Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 KASIM 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA
BAŞSAVCI SAVAŞ'IN SOZLU AÇIKLAMASININ TAM METNI 11
parli Islanıi cihat ordusudur'
5
Ocak 1982 tarihinde ABD Bölge Mahkemesi
Yargıcı VVIUiam R. Overton tarafından verilen
karar: (19 Mart 1981'de Arkansas Valisi 1981
tarih ve 590 sayılı yasa tasansını onaylayarak
"Yaradıhş Bilimi Ue Evrim Bilimine Okullar-
daDeııgeHAğırlık Verilmesi" adı ile yasalaştınlmıştır. Ta-
san Ark.Stat.Ann. 80-1663 et seq (1981 supp.) kodunu
taşımaktadır. Yasanın temel amacı ilk cümlesinde şöyle
ifade edilmektedir: "Bu eyakfteki resmi okullar öğretim-
de yaradıhş bilimi ile evrim bilimine dengeli ağırlık vere-
cekkrdir". 27 Mayıs 1981'de 590 sayılı yasanın üç ayn
kıstasa göre anayasaya uymadığıra ileri süren bu dava acıl-
mıştır.
.... Iki modelli yaklaşımın sahte pedagojisinin yanısı-
ra Bölmü 4(a)'nın makul bir öğretici değeri de yoktur,
çünkü bu bölümde tanımlanan "yaradıhş bflimi" bilim
değildir. Birçok tanık bilim için tanımlar ileri sürmüştür.
Söze] olarak bilim, "bilira camiasınca kabul edilen şey"
olarak tanımlanmıştır. Bu tanımla açıkça işaret edildiği
gibi özgür bir toplumda bilginin bilime dönüşebilmesi
için yasamanın ruhsatına ihtiyaç yoktur. Daha doğru bir
deyişle bilimin en temel özellikleri şöyle sıralanabilir:
(1) Rehberi doğa yasalandır. (2) Açıklamalan doğa ya-
salanna dayanmak zorundadır. (3) Deneyle sınanabilir ol-
malıdır. (4) Hükümleri geçicidir, yani belli bir alanda mu-
hakkak son sözû söylemiş değildir. (5) Çürütülebilirdir
(Ruse ve diğer bilim tanıklan).
Yaradıhş bilimi Bölüm 4(a)'da tanımlandığı şekli ile
bu zorunlu ölçütlere uymamaktadır. Birincisi. bu bölüm
"yoktan varediüş" tarzında ani bir yaradılışı savunan 4(a)
(1) maddesi etraftnda dönüp dolaşmaktadır. Böyle bir kav-
ram bilimsel değildir, çünkü doğa yasalanna bağlı olma-
yan, doğa üstü bir müdahaleye dayanmaktadır. Doğa ya-
salan ile açıklanamaz, sınanamaz ve çürütülemez.
...Anayasanın Birinci Maddesi'nin içerdiği ilkelere ve
nasıl uygulanacaklanna kamuoyu yoklamalan veya ço-
ğunluk oyu ile karar verilemez. Anayasal bir devlet sis-
teminde 590 sayılı yasa taraftarlannın çoğunlukta mı
yoksa azınlıkta mı olduklannın konu ile hiçbir ilgisi yok-
tur. Büyük veya küçük hiçbir grup devlet organlanra -
ki resmi okullar bunlann en önde gelenleri ve en etkili
olanlandır- kendi dini inançlannı başkalanna aşılamak
için kullanamaz. Mahkeme bu karan değerli Yargıç
Frankfurter'in veciz bir şekilde ifade ettiği şu düşünce
ile bitirecektır: Şu inancımızı bir kez daha yineleriz ki.
"Ülkemizin bekası, devlet ik dinin birbirinden tamamen
ayn tutulmalannın hem de\ let için hcm de din için en ryi
yol olduğuna inanmamıza bağlıdır." Eğitim Idare Heye-
ti'ne karşı Eeverson, 330 U.S. sayfa 59'da "Başka hiçbir
alandaolmasa bile dinve devlet arasındaki ilişkikrde sağ-
lam çitler hi komşular yaraür." Eğitim Idare Heyeti'ne
karşı McCÖllum, 337 u"S. 203,232 (1948) 590 sayılı ya-
sanın uygulanması sürekli olarak yasaklanmıştır. Görül-
düğü gibi. bir tek yargıcın verdiği kesinleşmiş bir mah-
keme karan, okutulması kanunla kabul edilmiş ve dini
bilgiler içeren ders kitabının okullarda okutulmasını en-
gelleyebiliyor. Herkes de bu karara uyuyor. Hukuk dev-
leti böyle işliyor. Anayasa Mahkememizin 7.3.1989 gün
ve 1/12 sayılı karannda, laik bir devlette hukuk kuralla-
nnın kaynağını dinde değil, akılda bulunduğu. Vtiştlerin
iç dünyasına ilişkin kurallar geriren din prensiplerinin ya-
sallaştmlmasının düşünülemeyeceği vurgulandıktan son-
ra; "Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereğince dinsel eğitinıin
bile laik devlet anlayışına göre yapüması gerekir.
_ Biıiiktc çalışmâlar yapanlann kardeşükkri, arkadaş-
hklan. dayanışmalan yannlan için bile gerekli iken. on-
hn dinsel gereklerle ayırmak, kimin hangi inançtan <*•
duğunu bir işaretk belli etmek, onlann yakuılaşmalan-
nı, birlikte çalışıp karşılıklı yardımlaşmalanm ve •şbirti-
ğini önler: aynuklara. dinsel inanç \<e görüşfcr nedeniyk
çatışmalara yol açar.
_ Derslikkrde >e ilgili yerkrde dinsel inançlan simge-
leyen belirtilerden uzak kalınması zorunluluğu nedenh-
le yüksek öğretim kurumlannda dinsel gereğe bağlanan
başörtükri laik bilim ortamıyla bağdaştmlamaz.
_ Laiklik ilkesüıe ve laik eğitim kuralına karşı eylem-
lerin demokratik bir hak olduğu savunulamaz.
„ Belli biçünde giyinmek özgürlüğü, dinsel inancı ay-
IIL ayn olanlar \e olmayanlar arasında farkhhk >aratmak-
tadır. Mcdan özgürlüğü, istediğine inanma hakkıdır. La-
ikliklevicdan özgürlüğü kanştınlarak, dinselgıyinmeöz-
gürlüğü savunulamaz. Giyim konusu Türk devrimi ve
Atatürk ilkeierh le sınınlı olduğu gibi vicdan özgürlüğü
konusu da değildir.
.„ Yükseköğretün kurumlannda dinsel gi>im esaslan-
nı içeren düzenleme. dinsel kurallardan anndınlmış dev-
let düzenine, giyiın nedeniyk dinsel bir elatmada btıhın-
maktadır.
._Söz konusuyasa hükmü. anayasanın 174. maddesm-
de yazıh devrim yasalanna da a> kındır".
Gerekçesiyle, anayasaya aykın olduğundan ıptaline
karar verilmiştir.
Anayasamızın 138 son maddesi hükmüne göre "Ya-
sama ve yürütme organlan ile idare, mahkeme kararla-
nna uymak zorundadırlar; bu organlar ve idare mahke-
me kararlannı hiçbir surette değiştiremez ve bunlann ye-
rine getirihnesini geciktiremez."
Anayasa Mahkemesi'nin bu karan Resmi Gazete'de
yayınlanmış herkes tarafından öğrenilmiştir. Anayasa
Mahkemesi. kararlannı kaale alınmasm diye mi veriyor?
Anayasa Mahkemesi'nin "bikiğe" aykm gördüğübirhu-
susu. başsavcılığımızın uygun görmesi mi isteniyor?
Deniyor ki. "insan haklanna aykın olduğu için biz
Anayasa Mahkemesi kararlannı kaale almıyoruz, başka
bir deyişle aldırmadan başörtüsüyfc eğitim yapılmasını
sağlamak için her türiü eykmi yapıyoruz."
Anayasa Mahkemesi kararlannı "insan haklanna"
uygunluk bakımmdan değerlendirecek tek merci, Avru-
pa Insan Haklan Mahkemesi değil mi?
Bakalım bu mahkeme, başörtüsüyle eğitim yapma
hakkını kabul ediyor mu? Başka bir deyişle, dini inanç-
lar gereğı okullarda kız öğrencilerin başörtüsüyle eğitim
yapmalanm engelleme, din ve vicdan özgürlüğüne bir mü-
dahale mi oluşturmaktadır?
Avrupa tnsan Haklan Komisyonu, okullarda başörtü-
sü ile eğitim yapılması konusunda Şenay Karaduman ve
LamiyeBuhıttarafından yapılan iki ayn başvuruyu. 3 Ma-
yıs 1993 tarihinde:
(Komisyon. yüksek öğrenimini laik birüniversitede yap-
mayı seçen bir öğrencinin. bu üniversitenın düzenleme-
lerini kabul etmiş sayılacağı görüşündedir. Bu düzenle-
meler, farklı inanışlardaki öğrencilerin birlikteliğini (kar-
malığını) sağlamak amacına yönelik olarak, öğrencile-
rin dinsel inançlannı açığa vurma özgürlüklerini yer ve
biçim bakımmdan sınırlayabilirler. Ozellikle. nüfusun
büyük çoğunluğunun belirli bir dine mensup olduğu ül-
kelerde, bu dinın tören \e simgelerinin herhangi bir yer
ve biçim sınırlaması olmaksızın sergilenmesi, sözü ge-
çen dini uygulamayan veya başka bir dine mensup olan
öğrencileT üzerine baskı oluşturabilir. Laik üniversite-
ler, öğrencilerin kılık-kıyafetlerine ilişkin kurallar koyar-
ken, bazı köktendincilerin yüksek öğretimde kamu dü-
zenini bozmalanm ve diğerlerinin inançlanna zarar ver-
memelerini sağlamaya özen gösterebilirler. Komisyon,
somut olayda, kılık-kıyafete iliştin üniversite yönetme-
Hğinin, öğrencilere başlannı türbanla örrmeme zorunlu-
luğu getirdiğini tespit etmektedir. Komisyon, aynca, Türk
Anayasa Mahkemesi'nin Türk üniversitelerinde Islami
tarzda türban takmanın, bunu takmayanlara karşı bir
meydan okuma oluşturabileceği yolundaki değerlendir-
mesini de dikkate almaktadır. Komisyon. laik üniversi-
te düzeninin gerekleri dikkate alındığinda, öğrencilerin
kılık-kıyafetlerinin düzenlenmesinin ve bu düzenleme-
ye uyulmadıkça. kendilerine diploma verilmesi gibi ba-
zı idari hizmetlerden yararlandınlmalannın, din ve vic-
dan özgürlüğüne bir müdahale oluşturmadığı düşünce-
sindedir. Şikâyet, sözleşmenin 27. maddesinin 2. fikrası
anlamında "açıktan açığa esassız"dır. Bu nedenle. komis-
yon, şikâyetin kabul edilemez olduğuna karar vermiştir).
Hal böyleyken ve okullarda öğrencilerin dinsel kuralla-
nn emrettiği biçimde takılan başörtüsü ile bulunmalan-
nın laiklik ilkesine aykın olduğu kesinleşmiş yüksek mah-
keme karanyla belgelenmesine rağmen. Genel Başkan
Necmettin Erbakan dahil, RP'nin tüm yöneticileri, ken-
dilerine oy getirdiği inancıyla hemen herkonuşmalann-
da okullarda ve hatta devlet dairelerinde başörtüsü ile öğ-
renim görme ve çalışmanın anayasal bir hak olduğunu
ısrarla iddia ederek halkı kışkırtmışlar, eylemler düzen-
lemişler, hatta Genel Başkan Erbakan "tktidar oMukla-
nnda rektörierin başörtfisüne selam duracağını" bir se-
çim konuşmasında ileri sürebilmiştir. "Başörtüsü" ko-
nusunda yapılan eylemlerin yaygınlığı, bu hususta parti
üyelerinci ve yöneticilerince binlerce konuşma yapıldı-
ğımn dikkatli televizyon izleyicilerince dahi açıkhkla
saptanması karşısında; bu partinin yalnız bu konudakj ey-
lemleri, söz ve davranışlan bile, laıkliğe aykın eylemle-
rin odağı haline geldiğini kabule yeterlidir.
Fransız yazar Ehzabeth Badinter şöyle diyor:
(Cumhuriyet okuluna giderken, insanlar farklıhkla-
nndan annmalıdırlar. Bunun sonu yok. Bugün türbana
"evet" derseniz, yann, Taleban'ın tepeden tırnağa göz-
leri bile görünmeyen kızlanna ne diyeceksiniz? Unutma-
yın ki, bazı ülkelerde, kadınlar başlannı kapatmadıklan
için öldürülüyorlar -Prof. Dr. AhmetTaner Kışlah. Cum-
huriyet, 24 Ekim 1997-).
b) 23 Mart 1993 günü, TBMM Başkanı Hfisamettin
Cindonık'un başkanlığında siyasi parti liderlerinin ana-
yasa değişikliği konusunda yaptıklan 3. toplantıda RP Ge-
nel Başkanı Necmettin Erbakan:
("Benim inandıgım şekilde sen vaşayacaksın" tahak-
kümünün ortadan kalkmasını istiyoruz. Çok hukuklu bir
sistem olmalı, vatandaş genel prensiplerin içerisinde ken-
di istediği hukuku kendisi seçmeli, bu bizim tarihimiz-
de de ola gelmiştir. Bizim tarihimizde çeşitli mezhepler
olmuştur, Herkes kendi mezhebine göre bir hukuk için-
de yaşamıştır ve de herkes huzur içinde yaşamıştır. Ni-
çin ben başkasının kalıbına göre yaşamaya mecbur ola-
yım? ...Hukuku seçme hakkı inanç hürriyerinin aynlmaz
birparçasıdır) diyerek, laik devlet düzenimizi eylemli ola-
rak ortadan kaldıracak önerilerde bulunmuştur. H uku-
kun genel prensipleri içinde, ülkemizde akit serbestliği
zaten vardır. RP Genel Başkanı'nın bu sözleriyle neyi amaç-
ladığı kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıktır.
"Çoknukukİuluk" konusunu, değerli yazar TahaAk-
yol, "Medine'den Lozan'a" adlı eserinde şöyle değerlen-
"diriyor: (Dikkat çekici olan, ulemanın da. Osmanlı va-
tandaşlan için hukuk birliğini sağlamayı amaçlayan Me-
celle'ye karşı olmasıdır. Bilhassa şeyhülislam Kezubi
Hasan Efendi, Cevdet Pasa'ya şiddet-
le muhaliftir -s.55- Hukuk ve yargıyı
inançlara, mezheplere, felsefı kanaat-
lere, etnisitelere göre parçalamak, va-
tandaşlann birbirleriyle hukuki bağ-
lantılar kurmalannı. ilişkiler geliştir-
melerini zorlaştınr. Devleti ve toplu-
muböyle 'hukuk kabilelerine' a>ır-
madan, vatandaşlık esasına dayanan ve
'liberal', bireyin haklanm geniş tutan,
milli, üniter bir hukuk... Hem bir bu-
çuk asırlık çetin mücadelelerle sağla-
dığımız hukuk ve yargı birliğini ve
egemenlığini korumak. hem bireyle-
rin, genel, ortak, üniter bir kamu dü-
zeni içinde birbirîeriyle kolayca huku-
ki işlemlere girerek kaynaşmalannı
sağlamak ancak üniter bir hukukla
mümkün olur -s. 187-.slamın gelişme
devirlerinde de fıkıh bilginleri, hali-
feler ve hükümdarlar, Müslüman ol-
mayan milletlerin hukuklanndan ya-
rarlanmışlar, bazen müessese 'ikti-
bas'ı bile yapmışlardır. Çok hukuklu
sistem ideologlannın önerisi, bütün
hukuk sistemlerinin teori ve 'deney'le-
rinden yararlanarak dinamik. rasyonel
bir milli hukuk oluşturmak değildir;
hukuk kabıleleri oluşturmaktır. Böy-
le, vatandaşlann din ve inanç farkla-
nna dayanan bir hukuklar sistemi ise
sosyal gelişmeyi önler, dahası, toplu-
mu kamplaştınr, kabileleştirir. Os-
manirda gayrimüslimlerle Müslüman-
lann yakınilişkidebulunmalannıön-
leyen çok hukuklu sisternin toplum-
sal entegrasyonu engelleyerek nasıl
vahim sonuçlar doğurduğunu gördük.
Yugoslavya, günümüzden bir örnek-
tir.
Şu globalleşme çağında milletler
ve devletlerbile ilişkilerin gelişmesin-
de sınırlan engel olmaktan çıkanna-
ya çalışıyor. 'milletlerarası hukuk1
ve *milletlerarası kurumlar' olabil-
diğince gelişiyor. Hele de böyle birglo-
balleşme çağjnda, milletikendi içinde kabilelere ayırmak
akıl alacak iş değildir.
Bir ülke, vatandaşlan arasında duvarlar mı örmeli?!
Yoksa, duvarlan kaldınp genel ve rasyonel bir hukuk
birliği ile vatandaşlar arasındaki medeni, akdi ve ticari
ilişkilerin ve böylece entegrasyonun gelişmesini mi teş-
vik etmeli?! Milletler arasındaki ilişkilerin hızla gelişti-
ği bir çağda, bir ülke içinde insanlan nasıl 'topluluk'la-
rakapatabiliriz?!
'Millet' olmanın zorunlu bir şartı, hukuk ve yargı bir-
liğidir. Ulus-devlet, bir soyut teorinin eseri veya bir po-
litik iktidann kurgusu değil, kabilelerin, feodalitelerin,
cemaatlerin arasındaki duvarlann yoğunlaşan iktisadi ve
medeni ilişkilerle yıkıldığı bir sosyolojik gelişme süre-
cinin siyasi kurumlaşmasıdır. Bu gelişme sürecinin hu-
kuki ifadesi, hukuk ve yargı birliğidir.
Medine Vesikasrndan beri Müslümanlann. bizlerin ve
bütün insanlann yaşadığı 'deney'lerin yönü hukukun
'mülki'leşmesidir, objektifleşmesidir, rasyonelleşmesi ve
'genel'leşmesidir.
'Laiklik' kelimesi etrafinda 'Pozitivist' ya da' tslam-
cı' soyut ideolojik spekülasyonlann çıkmaz sokaklanna
dalmadan, ideolojimizi yüklediğimiz bu 'kelime'nin gö-
zümüzü kapatmasına firsat vermeden, realiteyi, tarihin
'deney'lerini görmeliyiz. Zihnimizdeki 'hukuk' kavTa-
mını bir kaynakla sınırlamadan bütün tarihi ve çağdaş 'de-
ney'lerden yararlanarak rasyonel bir şekilde zenginleş-
tirmeliyiz. Gelişme, bu yönde olur. Tarih laboratuvan bu-
nu kamtlamış bulunmaktadır. Hukukun çatışkan din,
mezhep, felsefe ve etnisite farklanna değil, birleştirici va-
tandaşlık ve 'ülke' esasına dayanması ve uygulanması
bir zarurettir.
Millet olmanın hukuki şartı ve temeli budur. -s. 187 ve
devamı-).
Cevdet Paşa, "Maruzat" adlı eserinde şöyle diyor:
(Alelhusus Fransız polikasına hadim olanlar, Mecel-
le'nin yazılmasına başlandığından dolayı kullanna (Cev-
det Paşa'ya) husumet üzere idiler. Hele Kabuli Paşa'nın
iğfalatı olan Şeyhülislam Kezubi Hasan Efendi ve onun-
la beraber ulema kılıklardan nice cühela (cahıller) dahi
böyle bir fıkıh kitabının daire-i ilmiyede (Şeyhülislam-
lıkta) yapılmayıp dadaire-i adliye'de (Adalet Bakanlığı'nda)
yapılmasından dolayı aleyhime kıyam etmişler idi -s. 199-
)•
Tüm Osmanlı vatandaşlannın tek kanuna tabi olma-
lannın önemini Sultan Abdülhamit, Meclis-i Mebusan'ı
açış konuşmasında şöyle dile getiriyor:
(Bütün atalanmız, muvaffak olduklan fetihler ile, bu
geniş devlette birçok kavimleri yönetimleri altında top-
ladılar. fakat dm ve cins (ırk) bakımmdan çok çeşitli
olan bu kavimleri bir münferid (tek) kanuna ve müşte-
rek bir duyguya bağlama işinin uygulaması kalmış idi.
Lütuflanran sonu olmayan Allah'ın yardımıyla bu iş de
(1. Meşrutiyet'le) bize müyesser olmuştur. Bundan böy-
le tebaamızın bütünü. bir vatanın evladı olarak ve cüm-
lesi bir kanunun himayesi altmda yaşayarak altıyüz se-
neden beri hanedan-ı saltanahmızın unvanı olan ve tarih
sayfalannda bunca parlak ve şanlı eserleri bulunan ismiy-
le (Osmanlı) anılacaktır - Prof. Dr. Suna Kili, Türk Ana-
yasa Metinlen. s.47-).
Standford Shaw, "Histor> of the Ottoman Empire"
adlı eserinde (s. 151) şöyle yazıyor:
("Cemaaat" esasına, yani "kendi hukukuna göre" ör-
gütlenmek, Osmanlı topîumunun din farklanna göre bö-
lünmesi anlamına geliyordu.)
Prof. Dr. Bakır Çağlar. lslamı referans gösteren çok
hukuklu sistemin ve insan haklan anlayışının evrensel in-
san haklan sözleşmelerine aykın olduğunu vurgulayarak,
şöyle konuşmuştur:
"Kahire'de 1990 >ıhnda 45 İslam ülkesi dışişleri baka-
nının imzaladığı İslam İnsan Haklan Deklarasyonu",
Hukukçular Milletlerarası Komisyoa'nda (Commission
İnternatkmak de Jurites) ciddi eleştirilere neden olda
Sözkonusu hukukkuraüannın üzerine kurulu olduğu °kül-
türlerarası temel uzlasma'yı açıkça tehdit ettiğini söyle-
miş, komisyon hukukçulan da söz konusu dekkrasyonun
1948 İnsan Haklan Evrensel Beyannamesi'ne ay kınuğı-
nı tespit etmişlerdir. Hukukçular, deklarasyonu yeni bir
duvar politikası olarak görmüştün- CLTV1HURÎYET
4.10.1997-,
c) RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, 13.4.1994
tarihinde RP Meclis Grubu'nda yaptığı konuşmada:
"İlinKİi ikinci birönemB nokta, RP iktidara gekcek,adil
düzen kurulacak. sonm ne? Geçiş dönemisert miolacak,
yumuşak mı olacak, kansız mı olacak? Bu kelimekri kul-
lanmak bik islemiyorum. amma bunlann terorizmi kar-
şısında herkesgerçeği açıkça görsün diye bu kelimck'ri kul-
lanma mecburiyetiniduyuyorum. Türkiye'ninşu andabir
şeye karar vermesi la/ım. RP adil düzen getirecek, b*ı ke-
sin şart. geçiş dönemi yumuşak mı olacak. sert mi olacak,
tatlı mı olacak, kanlı mı olacak. 60 mil>on buna karar ve-
recek"1
diyebilmiştir.
Bın yıllık "takryye" geleneğinin en büyük üstadı ka-
bul edilen RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın, bu
sözlerinin ne anlama geldiğini açıklığa kavuşturmak için
söylediklerinin hiçbiri inandıncı değildir. Acaba, bu ko-
nuşmayı televizyon kameradan izleyenler inandıncı bul-
muş mudur?
d)RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, 13.11991
günü Sıvas'ın Sıcak-Çermik ilçesinde, RP'nin eğitim se-
minerinde yaptığı çeşitli basın organlannda yayınlanan.
hatta Deniz Kuvvetleri Komutanımız Güven Erkaya ta-
rafından 28.2.1997 günü yapılan Milli Güvenlik Kuru-
lu toplantısmda okunduğü pek çok gazete haberine gö-
re Sayın Erbakan'ın sessizce dinlemekle yetindiği iddia
edilen konuşmada:
" _Sen RP'ye hizmetetmezsen hiçbiribadetin kabul ol-
maz.Çünkü başka türiü Müslümanlıkolmaz. Başka tür-
lü kurtuluş yok... Refah bu ordudur. Bütün gücünk bu
ordunun büyümesi için çahşacaksın. Çahşmaz isen pata-
tes dinindensin.- Bu parti İslami cihat ordusudur. Kendi
kendine cihatediyorum diye faaüyette bulunamazsm. Ka-
rargâha bağlı olmak zorundasın. her faaliyette karargâ-
ha bağh olmak zorundayız. Karargâha danışılmadan ya-
pılan faaliyetkr tefrikadır. Çahşacaksan. burada çahşa-
caksın. Müslüman mısın? Bu orduda asker olmaya mec-
bursun» Cihada para vermeden müslüman olunmaz.
Kişinin MüslümanlığL cihada verdiği para ik ölçülür. Bir
müslüman. zekatını götürüp fakire \eremez. Zekatım
beytülmak. cihat ordusunun karargâhına, ilçe teşkilatı-
nnı başkanlığına verecektir. Biz Müslümanız. biz Kuram
hâkim kılmak isteyene gideceğiz. Hepimiz Refahcı olma-
ya mecbunız. çünkü cihat ediyoruz™ Şuuria Refah'a ça-
hşan cennete gidiyor neden? Çünkü Refah demekKuran
ni7amını hâkim kılmak için çahşmak demektir" demiş-
tir.
Ben. bu konuşmanın MGK'de okunup okunmadığım
Oramiral Güven Erkaya'dan sordum. "Okuduğunu, Er-
bakan'ın konuşmayı inkâretmediğüü. başını öneeğmek-
le yetindiğini'' söyledi.
RP. "Ön savunmasmda-s204", bu yayınlan yapan der-
ginin yazan Zekeriya Temizel ile sorumlu Müdür T. Kut-
si Makal aleyhine hukuk ve ceza davası açtıklannı, adı
geçenlerin hukuk ve ceza mahkemesi kararlanyla mah-
kûm olduklannı. verilen kararlann Yargıtay'ca onandı-
ğını iddia etmişlerdir.
Söz konusu dava dosyalan. mahkemenizde bulunmak-
tadır. Sayın Necmettin Erbakan'ın konuşmasımn yer al-
dığı dergideki çeşitli yazılar, bu yazılann başlıklan ve sa-
hife numaralan zikredilerek, "^alanveiftira" olduklann-
dan bahisle dava ve şikâyet konusu yapıldığı halde, ka-
patma davasının konu yaptığımız konuşmanın doğru ol-
madığından dahi bahsedilmesi, iddiamızın en güzel de-
lilidir. O konuşma hakkında ceza ve hukuk davası hiçbir
zaman açılmış değildir. Bahsettikleri kararlar, dergide yer
alan başka yazılar hakkındadır.
e) RP Genel Başkanı ve Başbakan Necmettin Erba-
kan. laikliğe aykın söz ve davranışlanyla bazı tarikat li-
derlerine, Devnm Yasalan'na aykın kıyafetleriyle gel-
dikleri Başbakanlık Konutu'nda yemek vererek, bu çe-
şit kişilerin devlet katında itibar gördüklerini ve eylem-
lerinin hoş karşılandığını kanıtlamaya çalışmıştır.
RP "Ön Savanmasmda-s. 206". "Söz konusu iftar ye-
megi RP aduıa değil, Başbakanhk adına verUmiştir. bu se-
bepten dolayı RP ik hiçbir ilgisi yoktur. 2-Böyk bir iftar
davetinin yasalotupohnad^ını denetkme TBMM'nin gö-
revidir. 3-TB\tM. 4J.1997 günü bu konuyla ilgili genso-
nı müzakereshk denetkmegörevini yapmışw bu konuy-
la ilgili iddialann \arit obnadığına karar vererek genso-
nı önergesini reddetmiştir" demektir.
Parti kapatma davalannda, daha önce açıkladığımız gi-
bi CMUK uygulanır. Bu davalarda Anayasa Mahkeme-
si'ni yalnızca aynı konuda verilmiş, Anayasa Mahkeme-
si karan bağlar. Bunun dışında her şey delildir. Büyük
Millet Meclisi kararlanyla, Anayasa Mahkemesi'nin bir
delili kullanması engellenemez.
Bir partinin genel başkanı sıfatını taşıyan bir kişinin
laikliğe aykın her sözü ve eylemi parti kapatma nedeni-
dir. Milletvekili, hatta Başbakan oknası partiyi sorum-
luluktan kurtarmaz.
f) RP Rize Milletvekili Şevki Yılmaz'ın Adalet Ba-
kanlığı Ceza lşleri Genel Müdürlüğü'nün 21.3.1994 gün
ve 7444 sayılı yazılan ekinde gönderilen video-bant çö-
zümünde. "Biz Kuran nizamından yüzçevirenlerden, ül-
kesinde AUah Resulü yetkisiz kılanlardan mutlaka hesap
soracağız" dediği görülmektedir.
Şevki Yılmaz, Rize Belediye Başkanı seçilmeden kı-
sa bir süre önce tstanbul'da yaptığı konuşmada:
"Sizfcri ahirette dûnyada seçtiğiniz liderierk çağıraca-
ğız_. Bugün Kur'an'ın kaçta kaçı bu ülkede uygulanır he-
sap ettiniz mi? Ben hesap ettim. Kur'anı Kerim'üı yüzde
39'u bu ülkede ancakuygulanabiliyor. 6500 ayeti rafa kal-
dınlmıs_ Kuran Kursu inşaettin. Vurtyapün. çocukoku-
ruyorsun. öğretmenlik y^pryorsun, vaaz ediyorsun. Bun-
lar cihad bölümüne girmez. Ameü salih böiümüne girer
Hakk'ın ihkakı için, Hakk'ın yayüması, Allah'ın kelime-
si yüksebnesi için yapıcak iktidar çahşmasma cihat der-
kr. Cenabı Hak bunu siyasi mücerretten emretmemiş.
Cahudiden emretmiş. Ne demek? Ordu halinde yapılır.
Komutanı beDidir-. Namaz kılmanın şartı iktidann Müs-
lümanlaşünlmasıdır. AUah diyor ki. camikrden önce ik-
tidar yolu Müslüman olacak-. Beş \akit namaz kıhna-
cakyerler için kubbeleryapma sizi cennetegötürmez.Çün-
kü bu ülkede AUah kubbe yapıp yapmadığını sormuyor.
Sormayacak, yetkili olup ohnadığını soracaktır... Bugün
Müslümanlann 100 Urası varsa. bu 100 liranın 30 lirası-
nı kız ve erkek evlatlanmızı yetişirecek Kuran kurslan-
na ayınrken. 60 lirasını da iktidara gekn siyasi kuruluş-
lara ay ıracağı/.- AUah bütün pcygamberierini iktidariçin
mücadele ettirmiştir. Bana tarikat menşeinden iktidar
için boğuşmayan bir isim gösteremezsiniz. Size diyonım
kLsaçlanm adedince başlanm olsa. herbir baş Kuranyo-
lunda kopanlsa yine bu sahip davasm-
dan vuzgeçmeyecektir... Allah'ın size
soracağı soru şöyk: Küfür düzeninde
İslam devletiolsun diye niçin çahşma-
dın? Erbakan ve arkadaşlan parti gö-
rüntüsü altında bu ülkeye İslam getir-
mek istiyor. Savcı anladL Sava kadar
bizanlasak bunu, meseleyi halkdece-
ğiz_ Bu ülkede dinin süngesinin Re-
fah oMuğunu, Yahudi Abraham bile
anlamışür... Kim iktidar Müslüma-
nmetinegeçmedencemaatisüaha teş-
vik ediyorsa, ya o cahildir. ya başka-
lan taraftndan görevkndirikn bir ha-
indir. Çünkü hiçbir peygamber dev-
leti ek geçirmeden harbe mûsaade
vermemiştir-. Müslüman akılh olur.
Karşısındaki düşmanı nasıl yenecegi-
ni göstermez. Kurmay çizer. asker uj-
gular. Eğer kurmay planını açıklarsa.
yeni bir plan kurması ümmetin ko-
mutanlan üzerine vaciptir. Bizim gö-
revimiz. konuşmak değil. asker ola-
rakordu içerisindeki harpteki planı uy-
gulamakür-."demiştır
Aynı kişi milletvekili seçildikten
sonra. 29.11.1996 tarihli konuşma-
sında şöyle diyor:
" Mecliste 158taneimam hatipme-
zunu kökenli milktveküı \ar. Bizim
derdimiz lise-ûnam hatip aynmı de-
ğil, Bseükri de aym imam hatip ru-
huyta yetiştirmek-. İnsanlara din der-
siyetmez. Birde ahirette hazırhkder-
si konulmandır. Bu ülkede en büyük
terör, en büyük isyan ADah'a ve Re-
suhl'ne yapdıyor. Gelin bu ülkede hep
biriikte Başbakan'ından Cumhurbaş-
kanı'na kadar hepimizölüm >% ölüm-
densonraki hay-ata hazBtkyaDüratan-
Samsunspor'un taraftan olur da Al-
lah'uı taraftan olmaz mı bu dünyada-
Elhamdüuiuah şimdi kilit taşı omuzu-
muzda. BeJediyekr merdKen kurdu.
Köprünün ortasına ulaşük. 15 müyar
İslam Kurtuluş Ordusu konıyor. Bak
Erbakan hocayıtanımayanlarduysun,obu köprününku-
ruluş ustası \e mimandır) demişti. RP Ankara MiBetve-
kili Hasan Hüseyin Ceyian, 14J.1993 tarihinde Kınkka-
k'de yaptığı konuşmada; (Bu vatan bizimdir, rejim bizim
değildir kardeşkrin. Rejimve Kemahzm haskalannmdır-
Türkiye yıkılacak beyter. Türkiye Cezayir olur mu diyor-
lar. Orada yüzde 81 nasıl obnuşsa, yüzde 20 falan değil.
yüzde 81'kre ulaşacagız. Boşuna uğraşmayın ey emper-
yalist baünın, sömürgeci batımn, >~ahşi batmın ve dünyay-
la beraber olacagız diyerek ırz ve namus düşmanhğı ya-
pan. Müslüman kadının bacaklan arasuıa insan yerine
köpek yerkştirecek kadar köpekkşen ve enikkşen baö-
nın taklitçiliğine soyunmuş olan sizkre sesleniyorum, bo-
şuna uğraşmayın. Kınkkaklikrin elkrinde gebereceksi-
niz" demiştir.
Bu konuşmaya ait bant çözümünün tamamını incele-
yen Prof. Dr. Bahri Öztürk, 25.9.1995 tarihli bilirkişi ra-
porunda, (Konuşmadaözellikle belli birdini görüş ve inan-
ca sahip olanlarla olmayanlar arasındaki farklılık ön pla-
na çıkanlmakta, bu dini görüş ve ınanca sahip olmayan-
lar. şayet bu görüş iktidara gelirse "gebertikceklerİDe"
kadar varan düşmanca hareketlerin hedefı olarak göste-
rilmektedir. Nitekim konuşmanın diğer yerlerinde de,
örneğin "Bütün hesaplan biz soracağız. İstiklal Mahke-
meierinin hesabını da biz soracağız. İskilipli Abf Hoca'nm
hesabını da biz soracağız'' gibi, faildeki amacı ortaya ko-
yan ifadelere sıklıkla yer verilmektedir. Sanığın eylemi
TCK'nin312/2.maddesinegöre"suçişlenıeyedoİJi>ttah-
rik suçunu oluştururn
deıniştır.
RP Ankara Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan'ın bu
konuşmasına ait kasetler çoğaltılarak RP teşkilatına da-
ğıtılmış vce mahalli teşkilatlarca da vatandaşlara dinle-
tilmiştir. Söz konusu kasetlerden biri Dalaman'da ele ge-
çince 1995 yılına kadar RP Dalaman tlçe Başkanlığı'nı
yapan Süleyman Akbulut ve 1995'te bu görevi devralan
ilçe başkanı Ömer HaBt Malatyah. 24.10.1995 tarihin-
de Dalaman Cumhuriyet Savcısı Sinan Esen'e verdikle-
ri ifadelerde, "Üzerindesaltanatveemperyalizmyazılıbu
kasetin kendilerineRPGenel Merkezitarafından gönde-
rildiğini" açıklıkla belirtmişlerdir.
Adı geçen milletvekillerinin başka konuşmalan da eli-
nizdedir. Şimdi RP, "Bu konuşmalardan partimizin ha-
beri yok" demektedir. Konuşmalann bir kısmı televiz-
yonlarda kapatma davası açılmadan önce defalarca ya-
yımlanmıştır. Parhden ihraç edilmedikleri gibi uyan da-
hi yapılmamıştır. Aslında RP, bu şahıslan tetikçi gibi
kullanmıştır. S^nra da milletvekili seçtirip, cezalandml-
malannı engellemeye çalışmıştır. Onlann yaptığı laikli-
ğe aykın evlemlerden parti de sorumludur. Partiden ih-
raçlann partinin sorumluluğuna etkisi yoktur. Fsasen bu
ihraçlarda da takıyye yapıyorlar. Öğrendiğimize göre,
ihraç kararlan kesinleşmesi diye tebliğ etmiyorlar. Ka-
patma davası reddedilirse, tebligat yapıp sa\-unma hak-
İannı kullandıracaklar ve "hakhvTnışsmız" deyip parti-
de bırakacaklar ve tetikçi olarak kullanmaya devam ede-
cekler.
RP Ankara Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı
Ahmet TekdaL 24.11.1996'da Kanal D televizyon kana-
lında görüntülü olarak verilen konuşmasında şöyle diyor:
(Parlamenter sistemin hâkim olduğu yerlerde, eğer bir
millet gerekli şuuru göstermez, hak nizamının tesisi sa-
dedinde gavret sarfetmez ise kendisini iki bela karşıla-
yacaktır. Bunlardan bir tanesi bütün münkerler karşısı-
na gelecek zulüm görecek ve zulmün neticesinde de he-
lak olup gidecektir. Bir diğeri mükellef olduğu hak ni-
zamının tesisi için çalışmadığı için cenabı hakka hesa-
bmı veremeyecektir ve bu takdirde de yine zelil olacak-
tır. Işte değerii kardeşlerim, bu hassasiyetlere dikkat çek-
mek suretiyle hak sistemini tesisk etmek isteven ve bu
uğurda mücadele eden topluluklara elden gelen gavTetin
gösterilmesi elbette vazifemizdir. Türkiye'de hak niza-
mı tesis etmek isteyen siyasal kadronun adı Refah Par-
tisi'dir.)
RP, ön savunmasında bu konuda "Ahmet Tekdal 1986
yıhnda Hacca sitmiştir. Hacca genel başkan sıfahy la de-
ğiL sade bir \atandaş olarak ghmiştir. Hac siyasi faaUyet
yeri ohnadığı için parti adına siyasi bir konuşma yapma-
sı da düşünülemez" demektedir. Bir partinin genel baş-
kan yardımcısının, bu sıfatı taşıdığı süre zarfinda laikli-
ğe aykın olarak yaptığı her konuşma, Siyasi Partiler Ya-
sası'nın 101 /b maddesi gereğince partisini bağlar. Konuş-
manın ne zaman ve nerede yapıldığının hiçbir önemi
yoktur.
Esasen Ahmet Tekdal'ın Hacca son defa 1986 yılın-
da gittiği de doğru değildir. Elde mevcut kaset ve belge-
ler dikkatle incelendiğinde, Ahmet Tekdal'ın bu konuş-
mayı, 1993 yıhnda Bahçelievler Belediye Başkanı Mu-
zaffer Doğan'ın konuşmasından sonra ve o konuşmaya
atıfta bulunarak yaptığı açıkça anlaşılacaktır.
24.11.19% günlü Kanal D'de yayımlanan TekeTekprog-
ramına katılan RP Ankara Milletvekili Hasan Hüseyin
Ceyian, görüntülü bant çözümünden açıkça anlaşıldığı
gibi, "Asker kalkmış diyor ki, PKK'B olmanıza müsaade
ederiz ama, seriatçı ohnanıza asla. Bu kafayla çözemez-
siniz. Çözüm isterseniz şeriatçıhknr" demiştir.
Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrii Karate-
pe, 10 Kasım 19% günü Atatürk'ün hatırasını anmak için
yapılan törenden sonra;
"Hâkim güçler 'ya bizim gibi yaşarsımz ya da her tür-
iü fitneyi, fesadı içinize sokanz' diyorlar. Bu vüzden de
RPti bakanlar bik kendi dünya görüşkrini bakanlıkla-
rma yansrtamryonar. Bu sabah ben de,resmigörevim, sı-
fatım nedeniy le bir törene katıldım. Süslü püslü görünü-
şûme bakm da laik oMuğumu sakın sanmaym. inancınıı-
za saygı duyuhnadıgı sövüldüğü bir dönemde, icim kan
ağlayarak. bugünkü törenkre katıldım. Belki başbakanın,
bakanlann. mUkrvekilkrininbazımecburiyetleri\anlır.
Ancak sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. Bu düzen değiş-
meti, bekledik. biraz daha bekkyeceğiz. Gün ola harman
ola, Müslümanlar içkrindeki hirs, kini nefreti eksik et-
mesin" demiştir.
Karatepe'nin bu konuşmasından dolayı Ankara 1 No'lu
DGM'nin 9.10.1997 gün ve E.163 sayılı karan ile "Hal-
kı, smıf, ırk, din ve bölge farklıhğı gözeterek kin ve düş-
manhğa tahrik" suçundan ve TCK'nin 312/1. maddesi-
nin uygulanması suretiyle mahkûmiyetine karar veril-
miştir.
8 Mayıs 1997 günü RP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Haffl Çelik. "RP iktidannda imam hatipkri kapatmaya
kalkarsanız kan dökülür. Cezayir'den beter olur. Ben de
kan dökülmesini istiyorum. Demokrasi böyk gelecek fis-
tık gibi olacak. Ordu İS00 PKKli ik başedemedL 6 mU-
yonlslamayia nasıl başedecek. Rüzgâra karşı iserkrseyüz-
krinegelir. Bana vurana ben de vururum. Ben sapına ka-
darşeriatçıyım.Şeriatıngelmesiniisti\»rum'"demiş. Ha-
ber 10 Mayıs 1997 günü yayımlanan çok tirajlı gazete-
lerimizin hemen hepsinde yayımlanmış, bu konudaki ta-
nık beyanlan mahkemenize gönderilmiştir.
RP'li Sincan Belediye Başkanı Bekir Yüdız, Sincan'da
düzenlediği Kudüs Gecesi'nde salona tslami terörist ör-
güt liderlerinin büyük boy posterlerini astırdığı, aydın-
lanmıza "şeriat enjekte edeceğini" söylediği için Anka-
ra DGM tarafından tutuklanmasından sonra, RP'li Ada-
let Bakanı Şevket Kazan, mahkeme karanru protesto et-
tiği imajını yaratacak biçimde hapishanede kendisini zi-
yaret etmiştir.
RPTi Sincan Belediye Başkaru Bekir Yıldız. söz ko-
nusu konuşması dolayısıyla Ankara 2 No'lu DGM'nin
15.10.1997 gün ve E.20 sayılı karanyla "Süahlı çetek-
rin övühnesi ve propagandasını yapmak suretiy k. bu çe-
tekre yardım etmek ve halkı din ve mezhep farkhhğı gö-
zeterek kin ve düşmanhğaaçıkça tahriketmek" suçlann-
dan ve TCK'nin 169, 312/2 ve 3713 sayısı yasanın uy-
gulanması suretiyle cezalandınlmasına karar verilmiş-
tir.
g) 3.3.1340 gün ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanu-
nu'nun 3. maddesinde "Maarif VfekaJeti yüksek diniyat
mütehassısian yetiştirmek üzere Darinfünun'da bir ila-
hiyat fakühcsi tesis ve imaraet ve hitabet gibi hidematı di-
niyeninifası\azifesiyie mükelkf memurlannyttişmesiiçin
ayn mektepkr küşat edecektir"
Anayasamızın 174. maddesinde sayılan \ e "Anayasa-
ya aykın olduğu şekilde anlaşüamayacağı ve yorumİana-
mayacagı" vurgulandıktan sonrainkılap kanunlannınen
başında yaalı olduğuna göre, Tevhid-i Tedrisat Yasası ana-
yasa hüİcmü haline gelmiştir.
O halde, 1.) Gereğinden fazla ilahiyat fakültesi açıl-
ması, 2.) lmam-hatiplik gibi din görevi görecek memur-
lann yetişmesini sağlayacak adedi geçecek şekilde, baş-
ka bir anlatımla milyonlarca çocuğumuzu dini eğitime
tabi kılacak şekilde imam-hatip okullan açılması açıkça
anayasa ve eğitimde laiklik ilkesine aykındır.
Bu konuyu daha çok aydınlığa kavuşturmak için esas
hakkındagörüşümüzde belirttiğimiz hususlara ek olarak,
Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Büknt Serinı'in
22.8.1997 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 2. sayfasmda-
ki "Olaylar ve Görüşler" bölümünde yayımlanan "İste-
ğe bağh dinsel eğjtim ve öğretim" başlıklı makalesine
dikkat çekmek istiyorum.
Genel Başkan Necmettin Erbakan dahil, RP'nin hiç-
bir sözcüsünün, imam-hatip okullanmn anayasınm 174.
maddesine aykın olarak çoğaltılması yolunda. okullar-
da kız öğrencilerin dinsel kıyafetlerle eğitim yapmalan,
devlet dairelerinde kadın memurlara da aynı şekilde ca-
lışma izni verilmesi, denetimli olsun veya olmasın Ku-
ran kurslannın olabildiğince çoğaltılması ve buralarda-
ki eğitimin çok küçük yaşlarda başlaması taleplerinden
herhangi birini veya hepsini içermeyen bir konuşmasına
bugüne kadar tanık olmadı. Diğertalepleriyle birlikte de-
ğerlendirildiğinde, RP'nin kavgasını verdiği hususlar
gerçekleşirse, Türkiye Cumhuriyeti'nin din kurallan esas
alınarak yönetilen ülkelerden farklı olacağını iddia ede-
bilecek aklı başında tek kişi çıkacağını sanmıyorum. Bir
de laik (!) olmasalardı ne yapacaklardı acaba?
Türkiye Cumhuriyeti Tevhid-i Tedrisata (öğretim bir-
liğine) o kadar önem vermiştir ki, RP'nin savTinmalan-
na dayanak yapmaya çahştığı AvTupa tnsan Haklan Söz-
leşmesi'ni bu konuda çekince koyarak imzalamıştır. Bü-
tün bu açıklamalanmdan sonra son sözüm şöyle olacak.
"Gerek ülkemizdevegereksedünyada,mahkemekrceka-
panlan hiçbir parti RP kadar kâpatıuııayı haketmemiş-
tir."
Saygılar sunuyorum.
Vural SAVAŞ
Cumhuriyet Başsavcısı.
Brttl