kendi başlanna sanat eseri yaratmalanna önayak olan sanatçı, 1996 yılmın mayıs ayın- da Atatürk Kültür Merkezi'ni yıne san-siyah uyan bantlanvla eşit ölçülerde küplere böl- müştü. Özkaya'nın gerçekleştirmek ıstediği sekizınci proje ıse Louvre Müzesi'ndekı Le- onardo da Vinci'nin ünlü "Mona Lisa'sını bır- kaç günlüğüne baş aşağı sergilemek. Sanatçı- nın klasik Mona Lısa yapıtını seçme nedeni de yapıtın sanatsallığınm artık herkes tarafından İcabul edılmış olması. Louvre Müzesi Müdür- lüğü, bu proje teklifini kabul etmese bile in- sanlann zihnınde ters bir Mona Lısa imajı can- landırmış olmak bile yeterli Özkaya için. Sa- natçının BM Çağdaş Sanat Merkezı'ndeki ser- gisi 14 şubat tarihine kadar açık. 22. 'Cesor • • • sahiplerini bııhlıı MİŞEL PERLMAN PARİS - Fransız sinemasının 22. "Cesar Ödülleri" önceki gece, Paris'in Champs Elysees Tiyatrosu'nda düzenlenen törende sahiplerini buldu. Philippe Torretonn en ıyi erkek oyuncu ödülünü hak kazanırken, Fanny Ardantda en iyi kadın aktnst sıfatını elde ettı. "Ridkrute" filmi ıse en ıyi yapıt seçildi. Filmin yapımcısı Patrice Leconte aynı zamanda en iyi yönetmen ödülünü. "Capitaine Conan" (Yüzbaşı Conan) fılminın yönetmenı Bertrand Tavernier ile paylaştı. Çağdaş Fransız sinemasının başta gelen fılm yönetmenlerinden Bertrand Tavernier, önceki gece "Cezar ÖduBeri" törenınde yaptığı kısa bir konuşmada, aşın sağcı ırkçı Ulusal Cephe'yi (FN) son zamanlarda kültür etkinliklerine karşı gelen tutumu nedenıyle şiddetli bir şekilde kınadı. Bu arada, gecenin sunuculuğunu yapan Antoine de Caunes, bir ara "şaka" niyetine. son zamanlarda Claude Lelouch ile bir fılm gerçekleştirmiş olan, önemli işadamı ve sosyalıst eski başkanlanndan Bernard Tapie'nın şu sıralar sekız aylık bir hapıs cezası çektiğıne işaret etmekten kendini alamadı. De Caunes bu tavnnı, sinema ve tiyatro ovunculanna şu sıralarda gerçekleştırdiklen ışsızlik sigortasıyla ilgilı olarak dılegetırdi. Ödüller törenine protestoyu vurgulamak üzere çağnlan bir sanatçı görüşlerinı açıklarken, Montaigine Caddesi'nde bir araya gelmış arkadaşlan da Champs Elysees Tiyatrosu'nun önünde toplum polısinin karşısırda hareketlenmişti. 22. Cezar Ödülleri"nden biri bu kez nıhayet. en iyi kadın oyuncu olarak Fanny Ardandt'a, "Pedale Douce" filmindeki o>Tinu için venldı. En iyi yabancı film, Lars Von Trier"in "Breaking the Waves"e. "Onur Cezar"ı da Charles Aznavour ile Andie McDoweU'e verıldi. Öte yandan. Jean Pierre Darroussin, erkeklerde, Catherine Frot da kadınlarda yardımcı oyuncu ödülünü kazandı. Geçenlerde ölen Marcello Mastroianninm ekrandaki kısa görüntüleri salonda özlem duygusu estırdi. Andie McDoweü"a onur ödülünü Christopher Lambert \erdi. BU AŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Şarlatan Sözcükler "kendi bilgi ve hünerini satmak için karşısındakinin saflığından yaraıianarak onlan do- landıran kimse.." olarak tanımlıyor bu insan avcı- sını. Kıssadan hisse: - Eylemine bak şariatanı gör.. • • • Görmüyor muyuz maske de takıyor, ihrama da bürünüyor. Kimliğine bulaşan pisliği gizlemek için. ••• Mütareke günlerinin şariatanı, Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızı örgütleyen vatanseveriere karşı işgal- ci Ingilizin altınlanyla Hilafet Ordusu'nu örgütle- mişti. Günümüzün şarlatanı, çıkarcılar ordusunu silahlandınmaya bakıyor. • • • 31 Mart'ta II. Abdülhamid'i istiyordu. Düzce, Zi- le, Yozgat, Konya, vb. isyanlarda halifeyi. Şimdi kimi istiyor?. • • • Şair Aragon, "solcu korsan" olarak niteliyordu Marksçı örgütlere musallat olan şarlatanı. Sağcı örgütlerde çoğalanlara "şeriatçı korsan" mı de- meli. • • • Kork şarlatanı yalnız bırakmayandan. • • • Televizyon ekranlan bile utancından titriyor onu yansıtırken. • • • Ne yasa gücü yeter, şariatanı tarih sahnesinden silmeye, ne silah gücü. Düşüncenin aydınlığında yürüyebiliyor musun?.. • • • Tek Parti" döneminde devletlinin sofrasında ta- bak yalayınca göze gırdiğini umardı. Şimdi iftar sofrasında görünerek halkı büyüledi- ğini sanıyor. • • • Partisi de var, kalabalığı da. Diz çökeni de var. Ibriğinden su dökeni de. Aynası var mı? • • • Ne zaman ışık çarpmış yarasalara dönecek ça- ğımızın yedi canlı şarlatanı? Uygarlık bilincinı ışığa dönüştürebildiğin zaman. • • • Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Şarlata- nınki, bilemediniz, gün ışıyıncaya kadar. • • • Meviana dıyor ki: "Yürü ey çömlek yalayıcı, kâse yalayıcının yanı- na git. Onu kendine tanrı say, velinimet say! Kâfi, yeter artık... Uzun uzadıya anlatmaya gi- rişsem beyler, padişahlar hem kızarfar, hem de anlattıklanmm kendilerinde olduğunu biliher, an- larlar." (Mesnevi, III, sf. 224) Patrice Leconte ve Bertnard lavernieren iyi yönetmen ödülünü paylaşular. Devtet Sanatçısı Mustafa Geceyatmaz oldü • ANKARA (AA)- Devlet sanatçısı ve Ankara Radyosu'nun emeklı Türk Halk Müziği sanatçılanndan Mustafa Geceyatmaz. 66 yaşında Ankara'da öldü. 1950'de Ankara Radyosu'nun açtığı sınavı kazanan Geceyatmaz, 1964'te Ankara Radyosu Şef-Prodük'törlüğüne, 1972'de Türk Halk Müziği Oyunlan Şube Müdürlüğu'ne atanmıştı. 1979 yılında emekliye aynlan Geceyatmaz, 1993'te Kültür Bakanlığı Halk Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Türk halk Müziği Repertvuar Inceleme ve Danışma Kurulu Başkanlığına getirilmişti. Geceyatmaz; 'Kara Basma Iz Olur', 'Bir Garip Kuşum Yaralı', 'Karpuz Kestım Yiyen Yok' gibi türkülerin de aralannda buiunduğu bırçok eserin derlemesıni yapmıştı. 66 yaşında ölen Geceyatmaz, çeşitli kurum ve kuruluşlarca verilen 50'yi aşkın ödülün sahibi ıdi. CSO ayakta alkışlandı • ANKARA (ANKA) - Tanhınde ilk kez Amerika tumesine çıkan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Illionis, Indiana, Pensylvania. Virginıa, New York, Ohio. Connecticut, Nevv Jersey. New Hempshire'da verdığı konserlerde ayakta alkışlandı. "Harika TürkOrkestrası' olarak nitelendirilen CSO'yu şef Gürer Aykal yönetti. Konserlere solist olarak dünyaca ünlü keman sanatçısı Suna Kan katıldı. İDT'de mart ayı etkinliklepi • KültürServısi - İstanbul Devlet Tiyatrosu. mart ayında. sahnelenen oyunlanna ek olarak. çeşitlı konser, sempozyum ve dans tiyatrosu göstensı gerçekleştırecek. İstanbul Devlet Tiyatrolan'ndan yapılan açıklamaya göre. 'Kadınlardan Konuşalım'. 'Orkestra', 'Maymun Davası', "Babaannem Yüz Yaşında", 'Sekiz Kadın' ve 'Kadf adlı oyunlann dışında. 15 mart tanhinde Taksim Sahnesi'nde, "Nesli Tükenmekte Olan Türler' adlı bir dans tiyatrosu göstensı gerçekleştirilecek. Alman Kültür Derneği'nin işbirliğiyle, 7-20 şubat tarihleri arasında. AKM Oda Tiyatrosu'nda, 'Ölümünün Kırlancı Yılında Brecht' adıyla düzenlenecek bir dizi etkinlıkte de çeşitli konser, sempozyum ve film gösterimleri yer alacak. Aynca, Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından da 8 mart "Dünya Kadınlar Günü' nedenıyle, Nezihe Menç'in yazdığı ve Olcay Poyraz'ın yönettiği bir kadın oyunu sergi lenecek. Şefika Kutluer'den 'Carmen Fantasy' Kültür Servisi- Klasik müzik alanında dünya çapında ünlü flüt sanatçısı Şefika Kuduer'in son albümü "Carmen Fan- tasy" dünya piyasalan ile aynı anda Tür- kiye'de çıktı. Georges Bizet, Maurice Ra- vel, Jacques Ibert gibi ünlü bestecilerin :serlerinden oluşan albüm Sony Classıcal nünyesinde çıkanldı. Albümde Zubin Mehta, Sır Charles Mackerrasgıbi ünlü orkestra şeflerinın sanatçıyla ilgilı yazıla- n da yer alıyor. Solist eğitimini Ankara. Viyana ve Roma'da alan Kutluer, Ankara Konservatuvan'nda eğitmen olarak da birkaç yıl görev yaptı Ttalya, Avusturya. Isvıçre. Almanya, Amerika, Singapur. ts- rail, Rusya, tngiltere. Çin ve Japonya gi- bi dünyanın dört bir yanında konserler \e- ren sanatçı bugüne kadar pek çok da ödül kazandı. Velıtri Pnmavera Musicale'de 1981"de "Interpretation" ödülünü, I985'te üçüncülük ödülünü. 1986"da bi- rincilik ödülünü alan sanatçıya 1995'te de cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Bü- yük Kültür Madalyonu verilmişti. Kutluer'in son albümünde. Nevv York Times'ın müzik yazarı Georges Ed- vvards'ın sanatçının tekniği ile ilgili ola- rak şu sözlerine yer verilıyor: "Parmak- lannı kullantşı en iyi şekilde. Zatenflütça- lan parmakJan kullanmanın. çabanın bel- ki de yansı kabul ederier. Geri kalanı. ak- ciğcr. diyafram, boğaz, dudaklar \c dilin sonımluluğundadır. Bayan KutJuer, bü- tün bu biieşenleri tamamen kontrol altına alır ve müziğinin panlulı görkemini ve- rir." İstanbul Müzesi için ilk toplantı 18 şubatta Kültür Servisi - Tarih Vakfı'nin 30 ocakta Lütfi Kırdar Kongre Merkezı'nde gerçekleştırdiğı İstan- bul Müzesi'ni Destekleme Girişi Dayanışma Toplantısı'nda kamu- oyuna duyurulan çalışma gruplan arasında yer alan Tanıtma Grubu. ilk toplantısını 18 şubat saat 18.00'de Tarih Vakfı öılgı Belge Merkezi. Zındanhan yanı Zindan- kapı, Eminönü'nde gerçekleştıre- cek. Istanbul Müzesi'ni Destekleme Ginşımı'nde aktif olarak çalişacak ve düşünce geFıştırecek olan Halk- la tlişkiler Çalışma Grubu, istan- bul Müzesi'nin işlev, ilke ve amaç- lannı tanıtmak üzere bir araya ge- • İstanbul Müzesi'ni Destekleme Girişimi'nde aktif olarak çahşacak ve düşünce geiiştirecek olan Halkla İlişkiler Çalışma Grubu. İstanbul Müzesi'nin işlev, ilke ve amaçlannı tanıtmak üzere bir araya geiecek. lecek. Tarih Vakfı. projeyle ilgili çalışmalann yürütülebılmesi içın gonüllü desteğine ihtıyaç du\uyor. Gönüllülerın ayırabılecekleri za- mana bağlı olarak ve bunu aşma- maya özen göstererek, çalışma gru- bu üyelennin ayda bir kereyi aşma- yan toplantılarla kuruluş ve işlet- me sürecıne destek olmalan bekle- niyor. Müzenin her yıl yüz binlerce kı- şi tarafından kullanılan bir iletışım merkezi olabilmesi için öncelıkle potansıyel kullanıcılann beklentile- rinı saptamak gereğinden hareket- le çe^itli araştırma etkinlikleri dü- zenleyecek çalışma grubu, ilk aylık toplantısında 'İstanbul Müzesi: İş- lev, İlke, Amaç, Temel Araçlar Bel- gesi'nı kendi içinde tartışacak. Projeyle ilgili düzeltme ve geliş- tırmeier >apılması \e kendi eşgü- düm bırimını oluşturması öngörü- len toplantıda 3 mayıs tarihinde Darphane'de yapılması planlanan İstanbul Müzesi'ni DesteklemeGi- rişimi Ortak Toplantısı'nda ise ça- lışma gruplanndan gelen görüşler ele alınacak ve ginşimin 'Eşgüdüm Komitesi' kurulacak. istanbul Müzesi'nin yaşama ge- çirilebilmesı ülkemiz aydmlannın \e İstanbullulann desteğini vc ka- tılımını bekliyor. Gırişime destek vermek isteyenlerTarih Vakfı Mer- kezi'nden edinecekleri katılım for- munu doldurabilirler. Halkla İliş- kiler Grubu ile ilgili her türlü öne- n için Tarih Vakfı Merkezi "nde Mehmet Venen,Gül Dirican \ e Eb- ru Salmaner ile bağlantı kurulabı- lır. (Tel: 212-233 21 66, Faks:212 234 32 90, tnternet adresi: (VVeb) http:/www.tarih vakfi.org.tr)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle