Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 KASIM 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Olivier Todd'un yazdığı yeni Albert Camus biyografisi çok satan romanlarla yanşıyor
~ - 9 9 • :
Otıce annesi, sonra adaletKültür Servisi - 4 Ocak 1960 tarihin-
de, yayıncısı Mkhel Gsülimard ile Galli-
mard'ın eşi ve kızıyla birlikte geçırdiği
tatilden Paris'e dönerken, arabanın yol-
dan çıkıp bir ağaca çarpması sonucu ya-
şamını yitirdı Albert Camus. Yapılan so-
ruşturma sonrasında, Gallimard'ın sürat
yaptığı ortaya çıkmıştı ama, kazanın fa-
turasını olaydan birkaç yıl sonra hatalı
üretim gerekçesiyle piyasadan çekilen
Facel-Vega marka arabaya çıkaranlar da
oldu. Araba kazasmda ölmek, Camus'ye
göre "une morte imbecile", yanı yaşamın
anlamını bozan, saçmasapan bir ölûm bı-
çimiydı. Henûz 46 yaşmdaydı. Kip-
Kng'den sonra Nobel Edebiyat Ödülü'nü
kazanan en genç yazar, Direniş hareketi-
nin kahramaru, doğduğu Cezayir'de Müs-
lûman Araplar'ın yilmaz savunucusu, an-
ti- terör ve antı-Stalınıst'ti Camus. Olü-
miinden bu yana geçen 37 yıl içinde, yüz-
yılın en çok okunan yazarlan arasında
hâlâ. Oysa aralannda eski dostu Jean-Pa-
ul Sartre ve Edward Said'in de bulundu-
ğu eleştirmenlerce yerden yere vuruldu;
işe yaramaz bir liberal, sömürgeci ve hat-
ta ırkçı olmakla suçlandı.
Geçen yıl Fransa'da, bu yıl lngiltere'de
yayımlanan Olivier Todd ımzalı yeni bir
Albert Camus biyografisi, çok satan ro-
manlarla yanşıyor şu sıralar. Albert Ca-
mus'nün yaşamıyla ilgili temel aynntılar,
aslında zaten biliniyor. Dünya çapında
okunan ve hemen tüm dünya dillerine
çevrilen yapıtlan, ılginç yaşamı ve genç
yaştakı ölümüyle çoktan efsaneleşen bir
yazar, Camus. Olivier Todd'un, ülkemiz-
de de genış bır okur kitlesi bulunan Al-
bert Camus'nün yaşamına ilişkin 'genel
kültür'ün ötesine uzanan kitabmı, yakın
bır gelecekte belki Tûrkçe'de de olcuruz.
Yazann. ölümüne neden olan kaza son-
rasında çantasında bulunan. tamamlan-
mamış "Le Premier Homme" (llk Adam)
adlı romanı, kızı Catharine'in ızniyle an-
cak 1994 yılında yayımlanmış, Türkçe'ye
deçevnlmıştı.
Yalnızca romancı değil, tiyatro yazan
ve düşünür olarak da Fransa'nın yanı sı-
ra Avrupa'nın diğer ülkelennde kendi ku-
şağının özdeşleştiği bir yazardı Albert
Camus, önce "Yabana", sonra "Vfeba"da
anlamsız bir dünyada belli değerlere tu-
tunmak ıçin çırpınan yalnız insanlan an-
latarak hem kendı kuşağını. hem bir son-
rakı kuşağı derinden etkiledi. Farklı bır
yazardı, bir *yabancı"ydı. Ve ilginçtir,
marjinalliği onu 'merkezi' bir figür yap-
Albert Camus'nün yeni biyografısine
imzasını atan Olivier Todd ıse, yazann
*vabana"lığının ötesinde, daha karmaşık
bır kimliği olduğuna inanıyor ve kitabın-
da, Camus'yü bu birçok farklı yönüyle ta-
arklı bir yazardı, bir
'yabancı'ydı. Ve
ilginçtir, marjinalliği
onu 'merkezi' bir figür
yaptı! Albert
Camus'nün yeni
biyografısine imzasını
atan Olivier Todd ise,
yazann
"yabancı"lığının
ötesinde, daha karmaşık
bir kimliği olduğuna
inanıyor ve kitabında,
Camus'yü bu birçok
farklı yönüyle tanıtmaya
girişiyor. Asiydi, ama
ılımlıydı. Insan
yaşamının değerine hâlâ
inanan bir nihilistti.
Güneşe ve denize
tapınan bir
entelektüeldi. 'Ne
infazcı ne kurban'
yaygın bir slogan oldu
zaman içinde,
Camus'nün yaşamına bu
gibi zıtlıklar
belirliyordu sanki.
Tanntanımazlığın,
dinin, emperyalizmin,
komünizmin,
entelektüelliğin, her
şeyin ötesine geçmek
isteyen bir ruh hali
nıtmaya girişıyor Sözgelımi, eğitimi iti-
banyla Fransız sayılan Albert Camus, ts-
panyolluğu ya da Afrikalılığı (annesi ls-
panyol asıllıydı ve Cezayir'de doğumuş-
tu) daha çok benimsıyordu. Asiydi, ama
ılımlıydı. tnsan yaşamuun değerine hâlâ
inanan bır nihılistti. Güneşe ve denıze ta-
pınan bır entelektüeldı. "Ne infazcı ne
kurban" yaygın bir slogan oldu. Ca-
mus'nün yaşammı bu gibi zıtlıklar belır-
lıyordu sanki. Tanntanımazlığın, dının,
emperyalizmin. komünizmın, entelektü-
eLliğin, her şeyın ötesine geçmek isteyen
bir ruh halı vardı
Nobel Edebıyat Ödülü'nü kazandıktan
kısa bir süre sonra Stockholm Ünıversi-
tesi öğrencilerine bir konuşma yapmıştı
Albert Camus. 0 sıralarda, Ulusal Kur-
tuluş Cephesi (FLN) Cezayir'de Fransız
sömürgecıliğıyle mücadele etmekteydi.
Hem solcu, hem doğuştan Cezayir'lı olan
Albert Camus'nün, FLN terörizminm
meşrutiyetıni tanıması beklenıyordu. Oy-
sa Camus. bu beklenrilere yanıt vermedi.
Şöyle diyordu konuşmasında:
"Terörizme her zaman karşı oldum ve
Cezayir sokaklannda körbir biçimde uy-
gulaıum ve bir gün benim anncme ve ai-
leme de rastgelebilecek terörizme de kar-
^ çıkmak zorundayım. Adatete inanıyo-
nrmamaadatettenöoeeanneiBİsavunu-
rum." *
r
* ~
Bu cümie tüm dünyada yankılandı, Al-
bert Camus, Fransız sol aydınlan arasın-
da dışlandı. Fransa'nın solcu aydınlanna
göre FLN'yi savunmamak kepazeliktı.
... , .,.,,.. .
Camus, emperyalistlerin yandaşı olduğu
gerekçesiyle yuhalandı. Cezayir'deki
geçmişınin aynntılannı yok sayarak, salt
beyaz olduğu için ona sömürgeci dediler.
Annesini adaletin üzerinde tutması ise,
olsa olsa kafası gerçekten kanşmış bir
entelektüelin yapabileceği bir şeydi, 'ger-
çek' entelektüellere göre.
tşte Olivier Todd, Camus'nün yeni bi-
yografısinde tüm bu suçlamalara yanıtlar
getirerek, zamanında Camus'nün değil, o
dönem Paris salonlannda otunıp uzakta-
luterörizmi sayunanöteki solcu ajrdınla-
rin yanıldığınuddia edfyor? Camus'riün '
Cezayir'de sömürgeci bıraileden gelme-
diğıni, ama sömürgecüerden en az Arap-
lar kadar nasibıni alan yoksul bır ailenin
çocuğu olduğunu anlatıyor.
Ünlüyazann
aşkları...
"Albert Camus'nün aşkyaşamıyla
ilgili bir kitapyazmadım ben " diye id-
dia ediyor Olivier Todd, kitabıyla ilgi-
li sorulan yanıtlarken, "0nun aşkian
bir telefon rehberine bile sığmaztU."
Oysa Todd, yeni Camus bıyografisinde
Camus 'nün daha önce bilinmeyen çok
sayıda aşk ılişkisini gündemegetiriyor.
Todd 'un biyografısine bahlırsa, iki kez
evlenen ama her iki evliliğinde de mut-
luluğu bulamayan Albert Camus 'nün
çevresinde onlarca kadm vardı.. tlkev-
liliğıni yaptığı Simone Hie 'den kendi-
sini aldattığını öğrenir öğrenmez ayn-
lan Albert Camus, ikinci evliliğini, ka-
çamaklanna gözyuman genç öğretmen
Fruncine ile yaptı. Olivier Todd, Ca-
mus 'nün "part-time " bir baba olduğu-
nu, çocuklanyla fazla ılgilenmediğini
veonlan "esprxylen
Veba veKolera di-
ye çağırdığını yazıyor. Bu arada, koca-
nın Maria Cesares ile ilişhsine içerle-
yen Fruncine, 1953 yılında ciddi bir
bunalım geçirerek kendini pencereden
aşağıatıyor. Camus'nün, "Düşüş"ad-
lı romanında Fruncine den esînlendiği
biliniyor.
Olivier Todd, Albert Camus'nün
yazdığı mektuplarla desteklediği bi-
yografisinde, Camus'nün üstüste üç
gün içinde üç ayn kadınayazdığı mek-
tupları okura sunuyor. tşte mektuplar-
dan kesitler: 29 Aralık 1959 da, Mi
adıyla geçen genç bir sanatçıya. "Bu
korkunç ayrüık birbirimize ne kadar
çok gereksinimimiz olduğunu ortaya
çıkardı.J'
30Aralıkta uzatmalı, belki de en bü-
yük aşkı, ünlü Ispanyol sanatçı Maria
Cesares 'e: "Yakında görüşmek üzere
benim mükemmel bir tanem, seni bir
daha göreceğimi düşündükçe gülüyo-
rum kendi kendime, şimdi, bu saüria-
nyazarken... Salı günü görüşene dek
seni öpüyorum, kucakhyorum.-" Ve er-
tesigün, 31 Aralıkta daha genç bir sa-
natçı olan Catharine Sellers 'e: "Dö-
nüyorum ve çok mutluyum, salt günü
görüşmek üzere benim cantm, şimdi-
den öpüyorum seni ve tayüreğimin ie-
rininden kutsuyorum."
,• Albert Camus, bir başka sevgiliye
yazdığı mektupta, "Yaşama tutkuyla
bağlı olan, mutlu olmak için savaş ve-
ren insanlar ilgimi çeker benim " de-
miş, "belki onun için erkeklerden çok
kadm arkadaşlanm var."
Edebiyatevinin 'geçicieşyası'40yaşında.
• Bu yıl 40 yılı geride
bırakan Yeni Roman
birden doğmadı, zaten
vardı. Eleştirmenlerin
kuruntulannda, belki de
tıkanmış olan ve eski
günlerini arayan Fransız
romanının sağır
boğuntulannda ortaya
çıkıverdi. Birçok teze
esin kaynağı oldu, hem
övüldü hem de
eleştirildi.
HALİLGÖKHAN
Edebıyat evinin geçici bir eşyası
olarak tanımlanan Yeni Roman
40 yaşına girdi ve tartışmalı
tarihi, onun gerçekten var olup
olmadığını sorduruyor.1957
yılımn politik, ekonomik ve
sosyal bakımdan tarihin en
'mimari' yıllanndan biri oluşu
belki de Emfle Henriot'ya Yeni
Roman'ı keşfetme cesaretini
verdi. Henriot, o bilınen, okkalı
Fransız akademisyenlerinden
biriydi. Şair ve romancıydı.
Yeönışine merdiven dayadığı
yetmiyormuş gibi, Le Monde'un
kitap bültenine yazılar da
yazıyordu. Aynı yıl, sonradaH
Yeni Roman'ın kuramcısı ve
'papa'sı kesılecek olan Aiain
Robbe-Grillet, 'La Jalousie'yi
(Kıskançlık) yeni yayımlamış,
NathaiieSarraute 1939'da
yayımlanmış olan 'Tropismes'in
ikinci baskısına tanık olmuştu.
Bütün bunlardan güç alan Emile
Henriot ardını arkasını
düşünmeden 'Yeni Roman'
başlığını yapıştırdı makalesine.
Yeni Roman doğmuş olmadı.
Zaten vardı. Ya da
eleştirmenlerin kuruntulannda,
belki de tıkanmış olan ve eski
günlenni arayan Fransız
romanının sağır boğuntulannda
ortaya çıkıverdi.l957'ye dek
Claude Simon 5, Alain Robbe-
Grillet 4, Claude Mauriac 6,
Robert Pinget 5, Samuel Beckett
9. Nathalie Sarraute ise 5 kitaba
imza atmışlardı. Ortada belki de
'bitmis.' (tükenmış değil) ve
adlandınlmayı bekleyen bir
şeyler vardı. Eleştirmenlere göre
ttalyan fittoğrafçı Marto Dondero'nun LEspresso dergisi v$n çektiği bu fotoğrafta, (soldan sağa) Aiain Robbe-Grillet, Claude
Simon, Claude Mauriac, Jerorae Lindon, Robert Pinget, Samuel Beckett, Nathalie Sarraute ve Claude OUier birarada.
16Ekim 1959 günü fotoğraf-
çı Mario Dondero, ttalyan der-
gisi L'Espresso'nun siparişi
üzerine Bemard- Palissy soka-
ğı 7 numaranın öoündc, sonradan efsane-
vi bir nitelik kazanacak olan aile fotoğra-
ftnı çekti.
Bu fotoğrafta aile, Yeni Roman başlıkiı
yazının üzerinden iki yıl geçmiş olmasına
karşın bötünüyle dağınıktı. Alain Robbe-
Grfflet ve Claude Simon. 'çekse de gitsek'
acelesi içinde birbirlerini süzüyor. Claude
Mauriac yere bakıyordu. Jerome lindon,
sigarasnu yakmakta olan Robert Pin-
get'nin üzerinden yan gö*zle sigara duma-
nına bakan SamuelBeckett'i süzüyor, Sar-
raute ise karşı kaldmmdaki belli belirsiz
birnoktaya bakarken deklanşörü bekliyor-
Efsanevi Fotoğraf
du. Sol eli cebinde olan Claude Oflier. fo-
toğrafçıya yandan poz vermış. bu umutsuz
aileyi belli bir mesafeden gözetim altında
tutuyordu. Aralannda buluranayan Mic-
hel Botor ise Değişme adlı romanının
ödüller kazandığı bir dönemde olmanın
başdöndürücü yolculuklan yüzünden bu
efsaneye geç kalmakla meşguldü. Ne ya-
zık ki o da, yeni romancı olarak anılması-
na karşın uiak kalmayıyeğleyen Margu-
erite Duras gibi bu aile çerçevesme gire-
medi. Bu fotoğraf anından başka hiçbirza-
man biraraya gelmediler. Içlerinde ikişer-
li, üçerlı görüşenler oldu.
Belki sadece ortak bir soluk
sözkonusuydu. Bir hareketin ge-
rektirdiği biraradahk, işbiıügj ve
ortak çalışmalar hiçbir zaman ol-
madı. Ortada bir okul yoktu. Her biri bir
kıtaptan ötekine kendi üslubuna ulaştı son-
raian. Ne var ki 1963 'te Alain Robbe-Gril-
let'den gelen 'Yeni Bir RomanaDoğnı * ad-
lı kitap, Yeni Roman*ın tarihine beklemne-
dik bir anlam kazandırdı.
Harcına hiçbirelin uzanmadığı Yeni Ro-
man, her üyesinis kendisi için 'doğrndan
eyten'de bulunduğu bir ortak soluk orta-
mından başka bir şey getirmedi. Edebiya-
ta getirdiklerinden çok götürdükleri taröş-
ma konusu edildi.Yeni Roman 40. yılıru
dolduTurkenromanda eski günlerini anım-
satmaya çalışıyor Fransız edebiyaünda.
Yeni Roman'la birlikte edebiyat
da eski prestijini yitirdi.
Özellikle genç okurlar bu
kişisiz, olaysız ve eylemsiz
romansı tabletler karşısında
edebiyatın gözlerinden
düşmesine ses çıkarmadılar.
Çünkü edebiyatta duygular ve
klasik duyarlılık, zihinsellikten
daha önemliydi. 1948 'de,
'akunın' kurumsal yayınevini
devTalan Jerome Lindon. Edition
de Minuit armasını bütün yeni
romancılara taktı. Proust,
Faulkner, Joyce, Kafka ve
Roussd'i tanıdıklan, onlann
izlerinden gittikleri söylendi.
Yeni Roman'ın zorlayıcı ve
klasik kurallarla ilişkiyi
koparma. güzel üslup tutturma
kaygısını, entrikalan, kişileri ve
psikolojiyi tavanarasına
kaldırma düşüncesinde olduğu
yazıldı. Son nokta Rotand
Barthes'tan gelmişti. O, bir
4
bakıs okulu' olarak bakn, hiçbir
okula gitmeyen bu yeni yola.
Yeni Roman binlerce teze esin
kaynağı oldu. Övgülü yazılarla
birlikte zehir zembereİc
eleştirilere yol açtı.
Birçok ödül topladı. (En azından
2 Nobel: Beckett, Simon) Dış
ülkelerde Fransız edebiyatının
ünajını yanardağ lavlan gibi
dondurdu. Pleiade klasikler
dizisine de ilk neferini
Sarraute'la kazandırdı. Başsız,
görüşsüz ve manifestosuz bir
akım için fena şeyler değildi
bunlar.
Tûrkçe'de Yeni Roman
Türk edebiyatı, dünya edebiyatı
içinde, kültür ve gelenek
özgüllüğünü yapısı gereği ıyiden
iyiye koruduğundan olacak, Yeni
Roman sınırlanmıza esin
kaynağı ya da referans olarak
bile pek giremedi. 1984'te
Goncourt ödülüyle tanıdığımız
Marguerite Duras -ki o da
derinden derine bu vakaya
kanştınlmıştı- çeviri olarak
dılimize en çok kazandınlan
yeni romancı oldu. Sevgffi'den
Kuzey ÇinM Sevgili'ye kadar
neredeyse bütün Duras küllıyatı
Tûrkçe'de bugün.
Godot'yu Beklerken ile Samuel
Beckett de (bu bir sıralamaysa
eğer) ikinci sırada yerini
koruyor. Nobel'ı alışı hızını ne
artnrdı, ne de yavaşlattı.
Michel Butor, Değişme ile birkaç
yayınevı bile değiştırdi. Son
olarak da Michel Butor Üzerine
Doğaçlamalar'la kitap
portföyünün "bir başından bir
sonundan" kıtabevlerimize
girdi. Alain Robbe - Grilett'nin
Yeni Roman'ı Asım Bezird'nin
çevirisiyle yayımlanalı on yıh
geçti. Kıskançnk ve
• Enstantaneter ile az sayıda
Nathalie Sarrante henüz iki ay
önce Çocukhık ile gelecek
vaadeden yeni bir ginş yaptı.
Zaten Kuşku Çağı ile
kuşkulan ortadan kaldırmışh.
1985'te Nobel alarak büyük
tepkiler çeken Claude Simon un
Fiandres Yohı isimsiz bir
yayınevınin köşelerinde
kayboldu. 24 sayfalık bir alıntısı
pek yakında Berenis'in Saçı
olarak yayımlanacak.
Bunlann dışında Claude
Mauriac ve Robert Pinget
(ağustos ayında aramızdan
aynldı) ve Claude Oflier'den
henüz ses seda yok.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Geçmîşte Yaşamak,
Geçmişle besaplaşmak...
Tarihci bilinci diye, varlığı ve gerekliliği tartışıla-
maz bir olgu var.
Nedir bu tarih bilinci diye adlandırılan? O, bi-
linçliliğin öyle bir yansımasıdır ki, bugünü dünün
sonucu ve devamı, yarının da nedeni ve başlan-
gıcı niteliğiyle yaşamayı olanaklı kılar.
Tarih bilinci, ilk kez çağımızda ortaya atılmış bir
"buluş" değil. Batı Aydınlanma Çağı'nın hemen
ardından "tarihsel bakış açısı" diye adlandırılan
bakış açısını insan yaşamının ve düşüncesinin
bütün alanlannda egemen kılmayı akılcılığın yad-
sınamaz gereği saymıştı. Bu, geçmişten günu-
müze uzanan yollan neden-sonuç ilişkileri içeri-
sinde değeriendirmeyi öngören bakış açısıdır.
Tarih bilinci, bu bakış açısıyla kazanılan bilinçtir.
Tarih bilincine sahip olmak, ne geçmişe sapla-
nıp kalmak, ne de yannla bütün köprüleri atmak
anlamını taşır. Tarih bilinci, bugünü yeterince bi-
linçli yaşamak ve yarını da gerçekçi bakış açılan-
nın yörüngesine oturtabilmek için geçmişle he-
saptaşmak demektir. Bugünle hiçbir bağı kalma-
mış bir "geçmişzaman" olarak kavranan geçmiş,
ancak yaşanmamışlığa yargılı bır zaman kesiti
olabilir. Böyle kavranılan bır geçmişin deneyim
kaynağı olarak değerlendirilebilmesi ise olanak-
sızdır.
Öte yandan yalnızca iyi yanlanyla anımsanma-
sına ve anımsatılmasına çalışılan bir geçmişin de
bugüne ve yanna ilişkin gerçekçi bakış açılanna
temel olabilmesi düşünülemez. Yakın ve uzak
geçmiştekı olumsuzlukların her anımsatılışında,
"dün dündür, bugün bugündür" gibi en azından
tuhaf diye nitelendirilmesı gereken bır anlayışla
bugüne ve yanna "dünsüz" bakılabileceğinı, ba-
kılması gerektiğini savunmak, ne akılcılıkla, ne de
gerçekçilikle bağdaştınlabilir.
Geçmişteki yapılmaması gerekenlerin o za-
manlar neden yapılmaması gerektiğini irdeleme-
den, başka deyışle geçmişle bu anlamda hesap-
laşma cesaretini göstermeden bugün ve yarın
neyin nasıl yapılması gerektiğini belirlemeye ça-
lışmak, hiçbir zaman günlük çözümlerin ötesine
uzanamayacak ve hep kısır kalmaya yargılı bir ça-
badır.
Bu kısıriığın yaşatıldığı ortamlann en belirleyid
özelliklerinden biri, en önemli konularda bile doğ-
ru değer yargılannın saptanamaması ve yine çok
önem taşıyan kimi kavramlann sürekli yanlış kul-
lanılmasıdır.
örneğin bir yandan "demokrasinin bütün ku-
nım ve kurallanyla" işlediğini söylerken, öte yan-
dan daha on yedi yıl gibi çok kısa bir süre önce
bir ülkede asken darbeyle iktidara gelip meclis ve
siyasi parti kapatmış kişileri "devletin zirvelehn-
de" şeref konuğu olarak ağıriamak, ancak bir ta-
rihsel bilinçsizlik örneği ve demokrasinin özünden
habersiz oluşun göstergesi sayılabilir.
Zoria ele geçirdiği iktidan süresince ülkenin ay-
dınlanna "vatan haini" demekten çekınmemiş bi-
rini "hoş görmek" hakkını kendinde bulmak, böy-
le yapanlann "devlet adamlığını" ve "demokrasi
deneyımlerini" değil, fakat -siyasette geçirdıkleri
süre ne kadar uzun olursa olsun- devlet yöneti-
minde olmayı ne ölçüde "kişisel" bir sorun say-
dıklannı kanıtlar.
Yalnız burada haksızlık etmekten de kaçınmak
gerek. Çünkü günümüzde resim sergileri açan
eski darbecilerin sergilerinin açıhşına koşan kimi
aydınlann (!) ve sanatçıların (!) tarihsel bilinçsızlik-
leri de politikacılannkinden hiç geride kalmamak-
tadır.
Onyıllardır bir resmi politika olarak benımsetil-
meye çalışılan tarih bilinçsizlığı, ülkemızın çoğun-
lukla günlük çözümlerin umarsızlığına saplanma-
sından başkaca bir sonuç doğurmadı.
Geçmişte elbet yaşanmaz. Ama geçmişle he-
saplaşarak yola devam etmenin zorunluluğunu
yadsımak da kimseyi yanna sağlıklı biçimde ulaş-
tıramaz. Eğer bugün devletin zirvelerinde bulu-
nanlar demokrasiye olan bağlılıklarını gerçekten
inandıncı kılmak istiyoriarsa, yapmalan gereken
en önemli şeylerden biri, geçmişin türlü olumsuz-
luklannda paylan bulunsa bile, geçmişle hesap-
laşmanın yolunu tıkamamaktır!
' yayıımandı
• Kültür Servisi -Eşber Yağmurdereli'nin 1982
yılında Sınop cezaevinde yaşadığı bir olaydan yola
çıkarak yazdığı 'Akrep' adlı oyunu MitosBOYUT
Yayınlan tarafından Ilhan Selçuk'un önsözü ile
yayımlandı Oyun, 12 Eylül döneminde hukuk dışı bir
uygulama ile idam edilen bir mahkumun trajik öyküsü
ile yazann derin, içten dostluğunu anlatıyor. 'Akrep',
halen AST(Ankara Sanat Tiyatrosu) tarafından Ankara
ve tstanbul'da sahnelenmeye devam ediyor.
Yaşar Kemal "Avrupa ve Türkiye'de
Yazm"ın aralık sayısmda
• Kültür Servisi-"Avrupa ve Türkiye'de Yazın"
dergisi Kasım-Aralık sayısı kapak konusunu
geçtiğimiz ay 49. Frankfurt Uluslararası Kitap
Fuan'nda Banş Ödülü kazanan Yaşar Kemal'e
ayırdı. Günter Grass ve Yaşar Kemal'in ödül töreni
konuşmalannm tam metinlerinin yer aldığı dergide
Frankfurt Kitap Fuan'nın ve Türkiyeli yayıncılann
eleştirel değerlendirmesi derginin yayın yönetmeni
Engin Erkiner tarafından yapılıyor. Derginin arka
kapağı ıse '52'den Mesaj' başlığıyla 52 yaşındakı
Eşber Yağmurdereli'ye aynlıyor
Kasım-Aralık sayısmın ana konusunun çocuk
olduğu dergide Server Tanilli 'Çocukluğu Olmayan
Çocuklar', M. Şehmuz Güzel 'Çocuk
Olma/Çocuklaşma', başlıkiı yazılanyla Eren Ünsal
da 'çocuk ve şiddet temasının işlendiği bir söyleşi
ile yer alıyor. Fakir Baykurt'un Yazann Çektiği
Çileler Biter mi? başlıkh yazısıyla yer aldığı dergide
Emin Karaca da 1 Eylül Banş Günü katıldığı
Selanik'teki edebiyat günlerini anlatıyor.
BUGÜN
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 17.30'da Fellini'nin
yönettıği 'Fellini's 81/2' isimli film izlenebilir.
• BELGESEL StNEMACILAR DERNEĞt'nde
Samih Rıfat'm yönettiği 'MeHh Cevdet Anday'
belgeseli gösteriliyor.
• EFE SANATEVİ'nde saat 21 .OO'de Tiyatro
Bakış'ın hazırladığı 'Çıplak Ayak' isimli oyun
izlenebilir.
• AKM'de tstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin
hazırladığı 'Kugu Götü' balesi yer alıyor.
• CRR'de saat 19.30'da AJan Thomas gitar resıtali
dinlenebılir.