Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 1997 ÇARŞAMBA
HABERLER
DYP'den DTP'ye
katılım
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Demokrat
Türkiye Partisi'nın (DTP)
dün yapılan grup
toplantısında DYP'den
aynlan Ordu örgût
temsilcilerinin partiye
katılım töreni yapıldı. Eski
DYP'li Kabataş-Alankent
tlçe Başkanı M. Ali Aksu,
DYP Genel Başkanı Tansu
Çiller'in, "Kırat
böğründen hançerlendi"
sözlerini eleştirerek
"Kıratın içine kurt düştü, o
dakendisiydi. Biz
mafyayla anılamazdık"
dedi".
Öge toprağa
veriliyor
• İstanbul Haber Servisi -
Sahibi olduğu Bakırköy
Japon Aile Çay
Bahçesi'nde kimliği
belirsiz bir saldırgan
tarafından öldürülen
Marksist Leninist Silahlı
Propaganda Birliği
(MLSPB) kuruculanndan
Süleyman Sadık Öge (43),
bugün Ataköy 5. Kısım
Camii'nde kılınacak
cenaze namazının ardından
Osküdar Bülbülderesi
Mezarlığı'nda toprağa
verilecek.
İP'den ABD'ye
protesto
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-lşçı Panısi <İP)
Genel Başkan Yardımcısı
Hasan Yalçın, ABD
Büyükelçiliği öniinde
basın açıklaması yaparak
ABD Enerji Bakanı
Frederico Pena"nm
Türkiye'ye gelişini
protesto etti. Yalçın,
"Emperyalist efendiler,
yağmanın kokusunu
almışlardır. Cumhuriyetin
yetmiş yılda biriktırdiği
servete, yani bizim
alınterirnize ve göz
nurumuza el koyma
hevesine kapılmışlardır"
dedi.
Af Öpgütü'nün
rapomı
• ANKARA {Cumhuriyet
• Bürosu) - Uluslararası Af
Örgütü, avukat-yazar
Eşber Yağmurdereli
hakkında hazırlayıp Adalet
Bakanı Oltan SunguriVya
gönderdiği raporda, Anti
Terör Yasası'nın 8.
maddesinde gerekli
iyileştirrnenin yapılmasını
istedi. Örgütün kasım ayı
raporu. tümüyle
Yağmurdereli'ye aynldı.
Memur sendika
yasa taslağı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Çahşma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı
Nami Çağan, memurlara
sendika yasa taslagının.
"siyaset yasağı"
kaldınlarak Başbakanlığa
sunulduğunu bildirdi.
Çağan. dün yaptığı yazılı
açıklamada, kamu
görevlileri sendikalan yasa
taslağına, sosyal taraflar ve
bakanlıklardan alınan
görüşler doğrultusunda
son şekli verildiğinı
kaydetti.
Yolsuduk
tartışması
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-TBMM'nin. yeni
üyeler ile yapılan ilk
başkanlık divanı
toplantısında eski Başkan
Mustafa Kalemli
dönemindeki yolsuzluk ve
usulsüzlük savlan masaya
yatınldı. Meclis Başkanhk
Divanı üyelerinin büyük
bölümü, Kalemli
döneminde ihalesi yapılan
ve inşaatı başlayan
TBMM Genel Kurul
Salonu için usulsüz ödeme
yapıldığını, "eş dost"
kadrolaşmasına
gidildiğini belirterek
Meclis Başkanı Hikmet
Çetin'den. duruma acıl
olarak el koymasını
istediler. Çetin'in ise bu
konularda yeni bir politika
belirleneceğini söyledi.
SEKA üpetimde
• BALIKESİR
(Cumhuriyet) - Balıkesir
SEKA, lOOgünaradan
sonra yeniden üretime
başladı. Bu arada, SEKA
Yönetim Kurulu'nda
boşalan üyeliğe DTP'li
Devlet Bakanı Rıfat
Serdaroğlu'na yakınlığıyla
bilinen Osman Varol
atandı.
Hukukçulara göre Ağar ve Bucak için usul yasası çıkanlması gerekiyor
Dokunuhnazbk tarbşması• TBMM Genel Kurulu'nda yann ilk tur görüşmeleri yapılacak • ANAP ve DSP yöneticileri, fezlekelerin Meclis'te görüşülmesine
milletvekili dokunulmazlığının sınırlandınlmasma yöneliİc anayasa gerek kalmayacağını savunurken DYP'li Anayasa Komisyonu
değişikliğinin gerçekleşmesi durumunda mevcut dosyalann geleceği Başkanı Ahmet İyimaya, milletvekili yargılama usul yasası çıkana
tartışma konusu oldu. kadar "anayasal askı" sürecinin yaşanacağını söyledi.
AYŞE SAYIN
• ANKARA - TBMM Genel Kurulu'nda
ilk tur görüşmelerinin yann yapılması ka-
rarlaştınlan milletvekili dokunulmazlığı-
nın sınırlandınlmasma ilişkin anayasa de-
ğişikliği önerisi, mevcut dokunulmazhk
dosyalannın durumuna ilişkin yeni birtar-
tışma başlattı. TBMM'de grubu bulunan
siyasi partilerin hukukçu milletvekillerinin
bir bölümü anayasa değişikliği gerçekle-
şir gerçek]eşmez, dokunulmazlık kapsamın-
dan çıkanlan suçlardan dolayı yargılama
ve soruşturmanın bağımsız yargı tarafın-
dan hemen yapılabileceğini savunurken,
DYP, "milletvekili yargılama usul yasası"
çıkana kadar "anayasalaskı" sürecinin ya-
şanacağını ileri sürüyor.
Milletvekili dokunulmazlıklannın sınır-
landınlmasma ilişkin anayasa değişikliği
önerisi kabul edilirse, milletvekilleri hak-
kındaki soruşturma ve yargılama Yargı-
tayca yapılacak. Değişikliğin gerçekleş-
mesinden sonra Meclis'in "milletvekili
yargüama usul yasasTnı çıkarması gere-
kecek. Ancak mevcut sistemde dokunul-
mazlıklan kaldınlan milletvekilleri, suç-
lanna uygun mahkemelerce yargılanıyor-
lar. Bunedenle anayasa değişikliğinin ger-
çekleşmesi durumunda, mevcut dosyalar-
la ilgili nasıl bir yöntem izleneceği tartış-
ma konusu oldu.
CHP'li Anayasa Komisyonu üyesi Atil-
laSav, anayasa değişikliği gerçekleştikten
sonra, dokunulmazlık kapsamından çıka-
nlan suçlarla ilgili fezlekelerin TBMM'de
görüşülmesine gerek kalmayacağını söy-
ledi. Anayasa değişikliğinin haklannda
Susurluk olayıyla ilgili fezleke düzenlenen
DYP'li Mehmet Ağar ve SedatBucak'ı da
kapsayacağını vurgulayan Sav. anayasa de-
ğişikliğinin yürürlüğe girmesinin ardın-
dan bütün dokunulmazlık dosyalanna Yar-
gıtay'ın el koyacağına dikkat çekti. Sav, "An-
cak Yargıtay'ın millevekili yargılanması
konusunda ilgili dairesi ounacfağı için çıka-
niacakyasayla bu konudaözeJ birdaire oluş-
turulması zorunlu* dedi.
DYP'li Anayasa Komisyonu Başkanı
Ahmet İyimaya ıse dokunulmazlıklarla il-
gili anayasa değişikliğinin mevcut ya da
bundan sonraki dosyalar için uygulana-
bilmesinin "MiUetvekfli Yargılama Usul
Yasası''nın çıkmasına bağlı olduğunu be-
lirtti. İyimaya, "Anayasa değişikliği ger-
çekleştikten sonraanayasal askı süreti baş-
lar, işlem vapılamaz" dedi. İyimaya. deği-
şikliğin Ağar ve Bucak'ı kapsayıp kapsa-
mayacağı konusunda kesin bir şey söyle-
yemeyeceğini de sözlerine ekledi.
ANAP Grup Başkanvekili Metin Öney
ile DSP Grup Başkanvekili Metin Bostan-
cıogtu, anayasa değişikliği gerçekleşır ger-
çekleşmez. milletvekilleri için normal yar-
gılama sürecinin başlayacağını, ilgili ya-
sanm çıkmasından sonra da bütün dosya-
lann Yargıtay'a sevk edilecegini bildirdi.
CHP Grup Başkanvekili NBıad Matkap da
anayasa değişikliği gerçekleştikten sonra,
Ağar ve Bucak'ın fezlekelerinin Meclis'-
te görüşülmesine gerek kalmayacağını söy-
ledi. Matkap. "Bana göre anayasa değişik-
liği gerçekleştikten sonra zaten bağımsız
mahkemelerde yargı yolu açılır. Bu konu-
daki uygulama tamamen anayasanınyoru-
muna bağlı olacak" diye konuştu.
Hükümetten hoşnut kalmadıklannı vurgularken verdikleri desteğin 'zoraki' olduğunu söyledi
Baykal: Bağnmıza taş basıyoruzANKARA (CumhuriyetBürosu)
-CHP Genel Başkanı DenizBaykal
"Türkiye'ningeunişgeçmişen zam-
a hükümeti,zamabaşr," Kararsız
Kasun gibi" diyerek iktidara yük-
lendi. Baykal, "Bagnmıza taş bası-
yoruz, krize yol açmamak için mu-
halcfetimizi şikâyetçi olduğumuz
hükümeti düşürme noktasına taşı-
mama>
r
a gayret ediyoruz" dedi.
Baykal, panisinin grup toplan-
tısının açılışında yaptığı komışma-
da öncelikle 10 Kasım Atatürk'ü an-
ma törenlerini değerlendirdi. "Olü-
münden 59 yd sonra bu kadar sev-
giylekucaklanaııbirlidervarınıdır'
diye soran Baykal. bu sevgiyi "Tür-
kiye'nin içine çekilmek istendiği
olumsuz siyasi gelişmeler karsısın-
daki kendi si>asi kimliğine sahip çık-
masT olarak değerlendirdiğini söy-
ledi. Baykal, 10 Kasım'lann artık,
"yas günü değil, yaş günü" olduğu-
nu vurgulayarak "Mustafa Kemal
yaşasaydL, 116 yaşında otacakü. Sü-
rekli üzüntüiçkıdeolmakdoğru de-
ğiLAmkNlustafaKernaTsizdeyap-
mak zorundayız, yapacaguntzı ka-
nıtiadık" diye konuştu.
Baykal, hükümetin sürekli "ni-
yet ortaya koyup kraat yapmadığn
nT vurgulad'ı. Hükümetin "rahat-
hk, vurdumdu\Tnazlık''içinde ol-
duğunu savunan Baykal, "Arnkzam
de>ince akla bu hükümet geliyor.
Türkiye'nin gefaniş geçmiş en zam-
a hükümeti,zamobaşıbunlar" de-
di. Baykal, Başbakan Mesut Yü-
maz'ın "Bu laşzorgeçecek" sözle-
rini eleştirirken de "Bunu söyle-
mekle Başbakanhk görevinin gere-
ğini yerine getirmiş mi oluyor? Kış
nasıl geçîyor, göriiyor mu? Başba-
kan'uı görevi çare bulmaknr" diye
konuştu. Hükümet ve Başbakan'ın
artık "kararsız Kasım rolünü oyna-
mayı bırakmasını" ısteyen CHP li-
deri. sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çözüm hükümeti ohnanın gere-
ğini yerine getiremiyorlar. Enflas-
yonla miicadele sürekli crteteniyor.
Enflasyonla mücadele IMFnin işi
değiL 10 milyar dolan vermezlerse
enflasyonla mücadeleden \ az mı ge-
çecegc? Hükümeti bu noktalardası-
laştnrmaya devam edeceğiz. Susur-
hık konusunda da toplum beklenti
kmde.Türkiye Susurlukbatağmdan
çıkanlmabdir. Hükümetin bunu ay-
dınlatma konusunda birzaafiyet içi-
ne girmesini kesinlikle kabul ede-
meyiz."
"Hükümetin yıkılması düşünüle-
mez mi" sorusuna karşılık Baykal,
bu soruya "Türkiye'de siyasi kriz,
istikrarsızük istemeyiz. Yeni bir so-
run üretmeyü Türkiye'Nİ krize sü-
rüklemeji yanhş buluyoruz. Bağn-
mıza taş basıyoruz, muhalefetimizi
şikâyetçi olduğumuz hükümeti yık-
ma noktasına taşunamaya gavret
edhüruz" karşılığını verdi.
Komisyon üyelikleri
Hükümet ortaklan TBMM'deki
4 ihtisas komisyonunun başkanlığı-
nı CHP'ye vermeyi kararlaştınrken
CHP Genel Başkanı Deniz BaykaL
"CHP bir yere geüyorsa kimse lüt-
fettigj, kinıseyle pazarhkyaptığı için
geimiyor'" dedi. Dışişlen Komisyo-
nu Başkanlığı'na Samsun Millet-
vekili MuratKarayalçın, lnsan Hak-
lan Komisyonu Başkanlığı'na lzmir
Milletvekili Sabri ErgüL Anayasa
Komisyonu Başkanlığı'na da Hatay
Milletvekili Atüla Sa\', Hesaplan
tnceleme Komisyonu Başkanbğı'na
da İstanbul Milletvekili Mehmet
Moğultay'ın getirilmesi bekleniyor.
•TBMM Plan veBütçe Komisyonu
üye adaylannı bildiren CHP'nin,
DSP'den istifa ettikten sonra CHP'ye
geçen Denizli Milletvekili Hilmi
Develi'yi de bu komisyona aday
göstermesi dikkati çekti.
Deniz Bavkal. partisinin grup toplanüsının açılışında yaptığı
konuşmada, hükümeti "Kararsız Kasım" olarak nitelendirdi.
Fransız tarihçi Mathilde Dubesset, radikal kadınlann kullanıldığmı söyledi
Şeriatçı kadınfanaû'jm destekler'
BARIŞ DOSTER
Kadınlann sosyal ve politik tarihi
konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan
Fransız tarihçi Mathilde Dubesset,
Islamcı akımlan destekleyen
kadınlann, aynı zamanda fanatizmi
desteklediklerinin farkında olmadığını
belirterek " Radikal İslami hareketleri
destekleyen kadınlann bu aynmı
yapmalan ve kendilerini
kullandırtmamalan gerekir"dedi.
Kadın Adaylan Destekleme ve
Eğitme Derneği'nin (KA-DER)
davetlisi olarak Istanbul'da bir
konferans veren Dubesset. sorulanmızı
yanıtladı. Dubesset. Fransa'da kamu ve
özel sektörde. yargıda, üniversitelerde.
basında kadınlaraı oranının oldukca
yüksek olmasına karşın. yakın
zamana kadar politikada oranlannın
düşük olduğunu anlattı. Son genel
• Sosyal ve politik çalışmalanyla tanınan
Dubesset, "İktidann kutsallaştınlması,
kadınlan politikadan uzak tutuyor. Radikal
İslami destekleyen kadınlar kullanılıyor.
Kadınlann bunun farkına vanp kendilerini
kullandırmamalan gerekiyor" dedi.
seçımlerde politikadaki kadın oranının
biraz yükseldiğine dikkat çeken
Dubesset, Fransa'nın kendine özgü
tarihsel koşullanndan dolayı,
politikanın kadınlar için, başka
alanlara göre daha zor girilen bir alan
olarak görüldüğünü kaydetti.
Dubesset şöye devam etti:
u
İktidann adeta kutsallaştınlmasmdan
dolayı kadınlar politikaya daha az
yönetiyoriar. EğJtinıin her aşamasında
kadınİar okiukça başanh ohnalanna
karşın, meslek seçerken, daha sonra
başlarma geleceğini düşünerek
politikadan uzak duruyoriar. Çünkü.
özel yaşam ve mesleki yaşamın
uzlaşünlması sonınu özellikle
politikada yakıcı şeldlde ortaya
çıkıyor."
Kadınlann ağıriığı
Fransa'da sol ve komünist partilerin
yıllarca kadınlann enerjisıni
kullandıklannı anımsatan Dubesset,
son 15 yılda durumun değiştiğini ve bu
partilerin kadınlara çok daha fazla yer
verdiklerini savundu. Şimdi iktidarda
olan sosyalistlerin ülke yönetiminde
kadınlara gözle görülür oranda ağırlık
verdiğini belirten Dubesset. şunlan
söyledi: "Kadınlann politikada
agırlıgını ülke, tarihsel ve kültürel
geçmiş, din gibi çok farklı faktörier
etkiliyoriar. Bu konuda en ileri düzeyde
olan ülkeler İskandina\ ülkeleri. Onlan
Ispanya ve Almanya izliyor. Fransa.
Belçika. Portekiz ve Yunanistan ise
daha gerilerde. Anglosakson
ülkelerinde kendiliğinden örgütlenme
geleneği ve özerk alan daha eski ve
güçlü. Fransa da ise özel ve kamusal
alanın iç içeüği söz konusu. Politikada
kadınlann ağuiığmı arttırmak için ilk
yapılması gereken şey farklı partileri
etkileyecek bir yaklaşım göstermek.
Mesela tek tek adaylan desteklemek.
Bu konuda seçilen kadınlara da önemü
görevler düşüyor."
UFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslarıS raksnet.com
Zeki Demirkubuz'un senar-
yosunu yazıp yönettiği "Masu-
miyet" filminin içtenliği, onca
olanaksızlıkla çekildiği belli olan
bu yapımı sevimli kılıyor. Der-
ya Alabora, Haluk Bilginer ve
Güven Kıraç'ın mükemmel
oyunlan, filmin baştan sona he-
yecanla izlenmesini sağlıyor.
Türk sinemasının yeni bir çıkış
yolu aradığı koşullarda, "Ma-
sumiyet", bu yolda atılmış
önemli bir adım sayılabilir.
Zeki Demirkubuz, yakından
bildiği belli olan bir dünyayı
abartmadan perdeye aktarmtş.
DeryaAlabora'nın sunduğufa-
hişe Uğurtipi, bilmediğimiz bir
dünyanın çıkmazlannı, acılan-
nı ve hırslannı çok basit sözler-
le simgeliyor. Sevdiği belalı er-
keğin peşinde, kasaba kasaba
dolaşan kadın, yanında bir baş-
ka erkeği de eksik etmiyor. O er-
kek, onun türkü söylediği gazi-
nolarda en öndeki masada otu-
ruyor ve rakı içiyor. Kadınla cin-
sel ilişkiye girmesi ise kadın ta-
rafından yasaklanıyor.
Üçüncü sınrf gazinolann yer
Masumiyet'teki îçtenlik
aldığı bir garip dünyada, "sanat-
çı" kadınlann yaşamlan başlı
başına birtrajedi. Uç kuruş pa-
ra için önce şarkı söylüyor, ar-
dından erkeklerle birlikte olmak
üzereyollaradökülüyor. Peşin-
de onu koruyan bir erkek, ya-
şamakla ölmek arasında çırpı-
nıp duruyor.
Bu dünyada kadın olmanın
ne kadar ağır ve çekilmez oldu-
ğu çarpıcı biryaşamöyküsüyle
gündeme geliyor. Uğur, sonu
kısa sürede ölümle brtecek bir
maceranın kahramanı. Öyle de
oluyor.
Uğur'un yaşamı, Türkiye'de
pek de yakından tanımadığımız
ama, binlerce kadının yaşamı-
nı söndüren birgerçekliğe işa-
ret ediyor. Ancak fılmde bir baş-
ka gerçeklik daha var, o da ha-
pisten çıkan ve şarkıcı Uğur'un
peşine düşen Yusuf. Kız kar-
deşi, yaşamı kendisine zehir
eden adamı terk edip sevgilisiy-
le beraber olmak isteyince ba-
şına neler neler geliyor. Önce er-
kek kardeşi sevgilisini öldürü-
yor, sonra da kurşunla kendisi-
nin dilini parçalıyor. Sessiz se-
dasız kocasının baskısı altında
ömür boyu yaşamaya mahkûm
ediliyor.
Yusuf rolündeki Güven Kıraç,
iki kadın arasında gidip gelir-
ken iki farklı dünyadaki iki ya-
şam da filmin eksenini oluştu-
ruyor.
Yusuf'un ablası, bildiğimiz
klasik biryoksul aile kadını. Uğur
ise kadının mal olarak sunul-
duğubirdünyadan. Herikiside
erkek egemenliğinin iki farklı
dünyasında yaşıyorlar. Gele-
neksel ahlak anlayışına göre
Yusuf'un ablası daha masum
ve daha kabul edilebilir bir ya-
şam sürdürüyor. Uğur ise gele-
neksel anlayışa göre tam anla-
mıyla bir çöküşün içinde.
Bu doğru mu? İki kadın ara-
sındaki fark ahlak ölçüleriyle kı-
yaslanabilir mi? Uğur, sevdiği
adamın peşinde çılgın ve deli-
dolu bir yaşam sürüyor ve ölü-
me adım adım yaklaşıyor. Gıp-
ta edilecek bir hali yok. Ama yi-
ne de kendi bildiği gibi yaşaya-
biliyor. Ya Yusuf'un ablası? Sev-
diği adama kaçıyor, onunla bir-
likte olmak istiyor. Başı felaket-
ten kurtulamıyor. Kardeşi gelip
sevgilisini öldürüyor, evine ve
baskıcı kocasına geri dönmek
zorunda kalıyor. Yaşam onun
için tam bir cehenneme dönü-
şüyor.
fki kadın arasında gidip gelen
Yusuf'un dramı ise daha çarpı-
cı. Kız kardeşinin "namusu" için
adam öldürüyor, sonra birfahi-
şenin peşinde pezevenklik ya-
pıyor. Her ikisini yaparken de sa-
mimi ve doğal. Sonra sevgilisi-
ni öldürdüğü ablasının önünde
diz çöküp özür diliyor.
Masumiyet filminin gelenek-
sel ahlak anlayışını da çarpıcı şe-
kilde sorgulaması, filme ger-
çekçi ve egzotik bir boyut ka-
zandınyor. İki kadın, iki yaşam,
film boyunca gidip geliyor. Bu
filmin gündeme getirdiği bir baş-
ka gerçeklik daha var: Alt kül-
türierdeki ahlak anlayışının de-
ğişkenliği. Orospu diye baktığı
bir kadın, başka bir koşulda ki-
şilikli ve önünde secde edilebi-
lecek bir kadın olarak algılana-
biliyor. Bir başka kadının masum
birsevgisi, inanılmazhoyratlık-
la cezalandınlabiliyor.
Masumiyet'te Haluk Bilgi-
ner'in canlandırdığı erkek rolü
de bir başka erkek kimliğini gün-
deme getiriyor. Kendisini hem
seven, hem sevmeyen, ama
hiçbir zaman birlikte olmadığı
kadının peşinde bütün ömrünü
tüketiyor. Uğur. normal ve sıra-
dan bir kadın olsaydı, erkek
böyle yapar mıydı? Yapmazdı.
Masumiyet, çok farklı dünya-
dan getirdiği kişiliklerle ilginç
bir film olmuş. Daha önemlisi,
bu tipler, günümüz dünyasın-
da başka kimliklerle yaşamı-
yorlar mı? Tipler bize çok uzak
gibi gelseler de çok yakınlar.
Ne dersiniz?
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Kamyoncu Grevi ve
Küreselleşmenin Öbür Yiizü
Fransa'da, geçen hafta sonu, tam istenen bir şe-
kilde olmasa da birtürzaferle sonuçlanan kamyon-
culargrevi, küreselleşmenin pek konuşulmayan bir
özelliği üzerinde düşünmek için iyi bir fırsat oldu.
Bazen, bir ülkedeki işçi eylemi, dolaysız etkisinin
yanı sıra, çok daha büyük dolaylı bir uluslararası et-
ki yaratabiliyor.
Işçilerin elinde yoğunlaşmaya başlayan bu dire-
niş ve mücadele gücünün gerçek boyutlannın or-
taya çıkması, pek istenmediğinden olacak, küresel-
leşme tartışmalannda işin bu yanına pek değinilmi-
yor. Genellikle hep, küreselleşmenin, sendikalan ve
işçi hareketini nasıl zayıflattığı vurgulanıyor. Sıkça
kullanılan denklem şöyle: Dünyaekonomisi üzerin-
de serbestçe dolaşmaya başlayan seımaye, eme-
ğin karşısında, şimdi çok büyük bir üstünlük kazan-
mıştır. Sermaye, istediği yere girer çıkar ve yatınm
yapar hale gelmiş; ürünlerin veya hizmetlerin üre-
timinin ve pazarianmasının çeşitli att aşamalan ara-
sında gerçekleşen dikine ve yatay entegrasyon yo-
luyla dev küresel şirketler oluşmuştur. Heıtıangi bir
direnişle veya olumsuzlukla karşılaştıklannda, bu dev
şirketler, hemen arkalannda boş fabrikalar, işsiz in-
sanlar ve döviz krizleri bırakarak çekip gitmektedir-
ler. Emek ise hâlâ ülke sınırlan içinde, sabit olduğu
için bu küresel sermaye karşısında pazariık gücü-
nü büyük ölçüde yitirmiştir. Ikincisi, bir ülkede üc-
retleryükselmeye başladığında, sermaye kolaylık-
la daha düşük ücret sunan bir başka ülkeyegöç ede-
bilmektedir. Bu yüzden işçiler, işsiz kalmak istemi-
yorlarsa, sendikalar üye sayılannı korumak istiyor-
larsa kendilerine işveren büyük şirketlerin uluslara-
rası rekabet gücünü zedelememeye dikkat etme-
lidirler.
Şimdi bu manzaraya, Avrupa'da birçok sektör-
de üretimi ve hizmetleri aksatan Fransız kamyon-
cular grevinin ışığında bir kere daha bakalım. Doğ-
ru dikey ve yatay olarak entegrasyona giden ve
malların ve hizmetlerin bileşenlerini, en uygun ko-
şulları göz önüne alarak çok farklı ülkelerde ve böl-
gelerde üreten şirketler büyük bir esneklik ve ma-
liyet avantajı elde ediyorlar. Bu şirketler, yeni tek-
nolojik gelişmelerden de faydalanarak üretim sü-
reçlerini küresel olarak koordine ederek ömeğin, sı-
fır-stok (just-in-time) sistemi ile çalışabiliyor ve ser-
mayenin üretim dışında geçirdiği zamanı en aza in-
direbiliyorlar.
Ancak, yaşam genelde diyelektik bir özellik ser-
gilediği için olsa gerek, bu mükemmel 'makine',
aynı zamanda, çok büyük bir zaafı da içinde taşı-
yor. Ufacık, görünüşte önemsiz bir dişli kırıldığın-
da, diğer bir deyişle, ufak ama bir stratejik üretim
yapan bir birimin üretimi aksadığında, bu, hızla or-
ganizmanın tümüne yayılabiliyor. Diğer taraftan, bu
entegrasyonun uluslararası boyutlara sahip oldu-
ğu düşünüldüğünde, bir ülkedeki grev bir başka ül-
kede ışin durmasına hatta, işsizliğin artmasına da
neden olabiliyor. Bir açıdan bakınca, farklı uluslar-
dan işçilerin mücadelelerinin birbirine zarar verme-
si olarak görünse de bu süreç, aynı zamanda, çok
. etkinjtjif uluslararası dayanışmanın da ofanaklannı
taşıyor.
Düşük ücret bölgelerindeki işçilerin, yüksek üc-
ret bölgelerindekilerin işlerini aldığı varsayımında da
bir gerçek payı var. Ama bu çok eksik bir değerten-
dirme. Madalyonun öbür yüzünde tarihsel olarak çok
daha önemli bir başka gerçeklik var; gelişmiş ve az-
gelişmiş ülkenin işçileri arasında ilkdefatam bir çı-
kar ortaklığı oluşuyor. Azgelişmiş ülkelerdeki işçi-
lerin, çalışma ve örgütlenme koşullarını iyileştirme
çabası, dünya ekonomisinde düşük ücretli ve sen-
dikasız bölgeleri azaltarak sermayenin seçenekle-
rini sınırlıyor. Bu yüzden. giderek gelişmiş ülkeler-
deki sendikalar, hükümetlerinden, uluslararası tica-
ret anlaşmalannda insan haklarına ve sendikal hak-
lara dikkat etmelerini isteyerek azgelişmiş ülkeler-
deki işçileri dolaylı olarak desteklerken bazen de Gü-
ney Kore grevlerinde olduğu gibi gelişmiş ülkeler-
deki sendikalar, bir grev hareketini bizzat yerine gi-
derek doğrudan doğruya destekleyebiliyorlar.
Diğertaraftan, sermayenin zannedildiği kadar ha-
reketli olmadığı görülüyor. Çokuluslu şirketlerin dav-
ranışları üzerine yapılan bazı araştırmalar
(Hirst&Thompson, 1996 Globalization in Ğuestion)
ÇUŞ'lerin, çoğunlukla, sorun çıktığında çekip git-
mektense, kalıp koşuliara uyum sağlamaya çalış-
tığını gösteriyor. Büyük yatırımları terk etmenin zor-
luğunun yanı sıra, ÇUŞ'leri kalmaya zorlayan bir baş-
ka neden daha var. Bu da uluslararası rekabetin bas-
kısı. BirÇUŞ'nin çıktığı yere, hernen birrakibi girerek
o pazan etkisi altına alabiliyor. Üstelik, çoğu kez, bir
ülkeyi terk eden şirket, bu ülkenin hükümetiylearası
bozulduğu için bir seri ticari olanağı da kaybediyor.
Buna karşılık, bir rakip şirket, belli bir doğrudan
yatınm karşılığında (bir 'off setting' anlaşmasıyla)
büyük siparişler alabiliyor.
Kısacası küreselleşme, işçilerin uluslararası
dayanışma olanaklannı güçlendiriyor ve çok etkili
direniş noktaları oluşturmaya başlıyor. Buna karşılık
ÇUŞ arasındaki rekabet, bu şirketlerin bölgesel
hareket olanaklannı ve piyasalara girip çıkma
seçeneklerini zayıflatıyor.
Bayrampaşa Cezaevi
'Bağımsız yargı'
için açlık grevi
ALPERTURGUT
ÖZKAN GÜ\T^S
Türkiye"deki cezaevle-
rinde kalan yaklaşık 9 bin
siyasi tutukîu ve hüküm-
lünün "hücre tipi ceza-
eviT>
ni protesto etmek için
3 gün önce dönüşümlü aç-
lık grevine başlamasınm
ardından Bayrampaşa Ce-
zaevi'nde kalan 1500 ad-
li tutuklu ve hükümlü de
"bağımsız yargı" için sü-
resiz açlık grevi karan al-
dı.
Cezaevinin B blok ko-
ğuşlannda kalan 1500 ad-
li tutuklu ve hükümlü cep
telofonlanyla İstanbul Ba-
rosu, Çağdaş Hukukçular
Derneği (ÇHD), Halkın
Hukuk Bürosu, lnsan Hak-
lan Derneği (tHD) ve ba-
sın kuruluşlannı arayarak
eylemi haber verdi. Gaze-
temizi arayan bir tutuklu,
"Susuriuk çetesi üyeteri te-
ker tekerserbest bırakılır-
ken bizler arkamızdadev-
let olmadığı için yıllarca
. cezaevlerinde sürünüyo-
ruz. DGM Savcısı Mete
Göktürk'ün de dediği gibi
yargı bağımsız değU
r
de-
di.
Açlık grevinin başlama-
sının ardından koğuşlan
gezen yetkililer, uzlaşma
için zemin arandığını be-
lırtti.
Adli tutuklu ve hüküm-
lülerin Bayrampaşa Ceza-
evi Savcısı Necati Özde-
mir'in "medyatik" olduğu
gerekçesiyle Afyon'a tayin
edilmesini de protesto et-
tikleri belirtildi.