Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 1997 CUMA
12 KULTUR
Nuri Bilge Ceylan'rn iki kişilik; sezonun en küçük bütçeli filmi bugün gösterime giriyor
'Kasaba, tıpkı ada gibi bir film'
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
"Mektup", "Hamam", "Masumi-
yef^UstaBeniÖMürsene" ve "Kuşat-
ma .AJtında Aşk"tan sonra bugün "Ağır
Roman" ile birlikte yeni bir Türk fılmi
daha gösterime giriyor. Yönetmenliğini
Nuri Bilge Ceylan'ın yaptığı "Kasaba",
yönetmenin uzun metrajlı ilk fılmi.
"Kasaba" ile 1997 Antalya Altın Porta-
kal Film Festivali'nde Jün Özel Ödülü
ve Adana Altın Koza Film Festivali'nde
Yılmaz Güney Özel Ödülü'nün sahibi
olan Nuri Bilge Ceylan, "Koza" adlı
kısa metrajlı filmi ile 1995 Cannes Film
Festivalı dahil 17 uluslararası festivalde
yer aldı. 1995 "te Kültür Bakanlığı Başa-
n Ödülıi'nü de alan "Koza", aynca Mı-
sır'da Ismailia Film Festivali'nde en iyi
film, tstanbul Kısa Film Festivali'nde
de en iyi film ödülünü aldı.
1970lerde küçük bir kasabanın kır-
gın insanlannın hikâyesini. çelişkileri-
ni ve ıç dünyalannı anlatan filmin öy-
küsüfotoğrafsanatçısı Emine Ceylan'a,
senaryosu ise Nuri Bilge Ceylan'a ait
"Kasaba" tam bir aile filmi olarak ad-
landınlabilır. Çünkütıpkı "Koza"da ol-
duğu gıbı yönetmenin annesi ve babası
da filmde rol alan oyunculardan. tki ki-
şilık bir ekıple gerçekleştirilen "Kasa-
ba". sezonun en küçük bütçeli filmi.
Yaklaşık bir buçuk yıl içmde çekimleri
tamamlanan film, Çanakkale'nin Yeni-
ce kasabasında dört mevsimden görün-
tülerle gerçekleştırilmiş.
Filmin müziklen ise klamet ustası
Ali Kayacı'ya ait.
"Kasaba"nın belki de en önemh fark-
lılığı siyah-beyaz olması. Yönetmenli-
ğinin yanı sıra fotoğraf sanatçısı da olan
Nuri Bilge Ceylan. filmin siyah-beyaz
olmasını hem fotoğrafçılıktan gelen bir
alışkanlığa hem de teknik olarak daha
kolay olmasına bağlıyor. "Fotoğraflan-
mı da siyah-beyaz çekrv'onım. Siyah-be-
yaz tekniğini iyi biliyoruın, ama filmin
böyle olmasında birinci koşul bu değil-
di. Film 1970'lerde geçtiği için eskiyi da-
ha doğnısu geçmişi daha iyi çağnştırdı-
ğı için kullandım. Aynca siyah-bevazm
ışıklandırmada birtakım teknik kolay-
hklar getirmesi de söz konusu. Muüaka
siyah-beyaz olmalı diye düşünmüyor-
dum, ama iki kişilik bir ekiple bu daha
kolavoMu."
• 1970'lerde küçük bir
kasabanın kırgın
insanlannın öyküsünü,
çelişkilerini ve iç dünyalannı
anlatan film, siyah-beyaz
ve her karesi tıpkı bir
fotoğraf estetiği içinde.
Antalya ve Adana
festivallerinde ödüller alan
'Kasaba", tıpkı 'Koza' gibi
bir aile filmi. İki kişinin yanı
sıra yönetmenin ailesi,
amatör oyuncular ve yöre
halkı da rol alıyor.
Çanakkale'nin Yenice
kasabasında dört mevsimden
görüntülerle 1.5 yılda
tamamlanmış 'Kasaba'.
"Kasaba"da profesyonel oyuncular
yerine, amatör oyuncular ve yöre halkı-
nın rol alması yeğlenmiş. Filmin çekim
süresinde Çanakkale halkı desteklerini
esirgememişler. Yenicelilerdahadoğru-
su oyuncular eşyanın taşmmasından
oyunculuğa kadar her şeye yardım et-
miş. Ceylan, profesyonel oyuncular ye-
nne yöre halkını kullanmasını, bu in-
sanlann doğal olmalanyla açıklıyor. Fil-
min dıkkat çeken bir dığer özelliği ise
her karesinin tıpkj bir fotoğraf estetiği
içinde olması. Oysa Ceylan bu gözle-
min, yüzde doksan sabit kamera kulla-
nılması ve kendisinin fotoğrafçı geçmi-
şiyle birleştirilerek ortaya çıktığmı söy-
lüyor. Ceylan, filmdeki çerçevelerin sa-
dece olması gerektiği gibi, özellilde gü-
zel görüntü oluşsun diye değil, sadece
gerçekçi olsun diye gerçekleştirildiğini
vurguluyor.
Nuri Bilge Ceylan, filmin iki kişilik
bir ekiple cekilmesinin nedenini şöyle
açıklıyor: "Eldbin özellikk iki Idşiyle
gercekteşmesi organizasyona üşenmek-
ten kaynaklandj. Bir sürfi insanı tstan-
bul'da bir araya getirmek hem zaman
hem de para kaybL Filmin çekim süre-
sinde boş zamanianmız hep aniden or-
taya çıkdğı için iki kişilik bir ekip isinu-
ze geldi doğrusu. Az insanı toparlamak
daha kolay oiuyor. Zaten fazlasına da ih-
tiyaç duymadım. Çünkü filmi çektiği-
miz yerlerde de yardımcı bulabildinı. îşi
çok iyi bilen insan istemiyordum zaten.
Örneğin bir sanat yönetmenine ihtiyaç
yoktu, onu zaten ben yapmak istiyor-
dum. Film. gerçek mekân ve insanlardan
oluştuğu için çok fazla önemli bir etken
değüdi kalabalık bir ekiple çahşmak."
"Kasaba". Nuri Bilge Ceylan'ın ço-
cukluğunun geçtiği Yenice kasabasında
bütünüyle otobiyogTafık olmasa da, oto-
biyografik öğeler kullanılarak gerçek-
leştirilmış. Daha çok 1970'lerin atmos-
ferini canlandırmaya yönelik olarak ta-
sarlanan filmdeki konu, yönetmenin ve
ablasının beraber yaşadıklan olaylardan
yola çıkılarak oluşturulmuş.
"Kasaba", Amerikan ve aksiyon
fılmlerine alıştınlmış izleyicinin biraz
yadırgayacağı bir fıkn. Nuri Bilge Cey-
lan çok hızlı yaşamaya alıştığımız şu
günlerde insanlan biraz daha yavaş ol-
maya davet etmek istiyor: "Kasaba'nm
günümüzün fUmlerine uymavan bir film
olduğunu biliyonım. Bu yüzden şansı el-
bette çok yüksek değil. Aynca çok seyir-
ci çekecek bir füm de değiL FUmdeseyir-
cinin talep ettiği eğlence, hız, teknolojik
şaşırtmacalar ya da seksyok. Antalya'da
bir seyirci 'Ben neden böyle bir fılmi
seyredeyim ki, bu zaten benim hayatım'
diyerek çıkmış. Demek ki seyirci smema-
ya, kendi hayatından kurtulabiIeceğL,
kendi sorunlannı örtbas edebileceği bir
eğlence aracı olarak yaklaşıyor daha
çok."
'Festivalleri hedefledim'
Beyoğlu Pera Sınemasında yahuzca
bir hafta süreyle gösterilecek olan fil-
min, özellikle festival firsatlannı kaçır-
maması gerektiğini söylüyor Nuri Bil-
ge Ceylan ve festivallerin kendisi için
çok önemh olduğunu vurguluyor. "Fes-
trvaller, bu tip filmlerin bütün dûnyada
izleyicilerle buluşma yeıieri. Zaten en
basta da festivalleri hedefleyerek bu fD-
miyapüm ve bunlara da katıhyorum. Şu
anda sadece Antalya ve Adana'ya kaül-
dım, ama bundan sonra yurtdişındaki
festrvallere de kaOhnayı amaçlryonım.
Antalya'da film diğer funüerden çok
farkh görfindü gözüme. Tıpkı bir ada gi-
biydi diğer filmler arasında. Aslında bu-
na sevindim, zaten öyle olmalı diye dü-
şünüyordum. Çok farkh bir film vapü-
ğunı bihyordum, daha iyi ya da daha kö-
rü değil, ama daha farkh. Zaten öyle de
bulundu. Jürinin değerlendirmesinde de
hep öne çıku farkhhğL"
Nuri Bilge Ceylan'ın bundan sonra-
ki projesi yine aynı bölgede, aynı öykü-
ye benzer. yme yavaş ve kendi deyimiy-
le yine 'sıkıcı' bir film; ama "Kasa-
ba"dan daha tıtiz ve daha az 'yanhş' içe-
ren bir film olacak.
Eserin ortak restorasvonu 15 vılda tamamlandı.
Büyük Saray Mozaiği
etkinliklerie tanıtıltyor
Kültür Servisi-T.C. Kül-
tür Bakanlığı Anıtlar ve
MüzelerGenel Müdürlüğü,
Avusturya Bilimler Akade-
misi, Ayasofya Müzesi Mü-
dürlüğü ve Avusturya Baş-
konsolosluğu Kültür Ofisi,
Büyük Saray Mozaiği res-
torasyon ortak projesinin ta-
mamlanması nedeniyle bu-
gün saat 11.00-13.00 arası
Büyük Saray Mozaikleri
Müzesi'nde bir tören dü-
zenlenecek.
Proje. sanat tarihi açısın-
dan büyük bir değer taşıyan
Büyük Saray mozaiğinin
bilımsel olarak incelenme-
si. korunması, uygun bir
müze yapısı altında, güncel
koruma ilkeleri kapsamında
ziyarete açılarak Istanbul'a
yeniden kazandınlması
amacını taşıyor.
Arkeoloji. restorasyon ve
müzecilik bilim dallann-
dan, Türk ve Avusturyalı
uzmanlarca ortaklaşa yürü-
tülen çalışmada, Avusturya-
lılar mozaiğin incelenmesi,
kurtanlması, yeni koruma
yöntemlerinin geliştirilerek
uygulanması ve bu konular-
da Türk uzmanlann eğitil-
mesini üstlenirken, Türkler
ise mozaiğin saklanmasına
uygun, yeni müze yapısının
planlanıp kurulmasını yü-
rüttü. 1983-1997 yıllan ara-
sında 20 değişik çalışma ba-
samağını ve 26 ayı kapsa-
yan bir çalışma sonucu ta-
mamlanan proje, Aya trini
Kilisesi'nin ıkincı katında
oluşturulan geçici işlikte
sağlamlaştınlarak yeniden
buluntu yerine geri götürül-
dü
Açılışım Ayasofya Mü-
zesi Müdürü Ali Kıbçka-
ya'nın ve Avusturya Baş-
konsolosluğu Kültür Ofisi
Müdürü Dr. Envüı Luci-
us'un gerçekleştireceği tö-
rene, Prof. Dr. VVferner Wd-
zig, Prof. Dr. Ender Varin-
Boğlu. Dr. Johann Plattner
ve Kültür Bakanı tstemihan
Talay da konuşmacı olarak
katılacaklar.
Büyük Saray Mozaiği
sergisinin de açılışının yapı-
lacağı etkinlikte. Prof. Dr.
VVerner Jobst ve Behcet Er-
dal ise Büyük Saray Moza-
yıği'nin tamtımını vıdeo
gösterisi eşliğinde gerçek-
leştirecekler.
Avusturya Başkonsolos-
luğu Kültür Ofısi Büyük
Saray Mozaiği restorasyon
ortak projesinin tamamlan-
ması nedeniyle aynca ak-
şam etkinlikleri de düzenli-
yor. Bugün saat 19.00-22
arasında düzenlenecek et-
kinlikler. Palais Yeniköy
Köybaşı Cad. 44, Yeni-
köy'de gerçekleştirilecek.
Saat 19.00'da Büyük Saray
Mozaiği restorasyon ve
konservasyon çalışmalan-
nın sunulduğu video göste-
risi, saat 19.30'da Avustur-
ya Lisesi öğrencilerinin re-
sim çahşmalanndan oluşan
'MozaikTasanmlan' sergi-
si ve W.Jobst-B. Erda! ve
Chr.Gurtner'inyazdığı 'ts-
tanbul Büyük Saray Moza-
iği' adlı kitabın tanıtımı da
yapılacak.
Gece de aynca Roland
Batik ve Bridges üçlüsü-
nün katıldığı bir konser de
izleyicilere sunulacak.
Yunanistan Ulusal Tiyatrosu, Niketi Kontouri'nin yorumuyla 'Medea'yı sahneledi
derin duygıılar evrenseldir'
GÜLERÇETtN
Yunanistan Ulusal Tiyatrosu, pa-
zartesi akşamı tstanbullu sanatsever-
lerle, perşembe akşamı da Ankaralı
sanatseverlerle buluşarak antik tiyat-
ronun en tutkulu kadınlanndan Me-
dea'nın öyküsünü paylaştı izleyici-
lerle. Devlet Tiyatrolan'nın girişi-
mıyle gerçekleşen etkinlik kapsamın-
da Ankara Devlet Tiyatrolan'nın bir
yapıtmın da önümüzdeki günlerde
Yunanistan'da sahnelenmesi bekleni-
yor. Yunanistan'ın önde gelen topluluklanndan
biri olan Ulusal Tiyatro, antik drarnalan sahnele-
me, sergileme geleneğiru sürdürüyor.Euripides'in
en önemli yapıtlanndan biri olan "Medea"yı Ni-
keti Kontouri sahneye koyuyor. Başrollerini
Karyfyina Karabcti. Maya Lymbesopoulos, Yan-
nis DaÛanis ve Nikos Hatzopoulos'un paylaşükla-
n oyun. ihanete uğrayan aşkının intikamını alabil-
mek için çocuklannı öldüımeyi bile göze alan
Medea'nın öyküsünü anlatıyor. Güçlü ve tutkulu
bir kadın Medea. Altın Postu aramak için ülkesi-
ne gelen Argonotlara yardım ederek kendi ailesi-
ne ihanet eder ve Jason ile birlikte Korint'e kaçar.
Ancak Jason kendisine iki çocuk veren Medea
yerine kralın kızı ile evlenmeyi tercih etmiştir.
Kral Kreon bu zeki ve tutkulu kadından rahatsız
olarak onun şehri terk etmesini istemesi üzerine
ihanet, sevgı, fedakârlık hesaplaşmalan ile örülü
olan metin, dünya tiyatro tarihının en acımasız tra-
jedisiyle noktalanır. Oyunun yazılışından bu ya-
na 2500 yıldır tiyatro dünyasını rahatsız eden ko-
nu, Yunanistan Ulusal Tiyatrosu'nun yorumunda
dabürün açıklığıyla ele alınmıyor. tkı çocuğun an-
neleri tarafindan öldürülüşünü iki kukla aracüı-
ğıyla aktaran yönetmen Niketi Kontouri ile pro-
valar sırasında görüştük.
Metin, klasik oyunlarda en önemli öğe
- Tiyatro geçmişiniz hakkında bdgi verir misi-
niz?
NİKETt KONTOURİ - 1980 yılında Ulusal
Tiyatro'nun drama bölümünden oyuncu olarak
mezun oldum. New York'a giderek tiyatro ve film
yönetmenliği üzerine master yaptım. Ancak okul
bittikten sonra sınemayla hiç ilgilenmedim. Ulu-
sal Tiyatro üe Medea'yı sahneleyene kadar da Yu-
nanistan'da pek çok klasik ve modern oyun sah-
nelemiştim. Umarım Medea son antik oyunum
olmaz.
-1 lusal Tiyatro, antikoyunlarabüyük önem ve-
riyor. Bunun nedeni nedir?
Yunanistan'da küçük yaşlardan itibaren Antik
Yunan tıyatrosuyla iç içe büyüyonız. Bu yapıt-
lann Yunan halkı için anlamı çok büyük. Kök-
lerimiz bu oyunlara dayandığı için çok yakın
buluyoruz onlan kendimize. Ulusal Tiyatro
da bu geleneği korumak, geleneklerin derin-
liğinı yakalayarak bu derinliği modern za-
mana taşımaİc zorunda.
- Peki klasik yapıtiann günümüzdeki yeri ne-
dir sizce?
Hâlâ kalbimize seslenebilen bu yapıtlarda
her zaman sorulması gereken sorularbuluna-
bilir. Bu yapıtlann günümüz insanı için söy-
leyecekleri çok şey var. Yunan halkı olarak
antik yapıtlann prototipini anlama aynca-
lığına sahibiz. Modern Yunancanın antik
• "Hâlâ kalbimize
seslenebilen bu yapıtlarda
her zaman sorulması
gereken sorular bulunabilir.
Bu yapıtlann günümüz
insanı için söyleyecekleri
çok şey var. En derin olan
duygular da evrenseldir ve
zamanla yitmez."
dille kökenleri kopmadığı için bu kültürle doğru-
dan iletişim kurabiliyoruz. Bu oyunlar bınlerce yıl
önce yazıldı. Ancak biz bugün onlan modern dıl-
de sergileyip içlerinde banndırdıklan büyünün
keyfıne varabiliyoruz. Çünkü bu oyunlar; en de-
rin sevgileri, en derin nefretleri, en derin ihanet-
leri konu alıyorlar. En derin olan duygular da ev-
renseldir ve zamanla yitmez.
Bu nedenle bürün
dünya tiyatrolan
klasiklere yer ve-
riyor.
-Pekibume-
tinlerin modern
çoirileri, bu de-
rinliği taşıyabüi-
yor mu günü-
müze?
Çevirmenlerin hassaş ve duyarh
da\Tanması gerekiyor. Örneğin ben
kendi yorumuma en uygun çeviriyi
bulabilmek için yüzyılın başından be-
ri yapılan bütün çevirileri okumak zo-
runda kaldım. Klasik oyunlann met-
nin gücüne dayandığırun, bu oyunla-
nn sahnelenişinde en önemli öğenin
metin olduğunun unutulmaması gere-
kiyor.
-Medea'yı sahnelerken neieri ön
plana çıkardımz?
Dekorda ve kostümlerde oldukça
yalın bir yol seçmek istedim. Antik bir trajediyi
sahnelerken metnin içindeki anlam ve simgelen
aktarabilecek seçimleri yapmak oldukça güçtür.
Benim tercihım mümkün olduğunca geometrik
bir sahneleme tekniğine başvurmaktı. Ancak be-
nim yorumumu ayakta tutan şey oyuncular. Euri-
pides'in güçlü dilini yorumlayacak güçlü ses ve
vücutlara ihtiyacım vardı.
Canlı çocuklar yerine kuklalar
-Metindeherhangibirdeğişjktiğebaşvunlunuz
mu?
Hayır metne hiç dokunmadım. Sadece sahne-
de canlı çocuk oyuncular kullanmak istemiyor-
dum. Çocuklann sahnede öldürülmesini isteme-
dığim için kukla kullandık. Bu nedenle de iki di-
zeyi atmamız gerektı metinden.
- Medea'yı sahnelerken onun kişiliğine ve yaşa-
dığı trajediyc yaklaşımınız nasıl oldu?
Medea'yı kendi kalbimle görmek istedim. Knk
yaşındayım ve pek çok güçlükle karşılaştım. Me-
dea'yı yönetme ayncalığına sahip olunca kendi
kendime 'neden' sorusunu sormaya başladun. Bu
da beraberinde 'nasıl' sorusunu getirdi. Oyunda-
ki karakterlerin en güçlüsünün Medea olmasını is-
tedim. Bunu da başardık sanınm. Oyunun başın-
da bütün erkekler Medea ile aynı güçteler. Ancak
bu erkekler sahneyi terk ettiği zaman, Medea bü-
tün gücüyle tek başına ayakta kalabiliyor. O gü-
neşın torunu, krallar ne yaparsa yapsın onun ken-
disine yardımcı olacak tannlan var. Ben de bunun
altını çizmek istedim. Euripides'in Medea'ya er-
keksi özellikler verdiğini düşünüyorum. Kanlı
bir savaşı başlatan, ihanete uğramış aşkı adına
erkekler gibi savaşan birkadın... Oyundaki öte-
ki karakterler gibi o da gerçek bir kişi değil,
prototip. Bu nedenle bir noktadan sonra içgü-
düleriniz devreye giriyor. Ben de yorumum-
da çoğunlukla ıçgüdülerimle hareket ettim.
Zaten bu tür oyunlarda nelerin olup bittiğini
anlamak için gerçeklere başvurmanız imkân-
sız.
- Kadın bir yönetmen obnanız metni yorumla-
yışınızda etkili oldu mu?
Herkes Medea'ya feminist bir bakış açısıyla
yaklaşacağımı düşünüyordu. Ancak kesinlikle ka-
dın bakış açısıyla yaklaşmadım metne. Bir kadı-
nın erkeklerin hissetmediği şeyleri hissetmesi ya
da bir erkeğin birkadırun hissetmediği şeyleri his-
setmesi oldukça doğal. Çünkü söz konusu olan şey
akıl değil. Medea ise içgüdüler üzerine kurulu bir
metın. Benim Medea'yı anlamam çok güç. Daha
çok Medea'nın tutku ve ıntıkam gücünün kurban-
lan açısından yaklaştım olaya. Medea'da adalet
duygusu yok. Bu nedenle Euripides'in en radıkal
yazarlardan biri olduğunu düşünüyorum. lnsanlı-
ğa en temel gerçekleri en yalın dille aktanyor.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Bugünü Görebilmek
Yazılanmdan yakınanlar, zaman zaman şöyle di-
yorlar: Yalnızca geçmişten söz açıyorsunuz. Dün-
kü yazarlar, dünkü kitaplar, dünkü konular... Bu-
günü göremiyor musunuz?
Ben bugünü görebilmek uğruna geçmişten 'de'
söz açtığımı düşünüyorum oysa. Yazılanmı sev-
meyenleri kırmak istemediğimden susup kalıyo-
rum yine de.
Dünkü yazarlar diye andıklan kişiler, edebiyatı-
mızda a. bırakmış, bugün de yaşamalan gerekli şa-
irler, hikâyeciler, romancılar olsa gerek. Gerçi bir
dönem önemsenmiş o yazarlanmız, iyi kötü okun-
muş, üzerlerinde çaJışılmış.
Ne var ki 1980 sonrasının büyük kültür çökün-
tüsünde büsbütün silinip gitmişler; adeta yoğun
bir karanlığa terk edilmişler. Günün modalanna
yenik düşürdüğümüz bu adlar, bir şiirin iki dizesin-
de, bir öykünün birkaç paragrafında, bir romanın
üç beş sahnesinde hâlâ yaşamaya çalışıyorlar, hiç
olmazsa benim için.
Ben de 'yaşayan' soluk alıp veren varlık kırpın-
tılannı başkalanyla paylaşmaya çalışıyorum, üste-
lik, salt bugünü anlayabilmek için.
Arada bir Yakup Kadri'nin Kiralık Konak'\n\ dü-
şünürüm. Bugünün değişmiş kültür değerlerini ilk
haber verenlerdendir Kiralık Konak. Okullarda
'ödev' niyetine okutuluyorsa okunan Kiralık Ko-
nak.
Geçenlerde Yolpalas Cinayeti'rim yeni basımı-
nı (Özgür Yayınlan) okuyordum. Kiralık Konak ka-
dar etkiledi beni.
Haiide Edib'in bu kısacık ama özlü romanına
öteden beri duygusallıkla bağlanmışımdır. Yolpa-
las Cinayeti'ni 1936 yılının haftalannda yayımlan-
mış Yedigün dergilerinde 'görmüştüm' ilk kez. Bu
dergiler ciltlenmiş olarak bir akraba evinde durur-
lardı. Her gıdişimizde açıp açıp bakardım.
Münif Fehim her sayı tefrikalara birbirinden kıv-
rak Mlüstrasyonlar armağan etmiş. öyle bir dö-
nemmiş işte; dergilerde, gazetelerde romanlar tef-
rika ediliyor, romanlar resim sanatıyla kaynaşıyor-
muş...
Haiide Edib, Yolpalas Cinayeti'nde altmış yıl ön-
cesinin 'Şişli sosyetesi'ni anlatıyor. Rey Kardeş-
ler'in Lüküs Hayat'\ tam üç yıl önce ilgi odağı ol-
muş; Şişli'de apartman hayatını operet dünyasın-
da dile getiriyor.
Bugün o Şişli'nin yerinde yeller esmektedir.
Semt dönüşüme uğramış ama ne Haiide Edib'in
yazdıklan, ne Rey Kardeşler'in sahne rüyasına alıp
götürdükleri 'dönüşebilmiş.' Onlar yerli yerinde
duruyor.
Şimdi adı Şişli sosyetesi değil. Şuralar-buralar
sosyetesi. Kentin vartıklı semtlerini Şişli'nin yerine
dilediğinizce oturtabilirsiniz. Söz konusu sosyete-
lerin kişileri fotoğraflarda boy gösteririer. Kendile-
ri için dergiler bile basılmaktadır; ithal kâğıda, bü-
yük boy, rengârenk fotoğraflı dergiler. Bazen tele-
vizyon programlarında boy gösteriyorlar. Ne yer-
ler ne içerier, nerede otururlar, ne giyinirier, nasıl
yaşartar; istemesek bile öğrenmek zorunda kalı-
nz.
Haiide Edib, Karagümrük'ün çetin hayat koşul-
larından bir 'izdivaç'la Şişli'ye gelen Sacide'yi ve
ailesini şöyle tanımlıyor:
"Bu kadar sefil ve güç şartlar içinde yetişen ve
birdenbire bu kadar başdöndürücü birhayata atı-
lan genç bir kızın azıcık kendini etrafa göstermek
istemesi tabiidir. O, evvela kendini ailesine gös-
termekle işe başladı. Kudretin ilk tadını babasına
tahakküm ettiği gün tattı. Esasen Agâh Efendi, ya-
malı pantolonu, dirseklerinin havı gitmiş ceketiy-
le berabereski itikatlannı süprüntülüğe atmış, da-
madın terzisine yaptınlan yeni kostümüyle, yeni r7-
kirler giymişti. Düğünden bir ay sonra Karagüm-
rük'e ayak basmaz olmuştu. Hatta eski günlerde,
haftada birkaç defa sille tokat patakladığı Saci-
de'nin zelil bir dalkavuğu oluvermişti."
Romancı abartısı diyeceksiniz. Acaba? Haiide
Edib daha da amansız çıkıp ekliyor:
"Fakat ne de olsa bu yeni hayat içinde o, ya-
bancı görünüyor, tavırlan uymuyordu. Bunu Sa-
cide, kocasından evvel sezdi. Dertıal Agâh Efen-
di'yi şımartmamak lazım geldiğini, kibar misafir-
ler arasından çekilmesi elzem olduğunu söyledi."
Sacide'nin babası şimdi zengin evinin kâhyası-
dır ve kızı kendisinden "Bizim kâhya Agâh demek
istiyorsunuz..." biçiminde söz açmaktadır.
Attmış yıl öncesinin bu saptayımlan bugün için
eskimiştir diyebilir miyiz? Belkı sadece "kibar mi-
safirler" ortadan kaybolmuş, sırra kadem basmış-
tır.
"Dünkü yazahar''ımızı okumayanlar, günümüz-
de, onlann yazdıklannı hep yaşamak durumunda-
lar. Benden söylemesi...
Takvimde İz Bırakan:
"Hem peder filan lazım değil. Sadece Agâh..
Onu dairemize kâhya tayin edeceğim. Aylık veri-
riz, burada yatar kalkar. Sen bilmezsin Murat'çı-
ğım, sonradan görmelere pek yüz vermeye, ba-
şa çıkarmaya gelmez." Haiide Edib Adıvar, Yolpa-
las Cinayeti, Ozgür Yayınlan, 1997.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I