Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 1997 ÇARŞAMBA
10 KULTUR
41. Londra Film Festivali'nde klasiklerden beyazperdeye uyarlamalar yoğunluktaydı
Yazın fle sinema arasındald sınırGÖNLL DÖNMEZ-COÜN
İngıltere'nin en önemli film olayı
Londra Fîlm Festrvali, yeni yıla bir ay ka-
la gerçekleştiğınden bir sinema yılının
önemli fılmlerini gözden geçirmek, deği-
şik nedenlerden kaçınlanlan yakalayabil-
mek için iyi birfirsattır.Hollywood'un eli
yüzü düzgün filmlerinden kendi küçük
büyük bütçelı yapıtlanna dek lngillz di-
linin ağırlık taşıdığı festival, geleneksel
Fransız devTİml tspanya'dan kartpostal-
lar, Avrupa sinemasu bağımsız Amerikan
sineması. diinya sineması, doğuya bir ba-
kış gıbı bölümlenn yanı sıra kentin etnik
yapısını (özellikle güneşin batmadığı ül-
ke günlerinde sömürgesi olmuş Hindis-
tan'ı) göz öniine alan programlarla genış
bır yelpaze sunar meraklı izleyiciye.
Son yıllann modası, İngihz yazınının
anlatımı ağır, güç, karmaşık. dili belli bir
eğitım gerektiren ve bu nedenlerle ders
programlan dışında kimsenın isteyerek
ele almadığı klasiklerinden perdeye uyar-
lamalar yine o her zaman ki soruyu sor-
duruyor ister istemez. Bir roman gerçek-
ten beyazperdeye aktanlabilir mi? Yönet-
men nereye kadar bağlı kalmalıdır özgûn
metne? Sınırlar nerede başlar, nerede bi-
ter?
Henry James'ın Güvcrcinin Kanadan
yapıtında son yıllarda özellikle James
Ivory filmleri ve yakm geçmişte Keneth
Brannagh'm Hamlet'indekı alışılagelmi-
şin dışında bır Ophelia rolüyle ızleyicıyi
etkıleyen Heiena Bonham Carter eski ve
yeni. gelenekler ve özgür yaşam arasm-
da kalmış modem bir kadını canlandın-
yor. Işık ve gölge oyunlannın görsel etki-
si ve hele Heiena Bonham Carter'ın yo-
rumladığı sevdiği erkeği istediği gibi par-
mağında oynatan Femme Fatak tıpi bir
Filnı Noir özelliği getirmış yapıta. Bu
özelliğın filmın yalnız bir yönünü tanım-
ladığına dikkati çeken yönetmen Iain
Softtey ise öncelikle bir yazın uyarlama-
sından çok bir film yapmaya çahştığını
vurguluyor. Şimdiye dek yüzlerce filme
mekan olmuş Venedik ıse çoktandır bu
denlı egzotik, romantik ve büyüleyici gö-
rünmemışti beyaz perdede.
tkinci roman uyarlaması, çok güç bir
yazann o denlı güç bir yapıtı, Mrs. Dal-
lovvay. Bıhndığı gıbı Vlrginia \VoolFun
adı. yazın tanhine bilinçaltı akımının en
önde gelen ustalan arasında geçmiştir. İki
yıl önce sapına dek bır kadın filmi Anto-
nia'nın Yazgısı ıle en iyı yabancı film Os-
car'ı alan Hollandalı yönetmen Marleen
Gorris,rahat olduğu denli sıkıcı yaşamın-
da küçük sevinçler bulmaya çalışan Mrs.
Dallovvay'ınanılarboyunca ıleri geri iler-
leyen içsel yolculuklannı başanyla yan-
sıtabilmiş bu yapıtta. Koşut yürüyen, sa-
vaşın getırdiği tınsel çöküntü içınde kıv-
ranan madalyalı asker septımus öyküsü,
ana öykü ile gereğince örtüşemese de Vlr-
ginia VVoolf unari stokratlanustacahiciv-
leyen kalemi. Vanessa Redgrave'in üstün
Xngiliz dilinin ağırlık taşıdığı festivalde, îngiliz yazınının anlatımı ağır, güç, karmaşık, dili belli
bir eğitim gerektiren klasiklerinden sinemaya uyarlamalar son yıllann modası olunca o her
zamanki sorular gündeme geldi: Bir roman gerçekten beyazperdeye aktanlabilir mi? Yönetmen
nereye kadar bağlı kalmalıdır özgün metne? Sınırlar nerede başlar, nerede biter?
yeteneğiyle tam jerine oturuyor. Woolf
hayranlannı aşağılamayacak bır film
Mrs. Dallovvay.
Yine bir uyarlama, bu kez George Or-
well'den. Festivalin açıhş, fılmi Aspidist-
ra Uçadursun, yönetmen Robert Bier-
man'ın onbeş yıldır düşlediği bir tasan-
mın ürünü. Üç yılhk bir çabadan sonra,
Onvell'in yazın mirası konusunda çok ti-
tız olan kansı Sonia'dan 1983 yılında film
haklannı satın alan Bierman, ateşli seks,
kan. revan vahşet, hıç değilse sulu espri-
ler içermeyen bir filme para yatıracak ya-
pımcı bulamadığından bugüne dek askı-
da kalıyor Aspidistra Uçadursun. Ancak,
son yıllarda KralGeorge'un DeiiliğL, ya da
Sırlar \v Yalanlar gibi ödün vermeyen
filmlerin başansı sonucu bu filme de bir
şans tanmıyor.
Heiena Bonham Carter burada da ön-
de geliyor. Romanı, karakter gelişmesi
açısından ele alan yönetmen aşk öyküsü-
nü ön plana çıkararak yapıtın hiciv yönü-
nü romantik bir güldürü çerçevesinde
sunmayı amaçlamış.
tlk filmi Bir Zamanlar Savaşçılar Var-
dıile Yeni Zelanda kentsel yaşamında bo-
calayan Maorileri ele alan melez yönet-
men Lee Tamahori'nın yeni filmi Sınır
Kanada'nın görkemli Rocky Dağlan'nda
çekilen eşsiz sahneleri ve bugün Avru-
pa"nın en üstün oyuncusu Anthony Hop-
kins'in başanlı yorumu ile sivriliyor. Sev-
gilisi ile bırlik olup zengin ve yaşlı koca-
sını öldürmeye çalışan genç ve güzel ka-
dın öyküsü biraz bayağı kaçsa bile.
Yeni Îngiliz sineması bölümünde yö-
netmen adlanna biı göz atsak en az dör-
dünün Hint kökenli olduğu göze çarpıyor.
Bunlann içinde lstanbul Uluslararası
Film Festivali'nde izlediğimiz Başı Dert-
te Kardeşler fiimmin yönetmeni Ldayan
Prasad, yine kendi gibi Asya kökenli bir
Îngiliz Hanif Kureishi'nin romanından
uyarladığı Fanatik Oğium filmi ıle bıze
yakınbir konuyu ele almış: Köktendinci-
liğin kucağına düşen yeni kuşağın ailele-
nni de zorla değıştirme çabalan. Filme
konu olan toplum Pakistan'dan gelen göç-
menler olsa bile.
Bu bölümde ilginç bir yapıt Metroland.
Julian Bames'ın ılk kitabı Metroland'm,
1960'lar Paris'inde, İngihz ortadireğine
savaş açan ikı anarşist kahramanı. Chris
ile Toni'den müthiş etkilenen yönetmen
Philip Saville, fılmın senaryosuna kahra-
manlann bir onbeş yıl sonraki yaşamla-
nnı odak noktası seçmiş. İşi, evi, araba-
sı. kansı ve çocuğu ile biraz tekdüze de
olsa rahat bir yaşam sürdüren ve bundan
gam çekmeyen Chris ve gönlünce. delice
yaşayan -ama belki Chns'ı biraz kıska-
nan- Toni. Chris'in şimdi artık anılarda
yaşayan düşlennin Îngiliz toplumuna pek
uzak olmadığını vurguluyor yönetmen.
Yine Julian Barnes'dan uygulanan bir
film, Fransız DevTİmı bölümünde, Aşk,
V.B. Yazann Konuşalım adiı romanından
yola çıkan yönetmen Marion Vernoux,
Truffaut'nun Jules ve Jim yapıtına daha
yakın bence. Yalnız gızem dolu Jeanne
Moreau yerine ışıl ışıl bir Charlotte Ga-
insbourg var karşımızda.
Avrupa sineması bölümünde Hanıam
izleyicinın ilgisini çekti. Londra'da Fer-
zan Ozpetek'in bu ılk filmmi Türkıye'de
de olduğu gıbı biraz folklorik bulanlann
sayısı az olmasa bile.
Bağımsız Amerikan sinemasından ör-
neklerde, John Cassavetes'in bir senaryo-
sunun oğlu Nick Cassavetes tarafından
gerçekleştinldiği ÖyleGüzd kibaba Cas-
savetes'e özgü, kaybolmuş tipler. tüketen
aşklar ana konulannı taşıyordu.
Dığer bölümlerin ilginç filmleri ara-
sında Japon Takeshi Kitano'nun Vene-
dik'te altın aslan alan Hana-Bi filmi, Tay-
vanlı T&ai Mingliang'un Berlin'de gümüş
ayı alan Nehir yapıtı ve Cannes Festiva-
li'nde altın palmıyeyı paylaşan Yılanba-
nğı(Shoheı Imamura, Japon) ıle Kirazla-
nn Tadı (Abbas Kiarostami. tran) yapıt-
lan vardı.
6-23 Kasım arasında gerçekleşen
Londra Film Festivali, son olarak Las Ve-
gas'tan Aynlmak filmi ile çeşıtlı ödüller
alan tngılız yönetmen Mike Figgis'ın Bir
Geceiik Aşk filmi ile kapandı. Yönetme-
nin evlilık üzerine üç kısa film olarak ta-
rumladığı bu fılmin birinci bölümü iki ev-
li lcişi arasında geçen bir geceiik aşkı,
ikincisi erkeği evîılik dışı ilişkiye iten so-
runlan, üçüncü bölüm ise bu ilişkinin
sonrasını, karakterler ve seçtiklen yollar
üzenndeki etkisini ele alıyor. En önemli-
si, yönermenin taraftutmaması. Karakter-
leri iyiler ve kötüler dıye ikiye ayırmama-
sı.
**Klasik müzik için savaşmahyız9
ÖZLEM GÜLŞEN
' Piyanist ne bir kadındır. ne de birerkek. Pi-
yano çalarken insanın cinsiyeti yoktur. O anda
sanatçı farkb bir güçte bütünleşir ve her şeyi
unutur.'
Kanadalı piyanist Alain Lefevre, ülkemiz-
de 12 yıl aradan sonra CRR'de verdiği ikinci
konserinde Türk izleyicisiyle yeniden buluş-
manın tadını çıkardı. Bugüne dek dünyanın
çeşitli ülkelennde konser veren sanatçının tek
amacı. dinleyicisine her notanm vermek iste-
diği duygu yoğunluğunu yaşatmak ve klasik
müziği her kesımden insana ulaştırmak. "Kla-
sik müzik dendiği zaman insanlar hemen üst
tabakadan iıtsaıüanndinkyebüeceği 'elit' mü-
zik anlayışına kapıhyoriar. Oy sa klasik müzik
her kesimin kendine göre farkh taüar yakala-
yabileceği bir müzik tam. Günümüzde insan-
lann salt pop müziği dinlemelerini anlamsız
buJuyonım. Açıkçası bu 'aptallann kültürü'.
LefevTe, pop müziğine karşı olmadığını, an-
cak bu müziğin tüm dünya insanlığını tekeli
altına almasını hazmedemediğini dile getiri-
yor. MkhaelJackson'ın konserlerinde milyon-
larca insan konser alanını doldururken klasik
müzik konserlennde hâlâ boş yerlerin olması
acı veriyor sanatçıya. Lefevre, tüm klasik mü-
zikseverlere savaşmayı öneriyor. "Biziın sa-
vaşta kullanabileceğimiz tek yol yine müziği-
miz. Özellikle genç nesile bu müziği tanıtmab
ve sevdirmeliyiz. Neden bir pop sanatçısı şar-
kılannı konserinden önce tamtmak zorunda
kalnuyor? Çünkü herkes şarkı söderini ezbe-
re biliyor. O>sa bizler tüm yapırJar konusunda
bilgi%'ermekzorundayiz.Dinİeyidnıizde buya-
pıtlan ezbere bilmeİL"
Sanatçı konserlerinden sonra Mimar Sinan
Lniversitesi Devlet Konservatuvan Piyano
Bölümü öğrencilerine bir gün süreyle ders VCT-
di. Bölümdeki öğrencilerle birebir ılgılenen
Lefe\Te, öğrencilerin çok yetenekli olduğunu.
dünyanın pek çok yerinde bu tarzda çahşma-
lar yaptığmı. ancak birçok çalışmadan mem-
nun kalmadığıru belirtiyor. Bölüm başkanı Su-
na Erel'i ve eğitmenleri kutlayan sanatçı, bir-
takım endişelerinden söz ediyor. 'Dünyada
çok sayida piyanist var. Ancak çoğu zaman za-
man ümitsiztiğe kapıbyor. Buokuktada çokye-
tenekli öğrenciler \ar. Benim düşündüğüm.
bundan sonrakiaşama. Öğrenciler hedefledik-
leri noktaya ulaşamadıklan zaman yetenekle-
rini de kaybediyorlar. (Ksa hırsla çalışıp asla
\azgecmemeliler." Çalışma düzeni olarak yılın
6 ayı turne yapıp, diğer altı ayını kendi çalış-
malanna ayıran LefevTe, günde sekiz dokuz
saat çahştığını söylüyor. Müzik tekniğinin ge-
lişmesinde Kanada'nın ve eğitim gördüğü
okulun(Conservatoire National Superieur de
Musique) büyük etkisinin olduğunu belirti-
yor. 'Kanada her zaman sanatçılara destek ve
önem veren bir ülke. İ Ikedeki pekçok organi-
zasyon bilinçli olarak sanat ve sanatçüarla ilgi-
kniyor. Son dönemlerde genç ve yetenekli mu-
zisyenlerin yetişmesi de çokönemli Kanada bu
yönden avantajb bir ülke. Ancak gend olarak
dünyanın her yerindeklasik müzikbirçıkmaz-
da."
Türk piyanistlerden İdil Biret Pekinel Kar-
deşler veGülsinOnayı tanıyan Lefevre, lstan-
bul seyircisini sanatçıya karşı çok saygılı ve
ilgili bulduğunu, Ankara seyircisiyle ise ilk
kez karşılaşacağmı dile getiriyor. "En kısasü-
rede tekrar ülkenize geunek istiyorum. İnsan
bütünleşip tek vücut otabileceği seyirdyi nere-
de olursa obun arayıp bulu-
yor. Orkestrada da mükemmel
bir uyum söz konusuydu. Çok
etkilendim". Piyanist olarak
her türlü yapıtı değerlendiren ve
kendine öz çalma tekniği gelişti-
ren sanatçı en çok Cbopin, Brahms,
Bach, Beethoven. Mozart ve liszt ın
yapıtlannı çalmayı seviyor. Ona göre
müziğin insan yaşamında çok önemli
bir yeri var. Müzik, tıpkı aşk, duygu,
heyecan gibi gerekli olan bir şey in-
san yaşamında. Müziğin aynca
önemli bir görevi var sanatçı
için.' Hayandahagüzel ve sakin
iahnak.' Müziğiyle salt insan-
lara güzel olanı düşündürmeyi
hedefliyor sanatçı ve son olarak
şunlan söylüyor: "Llkenizde kla-
ak müziğe karşı büyük bir ilgj var.
Ancak bu ilgiyi ayakta tutmak ge-
rektL Voksa dünyada pop müzikten
başka bir şev dinleyemez hale gele-
ceğiz.Tüm insanlarveözeDikle genç-
ler savaşmah. Klasik müzik için.'
Baharat kızJann tadı kalmadı
Sıkınülı günler geçiren Spice Girls'ün filmi gösterime giriyor
Kültür Servisi -Spice Girls cephe-
sinde sorunlu günler yaşanıyor. Mü-
zik kariyerlerini menajerlen Simon
FuDer'den aynlarak sürdürmeyi
amaçlayan topluluk pek çok sorunla
yüzleşmek zorundabugünlerde. Artık
pek çok yerde topluluğun müzik dün-
yasında daha ne kadar tutunabileceği
tartışılıyor.
Baharatkızlar geçen hafta yollann-
da daha özgür ilerleyebilmek istedik-
lerini açıkladılar ve milyonlarca po-
und tazminatödeyerekmenajerleri Si-
mon Fuller'ı başlanndan savdılar.
Topluluk bu kararüzerine bütün med-
yayı bir anda karşısında buldu. 'The
Mirror' okurlanna bu hafta en sinir
bozucu baharat kızı seçtırirken toplu-
luktan ilk aynlacak baharat kızm kim
olacağı yönündeki bahis bu hafta ka-
pahldı.
Medya ve Spice Girls dinleyicile-
n bu son gelişmenın, kızların gücünün
başlangıcı mı yoksa Spice Girls için
sonun başlangıcı mı olduğunu tartışı-
yorlar. .<Vncak son gelişmeler hıç de
öyle iyimser bır tablo çizmıyor. Geç-
• Müzik kariyerlerini menajerlerinden aynlarak
sürdürmeyi amaçlayan Spice Girls, medyayı bir anda
karşısında buldu. Albüm satışlannda ciddi bir düşüş
gözleniyor, topluluğun kısa ömürlü olacağı tartışılıyor.
tiğimiz hafta Barselona'da Premios
Ondas ödül töreni sırasında fotoğraf-
çılar dışan çıkmadığı sürece sahneye
çıkmayacaklannı belirten Spice Girls
üyeleri fotoğrafçılann inadı üzerine
sonunda pes etmelerine karşın izleyi-
cilerden büyük tepkı görerek yuha-
lanmışlardı. Üstelik ortalığı yatıştıra-
cak menajerleri de yanlannda yoktu
artık. Topluluğun albüm satışlannda
da ciddi bir düşüş gözleniyor Spice
Girls'ün son CD'si Spice World bir
milyon dörtyüz bin tane basılmasına
karşın bugüne kadar ancak yüzondo-
kuz bin sattı. Medya araştırmacılan
bu düşüşü topluğun parfümlerden içe-
cek reklamlanna kadar pek çok pro-
mosyon kampanyasında rol alarak al-
bümleri unutturmasına bağlıyor.
Kızlar, Fuller'i omurga rahatsızlı-
ğı nedeniyle dinlenırken devirdıler.
Geçen yazdan beri rahatsız olan Ful-
ler sık sık ameliyat olduğu için kızla-
nn bu dönemde özgürlüğün tadına
vardığı söyleniyor. Fuller ile Emma
Bunton (Baby Spice) arasında ilişki
olduğu yönündeki söylentiler ve bu
ilişkinin Geri HalKvveD'den (Gınger
Spice) saklanması da pek çok soruna
yol açmıştı. Öncelikle oldukça hırslı
olan ve birbirleriyle didışmeden dura-
mayan kızlar arasında oldukça denge-
li biruzlaşma sağlayan Fuller'in taraf-
sızhğını yitireceği yönünde endişeler
vardı, Menajerin kazandığı yüzde yir-
mi payın kızlann bireysel paylanndan
daha yüksek olması da büyük sorun
yaratıyordu elbette.
Spice Girls' ün öyküsünü konu alan
'Spkevvorld the Movie' adlı film gös-
terime giriyor. Senaryosunu Simon
Fuller'm kardeşi Kevin Fuüer'ın yaz-
dığı film beş baharat kızm Royal Al-
bert Hall salonu'ndaki ılk konserlerin-
den öncekı yoğun çalışma dönemle-
nnden yola çıkıyor. Belgesel, aşk ve
komedi türlerinin kanşımı nıteliğınde
bir yapıt Spicevvorld. Filmde Spice
Girls elemanlan Vıctoria,MelCwMel
B., Geri. Emma'nın dışında Richard
E. Grant, Roger Moore ve Claire
Cumming rol ahyor. Filmin senaris-
ti Kevin Fuller uzun süredirkızlan ya-
kından tanıdığı için hayalgücünü çok
fazla katmak zorunda kalmamış el-
bette yapıta. Spice Girls'ün kendi ken-
diyle alay edebilme niteliğinin vurgu-
landıgı filmde kızlar nevTotik, sınır
tanımayan menajerleri ve grubu yok
etmeyi amaçlayan bir medya pafro-
nuyla mücadele ediyor. Öte yandan
kendileri için yaratılan imajın getırdi-
ğı baskı ve gerilımin sıkmhsıyla başa
çıkmaya çalışan kızlar filmin sonun-
da kendi özgürlüklerini elde etmeyi
başanrlerken menajerleri de kendisi-
nı asmayakarar veriyor. Kevin Fuller,
bu son detay dışında Spice Girls ger-
çeğıni sergiliyor filmde.
DEFNE GOLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ
Halıcılık
Gelişen turizm sektörümüzle biriikte yıllardır ge-
leneksel sınırlarının dışına çıkamayarak can çeki-
şen halı dokumacılığının da yeniden canlandığı gö-
rülüyor.
istanbul'un turizm merkezlerinin yanında güney
kryılanmızın çevresinde de halı merkezi tabelalan-
na giderek daha çok rastlanıyor.
Yüzyıllar boyu, halkın desenlerine, renklerine içi-
ni döktüğü, bu yüzden anlatım sanatlanndan biri
olarak folklorik önem taşıyan dokumacılık sanatı,
günümüzde ekonomik yanıyla öne çıkıyor.
Sabahattin Eyuboğlu, "Alış-Vehş" adlı, halk be-
ğenisiyle aydın beğenisini karşılaştırdığı yazısında,
"Halı veriritilim alınz" der. Böylelikle halının seçkin-
lerin, kiliminse halkın ürünü olduğunu belirtir. Tam
olarak gerçeği yansrtan bir tanımlama değildir bu.
Halının sonradan saraylara giımiş olması, halkjn
onu terk ettiğini göstermez.
Bana halının Anadolu'daki tarihini ömekleriyle
anlatan Cankut Yılmaz'ın gösterdiği en eski örriek
atalanmızın Anadolu'ya geldikleri ama henüz atla-
nndan inmedikleri döneme ait. Konya Yatak Halısı
denen bu halılar, dürülüp atın terkisindetaşınabili-
yor, durulduğunda yayılıp üzerine oturulabiliyor ya
da uzun tüyleriyle yatak olarak da kullanıtabiliyor.
Selçuklularla biriikte yan yerteşik hayata geçilme-
si, saraylann, camilerin yapılması, halı sanatınada
hızlı bir ivme kazandırmış. Bu dönemde yapılan
halılar Italya'ya dek gitmiş, Giotto'nun Padova'da-
ki Arena Şapeli'ne yaptığı fresklere konu olmuş.
Halılanmızın Avrupa'ya daha sonraki yıllarda da
sürekli olarak gönderildiği, Rönesans ressamlan-
nın resimlerinde yer bulmuş olmalanndan anlaşılı-
yor?
Osmanlı döneminde, başta Uşak olmak üzere
Batı Anadolu'nun pek çok kentinin halı merkezi ol-
duğu, koyun yününden yapılan bu halılann da Iz-
mir Limanı'ndan Avrupa kentlerine ihraç edildiği
biliniyor.
Halının Osmanlı sarayına girmesi, saray nak-
kaşlarının çizdiği desenlerin yanı sıra ipekdokuma-
cılığı da beraberinde getiriyor. Ancak 19. yüzyılda
Avrupa sanayi ürünlerinın ülkeye girmesiyle el iş-
çiliğine dayanan halı sanatı da gerileme dönemine
giriyor. Saray'ın Hereke'de açtığı halı atölyesi de bu
gerilemeyi engelleyememiş.
Cumhuriyetle biriikte Sümerbank'ın Hereke ve
Kayseri atölyelerinde halıcılık yine devlet eliyle ya-
şatıhp geliştirilmeye çalışılmış.
Son on yılda ıse gelişen turizmle biriikte halıcılık
da yepyeni bir döneme girmiş. En geleneksel tür-
terden, en gelişkin ipek dokumalara dek çok yay-
gın bir alanda halıcılık yeniden ayağa kalkmış. Öy-
le ki, halının kalitesini ölçmekte kullanılan santi-
metre kareye düşen düğüm sayısında rekor, on yıl
kadar önce 360 ile kimi Hint halılannda iken bugün
Guinnes Rekoriar Kitabı'nda santimetre karede
484 düğüm ile Özipek şirketi tarafından dokunan
ipek halılarda bulunuyor.
Bu halıları da yakından gördüm. Desenler ve
renkleriyle göz alıcı güzellikteler. Yaklaşık elli bin Al-
man Markı'na (beş buçuk milyar lira) satıltyor. Ül-
kemizde önemli ressamlann tablolannın fiyatı gibL
Halıcılığın böylesine, sanat düzeyine yükselmiş
olmasından sevinç duydum.
Hemşeri veriryurttaş alınz
Salon verir sokak alınz
Hazıhop verir alınteri alınz
Cânan verir dosı aiınz
Gözyaşı verir ümit alınz.
Tloke Nahuake Aztek Dansları
CRR'de
• Kültür Servisi - 2. Uluslararası lstanbul Mistik
Müzik Festivali, Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nda saat 19.30'da sahne alacak olan Tloke
Nahuake Aztek Danslan ile devam ediyor.
Görkemli törensel kıyafetleri, yoğun tempolu
danslan ve otantik müzikleriyle Aztek
geleneklerini yansıtan Tloke Nahuake
topluluğunu. Aztek gelenekleri üzerine yaptığı
araştırmalarla tanınan Xokonoschtletl Gomora
yönetiyor. Grubun bu akşamki programını ise
Gomora'nın Aztek kültür ve ritmlerinin
sembolize ettiği kavramlar hakkındaki kısa
konuşması, Avrupa'da ilk kez sahnelenecek olan
Maya danslan. Yaki ve Aztek ritüel danslan
oluşturuyor.
Engm YÖPÜkoğlu Müzik
Atölyesrnde bu hafta
• Kültür Servisi - Engjn yörükoğlu Müzik
Atölyesi Beyoğlu Sahnesi'nde cuma günü saat
21.00'de Grup Dost Yürek izlenebilir.
Tek kişilik laflamalanyla Renan Bilek'in 'Bilaf
Etmeli' ısımli programı cumartesi günü saat
16.00'da. Engin Yörükoğlu'nun
'Jazz Stop Band' isimli dinletisi ise yine
cumartesi akşamı saat 21 .OO'de yer alıyor.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I