Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 1997 ÇARŞAMBA
HABERLER
Demirel
pahalılıktan
yakındı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel, Türkiye
Işçi Emeklıleri Cemıyeti
Genel Başkanı Ethem Ezgü
ile yönetim kurulu üyelerini
Çankaya Köşkü"nde kabul
etti. Ezgü, emeklı
maaşlanna yapılacak
zammın yetersizliğine
değindi. Cumhurbaşkanı
Demirel 'ın sonısu üzerine
Ezgü, en düşük emekli
maaşının 30 mılyon, en
yüksek maaşm 42 milyon
lıra civannda olduğunu
söyleyınce, Demirel yaşam
pahalılığı. geçim sıkıntısı
ve fiyatîardan vakındı.
Demirel, "Hayat pahalılığı,
dar gelirlilik, geçim
sıkıntısı burada toplanıyor.
Ben de bundan rahatsızım"
dedi.
Prof. BahPi Savcı
arahyor
• ANKARA (AA)-
Anayasa hukukçusu Prof.
Bahn Savcı, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi'nin 138.,
Mülkiyeliler Birligi'nin 51.
kuruluş yıldönümü
etkinlikleri çerçevesinde
düzenlenecek toplantıyla
anılacak. Harb-lş Konferans
Salonu'nda bugün
gerçekleştirilecek Bahn
Savcı'yı anma toplantısı,
Mülkiyeliler Bırliği ve
Ankara Üniversitesi tletişim
Fakültesi Mezunlan Vakfı
tarafından düzenlendi.
Kültür Bakanı istemihan
Talay'ın da katılacağı
toplantıda: SBF Dekanı
Prof. Dr. Celal Göle,
Iletişım Fakültesi Dekanı
Prof. Dr Erol Mutlu. Prof.
Dr. Cahit Talas. Prof. Dr.
Sadun Aren, Prof. Dr. Cem
Erogul, Prof. Dr. Yavuz
Sabuncu, DSP Milletvekili
Ahmet Tan. yazar Mahmut
Makal ve Eğit-Der Başkanı
Mustafa Gazalcf nın birer
konuşma yapacağı bıldirildı.
ÇGD'den yılın
gazetecileri
• ANKARA (AA) - Çağdaş
Gazetecıler Derneğı
tarafından her yıl geleneksel
olarak düzenlenen Yılın
Gazetecileri Yanşması'na
baş\uru süresi 31 Aralık
1997 tarihinde sona erecek.
ÇGD'den yapılan
acıklamaya göre Yılın
Başanlı Gazetecileri
Yanşması, haber, arastırma-
inceleme, röportaj,
karikatür, fotoğraf. radyo-
televizyon haber ve
programı ve yerel basın
dallannda düzenlenecek.
Yanşmaya katılmak isteyen
gazetecilerin31 Aralık 1997
tarihine kadar ÇGD Genel
MeTkezi'ne başvurmalan
gerekiyor.
dava istemi
• İstanbul Haber Servisi -
MlT'in suç duyurusu
üzerine İstanbul
Cumhuriyet Savcılığı
tarafından başlatılan
soruşturmada 16 Mart
davasının müdahil
avukatlanndan Cem
Alptekin'e dava açılması
karan ahndı. Savcıhk,
Adalet Bakanlığf na
başvururken davayı
müdahil olarak izleyen
diğer avukatlar, dava açıhna
istemini protesto etmek içın
kendileri hakkında suç
duyurusunda bulunacak.
Cafe sahibine
dava açıldı
• İstanbul Haber Senisi -
Beşiktaş Kaymakamrnın
eşi Ayten Dalkılıç'a
kapatılan "On The Rock
Bar"' adlı cafenin acılması
için rüsvet verdiğini iddia
eden Gülhan Aygen
hakkında dava açıldı.
istanbul 3. Asliye Ceza
Mahkemesi'nde açılan
davada Aygen, 'Tesmi
evrakta sahtecilik" ve
"Görevli memura gerçek
dışı beyanda bulunmak"
suçlanndan 1 ile 3 yıl
arasında hapis istendi.
Zırüloğlu öldü
• İstanbul Haber Servisi -
Eski DİSK Genel Başkan
Yardımcısı, eski OLEYtS
Genel Başkanı Mukbil
Zırtıloğlu yaşamını yitirdi.
Bir süredir pankreasmdan
rahatsız olan Zırtıloğlu
tedavi görüyordu.
Zırtıloğlu'nun cenazesi
bugün Marmara
Üniversitesi İlahıyat
Fakültesi'nde kılınacak öğle
namazından sonra
Karacaahmet Mezarlığı'nda
toprağa verilecek.
Su havzalannda 'Refahlı kentleşme' için İSKİ yönetmeliği kullanıldı
Siyasal örgütlenme yağması
ŞERİATIN
KRAVATLI
BAŞKANI
İstanbul 1994-1997 Dosyası
R
O K T A Y E K İ N C İ
P'li belediyelerin
mücavir alanlarda
bulunan havzalan
bile imara açılarak,
milyonlarca kişinin
"ranta dayalı siyasal
örgütlenmesine"
olanak sağlandı.
• stanbul'da 1994-1997
M döneminin ımar
a uygulamalanna yön veren
m temel anlayış, en genel
_m_ tanımıyla "yağmaya dayalı
bir siyasal örgütlenme" şeklinde
özetlenebilir. Gerçi, daha önceki
dönemlerde de yerel yönetimi
ellerinde bulunduranlar, öncelikle
kendi siyasal yandaşlannın rant
beklentilerine yanıt veren imar
uygulamalannı hep sürdürmüşlerdi.
Ne var ki hemen hiçbir dönemde
bu tür uygulamalar, aynı zamanda
"siyasal ve ekonomik çıkar biriiği
zuıciri" oluşturacak düzeye
tırmanmamıştı...
Havzalarda imar ulufesi'
Recep Tayyip Erdoğan'ın, bu
degerlendirmemize temel oluşturan
en "radikal" karan, hiç kuşkusuz
"su havzalannı imara açan" yeni
İSKİ yönetmeliğıdir.
Erdoğan bu konuda da başlangıçta
farklı bir söylem takınmış, 27 Mart
1994 yerel seçimleri öncesindeki
propaganda konuşmalannda
"havzalan koruyacağuu" şöyle
açıklamıştı: "Su havzalannın
civarlannda hızlı bir yeşillendirme
çabşması yapılacak ve 0-1000
metrelik bolgeye kesinlikle yerieşim
izni verilmeyecektir...T<
(23/Şubat- 1994"teki basın
toplantısı metni) Bu sözlerin
üzerinden 1.5 yıl geçtikten sonra,
"kamuoyundan da gizli tutularak"
hazırlanan ve sessızce yürürlüğe
sokulan yeni İSK.1 yönetmeliğiyle,
havzalardaki 1000 m.'lik kusağın
ilk 300 m. dışında
kalan tüm
kesimlerine
yapılaşma olanağı
sağlandı. Dahası.
diger havza
koruma
kuşaklannda da
eski imar oranlan
yükseltilerek, bu
bölgelerin bir tür
"kentsel gelişme
alanlan" olmasına
karar verildi.
tstanbul'un en
önemli yaşam
kaynağı alanlannı
oluşturan
havzalarda da 27
Mart 1994'ten bu
yana yaygm olarak
"RP'li belediyeler"
bulundugundan.
böylesi bir "genel
imar kuraü", aynı
zamanda genel bir
"Refahlı 1
kentleşme" sürecini Erdoğan, diğer RP'B belediye başkanlanyla Refah işareti yaparken. "İstanbuTu veniden fethetmenin
başlatmak anlamına geliyordu.
RecepTayyip Erdoğan. 1986'da RP'den İstanbul milletvekili adayı iken SHP'Ii HikmetÇe-
tin'le ~kravatsız" olarak tokalaşıyordu. Belediye başkanhğında ise '"kravaü eskiden beri se-
verek taknğuu'" söyleyerek farkb bir imaj sergüemeye çaba gösterdL (Cumhuriyet arsivi)
Nitekim Recep Tayyip Erdogan
yine İSK.1 yetkileriyle bir karar
daha üreterek, "imara açılan
havzalann bu belediyeler eliyle
planlanması ve yapılaşma
izinlerinin verilmesi" kuralını
getinyordu. Coğrafyası ve doğal
gösterisi içindeydi.
topografyası nedenıyle yeni imar uygulaması devam ederse
değerlendirmek isteyen herkes, işte
bu RP'li belediyelerle "ilişki
kurarak" ancak amacına
ulaşabilecekti. Bu ilişkiler sırasında
yapı izni alınabilmesi için aynı
belediyelere yapılan ve yasalarda
yeri olmayan "ödemderin" rüşvet
degil "bağış" (!) olduğunu ise
Erdoğan'ın eski Genel Sekreteri
Kahraman Emmioğlu şöyle
açıkhyordu: "Rüşvet bizde obnaz.
Ceza ve bağış olur. (...) Bu rant .
kimin hakkıdır? Istanbul'undur,
onu alınz, (...) Bugüne kadar 300
milyar ceza almışız, bunun yüzde
10'u bağış olabiür.-" Emmioğlu,
Hürriyet gazetesi yazan Yalçın
Bayer'e bu açıklamayı yaparken
tartışmaya katılan eski tstanbul
milletvekillerinden Hayrettin
Elmas'ın şu sözleri ise yanıtsız
kalıyordu: "Çamhca'da 36 bloklu,
150 daireli bir siteye sadece birer
kat için 200 milyar bağış yapıkb-."
İstanbul'da Erdoğan yönetiminin
sağladığı "imar özgürlüğü" içinde
hem su havzalanndaki, hem de
diger alanlardaki RP'li
belediyelerin bu tür bağışlar
karşılığında verdikleri imar
izinleriyle artık sadece apartmanlar
değil, "modern iş merkezteri" de
yükseliyor.
Oyun içinde oyun
Örnegin. Kavacık bölgesinde,
Elmalı Bendi su havzasının da
koruma alanı içinde kalan Kanlıca
sırtlannda 1994'ten bu yana ortaya
çıkan büyük "oto-plazalar" ve dev
"ricaret merkezleri", yasal ruhsat
yerine "güvenceli
bağış
makbuzlanyla''
gerçekleştiler. İmar
planlannda burası
koruma alanı ve
düşük yoğunluklu
ıskân bölgesi olarak
göriinmesine
ragmen, yapılaşmış
görüntüsü
Maslak'taki
"Manhattan"
tablosunu hiç
aratmıyor...
Mimarlar Odası'nın
geçen yıl açtığı ve
geçen haftalarda
Idare .. ,,,AI;\-
Mahkemesi 'T
"yürütmeyi
durdurma" karan
verdigi işte bu
anlayışa ait yeni
İSKİ yönetmeliği
hakkındakı bilirkişi
raporu, eger
Erdoğan'ın bu
alanlan zaten çok kısıtlı olan
İstanbul'da, bundan böyle
havzalardaki yapılaşma olanağını
Koruma planları askıda
"W" ^"asal zorunluluk şeklinde beledıyeye görev
\X olarak verilen Koruma Amaçlı Imar
Y Pianlan'nın hiçbirisi hâlâ ortada yok. "Kenti
-A. Cumhuriyet tahrip etti, şündi biz
koruyacağız'' diyerek göreve başlayan ve yaklaşık 4
yıldır "Cumhuriyetin koruma yasalannı ısrarla
uygulamayan" Recep Tayyip Erdoğan'ın, Istanbul'u
bu önemli hizmetten yoksun bırakarak yagma ve
tahribata ortam yarattığı Koruma Planı alanlan şunlar:
C3lata SİT Alani: Koruma Planı yapılmadıgı için
tarihi dokuyu parçalayan uygunsuz yapılaşma sürüyor.
Eski binalar plansız olarak yıkılıyor...
Taritii Yanmada (SuriÇİ): Koruma Planı
yeniden yapıhyor, ancak sonuçlanması gecikiyor.
Özellikle anıtsal yapılann silüet üzerindeki etkilerini
"güvenceye bağlanmadığı" için yagma projeleri
devam ediyor...
ÇamllCa SİT Alani: Sözen döncmınde başlanan
koruma planlaması hâlâ "sürüncemede". Çamlıca
eteklerindeki yasadışı yapılaşmaya tanınan "hoşgörü"
ise Erdoğan'ın planı geciktircn tutumlanyla bir bütün
oluşturuyor...
AClalar SİT Alani: Koruma Planı
sonuçlandınlmıyor. "Kaçak inşaatiar" arasma
Dalan'm başında bulunduğu lstek Vakfi'nın
"üniversite binası'' da katıldı. Oysa "Onaylanmayan"
planlama çalışmasına göre böyle bir inşaata olanak
yok...
SİT Alani: Taksim'de bir camı yapılması
baskı yapıyor...
Beykoz ve Sarıyer Doğal SİT Alanlan: SÎT
karan alınab 2 yıl oldu, koruma planlamasına hâlâ
tt
başJanmadın
bile. Bu planlarla koruma karan
a
. . . . . . nuıciBiı i m g
ös
terilen planlama çabalan, bütün Beyoğlu'nun
zayıflatacak yeni ve yuksek yapı ozleyenler, plancılara £d£1üailigagl ^ ^ 1 i ç i n 4 yıldır beklenen
koruma planı için gösterilmiyor. Bu özgün semt de
böylesi tutumlarla plansız bırakıhrken, yine Taksim
Camisi'ne "plansızortamda proje dayatması*
hazırlanıyor...
"havzalarda toplam 7 milyon kişilik
yerieşme alanı doğacağuıı"
belgehyor. Bu rakamlar, büyük bir
metropol nüfusunun, RP'li yerel
yöneticilerle birlikte, "kentin
geleceğini karartacak bir işgal
hareketine" yönlendinldiği
anlamına geliyor. Yargı da zaten
böylesi bir "hazıruğı" hukuka da
aykın bulup durdururken
belediyenin ve İSKİ'nin "asıl
amaçlan dışında davTandıklannı"
vurguluyor. Ne var ki yine yargı
"siyaset yapamayacağT için. Recep
Tayyip Erdoğan ve ekibınin
İstanbul'daki asıl amaçlannın
zaten kente hizmet değil,
kentin rant olanaklannı da
kullanarak şeriat düzeninin
"sosyal, kültûrel ve ekonomik
altyapısını" oluşturmak olduğunu
söyleyemiyor. Durdurulan İSKİ
yönetmeliği de bu altyapınm,
toprak yağması etrafındaki
"örgûtlenme ve eylem
hukukundan"1
başka bir şey
değildi...
Sürecek
SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Geçen perşembe günü Çankırı'ya
gitmiştim. Çankırı Cezaevi'nde yatan
üniversiteli gençleri ziyaret etmek is-
tiyordum. Eşber Yağmurdereli, TM-
MOB Başkanı Yavuz Önen, çeşitli si-
vil toplum kuruluşlarının temsilcileri
ve avukatlar da Çankırı'daydılar ve
gençlerle görüşmeye çalışıyorlardı.
Cezaevinin kapısına gittiğimizde, ce-
zaevi görevlileri görüş için savcıdan
izin almamız gerektiğini söylediler.
Cezaevinde görüş, perşembe gün-
leri saat 13.30'la 15.30 arasındaydı.
Cezaevi kapısındasaat 15.00'i buldu.
Savcılığa izin için telefon ettik, kendi-
siyle görüşmemiz mümkün olmadı.
Bir sınavda olduğu söylendi. Bunun
üzerine şehre giderek savcılığa bizzat
başvurmaya çalıştık. Mümkün olma-
dı. Çünkü savcı, bizlerle görüşmeye
zamanı olmadığını söyleyen haberler
yolladı.
Savcının bizleri görüştürmek iste-
mediği belliydi. Bunun üzerine hiç ol-
mazsa avukatlar görüşssün dedik. Bu
kez de avukatların vekâletleri istendi.
Her hafta vekâlete ihtiyaç olmadan
görüşen avukatlar şaşırdılar, çünkü
yanlarında vekâletnameler yoktu.
Avukatlar, gençlerin hüküm giymedik-
lerini, tutuklu olduklarını, bu nedenle
Silahlı Çete" ile Silahlı Çete
daha sonra vekâlet getirme koşuluy-
la görüşmeye hakları olduklannı be-
lirttiler. Ne dedilerse kâr etmedi ve so-
nunda kimse Çankırı'da tutuklu olan
üniversiteli gençlerle görüşemedi.
Çankın'daki görüşme çabalanmız
sırasında, Türkiye'deki yönetme an-
layışıyla bir kez daha yüzyüze geldik.
Daha önce hiçbir sorun olmadan ya-
pılan ziyaretler, birden zora sokulu-
vermişti. Üstelik de tam anlamıyla
yorgunu yokuşa sürecek bir mantık-
la. Cezaevine gidiyorsun, savcıya git
diyor. Zaman sınırtı. Savcıyı anyorsun
yerinde yok. Görüşme zamanı da bu
arada tükeniyor, çaresiz kala kalıyor-
sun. Onca yol, emek, yorgunluk bo-
şa gidiyor.
Çankırı'da yatan gençlerin dosya-
ları bugün Yargıtay'da görüşülüyor.
Avukatları, davanın bütün gelişmele-
rini içeren bir dosya göndermişler.
Dikkatle dosyayı inceledim. Bu tür-
den yargılamalardan çokça geçtiğim
için az çok nasıl bir mantıkla yargılan-
dıklarını da anladım. Mahkeme bu
gençleri "silahlı çefe"ye üye olmak
gerekçesiyle 168/2. maddeden mah-
kûm ediyor.
"Silahlı çete" iddiası, özellikle aske-
ri darbelerden sonra gündeme gelen
bir suç iddiası olarak öne çıkar. Aske-
ri darbe sonrası. çeşitli gençlik örgüt-
leri "anayasal düzeni oriadan kaldır-
mak" istedikleri gerekçesiyle 146/1.
maddeden yargılanırlar. Bu yargıla-
manın yan unsuru olarak da 168.
madde gündeme gelir. Yani önce or-
tada anasayal düzeni zorla ortadan
kaldırmak isteyen bir örgüt icat edilir.
Sonra bu örgütün silahlı çeteleri ola-
rak bir yargılama başlar.
Toplam 96 yıla mahkûm olan genç-
lerin dosyalarına bakıyorum. "Silahlı
çete" iddiası olarak söz konusu edi-
len eylemler, bildiğimiz gençlik eylem-
leri. Çeşitli öğrenci gösterilerinde pan-
kart açmak, bildirı dağıtmak ve poli-
sin iddiasına göre bazı gösterilerde
molotofkokteyli atmak. Bütün bunla-
rın hepsi doğru olsa bile, sonunda
dünyanın her yerinde alışık olduğu-
muz eylem biçimleri söz konusu.
Bunlar olsa olsa, asayişi ilgilendiren
bir suç kapsamı içinde sayılabilir. Ko-
re'de de Almanya'da da Fransa'da da
gençlik eylemleri içinde molotofkok-
teylini zaman zaman kullanılır.
Ancak, dünyanın hiçbir yerinde,
üniversite harçları için yapılan ve öğ-
rencilerin bildik protesto biçimleri için-
de yer alan eylemlere katılanlan, "si-
lahlı çete" olarak adlandırmak, kim-
senin aklına gelmez. Şimdi Türkiye'yi
yöneten bakan, genel müdür, üst dü-
zey medya yöneticisi birçok önemli
insanın geçmişini biliyorum. Onlarda
bu türden gençlik eylemlerine katıldı-
lar. Bazıları da molotofkokteylini içe-
ren gösterilerin, etkili isimleriydiler.
Hiçbiri silahlı çetenin adamı değildi.
Bazıları o gerekçelerle de yargılandı-
lar. Anlamsız hapisler yattılar.
Bu film, tekrartekraryaşanıyor. Her
seferinde bu maddeler, hedefıni aşan
şekilde cezalara yol açıyor. Türkiye'yi
yönetenler, birtürtü gerçek silahlı çe-
telerle, üniversitedeki protesto eylem-
leri arasındaki farkı doğru değerlen-
diremiyor. Gençleri silahlı çete kate-
gorisine alıp, gerçek silahlı çetelere
de yeşil pasaportlar verip, ödüllendi-
riyor. Bu anlayış yargının çok ötesin-
de, bir devlet yönetme anlayışı. So-
runlara böyle yaklaştıkça, neden Av-
rupalı olamıyoruz sorusunu daha çok
soranz.
G L O B A L POLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Bildiğimiz gıbi "Re-form", yeniden biçim vermek
anlamına geliyor. Sosyal demokrat hareketin tarihi bo-
yunca, kimliğini belirleyebilmek açısından, çok önem-
li olan bu kavram Ingiliz işçi Partisi lideri Tony Blair
sayesinde yepyeni bir anlam kazandı.
Reform, geçen yüzyılın sonunda, sosyal demokra-
si için, demokrasi, planlama ve kamu mülkiyeti aracı-
lığıyla, kapitalizmin parça parça yeniden biçimlendt-
rilmesi anlamına geliyordu. Piyasanın anarşik ışleyişi
engellenecek, böylece krizlerönlenecek, giderek özel
mülkıyetin yerine geçen kamu mülkiyeti yoluyla sömü-
rüye son verilecek ve kapitalizm aşılacatı. Kapitalizm
banşçı ve tedrici bir yolla bir başka üretim tarzına do-
nüştürülecekti.
II. Dünya Savaşı sonrasında, ABD hegemonyası ve
"Soğuk Savaş" ortamında, sosyal demokrasi bu ye-
niden biçırnlendırmestratejısını köklü bir şekilde elden
geçirdi. Artık amaç kapitalizmin katlanılamaz yanlan-
nın refah devleti ve adil bir gelir dağılımı yoluyla dö-
nüştürülerek törpülenmesi; planlama ve kamu mülki-
yeti yoluyla da krizler önlenerek kapitalizmin çökme-
sinin engellenmesiydı. Somüruyü aşma stratejisi ye-
rini, sömürüyü koruma ve ebedıleştırme stratejisine
banktı.
1980'lerde sosyal demokrasınin evriminde yeni bir
aşama başladı. Kendi özgün fıkırieri, "yeni libera-
lizm"\n tüm çözümleri serbest piyasaya havale eden,
bireyci ve kâr maksımızasyonunu amaçlayan reka-
betçi fıkirlerinin etkısı altına giren sosyal demokratlar
özgün politikalanndan vazgeçmeye başladılar. Once
isteksiz bir şekilde, ancak giderek artan bir hızda, ka-
mu rnülkiyetinden, planlama ve refah devletirvden vaz-
geçildi. 1990'lara geldiğımizde sosyal demokratlarar-
tık kapitalizmi, (katlanılmaz yanlannın törpülenerek
katlanılabilir bir hale gelmesi için) yeniden biçimlen-
dirmekten vazgeçmişlerdi.
Şimdi sosyal dernokratlar, muhafazakâr partilerin gi-
derek prestij kaybeden politıkalannın ambalajını, ça-
hşanlara daha bir kabul edılır kılmak için, yeniden bi-
çimlendırmeye giriştıklerini görüyoruz. Ingiliz İşçi Par-
tisi, bu yeni görevini, sağlık, yerel yönetımler, kamu yö-
netimi ve toplumsal yardımlar alanlannda yerine ge-
tirmeye çabalıyor.
Muhafazakâr Parti döneminde, ulusal sağlık siste-
minin çeşitli birimlennin, bırbirleriyle hasta çekmek
için rekabet etmelenni öngören bir iç piyasa uygula-
ması getirilmişti. İşçi Partisi muhalefetteyken bu uy-
gulamaya, yüksek maliyeth yaşlı ve kronik hastalara
karşı aynmcılık yarattığı ıçın şıddetle karşı çıktı, kaldır-
maya söz verdi. Hükümete geldıkten sonra, İP bu sö-
zünden caydı. Şimdi bunu rekabet kelimesinin yerine
"yanş" kelimesini koyarak gizlemeye çalışıyor.
Muhafazakâr Partı'nin bir diğer uygulaması da,okul
sınavlan temelinde bir okul klasman listesi hazırta-
maktı. İP buna, okullann hizmet verdikleri sosyal ko-
şulları göz önüne almayarak, emekçi bölgelerinde
okullara karşı aynmcılık yarattığı içın karşı çıkrnıştı.
Seçimden sonra, İP'nin bu alanda yaptığı tek değişik-
lik, "klasmanlann" ismınin "performans tablosu"na
çevrilmesi oldu. Muhafazakârtar kamu yönetimi ala-
nında, bürokrasinin bazı işlerini özelleştirrnek istiyor-
lardı. işçi Partisi şimdi bu uygulamaya da devam edi-
yor, ancak uygulamanın ismi artık özelleştirme değH,
"kamuya hizmet verenlere katılanlan genişletmek."
• Muhafazakâr Parti'nin en çok nefret çeken uygulama-
lanndanön oeyalnız annelerin aldıklan sosyal yardım-
lan kısmaktı. işçi Partisi bu uygulamayı da korumaya
karartı. Tabii bir başka isim altında: 'Yalnız velilereye-
ni uygulama." The Economist'e göre bu muhafaza-
kârlann uygulamasına, bıraz çocuk bakma yardımı
olasılığı eklenmesinden öte bir yenilik getirmiyor
(13/12/97). Tony Blaır'ın şimdi, ışvereni, işyerinde ço-
ğunluğun benımsedıği sendikanın da yetkisinı kabul
etmeye zorlayacak olan yeni yasa tasansından da
vazgeçmeye hazırlandığı bıldıriliyor. Böylece İP bu
alanda da muhafazakârlann geleneğinı
u
re-form" ede-
rek sürdürmüş olacak.
Peki millet bunu yutuyor mu? Pek değil. Tony Blair
başkan olduktan bu yana ilk defa işçi Partisi içinde sol
muhalefette bir canlanma var. "Yalnız velilereyeni uy-
gulama " Meclis'te oylanırken, 40 işçi Partisi üyesi kar-
şı oy kullandı, 20 tanesı ise oylamaya gelmedi. Parti-
nin Iskoçya ofısınden bakan Malkom Chisom göre-
vinden istifa etti. Yorumcular, eğer İP oylamada mil-
letvekillerinı serbest bıraksaydı, büyük çoğunluk ha-
yır oyu venrdi diyortar fjhe Observer 14/12/97). Üs-
telik Tony Blair'ı desteklemesi beklenen überal De-
mokrat Parti'nin de bu oylamada İP'nin sol kanadıy-
la birlikte oy kullandığı görüldü.
işçi Partisi içinde her zaman solda yer almış, emek-
tar sosyalıst Tony Benn'e göre "Seçim kazanmakiçin
yıtlardır Rupert Murdoch gibi medya baronlannı
memnun etmeye çalışan sol nıhayet komadan ç/to-
yor." İşçi Partisi'nin bu sol muhatefeti, Tony Blair'in ak-
sine, küreselleşmeye ınanıyor. Solunönde gelen isim-
leri Ken üvinston ve Alan Simpson'a göre kapita-
lizmin krizi derinleşıyor ve bu sosyalizmin yeniden
canlanmasına yol açacak. Bu sol çevre, kadın, insan
haklan gibi konularda genış bir bağlaşıklar kurmaya
çalışarak kapitalizmi her alanda sıkıştırmayı amaçlıyor.
Ancak son derecede kariyerist, ıhtıraslı ve otokrat bir
lidertiğin egemen olduğu bir partide işleri zor.
Kültür Bakanhğı
TRTileortak
yapıma hız verecek
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Kültür Ba-
kanlığı ile TRT Genel
Müdürlüğü arasında dü-
zenlenecek bir protokolla
ortak yapımlara hız veri-
lecek. Bakanlık, İstanbul
Kültürve Sanat Vakfı 'nca
Osmanlı devletinin kuru-
luşunun 700. yıldönümü
kutlama etkinliklen doğ-
rultusunda yaptınlacak
"Saraydan Kız Kaçırma"
operasının film yapımı
hazırhk çalışmalanna da
yardım edecek.
Kültür Bakanı İstemi-
han Talay dün yaptığı
açıklamada. öncelikle
TRT Genel Müdürlüğü ile
"TroyVıun ÇığbğT, "Sen
Ey YeşiKn Nazlı Kra",
"Bir Savaş Ardı Destanır
ve "Anadolu Kökenli Mü-
zik .\raçlan" adlı belge-
sel filmler için ortak yapı-
mın gerçekleştirileceğini
bildirdi. Ortak yapımlar-
da, Anadolu insanının va-
şadığı coğrafya ve sahip
olduğu tarihle buluşacağı
eserlere öncelik tanınaca-
ğını belirten Talay, bütçe
olanaklan içerisinde sa-
natsal içerikli filmlerin
desteklenmesi, yaptınl-
ması ve satın alınmasuun
da sürdürüleceğini bildir-
di.
Alınan bilgiye göre,
"Troya'nınÇığlığı'' antik
çağda geçen ve bilinen ilk
güzellik yanşması ile bu-
nun sonucunda ortaya çı-
kan Troya savaşlannı işli-
yor."SenEyYeşilinKızı''
Art-vin ilinin en kuzey
noktasında yer alan imer-
hev ve Maçahel adlı iki
vadi ile geleneklerini an-
latıyor. "Bir Savaş Anh
Destanı" Atatfirk'ün
1934 yıhnda Çanakka-
le'de yapılan törenle ilgili
mesajı işlerken "Anadolu
Kökenli Ylüzik Araçlan"
Anadolu'daki müziği yan-
sıtıvor.