Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 1997 PERŞEMBE
12 KULTUR
Fransa'nın Amiens kentindeki 17.Uluslararası Film Festivali'nde bu kez sinema yazarlan seçti
'Tabutta Rövaşata'ya bir ödiil dahaVECDİ SAYAR
PARİS - Türk sineması en "hi" yılia-
nndan biriııi yaşıyor. Gün geçmiyor ki.
sinemamızın yeni bır başansına tanık ol-
mayalım. "Tabutta Rövaşata". "Masu-
miyet", "Eşkıya" ve "Hamam" katıldık-
lan uluslararası festivallerden ödülsûz
dönmüyor.
Ekım sonunda Montpellier'de 19. Ak-
deniz Film Festivali'nde üç ödül birden
(Akdeniz Sinema Yazarlan Ödülü. jüri
özel mansıyonu ve akademi öğrencıleri
özel ödülü) kazanan DervTşZaim'in "Ta-
butta Rövaşata"sı, şimdi de Asyalı sine-
ma yazarlannın verdıği NETPAC ödülü-
nükazandı.
7-16 Kasım 1997 tarihleri arasında
Fransa'nın Amiens kentinde düzenlenen
17. Uluslararası Film Festivali çerçeve-
sinde gösterilen -yanşmada ya da yanş-
ma dışında- fılmler arasında bir değerlen-
dırme yapan NETPAC (Asya Sinemala-
n İşbırlığı \e Tanıtım Orgütü)jürisinın.
Asya ülkelennde gerçekleştirilmiş en ba-
şanlı filmolarakZaim'infilmini seçme-
si. festivali izleyen bızlen, özellikle de fil-
min dış. satışlan ile ılgilenen Keriman
L'lusoy'u heyecanlandınyor. Jüri, ödülün
gerekçesinde Dervış Zaim'ın duyarlı ve
yalın anlatımını vurguluyor. ama kuşku-
suz filmin oyunculannın, özellikle Ah-
raet Uğurlu'nun oyununun da bunda bü-
yük payı var. Montpellier'de konuştuğum
jüri üyelen Uğurlu'nun oyununa hayran-
lık duyduklannı belırtiyorlardı.
"Tabutta Rövaşata"nın festival başa-
nlanna yenılennin eklenmesı beklenebi-
lir. çünkü filmin festival serüveni daha bır
sure devam edeceğe benzıyor Şu günler-
M,'ontpellier'de
19.Akdeniz Film
Festivali'nde üç
ödül birden kazanan
'Tabutta Rövaşata'
şimdi de
Asyalı sinema
yazarlannın verdiği
NETPAC
ödülüne değer
görüldü. Özellikle
Ahmet Uğurlu'nun
oyunu hayranlık
uyandırdı. Şu
günlerde Torino'da
yanşan film sonra
Selanik Film
Festivali'nde
yanşacak.
de Torino Gençlik Filmleri Festivali'nde
yanşan film, ardından Selanik Film Fes-
tivali'nde yanşacak.
Büyük ödül Japonya'nın
"'Tabutta Rövaşata" Amiens'de yanş-
ma dışı bölümde gösterildi (Fransa'da bir
festivalde yanşmaya katılan bir film,
ikinci bir festivalde ancak yanşma dışı
gösteriliyor). Yanşmaya katılan on üç
film arasında büyük ödüle değer görülen
yapıt, genç Japon yönetmen Naomi Ka-
wase'nin "Suzaku"su oldu. 1971 yılında-
kı ekonomik bunalım sırasında, yaşamı
ormana bağlı bir köyden insan manzara-
lan çizen. hüzünlü bir yapıt "Suzaku."
Batı sinemasına özgü birestetikle. Japon
insanının duyarlığını bir araya getiren
Kawase. bu yıl Cannes'ta "Alnn Kame-
ra" ödülünü de kazanan bu ilk yapıtı ile
yetkin bir anlatıcı olarak Japon sinema-
sında yerinı aldığını kanıtlıyor.
Bu ödüllerde son zamanlarda esen Ja-
pon rüzgârlannın da bir parça payının ol-
duğunu düşünüyorum. Nedense, bir sü-
redir dünya eleştirmenleri genç Japon si-
nemacılanndan yana ağırlık koyuyor.
Son iki yılda kazandığı büyük ödüllere
bakılırsa, Japonlar, Çin ve tran sinema-
lannın ayncahklı yerini almış görünüyor.
Belki de, tümüyle ticari bir sinema anla-
yışının egemenliğindeki Japon sinema
dünyası bir ölçüde etkilenmek isteniyor
bu ödüllerle.
Japon sineması tran'ın konumunu
sarstı dediysek de, Iranlı sinemacılann
yanşta gene de ön sıralarda olduğu ger-
çeğini vurgulamamız gerek. Amiens "de-
ki sonuç da bu saptamamızı doğrular ni-
telikte. Festivalin ikinci büyük ödülü olan
"Jüri Özel Ödülü", Iranlı genç yönetmen
Fassioh Padjom'un "Besinti MevsJnT ad-
lı filmine verildi. Filmin bir özelliği de,
tran dışmda yaşamayı seçmiş bir yönet-
menin lran'a gelerek gerçekleştirdıği bir
yapıt olması ve özelliği ile bir **illt'*i ger-
çekleştırmesiydi. Bir Fr9nsız-lran ortak
yapımı olan "Beşinci Mevsim",aralann-
da kan davası olan ikı aile arasındakı ilış-
kilen, bu arada bir sevda öyküsünü konu
alıyor. Padjom'un filmi, başroldeki Ro-
ya Nonahah'ye verilen En lyi Kadın
Öyuncu Ödülü ve OClC-Kiliseler Birlı-
ği Ödülü ile, festivalin en şanslı yapıtla-
nndan biri oldu.
En tyi Erkek Oyuncu Ödülü ise, ırkçı-
lık temasını işleyen lspanyol yönetmen
Enrkjue Gabriel'in "En la Puta CaDe"
fılminın ikı oyuncusu Ramon Barea ve
Luis Alberto Garria'ya verildi.
Amien'de izleyicinin en beğendiği
film ise. Fransız yönetmen Chıistophe
Ruggia'nın "Le Gone du Chaaba" adlı
filmi oldu. Lyon yakınlannda bır gece-
kondu bölgesinde yaşayan Cezayirli ço-
cuklann gözünden ırkçılık sorununa eği-
liyordu. Film. ızleyici ödülünün yanı sı-
ra Arruens Belediyesı'nin koyduğu ödü-
lün de sahibi oldu.
Amiens Film Festivali. yanşmada ve
yanşma dışı bölümler için yaptığı seçim-
lerde ırkçılık temasına genış bır yer ayı-
nyor. Bu yıl da çıngenelere aynlmış özel
bölümle bu temanın tartışılmasmı sağla-
dı. Don SiegeTe, Vietnamlı emektar yö-
netmen KhuongMe'ye ve Fransız deko-
ratör WiDy Hoh'a aynlmış bölümlerle iz-
leyicisine geniş bir panorama sunan Ami-
ens Film Festivali. Jean-Pierre Gar-
cia'nın yönetiminde Fransa'nın en işlev-
sel film festivallerinden biri olma konu-
munu her yıl bıraz daha güçlendiriyor.
Akademi Istanbul öğrencileri Turgay Nar 'ın 'Hitit Güneşi' adlı oyununu sahneledi
Öğrendlerdenprofesyonelbiryorum
Otellerde
yaşamayı
yeğleyenler
Kültür Servisi - Fransız fotoğraf sanatçı-
sı Thierry Bouet, yaşamlannı otellerde ge-
çiren msanlan anlatan fotoğraflannı, Istan-
bul Resim-Heykel Müzesi, Şeker Ahmet
Paşa Salonu'nda sergıleyecek.
24 K.a:>ım'da açılacak ve 7 Aralık'ta so-
na erecek sergide çoğunlukla Paris, New Y-
ork \e Monaco'daki otellerin ünlü ya da
isimsız ziyaretçilerinden enstantaneler yer
alacak. Sergi, Akkök Grubu'ndan Aksu lp-
lik. Savoy Otel, Aktif Dağıtım, Air France
v e Ofset Yapımev i sponsorluğunda gerçek-
leşecek.
Bernard Shawun 1893'te ifade ettiği
"yaşamı otellerde sürdürmek ev hayabn-
dan kaçışnr" düşüncesinın hâlâ geçerli ol-
duğunu kanıtlayan sergıde, yaşamını
Hampshire Hotel'de sürdüren ünlü tenor
Pavarotti ve kitaplannı yazmak ıçin Hotel
Rafhael'de vaşamayı seçen yazar Bernard
Henri-Levy "nın fotoğraflan da yer alıyor.
Thierry Bouet "Otellerde Yaşam" tema-
lı fotoğraflar seçmeye, 1990 yılında New
York'taki bir otelin asansöründe, kat numa-
rası yerine eski Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri Perez de Cuellar'ın adına rastla-
yınca karar vermiş. Cuellar'ın bır ev yeri-
ne otel katında yaşamayı tercih ettiğini öğ-
renınce. otellerdeki yaşamlan araştırmaya
başlayan sanatçı ilginç kareler yakalarmş.
Aynı yıl ilk olarak otelde ikamet eden bir
göçebenin izine rastlıyor. Böylelikle, ya-
şam tarzı ötekı ınsanlardan farklı birtoplu-
luğun varlığı belırginleşiyor. Vogue dergi-
sinin yardımlanyla bu gizemli dünyanın
kâşifi haline dönüşüyor.
1990-1995 arasında, Thierry Bouet ser-
gisinin ana temasını oluşturan bu portrele-
n resımledi. Sanatçının sergisinde yer alan
fotoğraflann bazılan kendi seyahatlan sı-
rasında tesadüfen yakaladığı ilginç enstan-
tanelerin, bazılan ise uzun süren uğraşıla-
nnın derlemesi. Bugün sanatçının albü-
münde yer alan şahıslann üçte biri ikamet
yerlenni değiştirmiş durumdalar.
1959 yılında Paris'te dünyaya gelen Thi-
erry Bouet, fotoğrafçılıkla ilgili temel eği-
timinı portre fotoğrafçılığının merkezı sa-
yılan Harcourt stüdyolannda yaptı. Vogue,
Egoıste. Vanity Fair, Harper's Bazaar ve Li-
beratıon gibi dergilerde çalıştı. Thierry Bo-
uet, Paris'te açtığı (Hotel Particuliers) ilk
sergısı ile, fotoğrafçılığın artistik yanının
önemli bir tercih meselesi olduğunu kanıt-
lıyor. Thierry Bouet, beş yıl boyunca yap-
tığı araştırmalar sonucunda Paris. New Y-
ork gibi dünyanın büyük kentlerinde ya-
şamlannı otellerde sürdüren yazarlar. şair
ve artistlerin siyah- beyaz fotoğraflannı
çektı. Thierry Bouet'in her karesı uzun
diyaloglan anımsatıyor.
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Akademi Istanbul Tiyatro Bölümü
öğrencilen Turgay Nar'ın yazdıği. Ah-
met Levendoğlu'nun yönetmenliğinı
üstlendiğı "Hitit Güneşi" adlı oyunu
15-16 Kasım tarihlerinde Sahne Foks'ta
sahneledi.
Ahmet Levendoğlu ve Işıl Kasapoğ-
lu Atölyesı öğrencilerinin rol aldığı
oyun, Hıtıt döneminın en güçlü-kralla-
nndan biri olan Şuppiluliuma'mn ikti-
dar tutkusu ûzerine kurulu.
-Hitit Güneşi'nin sahnelenme düşun-
cesi nasıl gerçekleşti?
AHMET LEVTNDOGLU - Akade-
mi Istanbul'un tiyatro bölümü öğrencı-
leri daha doğrusu birinci sınıflar hariç.
atölye sıstemi olarak adlandırdığımız üç
ayn atölyenın tüm öğrencileri bu oyun-
da yer alıyor. Mezun olacak öğrenciler
bu yıl üç oyun sahneleyecekler. "Hitit
Güneşi'" bunlann ilki. Bundan sonra yı-
ne benım çalıştıracağım diğer proje ise
futbol olgusu üzerine. Oyunun adı da,
yazan da yok. Doğaçlama olarak geliş-
tinlecek olan bu proje de temel olguyu
futbol \ e Türkiye olarak belirledik. Tür-
kıye'de futbol, çılgınlık boyutlanna ka-
dar ulaşıyor. Toplumsal çerçevede çok
ağırlıklı bir yere sahip olan bu olguyu
geçen yıldan bu yana geliştiriyoruz. Fut-
bol alanına giren belirli temalar öğren-
ciler tarafından doğaçlamalarla gelişti-
rilerek sahnelenecek. Cçüncü oyun ise
Işıl Kasapoğlu Atölyesi'nin çalışması
olacak.
- Turgay Nar'ın daha önce hiç sahne-
lenmeyen "HititGüneşi" adlı oyununu
sahnelemekteki amacınız ncydi?
Konservatuvarlarda ya da tiyatro
okullannda genellikle izleyicinin daha
önce bildiği, birkaç kez sahnelenmiş
oyunlar sahnelenir. Aynca öğretmenle-
rin, kendi kariyerleri içinde çalıştırmış
olduklan, yeni bir soluk getirmeyen, bir
anlamda tekrar denilebilecek oyunlar da
sahnelenir. Bunun mutlaka yararlan var
ancak öğrencilerin yepyeni, el değme-
miş bir metinle boğuşmalannın son de-
Ahmet
Levendoğlu ve
Işıl Kasapoğlu
Atölyesi
öğrencileri
Turgav Nar'ın
'Hitit'Güneşi'
adlı oyununu ilk
kez sahneledi.
Levendoğlu bu
ilk projelerinde
tüm
öğrencilerin bu
çalışmada
yeterince
katıbm duygusu
yaşadığmı
belirtiyor.
(Fotoğraf:
KAAN
SAĞANAK)
rece yararlı olduğunu düşünu^<i u...
- Oyunun bir Türk yazara ait olması
sizin için önemli miydi?
Önemli olan metnin niteliklı olması.
Oyunun ilk kez sahneliyor olması bi-
zım içm daha önemli. Bu. tiyatro okul-
lannda daha önce tanık olmadığımız bir
olay. Türk tiyatro yazarlan içinde önem-
li bir yere sahip olan Turgay Nar' m oyu-
nunu ilk kez sahneliyor olmak öğrenci-
ler için hem büyük bir kazanç hem de
bütün çalışanlar ve okul adına da artı bir
puan. Oyunun rol dağılımı da öğrenci-
ler arasında dengeli oldu. Okullarda
sahnelenen oyunlarda genellikle birkaç
öğrenci öne çıkar. "Hitit Güneşi"nde
hemen hemen tüm öğrenciler bu çalış-
mada yeterince katılım duygusu yaşadı-
lar.
- HititGüneşi sadece iki gün sahnelen-
di Sahne Foks'ta. İleride daha uzun so-
luklu bir sahneleme düşünüyor musu-
nuz?
Oyunu daha uzun sahnelemeyı düşü-
nüyoruz. Oyunun Sahne Foks'ta sahne-
lenmesı tiyatro ınsanlan arasındaki say-
gı ve dayanışmanın da bir örneğiydı ay-
nca. Tiyatroyu kiralamadık. Mahir
Günşiray, Sahne Foks'un kapılannı bi-
ze açtı. Yaklaşık 20 gündür burada ça-
lışıyoruz. Bu öğrenciler ıçin büyük bir
nimet, çünkü okulda çahşma olanağı ol-
masına rağmen gercek bir tiyatro sah-
nesinde olmak büyük avantaj.
- Bir anlamda konservatuvara alter-
natifolarak kurulan Akademi İstanbul
ile konservatuvariar arasında ne gibi
farklarvar?
Fark saymakla bitmeyecek kadar faz-
la. Bu çalışmayı gören izleyiciler. kon-
servatuvarda daha önce görmüş olduk-
lan oyunlarla kıyasladıklannda sanıyo-
rum en iyi gözİemi yapmış olacaklar.
"Sonuçta bu bir öğrenci oyunu,amatör-
ceyaklaşım içinde elealınır" sözünün iz-
lerini bu oyunda kımse göremeyecek.
- Akademi İstanbul bu yıl ilk mezun-
lannı verecek. Öğrencileri neler bekB-
Öğrencileri olağanüstü zorluklann ve
tehlıkelerin bekJediği bır gerçek. Okul-
lannı bıtırdikten sonra televizyonun aç-
tığı kapılara kendılerinı kaptırabilirler.
Televizyon ucuz kpmiklikler üzerine
kurulu ve para açısından çekici geliyor.
Ama öğrencilenmizin tiyatrocu kımli-
ğiyle bağdaşmayan ışler yapmayacakla-
nnı umuyorum. Bu konuda üç yıl bo-
yunca hazırlandıklan içm sanıyorum ki
bu tuzaklara düşmek yenne gerçek bir
tiyatro sanatçısı gibi ilerlemek kararlı-
hğını gösterecekler.
- Bu yıl eğitmcnlik görevinize son ve-
riyorsunuz. Neler yapacaksınız bundan
sonra?
27 yıldır egitmenlik yapıyorum. Bu
süre bir iş için oldukça yeterli diye dü-
şünüyonım. Öğrenci oyTmlanntn yönet-
menliğinin yanı sıra bu yıl. Başar Sa-
buncu'nun yönettiğı "Balkon"da rol
alacağım. YükümlülükJerimi yerine ge-
tırdiğimi düşünüyorum. Bu yaş döne-
mınden sonra profesyonel alanda sev-
diğim işlen gerçekleştırmek ıçin ken-
dime zaman ayırmayı istıyorum.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
v
Sokaklarda Esen
Rüzgâr Çünkü'
Sokaklar, sarı yapraklaria örtülü, şimdi. Sokak-
lar güz yağmurlanyla ıslak. Sokaklar, hem büyülü
hem hüzünlü, şimdi. Sokaklar, sonbahar ıslaklığıy-
la insanı kendine çekiyor, şimdi.
Her gün, sokaklardan, yokuşlardan geçer, Istan-
bul'un belii başlı merdivenlerinden iner çıkanz da
onların öyküsünü pek bilmeyiz. Geçerken variık-
lanna, güzelliklerine, yapılış biçimlerine, özellikle-
rine hiç dikkat etmeyiz.
Sanki onlann da insanlar gibi bir tarihi vardır.
Aslında tanhi olduğu kesındir de; insanlar gibi bir
geçmişi vardır. Birtakım doğa dışı anlamlar yükle-
mek istemiyorum ama, üzerlerinde yaşanan mil-
yonlarca güzel öykü vardır.
Mutlu anlar vardır; öpüşmeler, sanlmalar vardır.
Acı da tatsız şeyler de vardır; insanın canını sıkan.
Kısacası yaşamın ta kendisidir.
• • •
Dokuz-on yıl kadar önce birakşamüstü Banka-
lar Caddesi'ne inen merdivenli bir sokağı anımsı-
yorum. Herhalde saat sekiz, sekiz buçuk civany-
dı. Bir sonbahar günüydü, anılann belleğimize ka-
zındığı günlerdendi. Kasım sonu olmalı, kışaelini
uzatan. Bir pastırma yazını yaşıyordu İstanbul.
O saatte orada ne işim olduğunu pek anımsa-
mıyorum. Belki de çalışma masam için bir lamba
bakınıyordum. O merdivenli sokak, bölgeyi bilen-
ler merdivenin şeklini de anımsayacaklardır, saç
örgüsü gibidir.
Merdivenlerin yanında yükselen duvann üzerin-
de, biri kız, biri erkek ikı genç insan anımsryorum.
Her hallerinden birbirlerine âşık olduklan belliydi.
El ele tutuşmuşlar, birbirlerinin gözlerinin içinde
yok oluyoriardı. Sanki ordan kimse geçmiyordu.
Sanki yeryüzünde yalnızca onlar vardı. Başka hiç
kimse yoktu.
O günden beri "büyülü âşık halleri" gözlerimin
önünden hiç gitmedi. Sokaklann, merdivenlerin
insanın belleğine kazınan böylesine anıları vardır.
Binlerceanı...
Kuşkusuz ki anılar insanlarındır. Ama o sokak-
larda, o merdivenlerde yaşanmıştır. Sanınm, o iki
genç insan o geceyi, o merdiveni hiç unutmamış-
tır. Benim unutmadığım gibi. Kim bilir şimdi nere-
de, ne yapıyoriar!
• • •
Daha sonra Cahit Kayra'nın, Istanbul'un Yo-
kuşlan ve Merdivenleri adlı kitabından öğrendiği-
me göre o merdivenli sokağın adı Bereketzade
Sokağı'ymış. Bu ad, Fatih zamanındaki bir kale
kumandanının adından geliyormuş.
Cahit Kayra'nın adını andığım kitabı, tam da bu
konunun kitabı. Istanbul'un yüzlerce sokağı ve
merdiveninin kısaca da olsa "öyküsü" yer alır...
Çocukluğumuzdaki top oynadığımız, koşuştur-
dugumuz sokaklar da kalmadı. Çoğu arka sokak,
bir aracın saatte bir geçtiği bir sokak; şimdi trafi-
ğin işlek bir caddesi oluverdi.
Vekente eklenmiş bınlerce yeni sokak ve cad-
de türedi... Belki de ileriki yıllarda birileri o yeni so-
kaklan dayazacak. llgilisi kalırsa...
• • •
Bir de sokak adları vardır. Bazısı ünlülerin adla-
nnı, kahramanlann adlannı. şairlerin adlannı taşır.
Bazısı da televizyon dizisi oyunculannın!
Sokaklardan geçeriz; çoğunlukla adına bakma-
yız. Yalnızca kendi sokağımızın adını biliriz. Adre-
simizi bilmemiz "gerektiği" için. Belki birkaç so-
kak adı daha; o da yolumuzun sıkça düştüğü bir-
kaç sokak adı... Belki birkaç yakınımızın oturdu-
ğu sokağın adlan...
Çoğunlukla, sokak adları bizim için pek bir şey
ifade etmez. Belki de çoğumuzu, bir sokağın adı-
nın olup olmaması hiç ilgilendirmez.
Beşiktaş'ta adı bir sokağa verilmiş olan Behçet
Necatigil'in dizeleriyle bitirelim yazıyı:
Sokağa çıkarken dikkat
Sokaklarda esen rüzgâr çünkü.
Rüzgâriarta eve dönmek saçma,
Ev dar çünkü.
BASSO, güz ve yeni yıl konserleri
• Kültür Servisi - Bilkent Senfoni Orkestrası
(BASSO) Akademik Konserler Dizisi Güz
Konserleri 97'ye devam ediyor. 25 kasım salı günü
Rodolfo Bonucci'nin şef ve solist olarak katılacağı
konserin ardından 2 Aralık'ta şef Rudolfo
Bonucci'nin yönettiği ve Arturo Bonucci'nin solist
olarak katıldığı konser yer alacak. 16 Aralık'ta ise
Gürer Aykal'm yönettiği ve Ayşegül Sanca'nın
solist olarak katıldığı konser izlenebilecek. 23
Aralık'ta Yeni Yıl konserlen 1 dizisinde Oistrakh
Keman Resitali. 30 Aralık'ta da Yeni Yıl konserleri
2 dizisinde de Igor Oistrakh'ın yönettiği Ayla
Erduran ve Valery Oistrakh'ın katıldığı konser
dinlenebilecek.
Mehmet Aydoğdu'nun eserleri Liege Çağdaş Sanat Müzesi'nde
20 yıllık
6
Bir parsel hafi
BRUKSEL (AA) - Belçika'da yaşayan
sürrealist Türk ressam Mehmet Aydoğ-
du'nun (39) eserleri Liege Çağdaş Sanat-
lar Müzesi'nde. "Bir Parsel Hafiza" adı al-
tında sergileniyor. Sanatçının 1976-1996
döneminde gerçekleştirdiği 63 eseri kap-
sayan sergi 6 hafta sürecek.
Bugüne kadar dünyanın çeşitli ülkelenn-
de 40 kişisel sergi açan Aydoğdu, ünlü bir
müzede eserlerinin sergilenmesinın farklı
bir anlam taşıdığını anlattı ve "Geniş kap-
samlı. saöş mecburiyeti olmayan bir sergi-
de sanaönın dününü veen yeni eserlerini bir
arada sunabildiğini" söyledı.
"Rahrnetii Kuzgun Acar'm 1962 yılın-
da, Paris Modern SanarJar Müzesi'nde aç-
Aydoğdu'nun eserleri Türkiye ve Avrupa'nın çeşitli ülkelennde de sergilenecek.
üğı sergiden sonra,35 yıldan bu yanailk de-
fa bir Türk sanatçının eserleri Ban'da, bir
çağdaş sanaüar müzesinde kapsamlı olarak
gösterUİTOr" dıyen Aydoğdu. müzedeki
eserleri hakkında şu bılgileri verdi:
"Çarşaflı ve merdivensel resimler sergi-
nin yansmdan fazlasınıohışturuyvr. Ancak
bu eseıier bugüne kadar sadece ABD'de
sergilendL Çarşaflı diye adlandınlanlarda,
keten bez üzerine akrilik çahşmalar yapıp
üzerine yağbboya bir eser ekliyorum. Ak-
rilik boya soğuk ve yüzeysel, yağhboya ise
sıcak ve derinliği olan bir şey dir. Bu eserler,
3 metre ile 7 metre arasındaki ebatlarda ol-
malan açısından da istisnadır. Mcrdivensel
resimler ise3 veya 4 parçalı küçük ebatlı tu-
aller üzerine yapılan bir eserin iki tahta ile
çerçevetenerek merdiven şekli verilmesin-
den oluşuyor. Aynca, hastanede çekilen
radyografik resimler serisi en ilginç çahş-
malanm arasında yer alırlar. Bir yerde has-
tauğk kınk kemikleri veya ölümü andıran
bir şey üzerine, yaşamın öteki boyutunu,
ontolojik bir anlayışla işlemek istedim. So-
nuçta çok renkli ve diişüncevi zoıiayan bir
seri resim ortaya çıkü."