Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
on günlerde "elektrik kesinti-
si" heyulasmın yeniden günde-
me gelmesi. çevre ve ülke ge-
reksimi arasındaki tartışmalan
bir kez daha alevlendirmiş görûnüyor.
Elektrik kesintilerinin bilmem kaçıncı kez
eli kulağrnda olduğu ile ilgili resmi açık-
lamalar, çoğu zaman olduğu gibı. bu kez
de, halkın ve çevTenin yaranna olma-
yan bir şeylerin hazırlığı olarak görün-
mekte ve kuşkuyla karşılanmaktadrr. Ni-
tekim, kesinti korkusu sahnarak hazır-
lanan uygun zemin. ilk meyvelerini he-
men vermiş ve hiçbir ekonomik ve pra-
tik yaran olmamasına karşın bir dizi hid-
roelektrik santralının devlete sağladığı
gelirler. ınanılmaz bir el çabukluğu ile
özel sektöre devredilmiştir. Yine kesin-
ti korkusuyla. tozu dumanından çevre-
yi perişan ettiği mahkemelerce saptan-
mış termik santrallardevreye sokulmuş.
yenilerinin kunılması planlanmış. da-
hası. "nükleersantraflar" yapımı rant lo-
bilerinin de yoğun beyın yıkama çaba-
sıyla yeniden gündeme getirilmıştir. Çev-
re konusunda bütünüyle duyarsız bir tu-
tum içinde olan iktidar ise, uzmanlann
ve çevrecilerin karşı görüşlerini yanıtla-
mak zahmetine bıle girmemektedır. Ne
diyor uzmanlar? Hıdro potansıyelimi-
zin beşte birinin, termik olanaklanmızın
sadece yansınm değerlendirildiğini, üre-
tilen enerjinin iletim şebekelerinın yeter-
sizliği yüzünden "yüzde otuzunun* bo-
şa gittiğini, tüm dünyanın artık kullanı-
labilecek aşamaya gelen yenilenebılir
alternatif enerjı teknolojileri konusunda
ciddi ginşimler içinde olmasına karşın.
yetkilılerin tüm bunlardan hıç haberli
DEGIŞEN DUNYADAN
EneıjideİmbwgSo
HÜSEYİN BAŞ
görünmediklenni...
Bazılan, istenirse, hemen şımdi çözü-
lebilecek sorunlar orta yerde öylece du-
rurken, kapıda olduğu sö> lenen sıkıntı-
yı önlemek için yapılması gereken ve her-
kesin çoktan yaptıgı, tasarrufla ilgili bir
yığın pratik önlemi almak \ arken bir-iki
saat sonrasının bile hesabının yapılma-
dığı bir ülkede, rant peşinde nefes tüke-
ten nükleer lobiciler. sıkılmadan. "effiyıP
sonrasının ıhtiyaçlannı dile getırdikle-
rini savlayarak Batı'da artık terk edil-
meye hazırlanan nükleer santrallan tüm
risklen ve zehirli atıklam la doğanın ol-
duğu gıbi insanlarımızın da başma bela
etmekte sakınca görmüyorlar
Santral inadı
Gerçekten de salt yörenın ve ülkemi-
zin değil. artık tüm dunya insanlanrun
gözbebeğı olan eşsiz doğa zenginlikle-
rinin, ek mali külfet getıreceğı tamahıy-
la en ilkel önlemleri bile almaya yana-
şılmadan kıyasıya kirletıldiğı ve bu kir-
letme santrallannın o yörelere kunılma-
sı ınadı yetmıyormuş gıbı. sanki ülkenin
tüm enerjı olanaklan sıfırlanmışcasına
bir de "nükleere'" soyunulmak ıstenmek-
tedir. Ve bu konuda yaratılan hav aya ba-
kılırsa da. tüm dünyada "nükleer"'. ener-
ji darboğazmın aşıîmasının "ounazsaol-
maz" koşuludur. Bu konuda, daha çok.
"nükleer teknolojfye" bütünüyle hâkim
ABD, Almanya, Fransa ve Japonya ör-
nek göstenliyor. Sözü edilen ülkelerde,
gerçekten de, nükleenn elektrik üretimin-
deki payı büyüktür. Örneğin nükleer bir
güç olan Fransa'da, 1973 petrol şokun-
dan sonra benimsenen nükleer santral-
larkurulmasıyla ilgili ve bugün son aşa-
masına gelen programla en az elli altı nük-
leer reaktör devTeye sokulmuş durumda-
dır. Toplam elektrik enerjisinin yüzde
81.4'ü bu santrallardan sağlanmaktadır.
Kalanı ise hidro ve termik kökenlidir.
Fransa böylece ülkenin tüm ihtıyacını kar-
şılamakta. hatta fazlasını komşulanna
ıhraç etmektedir. Ancak, uzun vadede,
üretim kapasitelerinin yenilenmesi gibi
çetin bır sonmla karşı karşıyadır. Frama-
tome ve Alman Siemens'le ortak olan
Fransız Elektrik Kurumu (EDF) perfor-
mansı çok daha yüksek ve daha güven-
li Europeen Pressurised Reactor'u (ERP)
bugün hızmet verenlerin yenne koyma-
yı planlamaktadır. Ancak bu arada nük-
leer endüstnnın özel kriterlerine uygun
yer ve yörelerin sayılan da azalmış du-
rumdadır. Öte yandan bu ginşimler, ku-
nılması planlanan yerlerde yaşayan hal-
kın \ e giderek güç kazanan çevrecilerin
sürekli tepkileriyle karşı karşıyadır. Ay-
nca çok daha önemli bir gelişme de.
gazdan ve diğer seçeneklerden sağlanan
enerjinin, artık "nükleerden" çok daha
fazla "rekaJtet gücüne" sahip duruma
gelmiş olmasıdır.
Buna karşılık, çok sayıda uzmanm da
altmı çizdiği gibi Türkıye, nükleer ener-
ji üretimine hiçbir biçımde hazır değıl-
dir. Hazır olması ıçin en az on yıla ge-
reksinimi \ardir. Ihmalden, bilgisizlik
% e eğitimsizlikten kaynaklanan inanılmaz
facıaların. hiç ders alınmadan sürekli
yaşandığı bir ülkede Hiroşima'yı yerle
bir eden atom bombasından çok daha
güçlü bir oyuncağı kullanmak ve gelış-
mış ülkelerde bile büyük sorunlar yara-
tan zehirli nükleer atıİdar sorununun çö-
zümü sanıldığı kadar kolay değildir.
Fransa'da garip uygulama
Diğer taraftan geçen eylül ortalann-
da Fransa"da bu konuyla ilgili olarak ya-
şanan gelişmeler. Jospin'ın sol koalısyo-
nunun "tüm nükleer" programa ciddi
bir fren yapma eğılımınde olduğunu or-
taya koymuştur. Koahsyonun yeşıl ka-
nadında yer alan DominiqueYoynet nük-
leer enerji kuruluşu Cogema'yı, Hague
Nükler Santrairnın kanallannın antılma-
sında (detartage) ciddi hatalar yapmak-
la suçiamış ve Başbakan Lionel Jospın.
Fransız Elektrik Kurumu EDF'den, Lo-
ire Nehri'nin ağzında yer alan Carnet
Nükleer Sanrralı projesini, yörede bulu-
nan ve ülkenin doğal zenginliği olarak
görülen bataklığa zarar vermesini önle-
mek için rafa kaldırmasını istemiştir.
Aynca, Çevre Bakanlığı. nükleer sant-
rallar konusunda büyük tehlikelerin or-
taya çıkması durumunda "denetimi ya-
püanîa", "denetimiyapanın" aynı olma-
sına son vermiş, böylece çevremn denet-
lenmesını çevreyı tahrip edenlere veren
garip uygulamaya nokta koymuştur.
Özetle, ciddi Le Monde gazetesinin 18
Eylül 1997 tarihli başyazısında önemle
vurguladığı gibi. "Hükümetin, Creys-
MaMDe'deld (tsere) Superphenbt Surge-
nerateur'ün kapaulması karanndan son-
ra, Carnet sanrralı projesini de rafa kaJ-
dırması. 'tüm nükleer'den vazgeçmekte
olduğunu göstermektedir." Bu aynı za-
manda, çevrecilere verilen yenı bir gü-
vence olmanm yanı sıra. "teknolojikge-
lişmenin" artık. "ülkenin doğal mirası-
na zarar verecek biçimde vapılmamasj-
nın" da tescilı anlamına gelmektedır.
Onlar. Loıre Nehri'nin ağzındakı batak-
lığı doğal zenginlik olarak görüp hiçbir
bahanenin ardına sığınmadan, orada ku-
rulması planlanan nükleer santraldan
vazgeçerken, bizim. dünya cenneti Gö-
kova'yı berbat etmekte, Akkuyu'ya atom
tuzağı kurmakta dırenmemiz, neresinden
bakılırsabakılsın, bağışlanması olanak-
sız bir aymazlıktır. "•Çevrerl
yi "çevre
mevre" diyerek hafıfe alan. işi. "çevre-
ye de enerji üretimine de zarar verme-
den** kotarılabileceği gıbi bir kolayla-
ma ile savuşturmaya çalışan bır başba-
kanın ülkesinde buna şaşmalı mıdır?
HÜSEY/NBAŞ
Aşağıs;
zaferi• Günter Grass iki yıl önce
Ren ötesi medyasında büyük
tartışmalara yol açan
Almanya'nın birleşmesiyle
ilgili 654 sayfalık nehir
romanı 'Tüm Bir Tarih'in
ekim başında Fransa'da
yayımlanan çevirisi
münasebetiyle yapılan bir
söyleşide romanıyla ilgili
düşüncelerini sergiliyor.
on romanmızm Almanya'da ya-
yımlandığısıradasertsaldırüara
hedefolmanızı bugün, iki yılson-
ra nasd değerlendiriyorsunuz?
- Son tepkıler, Almanya'nın alelacele
birleşmesinin insani ve ekonomik açıdan
bir başansızhk olduğu ile ilgili saptama-
mı kabul etmeyenlerden gelmiştir? Fela-
ketın kapsammın tam olarak henüz sap-
tanmadığına bakılırsa bu tartışma henüz
bitmiş değildır. Doğu Almanya'da ışsiz-
lerin sayısı giderek artmaktadır. Bu, Ba-
tı'da küçümsenmeyecek düzeyde olan iş-
sizliğin üzerindedir. Endüstri dağıtılmış,
ancak yatınmlar ortalıkta görünmemek-
tedir. Malı mülkü elinden alınmış. borç
ödeyemeyecek duruma düşürülmüş Do-
ğu halkının, kredi alma hakkı bulunma-
maktadır. Toprak ve taşınmazlann >1izde
9O'ı Batılı alıcılann elrne geçmiştir. Umut-
suzluk içindeki gençler. kitleler halinde
yeni topraklan terk etmektedırler. Ger-
çek, 1989-1991 yıllan arasında geçen ro-
manımın kurmacasını aşmaktâdır. Ola-
yın merkezınde, Doğu Alman ekonomi-
sinin özelleştirilmesiyle yükümlü. "sa-
dıkel". "insan'ı aşağdayan" ve başından
bu yana vahşıce haraç mezata gırişen ör-
güt, Treuhand yer almaktadır.
Eleştırilerimi derirüemesine etkileyen.
benim 1989 birleşmesini, iki dünya sava-
şvna yol açacak bir başka bırleşme olan
1871 'de, Bısmarck'ın Alman tmparator-
luğu'nu ilan etmesiyle yan yana koymuş
olmamdır. Bırbinyle çok benzeşen bu iki
durum arasında, sürecin aynı olduğunu as-
la savlamadan, bir koşutluk çizdim.
1871 "deki köpekbalıklanyla bugünküle-
rin karşılaştınlması, spekülasyon. yolsuz-
luk. iflaslar, taşınmazlarda yaşanan pat-
lamalardaki benzerlikler, ihtiraslan kö-
rükledi.
'Tepkilere alışkmım'
- Sizin ülkenizi sevmediğinizi söylüyor-
lar_
- Teneke Trampet adlı romanımdan son-
ra küfürlere, yazılanmın başlattığı tepki-
lere alışkmım. Bunlarla başedebilirim.
Ama, "Tüm Bir Tarih"* için yöntem de-
ğışti. Haftalık "Der Spiegei"in kapağın-
da giriştiği bu görsel ve iğrenç yıkım, ka-
çınılmaz bir biçımde Nazilenn "kitap ya-
kışını" ammsatıyordu. Bu tür bir foto-
montaja Marcel Rekh Ranicld gibi bir
deli eleştirmen tarafindan girişilmiş olma-
sı mazur görülebilir. Ama daha da vahim
olan sözümona ünlü bır basın organınm
bunu, daha sonra kendilerini haklı çıkar-
mak üzere söylediklen gibi. salt tirajlan-
nı arttırmak amacıyla yaptıklannı ileri
sürmeleridır.
-3 Ekim'deAlmam
r
a birkşmeninyedin-
ci yıldönümünü kutiadı. Sizin için bilan-
çotaâlâolumsuz mu?
- Demırperdenın ortadan kaldınlma-
sından bu yana Batı Almanlar "nrazaffer"
bir tutum içinde oldular. Bana öyle geli-
yor ki, zafer ınsanlan budala yapıyor. Ko-
münizmin ortadan kalkışmdan sonra 19.
yüzyıldaki türde vahşi, barbar bir kapita-
lizmin içine düşmek nasıl mümkün ola-
bilmiştir?
Bugün Polonya, Çek Cumhuriyeti ve
Macaristan'ın ekonomilerini ayağa kaldı-
racak hiçbir şey yapmadan miyadı çok-
tan dolmuş askeri örgüt NATO'yu kabul
aıııaıını
etmenin ne >aran \ar? Böyle bir şey gü-
venlığimıze hiçbir katkı sağlamıyor ve
aynca da zaten sarsıntı içinde olan Rus-
ya için de gü\ensızlik yaratıyor. tşte size
yanıtsız kalmay acak sıyasal bır budalalık.
Almanya'ya gelınce, romanım 2. Dünya
Savaşı'nda Batıda ve Doğu'da vaşayan-
lar da dahil. tüm Almanların aynı oranda
suçlu olduklannı anımsatmakta, bö> lece
de yeni bır dıktanın altında yaşamak zo-
runda kaldıklan için 16 mılyon Doğu yurt-
taşının cezalandınlmasıyla ilgili sapıtma-
yı kınamaktadır. 1945 yenılgisinin neden
. olduğu boşa gıden kırk y ıllık yaşamın so-
rumluluğu Doğu'dakilerin üzerıne > ıkıl-
mak ıstenmektedır. Batı Almanların bu
küstahlığı yenı yaralar açmış. du\ ann fi-
ziksel olarak ortadan kalkmasına karşm
yeni bölüruneler >aratmıştır.
politik mücadekyegirmeyi düşünüyorsu-
nuz. Neden?
- Çünkü Almanya'nın bugünkü iktida-
ra akılcı bir seçeneğe acilen ihtiyacı var.
Bununla birlikte benim angajmanımın
"ohnazsa olmaz" koşulu bir "larmızı-ye-
şü" koalisyonunun önümüzdekı ilkbaha-
ra kadar gerçekleşmesidir. Açık olan şu
ki ben. Hıristiyan demokratlann büyük ko-
ahsyonuna katılmayı düşünen sosyal de-
moİcratlar için savaşacak değilım
- Başbakanlık için ideal adayınız kim?
- Sosyal demokratparti lideri OskarLa-
fontaine ve Aşağı Saksonya sosyal de-
mokratlan Bakan Başkanı Gerhard Schrö-
deryetenekli politik kişilikler. Amaikin-
cisının pragmatizmi bana aşın gibi geli-
yor. Oskar Lafontaine'de ise uzun zaman-
dır. önenleri kimı zaman tutarh olmasa da
şiller için: çevTe ile ilgili sorunlan göz
ardı etmeden büyük önem taşıyan siya-
sal görevler üstlenmelen esaslı bir sınav
oluşturacakrır.
- Kimileri KohPün yenilmeziiğine ina-
nıyor. Bir kırmızf-yeşil koalisyonunun onu
alt edebileceğini mi düşünüyorsunuz?
- Eğer Almanya'da reformlan tıkayan
engelleri ortadan kaldırabılir ve bırİeş-
menın başansızlıklannaçare üretebilirse
kırmızı-yeşil koalisyonunun kazanma şan-
sı vardır. Şansölye KohJ. inanılmaz inadı
\e ıktidara hayasızca sanlmabıçimiyle du-
rumunu sürdürmeyi başaımıştır. Ama ge-
nel ortamın felaket düzeyine ulaştığı, iş-
sızliğin sürekli arttığı bir toplumda. sos-
yal sözleşmenin yenilenmesi, giderek "iş"
kavramının bıle yeniden gözden geçinl-
mesi gerekmektedir. Bunun. saltbireysel
TheodorFontane 'ninyeniden doğuşu
G
ünter Grass*ın anıt romanı "TümKr
Tarih" beş yılhk metodik bir
araştırmanm ürünü. Gerçek konu,
Alman ulusu. daha doğrusu Alman ulıısunun
üç savaşı içeren (1870 ve iki dünya savaşı) en
az yüz elli yılhk tarihi. Olay 1989-1991
arasında, Doğu Almanya'daki "reel
sosyaüzmden" Duvar'm yıkılışı ve iki
Almanya'nın birleşmesi dönemini kapsıyor.
Romanın merkezinde Fonty olarak anılan
Demokratik Alman Cumhuriyeti yurttaşı
Theodor Fontane var. Fonty edebiyat üzerine
konferanslar veren bir yazın adamı. 1819-
1898 arasında yaşayan Fonty romanda, onun
bir tür "üpa tıp benzeri", yeniden yaşama
dönüşüdür. 18. yüzyıl sonunda Berlin'e
sığınan Protestan bir Fransız ailesinden gelen
Fontane, aynı zamanda, 1871 Alman
birleşmesinin de tanığıdır. Bu, yazara
Bismarck Almanyası ile bugünün Alnıanyası
arasında sürekli mekik dokuma olanağı
veriyor. R.V.
- Romanınızda. Fransa"dan da çok söz
edili\or. Bu ülkeyle ne tür ilişkileriniz ol-
du?"
- 1956-1960 arası Paris'te yaşadım.
Genç bır yazar olarak "TenekeTrampet'"i
orada yazdım. tlk kez Paris'in kozmopo-
lit ortamında ülkemle arama mesafe ko-
\n\ordum. Bana öyle geliyorki. Fransız
entelektüelleri \e sanatçılan. karşılıklı bir
ilışkı arayışı içinde değiller. Buna karşı-
hk ben, başkalarının topraklannda "ka-
çak avlanmanın" susuzluğunu duyaıyor-
dum. Normandıv a'nın. Britanya'nın pey-
zajlanna ve Fransız taşrasına âşık oldum.
- Otuz )ü önce VVTlh- Brandt'ın yanın-
da yer alnuştmız. Bugün. 1998 seçimle-
rinde sos>al demokratlar-yeşiller ittifakı
"kırmızı-yeşiller" koalisyonu saflannda
uzun erimli ufuklar açmasını bilen bir ın-
san görüyorum. Sempatım Oskar Lafon-
taine'den yana. Daha yalın bir ifadeyle. La-
fontaine'ın sosyal politika konusundaki
önenlen Tony Blair'den çok Lionel Jos-
pin'e daha yakın. 1990'da Kohl'e karşı
adaylığını koyduğunda, özellikle bırleş-
menin getıreceğı mali yükle ilgili gerçe-
ği dile getirme cesaretini göstermiş. ama
bu ona yarar sağlamamıştı. Sonunda bü-
yük koahsyon kartını oynaması olası
Schröder'e kıyasla kampanyası çok daha
açıktı. Bana göre, çevrecı Joscka Fischer
çok iyi bir dışışleri bakaru olabilir. Bugün-
kü yabancı düşmanlığının ve "yasa vedü-
zen" düşüncesinin yeniden ivme kazan-
dığı bir ortamda onu içişleri bakam ola-
rak da düşünebılirim Bö>le bir şey, Ye-
nsk ve "herkes kendisi için'' düşüncesi üze-
rine temellenen neolıberalıst doktnnler-
le çözüme ulaştınlması olası değıldı. Top-
lum değişik gruplardan oluşmaktadır. Yaş-
lı insanlar, çocuklar, hastalar içm "risk"
ka\Tamı hiçbir anlam taşımaz. Onlar sa-
dece "oyunun" dışında değildır. Tıpkı
uzun sürelı işsizler gibi sistemin zararla-
n da onlann sırtındadır. Almanya'nın ya-
bancılara karşı tutumuna gelınce: son on
yılın politikası kamuoyunda oluşan düşün-
ce başıboşluğunu ızlemiş, anayasamızda
temel bir hak olarak yer almasına karşın,
sosyal demokrat parti desteğiyle kısıtlan-
mıştır. Bu bir skandaldır. Kırmızı-yeşil
koalisyonunun bunu değıştireceği düşun-
cesindeyim.
- "Tüm Bir TarirTde romanın önde ge-
len kahramanlanndan biri. "Güçlü bir
Almanva yoksa, Fransa ujnr
1
* görüşünü
dile getiriyor. İki ülkenin A\Tupa\ı inşa
etmekiçinçabagösterdikleribir sırada bu-
nu nasıl yorumluyorsunuz?
- Üstünlük düşüncesinı kafalardan si-
lip atmak gerek. Fransa, Almanya, Po-
lonya gibi ulusal bütünlüklerden oluşan
bir Avrupa düşüncesi yerine. yöreler Av-
rupa'sı yeğlenmelidir. Ben inanmış bir
yöreciyim. Yörelenn doğal benzerlikleri
üzerine kurulu bir federal sistemi benim-
semek bana çok daha mantıklı gelıyor.
Orneğin düşmanı Prusya'ya. her zaman
sırtını dönen Saksonya daha çok Çek
Cumhuriyeti"ne. Slovakya'ya, Macaristan
\ e Avusturya'ya açılmalıdır. Ortak tarih-
leri ve kültürlen nedenıyle Bade yöresiy-
le Alsace ve Alman lsviçresi arasında an-
laşma daha kolay olacaktır. Bu ise miyadı
dolmuş sınırlan ortadan kaldıracaktır. Bir
başka önemli nokta Strasbourg Avrupa
Parlamentosu "oyunoynamak" için oluş-
turulan bir parlamento olmayı bırakmalı,
Brüksel ve ulusal erklerin denetimiyle il-
gılı yetkilenni güçlendirmelıdır.
'Almanya ile arama mesafe
koymak istiyorum'
- "Tüm Bir Tarih"in baş kahramanı
Fonty. sürekli bir biçimde Almanya'dan
kaçıp gitmeyi vinelemektedir. Siz de aynı
düşüncede misiniz?
- Yılda birçok kez. kimi zaman uzun
süreler için. bu son derecede yorucu ül-
keyi terk etmek ihtiyacını duyuyorum.
Portekiz'in ya da Danimarka'nın bir
adasmın yolunu tutuyorum. Almanya ile
arama mesafe koymak istiyorum. Üzak-
tan bakıldığında. sevgili daha çekici oluyor
ve sizi dönmeye çağınyor.
- Geçen >ıl Lubeck'de Çingeneterte il-
gili bir vakfin açıhşını yapünız. Çingenelere
karşı bu özel ilgini7in nedeni?
- Almanya'da Roms ve Sıntislerden
oluşan bir azınlık var. Bazılannın Alman
yurttaşı olmalanna karşın. Çingeneler hiç-
bir devlete bağlı değiller. Bunlar Nazılerin
toplama kamplanna sürülenlerin çocuk-
landır. Hiçbir statüleri yok. Hiçbir yerde
istenmiyorlar. Her yerden kapı dışarı
ediliyorlar. Sınır tanımadıklan için de Av-
rupa pasaportunun ilk onlara \erilmesi
gerekiyor.
Le Novel Observateur
Söyleşi: Ruth Valentini
* 'Tüm Bir Tarih', Günter Grass,
Seuil, 654 sayfa.
KONUK YAZAR
SÖNMEZ TARGAN
Türkiye İşçi Partisi ve
Behice Boran
Türkiye'nin yüzyıla varan sınıf savaşımı ve bilim-
sel sosyalist devinmesinin en önemli kilometre
taşlarından birisidir Türkiye işçi Partisi (TİP). Özel-
likle 1961 Anayasası'nın sağladığı özgürlükçü de-
mokrasi ortamında, 1961 yılındalstanbul İşçi Sen-
dikalan Birliği'ne bağlı sendikacılarca kurulan TİP'in
Türkiye'de legal alanda kurulan ilk sosyalist parti
olmamakla birlikte, içinde geniş ve etkin bir biçim-
de Türk aydınının da yer aldığı en yığınsal bir kit-
le partisi konumuna gelmeyi başarması, benzer-
lerinden ayıran temel özelliğidir.
9-10 Şubat 1964 günlerınde Izmir'de yapılan 1.
Büyük Kongresi'nde izlencesine "sosyaüzm" kav-
ramını da alan TİR Ekim 1965'te yapılan milletve-
kili seçimlerinde, oyların yüzde 2.9'unu alarak,
pariamentoya 15 milletvekili sokmayı başanyor. Da-
ha sonra, Mayıs 1966 yılında yapılan senato se-
çimlerinde oy oranını yüzde 3.9'a çıkartabilmesi-
ne karşın, bu Meclis'e de bir senatör sokabiliyor.
(Fatma Hikmet işmen)
Türkiye'nın sendikal tarihinde, ilk kez sınıf ve
kıtlesendıkacılığı temelinde, ekonomik. demokra-
tik hak ve özgürlükler için savaşım verecek bir
sendikal örgütlenmeye TIP öncülük etmiştır. Nite-
kim kendi kuruluş tarihi olan 13 Şubat baz alına-
rak, 13 Şubat 1967'de TİP kökenli sendikacılar ta-
rafindan DİSK kurulmuştur.
TİP'in kurulması, siyasal yaşamda etkin, yaygın
ve kararlı bir savaşım vermesi sonucunda, sol ilk
kez bır tabu ve marjinal bir düşünce olmaktan çık-
mış. toplumun geniş kesimleri hâlâ solu destek-
lemiyor bile olsalar. ülkenin ve dünyanın stratejik
sorunlan ne zaman tartışılıyor olsa, TİP'in ne gibi
bir tavır alacağına ciddıyetle bakma gereği duy-
muşlardır. Ünlü bir sağ pohtıkacı Ihsan Sabri Çağ-
layangil, "Biz geçmışte yapılan birçok gizli ant-
laşmalan, TtP'in araştırmalan ve sorgulamalan so-
nucunda öğrendık" deme açıkyüreklılığinı göster-'
miştir.
TİP, 6O'lı yıllarda, sonradan kendisi gibi düşün-
mese bile birçok sol ve radikal görüş ve örgüte ana-
lık yaptı. Ama TİP'in 1961 yılındaki kuruluşundan,
ikinci TİP olarak legal alanda kapatılışı olan 1980
yılına varana değın süren uzun yürüyüşler, ona
analık eden Behice Boran'dan söz etmeden TİP'İ
tam anlamıyla tanıyamayız.
29-31 Ekim 1970'te Ankara'da yapılan 4. Büyük
Kongre'deTİP'in beşincigenel başkanlığına geti-
rilen Behice Boran'ın aslında tüm yaşamöyküsü
bir savaşım anıtı gibidir. Isteseydi 1939 yılında do-
çent olarak geldiğı Ankara Dıl-Tarih-Coğrafya Fa-
kültesi'ndeki kürsüsünde oturur, acılarla, hapislik-
lerle, sürgünlerle geçen çileli bir yaşam çekmez-
di.
Ama öyle yapmadı. Daha 1948 yılında sıyasi gö-
rüşleri gerekçe gösterilerek üniversiteden ilişkisi ke-
sildi. 1950 yılında Barışseverler Cemıyeti'nin ku-
rucuları arasında yer aldı ve Menderes hükümeti-
nin Kore'ye asker göndermesıne bir bıldiriyle kar-
şı koyması üzerine 15 ay hapis cezasına mahkûm
oldu.
Bu çileli yaşam TlP'te de kendisini bırakmadı.
Sosyalizm savaşımının aynı zamanda bir parti sa-
vaşımı olduğunu her fırsatta vurgulayan Boran.
1965 seçimlerinde partisinin Urfa milletvekili ola-
rak TBMM'ye girdı. 12 Mart 1971'de tutukland(.
TİP, Anayasa Mahkemesi'nde açılan davada ka^
patıldı ve Boran 15 yıl hapse mahkûm edildi.
1974 affı ile serbest bırakılan Boran, 1 Mayıs
1975'te yeniden kurulan TİP'in genel başkanı ol-
du. 12 Eylül 1980 askersel darbeyle yeniden gö-
zaltına alınan Boran, daha sonra yurtdışına çıka-
rak siyasal yaşamını Avrupa'da sürdürdü. Asker-
sel yönetimin yurda dön çağrılarına uymadığı için,
yurttaşlıktan çıkarıldı.
Yurtdışındaki siyasal etkinliklerini, Türkiye'deki
bilimsel sosyalizmın bölünmüşlüğüne çözüm ara-
mada yoğunlaştırdı. Türkiye Komünist Partisi ve
TİP'İ Türkiye Birleşik Komünist Partisi adı altında
birleştırme çabalarının sonuçlanmasından bir gün
sonra, 10 Ekim 1987 günü Belçika'da öldü. Sos-
yalizmi söylem olarak bile dillerinden çıkartanlar,
fıziki olarak aramızda bulunmayan Boran'ı düşün
olarak yaşatmak, onun eğılmez savaşımcı gelene-
ğini sürdürmek istiyorlarsa. düşünmeleri. ama pek
çok düşünmeleri gerekiyor. Düşünmeleri gereki-
yor, çünkü, Türk siyasal yaşamında bugün hâlâ ye-
ri doldurulamayan iki şey varsa biri Türkiye işçi Par-
tisi, diğeri ise sadece TİP'in değil. Türk solununda
başöğretmenlerınden Behice Boran'dır.
Demirel 74 yaşında
Senfonili
doğumgünü
kudaması
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) -
Çumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkesrrasf nın
(ÇSO) dün
gerçekleştirilen konsen.
Çumhurbaşkanı
Süleyman Demirel' in
doğum gününe
rastlaması nedenıy le
"MuUu Yıllar Sana"
parçasıyla başladı.
Çumhurbaşkanı
Demirel, dün eşi
Nazmiye Demirel'le
birlikte ÇSO Konser
Salonu'nun yeniden
düzenlenmesi nedeniv le
solist tdil Biret
eşliğinde sunulan
konseri izledi. Demirel.
konser salonuna girişte
gazetecilerin doğum
gününe ilişkin sorulan
üzerine, "Her şeyin iyisi
olsun... Buralara
sığmaz" diye konuştu.
Demirel'in yenni
almasından sonra
konsenn ilk parçasına
geçilmesi beklenirken
orkesrra "Mutlu Yıllar
Sana" parçasını
çalarak, Demirel'e
doğum gününde sürpriz
yaptı. Devlet sanatçısı
piyanist tdil Biret'in
solist olarak katıldığı,
şef Gürer Avkal'ın
yönettiği konserin
ikinci yansı
başlamadan önce
salonun yapımına
katkıda bulunan ÇSO
Dostlan Derneğı
Başkanı Güneş
Gürseler ve Yapı Kredi
Bankası Genel Müdürü
Burhan Karaçam'a
birer şılt verildi.
Orkestra elemanlan da
Demirel'e 74. yaşgünü
nedeniyle bir demet
çiçek sundu.
Demirel. daha sonra '
Ispartalılar Vakfı'nca
(ISVAK)düzenlenen
"Isparta ve İslamköy"
konulu fotoğraf
sergisıni gezdi.
Ispartalılan yörelerine
hayır hizmetinde
bulunmaya ve
sanayıleşmeye katkı
sağlamaya çağıran
Demirel, 1SVAK Genel
Merkezı'nde doğum
günü nedeniyle
hazırlatılan 7 kath
pastayı kesti