Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 KASIM 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
15
Turist
şarkıcı
Ankara'da I.Melih'in
davetine icabet
ederek alternatif
bayram kutlamasına
alet olan şarkıcı
Mustafa
Sandal,
eleştirilere
karşı
kendisini
siyasi olaylann dışında
tutmaya çalışıyor...
Daveti aldığında
Ingiltere'deymiş,
Türkiye'de ne olup
bittiğini bilmiyormuş.
Kaç yıldır Ingiltere'de
bu arkadaş?
Doğduğundan beri
Avrupa'da mı yaşıyor?
Yoksa, sanatın içine
tükürmekten mahkûm
bir adamın çağrısım
kabul edecek kadar
ülkesine "turist" mi!
Kırşehir
Çağdaş Kırşehir
gazetesinin
"Bunlan Biliyor
muydunuz?"
köşesinden:
"Başbakan Mesut
Yılmaz'ın Kırşehir'deki
yatınmlar konusunda
verdiği ödenek
vaatleriyle ilgili basın
toplantısı düzenleyen
Mesut Yılmaz'ın
hemşerisi Kırşehir
Valisi Selahattin
Başar'ın 'Bütün bunlar
arkamın ne kadar
sağlam olduğunun
ispatıdır' dediğini..."
biliyor muydunuz?
Etefctronik poste Deniz.Som#raksnet.com Tel: 0.212.512 0S 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Adalet Bakanına göre
hapiste fikir suçlusu vokmuş..
"Içeridekiler şarküteriden
füme bevin çalmaktan
mahkûm!"
Devrimi evpim yaptılar; çeteciler de şerefli olmalıoskoca Mercedes'in koskoca kamyonla
çarpışmasının üzerinden koskoca bir yıl
geçti... Susurluk Sonrası 2 yılına giriyoruz
ve şerefli çeteciler sokaklarda cirit (kurşun)
atmaya devam ediyor. Yakında, okul sözlüklerinde
"çete"nin karşılığı "kurşun atan şerefli vatan evlat-
larının bağlı olduğu resmi kurum" yazdığını görür-
seniz hiç şaşmayın...
Atatürk'ün devrimleri bile devlet eliyle "evrim"e
çevrildikten, evrimin bir anlamı da "karşı devrim" ol-
duktan sonra devtete sızan silahlı çetelerin kurum-
laştırılmasına şaşmamak gerek...
Reyting sarasına tutulmuş özel televizyonlardan
bunalanlar TRT 2'de izlemiş olmalı.
28 Ekim akşamı yayınlanan "Yaşamla içiçe" prog-
ramında Mustafa Gerçeker öyle güzel anlattı ki, Ata-
türk'ün kurduğu ve Kenan Evren'in kapatıp kendi-
ne göre yeniden açtığı Türk Dil Kurumu'nun (TDK)
"devrim"i nasıl "evrim" yaptığını...
Kapatılmadan önceki TDK'nin 1969 basımı söz-
lüğünde, inkilap için "devrim; dönüşme" yazarken,
kapatılıp yeniden açılan TDK'nin 1992 basımı söz-
lüğünde inkilap için "Bir durumdan bir başka duru-
ma geçiş; evrim; dönüşüm" yazıyor...
1969 basımı sözlükte evrim sözcüğüne bakınca,
anlamlarından biri çok anlamlı bir ipucunu veriyor:
"Zaman süresi bakımından devrim karşıtı."
Ağızlardan düşürülmeyen "Atatürk ilke ve inkı-
laplan"ndaki inkilap böylece "devrim" olmaktan çı-
karılıp resmen ve alenen "devrim karşıtı" bir anla-
ma büründürülüyor.
Kenan Evren'in TDK'si, devrim sözcüğünü ise ih-
tilal olarak açıklıyor ve ihtilali de "bir devletin siya-
sal. sosyal ve iktisadi yapısını veya yönetim düze-
nini değiştirmek amacıyla hukuk kurallarına ve ka-
nunlara uymaksızın cebir ve kuvvet kullanarak ya-
pılan geniş halk hareketi, devrim; kargaşılık, düzen-
sizlik, karışıklık" olarak veriyor.
Ola ki "Atatürkdevrimleri" derseniz devletin siya-
sal, sosyal ve iktisadi yapısını veya yönetim düze-
nini cebir ve kuvvetle şeyetmiş" olacaksınız!
Hey gidi Türkiye hey...
"Susurluk"un kökünün 12 Eylül'e kadar uzandığı
söylenir... 12 Eylül uzantısı TDK'den "çete" sözcü-
ğüne de yepyeni bir anlam vermesini bekliyoruz!
SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
ALM/S77/Z
Laik ve demokrat bir eğitim beklerken
Kırıkkale Anadolu Turizm ve Otelci-
lik Meslek Lisesi... Cumhuriyet Bay-
ramı'ndan bir gün önce okulda bay-
raktöreni yapılıyor...
Kürsüye çıkan okul müdürü Zeke-
riya Arslan kendisine bir şey soran ol-
madığı halde açıklamalarda bulunu-
yor:
"Ben önce milliyetçiyim, sonra Müs-
lümanım. Kimseden korkmuyorum;
sizler de milliyetçi olacaksınız."
Sonra, yine soran olmadığı halde sö-
zü Eşber Yağmurdereli ye getirir:
"Bölücü ve vatan hainidir."
Cumhurbaşkanı Süleyman Demi-
rel'e seslenir:
"Cumhurbaşkanımızın onu affet-
meye çalışması yanlıştır."
Sıra kendisindedir;
"Beni de isterseniz gidin şikâyet
edin. Ben cezamı çekmeye hazırım."
Öğrenciler şaşkın dinler müdürü.
Bazı öğretmenlerse acı acı gülüm-
ser içlerinden:
"Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğ-
bay'ın bildiği gibi yeni Milli Eğitim Mü-
dürü göreve başlayalı üç hafta oldu...
Okullarda birden türbanlı hanım öğ-
retmenler çoğalmaya başladı. Hem
de 'Bizi kimse başörtümüzü çıkarma-
ya zorlayamaz. Inancımız uğruna her
şeye katlanırız' diyerek. Ba-
kalım laik ve demokratik bir
ülkeden ve çağdaş eğitim-
den yana olan bizler daha ne-
lere katlanacağız."
PALAS PANDIRAS
RP'de kadınlarla öpüşme yasağı kalkmış...
"Yakalarsam muck muck" yeniden listebaşı şarkı olacak, desenize!
\MüfrtBozacı
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKINCİ
Eğirdir'i Bitirecekler...
Kentlenn ve çe\Tenın "esenliği"
için yetkiler belediyelerde mi kal-
sın; yoksa hükümete mi devredil-
sin?..Son yıilann sürekli tartışma ko-
nusu olan bu soruya Bakanlar Ku-
mlu 9 Eylül I997'de "hükümer
şeklinde karar verdi. TBMM'ye su-
nulan taslak eğer yasalaşırsa, bele-
diyelerin "mücavir alanlan" he-
men ellerinden alınacak. Yerel imar
yetkileri sadece "yerleşme merkez-
leriyle" sınırlı kalacak...
Hükümetin bu tavrı, özellikle
1985"teki yetki devrinden sonra be-
lediyelerin yarattıklan "betonlaş-
maya" tepki gösterenleri belkı se-
vindirebilir. Ama. öteden beri mer-
kezi hükümetlerin de kendilerine ait
ımar yetkilenni "aynı duyarsızlık"
ıçinde kullandıklannı bilenler. şim-
di hakJı bir "kaygı" içindeler.
Ömeğin. özellikle "kıyı yağma-
sında" beledıyelerin suçu nasıl açık-
sa, "valiliklerin" suçu da o kadar
açık. Yıllardır. belediye sınırlan dı-
şındaki betonlaşma. Bayındırlık ve
Turizm Bakanlıklanrıın "temsilci-
si" olan valilikler ve il müdürlükle-
ri eliyle gerçekleşmedi mi? Antık
Pisilis kenti üzerine "oter yaptıran
hükümetle. Sultanahmet'teki Bi-
zans kalıntılanrun üzerine "kat oto-
parkı" yaptıran belediye arasında
ne fark var...
Demek ki kente ve çevreye duyar-
sızlık. genel politikalara egemen olun-
ca, yetkiler ister yerelde. isterse mer-
kezde olsun, sonuç değışmıyor. So-
nucun değışebılmesi için. aynı yet-
bağlı yakın yörelenn "Eğirdir Gö-
lü'nden sulanması" artık öylesine
"gözü kara" birdüzeye ulaşmış ki.
son 15 yılda su seviyesi 4 m. 20 cm.
aşagıya düşerken. göl alanı bile hız-
la küç'ülerek 578 km2"den 480 km2Ve
ınmiş.Yine 15 yıl önceki 4.5 milyar
rnîiülc'sii'miktarrrifrten az "1 mil-
yar m3" azaldığımi5elirten "Eğir-
dir Gölü ve Çcvresini Koruma ve
Kültürünü Yaşatma Derneği*' yö-
neticilen. aslında bir içme suyu kay-
nağı olan ve yeterli beslenme olana-
ğı bulunmayan bu göle "baraj mu-
amelesi" yapan hükümetleri bugü-
ne dek ne yaptılarsa durduramadılar...
'Uyurken' öldürülûyor...
Benzer şekılde Eğirdir'e bir "rant
alanı" muamelesı yapan \e kentin
"pitoresk" kimliğinibetonarmeyı-
ğınlanyla ortadan kaldıran beledi-
yeyi de artık "yargı kararlan" bi-
le durduramıyor...
1970'lerde Yeşil Ada'yı kıyıya
bağlayan o sözde "turistik yolun"(!)
yapılmasıyla başlayan "Bakanlık
onayü" apartmanlaşma. 1985 "ın "de-
mokratik'^!) Imar Yasasfndan bu
yana da "belediye onaylı planlar-
İa" hızını yükselterek devam ediyor.
Son olarak, Konya Yolu girişin-
de ve Imaret Mahallesi nde hem
Nâzım Plan ilkelerine hem de kıyı,
su ve çevre mevzuatına aykın olarak
devrev e sokulan \ ağma planlan An-
talya 2. ldare Mahkemesi tarafin-
dan 8.07 1997ye "durdurulduğu"
halde beledive bunu hâlâ dinlemi-
1970'lerden önce Yeşil Ada Eğirdir'e yolla bağlı değilken, hiç
kuşkusuz çok daha mutlu ve güzeldi... (Fotoğraf: Cumhuriyet arşhi)
kilerin; "bilimsel ve toplum yara-
nna bir demokratik denetim ko-
şuluyla yerel yönetimlerde olma-
sı" gerektiği ıse bu ülkeyi yöneten-
lerin hâlâ göremedikleri çağdaş bir
uygarlıkkuralı...
'Gözü kara' sulama
Işte. böylesi bir "denetimsiz yet-
ki hırsı" ıçinde süregelen uygulama-
larla çevre ve kültür değerlerini hız-
la yitiren "cennet" yörelerimizden
biri de Eğirdir... Yaşam kaynakla-
nnın zenginliğinden ötürü antik çağ-
lardan bu yana insanlarla kucaklaşan
Eğirdir, belki de tarihin en acımasız
"ya|ma ve tahribat dönemini" ya-
şıyor. Bu "yok oluş" sürecınde, özel-
likle Eğirdir Gölü'nüneredeyse "bi-
tirecek" olan sulama projeleri "mer-
kezi yönetim'' eliyle gerçekleşır-
ken, Eğirdır gıbi eşsiz bir göl kena-
n yerleşmesinm sıradan bir "beton
kente" dönüşmesi de "yerel yöne-
timin" hukuk dışı imar uygulama-
lanyla sürüyor...
Örnegin. aralannda Cumhurbaş-
kanı Demirel'in köyü olan Islam-
köy'ün de bulundugu Isparta'ya
yor. Bilirkişi raporu ve >argı karann-
dakı: "İçme suyu havzasında bu
inşaatlar yapılamaz": "Plandaki
yeşil alanlar yok edilemez"1
: "Je-
olojik sakınca vardır" . şeklinde-
ki uyan ve saptamalar ise sanki "su-
ya yazılan yazı" gibi buharlaşıp
uçuyor... Bu davada beledive kendi-
sini savunurken; "davacı Onder Er-
duran Eğirdir'e sadece yaz tatilin-
de geliyor. hemşerimiz değildir"
demiş. Yani bir anlamda: "Hemşe-
rilerimiz yağmadan yanalar" de-
meye getırmiş... Mahkemenm böy-
lesi bir savunmayı da reddetmiş ol-
ması. aslında sadece çe\Te açısından
değil. "demokrasi bilinci" açısın-
dan da tarihsel bir değer taşıyor.
Tunzm broşürlerinde "uyuyan
güzel" olarak tanımlanan Eğirdir,
"gözünü rant büriimüş" çevrele-
rin sözde hemşerilik adma kullan-
dıklan yerel imar yetkilenyle "uy-
kudayken" öldürülmek üzere. Bu
cinayetleri durdurabilmek ıse "de-
mokrasinin talan özgürlüğü olma-
dığını" yasalara yansıtmakla müm-
kün olabilecek... Ama, acaba hangı
hükümet bunu yapacak?..
HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ
KtM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI
HARBİ SEMtH POROY
TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKM 2 Kasım
DIRILTfLEN AOAMf.
3*'7E BU6ÜM, MOSKOVA 'OA, ÖLÖ 8f& AMM, K/SA
sü&e /Ç/AT toe OCJSA, piefır/tMifii. soı/yer nP
İLGIULEgi BÖyLE 8f£Ç£YİIV /UC K£Z SAŞAI&LCH-
SlA/f AÇ/Kl/IMtşn. *KAAJ MAAUJ A40&CEZ £NS-
TİnJSÜ "A/C£~, £>AAS4 ÖA/C£ f//>yW1MİA& Ü2£-
ÜÇ £H£T/7İ/ye
iSOUifU OlAAİKO, f
ÖLÜNÜN DAMARLA&tHA SAS/A/Ç
VE KAMfMf HABEK£TL£MPİRAAİŞTİ
NEFES AIMAYA VE YAÇAK* BBUerİLEKİ 6ĞS-
TEISMEYE BAŞlAMIŞTt- ANCAK. SU OtAY
İKİ PAKİKA SÜIZMÛÇ,ADAM YENiDEN ÖİMÜfTÜ
GÖRÜŞ
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Bir Eşber Yetmez,
On Eşber Daha!..
"Scheisse in der Lampenchale macht gedaempf-
tes Licht ım Saale" Türkçeye, "Avizeye kaka sürer-
sen, odaya kokulu ışık saçılırt" şeklinde çevrilebile-
cek Almanca bir tekerleme. Ben bu tekerlemeyı ilk
kez 198O'lı yıllarda Bonn'da, Maritim Oteli'nin lobi-
sinde yaşlı bir Alman dıplomattan duymuştum. Bir
süre Türkiye'de de görev yapmış bu deneyimli dip-
lomat özür dileyerek bu tekerleme ile ne anlatmak
istediğini açıklamaya çalışırken içerideki büyük sa-
londazamanın Devlet Başkanı Kenan Evren kendi-
sini dınleyenlere "12 Eylül'ün faziletlerini" anlatıyor-
du. Alman diplomat ve daha birkaç kışi anlatıianla-
ra "tahammür edememiş, kendilerini dışarı atmış-
lardı. Aralannda tartışıyorlar. Türkiye'nin "işlediğiha-
talardan dönmesinibilemediğı sürece" Avrupa'da işi-
nin çok zor olacağı sonucunda birleşiyorlardı.
O yıllarda DışişlenBakanlığfnındirektifiylekonso-
losluklannöncülüğündekurulan "!obıdernekleri" de
Avrupa'nın dört biryanında aynen Kenan Evren gibi
"12 Eylül'ün faziletlerini" savunuyordu. Türkiye'de
650 bin insanın gözaltına alındığı. on bınlerce insa-
nın işkencelerden geçip yargılandığı. 49 idam ceza-
sının uygulandığı, özgürlüklenn ve ınsan haklarının
ayaklar altına alındığı, hukukun yok edildiği bir dö-
nemin savunulması Türkıye'ye hiçbir şey kazandır-
madı. Türkiye inandırıcılığını tümüyle yitirdı. Daha
sonra işbaşına gelen "sivil" hükümetler de o döne-
me ilişkin köklü eleştiriler getıımediler. Birkaç politi-
kacının siyaset yasağı kaldırıhnca dünyaya. "Işte ar-
tık demokrasigeldi!" mesajı verilmeye başlandı. Cum-
huriyet tarihimizin en karanlık dönemi "sivil politika-
cılar" tarafından meşrulaştırıldı. Toplumumuza bir
'deli elbisesi" gibi zorla giydirilen Evren anayasası bü-
yük bir özenle korundu. Batı'ya "göstermelik" olarak
yapılan kısıtlı anayasa değışıkliklerıne ılışkin "Uyum
Yasalan" kasıtlı olarak çıkartılmadı.
Şimdi polıtikacılarımız Avrupa Birliği Dışışleri Ba-
kanlan'nın son Lüksemburg zırvesınde "Türkiye'nin
aleyhine" aldıkları kararı hep birlıkte yadırgıyorlar.
"Bizi anlamadıklan" için hayıflanıyorlar!
Batılılar bizi anlayabılirler mi? Bizler, örneğin Sa-
yın Cumhurbaşkanımızın, kendisini daha dün süngü
zoruyla ıktidardan indırip Zincirbozan'a gönderen
Kenan Evren ile aynı masada yemek yemesıni anla-
yabilıyor muyuz? Hiçbir Batı ülkesinde parlamenter-
demokratik yoldan seçılmiş "sivil" bir başbakan bir
darbe liderı ile aynı zıyafet masasını paylaşabilir mi?
Sayın Mesut Yılmaz paylaşıyor. Batı'da olmayan
şeylerTürkiye'de oluyor. Bızden başka hiç kimsenin
kavrayamayacağı "özgün demokrasimız"öe politi-
kacılanmız bu tür "birlik beraberiik mesa/lan" vermek
isterlerken, bütünleşmek ıstediklerı dünyadan doğal
olarak uzaklaşıyorlar.
Çünkü evrensel demokrasi bu tür "oryantal" ince-
likleri kaldırmıyor. Çağdaş demokrasi, kararlılık ve
tutarlılık gerektiriyor. Kazanılan herfutbol maçı son-
rası "ayakseslerimizi" duymasını haykırdığımz Avru-
pa toplumları, içlerinden birkaçının "demokrasi"üen
verdikleri ödünün bedelini bundan 50 yıl önce 50
milyon insanın canıyla ödediler. Bu nedenle "demok-
rasi" karşısında bizlerin anlayışını zorlayacak ölçüde
duyartı davranıyorlar.
Polrtikacılarımız Batı'ya yıllardır "demokrasi ve in-
san haklan" sözü veriyor. Bu sözü Batılılar istediği için
değil, kendileri onlarla bütünleşmek istedikleri ve bu-
nun baş koşulu da "demokratikleşme ve insan hak-
lan" olduğu için veriyorlar. Fakat Avrupa Parlamen-
tosu, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi kuruluşlar
ne zaman Türkiye ile ilgili bir karar alacak olsa poli-
tikacılanmız, yargımız derhal harekete geçıyor: Tur-
gut Özal "komşulanmızın ümüğünü sıkıyor"; Tansu
Çiller "Avrupa'ya ezan taşıyor"; DEP'lileh yaka paça
Meclis'ten atıyoriar; Yaşar Kemal'e "beş yıl düşün-
ce yasağı" koyuyorlar. "Banş için birmilyon imza" kam-
panyasının öncüsü Eşber Yağmurdereli'yi, Avrupa
Birliği Dışişleri Bakanları Zırvesi'nden bir hafta önce
zindana tıkıyorlar.
Sonra hep birlikte "Bizianlamayan Avrupalılan" kı-
nıyorlari Ama aynı zamanda 12 Eylül 1980'den bu ya-
na Batılılar Türkiye'ye yönelik neyi eleştirmişlerse,
tümüne sahip çıkıyor, savunuyorlar!
Alman tekerlemesinde olduğu gibi, "Avizeye kaka
sürdükçe, odayı koku sanyor", fakat avızeyı temizle-
mek kimsenin işine gelmiyor. Bunun için de bırakın
pisliği temizlemeyi, ANAP'lı "liberaller(!)" gibi Eşber
Yağmurdereli'nın tutuklanmasını "makul" göstere-
bilmek için şeytana pabucunu ters giydirecek gerek-
çelerüretiyorlar. Kendilerini akıllı, Avrupalılan aptal sa-
nıyorlar. Avrupa Birliği Zirvesi'nde Türkiye'nin duru-
munun ele alınacağı iki önemli toplantı daha var. Ba-
kalım daha neleretanıkolacağız? insanın ıçinden. "Bir
Eşber yetmez, on Eşber daha!" diye haykırmak ge-
liyor.
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
SOLDA.N SAĞA:
1/ Konya'nın
Beyşehir ilçe-
sinde, Anadolu
Selçuklu döne-
minden kalma "
ünlü saray. 2/ 4
Dağkeçısı... "-
--Serezli":Ka-
dın tiyatro
oyuncumuz. 3/
Temel, esas...
Eklembacakh-
lann ve kabuk-
lulann örtene-
ğini oluşturan organık
madde. 4/ tlaç... lsviç-
re'ye özgü. ağaç kütük-
lerinden yapılma dağ
evi. 5/ Yurdumuzda ku- 3
rulmuş yirmi bir Köv 4
Enstitüsü'nden biri. 6/
Edremit Körfez kıyısın-
da tunstik bir yer... Bir
baglaç. II Potasyum bi-
leşiklerine verilen ge- 8
nelad...Bağ, bahçe,bos- 9
tan gibi yerlerin çevre-
sine çalı. kamış, agaç dalı gibi şeylerle çekilen duvar. 8/
Alev... Yapılarda çeşitli arriaçlarla kullanılan dar. uzun ke-
reste. 9/ îstabul'un Sultanahmet semtınde, Bizans döne-
minde kalma ünlü sarnıç.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kısa kepenek... Eşıt bölüm. 2/ Cnsüzle biten bir söz-
cüğün. ünlüyle başlayan bir sözcüğe bağlanarak okun-
ması... tspanyollann sevınç sözü. 3/ Ülkemız sularında
yaşayan ve şip de denılen mersinbalığı türü... Gecikme.
4/ Bir renk... Ciltçılikte, kitap yapraklannı düzgün tut-
maya yarayan ince öriilmüş şerit. 5/ Eski Türk e\ lerınde
çapraz çubuklarla yapılan pencere siperi. 6/ Benzenden
türeyen ve boya sanayisinde kullanılan zehırli bir mad-
de... Bırnota. IIBirbölgedeyetişenbitkılerin tümü... Er-
zurum'un bir ilçesi. 8/ tsyankâr... Alan Parker'ın bir fil-
mi. 9/ Judo ve karatedeki en üst derecelere venlen ad...
Doğalgazın önemli bir bileşeni olan gaz.