03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 1997 ÇARŞAMBA 12 KULTUR Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü kazanan yazar Turgut Özakman gerçekten yana 21. yiizyda masalla geçemeyiz ÖZLEMGÜLŞEN YazarTurgutOzakman. bu yıl- ki Sedat Sımavı Ödülleri kapsa- mında 'Yahidettin, M. Ketnâl ve MiDi Mücadele - Yalaniar, Yanlış- lar. Yutturmacalar' adlı yapıtıy- la Sosyal Bilimler Ödülü ne layık görüldü. llk oyun denemesi 'Ma- sum KatiDer'den sonra aduıı 1951 yıhnda 'Pembe Evin Kaderi' ad- lı oyunuyla duyurdu. 'Güneşte On Kşi\ 'Töre\ "Tufan', 'Duvar- lann Otesf, 'Ocak', 'Parampar- ça' gibi pek çok oyuna da imza atan Özakman, 1979 yılında Tür- kiye İş Bankası Tiyatro Yanşma- sı'nda 'Fehim Paşa Konağı' adlı oyunuyla birincilik ödülü, 'Duvar- lannOtea5 adlı oyunuyla 1981 Sa- nat Kurumu ve Âvni Diliigil ödül- lenni aldı. Daha sonraki yıllarda da Resimli Osmanlı Tarihi' adlı oyunuyla 1983 \ ılı tsmet Küntay Odülü'nü. 'Bir Şehnaz Oyun' ıle de 1984 Enka Sanat Ödülü ikin- ciliğini kazandı. Ancak çoğumuz Ozakman adını 'Kurtuluş' dizı- sinden antmsıyoruz. Sanatçıyla son aldığı ödül ve geleceğe yö- nelik tasanlan hakkında söyleş- tik. Sanatta birey ıskalanmaz - Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nün sizin açuuzdan önemi nedir? ÖZAKMAN -Ödül kazanmak çok güzel bir duygu. Ben de bu ödülü kazandığım için çok sevi- niyorum. Hele insan, yaşamında 'üçüncü perde'ye geçtikten son- ra ödül kazanırsa daha iyı olu- yor, hayatının sonuna doğru ya- ni. Bu "Hadi biraz daha yaşa, bi- raz daha çakş bakalım" demek, benim için. Ben de hâlâ yazıyo- rum ve yazmaya da devam ede- ceğim. - Oyun yazarüğından kitap ya- zarlığına... Her ikisinde de top- lumsal bir yan var. Topluma yö- nelik imgeleri nasıl oluşturuyor- sunuz? Ben, nasıl tiyatro yazan oldu- ğumu da bilmiyorum. Onlan na- sıl oluşturduğumu apaçık söyle- yemem. Galiba kendimi böyle buluyorum. Kendimi \e çevremi hiçbir zaman Türk toplumundan lcopmuş ve soyutlanmış bın ola-" rak görmedim. Sosyal bılimler- de de çalıştığım ve bunun eğiri- mini de aldığım için geri dönmek • Gerçek, Atatürk'ün, Vahidettin'in aleyhine veya benim aleyhime de olabilir. Gerçek neyse ona inanıyorum. Sahte belgeyle tarih yapılır mı? Genç insanlan bu sahte belgelerle aldatmak günah değil mi? Iki ayn tarihe inanan bir toplum olur mu? Bu millet sonra ikiye bölünmez mi? Bölünürse ne olur? Bu yalan tarihi durdurmak gerekir. Ben herkesi gerçeğe çağınyorum. Gelin gerçekte buluşahm. Sağcısı, solcusu, ilericisi, gericisi, Kürdü, Lazı, hepsi... Hiç masal üstüne bir oyun oynamayahm. 21. yüzyıla masalla geçemeyiz. de mümkün olmadı Toplum için- de sanat. bıreyi mutlaka yakala- mak zorunda. Toplum bireyden çok daha kapsamlı ve farklı bir şey, ama bireyi gözardı ederek de •ıskalayarak' da sanat yapama- yız. Her şey insanla başlayıp in- sanla bitiyor. Yanılıyor olsa da güzel şeyler yapsa da hep 'insan' tarafı önemli. - Kitabınızı oluştunırken nasıl bir yolda yürüdünüz? Genel olarak gerçekçi olmaya çalıştım. Gerçek. sadece görünen değil tabıi. Onun da kendıne öz- gü sırlan, gizli teğelleri var. İn- san onlan yakalarsa çok güzel oluyor. Bir sanatçı da o gizliliğe ne kadar yaklaşırsa o kadar bü- yük oluyor Ben de onun eşigin- de duruyorum. -Tariheoian vakınbğınız oyun- lanruzda da göze çarpıyor._ Tiyatro yazarlığı benim başın- dan sonuna kadar ısrarla yürüttü- ğüm birkonu. 30'a yakın oyunum var. Çok fazla yazmışım. O ka- dar yazmasaydım keşke. Tarihe yakınlık duyuyorum. Zaten son dört oyunum da tarihle ılgiliydi; ya da tarihle biraz 'gırgır' geçmek üstüneydi. Kurtuluş Savaşı'yla ilgilı bir roman yazmak istiyor- dum. O sonra diziye dönüştü. Ro- man kaldı. Onu yazacağım uma- nm. Bu konu>la ilgıli çok bilgı topladım. Genış bir arşivim var. Bu bakımdan edindiğım bilgı- leri değerlendirmeliyım. Toplu- ma ödenmesi gereken btr borç gibı bu son kitabı da yazmalıyım. Türk tarihini, yakın tarihimızi çe- şjtli amaçlarla. iyi ya da kötü ni- yetle. bilerek ya da bılmeden sap- tıranlara karşı gençleri korumak gereğinı hissettim. Herhangi bir ideolojiyi ya da bir görüşü savu- nuyor değilim. Salt gerçeği sa- vunuyorum. - Nasıl savunuyorsunuz gerçe- & , Gerçek Âbıtfirk'ün. Vahidet- tin'in aleyhme veya benim aley- hime de olabilir. Gerçek neyse ona inanıyorum. Sadece bir ide- Turgut Özakman tarihe yakınlık duyuyor. (UĞURDEMİR) oloji, bır görüş, bir yaklaşım, bir niyet uğruna gerçeği çarpıtmak, değiştirmek. yozlaştırmak, su- landırmak. yeni gerçekler yarat- mak, yapıntı bir tarih üretmek! Bunlarbanaçok ters geliyor. Ama görüyorum ki içlerinden bir kıs- rnı 'magazintarihcisf. 'dedikodu tarihçisi' herhalde. Iddıalannın hiçbirini bir belgeye dayandırmı- yörlar. tleri sürdüİcleri hiçbir ka- nıt yok, kayıt yok, belge yok, not yok. Ancak bunun bir amacımn olması gerekir. Benim Vahidettin- ciler adı altında işlediklerimin amacı da Türkiye'deki bir yaşam tarzrnı ve siyası bir yönetım tar- ztnı simgeleyen Mustafa Kemal'i önce birey olarak yıkmak. Bu yolla da onun temsil ettiği yaşam tarzını değiştirmek. Bu onlann haklan olabilir. Ancak doğruyu söyledikleri müddetçe. Ne yazık ki bımu masal yazarak. anlatarak yapmaya çalışıyorlar. Ben de en az onlar kadar Müslümanım. Ya- lancılığın Müslümanlıkta bağış- lanmaz günahJardan birisi oldu- ğunu da bilirim. Bunun için de di- yorum ki gelin doğruyu söyle- yin. - Nasıl bir masal bu anlaölan? Sahte belgeyle tarih yapılır mı? Bir belge ki sahteliği paçalann- dan akiyor. Genç insanlan bu sah- te belgelerle -bir iki noktası ger- çek olan ama aralan hatalaria dol- durulmuş olan- bu hikâyelerle al- datmak günah değil mi? tki ayn tarihe inanan bir toplum olur mu? Bu millet sonra ikiye bölünmez mi? Bölünürse ne olur? Bu yalan tarihi duTdurmak gerekir. - Sizin Idtabuuz da bu konuva değm iyi bir örnek. Bu konuda yapılacak çalışma- lann ilk örneklerinden biri. Ben- den daha bilgili, daha belgeli ta- rihçiler çıkıp bu işi tamamlaya- caklardır. Şimdiye kadar neden sustuklanm da anlayamıyorum. Bu görevin niye bana düştüğünü de anlamakta zorluk çekiyorum. Bu konularla ilgili birçok kurum var. Niye bugüne kadar gerçek anlamda oturup ciddi bir derleme yapmadılar? Bu görev bana düş- tü, ben de görevimi yaptım. Ge- liştirmek onlara düşüyor. - Gençliğin tarihe karşı iigisiıü nasıl buluyorsunuz? Üniversitede öğretmen oldu- ğum için gençlerle çok yakın iliş- kiler içindeyim. Eğer kafamız bi- raz genç kaldıysa bunu, onlann varlığına borçluyuz. Zevlderini, görüşlerini, yaklaşımlannı payla- şıyorum. Beğenmesem bile say- gı duyuyorum. Saygı duymayı ben kendim mı öğrendim, yoksa onlar mi bana öğrettiler? Kesin olarak bilmiyorum. Türk gençli- ği hakkındaki görüşüm şu: Ken- disine doğruyu söylerseniz say- gıyla dinliyor. Hiç direnmiyor. Ama doğru olduğuna ınanırsa. Siz ne kadar süsleseniz, ne kadar 'Vatan,MflletSakarya' edebiya- tı yapsanız. y^tturDgpfcfghs^, nız, sizin doğruyu söyietnedrğr-~ nizi anladiğı anda çekip gidiyor. Onun için de gençlere, bu gerçek- lerin etrafinda dunın diyorum. -Gençlerin hepsi gerçeği bula- mryorama™ Türkıye 'de bu bahsettiğün sah- te tarihe inanan en az bir.iki mil- yon genç var. Bu çocuklar sokak- lara dökülüyorlar, kıyafetleri de onagöre. Hataonlarda değil. Asıl hata onlara bu sahte tarihi gerçek- miş gibi anlatan insanlarda, eği- tim sistemimizde. Bir yerde on- lan uyarmak gerekiyor. Bu genç- ler bu yaşta, bu sahte tarihe inan- mışlarsa, benim kitabı okuyup da bırdenbıre ^Biznekadaryamhnı- ŞH" demezler. Bir an için kuşku duyarlar, o kadar. Hiç olmazsa bundan sonraki nesli kurtaralun. Çok tatsız bir yöne doğru gittiği- mizın endişesini duyuyorum. Ye- ni nesil, biri gerçek, biri sahte ta- rih yüzünden kötü günler görme- sin. Boş yere kanlaşmış karşı cep- heler yaratmayalım. Gerçeğin se- si çok efendicedir. Biz de bu se- se kulak verip sorunlarımızı mut- laka çözmeliyiz. Tarih dönemine geçemedik - tki farklı kutbun oMuğu bir ortamda olaylar nasıl gelişir? Ömeğın benim bir oğlum Ata- türk'e, "Bizehertürlü kapitülas- yonlardan anndu-ılnuş tam ba- ğmsızbir ülketes£mettT diye say- gı duyuyor. Diğer oğlum da **O bir tngfliz ajanıydı ve amaa da Müslümanhğı yok etmekti" diye düşünüv or. Benim bu iki çocuğum aynı ortamda oturamaz. Biz ay- nı sofrada yemek yiyemeyiz, ay- nı ekmeği bölüsemeyız. Bir gün aynı vatanı da bölüşemez hale geliriz. Hangisi doğru? Bunu an- lamanın yolu çok kolay, tarih bi- liminın yöntemleri var. Her id- dia bir belgeye dayanmak zonın- da. Rıvayetle, dedikoduyla, söy- lentiyle, masalla, efsaneyle. des- tanla tarih yazılmaz. Biz sanınm o destan ve efsane döneminden, tarih dönemine pek geçemedik. Bugünü anlamak istiyorsak yakın tarihimizi de bilmek zorundayız. Türkiye'de Sevr Antlaşması'nı tam anlamıyla bilen kaç kişi var? Tarih dersleri neden çocuklan- mızı bu konulardan soğutacak bi- çimde? Ben herkesi gerçeğe ça- ğınyorum. Gelin gerçekte bulu- salujL Sagçısı, solcusu^knp^i, geriflsi. Kördü. Lazı.rKpsı... Hiç masal üstüne bır oyun oynamaya- hm. 21. yüzyıla masalla geçeme- Ayşe Unalan'm "Yeşeren Çark" takı koleksiyonu Ayşe Takı Galerisi'nde sergileniyor SergiyleAydın Ülken y e bir 'merhaba 9 NURDAN CtHANŞÜMUL Ayşe Ünalan' ın "Yeşeren Çark" ısım- li takı sergisi biray süreyle Ay'se Takı Ga- lerisi'nde izlenebilir. Ayşe Ünalan'ınal- tı yıl önce kaybettiğimiz ünlü ressam Ay- dın Ülken'in bir tasanmından yola çıka- rak oluşturduğu sergıde Ülken'in resim- lerı de yer alıyor. 1980 yıhnda DSGS'ye bağlı Uygula- malı Endüstri Sanatları Yüksekoku- lu'ndan mezun olan Ayşe Ünalan, 1978 yıhndan itibaren sürdürdüğü Urart takı dizaynlığma son vererek New York'a git- ti. New York'ta metal ışçHıği öğrenen ve çalışmalannı orada sürdüren Ayşe için, takı dekoratif bır sanat ve en büyük işle- vi de takana olduğu kadar bakana da ke- >if vermesi. "Okukta eski uygarhklardan yola çıkarak daha çağdaş bir endüstriye yönelik bir tasanm \apmami7 istendi. Ben de takı tasanmını sectim. Hitit Urar- tular'dan yola çıkarak daha çağdaş birW- çimde ve kolay üretilebilir parçalar yap- • Ayşe Ünalan'ın altı yıl önce kaybettiğimiz ünlü ressam Aydın Ülken'in bir tasanmından yola çıkarak oluşturduğu sergide Ülken'in resimleri de yer alıyor. nm, teknikbügileri aJmak için Urart atöl- yelerine gittim. Burada bana teknik bil- giler konusunda yardımcı otdular ve as- lına uygun olarak makeder >apıldı. Böy- lece takrya başlamış oMum. Okulu bhi- rince N'ev» York'a gittim burada metal iş- çiüği öğrendikten sonra kendi atölyemi kurdum, aynca çeşitli sergiler açtun." Ayşe. takanın vücuduyla bütünleşen, bu yüzden de ayn birer değer kazanan ta- kılann, gümüş. bronz. pirinç. bakır gibi parasal değeri >üksek olmayan maden- İerin yanı sıra plastik. papyameşe ve ka- ğıttan da yapılabildiğini anlatıyor. " Bu rür takılann esin kav naklan da malzele- meleri kadar sonsuzdur. Bir heykel de- tayından tutun da, yere düşmüş bir son- bahar yaprağına. su damlalanna ve do- ruktakj karlara kadar her şey bir takuun doğuş nedeni olabilir." Ayşe Ünalan'a göre takılann bedene uygunluğunun saptanması da önemli. 1981 yılında New York'ta ilk sergismi açan Ayşç, bu yıldan itibaren hemen he- men her iki yılda bir yeni koleksiyonlar üreterek bunlan Ne\v York ve iki kez de VVashington'da sergiledi. Türkiye'deki ilk sergismi 1988 yılında açan Ayşe, he- men hemen her yıl Türkiye'de sergi aç- tı. Ayşe Ünalan, takının başlangıcının Adem ile Havva'nın asma yaprağına ka- dar dayandınlabileceğini söylüyor. ''As- ma yaprağı gereksinim sonucu ortay a çıkniış olsa da dekoratif bir görünüm ser- gikdiğini yadsıyamay ız. 1lkel kabilelerde süslenme ve vûcut boyamayla kendini gösteriyor. Sonradan bunun yerini hay- \an dişlcri rüy ler, av ürünkri, taşlar, ağaç ve deniz kabuklan gibi malzemeler- den yapümış takılar alıyor." "1989 VTİmda Ortaköy'de ilk ye- rinıiziaçıgırnızdatakrylail^si olma- yan diğer kişilerden takı tasarunla- n yapmalannı istedim. bunlann ara- suıda mimar. ressam, çevreci insan- lar bulunuyordu. Günün birinde bunlan takı haline getirmeyi düşü- nflyordum, ancak uzun zaman aldı. Galeride kendi çahşmalanmm yanı sıra farklı sanatçüaruı da yapıtlan- nı bir araya getirdim. Galeri, sürek- li mekân ve diğer sergilerin olduğu 'Kolelcsiyoauınaldııe^doğabDeşnnime^aiarakoluştu^ mekânobnak üzerefldyeaynhyor.Genel- de takı ağırhkh sergilerin açıtdığı galeri- de farklı sergttere de yer verdik. Cem Köklü'nüncam sergisi,Gülriz Sururi'nin kostflm sergisi ve Ara Güler'in fotoğraf sergisi gibi." Galeride aynca çeşitli ülkelenn halk sanatlanndan da örnekler sunulmaya baş- landı. Bunlann ilki Nisan 1993'te ünlü Japon takı sanatçısı TakashiWada'nın ta- kı sergisi ile birlikte sunulan Japon el sa- natlan ömekleri, ikincisi de Kasım 1993'te Frida Kahlo'nun takılanndan esinler ta- şıyan Meksika el sanatlan koleksiyonu. Ayşe Ünalan, Aydın Ülken'in tasan- mından yola çıkarak bu sergiyi oluştur- muş. "6 yıl önce kaybettiğimiz Aydın ÜV- kenyakın arkadaşundı. Koleksiyonu ma- kine ve doğa bileşimini esas alarak olus- turdum. Bunun dışında özel koleksiyon- Urdan Aydın Ülken'in resimlerini de an- nem Gül Önet'in katküanyla bu sergi için bir araya getirdik. Bu sergi ashnda AydmLTken'e"memaba" demekiçin.Gö- nfil isterdi Id daha bfiyük bir ortamda bir şeyier yapabOseydik." Aksanat'ta konser, opera ve film gösterimleri Kültür Servisi-Aksanat'uı aralık ayı çeşitli etkinhklerle sürüyor. Aksanat'ta bugün 12.30'dalasa-dısc'ten PaulSi- mon'ın konsen ve 18.30'da Tahsin Aydoğmuş'un suna- cağı 'PiramiÜerinGölgesinde' başlıklı dia gösterisi yer ala- cak. Donizetti'nin 'L'Elisir d'Amore' başlıklı operası ise yann saat 12.30'da izlenebı- lecek. L.Pavarotn' ve K. Batt- le'ın solist olarak katıldığı operaya, Metropolitan Ope- ra Orkestra, Koro ve Balesi eş- lik edecek. Bu ay lazer- disc'ten gösterilecek olan bir diğer bale ise 20 Aralık saat 15. OO'te, koreografisini Y. Vamos'un yaptığı, Çaykovs- Id'nin •Fındıkkıran' adlı ya- pıtı. 23 Aralık Sah günü saat 12.30 ve 18.30'da ise laser- dısc'ten konserde Dvorak'ın 'Senfoni No: 8 & Serenade Op.44' ve Beethoven'uı 'Oc- tetOp. 103' adh yapıtlan ses- lendirilecek. B. Edvvardsın yönetmenlığini yaptığı, A. Hepburn ve G. Peppard'ın rol aldığı "Breakfast At Trf- fanyV adlı film ise 24 Ara- lık Çarşamba günü saat 12.30'da gösterilecek. 25 Ara- lık Perşembe günü ise saat 12.30da Dizzy Gfflespie'nin 'A Night in Tunisia' adlı caz filmi ve saat 18.30'da Sanat Tarihi etkinlikleri kapsamın- da Prof. Dr. Zeynep tnan- kur'un katıldığı 'Bao Anla- yjşmdaBirKoleksiyoncu:Ha- BlŞerifPaşa' başlıklı semine- ri yer alacak. Şef V. Gergiev yönetiminde 'VVeteomeBack, St Petersburg' başlıklı bale 26 Aralık'ta saat 12.30'da la- ser-disc'ten gösterilecek. 27 Aralık Cumartesi günü saat 15.00'te videodan opera bölümünde ise "Gala Tribu- te To Çayko\ski', Berlioz 'SymphoDİe Kantastkjue' ad- lı konsen ise 30 Aralık'ta sa- at 12.30 ve 18.30'da izlene- bilecek. Son etkinliği ise Fel- Hni'run 'I VheDoni' adlı filmi. Aksanat'ta aynca her cuma ve cumartesi saat 19.00'da Isd Kasapoğhı'nun yönettiğı, Cü- neyt Türel ve Tılbe Saran" ın rol aldığı "Abelard ve Heloise ' adlı oyun ızlenebılecek. DEFNE GOLGESt TURGAY FtŞEKÇİ AcıÇekmek Son gunlerde yeni yeni ortaya çıkma isteğindeki şa- ir adaylarının konuşmalannda dikkatimi çeken bir yan var. Kendi kuşaklannın çok acı çektiğıni, bunun önem- li olduğunu, önceki kuşaklann ise yeHeşik durumla- nn insanlan olduklannı vurguluyoriar. Bu söyledikleri, insani bir durum saptaması mı yok- sa biz daha çok acı çekiyoruz, bizım şiirlerimiz daha güzel olacak yolunda bir değeriendirme amacı mı ta- şıyor, tam anlayabilmiş değilim. Aa çekmek, eskilerin "çile" dedikteri, insanın ken- dini yücettme amacıyla sıkıntıya sokup, birçok gerek- sinmelerinden yoksun bırakması durumu, en eski çağlardan günümüze dek süregelen çok yaygın din- sel ve felsefi bir inançtır. Hıristiyanlıkta manastırlann kurulması, bireysel çi- leteri bir disipline sokmak amacı taşır. Hint geleneklerinde de çile çekerek kendini eğitmek, yaygın kabul gören bir davranış bıçimidir. Hblk şiirimizin büyüklerinden Yunus Emre'nin ol- gunluğa erene dek, ustası Taptuk Emre'nin tekkesi- ne kırk yıl dağdan odun taşıdığı, ama bir kez bile eğ- ri odun getirmediği söylenır. XIX. yüzyılda dünyayı temelinden değiştirecek dü- şünce dizgesini ortaya atan düşünürler, insanlardaki acı çekme olgusunun ileri toplumlarda da surecegi- ni, ancak niteliğinin değişeceğini savundular. Bugün, insanlann iş, ekmek bulamadıklan için bunun acısını çektiklerini, ileride ise sözgelimi, anlayamadıklan bir sanat yaprtı karşılanna çıktığında onun acısını çeke- ceklerini söylediler. Konumuza dönersek, eski kuşaklann bugünküler denli aa çekmemiş olduklannı söylemek, ancak bil- gisizlikle açıklanabilir. Ulkemizde otuzlu, kırktı, ellili yıl- larda sanat ve edebıyatla uğraşıp da mahkeme, ce- zaevi, sürgun gormemiş kimseyok gibidir. AJtmşlı, yet- mişli, seksenli yıllarda bu oran bir ölçüde azalsa da ortadan kalkmamıştır. Seksenlerin ilk yıllannda "devletbaşkanı" sanmı ta- şryan kişi, günlerce konuşmalannda genç bir şairin va- tan hainliğinden söz etmiş, bütün ülke şairin peşine düşmüştü. 1984'te aydınlann, imzaladıklan bir dilekçe nede- niyiehaklannda açılan davalann belgeleri kalın bir ki- tap olarak yayımlandı. Önceki yılki kitap fuan sırasında bir akşam dokuz şair bir masada oturuyorduk. Aramızdaki gençlerden birinin erotik öyküler kitabı toplatılmıştı. Bu nedenle çok heyecanlıydı. Bizlere, "Sizlerne gördünüz ki ba- kın ben ne baskılar altında yaşıyorum" dedi. Bir an düşündüğümde oradaki hemen herkesin başmdan böy- lesi olaylann geçtiğini anımsadım. O arkadaş hepimi- ze haksızlık etmişti, ama kimse onun sozterine karşı- lık vermedi. Ne ki bütün bunlar elbette yazınsal ölçü sayılmaz. Hiçbir sanatçının değeri çektiğı acılarla, başına gelen belalarla ötçülmez. Hatta çekilen çilelerin sanatçının hayatını işgal ederek onun yaratıcılığı üstünde olum- suz etkide bulunacağı bile söylenebitir. Yazın tarihi- mizde böylesi çileler nedeniyleyaratıcı kişiliğini geliş- to'remeyip "güdük kalmış" pek çok örnek vardır. Sorunun aslına dönersek acı çekmek, yaratıcılığı art- tran bir etkense anlam taşır, yoksa şu altmış beş mil- yonluk ülkede, aitj mılyariık dtınyamızda act çekme- ^^yeo^Him «Mft^heaacmın yeterince sfflı#yaprtlan- na yansjmadığı da ortada. Hayat, çoğu zaman sana- tın çok ilerisinde. Hayatın zenginliklerine yetişebilmek zor. Otoyolda çiftetelli oynayarak ölen insanlan han- gi yazar hayal edebilirdi? \ Borusan Sanat Galerisi'nde bu hatta • Kültür Servisi - Beral Madra'nın küratörlüğünü yaptığı Borusan Sanat Galerisi aralık ayında birçok etkınlığe ev sahipliği yapıyor. Galeride bugün saat 15.00'te Nefesli Sazlar Triosu'nun katıldığı klasik müzik konseri. yann saat 19.00"da 'Borusan Oda Orkestrası 4 Yaşında' başlıklı söyleşi. cuma saat 19.00'da Stan Getz ve Richie Cole'in katıldığı laser-disc'ten konser ve cumartesi saat 17.00'de Tuzlu Nehir Dörtlüsü'nün katılacağı blues konseri yer alıyor. Özşen'm heykeHeri Aksanat'ta • Kültür Servisi - Ferit Özşen'in heykel sergisi 24 Aralık-24 Ocak tarihlen arasında Aksanat'ta izleyicilerin beğenisine sunuluyor. 1968'de Avusturya hükümetinden burs alarak Viyana Akademisi'nde Fritz Wotruba'nın yanında bır yıl eğitim gören sanatçı, 1971 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdi ve aynı yıl Şadi Çalık'ın asistanı oldu. 1978'de Münih Akademisi'nde bronz döküm üzerine çalışan sanatçı, Japonya hükümetinin burslusu olarak Tokyo, Kyoto Osaka ve Kanagawa'da çalışmalar yaptı. Tiyatro Mw Yayla Sanat Menkezi'nde • Kültür Servisi - Tiyatro Mie. "Şakacı Çocuklar Kampta" adlı çocuk oyununu aralık ve ocak aylannda cumartesi ve pazar saat 13.OO'te Yayla Sanat Merkezi'nde sahneleyecek. Salim Dörtcan'ın yazdığı, Tank Çakar'm müziklerini, Ebnı Anksoy'un dekorlannı yaptığı oyunun koregrafisini Ömer Inanç üstleniyor. Oyunda Deniz kalkan, Metin Akça, Aslı Uçmak. Başar Tuğut, Mehmet Kahraman ve Salim Dörtcan rol alıyor Aynntılı bilgi almak isteyenler (0216 383 63 79) nolu teiefona başvurabilirler. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K  M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle