Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14KASIM1997CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Uzayın derinliklerinden gelen mesaj üstüne kurulu düşündürücü bir bilimkurgu gösterimde
Hey, orada krnıse var ım?Artnesini doğumunda, babasmı da 9
yaşındayken yitirmiş, hayat boyu insan-
larla kuramadığı ilişkilerin yerine, ev-
rende varolduğuna inandığı, bilinme-
yen canlılarla temasa geçmeyi amaç
edinmiş, kendini bütünüyle uzayı dinle-
meye hasretmiş, nerdeyse tüm hayatını
gezegenimizin dışından mesajlar alma-
ya adamış, dünya nimetlerine sırt çevir-
miş Eleanor Arroway'ın(Jodie Foster)
öykûsünü anlatıyor 'Contact-Mesaj'.
Uzaya, uzay yaratıklanna, gelecek
yüzyıllara ilişkin, yıllardır Hollywood
yapımı, özel efekt bombardımanı halin-
deki, gösterişli bilimkurgu masal(ma-
val)lanyla oluşup şekillenmiş, cılkı çı-
kanlmış o Amerikan yaklaşımıyla ko-
tanlan filmlerden bir yenisini daha iz-
leyeceğimizi zannederek gittiğimiz
'Contact', bizi biraz yanılttı ve şaşırttı
doğrusu. 1980'li yıllann ürünü 'Back
to the Future-Geteceğe Dönüş' üçleme-
si, 'Death Becomes Her' ya da 1990'la-
nn başlannı damgalayan 'Forrest
Gump' gibi, teknolojiyle görsel yaratı-
cılığı beceriyle harmanlayarak, hem gi-
şeleri dolduran. hem de eleştirmen tay-
fasını tatmin eden bazı filmlerin egzant-
rik yapımcı-yönetmeni olan, SpieJberg
ekürisinden RobertZemeckis'in son fıl-
mi 'Contact', gûnümüzün tanınmış bi-
limkurgu yazarlanndan, astrofızikçi
Cari Sagan'ın 'Temas' adlı romanından
uyarlanmış beyaz perdeye.
'Eğer evrende insanoğlundan başka
canlı yoksa bu korkunç bir mekan /iya-
nı demektir!' diyen babasından devral-
dığı bılımsel mirası üstlenerek çocuklu-
gundan itibaren hep uzaklardan gelen
radyo mesaj lannı dinleyen, gece gün-
dûz gökyüzûnü izleyen Ellie, büyüyün-
ce SETI'ye (Search for Extraterrestrial
Intelligence) katılıyor. Ve günün birin-
de uzayın derinliklerindeki bir Vega yıl-
dızından aldığı bir sinyal, ömrünü dün-
ya dışından, zeki yaratıklann varolup
olmadığını araştırmaya adamış Ellie'yi
önemli bir konuma getiriyor sonunda.
Olayın cefasmı çekmiş olan ama sefa-
smı sûrmesi, amirlerince engellenen El-
lie'nin en büyük arzusu, bu karmaşık
mesajı gönderenlerle ilk teması kendi-
sinin kurmasıdır doğal olarak. Ancak,
dini ve tutucu çevrelerce 'ate-
ist'liği gündeme getirilen El-
lie'nin hakkı olan Vega yıldı-
zına dünya elçisi olarak git-
meye gelince iş. üstü olan
Dr.David Drummlin (Tom
Skerritt)bu göreve gönüllü ta-
lipoluyor. Sıvri dilli ulusal gü-
venlik danışmanının(James
Waods)karşı çıktığı Ellie, kül-
lennıiş ilişkisini yeniden can-
landırdığı. eski gençlik aşkı
olan, rahiplikten ABD başka-
nının dini konulardaki danış-
manlığına yükselmiş, ilahi-
yatçı Palmer Joss'un (Matt-
hew McConaughey) da deste-
ğiyleamacınaerişiyorsonradan. Fikren
karşıt olsalar da, gönülleri beraber, yıl-
lardan sonra aralanndaki duygusal çe-
kimin yeniden biraraya getirdiği Ellie-
Palmer çiftinin öyküsüyle, insanoğlu-
nun evrende yalnız olup olmadıği so-
M e s a j
Mesaj Contact / Yönetmen: Robert
Zemeckis / Senaryo: James V. Hart,
Michael Goldenberg, Carl Sagan'ın
romanından / Kamera:Don Burgess /
Müzik:Alan Silvestri / Oyuncular :Jodie
Foster, Matthevv McConaughey, Tom
Skerritt, James Woods, John Hurt,
Angela Bassett, David Morse, Rob Lowe,
VVilliam Fichtner / ABD 1997 (WB)
runsahnın atbaşı gittiği 'Contact-Me-
saj', bilimk dini buluşturup kaynaştı-
ran, farklı bir yolculuk serüvenini önü-
müze sürüyor. Ellie'yi çocukluğundan-
beri uzaktan izleyen, araştıımalanna pa-
ra yatırarak desteldeyen hatta, ışık hızıy-
la, 50 dünya yılına tekabül eden bir sü-
rede yapılacak olan Vega yol-
culuğunu ilk projenin çuval-
laması üzerine, ABD yerine
Japonya'dan başlatarak fi-
nanse eden, Hov/ard Hug-
hes'le 'Ktzıl Baron' kanşımı,
maceraperest, şifre çözücü,
hafıf çatlak bir güç-para im-
paratoru Hadden (John
Hurt), Ellie'nin aldığı umul-
madık mesaj üzerine derhal
duruma el koyan hükümet
memuru, güvenlik danışma-
nı Michael Kitz (James Wo-
ods), aklıbaşında, sağduyu
sahibi bir başkan danışmanı
Rachel Constantine(Angela
Bassett) ve kızının yaşamını derinleme-
sine etkileyen bilim adamı-baba figûrü
olarak öyküde yerini almış Ted Arro-
way( David Morse) gibi dramatik yapıyı
oluşturan yan karakterlerle zenginleşti-
rilmiş 'Contact', haritada bir nokta bile
olamadıgınuz, şu galaksi. gezegen, ka-
ra delik ve yıldızlardan geçilmeyen, sı-
nırsız uzay boşluğunda, dünyaya tıkıl-
mış biz ölümlülere evrene ilişkin soru-
lar sorduran, uzun ama düşündürücü,
etkileyici bir bilimkurgu konumuna eri-
şiyor sonuçta.
Robert Zemecids'in ilk kez 'Forrest
Gump'da uyguladığı teknilderle, baş-
kan Cnnton'u ya da CNN'in Larry K-
ing gibi tanınmış simalannı ve ünlü ha-
ber sunuculannı da aıtist gibi kullandı-
ğı film, Ellie'nin Vega yolculuğunu ya-
pıp yapmadığı sorusuyla başbaşa bıra-
kıyor, *2001':Bir Uzay Macerası'nı çağ-
nştıran finaliyle.
Doğru bildiğinden şaşmayan, inandı-
ğmın peşinden giden, hırslı, akıllı, ka-
riyeri uğruna gençlik aşkının defterini
bile düren, tam babasının kızı Ellie Ar-
roway rolüne cuk oturmuş Jodie Foster,
yine güzellik, zerafet ve gücün bileşimi
denebilecek, zorluklardan gözü yılmaz
bir kadın gökbilimci-astronom portresi
çiziyor, alışıldığı üzere.
Artık yolun yansını devirmiş, yüz
çizgileri derinleşmiş, alışılmış boyalı
Hollywood bebeklerinden farkh kafada
ve yetenekteki Jodie Foster'in, aile mü-
essesine bakan 'LhHe Man Tate'(1991)
ve 'Home for the Hollidays' (1994) gibi
iki ilginç yönetmenlik denemesinin ve
en son dağbaşında büyümüş dilsiz bir
genç kızı oynadığı 'NdF (1994) ardın-
dan yeniden hayranlannın karşısına çık-
tığı 'Contact', kuşkusuz Carl Sagan'ın
hacimli, derinlikli, aynntılandınlmış ro-
manının basite indirgenmiş ve kuşkusuz
seyredeğer halini karşımıza getiriyor.
Konusu, belgeselimsi görüntüleri,
uzun tutulmuş ama akıcı anlatımı. ba-
şanlı oyuncu kadrosu, Alan Silvestri im-
zalı müziği ve usta işi teknik düzeyi, so-
nuçta ufaktan ufaktan unutulmaz Kub-
rick klasiği ve bilimkurgu başyapıtı olan
'2001:A Space Odyssey'in (1968) izini
süren bu 'Contact'la, meraklısının te-
mas' etmesini kaçınılmaz kıhyor bizce.
• 'Kuzulann Sessizliği'ndeki
başansından sonra yönetmenliğe
başlayan Jodie Foster'ın düşü, bu
konuda deneyim sahibi olmak ve
çekeceği filmlerle saygı görmek.
Kültür Servisi - 3 yaşından bu yana Hollyvvood'da
olan Jodie Fosterbu nedenle 'çokaydınlıkbirgörüşe'
sahip. Bir günliik başanlara, modalara değil, insanla-
nn kişiliklerine, yeteneklerine saygı duymayı öğren-
miş burada. Onun için Hollywood; bir zanaat biçimi
ve nesilden nesile aktanlan bir aile işi. Bugün Holly-
vvood'da yavaş yavaş bir değişimın söz konusu oldu-
ğunu, kadın oyunculann belli kalıplardan kurtulma-
ya çalıştığını söylüyor Jodie Foster: "Değişmeyen tek
şey, kadın yönetmenlerin çok az oluşu."
- HoDyvvood'u nasıl tanımlıyorsunuz?
JODİE FOSTER-Insanlann Hollyvnood'ubirsem-
bol gibi görmeleri bana hep garip gelmiştir. Ben bu-
rada, Hollyvvood harflerinin yazılı olduğu tepenin ya-
kınında büyüdüm. Hollywood bir sinema şehri olma-
dan evvel benim için ilk dondurmamı yediğim, ilk ki-
taplanmı okuduğum ve ilk resimlerimi gördüğüm bir
yerdi ve işte bugün bu Holtywood'a özlem duyuyo-
rum.
- Sizce insanlann Hollywood üzerine en doğru ve en
yanlış yargüan neler?
En yaygın ve en yanlışı, Hollyvvood'un sadece Ju-
rassic Park'lann ya da Kayıp Dünya'lann çekildiği bir
yer oldugu. Evet bunlar dogru ama burada az parav-
îa çekilmiş, bağımsız ve starsız pek çok küçük film
de yapılıyor. En doğrusu ise sinemanın nabzının attı-
ğı bir şehir otduğu. Ben burada, bu sinema ortamın-
da bana stüdyolan gezdiren ve işin teknigini anlatan
teknisyenlerin arasında büyüdüm. Sinemayı çok ça-
buk sevdim. Çünkü orada, tekniği tartışan 75 kişinin
arasında olmaya bayılıyordum.
- Ho0ywood'da siri nasıl algıbyoriar?
Şündılik doğru algılandığımı düşünüyorum. Şim-
dilik diyorum çünkü burada her şey çarçabuk degişi-
yor. Bir stardan çok bir oyuncu olarak algılanıyorum.
Insanlar filmlerime, canlandırdığım karakteri ve
hikâyeyi görmeye gidiyorlar, güzel ayaklanm
oldugu için değil. Filmlerimi büyük bir dikkat
ve güçlükle seçtiğimi de biliyor ol-
malılar. Ama her film seçimi benim
için bir ölüm kalım meselesi oluyor.
Bu çok stres verici bir şey, ama belki de
ben fazla ciddiye alıyorum.
- Kendinizi ve özel yaşa-
mınızı dedikodulardan
konımayı nasıl başan-
yorsunuz? Kardeşi-
nizin y azdığı
biyogra-
fîni-
a
nasıl deger-
lendiriyorsu-
nuz?
Bir stardan çok,
bir oyuncu olarak
kabul edildiğımden, skandal
gazetelerine pek fazla malze-
me olmuyorum. Daima halktan bi-
ri olmuşumdur. Genç yaştan beri ün-
lü olan herkes özel yaşamını her za-
man işinden ayırmayı bilir. Yaşamı
sürdürebılmenın tek yolu bu.
Üzerinizde hasüat baskısını hisse-
dermisiniz?
Evet bu çok güç-
lüve kadın olduğu-
nuzda daha da
hissediliyor. Ge-
leneksel olarak
*\ burada kadınla-
\t nn yanlış yap-
Wr maya haklan
m yok. Eğer ben. ken-
dim, biraz farklı şey-
ler anlatan ve bunu de-
ğişik biçimde gerçekleştiren
filmler yapmaya çalışıyorsam,
ancak bu tür filmlerle başanya
ulaşabilmemden kaynaklanı-
yor.
-Bugün Hofrywod'da.hâlâta-
ntşmayı düşlediginiz biri var mı?
Brando mescla?
Tanışmak için değil ama birlik-
te çalışmak içm evet... Yaptığım
her filmi. Scorsese ile gerçekleş-
tirmek isteği duyuyorum.
-" Taksi Şoförü
T
'nden bu ya-
na neler değişti?
Ondan ben kendime da-
ha fazla güvenmeye ve iç-
güdülerimle hareket et-
meye başladım. So-
nuçta olaya, her za-
man bir yönetmenin
bakış açısıyla yak-
\ laşmaya başladım.
"Sanık"la Os-
car almak be-
nim için çok
önemlidir. Bu
bana, basara-
bileceğimi
kanıtlama
firsatı ve
"Kuzulann
' Sessizligi"ndeki rolü elde etme şansını da verdi kuş-
kusuz. Stan kadın olan bir korku fılmi ve 5 Oscar. Bu
fılmle konumum değişti, meslek değiştirme şansına
kavuştum ve yönetmen oldum.
- Kendi yapun şirketinizi kurmak nereden akhnıza
geWi?
Projelerimi gerçekleştirme arzusundan doğdu, özel-
likle de yönetmen olarak. Kendi senaryolanmı çek-
mek için de bunu istedim.
- Contact filmi. Carl Sagan'a hhaf edfldl Öuneden
önce kendisiyk? görüştûnüz mü?
Onu evinde zıyaret ettım. Onunla buluşmamın, El-
lie rolü için bana yararlı olabileceğini hissediyordum.
Bu adamdaki yaşama tutkusunun ve dünyayı keşfet-
me arzusunun bana ne denli ilham verdiğüıi bilemez-
siniz. Ellie rolü beni çok etkiledi.
-Ovnadığııuz ve yönettiğiniz fflmler arasında ne gi-
bi farkldıklar var?
Oynarken. benim daha önce yaşamadığım olaylan
yaşayan karakterleri canlandırmayı tercih ediyorum.
Oyunculukta beni bu daha karanlık, daha uç, daha
dengesiz durumlar çekiyor. Yönetmen olaraksa tam
aksine, bütün çektiğim fılmler daha önce yaşamış ol-
duklarımla bağlantılı şeyler.
-Kuzulann Sessizliği"nin devamınıoy nayacağınız ve
öktürülen triandalı bir gazeteci kadın üzerine bir fibn
yapacagınız söyleniyor. Uçüncü bir film mi yönetecek-
siniz?
Kuzulann Sessizhği'nin devamını görmek herkes
için hoş olurdu ama şu anda herhangi bir şey yok. lr-
landalı gazetecinin hikâyesi ise sadece düşünce aşa-
masında. tki filmrn yapımcıhğını üstleneceğim.
- 34 yaşındasıruz ve kariyerinbde pek çok şey yaşa-
dınız: Başan, ödüller,oyunculuk. vönetmenlik,yapun-
cıhkvs_ BugüngerçekJeştirme\i istediğiniz hayanniz-
Daha yaşamadıklanm da var. Hayalim, üçüncü bir
kamera asistanı gibi, kaygı duymaksızın bir film yap-
mak (gülüyor). Ciddi olmam gerekirse, yönetmenlik
mesleğinde ilerlemek, ve çekeceğim filmlerin saygı
görmesi. Gelecekte bir yabancıyla karşılaştığımda ona
her şeyden önce yönetmen olduğumu, yirmi mükem-
mel film çektiğimi ve hepsinin de Oscar'lar aldığını
söylemek...(gülüyor)
îki iddialı yeni Türk filmi gösterimde
Kuşatma Altında A$k
Beş yıllık bir araştırma ve ha-
zırlığın ürünü olan 'Kuşatma Al-
ünda Aşk'. yönetmen ve senaryo
yazan Ersin Pertan'ın Kemal Ta-
hir uyarlaması 'Ktırt Kanu-
mı'( 1991) ve Orhan Kemal uyar-
laması 'TersineDûn>'a'dan (1993)
sonraki yeni çalışması.
Senaryosunu da Pertan'ın yaz-
dığı 'KuşatmaAltında Aşk'ta Er-
dal Uğurlu, Sevtap Çapan, Cü-
neyt TüreL, Erdinç Akbaş, Eray
Özbal, Tomris tncer, Müfid Can Saçın-
ü, Chris Stillman. Giovanni Scognamil-
kt, Mehmet Güleryüz ve Belgin Sunal
rol alıyorlar.
'Kuşatma Altında Aşk', Istanbul'un
ya da o günkü adıyla Kostantinopolis' in
Osmanlılar tarafından fethi ve Bizans
Imparatorluğu'nun son günlerinde kent-
te yaşanan bir aşk öykûsünü anlatıyor;
Yorgo ile Mna'nın aşkını... Yedikule,
Surlar, Kariye Müzesi. Rumelihisan ve
Aya trini'nin mekân olarak kullanıldığı
fılmde Pertan'ı da 11. Konstantin rolün-
de izlıyoruz.
'Kuşatma Alunda Aşk', toplam 9 mil-
yon Fransız Frangı'na mal olmuş. Gö-
rüntü ve tasanm-yapım dallannda iki
Altın Portakal ödülü alan film, Kam-
ran İnce tarafından hazırlanan mü-
zikleriyle de dikkat çekiyor.
Usta Beni Öldürsene
1
Bu hafta vizyona giren ikinci
Türk filmi, 'Usta Beni Öldürsene'.
Banş Pirhasan'ın 'Küçük Baiıklar
Üzerine Bir Masal'dan sonra ikin-
ci yönetmenlik deneyimı olan 'Us-
ta Beni Öldürsene'. bir Türk- Ma-
car-Alman ortak yapımı. Eurima-
ges fonunun 2 milyon dolarlık bir
destekle bütçesine katkıda bulun-
duğu filmin basrollerinde Hugh O'Co-
nor, Juiia Brendler,Karoiy Eperjes. Md-
tem CumbuL, Tuncel Kurtiz ve Haluk
Bilginer yer alıyor. Bilge Karasu'nun
'Usta Beni Öldürsene' adlı öyküsünden
yola çıkılarak çekilen fılmde iki ıp cam-
bazı arasmdaki usta-çırak ilişkisi anla-
tılıyor. CemOzerveHaleSoygazifilme
konuk oyuncu olarak katılıyorlar.
YENİ BAŞLAYANLAR... YİNİ BAŞLAYANLAR...
Llbertarias
Ispanyol Vincente Aran-
da'nın son filmi 'Liberta-
rias' bugün Beyoğlu Be-
yoğlu, Kadıköy Broadway
sinemalannda gösterime
giriyor. Geçen mevsimde
Fspanya'da 4.5 milyon se-
yirciye ulaşarak gişe şam-
piyonu olan 'Libertarias',
iç savaş sırasında Franko
faşizmine karşı çıkan İs-
panyol kadınlannın örgüt-
İendıği bir mücadeleyi ko-
nuediniyor. 1936'dadevri-
min henüz başladığı, Bar-
selona yakınlanndaki bir
kasabanın genelevine sı-
ğınmıştır, devrimcilerce
yağmalanan bir manastır-
dan kaçan masum bir rahi-
be (Ariaedna Gil). Burada
fahişelen serbest bırakmak
ısteyen ve 'Libertarias' de-
nilen bir grup kadınla dost
olan rahibe Maria, kadınla-
nn lideri Pflar(Ana Belen),
spritizmacı Floren (Victo-
ria Abril) ve eski fahişe
Charo'yla birlikte cepheye
gidip erkek gibi başkaldıra-
rak ölmeye karar verecek-
tir. Acı gerçeklerle karşı
karşıya geleceği cephede,
reformist bir rahip (Migu-
el Bose) sayesinde aşkı,
birlikte savaştığı arkadaş-
lan sayesinde de dostluğu
tadan Maria, zamanla eski-
den inandığı her şeyden
kuşku duymaya başlar...
KEDİ GOZU
VECDt SAYAR
Kültür
"Günün modası 'kültür' den söz açmak oldu. Or-
talıkta 'küttür'den geçilmiyor.
'Kültüriü adam kimdir?', 'Küttüre önem vermek ge-
rek', 'Kültür parklan açmalıyız'!..
Heryerde, hercümle, her söz, heryazı başlangı-
cında 'kültür" de 'kültür' de 'kültür'...
Hani bir söz vardır 'Dile düştü' derier. Kültür de
böyle dile düştü. Sonrayine birsöz vardır 'Diline düş-
tü' derier. Adamcağız kılıbıktır da 'kazaklık' dilinden
düşmez; kara cahildir de boyuna bilgiden söz açar;
korkaktır fakat dilınde kahramanlıklannın hikâyeleri
birbiri peşinden zincihenip akar.
İşte son günlerde, önüne gelenin 'kültür'ü diline
dolamasını, 'kültür' sözünün modaoluşunu, kültürün
değil, 'kültürfıkdanının' variığına verenlervar. 'insan-
lar bir acayip mahluklardır. Olmayan nesneleri dilleri-
ne dolayıp lafıyla geçinmekten teselli bulurlar' görü-
şünü ileri sürenleryok değil.
Sonra, bu gibi işlerde şu görüşü benimseyenlere
rastlanıyor:
'Insanlar ancak gerçekleştirebilecekleri ktealterin
peşinde koşariar.'
Ben kendi payıma, birinci görüşle ikindsini şöyle
birteştiriyorum:
Bizde kültür "fıkdanlıgY (yokluk, eksiklik) doğrudur.
Fakat madem ki 'kültür dile düştü' bunu gerçekleş-
tirmek, hiç olmazsa muayyen tabakalariçin mümkün-
dür..."
19.1.1936 tarihinde Akşam gazetesınde, Orhan
Setim imzasıylayayımlanan "Kültür" başlıklı yazıdan.
(bkz: Nâzım Hikmet - Sanat, Edebiyat, Kültür, Dil-
Adam Yayınlan)
• • •
Nâzım Hikmet'in bu yazısı geldi aklına kedinin, Iz-
mir*deki Kültür Kongresi'ne ilişkin haberleri okuyun-
ca.
Attmış yıldan fazla zaman geçti, bugün yaşasa ne
yazardı acaba Nâzım?
Hiçbir şeyin değişmedığınden mi yakınırdı, yoksa
"muayyen tabakalann" kültürü gerçekleştirmek için
uğraş vermelerınden duyduğu mutluluğu mu dile ge-
tirdi?
•••
Değişen şeyler var elbette. Örnegin, Kültür Bakan-
lığı. Bir avuç idealist ile bir kültür devrimi gerçekleş-
tiren o zamanın Kültür Bakanlığı, aynı zamanda Eği-
tim Bakanlığı'nın işlevini de üstlenmışti. 1938'de Ha-
san Âli Yücel, Bakanlığın adını "Milli Eğitim Bakan-
lığı" yaparken, kültürün ülke çapında yaygınlaşması
sürecinde, kürtürie eğitimin birbirinden aynlmaması
gerektiğini çok iyi biliyordu. Bu gün bu ikisi ayn ve bin-
lerce memur çalışıyor iki bakanlıkta (yalnızca Kültür
Bakanlığı'nda yedi bin kişi)... Bunlann içınde oturdu-
ğu koltuğu hak eden kaç uzman var dersiniz?
Nâzım'ın aynı yazısından bir başka tümceyi nasıl
anımsamaz, kedi: "Bilgi olmadan kültür olmaz."
• • •
Devtetin mi, "muayyen tabakalar"\n mı egemen ol-
ması gerektiğıne bir tüıiü karar verilemeyen kültür
alanının niceliksel ve niteliksel gelişımi özerkliği ile
doğru orantılı. Yani, kültür sanat emekçileri bu alan-
da söz sahibi olmadıkça, kültürümüz kısır çekişme-
lerden, "resmi" görüşlerin egemenliğinden kurtula-
may_acak, besbeüi.
Sâyın Şakir Eczacıbaşı, çarşamba gürtkü Milliyet
gazetesinde Edip Oymen'le yaptığı söyleşide: "Kül-
tür ve sanat siyasete.yalnızca hükümetlere, Kültür
Bakanlığı 'na bırakılacak bir konu değil. Kültür konu-
sunu sivil toplum örgütlerinin ele alması gerekir..." di-
yor. Demek ki, o da bu görüşümüzü paylaşıyor. Ama,
ardından, on beş aydının bir araya gelmesi ile olusan
"Kültür Girişimi"n\ tanıtırken şaşırtıcı sözler söylüyon
"Ûteden beri meslek örgütleri var, işçi örgütleri, iş-
veren örgütleri var. Ama çok ilginçtir, Türkiye'de en
önemli konu olması gereken kültürü savunan bir si-
vil toplum örgütü yok..."
Allah AHah, ben mi yanılıyorum? Benim bildiğim,
Türkiye'de "Istanbul Kültür Sanat Vakfı"nüan, "Sev-
da-Cenap And Vakfı'na, "Zeytinoğlu Eğitim bilim ve
Kültür VaW;"ndan "Altın Portakal Kültür ve Sanat
Vakfı"na, "Tükiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vak-
ft'ndan, "KÜSAVa, TOBAV'öan, "TÜRSAK"auza-
nan geniş bir yelpazede ciddi çalışmalar sürdüren si-
vil toplum örgütleri var. Çevre ve kültür değerlerini sa-
vunan Vakıf ve dernekler var. Ve de tiyatro, sinema,
plastik sanatlar, grafik sanatlar, karikatür vb. alanlar-
da çalışan çok sayıda örgütün bir araya gelerek oluş-
turduğu "Özerk Sanat Konseyi" girişimi var.
Bütün bu oluşumlan, yıllardır bu konuda yazılıp çi-
zilenleri görmezden gelerek, Amerika'yı keşfettiğini i-
lan etmek bu on beş değerli aydına yakışmıyor.
"KültürGirişimi", hiç kuşkusuz çok sesli küftürel ha-
ritamız içinde yerini alacak ve önemli işlevler üstle-
necektir.
Keşke, "herşeyin üstünde" kalmayı seçmek yeri-
ne, onlar da bir "sivil toplum kuruluşu" oluşturmayı
yegleseterdi.
İKSV'nin Sinema Onur Ödülleri
bu yıl NUP, Kenç ve Arakon'un
• Kültür Servisi - Istanbul Kültür ve Sanat Vakfi
tarafından düzenlenen Uluslararası İstanbul Film
Festivali önümüzdeki yıl 18 Nisan-3 Mayıs tarihleri
arasında gerçekleştinlecek. Türk sinemasının
gelişmesine katkıda bulunan sanatçılara her yıl
verilmekte olan 'Sinema Onur Ödül'lerinin bu yılki
sahipleri Muhterem Nur. Faruk Kenç ve îlhan Arakon
olarak belirlendi. 'Sinema Onur Ödülü"ne Türk
sinemasında 'star' sistemi denen olgunun ilk görkemli
ömeğini oluşturarak >ıllar boyu Türk sineması
seyircisiyle hiç bozulmayan büyük bir gönül ilişkisi
kurması nedeniyle Muhterem Nur; Türk sinemasının
tiyatro etkilerinden kurtulup gerçek bir sanayi ve büyük
bir kitle sanatı olmaya doğru gittiği zor bir dönemde,
sinemamızın gerek estetik, gerekse teknik ilerlemesine
bulunduğu katkılar nedeniyle Faruk Kenç; görüntü
yönetmenliği gibi bir filmin düzeyini doğrudan
etkileyen ve hem sinema sanatına yakınlık hem de
geniş bir teknik uzmanlık isteyen bir alanda sayısız
fılme yapuğı ve daha sonraki yıllarda da öğretim üyesi
olarak sürdürdüğü değerli katkılan nedeniyle llhan
Arakon değer görüldü. 'Sinema Onur Ödül'leri 17
Nisan 1998'de 17. Uluslararası İstanbul Film
Festivali'nin açılış töreninde sahiplerine verilecek.
Goncourt Ödülü Rambaud'un
• Kültür Servisi - Fransa'nın en önemli edebiyat
ödüllerinden 'Goncourt Edebiyat Ödülü' *La Bataille'
isimli romanıyla Patrick Rambaud'a verildı. Kitapta
Napolyon'un yenilgiyle sonuçlanan Avusturya Seferi
konu ediliyor. Rambaud, iki hafta önce de 'Academie
Francaise' ödülünü almıştı. Fransa'da ilk kez bır yazar
hem Goncourt hem de Akademi ödülünü alıyor. 51
yaşındaki Rambaud, yaklaşık 30 kıtabın da yazan.
Goncourt Edebiyat Ödülü kapsamında verilen
Renadout Ödülü ise 'Les Voleurs de Beaute - Güzellik
Hırsızlan ' isimli romanıyla Pascal Bruckner'e verildi.
48 yaşındaki Bruckner 1995 yılında da 'LaTentation
de l'innocence' isimli romnıyla Medicis ödülüne layık
görülmüştü.