Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 1997 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
•• ••
Ozel Universiteler Sorunsalı!..
. Dr. SUMER GUREL Mimar Sinan Üniversitesi
• • zel ünıversitelere ılişkin
O
bu denemeyi hazırlarken
niçın başlıkta "sorun"
yerine "sorunsaT sözcü-
ğünü seçtiğimi ve hemen
ardına ünlem ışaretini
koyduğumu açiklamaya gerek olmadı-
ğını düşünüyorum.
Yıne de benzeri pek çok tutarsız ve
bilinçsiz siyasal ödiinde olduğu gıbi bu
olguda da sorunun gıderek çığ gibi bü-
yüdüğünü. dolayısıyla çok boyutlu ve
karmaşık bır yapıya. yani sorunsala dö-
nüştüğünü belirtmeliyim. Nedir özel
üniversitelerin sorunsal yaratan yönle-
ri? Sorunun yanıtını vermeden önce, kı-
saca kişisel olarak kırk yıldır içinde bu-
lunduğumuz bu kurumun kendi tanık-
lık ettiğimiz zaman dılimi içinde
-1957 58dersyılındabugünedek-göz-
lediğimiz önemli kuramsal yapı deği-
şimlerine bir göz atmakta yarar bulmak-
tayız. Atatürk'ün 1933'te başlattığı
"Universite Reformu" çoğunlukJa Hit-
ler dönemi Almanyası'ndan göçen
14O'ı aşkın bilim ve sanat otontesinin
de katkısı ile tutarlı ve olumlu bir geliş-
me göstermiştir. Öyle kı öğrencisi oldu-
gumuz ve akademık kariyere ilk adımı-
mızı attığımız ITÜ, özellikle Alman-
ya'da genelde ise Avrupa ülkelerinin ço-
ğunda eşdeğerliğinı kabul ettirmiş, ye-
ni moda deyimi ile "akredJte" olmuş
birbılim kurumu idi.
Işte 1960'lara Türk üniversiteleri.
özerk statüleri ile dünyada giderek yük-
selen saygınlıklan ile girmişlerdir. Bu
saygınlık o dönemlerin gerçek devlet
adamı niteliğindeki yöneticilerince de
kabul vetakdiredilmiştir. 1960"lannen
önemli olayı, belki de olgusu. Fransa'da
başlayan ve hızla dünyaya yayılan
"1968 öğrenci hareketleri"dir. Katılım
(participation) sloganı ile özetlenen bu
tepkisel eylemler, özünde özerk üniver-
sitelerde hâlâ eksikliği duyulan, öğren-
cinin "demokratik" bağlamda üniver-
site yapısındaki ağırlığına yönetim ve
öğretim kadrolannca yeterli önemin ve-
riîmediği idi. O dönemde henüz sayıla-
n iki elin on parmağını oluşturacak dü-
zeye erişmemiş üniversitelerimiz. özel-
likle 1960 devriminin de siyasal açıdan
olumlu gelişmeleri koşutunda. yararlı
sonuçlar elde etmişlerdir. Tutucu kesi-
min davranış bozuİduğu, giderek ide-
olojik sapıklıklar biçiminde gördüğü
öğrenci eylemleri -küçük bir azınlığın
fanatik ve kasıtlı ilkellikJeri dışında- öğ-
retici, uyancı ve iti güç özellikleri taşı-
makta idi.
Ancak bu dönemde yazırruzın konu-
sunu oluşturan bugünkü özel universi-
teler sonınsalının bir benzeri olan özel
yüksekokullar felaketi de yaşanrruştır.
1970'lere gelindiğinde yaklaşık yüz-
de 85'i üniversiteye giremeyen lise me-
zunu gençleri "ideal müşteri kitlesi"
olarak gören kimi çevreler, hemen bir
"eğitiın pazan" oluşturmuşlardır. Hu-
kuk ve tıp gibi ayncalıldar dışında, mü-
hendislîk dallannın hemen tûmü, mi-
marlık, iktisat, ticaret vb. piyasa talebi
olan meslekkre dönük mantar gibi bi-
ten özel okullaraçılmıştır. Amaç "kâr"
olunca, bu okullann bırakınız bilimsel
ve mesleksel düzeylerini, fiziksel ko-
şullar olarak bina -dolayısıyla sınıf,
atölye, laboratuvar, konferans salonu
vs...- ve çevresel durum ve konumlan
bile en az yabnmla en çok kazanç ilke-
sine uygun biçimde ele ahnarak gerçek-
leştirilmişlerdir. İçlerinde yüzde 20-25
arasında belirli bir düzeyi ve standardı
tutturmaya özen gösteren olmuş. onlar
da kendi çıkarlan için kimi üniversite
öğretim üyelerinin çekici ücret olanak-
lan ile ya ünıversiteden kopmalanna ya
da hem üniversıtede hem özel okulda
çalışarak her iki taraf için de tartışmalı
bir etiksorununundoğmasına neden ol-
muşlardır.
Tüm bunlann temelinde güçlü (ve
sermaye sahibi) çevrelerle yüz binlerce
gencin ailelerini potansiyelmsepeti ola-
rak gören çırkın politikacının rolü göz
ardı edilemez. 1980'lere gelindiğinde
ise Türkiye öztöre (ahlak) açısından bu-
gün içinde bulunduğumuz çöküntüyü
hazırlayan birıdeoloji ıçine çekilmiştir.
Liberalizm olarak kamuoyuna sunulan
bu ideolojınin gerçek yüzünü bizzat mi-
man olan kişinin birkaç vecizesi(!) açık
seçik biçimde sergilemektedir:
• Ben fakirleri sevmem!
• Benım memunım işini bilir!
Ve bunlann doğal sonucu olarak "kö-
şe dönmecilik" gibi yeni bir yaşam fel-
sefesı!
Bu çöküntünün üniversiteye yansı-
ması iki aşamalı ve iki ayn biçimde ol-
muştur. llki, esasen ürkütûcü boyutlar-
da çoğalan ve hazırlıksız açılan kimi
taşra üniversiteleri, ülkedeki üniversite
sayısını 10"lardan30'laraçıkanvermiş-
tir. Bunlann çoğunun salt siyasal yatı-
nm olarak. hiçbır plan ve programa uy-
madan. yöre halkının oylannı hedef
alan kaygılarla açıldığı bılinmektedir.
Zorunlu askerlik hizmeti anlayışı için-
de getirilen "rotasyon" formülü de pek
sonuç vermemış. dolayısıyla söz konu-
su universiteler ciddı bir gelışme göste-
rememişlerdir.
1990 sonrası dönemde ise pek çok il-
çeyi il yapmak anlayışına uygun biçim-
de -hem de her ikisi de sabık ünıversi-
te üyesi basbakanlardöneminde- bu kez
adeta her ilde bır üniversite ilkesi(!) ile
sayı 60'lara gelip dayanmıştır.
fşte tüm bu olumsuzluklar yetmiyor-
muşçasına. yıne aynı dönemde, yanı
son 6-7 yılda, önce "vakıf" kisvesi al-
tında. ıktidara yakın çevrelerce devletin
mali kaynaklannı kullanarak -ve böy le-
ce devlet üniversitelerinin pavlannı
azaltarak!- aşılmaya başlayan bir "özel
üniversite fiıryası" içine girilmiştir. Ki-
mi holding patronlan fkonut sektörün-
den sonra. yine gerçek uğraştan olması
gereken üretim yenne) bu alanda ran-
tın daha kolay elde edildiğini görerek bu
ışe el atınca gazetelerde birbirini izle-
yen çekici(!) özel üniversite ilanlan boy
göstermeye başladı.
Sonuç
• İçlerinde doğru ve dürüst ele alın-
mış birkaç ayncalığı bir yana bırakır-
sak, üniversitelerimiz açısından bu olu-
şum Türkiye'ye YÖK darbesi ile gelen
nitelik kaybını aratacak sonuçlara gebe-
dir.
• Dolayısıyla ülkemizin geleceği de-
mek olan genç kuşaklar, birer "ticari
meta" olarak bu kuruluşlann (kurum
diyemiyorum!) elinde tehlike içindedir.
Bıryandan yozlaşmış birer meslekoku-
lundan öte bir düzeye erişme şanslan az
iken, diğer yandan özerk ve demokra-
tık üniversiteyi geri getirme çabalan-
mızı baltalarmş olmaktadırlar.
• Özel okullar (196O'lar-197O'Ier)
döneminde yaşanan kimi sorunlar -en
başta geleni, ücret yetersizliği ve ülke-
nin gittikçe bozulan ekonomik yapısı
yüzünden kimi meslektaşlanmızın ken-
dilerince haklı nedenlerle bu kuruluşla-
ra kaçma olasılığıdır- nitekim başlamış-
tırda!
• Birde bunlann içinde "yabancıdil-
de eğitim" verenler vardır ve belki (ya-
nşma havası içinde) artacaktır. Bu ko-
nuda devlet üniversiteleri (başta OD-
TÜ. Hacettepe olmak üzere Boğaziçi
ve kısmi yabancı dil denemeleri yapan-
lar vs..) için bile giderek büyüyen ve
kanımızca hakh bir tepki doğmaktadır.
Söz konusu tepkiyi dile getiren meslek-
taşlanmız "Yabancı dil eğitimine evet,
ama yabancı dil ile eğftime hayır!" sav-
sözü ile özetlıyorlar göriişlerini. Bu ay-
n bir yazı konusu olabilır ve ele alma-
yı düşündüğümüz konulann da başın-
da gelmektedir.
• Ancak buradan çıkanlacak sonuç;
büyük öğrenci kitlesı içinde böylesi pa-
halı bir eğitime gücü yetebilecek aile
sayısı çok sınırlıdır. Yani bu bir zengin
elit eğitimi olmakta ve esasen var olan
ikili yapıda yeni bir sosyal adalet soru-
nu yaratmaktadır.
Kısacası bu "fakirleri sevmeyenlerin
idcolojisi" içinde düsünülmüş ve oluş-
turulmus bir eğitim modelidir.
Öyle olunca da yukanda sayılan so-
runlarla ortaya çıkardığı, daha da çıka-
racağı çetrefilli uzantılan ile cıddi bir
sorunsal oluşturmaktadır. Tüm ilgili,
bilgilı ve yetkililerin dikkatine saygıy-
la arz olunur.
'Sağlık Reform Paketi' Bir Aldatmacadır!
Dr. M. CİHAT O G A N Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri
seksenlı yılla-
nn başında
ortaya çıkan
"yeni liberaT
saldın, küre-
selleşmetanı-
mjnın ardına gizlenmış. ka-
çınılmaz ve katlanılması
gereken gerçeklikler ola-
rak sunulan dayatmalarla
sürmektedir. Yatınma dö-
nüştüğü her yerde serma-
yeye kâr'ını tam güvenlik
içinde, sürekli arttırabile-
ceği koşullar yaratılabildi-
ği ölçüde,bu saldın amacı-
na ulaşmış olacaktır. Bu
amaca uygugâlarak devle-
tin, ulusal ve sosyal kimli-
ğinden anndınlarak. ulus-
lararası sermayenin yasa-
ma, yürütme ve güvenlik
aygıtına dönüştürülmesi
amaç1anmaktadır.
Devlet yeni görevini ba-
şarmak için ulusal pazan
eşitsiz yanşmaya açacak:
başta eğitim. sağlık ve sos-
yal güvenlik harcamalan
olmak üzere toplumsal har-
camalan en aza indirerek,
arttırabildiği kaynaklann
tümünü sermayenın kulla-
nımına sunacaktır.
TBMM'nın gündemin-
de olan Birinci Basamak
Sağhk Hizmetleri. Sağlık
Fınansman Kurumu ve
Hastane tşletmecıliği Te-
mel Yasa Tasanlanndan
oluşan ve kamuoyuna
"Sağhk Reform Paketi"
olarak sunulan program,
"yeni liberal saldın"nın
sağlık alanındaki dayatma-
lanna yasal dayanak oluş-
. turmagiriş.imidir. Tçmel ve
öncelikli ârhacı devletin
sağlık harcamalannı en aza
indirmektir, halkın sağlığı-
nın korunması ve geliştiril-
mesi gıbi bir kaygısı da
yoktur.
"Sağlık Reform Paketi"
konusunda yanıtlanması
gereken ilk soru; "Bu 're-
form " ülke gerçekleri ve ge-
reksinimleri öngörülerek
mi hazırianmıştır" olmalı-
dır. Bu sorunun yanıtı
olumsuzdur. "Sağlık Re-
form Paketi" ulus ötesi ser-
mayenin sözcülüğünü ya-
pan uluslararası kuruluşlar
tarafından hazırlanmıştır.
Sağlık hizmetini üretenle-
nn ve hizmetten yararla-
nanlann görüşlerinden ya-
rarlanılmamıştır. Sağlık
sistemini çökertmek için
tüm becerilerini sergileyen
"reformcu" siyasetçileri-
miz ve bürokratlanmızsa,
yarattıklan sistem tıkanık-
İığıru bu "refomun
r>
gerek-
•-çesirolarric sunabilmiştir.
k,. Ne yazık ki "reform"
"Icarşıtlafmın karşı çıkışlan
da genellikle "reforma ha-
yır" ile sınırlı kalmıştır.
"Reform" yanlılannın asıl
amaçlannın ne olduğu tar-
tışılsa bile, sağlık sistemin-
de gerçekten bir değişiklik
yapma istekJerinin olup ol-
madığı, bu isteğın yaşama
geçirilmesi için gerekli
nesnel ve öznel koşullann
bulunup bulunmadığı sor-
gulanmamıştır. Bu sorgu-
lamalar yapılmış olsaydı
sonucun olumsuz olduğu
görülür, "reform" girişim-
lerinin asıl amacının sağlık
sisteminin yeniden yapı-
landınlması değil. sistemin
işletilmesındeki basansız-
lığın gizlenmesi ve hatta
bir adım daha atılarak "re-
form karşıtlarına" yüklen-
mesi olduğu görülürdü.
Bu sürecin yaşanmasın-
da çok boyutlu "liberal sal-
dın"nın olumsuz sonuçla-
nnın yaşamın tüm alanla-
nnda bir anda ortaya çık-
ması da etkili olmuştur.
Sistem yaşamın her alanın-
daki çököşünü bkjbiriru iz-
leyen skandallan kusarak
belgelerken güçlü iletişim
ağı ile de yeni güç ilişkile-
rini topluma dayatarak ba-
şansızlığını dışsallaştır-
mıştır.
Bu aşamada yanıtlanma-
sı gereken ikinci soru; "Re-
form yanhlannın halkm
sağlığımn korunması ve ge-
liştirilmesi için 'reform'
önerme haklan var mıdır"
olmalıdır. Gerçekten, siya-
FİYAT DUYURUSU
LIGHTS
"Kısa Kutu"
Fiyatı: 150.
setteki kirlenmeyı skandal-
larla taçlandıran; çeteleri
ülke yönetimıne taşıyan;
ekonomiyi dennleşen bir
sürekli bunalımdan kurta-
ramayan; eğitim, sağlık ve
sosyal güvenlik sistemleri-
ni çökerten bir siyası siste-
min bağlaşıklan "sağhk re-
formu"ndan söz edebilır-
ler mi? Bu ortamda sağlık
çalışanlan sağlık hizmetle-
nnı geliştirebileceklerine,
halk da sağlığının koruna-
bıleceğine gerçekten inan-
dınlabilir mi? Bu sorulara
olumlu yanıt verilemez.
"Reform karsıtlan" kar
j
şı çıkışlannda bu
ği yeterince önemseme
mişlerdir. Yetersizlik sağlı-
ğa bütünsel yaklaşımın göz
ardı edilmesiyle pekişmış-
tir. Gerçekten, karşı çıkış.
sağlığı doğrudan ilgilendi-
ren alanlarla bütünleşme
gereği duyulmadan "sağhk
alamyla" sınırlı tutulmuş-
tur. "Yeni liberal saldın"
bütünsel niteliği ile yaşa-
mın her alanında sürerken,
örgütsüz direniş sağlık ala-
nında olduğu gibi, dığer
alanlarda da o alanla sınır-
lı tutulmuş. hatta kimi za-
man aynı alanda bile bü-
tünlük sağlanamamıştır.
Sonuçta, "reform yanh-
lan" tarafından sağlık sis-
teminde "reformun ger-
çekleştirihniş olduğu" şek-
linde bir sanal ortam yara-
tılmış, "reform karşıtlan"
da bu sanal ortamda refor-
mun gerçekleştirilip ger-
çekleştirilemeyeceğini:
gerçekleştirilirse nerede.
nasıl tıkanacağını tartış-
mış; bir adım daha atanlar
ise. gerçekleşen bu refor-
mun asıl amacının ne oldu-
ğunu sorgulamaya yönel-
miştir. Birinci tutum "re-
form" çabalannı ve "re-
formculan" meşrulaştır-
mış, halk düşmanı yüzleri-
nin sergilenmesini bir süre
için ertelemiş; ikinci tutum
ise sistemin iletişim ağının
gücüyle boğulmuş, gerçek
amacın sergilenmesine
katkısı hep sınırlı kalmıştır.
"Reform yanülan" bu
süreçte sağlık çalışanlan-
nın bır bölümünün de ara-
lannda bulunduğu geniş
bir toplum kesımini sağlık
sisteminin çöktüğüne ve
bir reformun zorunluluğu-
na inandırmayı başarmış-
tır. Buna karşılık, kimse
onlara halkın sağlığından
söz etme hakJannın bulun-
madığını haykıramamıştır.
Yanıtlanması gereken
üçüncü soru, sağlık siste-
minin başansızlığı ile ilgi-
Hdır "Sagfck sistemimiz
ekten başansıs mı-
f!
K
Yasal anlamda sos-
yalleştirildiği günden beri.
sağlık sistemine yapılan
gırdilerin arttınlmadığı.
hatta giderek azaltıldığı
"reform >
r
anlılan" tarafın-
dan bile onaylanmaktadır.
Aynca. sosyalleştirmenin
gerçek anlamda uygulan-
madığı, hatta bu modelden
giderek uzaklaşıldığı da
yadsınmamaktadır.
Gerçek anlamda uygu-
lanmayan. yeterli girdi ile
beslenmeyen ve çevresel
sistemler tarafından des-
tekJen'meyen bir sistemin
bugün ulaştığı sonuçlann
başansızhk olarak nitelen-
mesi bir çarpıtmadır. Bu
çarpıtma amacına ulaşmış-
tır. "Reform karşıdan"
arasında bile sağlık siste-
minin başansız olduğuna,
hatta çöktüğüne inananlar
çoğunluktadır. Sağlık sis-
temimizin ülkenin değişen
gereksinimlerine yanıt ve-
recek biçimde yenileneme-
mesi de belirleyici olmuş-
tur. Sonuçta, "reform kar-
şıtiannm" en önemli eksik-
liği, dayatılan modele "ha-
yır" derken, seçenek üre-
tememek ya da başanlı
olan bir seçeneği ülke ge-
reksinimlerine ve gerçek-
lerine uyarlayıp, seçenek
olarak sunamamak olmuş-
tur.
"Sağhk Reform Paketi
neyi amaçhyor?" sorusu,
bu saptamalardan sonra ya-
nıtlandığında, "Sağhk Re-
form PaketTni hazıriayan-
lar belirledikleri amaçlara
gerçekten inanıyorlar mı,
yoksa asıl amaç görünür
amaçlann ardına mı gizle-
niyor?" sorusuna da yanıt
aranması gerekmektedir.
Bu paketın amacı. 224 sa-
yılı Sağlık Hizmetlerinin
Sosyalleştirilmesi Kanunu
ile tanınan ve yurttaşlann
eşit ve parasız olarak ya-
rarlanabildikleri sağlık hiz-
metlerini özelleştiımek, bu
amaçla birinci baSamaktan
^»şlayarak kâriılığı düşük
''olan koruyucu sağlık hiz-
metlerinden uzaklaşmak.
ileri teknoloji. ilaç ve tıbbi
malzeme kullanımını ön-
gören ve kâriılığı yüksek
olan tedavi hizmetlerini
>Tirttaşlara gereksinimleri
temelinde değil. yaptıklan
parasal katkı ölçüsünde
satmak ya da özet anlatım-
la temel hak sayılan sağlı-
ğı metalaştırmaktır.
Bu durumda. "Sağhk
Reform PaketTni hazırla-
yanlar beüriedikleri amaç-
lara gerçekten inanıyorlar
mı, yoksa asıl amaç görü-
nür amaçlann ardına mı
gizleniyor?" sorusunun ya-
nıtı aranmalıdır. Süregelen
gelişmelerasıl amacın sağ-
hk sisteminde yaşanan çö-
küntünün sorgulanmasını
geciktirmek ve hedef sap-
tırmak olduğunu göster-
mektedir.
Gerçekten "yeni liberal
saklın"nın olumsuz sonuç-
lan sağlık alanında olanca
ağırlığı ile yaşanırken sis-
temin tıkanmasının gerçek
nedenleri ve çıkış yollan
sorgulanamamakta, tartış-
malar, çöktüğü öngörülen
bir sistemin yerine öneri-
len, ama işletilmesi için
hiçbir somut adım atılma-
yan bir sistemin gerçekJeş-
tirilebilirliğinin sorgulan-
masında yoğunlaşmakta-
dır.
T.C.
ÇUBUKKADASTRO MAHKEMESf'NDEN
1971/91
Çubuk ilçesı Camıli köyü hudutlan dahilinde tapunun 625 parselinde kayıtlı davalı-
lar adına tespitıne davacı Halil Yalçın'ın itirazı üzerine yapılan duruşma sonucunda;
Nızalı parselin davalılar Izzet oğlu Satılmış Limon mırasçılan adlanna tapu tesciline
dair 24.6.1971 tarih ve 1971 '252 sayılı mahkememız karan, davacı Halıl Yalçın miras-
çılan olan Hüsnüye, Ziya, Aysel. Bilaleddin, Nurettin Yalçtn'a ve Kadir evlatlan Fatma,
Nezbinye. Müyasel, Lokman, Hayati Yalçın'a mahkememiz karan teblıgi edilememiş
olup. zabıtaca araştınlmış ise de bulunamadıklanndan 7201 sayılı kanunun 28 ve mü-
teakıp maddeleri ve HUMK'nin 432 maddesı geregınce adı geçenlere ilanen teblığine
ve ılan tanhinden ıtıbaren 15 gün sonra ılgihlere tebliği edilmiş sayılacagı, süresi içen-
sinde temyız yoluna başvıırmadıklan takdırde karann kesınleşeceğı tebliği yerine kaim
olmak üzere ilan olunur.
Basın: 51527
İLAN
T.C.
ÇUBUK KADASTRO \1AHKEMESİ'NDEN
1951/842
Çubuk Kızılöz köyü hudutlan dahilinde 83 parselinde kayıtlı tarlanın davacı adına
tespitine, davalılann itirazı üzerine;
Nizalı parselin davalı adına 6.10.1952 gün ve 1952/467 sayılı mahkememiz karan da-
valılardan Hasan Kılıç, Münire Kılıç, Cemıle ve Yeter Kılıç'ın adreslerinin zabıtaca tes-
pit olunamadığından ve mahkememiz karan tebliği edilememiş olup hükmün özetınin
Basın Ilan Kurumu kanalı ile Çubuk'ta tevzıılı olunan gazetelerden birinde ilanen teb-
liğine karar verildiğınden 7201 sayılı kanunun 28 ve müteakip maddelen ve HUMK'nin
432. maddesı gereğince ilanen tebliğine ve ılanuı tanhinden itibaren 15 gün sonra ilgi-
lilere tebliği edilmiş sayılacagı ve süresi içerisinde temyız yoluna başvurmadıklan tak-
dirde karann kesınleşeceğıne tebliği yenne kaim olmak üzere ılan olunur. Basın: 51525
PENCERE
Çatık Kaş,
Asık Sunat, Kanlı El...
Isviçreli Rose-Marie Douce anlatıyor:
"Otobüsten inip rehberimizin peşinden ileriiyor-
duk. Rehberimiz tam çevreyi anlatacaktı ki silah
sesleri işittik. Hepimiz bir heykelin arkasına sığın-
dık. Biraz sonra sayılan 10-12 kadar olan silahlı
genç çocuklar ortalıkta bitiverdiler. Hepsi de çok
gençtiler. Bizleh oracıkta dizlerimizin üstüne çö-
kertip teker teker öldürmeye başladılar. Yanımda
duran iriyan adam üzerime yığılıverdi, arkamdaki
kadın kurşunu yiyince üstüme devrildi. Sadece
kolumla bacağım dışarda kalmıştı, koluma ve ba-
cağıma ateş ettiler. Biraz sonra yeniden ateşe baş-
ladılar. Ölmediklerini gördüklen kişilerin başına
kurşun sıkıyohar, Allah Allah' diye bağırıyorlar,
dans ediyorlardı."
•
Mısır'da 58'i turist, 68 kişiyi öldüren şeriatçılar
"silahlı genç çocuklar"6\; Rose-Marie Douce yine-
liyor:
"Hepsi çok gençtiler..."
Tarihsel Luksor kentini gezmek isteyen turistler
dünyanın dört bucağından geliyorlar, 31 Isviçreli,
8 Japon, 4 Ingiliz, 1 Fransız, 1 Bulgar, 5 Alman, 1
Kolombiyalı, ötekilerin kimlikleri saptanamamış...
Katliamı kim yapıyor?..
Islami Cemaat örgütü... .. -,• •
•
Islam coğrafyası baştan sona dalga dalga kanlı
çatışmalarla köpükleniyor.
Müslümanın Müslümana ettiğini gâvuryapmaz!..
Iran-lrak savaşı 8 yıl sürüp 1 milyon cana mal ol-
muştu; Cezayir'den Afganistan'a uzanan atlasta
yoksulluk, cehalet, yobazlık, bağnazlık, ölüm, zu-
lüm, savaş, terör ve baskı sarmalı toplumların bo-
ğazına darağacı ıpinin ılmiği gibi dolanmış... •
Kadınlar köle...
Afganistan'dakökünedekşeriatçıMüslümanlar
oirbirlerini bogazlamaya doymuyorlar...
Cezayir'de Müslüman Müslümanın boğazını ke-
serek imanını tazelıyor...
Mısır'da genç şeriatçılar ülkeyi gezmeye gelen
turistleri öldürerek ne kadar Müslüman olduklannı
kanıtlama yolunda cellatlaşıyorlar...
Allah adına kurbanlık koyun yerine insan boğaz-
lamak sevap sayılıyor?..
Müslümanın kimliğindeki fotoğraf: ç
Çatık kaş.. *••
Asık surat..
Kanlı el..
iran'da kadının fotoğrafı vesikalık bile değil, kap-
kara birçuval...
Şeriatçı neden Atatürk'e düşman?..
Çünkü hayata düşman.. ' •''
•
Yalnız şeriatçı mı?..
"Yeni mandacılar" Atatürk'e düşmanlıkta dinci-
lerle yarışmaya başladılar; bugünkü toplumda ya-
şanan laik-şerıatçı ikileminin sorumunu Mustafa
Kemal'e yüklemeye çabalıyorlar.
. J^Jeboş bir.savL j*£f|:iîijw
, Afganistan'dan başlayıp Islam coğrafyasın
Cezayir'e değin uzanacak bir gezide görülen K
gaların özü incelendiği zaman, Atatürk'ün Türki-
ye'de ortaya çıkmış olmasına yatıp kalkıp dua et-
mek gerekir.
Müslümanın en büyük düşmanı Müslüman...
Laiklik, bu düşmanlığı siyasetin dışına çıkardığı
için barışın temelindeki harç...
<§lgAĞDAŞ YAYINLARI
İLHAN SELÇUK
ziverbey köşkü
İHıan Selçnk
ZİVERBEY
KÖŞKÜ
350.000 TL(KDVdahıl)
Cumhuriyet Krtap Kukibti Çağ Pazariama A.Ş. Ye^ebatan!
No: ftB Cağatoğlu- tstanbui Tei:514 01 9î
Posta çeks mx: 666322
İLAN
T.C
ÇUBUKKADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
1951/3455
Çubuk ilçesı Tahtayazı köyü hudutlan dahilinde bu-
lunan 258 parselinde kayıtlı tarlanın davalılar adına tes-
pitıne ve davacı Kezban Akalın'ın itirazı üzerine yapı-
lan duruşma sonucunda;
Nızalı parselin davalılardan Hanife Fatma Kezban
adlanna tapuya tesciline dair 28.7.1959 tarih vp
1959/1013 sayılı mahkememiz karan, davacı Kezban
Akalın'ın adresi zabıtaca tespit olunamadığuıdan ve
mahkememiz karan tebliği edilememiş olup 7201 sayı-
lı kanun. 28 ve müteakip maddeleri ve HUMK'nin 432.
maddesi gereğince adı geçene ilanen tebliğine ve ilanı
tarihinden itibaren 15 gün sonra ilgiliye tebhğı edilmiş
sayılacagı, süresi içensınde temyiz yoluna başvunna-
dıİdan takdirde karann kesınleşeceği tebliği yerine ka-
im olmak üzere ilan olunur.
Basın: 51526
Romanlarınız ve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel: 554 08 04