Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 1997 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Özürlüler ve Toplumsal Sakatlık
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
3
Aralık, Birleşmiş Milletler ta-
rafından "Uluslararası Özür-
lülerGünü" olarak ilan edilmiş-
tir. Amaçlanan. şu ya da bu ne-
denle doğuştan ya da yaşam
sürecinde özürlü duruma düş-
müş msanlann, insan haklanndan eşit ve
eksiksiz olarak yararlanmalannı ve top-
lumdaki her türlü etkinliğe katılmalannı
sağlamaktır. 3 Aralık'ta tüm dünyada,
toplumlan, özürlülerin varlığından ve so-
runlanndan haberli kılmak, halkı bu ko-
nuda bilinçlendirmek, yöneticilerin ve
kararodaklannın ilgilerini çekmek ama-
cı ile çeşitli gösteriler düzenleniyor. Hiç
kuşkusuz Türkiye'de de bu türlü etkinlik-
ler yer alacaktır.
Ben bu yazıda "•ÖzürlüJer sağlıklı in-
sanlarla eşithaklara,oianaklara ve firsat-
lara kavuşmalıdırlar" öneri ve dilekleri-
mi ileri sürmek yerine yurdumuzda bu-
nun önündeki engelleri ele almayı ve ko-
nuyu böyle işlemeyi yeğliyorum. Bilin-
diği gibi yüzde 2'lere varan doğumsal
sakatlıklar var. Yaşam sürecindeortayaçı-
kan yüzlerce hastalık var. Bunlann için-
de küçümsenmeyecek bir bölümü kalıcı
bedensel, zihinsel özür yaratıyor ve pek
çoğu teda\ i edilemiyor, iyileşemiyor. Ge-
netık hastalıkJar bunlar arasmda yer alı-
yorlar. Yurdumuzun bazı bölgeleriade
yüzde 30'lara varan akraba evliliklen ge-
netik hastalıkJann sayısını arttınyor. Ul-
kemızde önlenemeyen hatta azaltılama-
yan trafik kazalanndan arda kalan çok sa-
yıda insan beden özürlülere katılıyor. Ge-
nel olarak özürlülerin toplumun yûzde
10'unu oluşturduğu tahmin ediliyor. Bi-
zim, bunun hayii üstüne çıktığımızı kes-
tirmek (tahmin etmek) sanınm yerinde
olur. Toplumsal (sosyal) sakatlık (socially
disabled) kavTamını 30 yıl önce Danı-
marka'da öğrenmiştim. Evlenmemiş an-
nelere devlet ve toplum bu gerekçe ile sa-
hip çıkıyor, sorunlannı, onlan banndıra-
rak, iş bularak, çocuklanna bakarak çö-
züyordu. Sosyal sakatlığın Türkiye'de
iyice yaygın oiduğundan kuşku duyan
olabilir mi? Geçim sıkıntısı, işsizlik, eği-
timsizlik. sağlık hizmetlerinin yetersiz-
liği, bağnazhk vegelişen. büyüyen, güç-
lenen mafya ve çete egemenliği gibi so-
runlarla boğuşan Türk halkının büyük
çoğunluğunu sosyal özürlü kategonsine
koymakta duraksar mısınız?
Dünya lıderlerinin ve politikacılann
özürlü oluşundan (disability) ve bunun so-
nuçlanndan bu sütunlarda söz etmiştim
(25Ekim 1997günlüCumhuriyet).Dün-
yanın önde geien nörologlan bu konuya
el atarak önemli bir girişimde bulundu-
lar. Buna işaret etmeden geçmek istemi-
yorum. Bedensel \e zihinsel özürlüler
konusunu ele alırken sorunun bu yönü-
nü görmezlikten gelebilir miyiz? Tüm
dünyada, gelişmiş ülkelerde özürlüler
için ortak hedef onlann yaşam nitelığini
(kalitesini) yükseltmektir. Onlann insan-
ca yaşamalannı sağlamaktır. Biz de elbet-
te yurdumuzda bu hedefi benimsiyoruz.
Kuralmuş. olan çeşitli dernekler bu doğ-
rultuda övgüye değer çabalar gösteriyor-
lar. Yazık ki önümüzde çok büyük engel-
ler var. Türkiye'de gelir dağıhmındaki
büyük adaletsızliği, sağlık sistemimiz-
deİci yanlışlıkJan, eksıklikleri. plansız ve
pervasız özelleştirme ginşimlerini birçır-
pıda sayabiliriz. Sağlık hızmetlerindeki
yetersizliğin yol açtığı çok sayıdaki tanı
yanlışlıklan ya da yıllar süren gecikme-
ler, üzerinde durulması gereken acıkJı bir
gerçeğimiz. Tedavisi olmayan hastalıkla-
ra yakalanmış insanlara öncelikle doğnı
tanı konmalı, bunun ardından onlara ar-
tık yaşam niteliğini yükseltmeyi amaçla-
yan organizasyonlarel atabilmelidir. Oy-
sa insanlanmızın büyük çoğunluğu has-
talıkJaj konusunda bilgisiz ve bilinçsiz-
dirler. Onlann bu yetersizliğini ıstismar
eden çok sayıda şarlatan, denetımsiz ic-
rayı habaset etmeyi sürdürüyorlar. Tür-
kiye'deki sağlık ve sosya] güvenlik sis-
temleri de özürlüleri tüm sorunlan ile
kucaklayacak durumda olmaktan uzak-
tır. Bugünkü Türkiye'nin içinde bulun-
duğu koşullarda bedensel ve zihinsel
özürlülerle ilgilenen demeklerin bu alan-
da önemli roller oynayabileceğini düşü-
nüyorum. Ama tüm dünyada olduğu gi-
bi onlann devletin desteğine gereksinim-
leri var. Devletle iyi ve verimli ışbirligi
yapmalan zorunlu. Yönetimin gösteriş-
ten, oy kaygısından ve popilizmden uzak
gerçek bir özürlüler politikası oluştur-
ması lazım. Yenı bir sosyal devlet anla-
yışı ve yakJaşımı ile özürlü insanlann in-
sanca yaşamlannı sağlayacak politikala-
ra, ciddi projelere ihtiyaç var. Öyle ki..
şu kaldınmlan döşerken, çevre düzenle-
mesi yapılırken, otelleri, tiyatro \e ope-
ra bınalannın mimarisini planlarken, bü-
yük marketleri ve alış-veriş merkezlen-
ni hazırlarken oraya tekerlekli sandalye-
de yaşamını sürdüren insanlann da girip
çıkacağı unutulmasın. Onlann da eğitim
gönneye. meslek edinmeye. yetenekleri-
ni geliştırmeye, tiyatro. opera seyretme-
ye haklan olduğu anımsansın. Sakatlığı,
beden özürü yaratan nedenleri en aza in-
direcek önlemler alınabilsin (25 yıl ön-
ce Amerika 'da metropolıtan operasını iz-
lerken ön sıralarda yer alan 20-25 kadar
tekerlekli sandalyelı seyircıyi hiç unuta-
mıyorum). Yakın bir tarihte yasa ile ku-
njlan özürlüler yönetimı başkanhğının
siyasal etkilerden, baskılardan, kayırma-
lardan uzak gerçekçi ve verimli çalışma-
lar yapmalannı dilerim.
Türkıye'nin bilimin öncülüğünde, yol
göstericiliğinde, bütünlük içinde kalkın-
maya ihtiyacı var. Globalleşmenin, dün-
yanın büyük güçlerinin empoze ettiği Ye-
ni Dünya Düzeni'nin, sosyal devlet an-
layışınıyok eden tehlikeli bir gelişmeol-
duğunu Türkıye'deki yönetimin ve tüm
toplumun çok iyi aniaması ve kavrama-
sı gerekiyor.
BÛZHTME
Türkıye Barolar Birliği Başkanı Prof.
Dr. EraipOzgen'in dünkü 2. sayfamız-
da yayımlanan yazısında elımize ula-
şan mernin hazırlanışı sırasında atlanı-
lan bölüm. anlam değişikJiğine yol aç-
mıştır. 4. sütunun 20. satınndaki cüm-
le şöyle olacaktır. Düzeltiriz.
"Teklifte yer alan ve Anayasa Komis-
yonu'nca da kabul edilen smırlamaya ne-
den gereksinim duyulduğu ve örneğin
cezası bir yıldan beş yıla kadarhapis olan
hizmet nedeni ile inancı kötüye kullan-
ma suçunda (TCK. md. 510) dokunul-
mazlık söz konusu olmayacak iken ceza-
sı 24 \ıl ağır hapisten başlayan ve suçiis-
tü hali olmayan bir kasıtlı adam öldür-
me suçunun (TCK. md. 448) failı oldu-
ğu iddia edilen milletvekilinin dokunul-
mazlığa sahip olmasının nedeni anlaşı-
lamamaktadır."
Felsefe Öğretimi ve Felsefi Eğitim II
Prof. Dr. BETUL ÇOTUKSOKEN fst. Üniversitesi Felsefe Bölümü
B
ir önceki yazımda (28 Ekim) genel varolmasından söz edilebilir; ya da istenen budur.)
çizgileriyle felsefe öğretiminden söz
etmiş ve aslında tüm eğitim/öğretim
düzeninde felsefi eğitimin ne denli
önemli olduğu üzerinde durmuş-
tum. Bu kez. felsefi eğitimin yay-
gın bir biçimde, genel eğitim dizgesinın temelin-
de yerinı almasının yanı sıra felsefe öğretiminin da-
ha somut bir biçimde, özellikle yükseköğretimde
nasıl örgütlenebileceği konusuna dikkat çekmek is-
tiyorum.
Felsefe öğretimi daha uzmanca bir biçimde. ede-
biyat fakültelerinde, fen'edebiyat fakültelerinde
ya da eğitim fakültelerinde yer alan felsefe bölüm-
lerinde. felsefe grubu eğitimi bölümlerinde yapıl-
maktadır. Ancak diğer alanlarda öğrenim görenler
için de -küçük çaplı da olsa- bir felsefe öğretimi
gerçekleştirilebilir. Nitekim bu türden uygulama-
lara az sayıda da olsa, kimi yükseköğretim kurum-
lannda rastlanmaktadır. Fakat bu öğretimin sürek-
lilik kazanması ve kurumsallaşması gerekmekte-
dir.
Felsefe öğretiminın hemen tüm yükseköğretim
kurumlannı kapsayacak biçimde^geoişletilmesj
kimseyi ürkütmemelidir. Burada arrıaç)_felsefenin
sınırlannın ötesine geçerek, her şeye hükmedecek
bir konuma; eskilerin deyimiyle. 'bilimkrin, bilgi-
lerin kraiiçesi' durumuna getirilmesi değildir. Böy-
le bir düşünüş olsa olsa, varolanlar arasında bir sı-
ra düzeni (hiyerarşi) olduğunu ve bu sıra düzeni-
nin bilgı dallanna da yansıması gerektiğini ileri sü-
ren görüşler için söz konusudur. Ancak ne varolan-
lar arasında ne de bilgi dallan arasında böyle bir
sıra düzeni vardır; ya da bir ast-üst ilişkisi vardır.
(Tümüyle kurmaca olan sıra düzenlerinin insanla-
rarası ilişkilerde, o da bilgiye dayalı olarak ancak
Felsefe öğretimini bilinçli bir biçimde yaygın-
laştırmada iki tür amaç söz konusudur. Tümüyle
öğrenciyi hesaba katan birinci amaç doğrultusun-
da. öğrenilen, eğitimi alınan uzmanlık alanının fel-
sefi temellerini anlamak. kavramak son derece
önemlidir.
Bu yolla, öğrenim/öğretim konusunun kuramsal
tabanmın ne olduğu üzerinde öğrencide bir bilinç
uyanışı sağlanabilecektir. Herhangi bir bilgi dalı.
böyle bir bilinç uyanışını. kendi iç yapısına sıkı sı-
kıya bağlı kalarak gerçekleştiremez. Felsefi bakış.
felsefenin sürekli eleştirici, yorumlayıcı ve araştı-
ncı tutumu, bilgi dallannın 'akh, rehberi, yolgös-
teridsi" olmak gibi bir işlevi üstlenebilır. Örneğin,
en geniş anlamında bilim felsefesi böyle biretkin-
liği gerçekleştirmektedir.
Öyleyse, felsefe aracılığıyla, öğrenim/öğretim ko-
nusunun kuramsa] yönü daha iyi kavranabilır ve öğ-
renci konumundaki kişi, neyi, niçin öğrendiğini
daha iyi kavTayabilir. Bu nedenle, öğrenimi görü-
len alanın öznitelikJeri felsefi bir bağlamda veri-
lebılir. Örneğin tarih öğrenimi gören bir öğrenci,
tarihin neliği, sınırlan konusundaki genel bilgile-
ri felsefi bir b'akiş açısı altında edinebilir
lkinci amaç ise, hangi alanda öğrenim görülü-
yorsa, bizzat o alana ilişkin felsefe disiplininin so-
ru ve sorunlannın öğrenilmesinin, mesleki bilgi-
leri edinmede ve içselleştirmede sağlayacağı ya-
rarlarla ilgilıdir. Yine tarih örneği ahnacak olursa,
daha derinlemesine bir çalışmayla, tarih felsefesi.
tarih metafiziğı, tarih bilimi, tarih biliminin felse-
fesi arasındaki ilişkiler üzerinde durmak, tarih ya
da tarih bilimi öğrenimi gören bir öğrenci için son
derece zihin açıcı olacak ve onun yaratıcılığını art-
tıracaktır.
Doğa bilimleri alanında öğrenim görenler için
doğa felsefesi ya da daha aynntılı bir düşünüş bi-
çimiyle, fizık felsefesi, biyoloji felsefesi büyük
yararlar sağlayabilir. Dil/dilbilim alanında öğre-
nim görenler için dil felsefesi. dilbilim felsefesi;
sosyoloji. antropoloji öğrenimi görenler için insan
felsefesi. kültür felsefesi ya da toplum felsefesi
dersleri, onlann konulanna farklı açılardan yakJa-
şabilmelerindebüyükölçüdeyardımcı olabilir. Hu-
kuk öğrenimi görenler için, başta hukuk felsefesi
olmak üzere, etik ve onun yanı sıra, felsefi temel-
lere dayalı insan haklan dersi sanınm hukuk gibi
toplumda son derece önemli rolü olan bir alanda
çalışacak insanlann daha sağlıkh düşünmelerini:
bu alana ilişkin sorulara çok farklı açılardan da ba-
kabilmelerini sağlayabilecektir.
Günümüzde olup bitenlerle ilgili yorumlann.
anlama çabalannın büyük bir hızla bireylere, top-
luma iletilmesi büyük bir önem taşımaktadır ve bu
iletme çabalan kamuoyunun oluşmasında belirle-
yicidir. Hatta tam da bu noktada. iletişim ortamın-
da yer alan -daha doğrusu yer verilen- konulann
bireylerin düşünme gündemlerini doğrudan etki-
lediği açıkça görülmektedir. Çok sık kullanılan bir
terimle 'medya' büyük ölçüde belirleyicidir. Bu
nedenle, büyük bir,.sorumluluk üstlenen medya
mensuplannın dil kullanımına özen göstermesi ge-
rekmektedir; aynca "özel yaşam"la, "kamusal ya-
şam"ın sınırlannı çizmede etiğin onlara sağlaya-
cağı yararlar, yapacağı uyanlar son derece önem-
lidir. Evrensel nitelikli etik değerlere ilişkin bilgı
kuşkusuz sadece medya alanında çalışacak birey-
ler için değil, başta politikacılar olmak üzere, tüm
toplum bireyleri için gereldidir. Örnekleri çoğalt-
mak mümkün; yukanda verilen örneklere ek ola-
rak, sanat alanında öğrenim görenler için sanat fel-
sefesinin; eğitim alanında öğrenim görenler için de
eğitim felsefesinin taşıyacağı önemi kestirmek da-
ha kolay olacaktır sanınm.
Öyleyse, yükseköğretimdekj tüm öğrenciler, fel-
sefi temellere dayalı genel öğretim programlannın
yaru sıra, kendi meslek alanlanyla doğrudan bağ-
lantılı bir felsefe disipliniyle tanıştıklan takdirde,
dar uzmanlık kalıplannın dışına çıkabılirler: in-
sanlığin bilgi birikiminin farkına varabilirler: da-
ha yaratıcı olabilirler; olup bitene daha geniş bir
görüngeden (perspektiften) bakma alışkanlığını
edinebilirler.
Somut örneklerle amaçlan sergilenen böyle bir
öğrenim/öğretim modeli ilkin, bünyesinde felsefe
bölümü bulunan ünıversitelerde başlayabilir ve za-
manla, tüm ünıversiteler için programlar oluşruru-
labilir. Yeter ki bu konularda gerçekten düşünme-
yi, proje üretmeyi önemli bir etkınlik olarak gören
bireyler. öğreticiler. karar verme yetkisini elinde bu-
lunduran kışiler bir araya gelebilsinler.
Toplumumuzdaki açmazlann giderilmesi için
çoğun önerilen maddesel tabanlı çözümler kuşku-
suz gerekli, ama yeterli değildir. Yeterli olanı sağ-
layacak olan, bireyleri gerçek kişi ve yurttaş konu-
muna>ükseltebilecek önJemlerdir. lnsanı ilkin bi-
rey, ardından da kişi ve yurttaş kılmada. bilimsel
doğrulan da hesaba katan felsefe öğretiminin ve
felsefi eğitimin payj büyüktür. - • -ı >
Böyle bir öğretim'eğitim ülküsü, her türiüaynm-
cılığı aşarak birçok insanın ortak bir zeminde bir-
leşmesini sağlayabilir; kısa enmli çözümlerin, bi-
reysel kurtuluşlann, aslında çıkmazyollar olduğu-
nu, başka bir deyişle 'Ş'olsuzluk'" olduğunu göste-
rebilir. Böyle bir eğitim, *bireyselkuıtunış''un "sa-
nal bir gerçekMk*'ten başka bir şey olmadığını; kur-
tulduğunu sanan insanlann da, olsa olsa sanal bir
gerçekliğin "özne"si olduklannı sergileyebilir. Öy-
leyse daha fazla geç kalmadan yaşamın içınden çı-
kan felsefeye eğitim'öğretim alanında yol açmayı
deneyelim.
PENCERE
Bayram Yakın...
Merkez sağda, üç parti var: ANAR DYR DTP...
Merkez solda, iki parti var: CHR DSR..
Dinci bir parti var: RR.
Türk-lslam sentezi üzerine sıyaset yapan bir kü-
çük parti var. BBR.
Meclis dışında kalmakla birlikte önemi azımsana-
mayacak bir parti var: MHR.
Solda pariamento dışındaki muhalefeti oluşturan
iki parti daha var: İP ve ÖDP...
• -:
• MHP'den başlayalım.
Bu partinin mayasında "Komünizmle Mücadele
Demekieri" bulunuyor; Sovyetleryıkıldıktan sonra bu
işlevin kıymet-i harbıyesi kalmadı; 'Irkçı Turancı'ya
da 'şoven milliyetçi' ideolojiye dayanan MHR Orta
Asya'daki Türk toplumlan bağımsızlıklannı kazanın-
ca ne yapacağını şaşırdı. PKK'ye karşı köpüren öf-
keyi kullanarak toplumda taban genişletmeye çalı-
şan 'Ülkücü Parti'nin geleceği ÂJparslan Türkeş
öldükten sonra soru işareti...
• Merkez sağdaki üç partinin var oluş nedenleri-
ni açıklamak kolay değil...
Ne siyasal görüşleri arasında bir fark var, ne de
ekonomide ayn düşünüyorlar; demokrasiye gelin-
ce, üçü de maşallah faşizme göz kırpıyorlar; Avru-
pa'daki merkez sağ partiler gibi özgürlükçü degil-
ler.
Ancak siyasal iktidar kavgasında pastayı bölüş-
mek için birbirieriyle didişiyoriar.
• Ya merkez soldaki iki parti?..
DSP ile CHP'nin merkez sol tabanı yukandan aşa-
ğıya niçin böldüklerini anlatmaya çalışmanın hiçbtr
yaran yok!.. Sonuçta sol, gücünü yitirip, ülke yöne-
timinde etkinleşemiyor.
• Dinci ya da Islamcı parti kimliğini meşaılaştır-
maya çalışan Refah'ın hali pür melali ortada'..
Anayasa Mahkemesi, Refah Partisi'ni kapatırsa,
Türkiye'de yeni bir süreç başlar...
Refah kapatılmazsa?..
Anayasadaki açık seçik yasağa karşın Türkiye'de
dinci siyaset meşrulaşır.
Anayasa Mahkemesi'nin karan, şeriatçılann elin-
de anayasal belgeye dönüşür.
Türkiye, büyük bir dönüşümün arifesindedir.
Ülkedışandan kuşatılmıştır; ekonomide bir parti-
nin çözemeyeceğı sorunlaria yüklüdür.
Çöküş nerede başladı?..
12 Eylül rejimiyle tezgâhlanan "merkez partisi"
tasanmı için bütün partiler kapatıldı; yıllar boyu sü-
ren "depolitizasyon" işlemi uygulandı. "Merkezpar-
tisiprojesi" çöktüğü zaman da toplumda her şey çök-
müştü.
Eski partiler açıldıkları zaman eski güçterine ka-
vuşamadılar.
•
DYP lideri Tansu Çiller'in konuşmalannı izleyen
kişi, ülkede yarı askeri birara rejim yaşandığına ken-
disini inandırmak zorunda!.. Refah Partisi de bir as-
keri müdahale ile iktidardan uzaklaştınldığını açık
ya da kapalı söylüyor.
Peki, ne olacak?..
Bir seçimde halk çoğunluğunun tepkisi Refah ile
Tansu 'nun arkasına mı yığılacak..
O eskidendi... ••- -
J
U
Geçti o günler... ^ XT3.'Î:.';-)
Yeni bir seçimin gündeminde belki ne Refah Par-
:
'
tia olacak, ne de Çiller...
•
Türkiye'nin sorunlan büyük...
Bölük pörçük partilerin ve liderterin hesaplan ise
çok küçük...
Evet, Türkiye büyük bir dönüşümün arifesindedir.
Bayram yakın...
AIDS,
SEVMEKLE
BULAŞMAZ.
/ j e r şeyden önce, AIDS ölüm
değil, bir hastalıktır. Grip gibi,
suçiçeği gibi, viral bir hastalık.
AIDS bu hastahklara oranla daha
ciddi olmasına rağmen, bulaşması
da daha zordur. Çünkü AIDS
v irüsü HIV'in, korunmasız cınsel
ilişki ve kontrolsüz kan nakli veya
teması dışında, hiçbir bulaşma riski
yoktur. N
T
e aynı havayı soluma, ne
sabahlara kadar konuşma, nc el
şakalan yapma, ne de sanlıp
işmei.. Dolayısıyla, bilinçli
ıuz sürece, HI\T
virüsü
irla aynı ortamlarda
bul'unmanızın fiîçbir
tehlikesi yoktur. Unut-
jmayın, AIDS hastası diye
• insanı dışlamak, büyük
îcjmasızhk olmakla
kalmayacak, hastanın hayatla
bağlarını koparacak ve tedavisini
zorlaştıracaktır. Hep birlikte
AIDS'e ve sebep olduğu
mutsuzluklara çözüm
bulabiliriz.*
Lütfen, üstünüze düşe-
ni yapın; AIDS'e karşı
bilgilenin. Bunun için,
(212) 23176 81, (212) 533 47 73
numarah telefonlardan îstanbul
AIDS Savaşım Derneği'ni araya-
bilirsiniz.
* ıgçş'tegelijtirılen iiçlü ilaç tedavisi
sayesinde AIDS, tamamıyla ortadan
baldırılatnasa da, artıJ^ dur-
durulabilen bir hastalık^
Kazamlan bu sürede, tıp
dünyası \esin tedaviye htzla
yaklajtyor.
Kendlnizi
AIDS'e,
AIDS hattalannı
cnyargılara
kar$ı
kcruvun.
I S T A N B U L V A L L I Ğ I
• , - *