Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 1997 CUMA
12 KULTUR
Picasso'nun 'Düş' başlıklı resmi, New York'taki Christie's müzayedesinde 44 milyon dolara satıldı
Picasso'mın uysal kadını...Küîtür Servisi - "Kimi insan-
ların otobiyografüerini yazdık-
ları gibi resim yapıvorum ben"
demıştı Picasso. Uzun yaşamı sü-
resınce sayısız resım, baskı ve
heykel yapan ünlü ressam. yapıt-
lannda sevdayla başlayıp. hay-
ranlığa ve derken nefrete uzanan
birçok aşk ılışkısini tüm süreçle-
nyle ortaya koydu.
Christie's müzayede kuruluşu-
nun 10 Kasım'da New York'ta
gerçekleştirdiği müzayedede 44
milyon dolara (yaklaşık 3 trilyon
740milyarTL)alıcı bulan 'Düş'
adlı resmıni 1932 yılının Ocak
ayında tamamlayan Pablo Picas-
so, bu resmine konu olan kadına
duyduğu tutkunun doruklann-
daydı... Kadının ısmi Marie-The-
rese VValter'dı: 45 yasındakı Pi-
casso onunla Paris'teki Hauss-
mann Bulvan'ndatanıştığında 17
yaşındaydi. Çevresini tahrik edi-
cı. uykulu gözlerle süzen genç
sanşının seksdışındakı ilgı alan-
lan ucuz aşk romanlan ile yüz-
mekti. Sevgi doluydu. uysaldı ve
çok geçmeden Picasso'nun met-
resi oldu.
Ünlü ressam, o dönemde Diag-
hilev'in Ballets Russes'unda dans-
çı olan Olga Khoklova ile evliy-
di. Mutsuzdu: Olga'nın sosyetik
yaşam tarzı canını sıkıyordu. Bu
dönemde, evliliğindeki gerilimı
resımlenne yansıtan Picasso, gör-
sel bir günlük tatuyordu adeta.
Klasik tarzı duygulanna yenık
düşmüş. fırçası vahşileşmiş. figür-
leri groteskin sınırlannda dolaş-
maya başlamıştı. Marie-Therese
ile tanıştığında, tarzında yine bir
değişiklik oldu. Picasso, sanat-
sal üretiminin en erotik yapıtla-
nnı bu dönemde yaptı.
Olga ise, yıllarca bu iliş-
kiden habersiz yaşadı.
Dinardda ailecek geçir-
dikleri tatillerde Picas-
so'nun sahildeki kabin-
lerde Mane-Therese'le
seviştığini bilmiyordu.
Picasso'nun bu dönem
yaptığı resimlerde gö-
rûlen kabinler ve elinde
kabinin anahtannı tutan
cinsel çekimi yüksek ka-
dın figürleri, Marie-
Therese'den başkası de-
ğildi. Aynı dönemde, Pi-
casso'nun resimlennde
oldukça farklı kadın fi-
gürlerine de rastlanıyor-
du: Sert, korku uyandı-
ran masklara bürûnmüş.
deforme edilerek tanın-
maz hale getirilmiş baş-
ka kadın figürlen... 01-
ga'nın ta kendisi.
Marie-Therese 1935
yılmda Vlaia adlı birkız
çocuğu dünyaya getir-
diğinde, ilişki duyul-
muş, Olga da asla boşan-
mamak ve kocasının ser-
vetine ortak olmak ka-
rarıyla ortalığı birbiri-
ne katmıştı. Picasso'nun
sanatı bu dönemde. ka-
rısına duyduğu nefret
ile metresine duyduğu şehvet ara-
sında şiddetle gidip geliyordu.
Oysa Olga sahneden çekilince,
Picasso'nun Marie-Therese'e olan
davranışlan da değişti. Marie-
Therese. Olga'ya mükemmel bir
altematifti. Picasso'nun artık Ma-
rie- Therese'e bir alternatif bul-
ması gerekiyordu. O alternatif;
R u resme
konu olan
kadın Marie
Therese
Walter'dı.
Picasso'nun
45 yaşında
tanıştığı 17
yaşındaki
Marie-Therese
sonra metresi
olmuştu.
Sanatsal
üretiminde en
erotik
yapıtlannı bu
dönemde
yapmıştı ünlü
ressam.
M.Therese,
Picasso ile
haberleşmesin
i ölümüne dek
sürdürmüştü.
akıllı, entelektüel, sol eğilimli,
esmer güzeli Dora Marcovitch
oldu... Picasso onunla 1935 yılın-
da bir Paris kahvesinde tanışmış-
tı; Dora, bir bıçakla parmaklan
arasmdaki boşluklara sert hamle-
ler vuruyor, zaman zaman kaçır-
dığında parmaklannı kanatıyor-
du. Dora'nın bu oyunu, Picas-
so'nun sadomazoşistik eğilimle-
rine seslenmiş, ünlü ressamı baş-
tan çıkarmaya yetmişti. Marie-
Therese'ın aksıne, Dora Picas-
so'nun entelektüel açlığını doyu-
ruyordu. Picasso'nun politikayla
ilgilenmeye başjaması da büyük
olasılıkla Dora'nın etkisiyle ol-
muş, 1937yılındalspanyatçSa-
vaşı sırasında bombala-
nan Bask kasabası Gu-
ernica resmini bu dö-
nemde yapmaya başla-
mıştı. Ancak Marie-The-
rese ile görüşmeyi sürdü-
rüyordu Picasso. Hatta
'Guernica'yı yaptığı sı-
rada Dora ile Marie-The-
rese'in atölyesinde saç
saça baş başa giriştikJe-
ri kavga dillere destan-
dır ve Picasso'nun, ken-
di deyimiyle "Eo seç-
kin anılanndan" birisı-
dir.
Aynı dönemde iki ka-
dının resimlerinı yapan,
hatta 21 Ocak 1939'da
iki kadını aynı resimde
biraraya getiren Pablo
Picasso, Marie-There-
se'i yumuşak, Dora Ma-
ar'ı sert çizgilerle betim-
liyordu. Ünlü ressam,
"Bir kadının resimleri-
me bakarak artık so-
nunun geldiğini göre-
bilmesi acıklı olmalı"
demişti. Aslında Marie-
Therese'den söz ediyor-
du, ama yolu görünen
Dora'ydı. Dora, bir za-
manlarOlga'nın gördü-
ğü 'resimsel' şıddete
maruz kalmaya başla-
mıştı Picasso'nun yapıtlannda...
Savaş sonrasında o sıralar Sor-
bonne'da öğrenci olan ve Picas-
so'nun oğlu Paolo'dan dokuz ay
küçük. 21 yaşındaki Françoise
Gilot ile olan ilişkisi başladı Pi-
casso'nun. Picasso Françoise Gi-
lot ile 1946 yılında güney Fran-
sa'daki evinde yaşamaya başla-
dığında Dora sinir krizi geçirerek
akıl hastanesine kaldınldı, bu yıl
içinde de yalnızlık içinde öldü.
Françoise Gilot, Picasso'nun,
kadınlanna "ya tanrıça, ya da
paspas" gibi davrandığını biliyor-
du ve "onun üzerinde ayaklan-
nı temizlemeye başladığını his-
settiğinde" Picasso'yu terkeden
ilk kadın oldu. Bir yıl kadar son-
ra, Fransa'nın üç farklı bölgesin-
de üç farklı kadının peşinde ge-
zinen Picasso'nun Cannes'da ta-
nıştığı genç bir boşanmış kadın
olan Jacqueline Rogue ile iliş-
kisi başladı. 1961 yılında Picas-
so 80 yaşuıdayken evlendiler, Jac-
queline, sanatçının 1973 yılında-
ki ölümüne dek hep yanındaydı.
Picasso'nun son dönem yapıtla-
nnda Jacqueline'in etkisi görülür,
ünlü sanatçı yeniden erotik tema-
lara dönmüştür. Bu resimlerde ar-
tık cinsel gücünü yitiren yaşlı res-
samın yaşadığı karmaşık duygu-
lar ön plandadır. Bu arada Jacqu-
eline, Picasso'nun ölümünden 13
yıl sonra, 1986'da kendisini vu-
rarak intiharetti.
Peki ya 'Düş' resmine esin
kaynağı olan Marie-Therese? Pi-
casso ile ölümüne dek haberleş-
meyi sürdürdü ve Picasso'nun,
mezar taşına konmasını ıstediği
heykel de Marie-Therese'den
esinlenen bir heykeldi. Picas-
so'nun ölümünden 4 yıl sonra,
ressamın kendisine aldığı evde
kendini asarak intihar etti Ma-
rie-Therese. Büyük olasılıkla o da
Dora gibi düşünüyordu: Picas-
so'dan sonra kendisine evlenme
teklif eden bir adamı, "Picas-
so'dan sonra, Tanrı" diye yanıt-
lamıştı Dora..
'Fısıldayan, içten ve kararlı bir soprano'Özay Fecht, cumartesi günü CRR'de
'Kendimi zencilereyakın hîssediyorum'
3 albümü bulunan Özay Fecht, 1971 'den bu yana Almanya'da.
Kültür Senisi - Cemal Reşit Rey Konser
Salonu 15 Kasım Cumartesi akşamı Alman-
ya'da yaşayan Türk caz şarkıcısı Oza>
-
Fecht'i
ağıriıyor. 'No More', 'Moves' ve 'Antiquated
Love' isimli üç albümü bulunan'Özay'a cu-
martesi akşamı saksofonda David Murray, pi-
yanoda Isaac ben Ayala. basta Stefan NY'eeke
ve davuJda Pheeroan AkLafTeşlik edçcek.
Alman Der Tagesspiegel gazetesinin 'Bo-
ğaziçi'nden gerçek bir blues sesi' ve Jazz-
podıum dergisinin de 'Blues geleneğine bu
denli bağh kalabilen en büyük balad jar-
kıcılanndan biri' olarak değerlendirdiği Özay
1971'den bu yana Berlin'de yaşıyor. Univer-
site eğitimini de Berlin'de tamamlayan sanat-
çı, müzik yaşamına koro şarkıcılığı yaparak
ve çeşitli yanşmalara katılarak başlamış. Ka-
riyerinde en çok Billie Holiday'in etkisi al-
tında kaldığını belirten Özay. Londra'da solist
olarak yer aldığı ılk konser deneyiminden son-
ra 1980 yılında gerçekleştirdiği ilk Almanya
turnesinde ve 1982'de Avusturya, Italya, Fran-
sa ® Hoflanda'da verdiği konserlerde geniş
ölçüde Holiday'in şarkılanna yer vermiş.
.\nnesinin ölümünden sonra biraz daha duy-
gusallaşan sesiyle. yabancı basında 'fısılda-
yan, içten ve kararlı bir soprano' olarak anı-
lan Özay sıcak. içten ve açık yorumuyla mü-
ziğinde gerçekliğin egemen olduğu önemli
bir caz şarkıcısı.
Müzik yaşamının New York'ta geçen bölü-
münde kendini ıfade edebileceği ortamı bul-
duğunu söyleyen Özay. kentin en önemli klüp-
lerinde şarkı söylemiş. 15 yıldır uluslararası
caz festivallerine de katılan sanatçı Tony La-
katos, Jasper Van't Hoff, Chico Freeman,
Jim Pepper, David Freidmann. Okay Te-
îniz, Heinz Sauer, Alan Praskin gibi önem-
li isimlerle de birlikte çalışmış.
Caza nasıl bu kadar yatkın olduğu soruldu-
ğunda ise Özay şu cevabı veriyor: "Kendimi
zencilere çok yakın hissediyorum. Onlann
yaralı müziğini içimde duyabiliyorum san-
ki. Bence Harlem ve Kreuzberg (Berlin'de-
ki Türk gettosu) çok sıkı iki komşu."
TOBAV düzenliyor
Tiyatrolar
Kurultayı
yarm
başlıyor
Kültür Senisi - TOBAV (DevletTiyat-
rolan Opera ve Balesı Çalışanlan Yardım-
laşma Vakfı). T.C.Kültür Bakanhğrnın
katkılanyla. "Türkiye tiyatrosunun so-
runlannın tartışılacağı. 21. yüzyıl Türk
tiyatrosuna >eniden yapılanma olana-
ğı \aratacak görüş ve kararların orta-
ya çıkmasını ve belirginleşmesini sağla-
mak amacıyla" 15-16-17 Kasım tarihle-
nnde Mersin'de Türkiye Tiyatrolar Ku-
rultay ı düzenliyor.
Türkiye tiyatrosunun bir bütün olarak
düşünülmesi gerektiği ve özerk bir yapı-
da çalışmalannı yapacak bir sistemin oluş-
turulması içın yapılacak olan bu kurul-
tayda. konuşmalann. tarnşmalann çerçe-
vesi "Kurumsallaşma(Model Oluştur-
ma)". "Hak Arama Oluşumlan", "Ti-
yatro Sanatının Hukuksal Olarak Tür-
kiye Demokrasisindeki Yeri". "Tiyatro
Eğitimi veSorunlan". "Belediye Tiyat-
roları", "Ödenekli Tiyatrolarda Olma-
sı ve Olnıaması Gerekenler" etrafında
gerçekleşecek. Atöl>e çalışması biçimin-
de sürecek grup çalışmalanndan sonra, 6
dalda hazırlanmış olan bildiriler genel ku-
rulda tartışılacak. Sonuçta bir ortak bildir-
ge hazırlanarak T.C. Kültür Bakanlığı'na
sunulacak.
Millı Prodüktıv ite Merkezi, T.C. Başba-
kanlık Kanunlar Kararlar Dairesi Başkan-
lığı, T.C. Çalışma Bakanlığı. T.C. Başba-
kanlık Ekonomik İşler Daire Başkanlığı,
T.C. Kültür Bakanlığı, Devlet Tiyatrolan
Genel Müdürlüğü. TODER, Tiyatro Ya-
zarlan. TİYAP, Uluslararası Tiyatro Ens-
titüsü (l.T.I) gıbı kurumlann yanı sıra Prof.
Dr. Selami Sargut. Prof CünevtGökçer,
Prof. Dr. Sevinç Sokullu. DinçerSümer,
Prof. Dr. Özdemir Nutku, Tuncer Cüce-
noğlu. Necati Cumalı. Nedret Güvenç,
Atilla Olgaç, Göksel Kortay, Tansu Ay-
tar, Prof. Dr. Nurhan Karadağ, Haşmet
Zeybek, Nurşim Demir, Erhan Gökgü-
cü, Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu, Seçldn Sel-
vi, Işık Yenersu, Ahmet Gülhan. Nedim
Saban gibi tiyatro adamları katılacaklar.
Aynca gelemeyenlerden Müjdat Gezen,
Hadi Çaman. Mahmut Tali Ongören de
bildınlenyle kurultayda sunulacak.
Kültür bakanınınaçılışınıyapacağıku-
rultay, Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardım-
cısı ve hukukçulan tarafından ızlenecek.
Kurultay çalışmalan daha sonra kıtap ha-
linde basılacak.
TÜRKİYE DIŞINDAKİ
SEVDİKLERİNİZE
Cumhuriyet~~ •' "" ~|_MJil[. .71*—İT WkmrkTıaüi
1 1 ( 1 1 l l l l l i
ARMAĞANEDİN,
TÜRKİYE, ONLARA ŞİMDİ DAHA
YAKINLAŞSIN...
Aşağıda adı yazılı kışiye "CUMHURİYET HAFTA"
aboneliği armağan etmek istiyorum.
Adım, Soyadım :
Adresim :
Posta Kodum
Kent
ABONE OLACAK KİŞİNÎN:
Adı. Soyadı
Adresi
Posta Kodu
Kent
Ülke
ABONE KOŞULLARI
(Lütfen işaretleyiniz)
Almanya
Diğer Avrupa Ülkeleri
ABD, Kanada
6 AYLIK
91 DM
135 DM
165 US$
YILLIK
169 DM
250 DM
300 US $
Işaretlediğim tutarın banka dekontunu abone formuyla birlikte
aşağıdaki faksa/adrese gönderiyorum.
C Yapı ve Kredı Bankası - Çemberlitaş 5162800
D Akbank - Nuruosmaniye 14460-0
Işaretlediğim tutan kredi kartı hesabımdan alınız.
D VISA Zl EUROCARD D MASTERCARD
Kart No: Son kullanma tarihi:
! I |
TARİH: İMZA:
Cumhuriyet
Türkocağı Caddesı, 39/41 (34334) Cağaloğlu - Istanbul
ABONE SEBVİSİ
Telefon : ( 0212) 512 05 05 - Faks. (0212)512 48 30
Flanders Uluslararası Film Festivali
Tarih ve sanat el ele
GÖNÜL DÖNMEZ-COLİN
Her sonbahar Belçika'nın Flaman
bölgesinin görkemli kentlerinden
Ghent'te yapılan Flanders Uluslarara-
sı Film Festivali, artık Avrupa'nın en
önemli kültür olaylanndan sayılmaya
başlandı. 1970'lerdebirkaçsinemase-
verin bir araya gelip 15- 20 film izle-
diği günler geride kalmışa benziyor.
En az 65 bin izleyiciyi bağnna basan
bugünkü festival, kentin gizemli ka-
nallanndan birinin tam karşısına kurul-
muş lüks decascoop mültipleksinden ta-
rihsel katedrallenn arâsına sıkışmış
sanat sinemalanna dek uzanıyor.
Müziğin ımgeye etkisini ölçüt tuta-
rak seçilmiş 11 uluslararası film ya-
nştı bu yıl. Bunlann arasında Mısırlı
yönetmen Yusuf Şabin'ın El Massir
(Alınyazısı), Çınli Zhang Yuan'ınher
fılmi gibi ülkesinde yasaklanan eşcin-
sellik öyküsü " Doğu Sarayı, Batı Sa-
rayı" (Pekin kentinde eşcinsellerin bu-
luştuğu tuvaletlerin öbür adı); Ianis
'El Massir - Alınyazısı'-Yusuf Şahin.
Smaragdis'in, ünlü Yunanlı ozan Ka-
vafis üzerine bir fılmi (Vangelis'ın mü-
ziği en güçlü yanıydı bu fılmın), Mi-
ke Figgis'ın gecelerin yalnızlığında
yollankesişenbirkadınla erkeğingir-
diğı çıkmazı (Nastassja Kinski. YVes-
ley Snipes) görüntüleyen Bir Gecelik
Aşk'ı öne çıkıyordu.
Gina Lollobrigida'nın başkanhğı-
nı yaptığı jüri, bu 1 lfilm arasından
Macar yönetmen Janosz Szasz'ın Wit-
man Kardeşler filmini seçtı Altın
Mahmuz Ödülü'ne. Angelopoulos'un
Llis'in Bakışı fılminde 4 ayn kadını
canlandıran Maia Morgenstern, baş-
rolde sivriliyordu bu filmde.
40 kadar film de yanşma dışı gös-
terildı, en niteliklı fılmlerbubölümdey-
di: İmamura'nın Yılan Balığı ile Ki-
arostamrninKirazınTadıgıbi. Japon-
Amerikan melezi yönetmen Greg Ara-
ki'nin kaybolmu^ Amerikan gençliği
üzerine üçlemesinin son fılmi Hiçbir
Yere, Uluslararası Film Eleştirmenle-
ri Jürisi'nin seçtiği vahşet sahneleriy-
le dolu Michael Haneke'nin Garip
Oyunlar'ı ve The Pull Monty bu
bölümde üzerinde durulması gereken
öteki fılmlerdi.
Yönetmen PeterCattaneo'nun ilk
fılmi "The Pull Monty" (streap-tease
yaparken "anadan doğma' anlamına
geliyor) müthiş bir film. Sanayi kenti
ShefFıeld'de bir fabrikada kaynakçı ola-
rak çalışan altı kafadann, fabrikanın
kapanmasıyladüştükleri maddi çıkmaz-
dan 'yalnızca kadınlar için" bir stre-
ap-tease show 'u hazırlayarak kurtul-
maya çalışmalannı öyküleyen bu film
Ingiliz sinemasının yüzakıydı.
Işsizliğin aşağılayıcı. gurur kıncı ko-
numundan ancak tüm giysilerini teker
teker atarak kurtulabiliyor bu altı kah-
raman.
Her yıl sinema hakkında özel bir bö-
lüm ayıran festival, bu yıl konu olarak
Film ve Baskı'yı seçmiş-
ti. Sinema ve öteki sanat-
lar üstündeki baskının bu-
gûn bile birçok ülkeler
için bir gerçek olduğunu
düşünürsek böyle bir ge-
riye bakış daha bir anlam
kazanıyor. İlk bölümde
Amerika tarihinin utanç
verici bir döneminin.
McCarthy'cilik yıllan-
nın darbe yiyen yönet-
menlerinden JulesDas-
sin'in Çıplak Kent, Fred
Zinneman'ın Kahraman
Şerif ve Wilüam VVyler'ın Hayatımı-
zm En Güzel Günleri gibi fıknleri gös-
terildi. Bu dönemde baskının parçası
olan Elia Kazan'ın Amerika, Ame-
rika'sı ve bu döneme sonradan bakan
Sidney Pollack ın The Way We We-
re- Bulunduğumuz Yolu , Invin
Winkler' in Kuşkulu Suçlu 'su bu bö-
lümün önemli fılmleriydi. Öcinci bölüm-
de cinsel ve toplumsal tabulan yıkan
Oshima'nın Duygular Ülkesinde ,
Bunuel ın. Endülüslü Köpek'i, Ber-
tolucci'nin Paris'te Son Tango'su, Pa-
solini'nın Salo'su gösterildi. Ustalara
saygı bölümünün iki konuğu vardı:Gi-
na Lollobrigida ve Sydney Pollack.
Wayne Wang'ın Çin Kutusu fılmiy-
le açılan festival, Walt Disney yapı-
mı Hercules ile son buldu. Herkesin
nabzına göre şerbet vermenin daha gü-
zel bir örneği az bulunurdu bence.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Holstina, Victoria,
Çorap Yumurtası
1939'un Türkiye'si. Yıldız "on beş günde bir çı-
karGençlik, GüzellikSinema ve SanatRövüsü "nde
şu ilân:
"Holstina
"Sayın Bayan
"Yünlü, ipekli, pamuklu, rengini beğenmediğin,
solmuş kumaş ve elbiselerini mutlaka Holstina ile
boya.
"Holstina'yı eyice kullanan bir bayan, her vakit
modaya uygun ve dilediği renklerle giyinebilir.
Holstina'dan daha iyiboyayoktur. Israrta arayınız."
Holstina'nın bir de amblemi var: Madalyon çer-
çevede bir anne-kız leğen başında kumaş boyu-
yoriar. Otuzlann o ince kaşlı, rimelli kirpikli, dudak-
ları ateş kırmızısı kadınlarından değil anne; Birin-
ci Dünya Savaşı sonrasından kalmış gibi bir hali
var. Küçük kızçocuğu da öyle; yalnız biraz tom-
bulca.
Holstina ilânlan Yıldız'ın hemen hemen bütün
sayılannda, bir iki yıl boyunca yer almış. O cicili
bicili parfüm, tokalon, tırnak cilası ve benzeri ilân-
lardan hayli farklı bu ilân, herhalde günün yaşa-
masına da daha çok sesleniyordu.
Çünkü, yıllarsonraya rastlayacak çocukluğum-
da, böylesi kumaş boyamalara çok tanıklık etmi-
şimdir. Yalnız Holstina boyaları sanırım piyasa-
dan el ayak çekmişti. Şimdi Victoria boyalan kul-
lanılıyordu.
Işte yine Cihangir. Alman Hastanesi'nin arka
bahçesinden döner dönmez köşede manifatura-
cı. (Bitişiğinde de bir çorapçı dükkânı var. Orada
sarışın bir genç kız sabahtan akşama hanımların
kaçmış çoraplannı örüyor. Ona 'çorapçı kız' de-
nir. Bazı hanımlar da 'örücü' derler.) Manıfatura-
cımızda Victoria boyalan renk renktir.
Üçüncü hamur zarflarda bu boyaların göz alıcı
renkleri tozanlar halinde zarfın bir köşesinde be-
lirir.
Portakal kabuğuyla kırmızı karışımı cırtlak ka-
vuniçiyi görüyor musunuz? Ya da şu tozpembe-
yi?
Tozpembe Victoria boyası beyaz bir bluz için kul-
lanılmıştı. Kocaman leğende su ısıtılmış, zarftaki
toz boya boşaralmış, iyice eritilmiş, top top olma-
masına dikkat edilmiş, sonra da beyaz bluz leğe-
ne atılmış ve bir oklavayla karıştınla karıştırıla -ga-
liba- yanm saat boyalı sıcak suda tutulmuştu.
Sonra keten helvası renkli bir bluz...
Ben en çok mor Victoria boyalarını severdim.
Gerçekten menekşe moruydular. Ama bizim eve
hiç girmediler. Bir de eflâtunlar vardı, ilkyazın ley-
lâk demetlerini çağnştırırdı.
Bununla birlikte o renklere pek güvenmemek ge-
rekirdi. Babamın yün mayosu siyaha boyanmış,
suda, denizde damla damla renk vermişti. Kü-
çüksu Plajı'nda babamın öyle siyah bir denizden
çıkmış halini hatırlıyorum.
Niye boyanırdı gömlekler, giysiler, hatta pardö-
süler, mşıntoİ9r«.HQjstina. "so//nuş kuajaşv&ş/bi-
seler" diyor. Yani zaman, rönklerin solması..'. Ye-
nisi alınamaz, eskisine yeni bir ömür biçilir. Biraz
daha, birkaç zaman daha...
Annemin dikiş kutusunda 'çorapyumurtası'du-
rurdu. Artık kimselerin bilmediği çorap yumurta-
sı. Sözlüğe baktım, bulamadım. Ahşaptan biryu-
murtaydı. Çoraplanmız delindi mi geçirilir, örülür-
dü çorap.
Çorap yumurtası bana hem hüzün verir, ben de
bir yandan da ev sıcaklıkları uyandırır. Başka öy-
küler akla getirir, annelerin sözlerini:
Tabağında kaç pirinç tanesi bırakırsan, o kadar
pirinç öksüz kalır.
Son lokmanı yemezsen, Tanrı sana danlır.
O ekmeği bulamayanlar var...
Şimdi nasıl uzak bir geçmişten sesleniyor bu söz-
ler, nasıl yitip gitmiş bir dünya görüşünü açıklıyor-
lar!
Yıldız dergisinde öyküler yayımlanmış, her haf-
ta bir öykü. Hemen hepsi romantik öyküler. Hep-
si illüstrasyonlarla bezenmiş:
Yağmurluklu genç adamla genç kız birbirlerine
bakıyorlar. Daha dogrusu, genç kız, erkeğin ba-
kışlarından gözlerini kaçırmış. Geride yapraklı
ağaç dalı ve yağmur çizgileri.
"Yol kıyısındaki büyük ağaçlann altına kaçtılar.
Genç kız, nişanlısına sokuldu."
Takvimde İz Bırakan:
"Şimdi yalvarmalar, istirhamlar başlıyor; sada-
katlar vaad olunuyor; yeminler birbirini takip edi-
yordu. Fakatbunlara inanmak için insan, ne kadar
safolmalıydı!.. Ve hangibirmünasebet vardı ki ebe-
diyete kadardevam etmiş olsun!.. Bâhusus birkaç
sene sonra, ihtiyahayacak olan bir kadınla, böyle
çocuk denecek kadar genç bir delikanlı arasında
teessüs edebilen münasebetler!.." Cemil Süley-
man, Siyah Gözler(1910), Oğlak Yayınlan, 1997.
K Ü L T Ü R + Ç İ Z İ K
KÂMİL MASARACI