14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUBİYET 2ARALIK1997SAU 8 DIŞ HABERLER ABD Irak'ın önerisini reddetti • VVASHINGTON (AA) - Irak'ın, "Devlet Başkanlığı'naait saraylann diplomatlar ve BM uzmanlannca denetlenmesi" önerisi, ABD tarafından reddedildi. ABD'nın BM temsilcisi Bill Richardson, ABC televizyonuna verdiği demeçte. "Bunu kabul etmeyeceğiz. Diplomatlann değil. şu anda bu işi yapan BM müfettişlerinin bunu yapmalan gerektiğini düşünüyoruz" dedi.Irak'ın önerisi. BM tarafından da reddedilmişti. Okulda yaylım ateşi PEDUCAH (AA) - ABD'nin Kentucky eyaletindeki Peducah kentinde bir okulda, bir öğrencinin rastgele ateş açması sonucu l öğrencı öldü, 7 öğrenci yaralandı. Heath Lisesi Müdürü Bill Bond'un yaptığı açıklamaya göre, okulda düzenlenen bir ayin sırasında, ismi bildinlmeyen 14 yaşındaki bir öğrenci 22 kalibrelik Ruger marka bır tabanca ile rastgele 11 el ateş etti. Saldında 1 kız öğrenci öldü. 6'sı kız. 7 öğrenci de yaralandı. Yaralı öğrencilerin hastaneye kaldınldığını söyleyen Bond, iki öğrencinin durumunun ağır olduğunu belirtti. Saldından hemen sonra gözaltına alınan öğrencinin "pişman olduğunu" söylediği, ancak saldınnın nedeninin henüz bilınmediği kaydedildi. Rusya'da ABD casusu • MOSKONA (AA) - Bir ABD vatandaşının, Rusya'nın güneyindeki Rostov bölgesinde casusluk yaptığı şüphesi ile gözaltına alındığı bildirildi. Itar-Tass ajansının haberine göre Richard L. Bliss adlı ABD vatandaşı, 25 Kasım'da, Rusya lç tstihbarat Servisi tarafından gözaltına alındı. Nazi altını içîii zirve• Hitler döneminde Yahudiler, Çingeneler ve eşcinsellerden yağmalanan altınlann sahiplerine geri verilmesi için uluslararası bir fon oluşturulması bekleniyor. Söz konusu altınlan alan ülkelerin arasında Türkiye'nin de bulunduğu iddia ediliyor. Dış Haberler Servisi - Nazi altınlanyla il- gili ilk uluslararası konferans bugün Lond- ra'da başlıyor. Üç gün sûrecek konferansm sonunda, Nazilenn, başta Yahudiler olmak üzere bütün kurbanlanndan talan ettiği al- tınlann toplanacağı uluslararası bir fon oluş- turulması bekleniyor. Nazi kurbanlannın zararlannı karşılamak için bir fon kurulması planı ılk kez eylül ayında, Nazilenn yağmaladığı altrnın iade- sinden sorumlu üçlü komisyon tarafından gündeme getirilmışti 1946'da kurulan ve Ingiltere. Fransave ABD'denoluşan üçlü ko- misyon, elli yıldır, Nazilenn yağmaladığı altının yerlerine iade edılmesi ışlemini de- netliyor. Naziler, silah ihtiyaçlannı karşılamak üze- re, işgal ettikleri ülkelerin merkez bankala- nndaki altınlan, toplama kampına gönder- diklen kurbanlannın ağızlanndakı altın diş- len bile toplamışlardı. tsvıçre'de yürütülen ve sonuçlan Londra konferansma yetiştiri- len bir çalışma. Nazilenn, kurbanlanndan al- dıklan altmlann para değerinin 146 milyon dolan bulduğunu gösteriyor. Savaş sonrasında gen alınan altının büyük kısmı, İkincı Dünya Savaşı'nda Nazılenn ışgal ettiği devletlere gen verilmişti. Lond- ra ve New York'takı rezervlennde halen 68 milyon dolar değerinde 5 buçuk ton altın bulunuyor. tngiltere Dışişleri Bakanı Robin Cook, kurulucak uluslararası fona aktanla- cak bu altının, bu kez devletler yerine tek tek bireylere verilmesi gerektiğini düşünüyor. Po- lonyalı diplomatlar da paranın yalnızca Ya- hudilere değil, Çingenelere ve eşcinsellere de dağıtılması gerektiğini vurguluyor. 41 ülkenin katılacağı konferans öncesin- de, hangi devletlerin Nazilerden altın satın aldığı ile ilgilı iddialar da yeniden gündeme geldi. Suçlamalann odaknoktasmdayine İs- viçre var. Son iddialara göre tsviçre'deki ti- cari bankalann Nazi döneminde aldıklan altının tutan 61 milyon 200 bin dolar. Bu, daha önce tahmin edilen rakamlann üç ka- tı. Yine konferans için bağımsız bir komis- yon tarafından yapıİan araştırmaya göre al- tınlann bugünkü değeri 600 milyon dolar. Portekiz, Romanya. İspanya, Isveç ve Tür- kiye, Nazi altınlannı satın almakla suçla- nan diğer ülkeler. New York Times gazetesi, Washington'ı da Nazilenn çaldığı ve llcinci Dünya Sava- şı sonrasında ABD'ye gönderilen süs eşya- lannı eritip altın külçelere çevirmekle suç- ladı. Nazilerle işbirliği yaptığı iddiaedilen Va- tikan ıse halen suskun kalmayı tercih ediyor. Kıbns Rum Kesimi başkan adaylanndan, eski başkan Yorgo Vasiliu, Cumhuriyet 'e konuştu 4 ÇîIler AB'ye güvence verdTREŞAT AKAR LEFKOŞA- K.ıbns Rum Kesimi 'nde önü- müzdeki şubat ayında yapılacak olan baş- kanlık seçimlerinde yeniden aday olan eskı Rum Yönetımı Başkanı Yorgo Vasiliu, DYP liden Tansu Çiller' in başbakanlığı dönemin- de yaptığı gümrük birliği görüşmeleri sıra- sında Kıbns Rum Kesimf nin AB üyeliğine itiraz etmeyeceği konusunda güvence verdi- ğini iddia ederek Türkiye'nin bu tutumunu sürdürmesinı istedi. Vasiliu. Kıbns sorununun mutlaka çözül- mesı gerektiğvm belırtirken tek yanlı olarak AB'ye yapmış olduklan başvurunun da çö- züme engel teşkil etmediğını savundu. Tam üyeliğin gerçekleşmesi için belkı de beş yıl- lık bir süreç gerektiğini ıfade eden Rum li- der. "Kıbns sorununun bu kadaruzun bir sü- re icerisindc çözülemeyeceğini düşünmek is- temiyorum" dedı. Türkiye'nin, gumrük bır- liğı müzakerelerinde, Kıbns'm AB üyeliği- • Gümrük birliğinden önce dönemin başbakanı Tansu Çiller'in Kıbns Rum Kesimi'nin AB'ye tam üyeliğine itiraz etmeyeceği konusunda sözlü güvence verdiğini öne süren Vasiliu, Türkiye'nin şimdi tavır değiştirmemesini istedi. ne destek verdiğıni iddia eden Vasiliu, bu id- dıasını şöyle sürdürdü: "Türkiye, bü>ük ve güçlü bir devkttir. Bu konumdaki bir ülke- den beklenen de vaatlerini yerine getirmesi- dir. Ben çok iyi biiiyorum ki Sayın Tansu Çfl- ler, Kıbns'm AB üyeliğine itiraz etmevecek- leri hususunda sâûâgüvencevermiştir. Bu hu- susta yaah bir belgenin ounaması gerçekleri değiştirmez. Dolayısıyla siz gümrük biriiğini gerçekleştirmezden önce verdiğiniz sözü.ola- >ın gerçekleşmesinden sonra inkâra kalkar- sanız o zaman m un oynamış olursunuz. Hal- buki bu bir oyun değîldiıf KKTC Cumhurbaşkam RaufDenktaş'ın po- litıkasını da eleştıren Vasiliu, "Sayuı Denk- taşsüreklioiarakiki ayn böigeden,Udayn dev- letten söz ediyor. Aynca sadece geçmişten söz ediyor ve geleceği düşünmüyor. Ben kendisi- ne sürekli olarak \lman\a öraeğini verdim. İki ayn federe dev let olacak. ama bu iki fede- re devlet, federal bir cumhuriyet yapısı alOn- da birteşecek. Böylelikle ikitiirafeşit olacak. Hiçbir taraf. diğerinden güçlü obnayacak" dedı. Denktaş'm federasyonu gerçekten ısteyıp istemediğinden kuşkulandığını anlatan Vasi- liu, bu hususta Kjbns Türk halkının görüşle- rini yansıtmadığını savundu. Vasiliu. Kıbns Türk halkının hem federasyon istediğini hem de AB üyeliğine destek verdiğini savunarak Denktaş'ın bunu dıkkate alması gerektiğini \urguladı. Rum Bırleşik Demokratlar Partisi Başka- nı Yorgo Vasiliu, S-300"ler konusunda ise Klendes gibı konuşarak şöyle dedr "Benim dönemimde Kıbns'a Exocet fiize- leri geldi, btınlar da S-300'lerden farkaz fû- zefer. Türkiye o dönemde yine sert tepki gös- terdL ama füzeler adaya gekli. Şimdi yaşanan da aynı şeydir. Biz asİında federal çözümün bir an önce gerçeldeşmesmi >e füze siparişi- nin iptal edilmesini istiyoruz. Çünkü füzelere harcayacağımız paralan ülkemize, Kıbns hal- kına harcamak istiyoruz. Ancak çözüme gi- dilmediğisürecekarşınuzda durangüçlü Türk ordusu sürekli silahlanırken bi/ kendi halkı- nuza füze alımından \uzgeçtiğimi a söyleye- mez, gerekçe gösteremeyiz." kitap kulübü TAKSİM Sergi Salonu ARAL1K AYI ETKİNLİKLI SOYLESİLİ İMZA GUNU 2 Aralık Salı Saat:16.00-18.00 Alman sosyal demokrat politikacı Martin Schulz, Türkiye-AB ilişkisini değerlendirdi 'Türkiye hakkında karar vermeKler' BAR1Ş DOSTER Martin Schultz OKTAY AKBAL MUCAP OFLUOGLU Kitaplannı imzalıyortar Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşıa) Taksım Tel:252 38 81/82 T.C. ÇORUM ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Sayr. 1997,248 Şenol Yeşılyurt vekılı Av. Celal Kılıç tarafından Bir- ten Yeşılyurt aleyhıne açılan boşanma davasında; Davacı vekili. müvekkilı ile davalının 1992 yılından ben evli olduklannı, müşterek çocuklannın bulunmadı- ğını. davalının evden kaçarak başka kışılerle düşüp kalk- tığını. haysıyetsiz hayat sürmeye başladığını. evlılık bir- lığinın temelinden sarsıldığını. müşterek hayatın çekıl- mez hale geldiğıni ileri sürerek taraflann boşanmalanna karar venlmesını talep etmıştir. Davalının adresı tespıt edılemedığinden ılanına karar venlmiş olmakla, duruş- ma günü olan 25.12.1997 günü saat 09.00"da tüm delil- lenyle bırlikte mahkememızde hazır bulunması veya kendısini bir vekille temsil ettırmesı. aksi takdirde yargı- lamaya yokluğunda karar verilerek devam olunacağı, Bırten Yeşılyurt'a dava dilekçesi teblığı yerine ılan olu- nur. Basın: 54311 İSTAJVBUL- Avrupa Parla- mentosu Üyesi, Alman sosyal demokrat poli- tikacı Martin Schulz Avrupa Birliği (AB) için Türkiye'nin çok önemli ol- duğunu ve AB'nin hiçbir üyesinin Türkiye'ye karşı olmadığını belir- terek "Fakat AB, Türkiye'yi is- teyip istemediğine karar verme- li. Yıllarca Türkiye'ye karşı çok utanmaz ve ikiyüzlü politikalar uygulayan AB ülkeleri yeni ma- zeretler üreterek bu soruyu ya- nıtlamaktan daha fazla kaça- ma/lar" dedi. Çeşitli göriişmeler için Türki- ye'ye gelen Schulz, Sosyal De- mokrasi Vakfı (SODEV) ve Fried- rich Ebert Vakfi'nın konuğu olarak önceki akşam Pera Palas Oteli'nde "Lüksembıırg Zir\-esi Öncesinde AB- Türkh'e Disküeri" konulu bir konuşma yaptı. Konferansı önce- sinde görüşlerini aldığımız Schulz. AB'nin zaman zaman Türkiye'ye karşı çok acımasız olduğunu, ken- disinin Türkiye'nin hatalannı bil- diğini ve yalnızca Almanya ile de- ğil Irak ile de karşılaştınlmasın- dan yana olduğunu vurguladı. AB içinde de belirsiz olan çok şey olduğunu anımsatan Schulz, "He- le konu Türkiye olunca kafalar da- ha da kanşıyor. Fakat Türkiye de AB'nin kendisi ile üyeleri arasında bir fark olduğunu unutmamalı. Çünkü AB'de 15 ayn üye ve dola- yısıyla 15 ayn görüşve ulusai çıkar- lar var." diye konuştu. Türkiye'nin de AB'ye tam üye- liği gerçekten isteyip, istemediği- ne bir an önce karar vermesi gerek- tiğini savunan Schulz, Türk devle- tinin egemenlik haklannın önem- li bir bölmünden vazgeçmeye ha- zır olup olmadığını sordu. Schulz şöyle devam ettı: "Mesela poüsleriniz AB'nin il- gili hukukuna göre davranmay a gerçekten istekliler mi? Ortak gü- venlik politikalanna hazır mı sı- nız? Bu konularda net tavır takın- mak çok önemli. Ben Türkiye'nin Gümrük Birtigi'ne girişine karşı oy kullandım çünkü bu eşit ve adil bir antlaşma değildi ve AB lehine Türkiye alevhinegelisrnelerle doluy- du. Dostlarla böyle antlaşma ol- maz." AB'nin bekkntileri Schulz, AB'nin Kjbns, Güney- doğu, düşünce özgürlüğü ve de- mokratikleşme gibi konularda Tür- kiye'den ciddi adımlar beklediği- ni de belirtti ve AB içinde Türki- ye'nin Almanya, Ingiltere ve Yu- nanistan ile ilişkilerinin daha fark- lı olduğunu kaydetti. Schulz, poli- tikacılann pek çok şeyi iç politika malzemesi olarak kullandıklannı da anımsattı ve "Bazı Avrupah potiti- kacdar AB'nin bir Hristiyan Kulü- bü olduğu tezini çok sık kullanır- lar ama bu AB kamuoyunun ço- ğunluğunun görüşü değil, iç politi- kaya dönük sözlerdir. Mesela Al- manya'daki 3.5 müVon Türk Al- man politikacdar için iç politika malzemesklir'" dedi. Türkiye'nin Kıbns konusunda açık ve dürüst olması gerektiğini be- lirten Schulz, AB'nin adayı şu an fıilen bölünmüş olarak gördüğünü ve kendisinin süreç sonrasında olumlu sonuçlar almabileceğine inandığını kaydetti. Schulz şunla- n söyledi: "Güneydoğu sorunun- da da şüphesiz Ankara'nın görüş- leriyle Avrupa Parlamentosu'nun (AP), AP ile de AB Bakanlar Kon- seyi'nin görüşleri arasında farklar var. Fakatbiz soruna banşçılçözüm getirilmesive bölgeyebir an önce ka- hcı banşın gelmesini istiyoruz. Bu konuda 55. hükümete 3-4 ayuk ic- raatından son iyi ya da kötü diyme- yiz. Yeterli zamanı vermeklaznn. Fa- kat önceki hükümeün sizin için ne anlama geldiğini biiiyorum. Tansu Çiller uluslararası diplomasideki en inanılmaz ve güvenilmez politi- kacıydı. Çiller'in GB'ye giriş önce- sinde "GB'ye giremezsek Refah Partisi gelir" tehdidi etkili oldu. Türkiye şunu da unutmasın ki ABD Türkiye'nin AB'ye üyeli- ğini kendisi ve NATO açısından ele alır." Yunanistan, Türkiye'nin Avrupa Konferansı'na daveti konusunda vetosunu sürdürüyor Kinkel: Türkiye Genişleme Komitesi'ne katılabilir KADKÖY1. ÂSLhT HUKUK HÂKİMÜĞİ'NDEN EsasNo: 1996^97 Davacı Hatıce Yılmaz tarafından davalı Necmettın Yılmaz aleyhıne açılan gaıplik davasında: Mahkememı- zin 9.10.1997 gün ve 1996/97 esas, 1997783 sayılı ka- rannın hüküm kısmında: Hüküm 1- Samsun ilı Çarşam- ba ılçesı, Dalbahçe köyü c. 047/01, s. 94, k. 28'de nüfus- ta kayıtlı Halıl oğlu Emıne'den olma 3.1.1956 doğ. Nec- mettin Yılmaz'ın M. K. 31. maddesine göre gaıplığıne hüküm fıkra sının ılanına daır karar davacının yüzüne karşı açıkça okundu. 9.10.1997 Basın: 57072 PARİS (AA) - Almanya Dışiş- leri Bakanı Klaus Kinkel, Tür- kiye'nin Avrupa Konferansı'yla birlikte, Bonn'un kurulmasını önerdiği "Genişleme Komite- si"ne de katılmasmı ıstedikleri- ni söyledi. Batı Avrupa Birliği (BAB) Asamble- si toplantılannda konuşan Kinkel'in, Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili bir soru üzerine verdiği yanıt- ta, Avrupa Konferansı dışında, Türkiye'nin Ge- nişleme Komitesi'ne de çağnlmasına karşı çık- maması sürpriz bir çıkış olarak değerlendirildi. Almanya daha önce yaptığı açıklamada, ge- nişlemenin AvTupa Konferansı içinde değil, ken- di önerdiği Genişleme Komitesi içinde tartışü- masını istemiş, ancak buraya Türkiye'nin davet edilmesine karşı çıkmıştı. Avrupa Konferansı önerisini ortaya atan Fran- sa. genişleme konusunun Avrupa Konferansı içinde tartışılmasını savunurken, bu konuda ay- n bir komite kurulmasma karşı çıkıyor. Kinkel, dün BAB Asamblesi'nde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bölgesel önemine de değinerek. Tür- • Yunanistan Başbakanı Simitis, Türkiye'nin, uluslararası sorunlan Lahey Adalet Divanı'na götürmeyi kabul etmesi ve BM Güvenlik Konseyi'nin Kıbns ile ilgili aldığı tüm kararlara uyması gerektiğini söyledi. kiye ile Almanya arasındaki dostluk ilişkilerine dikkati çekti. Kinkel, AB'nin Gümrük Birli- ği'nden doğan Türkiye'ye yönelik yükümlülük- lerini de yerine getirmesi gerektiğini voırguladı. Yunanistan vetoda kararü Yunanistan ise. Türkiye'nin Avrupa Konfe- ransı'na davet edilmesi ve tam üyelık perpektifi verilmesine yönelik vetosunu sürdürüyor. Yu- nanistan Başbakanı Kostas Simitis, Fransa Cum- hurbaskanı Jacques Chirac ve Başbakan Li- onel Jospin ile yaptığı görüşmelerden sonra bir basın toplantısı düzenledi. Simitis, Türkiye'nin, uluslararası sorunlan La- hey Adalet Divanı'na götürmeyi kabul etmesi ve BM Güvenlik Konseyi'nin Kıbns ile ilgili aldı- ğı tüm kararlara uyması gerektiğini söyledi. Av- rupa Konferansf nın içeriği ve hedefleri konusunda Avrupa ül- kelerinin tam bir görüş birliği içe- risinde olmadıklannı belirten Si- mitis, bu konunun henüz açıklık kazanmadığına dıkkatı çekti. Kostas Simitis. Kıbns konusunda Türkiye'nin üçüncü bir ülke olarak, Kıbns Rum kesıminin AB'ye tam üyelık müzarekeleri konusunda söz söylemeye ve müzakereleri engellemeye hakkı ol- madığını savundu. Simitis. Chirac'ın kendisine. Türkiye'nin Av- rupa Konferansı'na kabul edılmesınin, sorunla- n çözmede yardımcı olacağı yolunda görüş bil- dirdiğini de ıfade etti. Simitis, Chirac'ın, Yunanistan'ın BM Güven- lik Konseyi üyeliğine tam destek vereceğini ken- disine ilettiğini kaydetti. Simitis, Kıbns Rumke- siminin Rusya'dan alacağı S-300 füzeleriyle il- gili bır soru üzenne de, Kıbns Rum kesimmin •'bağımsız bir devlet olarak" kendi savunrriası amacıyla her türlü önlemi almaya hakkı bulun- duğunu söyledi. BIÇAKSIRTI EROL MANİSALI Avrupalı Olmak mı? Avrupa'da Olmak mı? Avrupalı sözcüğü bizde, özellikleTanzimat son- rasında, "gelişmiş dünyanın simgesi" olarak algı- landı. Avrupa malı kullanmak, onun gibi giyinmek, Frenkçe sözcükler söylemek, kısaca Avrupalının yaptıklarını yaprnak, ona benzemek olarak görül- dü. Avrupa'nın düşünce sisteminin dayandığı esas- laria ilgilenenler ise dar bir çevreydi. "Biçimsel Avrupalılık" hep ön planda oldu. Ay- nen bugün olduğu gibi. Toplumlar, piramidin te- pesini "takip ve taklit" ederler, bu kural hiç değiş- memiştir. Içgüdüsel ve düşünsel olarak bu böyle- dir. Türkiye'nin tarihinden ve coğrafyasından kay- naklanan "özel koşullan", biçımin de özle birlikte bütünleştirilmesini zorunlu kılıyordu. Atatürk "uy- garlık ve çağdaşlaşma" ile. özde ve biçimde bir bütün olarak, bunu anlıyordu. Atatürk döneminde Cumhuriyet Türkiyesi bütün iç zorluklara rağmen bunu, büyük ölçüde başarabildi. Yeni yetişen ne- siller özde ve şekilde, bu yola girmişlerdi, yolun ba- şındaydılar ama, bu uzun ve ince biryoldu. Bu öz ve biçim bütünleşmesine önderlik eden ise, o dö- nemin "ıdealizmi" idi. Bugün geldiğimiz noktada durum biraz farklı: Bi- çımde büyük sorun yok! Zaten Batı tüketim kalı- bı Amerika ve Avrupa' nın yaşam biçimini ve tüke- tim alışkanlıklannı, "ticariyönü ile" iliklerimize ka- dar yansıtmış durumda. Ancak, işin özünde du- rum farklı: İşin özünü esas alanlar ile "özde şekil- ciier" ayrıldılar. Özde şekilciler, küreselleşmenin "maddeci yönünü" esas alarak Türkiye'yi yönlen- dirmek istiyoriar. Bugün Türkiye-Avoıpa ilişkilerinde işin özünü esas alanlar, "Avrupa gerçekçiliğini, yöntemini ve toplumun kendi kimliği ile bağdaşan uygarlık öl- çülerini" öne çıkanrken diğerieri Avrupalılığı, her ne pahasına olursa olsun Avrupaya bağlanmak bi- çiminde görüyorlar. Bu biraz da, eski "mandacı" düşünce yapısının bugüne yansıyan uzantısıdır. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkıleri üzerine kalem oy- natanlann bazıları, bu düşünce ve yaklaşım farkı- nın özelliklerini, tipik bır biçimde açıklıyorlar. Ör- nek mi: 6 Mart 1995'te imzalanan gümrük birtiği belgesi: Birinci grup bu belgenin içeriğine, tek yanlı bağlayıcılığına, "mandacı" yapısına eğiliyor ve bunu eleştıriyor. Olaya bilimsel, nesnel ve ger- çekçi yaklaşıyor. ikinci grup ise belgenin içeriği ve mandacı yapısı ile hiç ılgilenmeden, "Bizi AB'nin vesayeti altına alsa da bu hiç önemli değildir, so- nuçta Avoıpa'ya yakiaşmış oluyoruz" biçiminde bakıyor. Bu iki bakış açısi ve düşünce sistemı arasında dağlar kadar büyük fark var. Biri, ayaklan ulusai çıkarlar üzerine oturtulmuş, "AB ile eşit bir yapı- lanmayı". değişimi öngörüyor, diğeri, onların ve- sayeti altınagirerek "Avnjpa'da olmayı" kabulle- niyor. !şte bu nedenledir ki ikinci grup, 6 Mart bel- gesinin içerdıği maddeleri hiç tartışmadı, tartışmak istemedi. Bunun yerine genellemeleryaparak, "Bu belge bizi Avrupa 'ya yaklaştınyor" biçiminde bak- tî. Oy$Bbut>efcje, hiçbir Avrupa ülkesinin kabul et- mediği ve etmeyeceği "mandacı" hükümleri içer- mektedir. Bunlan gözardı edenler için AB'nin güdümün- de olmak önemli değildir. "Sürü içinde" olmak önemlidir. Ancak sürüde, bir tarafta koyunlar, bir tarafta çobanlar vardır. Bırincıler, çobanlardan bı- ri olalım, ikinciler ise, çoban olamasak da koyun gibi sürünün içinde bulunalım demektedirler. Bu nedenle Avrupalı olmak ile Avrupa'da olmak arasındaki fark, çok ama çok büyüktür. Türkiye bu- gün çiftlığin ıçindedir ama, çobanların bulunduğu yerdekalmamakta, koyuniann yattığı "ağılda" bu- lunmaktadır. Türkiye AB'nin gözünde, üçüncü ül- ke konumundadır. 12-13 Aralık'ta genel fotoğraf- tayer alıp almaması, hiç mi hiç önemli değildir. Fo- toğrafta yer almaz ise bu, onbeşler artı onbirlerin, yani çobanlann çekildiği bir resim olacaktır. Tür- kiye fotoğrafa dahil edilirse, bu sadece, "koyun- iann da dahil olduğu genel bir çiftlik fotoğrafının " çekildiği anlamına gelır. Çünkü Türkiye'yi AB'ye üye yapma konusunda biryükümlülüğü, birtakvimı, ciddi bir geltşmeyi gös- teren herhangi bir belırti bulunmamaktadır. AB'de bazı ülkeler, aman, çiftlığin genel bir resmini çe- kelim, Türkiye de içinde görünsün ve gücenme- sin derken, diğerieri daha dürüst davranmakta, "Biz Türkiye 'yi nasıl olsa ilerde de almayacağız" sade- ce çobanların resmini çekelim demektedirler. Işte, Avrupalı olmak ile Avrupa'da olmak arasın- daki dağlar kadar büyük fark buradan kaynaklan- maktadır. Önemli olan Batı ölçülerine ulaşmaktır. Bunu başarırsak, merak etmeyin, AB içine alınma- sak bile, Avrupalı oluruz. "Vesayeti" baştan kabul eden bir ülkeye, kim- se Avrupalı olarak bakmaz, şamar oğlanı gibi itip kakarlar, fotoğrafın içinde ister yer alalım, ister al- mayalım. Şükrü Gürel'ın ve Ismail Cem'in, "Biz artık etek çekmeyeceğiz, şimdi sız düşünün" de- meleri. yalnız yeni değil, onuriu bir yaklaşımdır da. Bu yaklaşımı içine sindiremeyenler varsa, bu, on- lann kişisel sorunlandır, Türkiye'nin değil. ARGUVAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1996 23 Davacılar Sadık Erkaya ve Vahap Erkaya tarafindan davahlar Hazine ve Paşo mırasçılan aleyhıne mahke- memızde açılan tapu ıptalı ve tescil davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan uyannca; Davaya konu Arguvan ılçesi Dolaylı Mahallesi 5 no'lu parselin, Hazine adına tespit gördüğünden ıptali ıstenılmiş, harici taksim netıcesinde Paşo mırasçılan davaya dahil edılmiş. davanın teşmili yönünden miras- çılar adlanna teblıgat yapılmış, ancak Abuseyif oğlu tb- rahım Şimşek'ın adresi tüm aramalara rağmen tespıt edilemediğinden yukanda özetlenen dahılı dava dilek- çesinın ışbu ilanın yayın tanhinden 15 gün sonra tebliğ edılmiş sayılacağı hususlan 7201 sayılı kanun hüküm- lerine göre ılanen tebliğ olunur. 13.10.1997 Basın: 48927 POLATLIİŞ MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 199743 Davacısı SSK Genel Müdürlüğü vekili tarafından da- valılar aleyhine açılan tazminat davasından davalı Nec- mettin Altılar'a daha önce mahkememizin 1990/26 esas sayılı dosyası üzerinden de yapılan aramalarda buluna- madığı ve yine mahkememizin yukandaki esas numa- rasmda yazılı dosyada da tebligatın bila tebliğ iade edil- diği anlaşıldığından, davalının yeni adresinın temıni mümkün olmadığından 29.12.1997 tanhlı duruşması- na gelmesi veya kendısini bir vekil ile temsil ettirmesi, tayinı ile duruşma günü ilanen tebliğ olunur. Basın: 56208
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle