Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 ARALIK 1997 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
'Sensation' sergisi, 199O'lı yıllara damgasını vuran genç îngiliz sanatçılanna ışık tutuyor
er'in yaşayan hayaletiAHLANTMEN
LONDRA - lngilizlerin toplumsal
belleğinde önemli bir yer tutan M>Ta
Hindley ismi, Londra'da yılın en tartış-
malı sergisi olan "Sensation" (Sansas-
yon) ile bir kez daha gündeme geldı.
196O'lı yıllarda sevgilisiyle birlikte ış-
lediği çocuk cinayetlerinden hüküm gi-
yen Hindley. 30 yıldır hapiste Serbest
bırakıhp bırakılmaması artık politik bir
mesele haline geldiği ıçin ne şimdikı ne
de gelecekteki Îngiliz hûkümetlerinin
bugün son yaşlannı süren bu kadını ba-
ğışlaması pek olasılıkJı görünmüyor. tn-
giliz halkj, cinayetlerini işlerken çocuk-
lann ölüm çığlıklannı soğukkanlılıkla
teybe kaydeden bu kadını hiç affetme-
di. Öte yandan. polisin 30 yıl önce ba-
sına verdiği vesikalık fotoğrafiyla Myra,
Îngiliz basınının sütunlanndan hiç ın-
medı; başka kadın katiller ortaya çıktık-
ça gösterilen referans, îngiliz popüler
kültürûnün vazgeçilmez unsuru. unu-
tulmayan. unutturulmayan bir yûz oldu.
Tutucu kesimi ayağa kaldutü
Şimdı de yankılan tngiltere'yi aşan
bir serginin başrol oyuncusu Myra. tn-
gilız sanatçı Marcus Harvey, bu 'ünlü'
kadının 30 yıl öncesine kilitlenmiş gö-
rüntüsünü, başka bir deyişle o tanıdık
polis fotoğrafinı, tıpkı o siyah-beyaz ve-
sikalık gibi siyah, beyaz ve gri tonlann-
da dev boyutlu bir yağlıboya tabloya dö-
nüştürdü. Resmin temel bir özelliği var.
Myra'nın yüzü. binlerce çocuk elının
baskısmdan oluşuyor... Harvey'nin bu
resmi, sergilendiği Royal Academy'nin
özelhkle tutucu üyelerini ayağa kaldır-
makla kalmadı, öfkelı bir izleyicinin sal-
dınsına da uğradı. Sergiden kaldınlma-
sına karar venliyordu kı vazgeçıldi.
Şimdi başında iki görevli nöbet tutuyor.
Londra'da eylül ayından beri izlene-
bilen "Sensation" sergisinin dünya çağ-
daş sanat ortamında ilgi görmesinin tek
nedeni Marcus Harvey'nin "Myra" res-
minin yol açtığı tartışmalar değil kuşku-
suz. "Sensation", özeltikle son 10 yıl
içinde tngiltere'de ortaya çıkan ve ulus-
lararası etkinliklerde boy göstermeye
başlayan bir grup genç sanatçının 'top-
lu gösterisf sayılabilir. Bu sanatçılan
birbirine bağlayan, ortak bir tarz değil.
ortak bir koleksiyoncu: 1970'liyıllardan
bu yana çağdaş sanat koleksiyonculuğu
yapan ve ülkesinde çağdaş sanat alanın-
da görülmemiş bir hareketin tohumları-
• 1970'liyıllarda
çağdaş sanat
koleksiyonculuğuna
başlayan Charles
Saatchi'nin
koleksiyonundaki
en ünlü yapıtlann
sergilendiği
"Sensation"
sergisinin tutucu
yaklaşımıyla
bilinen
Kraliyet
Akademisi'nde
yer alması,
îngiltere'de bir
değişimin
yaşandığının
işareti sayılabilir.
Sergide yer alan en
tartışmalı
yapıtlardan biri,
1960'h yıllarda
işlediği çocuk
cinayetlerinden
hüküm giyen Myra
Hindley'nin,
binlerce çocuk
elinin baskısmdan
oluşan dev boyutlu
portresi.
nı atan Charles Saatchi. bugün kısaca Y-
BA olarak anılan Bntanyalı Genç Sa-
natçılar'ın çoğunu maddi açıdan destek-
lemekle kalmadı. kendi adını taşıyan ga-
lerisinde açtığı sergileriyle pek çoğunun
reklamını yaptı.
"Sensation" sergisi, Charles Saatchi
koleksiyonunda yer alan sanatçılardan
42'sini son yıllardaki üretimleriyle bir
araya getinrken Îngiltere'de 1990 lı yıl-
larda doruğuna çıkan bir sanatsal hare-
ketin özetini sunuyor adeta. Kimlik, cin-
siyet, toplumsal bellek, ölüm gibi çeşit-
li kavramlann irdelendiği sergide yer
alan sanatçılar arasında, lstanbul Bi-
enalleri'nde yapıtlannı görme olanağı-
nı bulduğumuz Rachel VVhiteread, Mo-
na Hatoum, Abigail Lane, Tracey Emin,
Sam TaytorAVood gibi isimler de var.
Sanata tutucu yaklaşımıyla bilinen
Royal Academy'nin kapısından yoğun
tartışmalann, kavgalann ve hatta istifa-
lann sonucunda girebilen "Sensation"
sergisi, yıllar sonra lşçi Partisi'nin ikti-
dara gelmesi ya da Prenses Diana'nın
ölümüne gösterilen beklenmedık duygu
seli gibi olgularla da örneklenebilecek
bir değişimin işareti oldu lngiltere'de.
Tutucu kesim, yenik düştü. Picasso'nun
bile 'ileri' sayıldığı bir kurumda, Mar-
cus Harvey'nin tabularla oynayan
Myra'sı. Damien Hirst'ün kasap dükkâ-
nını aratmayacak parçalanmış inekleri,
domuzlan. Jake&Dinos Chapman kar-
deşlerin ağzından kulağından cinsel or-
ganlar fişkıran ikizleri, Mat ColBs-
haw'un dev boyutlarla gözler önüne ser-
diği kurşun yarası, Tracey Emin'in 20
yılda yatağını paylaştığı herkese dair öy-
küler anlattığı çadın, Mona Hatoum'un
izleyiciyi ağzından anüsüne dek iç or-
ganlannda çıkardığı video yolculuğu,
SarahLucas'ın sebze meyvelerle cinsel
organlara göndermede bulunan erotik
çağrışımlı enstalasyonlan, Marc Qu-
inn'in içini kendi kanıyla doldurduğu
büstü ve daha nice 'şok' etkili yapıt,
Kraliyet Akademisi'nde devrim yarattı.
Thatcher'dan günümüze~.
Günümüz çağdaş kültürünü, 21. yüz-
yıla ramak kala bireysel ve toplumsal
sorunsallan, hızlı teknolojik gelişmele-
rin etkisini görsel bir dille irdelemek,
ister istemez farklı anlatım biçimleri do-
ğuruyor kuşkusuz. Sınır tanımayan bu
genç Îngiliz sanatçılannın üretimine
baktığımızda, onlann seçtikleri anlatım
biçimlerinin, tıpkı serginin başlığmda
olduğu gibi fazlasıyla sansasyona da-
yandığım söylemeye gerek bile yok bel-
ki... îngiliz yazar Stuart Jeffries, îngil-
tere'de üretilen yeni sanatın, 'Thatche-
rizm'in hâlâ süren etkisini taşıdığmı
söyleyerek kolay ilgi çeken ve kolay tü-
ketilen bu sanat yapıtlannın çeşitli ke-
simlere kolay para kazandırdığını savu-
nuyor.
"Sensation" sergisi çeşitli kesimlerce
tartışıladursun, üç aydır açık olmasına
karşm, kapanmasına bir ay kala görme
olanağı bulduğumuzda yine yoğun kuy-
ruklan vardı, hemen her yapıtın önün-
de kalabalık toplanmıştı. Damien
Hirst'ün malzeme olarak inek leşi ve
canlı karasinekler kullandığı. yaşam-
ölüm zıtlığıru irdeleyen "Bin Yıl" ile
Ron Mueck' in gerçek boyutlardan ufal-
tarak gerçeküstü bir görünüm kattığı si-
likondan "Ölü Babam" adh yapıtı, öte
yandan Jenny SaviDe'in dev boyutlu şiş-
man kadın nüleri, Myra'nm yam sıra
epey ilgi çeken işler arasındaydı. Bası-
nm yayımlayayayımlaya ezberlettiği en
sansasyonel yapıtlann yam sıra îngiliz
resminin önde gelen genç yeteneklerin-
den Gary Hume. tuvallerine en sevdiği
sanatçılann isimlerini sıralayan Peter
Davies, tuvalde optik ilüzyonlar yaratan
Jason Martin gibi görünürde daha 'us-
hı' sanatçılann da yer aldığı sergi, Lond-
ra'da sanınz bu yıhn en çok izlenen ser-
gisi olacak. 28 Aralık'a dek bu kente
yolu düşenler olursa, 2000'li yıllara
dogru dünya çağdaş sanat ortamında il-
ginç katkılanyla pariayan bu genç sanat-
çılann yapıtlan konusunda kendi kara-
nnızı kendiniz verebilirsiniz...
Liz Behmoaras, "Kimsin Jak Samanon?"da Yahudi cemaatinin kimlik arayışını sorguluyor
' Artık tutucıduk anlamun yitirdTFECtRALPTEKÎN
"Çocukluğumdan beri büyii-
kannemin ağnndan bir şarkı gibi
dinlediğim, birlikte büyüdüğüm,
eğinmimin bir parçası olan bazı
anılarveyaşam kesiüerinin kaybo-
hıp gitmesini istemedim" sözlen\ -
le başlıyor liz Behmoaras kısa bir
süre önce Sel Yayıncılık'tan çıkan
"Kimsin Jak Sainanon?" adh kı-
tabının var oluş sürecini anlatma-
ya. Behmoaras, yüzyılın başında
tstanbul'un Hasköy semtinde ya-
şayan Samanon ailesi ve büyükde-
desi Jak Samanon'un öyküleri
aracıhğı ile Yahudi cemaatinin
Osmanlı toplumu içindeki kimlik
arayışını sorgulamayı denıyor bu
kitapta.
" Her evde,her kültürde, her ai-
lede" yaşanacak sıradan olaylar
olarak değerlendirdiğinden, büyü-
kannesinin anılannı yazılı bir bel-
ge haline getirmekte teıeddüt edi-
yor ilk önceleri. Kendisine güç ve-
ren, kitap için hareket noktası
oluşturan bilgi ise iki yı! önce
Prof. Dr. Über Ortayh'mn Tel-A-
viv'de sunduğu bır bildiriden ge-
liyor. Yüzyıhn başında bir avuç
genç aydın tarafindan Türk dilini
Yahudilenn dih haline getirmek
için oluşturulan "Lisan-i Tamim-
iOsmaniCemiyeti"mn tûzüğünde
büyükdedesi Jack Samanon Efen-
di'nm imzasma rasthyor Behmo-
aras. Bu veriyi, Yahudi cemaatinin
Osmanlı toplumundaki kimlik
arayışım okura sunarken bir pu-
sula olarak benimsiyor ve bir bu-
çuk yıl süren çalışmalanna böyle-
ce başlıyor. Araştırmalar yapıyor,
Ortaylı'nın yardımıyla edindiği
belgeleri büyükannesinin anıla-
nylabirleştiriyor ve kendi yorum-
lanyla düş gücünü de dikkatlice
katarak "kûçüksubjektiftabloiar
n
halinde oluşturuyor kitabmı.
Çok bûyük bir ikilem \^ar
- Kitabınızda "Kimsin Jak Sa-
manon?'" sorusunun yanmnı ara-
maktan çok,busoruyu ortavakoy-
mak amacınıtaşKİığınızısüyleye-
biürmhiz?
LtZ BEHMOARAS - Aynen
böyle. Sorun, Jak Samanon'un
kim olduğu değil. Sorun, bir kim-
lik arayışını ortaya koymak. Türk
Yahudilennin kimlik arayışı Meş-
rutiyet'lebaşladı. Millet anlayışı-
nın süregeldiği önceki dönemler-
de böyle bir sorun gündemde de-
ğildı. tspanyolca konuşan, millet
l3orun, bir
kimlik arayışını
ortaya koymak.
Türk
Yahudilerinin
kimlik arayışı
Meşrutiyet'le
başladı.
Ispanyolca
konuşan, millet
sistemine bağlı
ve kendi içine
kapalı olarak yaşayan bir Yahudi
cemaatiydi var olan. Meşrutiyet'in
ilanıyla eşitlikçi yasalar gündeme geldi.
Yahudi, azınlık statüsünü
kaybetmeye başladı ve bu noktada
bir kimlik arayışı ortaya çıkü.
sistemine bağlı ve kendi içine ka-
palı olarak yaşayan bir Yahudi ce-
maatiydi var olan. Sadece erkek-
lenn diğer gruplarla ilişkileri var-
dı, kadınlar evde oturuyorlardı.
Meşrutiyet' in ilanı ise çok şeyi de-
ğıştirdi. Eşitlikçi yasalar günde-
me geldi. Kendisine "Arnksende
btam gibi bir insansın" denılince
Yahudi, azınlık statüsünü kaybet-
meye başladı ve bu noktada bir
kimlik arayışı ortaya çıktı. Işte ben
de Lisan-i Tamim-i Osmani'yi,
yani Yahudilenn Osmanlı dilini
yayma hareketini, kimlik arayışı-
nın, entegrasyon isteğinin bir par-
çası olarak değerlendirdim.
- Yahudilenn yaşadığı bu 'kim-
likarayışı' sürecinibirazdahaaça-
bflir misiniz?
Yahudiler bir ülkeden çok kötü
şartlar altında, yakılarak, "ya din
değistireceksin ya öleceksin" söy-
lemleriyle ko\ııluyor ve buraya
gelip Osmanh lmparatorlugu için-
de bir millet olarak yaşamaya baş-
lıyorlar; millet olarak fakat Müs-
lümanlarla aynı haklara sahip ol-
mayan, ikinci sınıf vatandaş ola-
rak kabul edilen "reaya" adıyla...
"Ben evimde değilinu buramn ya-
bancısıyım" duygusu, atalardan
çocuklaramiras kalıyor. îşte o dö-
nemlerde dünyada güç kazanan
Sıyonist akım burada da. toplu-
mun küçük bir kesiminde de olsa
taraftar buluyor.
Bu arada bir yandan Alliance
okullan, Ortadoğu Yahudilerini
Fransız kültür emperyalizminin
etkisi altına almaya çalışırken, di-
ğer yanda da yüzyıllardır sürege-
len Ispanyol kültürü korunmaya
çalışılıyor. Işte böyle bir dönem-
de Meşrutiyet ilan ediliyor. Eşit-
likçi yasalar geliyor, ama Yahudi
toplumu hazırlıksız yakalanıyor.
Çünkü ortada bir ulus-devlet mo-
deli yok, vatan ve vatandaşhk kav-
ramlan oluşmamış. Haliyle bir
bocalama dönemi yaşaruyor ve
kimlik arayışı başlıyor.
- Yahudikrin bir bürünleşme
eğilimi tasımalanna karşın içe ka-
pah yaşayışlannı sürdürmekte di-
renmeieribir ikilem olustunnuyor
mu?
Evet, çok büyük bir ikilem var.
Bunun nedeni de yaşanılan ortam.
Erkekler evın dışma çıkıyorlar, a-
İDSO'da aralık ayı konserleri
Kültür Servisi - lstanbul Devlet
Senfoni Orkestrası(lDSO), aralık
ayında da konserlerini sürdürüyor.
Bir çok ünlü sanatçının katıldığı
konserlerde, ünlü müzisyenlerin
seçkin yapıtlanna yer veriliyor.
Şef Petr Vronsk>
r
yönetiminde,
cuma günü saat 19.00 ve cumartesi
saat 11. OO'de gerçekleştirilecek
olan konserlerin solisti
Jiri Barta ve Günay Yetiz.
Konserde; Stamhz'in 'Flüt
Konçertosu', Haydn'ın 'Vıyolensel
Konçertosu Do majör' ve R.
Strauss'un 'Don Kişot Senibnik
Şiiri' yer alacak. 19 Aralık saat
19.00'da ve 20 Aralık saat 11.00"de
şef Andıw Greenwood
yönetiminde gerçekleştirilecek
konser ise Ismet İnönü'nün anısma
düzenlenıyor. Ayşegûl Sanca'nın
solist olarak katılacağı konserde,
Brahms'm 'Piyano konçertosu No.
1' ve Elgar'ın 'Enigma
Çeşitiemeleri' sunulacak.
İDSO'da aynca Yeni Yıl
Konserleri başlığında 26 ve 27
Aralık tarihlerinde şef Nir
Kabaretti yönetiminde konserler
gerçekleştirilecek. Ulrike Maria
Sych'ın ve Christian Bauer'in
katılaxağı konserde
Viyana'dan valsler ve aryalar
seslendirilecek. İnönü'vü anma konserinin solisti Sanca.
ma kadınlar evde. Erkek sokağa
çıkıp Müslüman Türklere, Erme-
nilere , Rumlara kanşarak bu ka-
buğu kırmaya çalışıyor. Böylece
bir kültür ve fikır alışverişı doğu-
yor; fakat kadınlar için bu geçerlı
değil. Onlar komşuluk ilişkileny-
le yetiniyorlar ve hepsi aynı ma-
hallede yaşadıklan için de arala-
nnda yine lspanyolca konuşmaya
devam ediyorlar. En önemli neden
ise okul olmaması. Hasköy'deki
Alliance okulu tek seçenek. Bura-
da Fransızca öğreniyor, eve dö-
nüp lspanyolca konuşuyorlar. Ku-
tu hep kapalı kalıyor yanı. Türk-
çe bilmiyorlar. Ancak cumhunye-
tin ilanından sonra, yani eğitim
zorunluluğu ortaya konulunca ls-
panyol ve Fransız kültürleri ile
yoğrulmuş Yahudi kadınlan dışa
açılmaya başlıyorlar. Bir kimliğin
benimsenmesi de en az iki kuşak
istiyor doğrusu. Bu pat diye ola-
cak bir şey değil. Uzun bir geçiş
sürecinin yaşanması gerekiyor.
Tutuculuk artık yok
-Buge^iş süreci birbirini izteyen
kusaklaria nasıl örtüşüyor?
Şimdi çok rahat. Daha öncelen
ise din öğesi çok önemliydi. Din-
dar bir Yahudinin günlük yaşantı-
sı, inançlannın getirdiği birçok ri-
tüelle doludurçünkü. Cemaatinin,
evinin ve din okulunun dışına çık-
tığuıda bunlan gerçekleştirmesi
güçleşir. Jak'ın babası, oğlunun
Galatasaray'a gitmesini bu yüz-
den istemıyor önceleri. En zor ge-
çiş ise, dediğim gibi, Meşruti-
yet'in ilanıyla yaşanıyor. Sonra
her şey kolaylaşıyor. Burada yaşa-
dıkça ve okuluyla, üniversitesiyle,
iş ortamıyla yaşamın içinde var
oldukça kendi benzerlikleri ve
farklılıklanyla çok kültürlü bir ya-
pı içinde banşık bir halde yaşa-
mayı öğreniyorlar.
- Türk toplumuna entegre ol-
mak, cemaatin iç yapısını nasıl et-
kilcdi?
Cemaatin içinde tutucular ve
ilericiler, yani Siyonistler ve Allı-
ance'cılar vardı. Alliance'cılar,
Siyonizmi sahte Mesihçilik ola-
rak değerlendiriyorlardı. Enteg-
rasyon, bu iki grup arasındaki ge-
rilimi arttırdı ve sonunda her iki
tarafda kendi istediğini seçti. Is-
rail devleti kuruldu, Siyonıst olan
kalktı lsraıl'e gitti. Gidemeyenler
de öldüler zaten. Şu an Türkiye'de
yaşayan Yahudiler arasında tutu-
culuk anlamım yitirmiş durumda.
DEFNE GOLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ
Kültür Varlıklarımız
Genel bir bakışla kültür varlığı kavramına, evren-
sel değeri olan anıtiar, yapılar, yaşamlan tehüke al-
tındaki hayvan ve brtkileri banndıran coğrafı bölge-
lerle, doğal güzellikler giriyor. Birleşmiş Milletler Eği-
tim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), kültür varhk-
lannın korunabilmesi için bütün ülkeierle işbiriiği ya-
pıyor. Koruma çalışmalannı yürütebilmek için de
Dünya Varlığı Merkezi kurulmuş ve çalışmalannı sür-
dürüyor.
UNESCO'nun Dünya Kültür Variıklanlistesindeül-
kemizden de Ayasofya Müzesi, Safranbolu Evleri,
Patara-Xantos-Letoon antik yöreleri gibi yerier var.
Öte yandan bu çalışmalann, küreselleşme adı ve-
rilen Yeni Dünya Düzeni'yle çeliştiği de ortada. Çün-
kü ulusal devietlerin giderek güçten düşüp, egemen-
liğin her alanda çokuluslu şirketlere geçtiği bu süreç-
te, yeryüzü kültürü de ulusal ve yerel özellikleri yok
edilerek tek tip düşünce ve kültüre indirgenmek is-
teniyor.
Izmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı'nın düzentediği
"Demokrasi Kültürü ve Globalleşme" konulu I. Ulu-
sal Kültür Kongresi, bu sorunlann geniş boyutlarda
tartışıldığı bir toplantı oldu. Ülkemizin önde gelen
pek çok aydını, yanı sıra başka ülkelerden çağnltlar,
bu konularda ülkemizin ve dünyanın önündeki sorun-
lan ortaya serditer.
Görünen o ki günümüz dünyası, tersi görüşlerin
öne sürülemeyeceği kadar açık bir biçimde tek tip
bir kültürel yapıya doğru savruluyor. Bu rüzgânn kay-
naklannda dünyayı tek pazar, insanı da bu pazann
tüketicisi durumuna getirmeye çalışan çokuluslu
dünya devieri var.
Tek tip olmak, başta insan doğasına aykın bir ol-
gu. Insanlar, farklı renk ve çizgilerle kişilik buluyortar.
Bu farklılıklan genlerinden içinde doğduklan ortama,
gördükleri eğitimden, yaşadıklan iklime dek pek çok
şey etkiliyor.
Geniş anlamda eğitim (aile, okul ve günümüzde te-
mel etken olan görsel-işitsel iletişim araçlan) sistem-
it bir biçimde bütün insanlara aynı yaşam biçimini
sunduğunda tek tip insanın da temeli atılmış oluyor.
Bugün bu aşamadayız. Aile ve okul eğttimi gide-
rek safdışı edilmektedir. Ana, baba, öğretmen ken-
dini düşünmekten, çocuklan düşünemez duruma
getirilmişlerdir. Buna karşın eve yerieşen iletişim
araçlan, ne yiyeceğinden ne giyeceğine, nereye gi-
deceğinden neyi nasıl yapacağına dek her şeyi öğ-
retmektedir.
Kültürünü ve kişiliğini korumak ve geliştirmek is-
teyen toplumlar için böylesi bir küresel saldınya her
alanda ve her olanakla karşılık vermekten başka ya-
pacak bir şey kalmıyor. Geleneksel lokantanın ye-
meklerini bırakıp Amerikan fast- food lokantasına
yemeğe giden ahçıyı anlatan tanıtım filmi yapılabil-
diğine göre artık insanlanmızın yüzlerce çeşit yeme-
ği bulunan Türk mutfağını ve damak tatlannı terk
ederek iki çeşit sandviçi yeğleyebilecekleri düşünü-
lüyor.
Küreselleşme isteklilerinin tek tip insan yaratmak
hevesleri, insanlann yiyeceklerine kanşma noktası-
na dek uzanabiliyorsa küttür varlıklan kavramını hiç
de anrtlar, yapılar, doğa parçalan vb olarak sınırlama-
malıyız. Böyle olunca kuru fasulya da kültür varlığı
içindedir, zeytin ekmek de helva da turşu da...
Oysa dünyanın küçülmesi, iletişim olanaklannın
artması, yani dünyamızın ve insanlığın birliği düşün-
cesi çok daha insancıl amaçlara yönelebilirdı. Insan-
lığı açlıktan, yoksulluktan. savaşlardan, eğitimsizlik-
ten, yerküreyi çevresel yıkımdan kurtarabilecek ola-
naklara kavuştu insanoğlu. Elindeki bu olanağı yal-
nızca tecimsel başanlar için kullanıp, insanı, kültürü
ve doğayı hiçleyen anlayışla yeryüzümüzün gidebi-
leceği fazla bir yer olamaz.
Küreselleşme, insanlığı daha yaygın bir demokra-
siye, küttürel gelişmeye taşıyabilecekse anlamlı.
Tüm bu sorunlann çeşitli boyutlanyla tartışıldığı I.
Ulusal Kültür Kongresi belgelerinin bir kitapta topla-
narakyayımlanması, küreselleşme tartşmalannın ay-
dınlanması bakımından çok yararlı olacaktır.
Ulusal Katedrarden Warnen
Bpothens'a tepki
• Kültür Servisi - Ulusal Katedral'in başpiskoposu
ve heykeltıraş Frederick Hart "The Devil's
Advocate" isimli filmde "kutsal sanatın anlamını
bozduğu" gerekçesiyle Time Warner ve Warner
Brothers stüdyolan hakkında dava açtı. Hart,
mahkemede Al Pacino'nun başrolünü oynadığı
filmin kopyalannın yok edılmesi gerektiğini ve
aynca ekim ayında vizyona giren filmin 'Ex
Nihilo" (Out of Nothing) isimli heykeli
aşağıladığını belirtti. 1983 yılında heykelin telif
haklannı alan Hart, Katedralin batı kapısına
yerleştirmişti. Robert Becker yaptığı açıklamada,
filmin sanatın kutsallığuu aşağıladığını belirterek
Time Wamer'ın kendilerinden özür dilemesinin ya
da milyonlarca dolar tazminat ödemesinin bir şey
ifade etmeyeceğini söyledi.
R Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I