18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 1997 ÇARŞAMBA HABERLER DYP'den DTP'ye katılım • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Demokrat Türkiye Partisi'nın (DTP) dün yapılan grup toplantısında DYP'den aynlan Ordu örgût temsilcilerinin partiye katılım töreni yapıldı. Eski DYP'li Kabataş-Alankent tlçe Başkanı M. Ali Aksu, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in, "Kırat böğründen hançerlendi" sözlerini eleştirerek "Kıratın içine kurt düştü, o dakendisiydi. Biz mafyayla anılamazdık" dedi". Öge toprağa veriliyor • İstanbul Haber Servisi - Sahibi olduğu Bakırköy Japon Aile Çay Bahçesi'nde kimliği belirsiz bir saldırgan tarafından öldürülen Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB) kuruculanndan Süleyman Sadık Öge (43), bugün Ataköy 5. Kısım Camii'nde kılınacak cenaze namazının ardından Osküdar Bülbülderesi Mezarlığı'nda toprağa verilecek. İP'den ABD'ye protesto • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-lşçı Panısi <İP) Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın, ABD Büyükelçiliği öniinde basın açıklaması yaparak ABD Enerji Bakanı Frederico Pena"nm Türkiye'ye gelişini protesto etti. Yalçın, "Emperyalist efendiler, yağmanın kokusunu almışlardır. Cumhuriyetin yetmiş yılda biriktırdiği servete, yani bizim alınterirnize ve göz nurumuza el koyma hevesine kapılmışlardır" dedi. Af Öpgütü'nün rapomı • ANKARA {Cumhuriyet • Bürosu) - Uluslararası Af Örgütü, avukat-yazar Eşber Yağmurdereli hakkında hazırlayıp Adalet Bakanı Oltan SunguriVya gönderdiği raporda, Anti Terör Yasası'nın 8. maddesinde gerekli iyileştirrnenin yapılmasını istedi. Örgütün kasım ayı raporu. tümüyle Yağmurdereli'ye aynldı. Memur sendika yasa taslağı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Çahşma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan, memurlara sendika yasa taslagının. "siyaset yasağı" kaldınlarak Başbakanlığa sunulduğunu bildirdi. Çağan. dün yaptığı yazılı açıklamada, kamu görevlileri sendikalan yasa taslağına, sosyal taraflar ve bakanlıklardan alınan görüşler doğrultusunda son şekli verildiğinı kaydetti. Yolsuduk tartışması • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-TBMM'nin. yeni üyeler ile yapılan ilk başkanlık divanı toplantısında eski Başkan Mustafa Kalemli dönemindeki yolsuzluk ve usulsüzlük savlan masaya yatınldı. Meclis Başkanhk Divanı üyelerinin büyük bölümü, Kalemli döneminde ihalesi yapılan ve inşaatı başlayan TBMM Genel Kurul Salonu için usulsüz ödeme yapıldığını, "eş dost" kadrolaşmasına gidildiğini belirterek Meclis Başkanı Hikmet Çetin'den. duruma acıl olarak el koymasını istediler. Çetin'in ise bu konularda yeni bir politika belirleneceğini söyledi. SEKA üpetimde • BALIKESİR (Cumhuriyet) - Balıkesir SEKA, lOOgünaradan sonra yeniden üretime başladı. Bu arada, SEKA Yönetim Kurulu'nda boşalan üyeliğe DTP'li Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu'na yakınlığıyla bilinen Osman Varol atandı. Hukukçulara göre Ağar ve Bucak için usul yasası çıkanlması gerekiyor Dokunuhnazbk tarbşması• TBMM Genel Kurulu'nda yann ilk tur görüşmeleri yapılacak • ANAP ve DSP yöneticileri, fezlekelerin Meclis'te görüşülmesine milletvekili dokunulmazlığının sınırlandınlmasma yöneliİc anayasa gerek kalmayacağını savunurken DYP'li Anayasa Komisyonu değişikliğinin gerçekleşmesi durumunda mevcut dosyalann geleceği Başkanı Ahmet İyimaya, milletvekili yargılama usul yasası çıkana tartışma konusu oldu. kadar "anayasal askı" sürecinin yaşanacağını söyledi. AYŞE SAYIN • ANKARA - TBMM Genel Kurulu'nda ilk tur görüşmelerinin yann yapılması ka- rarlaştınlan milletvekili dokunulmazlığı- nın sınırlandınlmasma ilişkin anayasa de- ğişikliği önerisi, mevcut dokunulmazhk dosyalannın durumuna ilişkin yeni birtar- tışma başlattı. TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin hukukçu milletvekillerinin bir bölümü anayasa değişikliği gerçekle- şir gerçek]eşmez, dokunulmazlık kapsamın- dan çıkanlan suçlardan dolayı yargılama ve soruşturmanın bağımsız yargı tarafın- dan hemen yapılabileceğini savunurken, DYP, "milletvekili yargılama usul yasası" çıkana kadar "anayasalaskı" sürecinin ya- şanacağını ileri sürüyor. Milletvekili dokunulmazlıklannın sınır- landınlmasma ilişkin anayasa değişikliği önerisi kabul edilirse, milletvekilleri hak- kındaki soruşturma ve yargılama Yargı- tayca yapılacak. Değişikliğin gerçekleş- mesinden sonra Meclis'in "milletvekili yargüama usul yasasTnı çıkarması gere- kecek. Ancak mevcut sistemde dokunul- mazlıklan kaldınlan milletvekilleri, suç- lanna uygun mahkemelerce yargılanıyor- lar. Bunedenle anayasa değişikliğinin ger- çekleşmesi durumunda, mevcut dosyalar- la ilgili nasıl bir yöntem izleneceği tartış- ma konusu oldu. CHP'li Anayasa Komisyonu üyesi Atil- laSav, anayasa değişikliği gerçekleştikten sonra, dokunulmazlık kapsamından çıka- nlan suçlarla ilgili fezlekelerin TBMM'de görüşülmesine gerek kalmayacağını söy- ledi. Anayasa değişikliğinin haklannda Susurluk olayıyla ilgili fezleke düzenlenen DYP'li Mehmet Ağar ve SedatBucak'ı da kapsayacağını vurgulayan Sav. anayasa de- ğişikliğinin yürürlüğe girmesinin ardın- dan bütün dokunulmazlık dosyalanna Yar- gıtay'ın el koyacağına dikkat çekti. Sav, "An- cak Yargıtay'ın millevekili yargılanması konusunda ilgili dairesi ounacfağı için çıka- niacakyasayla bu konudaözeJ birdaire oluş- turulması zorunlu* dedi. DYP'li Anayasa Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ıse dokunulmazlıklarla il- gili anayasa değişikliğinin mevcut ya da bundan sonraki dosyalar için uygulana- bilmesinin "MiUetvekfli Yargılama Usul Yasası''nın çıkmasına bağlı olduğunu be- lirtti. İyimaya, "Anayasa değişikliği ger- çekleştikten sonraanayasal askı süreti baş- lar, işlem vapılamaz" dedi. İyimaya. deği- şikliğin Ağar ve Bucak'ı kapsayıp kapsa- mayacağı konusunda kesin bir şey söyle- yemeyeceğini de sözlerine ekledi. ANAP Grup Başkanvekili Metin Öney ile DSP Grup Başkanvekili Metin Bostan- cıogtu, anayasa değişikliği gerçekleşır ger- çekleşmez. milletvekilleri için normal yar- gılama sürecinin başlayacağını, ilgili ya- sanm çıkmasından sonra da bütün dosya- lann Yargıtay'a sevk edilecegini bildirdi. CHP Grup Başkanvekili NBıad Matkap da anayasa değişikliği gerçekleştikten sonra, Ağar ve Bucak'ın fezlekelerinin Meclis'- te görüşülmesine gerek kalmayacağını söy- ledi. Matkap. "Bana göre anayasa değişik- liği gerçekleştikten sonra zaten bağımsız mahkemelerde yargı yolu açılır. Bu konu- daki uygulama tamamen anayasanınyoru- muna bağlı olacak" diye konuştu. Hükümetten hoşnut kalmadıklannı vurgularken verdikleri desteğin 'zoraki' olduğunu söyledi Baykal: Bağnmıza taş basıyoruzANKARA (CumhuriyetBürosu) -CHP Genel Başkanı DenizBaykal "Türkiye'ningeunişgeçmişen zam- a hükümeti,zamabaşr," Kararsız Kasun gibi" diyerek iktidara yük- lendi. Baykal, "Bagnmıza taş bası- yoruz, krize yol açmamak için mu- halcfetimizi şikâyetçi olduğumuz hükümeti düşürme noktasına taşı- mama> r a gayret ediyoruz" dedi. Baykal, panisinin grup toplan- tısının açılışında yaptığı komışma- da öncelikle 10 Kasım Atatürk'ü an- ma törenlerini değerlendirdi. "Olü- münden 59 yd sonra bu kadar sev- giylekucaklanaııbirlidervarınıdır' diye soran Baykal. bu sevgiyi "Tür- kiye'nin içine çekilmek istendiği olumsuz siyasi gelişmeler karsısın- daki kendi si>asi kimliğine sahip çık- masT olarak değerlendirdiğini söy- ledi. Baykal, 10 Kasım'lann artık, "yas günü değil, yaş günü" olduğu- nu vurgulayarak "Mustafa Kemal yaşasaydL, 116 yaşında otacakü. Sü- rekli üzüntüiçkıdeolmakdoğru de- ğiLAmkNlustafaKernaTsizdeyap- mak zorundayız, yapacaguntzı ka- nıtiadık" diye konuştu. Baykal, hükümetin sürekli "ni- yet ortaya koyup kraat yapmadığn nT vurgulad'ı. Hükümetin "rahat- hk, vurdumdu\Tnazlık''içinde ol- duğunu savunan Baykal, "Arnkzam de>ince akla bu hükümet geliyor. Türkiye'nin gefaniş geçmiş en zam- a hükümeti,zamobaşıbunlar" de- di. Baykal, Başbakan Mesut Yü- maz'ın "Bu laşzorgeçecek" sözle- rini eleştirirken de "Bunu söyle- mekle Başbakanhk görevinin gere- ğini yerine getirmiş mi oluyor? Kış nasıl geçîyor, göriiyor mu? Başba- kan'uı görevi çare bulmaknr" diye konuştu. Hükümet ve Başbakan'ın artık "kararsız Kasım rolünü oyna- mayı bırakmasını" ısteyen CHP li- deri. sözlerini şöyle sürdürdü: "Çözüm hükümeti ohnanın gere- ğini yerine getiremiyorlar. Enflas- yonla miicadele sürekli crteteniyor. Enflasyonla mücadele IMFnin işi değiL 10 milyar dolan vermezlerse enflasyonla mücadeleden \ az mı ge- çecegc? Hükümeti bu noktalardası- laştnrmaya devam edeceğiz. Susur- hık konusunda da toplum beklenti kmde.Türkiye Susurlukbatağmdan çıkanlmabdir. Hükümetin bunu ay- dınlatma konusunda birzaafiyet içi- ne girmesini kesinlikle kabul ede- meyiz." "Hükümetin yıkılması düşünüle- mez mi" sorusuna karşılık Baykal, bu soruya "Türkiye'de siyasi kriz, istikrarsızük istemeyiz. Yeni bir so- run üretmeyü Türkiye'Nİ krize sü- rüklemeji yanhş buluyoruz. Bağn- mıza taş basıyoruz, muhalefetimizi şikâyetçi olduğumuz hükümeti yık- ma noktasına taşunamaya gavret edhüruz" karşılığını verdi. Komisyon üyelikleri Hükümet ortaklan TBMM'deki 4 ihtisas komisyonunun başkanlığı- nı CHP'ye vermeyi kararlaştınrken CHP Genel Başkanı Deniz BaykaL "CHP bir yere geüyorsa kimse lüt- fettigj, kinıseyle pazarhkyaptığı için geimiyor'" dedi. Dışişlen Komisyo- nu Başkanlığı'na Samsun Millet- vekili MuratKarayalçın, lnsan Hak- lan Komisyonu Başkanlığı'na lzmir Milletvekili Sabri ErgüL Anayasa Komisyonu Başkanlığı'na da Hatay Milletvekili Atüla Sa\', Hesaplan tnceleme Komisyonu Başkanbğı'na da İstanbul Milletvekili Mehmet Moğultay'ın getirilmesi bekleniyor. •TBMM Plan veBütçe Komisyonu üye adaylannı bildiren CHP'nin, DSP'den istifa ettikten sonra CHP'ye geçen Denizli Milletvekili Hilmi Develi'yi de bu komisyona aday göstermesi dikkati çekti. Deniz Bavkal. partisinin grup toplanüsının açılışında yaptığı konuşmada, hükümeti "Kararsız Kasım" olarak nitelendirdi. Fransız tarihçi Mathilde Dubesset, radikal kadınlann kullanıldığmı söyledi Şeriatçı kadınfanaû'jm destekler' BARIŞ DOSTER Kadınlann sosyal ve politik tarihi konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan Fransız tarihçi Mathilde Dubesset, Islamcı akımlan destekleyen kadınlann, aynı zamanda fanatizmi desteklediklerinin farkında olmadığını belirterek " Radikal İslami hareketleri destekleyen kadınlann bu aynmı yapmalan ve kendilerini kullandırtmamalan gerekir"dedi. Kadın Adaylan Destekleme ve Eğitme Derneği'nin (KA-DER) davetlisi olarak Istanbul'da bir konferans veren Dubesset. sorulanmızı yanıtladı. Dubesset. Fransa'da kamu ve özel sektörde. yargıda, üniversitelerde. basında kadınlaraı oranının oldukca yüksek olmasına karşın. yakın zamana kadar politikada oranlannın düşük olduğunu anlattı. Son genel • Sosyal ve politik çalışmalanyla tanınan Dubesset, "İktidann kutsallaştınlması, kadınlan politikadan uzak tutuyor. Radikal İslami destekleyen kadınlar kullanılıyor. Kadınlann bunun farkına vanp kendilerini kullandırmamalan gerekiyor" dedi. seçımlerde politikadaki kadın oranının biraz yükseldiğine dikkat çeken Dubesset, Fransa'nın kendine özgü tarihsel koşullanndan dolayı, politikanın kadınlar için, başka alanlara göre daha zor girilen bir alan olarak görüldüğünü kaydetti. Dubesset şöye devam etti: u İktidann adeta kutsallaştınlmasmdan dolayı kadınlar politikaya daha az yönetiyoriar. EğJtinıin her aşamasında kadınİar okiukça başanh ohnalanna karşın, meslek seçerken, daha sonra başlarma geleceğini düşünerek politikadan uzak duruyoriar. Çünkü. özel yaşam ve mesleki yaşamın uzlaşünlması sonınu özellikle politikada yakıcı şeldlde ortaya çıkıyor." Kadınlann ağıriığı Fransa'da sol ve komünist partilerin yıllarca kadınlann enerjisıni kullandıklannı anımsatan Dubesset, son 15 yılda durumun değiştiğini ve bu partilerin kadınlara çok daha fazla yer verdiklerini savundu. Şimdi iktidarda olan sosyalistlerin ülke yönetiminde kadınlara gözle görülür oranda ağırlık verdiğini belirten Dubesset. şunlan söyledi: "Kadınlann politikada agırlıgını ülke, tarihsel ve kültürel geçmiş, din gibi çok farklı faktörier etkiliyoriar. Bu konuda en ileri düzeyde olan ülkeler İskandina\ ülkeleri. Onlan Ispanya ve Almanya izliyor. Fransa. Belçika. Portekiz ve Yunanistan ise daha gerilerde. Anglosakson ülkelerinde kendiliğinden örgütlenme geleneği ve özerk alan daha eski ve güçlü. Fransa da ise özel ve kamusal alanın iç içeüği söz konusu. Politikada kadınlann ağuiığmı arttırmak için ilk yapılması gereken şey farklı partileri etkileyecek bir yaklaşım göstermek. Mesela tek tek adaylan desteklemek. Bu konuda seçilen kadınlara da önemü görevler düşüyor." UFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslarıS raksnet.com Zeki Demirkubuz'un senar- yosunu yazıp yönettiği "Masu- miyet" filminin içtenliği, onca olanaksızlıkla çekildiği belli olan bu yapımı sevimli kılıyor. Der- ya Alabora, Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın mükemmel oyunlan, filmin baştan sona he- yecanla izlenmesini sağlıyor. Türk sinemasının yeni bir çıkış yolu aradığı koşullarda, "Ma- sumiyet", bu yolda atılmış önemli bir adım sayılabilir. Zeki Demirkubuz, yakından bildiği belli olan bir dünyayı abartmadan perdeye aktarmtş. DeryaAlabora'nın sunduğufa- hişe Uğurtipi, bilmediğimiz bir dünyanın çıkmazlannı, acılan- nı ve hırslannı çok basit sözler- le simgeliyor. Sevdiği belalı er- keğin peşinde, kasaba kasaba dolaşan kadın, yanında bir baş- ka erkeği de eksik etmiyor. O er- kek, onun türkü söylediği gazi- nolarda en öndeki masada otu- ruyor ve rakı içiyor. Kadınla cin- sel ilişkiye girmesi ise kadın ta- rafından yasaklanıyor. Üçüncü sınrf gazinolann yer Masumiyet'teki îçtenlik aldığı bir garip dünyada, "sanat- çı" kadınlann yaşamlan başlı başına birtrajedi. Uç kuruş pa- ra için önce şarkı söylüyor, ar- dından erkeklerle birlikte olmak üzereyollaradökülüyor. Peşin- de onu koruyan bir erkek, ya- şamakla ölmek arasında çırpı- nıp duruyor. Bu dünyada kadın olmanın ne kadar ağır ve çekilmez oldu- ğu çarpıcı biryaşamöyküsüyle gündeme geliyor. Uğur, sonu kısa sürede ölümle brtecek bir maceranın kahramanı. Öyle de oluyor. Uğur'un yaşamı, Türkiye'de pek de yakından tanımadığımız ama, binlerce kadının yaşamı- nı söndüren birgerçekliğe işa- ret ediyor. Ancak fılmde bir baş- ka gerçeklik daha var, o da ha- pisten çıkan ve şarkıcı Uğur'un peşine düşen Yusuf. Kız kar- deşi, yaşamı kendisine zehir eden adamı terk edip sevgilisiy- le beraber olmak isteyince ba- şına neler neler geliyor. Önce er- kek kardeşi sevgilisini öldürü- yor, sonra da kurşunla kendisi- nin dilini parçalıyor. Sessiz se- dasız kocasının baskısı altında ömür boyu yaşamaya mahkûm ediliyor. Yusuf rolündeki Güven Kıraç, iki kadın arasında gidip gelir- ken iki farklı dünyadaki iki ya- şam da filmin eksenini oluştu- ruyor. Yusuf'un ablası, bildiğimiz klasik biryoksul aile kadını. Uğur ise kadının mal olarak sunul- duğubirdünyadan. Herikiside erkek egemenliğinin iki farklı dünyasında yaşıyorlar. Gele- neksel ahlak anlayışına göre Yusuf'un ablası daha masum ve daha kabul edilebilir bir ya- şam sürdürüyor. Uğur ise gele- neksel anlayışa göre tam anla- mıyla bir çöküşün içinde. Bu doğru mu? İki kadın ara- sındaki fark ahlak ölçüleriyle kı- yaslanabilir mi? Uğur, sevdiği adamın peşinde çılgın ve deli- dolu bir yaşam sürüyor ve ölü- me adım adım yaklaşıyor. Gıp- ta edilecek bir hali yok. Ama yi- ne de kendi bildiği gibi yaşaya- biliyor. Ya Yusuf'un ablası? Sev- diği adama kaçıyor, onunla bir- likte olmak istiyor. Başı felaket- ten kurtulamıyor. Kardeşi gelip sevgilisini öldürüyor, evine ve baskıcı kocasına geri dönmek zorunda kalıyor. Yaşam onun için tam bir cehenneme dönü- şüyor. fki kadın arasında gidip gelen Yusuf'un dramı ise daha çarpı- cı. Kız kardeşinin "namusu" için adam öldürüyor, sonra birfahi- şenin peşinde pezevenklik ya- pıyor. Her ikisini yaparken de sa- mimi ve doğal. Sonra sevgilisi- ni öldürdüğü ablasının önünde diz çöküp özür diliyor. Masumiyet filminin gelenek- sel ahlak anlayışını da çarpıcı şe- kilde sorgulaması, filme ger- çekçi ve egzotik bir boyut ka- zandınyor. İki kadın, iki yaşam, film boyunca gidip geliyor. Bu filmin gündeme getirdiği bir baş- ka gerçeklik daha var: Alt kül- türierdeki ahlak anlayışının de- ğişkenliği. Orospu diye baktığı bir kadın, başka bir koşulda ki- şilikli ve önünde secde edilebi- lecek bir kadın olarak algılana- biliyor. Bir başka kadının masum birsevgisi, inanılmazhoyratlık- la cezalandınlabiliyor. Masumiyet'te Haluk Bilgi- ner'in canlandırdığı erkek rolü de bir başka erkek kimliğini gün- deme getiriyor. Kendisini hem seven, hem sevmeyen, ama hiçbir zaman birlikte olmadığı kadının peşinde bütün ömrünü tüketiyor. Uğur. normal ve sıra- dan bir kadın olsaydı, erkek böyle yapar mıydı? Yapmazdı. Masumiyet, çok farklı dünya- dan getirdiği kişiliklerle ilginç bir film olmuş. Daha önemlisi, bu tipler, günümüz dünyasın- da başka kimliklerle yaşamı- yorlar mı? Tipler bize çok uzak gibi gelseler de çok yakınlar. Ne dersiniz? GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Kamyoncu Grevi ve Küreselleşmenin Öbür Yiizü Fransa'da, geçen hafta sonu, tam istenen bir şe- kilde olmasa da birtürzaferle sonuçlanan kamyon- culargrevi, küreselleşmenin pek konuşulmayan bir özelliği üzerinde düşünmek için iyi bir fırsat oldu. Bazen, bir ülkedeki işçi eylemi, dolaysız etkisinin yanı sıra, çok daha büyük dolaylı bir uluslararası et- ki yaratabiliyor. Işçilerin elinde yoğunlaşmaya başlayan bu dire- niş ve mücadele gücünün gerçek boyutlannın or- taya çıkması, pek istenmediğinden olacak, küresel- leşme tartışmalannda işin bu yanına pek değinilmi- yor. Genellikle hep, küreselleşmenin, sendikalan ve işçi hareketini nasıl zayıflattığı vurgulanıyor. Sıkça kullanılan denklem şöyle: Dünyaekonomisi üzerin- de serbestçe dolaşmaya başlayan seımaye, eme- ğin karşısında, şimdi çok büyük bir üstünlük kazan- mıştır. Sermaye, istediği yere girer çıkar ve yatınm yapar hale gelmiş; ürünlerin veya hizmetlerin üre- timinin ve pazarianmasının çeşitli att aşamalan ara- sında gerçekleşen dikine ve yatay entegrasyon yo- luyla dev küresel şirketler oluşmuştur. Heıtıangi bir direnişle veya olumsuzlukla karşılaştıklannda, bu dev şirketler, hemen arkalannda boş fabrikalar, işsiz in- sanlar ve döviz krizleri bırakarak çekip gitmektedir- ler. Emek ise hâlâ ülke sınırlan içinde, sabit olduğu için bu küresel sermaye karşısında pazariık gücü- nü büyük ölçüde yitirmiştir. Ikincisi, bir ülkede üc- retleryükselmeye başladığında, sermaye kolaylık- la daha düşük ücret sunan bir başka ülkeyegöç ede- bilmektedir. Bu yüzden işçiler, işsiz kalmak istemi- yorlarsa, sendikalar üye sayılannı korumak istiyor- larsa kendilerine işveren büyük şirketlerin uluslara- rası rekabet gücünü zedelememeye dikkat etme- lidirler. Şimdi bu manzaraya, Avrupa'da birçok sektör- de üretimi ve hizmetleri aksatan Fransız kamyon- cular grevinin ışığında bir kere daha bakalım. Doğ- ru dikey ve yatay olarak entegrasyona giden ve malların ve hizmetlerin bileşenlerini, en uygun ko- şulları göz önüne alarak çok farklı ülkelerde ve böl- gelerde üreten şirketler büyük bir esneklik ve ma- liyet avantajı elde ediyorlar. Bu şirketler, yeni tek- nolojik gelişmelerden de faydalanarak üretim sü- reçlerini küresel olarak koordine ederek ömeğin, sı- fır-stok (just-in-time) sistemi ile çalışabiliyor ve ser- mayenin üretim dışında geçirdiği zamanı en aza in- direbiliyorlar. Ancak, yaşam genelde diyelektik bir özellik ser- gilediği için olsa gerek, bu mükemmel 'makine', aynı zamanda, çok büyük bir zaafı da içinde taşı- yor. Ufacık, görünüşte önemsiz bir dişli kırıldığın- da, diğer bir deyişle, ufak ama bir stratejik üretim yapan bir birimin üretimi aksadığında, bu, hızla or- ganizmanın tümüne yayılabiliyor. Diğer taraftan, bu entegrasyonun uluslararası boyutlara sahip oldu- ğu düşünüldüğünde, bir ülkedeki grev bir başka ül- kede ışin durmasına hatta, işsizliğin artmasına da neden olabiliyor. Bir açıdan bakınca, farklı uluslar- dan işçilerin mücadelelerinin birbirine zarar verme- si olarak görünse de bu süreç, aynı zamanda, çok . etkinjtjif uluslararası dayanışmanın da ofanaklannı taşıyor. Düşük ücret bölgelerindeki işçilerin, yüksek üc- ret bölgelerindekilerin işlerini aldığı varsayımında da bir gerçek payı var. Ama bu çok eksik bir değerten- dirme. Madalyonun öbür yüzünde tarihsel olarak çok daha önemli bir başka gerçeklik var; gelişmiş ve az- gelişmiş ülkenin işçileri arasında ilkdefatam bir çı- kar ortaklığı oluşuyor. Azgelişmiş ülkelerdeki işçi- lerin, çalışma ve örgütlenme koşullarını iyileştirme çabası, dünya ekonomisinde düşük ücretli ve sen- dikasız bölgeleri azaltarak sermayenin seçenekle- rini sınırlıyor. Bu yüzden. giderek gelişmiş ülkeler- deki sendikalar, hükümetlerinden, uluslararası tica- ret anlaşmalannda insan haklarına ve sendikal hak- lara dikkat etmelerini isteyerek azgelişmiş ülkeler- deki işçileri dolaylı olarak desteklerken bazen de Gü- ney Kore grevlerinde olduğu gibi gelişmiş ülkeler- deki sendikalar, bir grev hareketini bizzat yerine gi- derek doğrudan doğruya destekleyebiliyorlar. Diğertaraftan, sermayenin zannedildiği kadar ha- reketli olmadığı görülüyor. Çokuluslu şirketlerin dav- ranışları üzerine yapılan bazı araştırmalar (Hirst&Thompson, 1996 Globalization in Ğuestion) ÇUŞ'lerin, çoğunlukla, sorun çıktığında çekip git- mektense, kalıp koşuliara uyum sağlamaya çalış- tığını gösteriyor. Büyük yatırımları terk etmenin zor- luğunun yanı sıra, ÇUŞ'leri kalmaya zorlayan bir baş- ka neden daha var. Bu da uluslararası rekabetin bas- kısı. BirÇUŞ'nin çıktığı yere, hernen birrakibi girerek o pazan etkisi altına alabiliyor. Üstelik, çoğu kez, bir ülkeyi terk eden şirket, bu ülkenin hükümetiylearası bozulduğu için bir seri ticari olanağı da kaybediyor. Buna karşılık, bir rakip şirket, belli bir doğrudan yatınm karşılığında (bir 'off setting' anlaşmasıyla) büyük siparişler alabiliyor. Kısacası küreselleşme, işçilerin uluslararası dayanışma olanaklannı güçlendiriyor ve çok etkili direniş noktaları oluşturmaya başlıyor. Buna karşılık ÇUŞ arasındaki rekabet, bu şirketlerin bölgesel hareket olanaklannı ve piyasalara girip çıkma seçeneklerini zayıflatıyor. Bayrampaşa Cezaevi 'Bağımsız yargı' için açlık grevi ALPERTURGUT ÖZKAN GÜ\T^S Türkiye"deki cezaevle- rinde kalan yaklaşık 9 bin siyasi tutukîu ve hüküm- lünün "hücre tipi ceza- eviT> ni protesto etmek için 3 gün önce dönüşümlü aç- lık grevine başlamasınm ardından Bayrampaşa Ce- zaevi'nde kalan 1500 ad- li tutuklu ve hükümlü de "bağımsız yargı" için sü- resiz açlık grevi karan al- dı. Cezaevinin B blok ko- ğuşlannda kalan 1500 ad- li tutuklu ve hükümlü cep telofonlanyla İstanbul Ba- rosu, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Halkın Hukuk Bürosu, lnsan Hak- lan Derneği (tHD) ve ba- sın kuruluşlannı arayarak eylemi haber verdi. Gaze- temizi arayan bir tutuklu, "Susuriuk çetesi üyeteri te- ker tekerserbest bırakılır- ken bizler arkamızdadev- let olmadığı için yıllarca . cezaevlerinde sürünüyo- ruz. DGM Savcısı Mete Göktürk'ün de dediği gibi yargı bağımsız değU r de- di. Açlık grevinin başlama- sının ardından koğuşlan gezen yetkililer, uzlaşma için zemin arandığını be- lırtti. Adli tutuklu ve hüküm- lülerin Bayrampaşa Ceza- evi Savcısı Necati Özde- mir'in "medyatik" olduğu gerekçesiyle Afyon'a tayin edilmesini de protesto et- tikleri belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle