07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT1997 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Şeyhler, Ortaklar ve Seyircüer Prof. Dr. CİHAN DVRA Erciyes Üniv. îktisadi ve îdari Bilimler Fakültesi Ş eyh Sait lsyanı. "karşı-dev- rimcUer"in ilk adımı olarak, 13 Şubat 1925'te başlamıştır. Hızla genışlemiş. ancak Gazi Paşa'nın duruma el koymasin- dan sonra gerilemiş ve bastınl- mıştır. Is^an, Nakşibendi şeyhlerinin ma- rifetidir. Şeyhler, bu harekette yalnız olma- yıp ıç ve cış odaklardan destek görmüştür tktidarda Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF), muhalefette Kânm Karabekir in Terakkıperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) vardır. Isyana karşı tutumu partisince eleş- tirilen Başbakan Fethi Bey 2 martta çekil- miş. yerine İsmetPaşagetırilmiştır. İsmet Paşa, güvenoyu ahr almaz. Takrir-i Sükûn Kanunu'vla, istikJal mahkemeleri kurul- masını sağlar. Hilafetın kaldınldığı 3 Mart 1924'ten beri. "karşj-devriın" ıçın ülke çapında kış- kmmalar yapılmaktaydı. K.ışkıttıcılann başında, halk üzennde en etkili öğeler ola- rak tarikat şeyhleri gelmektedir. Bin de Şeyh Sah'tir. Nakşibendi şeyhi AM Sep- ti'nin torunu, Şeyh Mahmut'un oğludur ve damadı Şeyh Abdullah, Şeyh Hasan ve Şeyh Şerifde komutanlandır. Propaganda ve adam toplama işlerini Şeyh Ibrahim yürütmektedir. Şeyh Şemsettin \e oğlu, Şeyh lsmaü, Şeyh Afi, Şeyh Abdüllatif. kı- mi molla ve ağalar, lstanbul'da Seyh Ab- dülkadir ile oğlu Seyit Mehmet de ışın içindedir. Şeyh Sait, vaazlannda halkı Cumhunyet Hükümeti 'ne baş kaldırmaya çağınyor: beyannamelennde "Halife sia bekliyor. Hilafetsiz Müslümanlık olmaz. Şeriat isteyiniz" diyor, okullarda dinsızlik öğretildığini, kadınlann başı açık "fahişe- ter" haline sokulduğunu söylüyordu. Da- ğıttırdığı bıldirilerde Gazi'ye. orduya, me- murlara küfredilmektedir. Adamlan sopa- lanna. yeşil bayraklar ve Kuran'lar asmış, "Sallallah Munammed!" diye bağnşmak- tadır. Şeyh Sait'inhedefleri şunlardı: "Ba- ğımsız bir Kürdistan kurulacakür. Şeriat yeniden toplum yaşamına egemen olacak, Halifegeridönecektir. DinsizolanCumhu- riyet Hükümeti ortadan kaldırüacaktır." Hareketin başında, Abdülhamit'in oğlu Selim Efendi'nin bulunduğu haberi de ya- yılmaktadır. Şeyh Sait çok zengindi. Köylülerden hediyeler almakta, ticaret yapmaktadır. Aile çok "akdkca" evlılikJer yapıp kız alıp vermektedir. Bu yollardan yalnız servetı değil, nüfuzu da artmıştır. Bir mektubun- da "Nefis, her şeyden üstündür. Bizöldük- ten sonra dünya yıküsın" dıyordu. Seyit Abdülkadır, Abdiilkadir Geylâni soyun- dandır. Abdülhamifın gözde adamlann- dandı. Kûrt Teali Cemıyetfnin başkanıdır. Amacı "Bağunsız Kürdistan DevtetTnın emıri olmaktı. Şeyh Sait'e göre, kendısı- ni isyana sevk eden üç etmen şunlardı: Din hükümlerinin uygulanmaması. basvnın et- kisi ve Millet Meclisi'ndeki muhalefet... Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın (TCF) adı, kendi felsefesiyle hiç uyuşmu- yordu. Tutucu ve cumhuriyet karşıtıydı. Partiye padişahçılar ve hilafetçiier sızmış, örgütlerini bunun içinde kurmuşlar; alt ta- bakalarda "Dinimizi kurtaralınr diyerek kışkırtıcıhk yapıyorlardı. Gazi Paşa ve devrimcı cephe; Şeyh Sait'in doğuda söy- ledıklerini Meclis'te. başı sanklı muhalif mılletvekillerinden dinliyordu. Bunlardan Ziyaettin Efendi, Meclis'te şunlan söyle- mıştır: "Yenilile işret, dans, plaj sefasından başka bir şey değildir. Müslüman kadınlar edeplerini yitirme yolundadır. Din duvdu- lan incitilmektedir. Yenirejimyalnızca ah- laksızuk getirmiştir. Bunlar. 'medeniyetçı- lik' adına yapılıyor." TCF içindeki karşı- devnmcıler, başan sağladıklan takdırde. Terakkiperver liderl ;rini Cumhunyet Halk Fırkası liderlerinden ayıracak değillerdi. Ancak lıderler bu gerçeği görmüyor. oy kaygısıyla cesaretli konum alamıyor, "Tavşana kaç, tazıya tut" taktiği uygulu- yorlardı. İrtica öğeleri basına da sızmıştır. Yaptıklan yoğun eleştırilerde hep din öğe- si vardır: "Basuı, hükümeti geiişigüzel eleş- tirirken. halk yiğınlannı hain maksatlan- na alet etmek üzere &rsat bekleyenlere bu firsaü Ncrdiğinin, hükümet kudretioi sarv bğuun farkında bile değüdL" Başbakan Fethi Bey'e göre isyan "ba- sit bir eşkıyalık olayTndan ibaretti; yerel önlemler yeterliydı. Terakkiperver Cum- huriyet Fırkası'mn "irtkaya göz kırpüğu yobaz ktşkırtmalannın ardında bulundu- ğu" suçlamalanna karşı. muhalefeti şöy- le savunuyordu: "Türkiye Cumhume- ti'nin dini, İslamdır. Ben de clhamdüüllah Müslümanım ve diıüme saygüıyım. Dinsel inançlara hanginizsaygılı değüsiniz?" Do- ğuda, vali ve kaymakamlardaşeyhlereya- ranmaya çalışmakta. hep alttan almakta- dır. Bölge halkı yoksul ve cahildi; malı. ca- nı. ırzı şeyhlerin keyfinebırakılmıştı. Halk tekkelerde. şeyhlere adeta taptınlıyordu. Şeyh Sait, lngılizlerin çıkarttığı Nastu- rilsyanı'ndadarolalmıştı. Kendi isyanın- da da Ingilizlerden teşvik ve yardım gör- müştür. Şeyh Abdüllatif ve Şeyh tsmail sorgulannda şunlan söylemiştir "Şeyh Sait, Diyarbakır'ı ele geçirerek İngihzfcrlc bağlanü sağlayacak ve onlann yardımıyla bir Kürt dev leti kuracaktı." Şimdi. \akırı tarihimizin bu gerçekleri ışığında, günümûz Türkiyesi'ne bakalım: Şeyh Saıt"ın bayrağı: bu kez biri şeriat bay- rağı. öbürü PKK bayrağı olarak, ikı ayn gönderdedir. Şeyhler veraltından çıkmış- tır. Bunlar da -tıpkı öncekiler gibi- "sade dindariar" olmayıp, dünvasal otorite ve para sahibidir. İşlerine geldikçe. çağa da uymuşlardır: Artıkceptelefonlan, Merce- des'leri. holdınglen. T\' kanallan \ardir. Kendi deyişleriyle "demokratik düzenin Müslünıanlar lehine olan çürük kapılan- nı değerlendirmek" ıçın. müritlerını polı- tikaya sokmuş. partı kurdurmuşlardır. Stratejılen aynıdır: Önce propaganda, son- ra cıhat'. Taktiklen de aynı: •'JMneldengi- divor! L'lu Hakan Abdülhamit Han! Tür- ki\c"dc 2 miNon fahi^e var! Mustafa Kemal tngilizlerin adamıvdı! Kim Türkive Cum- huriyeti'ni savunursa, yü/ünc rükürün! Müslümanlar, içinizden bu kinieksiketme- «n!" Kuşkusuz, bir yandan da "cihat" ha- zırhğı içindeler Politikada ve basında, çok daha fa/Ja iş- birükçileri var: Terakkiperver Cumhun- yet Fırkası artık bir değil. bırkaç tanedır. Slogan aynıdır: Dıne saygı'.. Ancak asd amaç. dinsel inançlan sömiirerek ov top- lamaktır. Karanükserûvenkri,Türkiye"vi nereye götürür, ya düşünemezier ya da umurlanndadeğildir. Şakşakçılan olan ga- zeteler, dergiler, radvo ve telev i/yonlar. va- zar ve konuşmacüar saymakla bittnez. Do- lavlı işbirlikçileri. van-aydınlar, dönek sol- cular. 2. cumhuriyetçilerdir. Bunlar sözde düşünce özgürlüğünü ve demokrasıvi sa- vunurlar; ne var ki özgürlük ve demokra- si düşmanı olan din dogmatizmi karşısın- da suspus olur. dut yemış bülbüle döner- ler. Irticayı büyüten bir faktör de, "Fethi Bey politikasrnı sürdüren 1938 sonrası hükümetleridir Özellıkle 1950Terin DPsi. AP. CHP-MSP. 12 Eylül. ANAP. DYP-SHP ve bugünkü REFAHYOL hü- kümetleri; "dine saygı" kuramsal mantığı içinde. pratıkte şeriatçı yayılmaya göz yummuş, yardımcı olmuşlardır. Buna bağ- lı olarak da ortalıkta kimi şeriatçı. kımı suspus oturan kaymakam ve valilerden. müdürlerden, savcılardan, yargıçlardan. öğretmenlerden. rektörlerden. öğretım elemanlanndan geçılmıyor. Halk, büyük bölümüyle yıne eğitımsiz ve yoksul; v ine kim daha güçlü ve etkıliyse ona koşmak- tan başka çıkar yolu yok. Sahnede yabancılar da hazır: Şeriatçılı- ğm, başta ABD, Sngihere ve Almanya ol- mak üzere, Batı emperyalizmi ile ışbirli- ğı vıne sürüyor. "Yeşil Kuşak Projesi", "Şeyh Kıbnsi" ve "Kara Ses" olaylan; bu- nun en çok bilinen kanıtlandır. Bunlara. geçmiştekinden farklı olarak. bir de İran. Suudi ve Libya desteği eklenmış. Demokratık düzende laiklik ilkesi: dev- letçe içtenlikle korunmadıkça. vobazlarla çıkarcılar "dine savgı"dan "din sömürii- sü"ne -aralanndaki çok ınce çızgıyi kolay- ca aşarak- geçmeyı sürdürecek. Şeyh Sa- it'ler de eksik olmayacaktır. Şeyh Sait isyanı "karşı-devrinı''in ilk adımıvdı. Sonra da denendi. Yine sahne- lenıyor. Oyun aynı oyun. karakterler aynı karakterler... Yalnız aktörler değışmış. Laikler, özgürlükçüler. demokratlar! Bu sınsı oyun karşısında hâlâ seyırci mi kala- caksınız? 1925'ı anımsayınız. Kalkınız ve birleşiniz! Halkımız; bu yıkıcı cepheyi akıl sahibi kılacak demokratık bir karşı gücün varlığını. amk bütün ağırhğı ve gör- kemivle hissetmek istivor. (*) Metin Toker, "Şeyh Sait ve İsyanı' Akıs Yavmlan. Ank., 1968. 136s. ' ARADABIR NEŞET KILIÇARSLAN Türkiye Ziraatçılar Derneği Eğitim Yayın Sekreteri Önce Kamyon, Sonra Ekmekler, Sonra da...Suskun, asil ve necip Türk kavmine dönüştürül- mek istenen ulusumuzun, dili çözülmese de med- ya sayesinde gözleri görür oldu... Yıllardır ezan, Kuran, bayrak diye dıye oy avcılığı yapan bezirgân- lan, vatan, millet, sakarya hamasi nutuklanyla halk dalkavukluğu yapan ucuz popülistleri ekranlarda gördü ve tanımış oldu. Vatan ve millet sevgisinden zerre kadar nasibini almamış, birtek gün bile Türk bayrağının karşıan- da yüreği yağ bağlayarak gururia selama cturma- mış, bağımsızlık gibi ulusal onur kavramı ile tanış- mamış, barış gibi evrensel insan sevgisinden yok- sun, kaşarlanmış, müptezel kasaba eşrafı lafazan- lann; Çatlı'ları ile çeteleriyle, cinayetlerıyle, esrar- ları ve eroinleri ile ihanetlerine korumalarıyla, çem- ber çember sakallanyla, yatlarıyla, yalılanyla, Mer- cümekli kasalanyla, 148 ö'üzkırksekiz) kilogram al- tıntarıyla, oğullarıyla kızlarıyla suçüstü yakalanıp rezil rüsva olarak gerçek kımliklen ortaya çıkmış- tır. Ülkemizin Z takımı bu kasaba eşrafı lafazanlan; demokrasiyle yönetilen dünyanın hiçbir ülkesinde bırakın milletvekilliğini, bakanlığını, başbakan yar- dımcılığını, başbakanlığını.. sokaklarda sıradan bi- rer insan olarak bile gezdirmezler. Gelgelelim bu asil ve necip Türk kavmi durumuna getirilmek is- tenen ulusumuz, canından bezmiş olmalı ki bun- ca başıbozukluğa, faili meçhullere, yokluğa yoksul- luğa, işsizliğe, can güvensizliğine karşın ayaklan- nın üstüne dikilerek bu kapkaççı, üçkâğıtçı düzen- bazJara önce meydan meydan, ardından hemen ilk seçimde sandık sandık dur demesinin zamanı ge- lip geçmektedir. Bu millet bu treni de kaçınrsa vay halimize. Çünkü bu son trendir. Birileri demokrasi- mizin raylarını sökmeden bu trene binmeliyiz. Gelelim ekmeğe. Adeta sandviçleşmiş, 15 bın li- radan satılan ekmeği, halk ekmek kuyruklarında birkaç bin lira ucuza alabilmek için sabah saat dört- lerde kuyruğa giren tüketici ile buğdayı tüccar ve simsarlarca tarlasında ucuza kapatılan üreticinin derdi sorunu ortaktır. Her iki kesimin biletleri elle- rinde son trene binerek hakça ve halkça bir düze- ne doğru yol almaları zorunluluktur. Hal böyle ol- masına karşın ne acıdır ki bu iki kesim sanki bir el- leri yağda bir elleri baldaymış gibi duyarsızlıklan, umursamazlıklan ve adil denilen rezil zulüm yöne- timlerine oy vermelerinin mantıki, siyasi, ahlaki, sosyolojik hiçbir boyutu ve izahı yoktur. Ekmeği- mizle oynayanlann ekmekleriyle oynamalıyız. Unu- tulmamalı ki zor oyunu bozar. Bizler böylesi bir uç noktada "Ekmek bir milyon olsun da yiyen yeme- yen belli olsun" gibi şablon sloganlar atamayız. Bu millet bir kere daha dibe vurursa, yeniden bir Mus- tafa Kemal bulamayız. Bize düşen fanteziler üret- mek yerine hayını, hırsızı, düzenbazı, madrabazı.. kısaca ülkemizi bu duruma getirenleri teşhir et- mek, üretenle tüketenin çıkariannın ve kurtuluşla- rının ortaklığını savunarak sağlamak ve geniş halk kitlelerinin yanında saf tutup bugüne kadar oldu- ğundan daha sıkı yılmadan ve usanmadan yer al- maktır. Şurası unutulmamalı ki örgütlenmemiş top- lumlara toplum bile denemez. Bizler kamyonla, "Önce ekmeğe uzanır elleri- miz" diyen şair Hasan Hüseyin'in dizesiyle yoğ- rulup mayalanırken hiç de beklenmedik bir zaman- da bir de Fadime çıktı ortaya. Ülke gündemine hoş geldin Fadime. Laik Cumhuriyet Türkiyesi'ne 70 bin cami ve yüzlerce imam-hatip okulu sanki az gelmiş de uydurma tekkelere, tarikatlara ve onla- nn sözde şeyhlerine, (güya) Allaha yakın olma adı- na bekâretini teslim etmek, aldatmacasında kalan Fadime, ben sana ne diyeyim... insana hiç sor- mazlar mı? Boy bürüğünü bürünüp dini bütün biri olmak uğruna çember sakallı AN Kalkancı'nın kol- lanna niye atıldın, aklını niye kullanmadın? Ya sü- pürge sakallı Aczmendi şeyhi Müslüm Gündüz'ün koynuna girmek! Tanrım, insanımızı, verdiğin akıl'üan ayırma! Her şeye karşın her işte bir hayır vardır deyip, "Yi- ğidi öldür hakkını yeme" özdeyişimızden yola çı- karak vatan Fadımelere, Emirelere minnettardır di- yelım: Pislikleri ortaya döküp halkımızı uyandırdılar, din bezirgânlannı, şeyh taslaklarını tanıttılar. Kahpeler, Dönekler, Yalancılar, Yalakalar! ALİ NAMİ Emekli Fransızca Öğretmeni ize. mutlulu- her gece "iştah hanlannday- Bğu öğretme- dıler. mutlu- luğun resmi- nı çızemeyi- şımiz ondan- dır. Bize, savaşmayı öğretti- ler, at binmeyı öğrettiler. Bi- limi, sanatı anlatmadılar. Bi- ze, silahı öğrettiler. coşkula- nmızı. sevinçlerimizi dile getirmeyi beceremeyişimiz ondandır. Bize, at sırtında ülkeler fethetmeyi öğrettiler. "Fatıh'in, Yavuz'un tonın- lanyız" dediler. Atatürk'ün. "Küıçla top- rak alanlar sabanla toprak işlevenlere yenilmek ve so- nunda yerterini onlara bı- rakmak zorundadıriar" (Behçet Kemal Çağlar, Ata- türk'ün Söylevleri, s.102) sözünü hiç söylemediler. Bi- ze, acı, yoksulluk ve yokluk gösterdiler, adına da alınya- zısı dediler. Kurtuluş Desta- nı yazan bu dev halkın, gün gelip kendi geleceğıni bir kez daha kendisinin yarata- bileceğini düşünemediler. Bize, tarih dediler, Osman- lıyı gösterip övündüler. Atatürk'ün, "Osmanh ta- rihi,baştan sona hakanlann. padişahlann, kısacası kişüe- rin, bir parça da mutlu azın- hklann davranışlarını ve gi- rişimlerini sayıp döken bir destandan başka bir şey de- ğildir" (B.K. Çağlar, â.&c s.104) sözünü hiç söyleme- diler. Bize. gözyaşını öğret- tiler. Ağıtlaryaktırdılar, ara- besk batağına ve karanhkla- ra gömdüler. Banş ve kar- deşlik türküleri söylemek için halaylarla. samahlarla toplandığımız Sıvas'ta, gün oldu yaktılar. Kahramanma- raş'ta ve Çorum'da katletti- ler. Zemheri ayazında bom- baladılar. Çığliklanmız tari- he kara bir leke olarak geç- ti. Anadolu'nun dağlannı. pınarlannı, sulannı. ekme- ğini. bize haram ve yasak et- tiler. Ağaçtık, kuruttular, sapsan eyledilerbizi. Yeşili- mizı kıskandılar. Anado- lu'nun ak, helal sütünü em- mek istedik. pörsük memeli Amerika'yı ve Iran'ı sundu- lar. Binlerce yürektik, doğ- radılar. Gençtik, gencecik- tik, umut doluyduk. astılar. Kendileri talan zihniyeriyle ken (sofralannday ken)" kur- saklanmıza her gün yeni dü- ğümler attılar. adına da "ke- mer sıkma" dediler. Atatürk'ün. "Gerçekten şunun bunun oyuncağı olabi- len uluslar, haklannı bümi- yorlar demektir. Şereflerini korumuvorlar demektir ve böyle uluslar başkalannın denetimini de hak etmişler demektir" (B.K. Çağlar, a.g.e. s.20) sözünü hiç söyle- mediler. Dostça. halkça uzattığımız sıcak, temiz, ama nasırlı. emekçı ellen- mizi sevmediler. "baba"lık . oyunlanylaoyaladılar. Halk ve mutlu azınlık uçurumu iyıce derinleştırilirken, eşit gelır dağılımı. emeğin hak- kı, hukuk. adalet. düşünce özgürlüğü. insan haklan. onur. erdem \ e ıdealizm de- ğerleri için, "Güneş ufuktan şimdi doğar" sözlenyle yü- rüdük. çözümsüz, "YoUar yürümekle aşınmaz" diye- rek umursamadüar ve umut- lanmızı kırdılar. Düşlerimızde yarattığı- mız mutluluğu bile kıskan- dılar, yasakladılar. Öğret- menlerimizin. öğrencileri- mızin, işçilerimizın. me- murlanmızın üstüne, tekme- lerle, yumruklarla. coplarla. çelik muştalarla ve silahlar- la geldiler. Atatürk'ün. "...Ulusumuz da düşünce özgürlüğü bakı- mından bütün dünyadaki ilerleme ve gelişmelerle kı- yaslanınca, biraz değiL çok geridir" (B.K. Çağlar, a . ^ s.40) sözünü hiç söylemedi- ler. Bize, özgürlüğü öğret- mediler. Okumanın, yazma- nın, düşünmenin, eleştirinin, üretımin ve değiştırmeye ça- lışmanın dışında, her şeyin, hatta fahişeliğin, yavşaklı- ğın ve her türlü ucuzluğu, yozluğu yaşamanın özgür- lük olduğu sanısını yerleş- tirmeye çalıştılar. Içimizden, onurlu insanlar çıkardık. Dünya önlerinde eğilirken vatan haini dediler. Maryay- la kol kola, el elegezdiler. hat- ta aynı odaları ve vataklan paylaştılar. Pıslık kokan ne- fesleri ve ığrenç ayaklanyla bizi çiğnediler. Anlamadılar. bilmediler. dinlemediler. duymadılar, görmediler. sevmediler... Vatanlannı. başka uluslara peşkeş çekıp yabancı uvruk pasaportla- rıyla övünen \e "Türki- ye'nin geleceğinde bir umut görmediklerinden, yatınm- lannı başka ülkelere aktar- dıklannı" açıkça söyleyebı- len cüretkâr vatansızlar (as- lında üç beş pasaportlu çok vatanlılar). mutluluğun, baş- ka uluslann kucağına otur- makla gerçekleşebileceği gafına düştüler. Atatürk'ün, "_.Meclisler- le idare edilen memleketler- de tse en tehlikelidurum, ba- a millervckillerinin v abancı- lar adına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır. Millet Meclisi'ne kadargirme volu- nu bulabilen vatansızlara her zaman rastlanabileceği- ne tarihin bu konudaki ör- neklerivle hükmetmek zaru- ridir"(Nutuk,c.2. s.342) sö- zünü hiç söylemediler. Oy alabilmek için her türlü oyu- nu deneyen "gaflet ve dala- let" ıçerisindekiler, yıne ça- pul (yağma. talan) zihniye- tıyle. sahte Atatürkçü, sahte cumhuriyetçi. sahte milli- vetçı (Ataturk mılliyetçili- ğinden uzak, farklı) sahte halkçı. sahte devletçı. hatta ilkel görüntülü kafalannda- ki ilkel beyınlerinın. ilkel, onaçağ karanhk düşüncele- nvle (düşüncesızlikleriyle) sözde yeniden yorumlaya- rak. sahte laik bile olabildi- ler. Ellerine geçen ilk fırsat- ta bıreysel çıkarlannı. istek- lerini. hırslannı. kın ve nef- retlerıni. milli çıkar maske- sı altında şehv et, heyecan ve hezeyan içerısınde. ağızla- nndan salyalar akarak kus- tular. kanla ve sembolik işa- retlerle yoğurdular. O dönemlerde devlet sembollüğüne kurt başı tek- lif edenleri reddeden Ata- türk'ün. "Bunlann hiçbirisi bugünkü dünvanıızın içinde kurulan yeni bir devletin ar- ması olamaz. Devletin arma- sınu sembolik bir insan başı olarak simgeleştirmeli. Bu dünyada her şey insan kafa- sından çıkar. Bir insan başı- nın ifade etmeyeceği hiçbir şey düşünemiyorum" (Afet Inan, Mustafa Kemal Ata- türk'ten YaztbJdanm. s.37) sözünü hiç söylemediler. Biz, kırmızı zemin üzenn- de beyaz ay yıldızlı tam ba- ğımsız bayrağın altında ya- şayan onurlu halk, neyi hak etmediğimizi biliyoruz, söy- lüyoruz ve Atatürk'ün sözü- nü tüm ulusa haykırıyoruz: "Hükümetlerin yaptıkla- n yersiz olur, zaraıiı olur da ulus sesini çıkarmaz ve ortla- n düşürmezse bütün eksik- liği benimsemiş. bütün suça katılmış demektir." B.K. Çağlar, a.g.e., s.20). Kahpeler. yalancılar, dö- nekler, çapukular, yalakalar bizi yok saydılar. Becereme- diler, aldandılar. Susturula- bilir mi Anadolu'nun Tür- küsü, "Hava kurşun gibi ağır" olsa da artık biz. nice yüzyıldan beri "ezflmışler" değiliz Biz rüzgânz, yağmuruz. biz "mîlyon gemiyiz", biz denizız. biz türküyüz, Ana- dolu'yuz, biz halkız... Bu kadar çok ürünü biz bu ilana sığdıramadık. Ama Leitz-Manu, ofisinizîn tüm ihtiyaçlarını bu kataloğa sığdırdı. ARKADAŞ, Şeker Bayramuuz kutlu ola... Ne olurduyaşam hep bayram olsa.» DOGAN KATIRCIpĞLU "ARKADAŞ KULÜBÜ" Yönetim Kurulu Başkanı BAŞBAKANLIK GUMRÜK MÜSTCŞARLIGI GÜMRÜKLER GENEL NltTDÜRLCĞlI TSTANBUL GÜMRÜKLERI BAŞMCDÜRLÜĞÜ (Hukuk İşleri ve Kaçakçüık Şb. Md) Konu- B.07.0.GUM.1.I0 00 Sayı:09'HtK 10 51970(34 U 1075) 11337 Isianbul İ Aslıye Ceza Mahkemesı'nın esas: 1993 188 ka- rar 1993/211 sayılı, 09 12 1993 günlü karan uyannca idare- mıze 18.989 000 TL para cezası ödemeye yukümlü Ahmet Ök- süz kararda belırtılen adresınde bulunamadığından mezkûr pa- ra cezası tahsıl edılemcmektedır. Tcblıgata esas olacak ba^ka- cabıradresı bılinmedığınden. 7201 ^avılı Tebhgat Kanunu'nun 28 ve29 maddelennegöreılanenteblığınekararvenldı.Teb- ligat yenne kaım olmak üzere teblığ olunur. Basın 5004 CUMHURIYETTEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ 'Kavmi Necibi Arap'tan 'Kavmi Necibi Acem'e Yukandaki Arapça tamlamalar Cumhunyet'ın ilkelerine uygun değil, ama bir anlayışın yansıtılması açısından önem taşıyor. Kavmı Necibi Arap'ın karşılığı Asil Arap Ulusu. İslam pey- gamberinin Arap oluşu, bizım bağnaz dıncılerde Araplara karşı aşın bir hayranlık yaratmıştır. Bu hayranlık, Osmanlı imparatorluğu'nun son döneminde Araplann Osmanh'yı arkasından vurmasına karşın bitmemiştir. Bu görüşün yan- lışlığını. kızgınlıkla ortaya koyanlardan bın de şenatçılann sait kendi şairlen ımış gibi göstermeye kalkıştıklan Meh- met Akif'tir. Refah Partisi'nin DYP'nin katılımıyla tek başına iktidara gelmesınden sonra bu söyleme bıryenisi eklenmiştin "Soy- lu Acem Ulusu". Acem kelımesi, Türkçe sözlüklerde Müs- lüman iranlılar ıçın kullanılan ısim olarak tanımlanmaktadır. Bu gelişmeyı sağlayan da Humeyni'nın Iran'da gerçek- leştirdiğı şeriatçı duzenı ornek alan ve onun yolunda yürü- meyi kendılenne ilke edınen Refah Partılılerdir. Sincan'da düzenlenen Kudüs Gecesı'nde yaşananlar, bu ilkenin ya- şama geçınlmesi ıçın atılan adımlardan sadece biri olmuş- tur. Dikkati çeken bir başka nokta, şenatçılann hınçlannı al- mak için yine basın mensuplannı seçmiş olmalandır. Inters- tar televizyonunun muhabıri meslektaşımız Işın Gürel'e yapılan saldınyı ancak yeni bir kavram bularak değerlen- direbiliriz. HBB'nın karneramanı da bu saldından nasibini alanlardan bın olmuştur. Saldırganın TV kameralan karşı- sında gerekçesinı açıklarken söylediklen sözler, Erbakan Hoca ve özellıkle Bay Kazan'ın kendılerınden yana olma- yan basın mensuplannı suçlamak için söyledikleri cümle- lerin bir tekrandır. Bu saldınnın manevı tahnkçılen de RP yöneticıleridır. Oynanmak istenen oyunun geri tepmesı bu nedenle de önem taşımaktadır. "Türban" ve "camı" temalannın, gerçekte şeriatçı görü- şün yayılmasında ve kamuoyunun demokrası adına bu yolla etkilenmeye çalışılmasında kullanılmakta oldugu. dün bayram namazı öncesınde bir kez daha belgelenmıştir. La- iklenn türbanı önleyerek ınanç özgürlügüne, cami yapılma- sına karşı çıkarak ibadet özgürlüğüne engel olduğunu ve "Müslümanlara zulum yaptığım" ileri sürenlerin foyası or- tayaçıkmıştır. Bayram namazı kılmak ıçın Dolmabahçe Ca- misı'ne gelen Endonezyalı bir bayan turist, camiye sokul- mamıştır. Hem de "Benım ülkemde kadınlar bayram na- mazı kılar" diye direnmesıne karşın, ibadet özgürlüğü elin- den alınmıştır. Şeriatçı tırmanışı "islamın siyasallaşması" olarak yorum- lamaya çalışan kimi solcu ve demokrat aydınlanmız. Tür- kiye'de hangı ülkenın şeriatının ornek alınacağını soruştur- mayı da göz ardı etmezler artık sanınm. • Müessese Müdürümüz Erol Erkut, çok uzun yıllannı verdıği Cumhuriyet'tekı eylemli çalışmasından aynldı. Ne- redeyse kısa pantolonlu denebılecek bir yaşta Cumhuri- yet'e girerek başanlı ve özvenlı bir çalışma dönemı geçi- ren Erkut. bundan sonrakı katkılarını Cumhuriyet'ı yayım- layan Yeni Gün'ün Yönetim Kurulu üyesi olarak sürdüre- cek. Kendisine teşekkürtenmızi sunuyoruz. • "Aydınlık için bir dakıka karanlık çağnsı" sadece yurti- çınde değil, Kıbns'ta da ıçtenlikle uygulanıyor. Dome Otel'de hem tatıl hem de eğıtım yapan bir öğretmenler gru- bunun katkısı ile eylem yurtdışında da uygulanma alam • buldu. Dinozor'un "Işığı kapatamıyorsan bnrdakika gözle- hnı kapa" çağnsı da TBMM'nin gece çalışmalan sırasında tutanaklarageçti. • RP'nin türban kararnamesı, Taksim ve Çankaya'ya ca- mi, Sincan Betediyesı'ndekt Kudüs Gecesı gibi antilaık çı- kışlarının ardından, halktaveTürkSılahlı Kuvvetlen'ndear- tan gerginlikle birlikte, hükümet içinde çıkan tartışmalar, ye- ni hükümet modeli arayışlan. parlamento büromuzdan Tü- rey Köse, Ayşe Sayın, Dürdane Kocaoğlu, Sebahat Ka- rakoyun, Hülya Karabağlı tarafından kamuoyuna duyu- ruldu. • Arkası l ?. Sayfada Ofiste Hıtiyaeınız olan h»r çe^it ûriin l«Hı-Manu Kataloğu yte elinizin attında. Östelik bu katalog ücretsiz. Tek yapmanu gcntan Istek Fofmu'nu doMurap, aşağKMri adıe*e yofamak. MANU »a# fcoJunu ı " Leitz-Manu Katalog İstek Formu Q • İsim: - -- • Kuruluş: - \ Unvan: * Adres' , Işa'e'lı yerdAn kest * (0212; 270 26 27 n Yaş: rek PK S9 80212 Tefvttuy» İstanbul adrea"« ya üa
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle