Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyetİmtivaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç
• Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet
Çetinkava # Yazuşlen Mudürien: Ibrahim
YUdız - Dinç Tayanç • Sorumlu Müdur
Fikret İlkiz # Haber Merkezı Müdürû
Hakan Kara •Görsel Yönetmen. Fikret Eser
Dış Haberier: Şinasi Danışoğu • tstıhbarat Ceogiz
Yıldınm 9 Ekonomı Mehmet Saraç 9 Kıiltür
Handan Şenköken 0 Spor Abdûlkadir Yüeetman
9 Makaleler Sami Karaören 9 Duzehme AbduUah
Y n a a # Fcrtograf: Erdoğan Köseoğlu •Bılgı-Bdge.
Edibe Buğra 9 Yurt Haberlen. Mehmet Faraç
Ya>Tn Kunıhı tlhan Seiçuk (Başkan).
Orhan Erinç. Okta> Kurtböke,
Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner,
Ergun Bakı, Dfaç Tayanç, tbmbîm
\ Udız. Orhan Bursalı, Musuf»
Balbay, Hakan Kara.
AnkaraTemsılcısı: Mustafa Balbay AatürkBulvanNo
125, Kat:4, Bakanhklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat). Faks-
4195027 • tzmır Temsılcısı: Serdar Kızık, H. Zıya
Biv. 1352S 2/3 Tel'4411220, Faks: 4419117 • Adana
Temsücısi. Çetin Yiğenoğtu, Inonü Cd 119 S. No: 1 Kac 1,
Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15
Mdessese Müdûrû: Üstön Akmen #
Koordınatör Ahmet Korulsan #
Mutasebe Büknt YcnerSldan: Hüseyin
Gön-r • Ulcone Önder Çettk • Bıİgı-
îşlem. Nail tnal # Bılgısayar Sıstem.
Mörüvet ÇUer«Saaş FuiletKaza
MEDYA C: • Yonetım Kunılu
Başkanı - Genel Müdur Cölbîn
Erduran # Koordınatör Reha
Işıtman # Genel Müdur Yaıdnncısı
Mine Akdağ Tel 514 07 53 -
5139580-513846<>61,Faks 5138463
Yayımla>an ve Basan: Yen! Gun Haber Ajansı. Basın ve Yayıncılık A Ş
TuıkocağıCad 39 41 Cagaloglu 34334 tst PK 246 tstanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 hatl Faks |O<212> 513 85 95
12KASIM1997 tmsak:5.12 Gûneş: 6.41 Öğle: 11.55 îkindi: 14.31 Akşam: 16.56 Yatsı: 18.19
Kemancı kmn
pozu
• Haber Merkezi - Sue
Zeidler tarafmdan hazırlanan
hikâyesı ıçin kemancı Lili
Haydn, Ha>dn. Los Angeles
Ftlarmoni Orkestrası, No
Doubt ve Rolling Stones
grubunun da bulunduğu
birçok mûzik topluluğuna
kemanıyla katkıda
bulunmuştu.
İstanbul Konseyi
• Haber Merkezi -
lstanbul'un tanhı ve cofrafi
kimhğinı koruyarak sağlıklı
gelışiminı sağlamak için
kurulan Jstanbul Konseyi'nın
yapılan kurucular kurulu
toplantısında genel
başkanhğa M. Engın
Vıranyalı seçıldı. Toplantıda
genel başkan
yardımcılıklanna Prof.
Muhteşem Giray. Prof. Yücel
Ünal; genel sekreterliğe
Orhan Erdenen. genel
sekreter yardımcılığına Sait
Sungur. saymanlığa Dr.
Zerrin Güç. veznedarlığa
Ethem MuzafFer Yılmaz,
üyelıklere de Prof. Turhan
Gırillioğlu ve Ihsan
Çayıroğlu getirildi.
Sayıştay
arşivinde yangın
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Sayıştay'ın
Eskışehir yolu üzenndekı
depolanndan bıri tamamen
yandı. tki ayn noktadan
başlayan yangında, 1500 ton
e\Tak kül olurken Sayıştay'ın
arşivlerinden yüzde 5'i
yandı. Sayıştay'ın TBMM
adına bütün kamu kurum ve
kuruluşlannın hesaplannı
incelemesi nedenıyle
arşıvlerdekı yangında sabotaj
olasılığı gündeme geldi.
Yangmın, inceleme yapılan
belgeleri ortadan kaldırmak
amacıyla kasıtlı çıkanlması
olasılığı üzerinde duruluyor.
Rektörler
konferansı
• tstanbul Haber Servisi-
Türk dünyasındaki bütün
üni\ersite ve yükseköğretim
kurumlan arasında bılımsel
işbırliğini geliştırmek
amacıyla düzenlenen
"Üçüncü Türk Dünyası
Üniversite Rektörlen Daımı
Konferansı" (TÜDREK),
dün Istanbul'da başladı.
YÖK Başkanı Prof. Dr.
Kemai Gürüz, konferansa
Türkıye'nın yanı sıra
Azerbaycan, Kazakistan,
KKTC, Kjrgızıstan,
Özbekıstan, Türkmenıstan,
Tacikistan, Moğolıstan.
Moldova ve Bosna-
Hersek'ten toplam 134
rektörün katıldığını bıldirdi.
'Laf olsun' diye okutulan dersler, çocuğu müzikten soğutmaktan başka işe yaramıyor
Müzik eğitimi göstermelik• Müzik eğitiminde 1920'lerde başlatılan kurumsallaşma ve
kitle eğitimi çalışmalanna karşın bugün ulaşılan manzaranın
"bir felaket" olduğu vurgulanarak, konservatuvarlann bir an
önce yeniden yapılanmasının gerektiği dile getirildi.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü
Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Fırat
Kutluk, 1920'lerden başlayan mü-
zik eğitiminde, kurumsallaşma ve
kitle eğıtimı çalışmalanna karşın
bugün ulaşılan manzaranın "birfe-
laket" diye nitelendirilebileceğini
belirterek "Biraz zorlamayla da ol-
sa o dönemler için belki başanlı ol-
du. Ama günümüze gelindiğinde,
Bao'nın hangi sistemini doğnı dü-
rüst alabümişiz? Batı sanat müziğj-
ni temel alan müzik eğitimi alanın-
da da başansız kahnmasını >adırga-
mamak gerek" diye konuştu.
ASUMAN ABACIOĞLU
İZMİR-Okullardaki müzik der-
si "laf olsun" diye işleniyor. Müzik
eğitimcıleri, gelişmiş ülkelerde, co-
cuklara müzik eğitiminin temel ba-
samağının verildiğini, Türkiye'de
ise böyle bir şey olmadığını belir-
terek klasik müziği sevdirmeyi amaç-
layan eğitsel programlann, çocuğu
müzikten soğutmaktan başka işe ya-
ramadığını söylüyorlar. Uzmanlar,
hâlâ 1920'lerin müfredatıyla ders
yapılan konservatuvarlar için çok
ciddi anlamda yeni bir yapılanma-
nın şart olduğunu vurguluyorlar.
Kitle eğitimine yönelik çalışma-
larda çok hatalar yapıldığmı savu-
nan Fırat Kutluk. şu görüşlere yer
verdi: "Biz insanlara kaliteli olanı
çok körii sunduk. Halk türkülerini
çokseslendirme çauşmalanndan rut
çocuklara klasik müziği sevdirmeyi
amaçlayan eğitsel programlara va-
rıncaya kadar çok başarısızdık.
Amaç, bir müzik devrimi yaratmak-
ü. Televizyonda çocuklar için eğitim
amaçfa programlarda. Beethov en' m
Beşinci Senfonisi'ni çaldılar. Çocu-
ğu müzikten soğutmaktan başka işe
yaramadı bunlar."
Çocuklara ve gençlere televizyon
kanallan tarafından kalitesız müzik
empoze edilmesi konusunda, "po-
püler müziğin dünyanın her yerin-
de çocuklan hedefaldığmı" söyle-
yen Kutluk, "popülermüziktedevi-
nim, ritmik yapı var. ELzgiseUik, ço-
cuklann algılav'abileceği dar bir gen-
likte. Baüda, bundan yararianıla-
rak çocuklara seslenebilecek çalgı
yöntemleri geüştirUdi Çocuklar, ana-
okulundan büyüyünceye kadar bu
sistemle ciddi bir şeldlde müzik eği-
timinin temel basamağını abyoriar,
bizde böyle bir şey yok" dedi. Tür-
kiye'de haftada bir saat verilen mü-
zik derslerinin "lafolsun" diye kon-
duğunu, ilkokullarda branş öğret-
meni tarafından bile verilmediğini
kaydeden Kutluk, çocuklara kalite-
li müziği sevdirmek için ne yapıl-
malı sorusuna şu yanıtı verdi:
" Konservatuvarlar için çok cid-
di anlamda yeni bir yaptlanma şart
Hâlâ 1920'İerin müfredatıvla işli-
yorlar, yeni hiçbir şe> yok. Ilköğre-
tim okullannda sınavlarda Cho-
pin'in doğum ve ölüm yıDan soru-
luyor. Bunlar ortaokuklaki çocukla-
ra sorulacak sorular değiL Kesinlik-
k çocuklan müzikten soğutuyor. İn-
sanlara Batı sanat müziğini sev dir-
meye çahşmanın yararsız olduğunu
düşünüyorum. Ama bu işi bflen, din-
leyen seven bir Idtle var."
Türkiye'de araştırma yapan mü-
zik eğitimcilerinin, "toplumun ku-
lağnun Türk sanat müziği ve Türk
halk müziğine alışık olduğu için Ba-
tı sanat müziğinin y^vılmasuun zor
olduğu" sonucuna vardıklanm ve
bunun ıçin de endişelendiklerini be-
lirten Fırat Kutluk şunlan soruyor:
"Neden böyk bir endişe duyuhrv'or?
Neden bu müziğin khielere yayıtma-
sı gerekhor? Aynca Batı sanat mü-
ziği neden çağdaşuğın süngesi olu-
vor?"
Montessori yönteminde çocuğa hiçbir şey öğretilmiyor, öğrenmesi için ortam hazırlanıyor
Bırakın helvayı çocuk yapsın•Okul öncesi eğitimde uygulanan Montessori tekniği, çocuğun kendi
özgür iradesini kullanarak çevresini ve kendisini tanımasını ve her şeyi
yaşayıp deneyerek öğrenmesini öngörüyor.
rilmez. çocuk gereksinimleri
jçinöğrenmeyiöğrenir" diyen
Lale Hazar. "Bu nedenle Mon-
tessori sınıflannda. çocuğun
özgür olması için koşullan sağ-
layan bir öğretmen, sınırlar
km'arakçocuğa rchberlik yap-
malı vegeltşmesini çok iyi göz-
lemlemelidir. Öğretmen her
an arzu edilen yardımı sağla-
malı ama asla çocukla deneyi-
mi arasında bir engel teşkil et-
menklklir. Öğretmen çocuğun
öğrenme coşkusunun canlı
kalmasını sağlar; öğrenmek
için birtakım faalhetlcre gir-
mesi, kendi hatalannın farta-
na varmasu deneyerek öğren-
mesi için çocuğu serbest bıra-
tar" diye konuşuyor.
Hazar'ın anlattıklanna gö-
re, Montessori tekniğinde su-
nulan her aktivite. kendi için-
de çocuğun gelişimıne yar-
dım edecek deneyimler sağ-
lamayı amaçlıyor. Süreç için-
de bıreysel yeteneklerinin ge-
lişmesine katkıda bulunmak
için etkinlıklerbirbirini takip
ediyor. Öğrencinin bir önce-
ki etkinliği, bir sonrakinin ha-
zırlığı şeklinde düzenleniyor.
FİGEN ATALAY
Üç yaşmdaki Ozan. önce
kuru fasulye dolu sürahiyi dik-
katlice tuttu. Sonra içindeki
fasulyeleri, tekini bile düşür-
meden yanında duran boş sü-
rahiye aktardı. Sabırsızlıkla
sıralannı bekleyen öteki ço-
cuklar da fasulyeleri büyük
bir ciddiyetle sürahiden süra-
hiye boşalttılar. Böylece par-
mak kaslanm kullandılar, bir
sürahiyi dökmeden boşaltma-
sını. döktüklerini dikkatle top-
lamasını öğrendiler. Ama bu-
nu onlara hiç kimse öğretme-
di, yalnızca gösterildı. Bu eği-
tim tekniğınin adı "Montesso-
ri".
Özel Biricik Anaokulu, Tür-
kiye'de Montessori eğitim tek-
niğinı uygulayan çok az sayı-
daki okul öncesi kurumdan
biri. Okul kuruculan Lale Ha-
zar ve Doli Levi'nin verdıkle-
ri bılgiye göre, bu metot, özün-
de, çocuğun doğumundan iti-
baren kendi özgür iradesini
kullanarak çevresini ve kendi-
sini tanımasını, yaşayarak ve
deneyerek öğrenmesini içeri-
yor. "Akılyoluylagelişmekis-
teyen çocuğa sorumluluk ver-
mekten korkmamahyız" dı-
yen Hazar ve Levi, şöyie de-
vam ediyorlar:
"Beynin oksijene olan ge-
reksinimi gibi hareketveeytan,
çocuğun yaşamı içinönemlidir.
BeyiiL, duygular ve kaslar, bel-
ü bir uyum ve düzen içinde ço-
cukluk döneminde hızla geli-
şir. Bu gelişim sürecindeçocu-
ğun kendi öğrenme disiplini-
ni kendi seçim \v isteği ile ger-
çekJeştirmesi esastır. Bu eği-
tim modetinde öğretmen, üp-
kı birtiyatrooyununu yöneten
yönetmen gibi ne zaman mü-
dahaleedeceğini bilen. kanat-
lanyla uçmaya çauşan çocıt-
ğa kendi kişüiğinin gefismesi sa-
natmı.çocuğun kendisinin oluş-
rurmasına izin veren kjşidir."
Bu teknikte çocuklara hiç-
bir şey zorla kabul ettirilmiyor.
Ancak öğrenecekleri her ye-
ni aktiv ite. sanki armağan ve-
rirmişçesıne farklı bir şekilde
sunularak ilgilenen her çocu-
ğun katılması sağlanıyor.
"Montessori uygulamala-
nnda çocuğa hiçbir şey öğre-
Montessori eğitim tekniğini uygulayan Özel Biricik Anaokulu'nda çocuklara hiçbir şey doğrudan
öğretarnhor.valnıaagereksininlerinegöreöğrenmeİOT SAĞANAK)
3 bini göreve başlamadı
Doğu'ya
öğretmen
gitmiyor
EBRUTOKTAR
ANKARA - Güneydoğu ve Doğu Ana-
dolu bölgesıne atanan 10 bin 110 sınıf öğ-
retmeninden 3 bin 16'sının görevine başla-
madığı öğrenildi. Bakanlık öğretmen açı-
ğını açıktan atama ve emekli dönüşleriyle
karşılamayı planlarken ertelenen askerlik-
lerle de en az 5 bin öğretmeni kazanmayı
hedefliyor. 8 yıllık kesintisiz temel eğitim
için yapılan halk bağışı 1.8 tnryon liraya ula-
şırken istanbul Menkul Kıymetler Borsası
(IMKB) tarafından yapılan 32 trilyon lira-
lık okul yardımı için arazi tahsis çalışma-
lanna başlandı.
Milli Eğitim Bakanlığı'nca Güneydoğu
ve Doğu Anadolu Bölgesi'ne şimdiye ka-
dar atanan 26 bin 351 öğretmenden çoğu-
nun görev yerine gitmediği bildirildi. 4 Ey-
lüFde yapılan atamalarda Güneydoğu ve
Doğu Anadolu bölgelenne atanan lObin 110
öğretmenden 3 bin 16'sının göreve başla-
madığı öğrenildi. 3 Ekim'de ataması yapı-
lan 16 bin 351 branş öğretmeninin geri bi1-
dirimi ise henüz yapılamadı.
Çözüm aravişı
Bakanlığın, öğretmen açıklannı açıktan
atama ve emekli dönüşleriyle karşılamayı
planladığı bildirildi. Milli Eğitim Bakanlı-
ğı, Kasım 1997 yedek subay ve er celple-
rinde sevke bağlı öğretmenlerden er statü-
sündekilerin Mayıs 1998, yedek subay sta-
tüsündekilerin de Temmuz 1998 celpleri-
ne kadar sevklerinin ertelenmesiyle de, en
az 5 bin öğretmeni kazanarak 8 yıllık ke-
sintisiz temel eğitimin de "açık" nedeniy-
le sekteye uğramasını önlemeyi planlıyor
1997 yılı içinde atanan öğretmen oranı-
nın geçen yıla göre yüzde 21 arttığı belir-
tilirken 3 Ekim'de yaptlan kuralarda da
branş öğretmenlerinin yüzde 73'ünün ilk üç
tercihine atandığı ve eş durumundan ya-
rarlandığı kaydedildi. Maliye Bakanlığı'ndan
alınan 158 bin öğretmen kadrosunun da
2000 yılına kadar atanacağı bildirildi. Kad-
ronun eğitim fakültelerinden karşılanama-
ması durumunda fen- edebiyat fakülteleri
mezunlannın "öğretmeıüik formasyonu"
olanlanndan yararlanılacağı kaydedildi.
Sekiz yıllık kesintisiz temet eğitime ya-
püan halk bağışı 1.8 trilyon liraya ulaştı. Ba-
ğışın 1.3 triryon Iirasmın bankalann yardım-
lanndan oluştugu öğrenildi. Milli Eğitim Ba-
kanlığı'nın İMKB'nin 32 trilyon liralık okul
yaptırma bağışı için de arazi tahsis çalışma-
lanna başladığı belirtildi. Bakanlığın okul-
lann yapılacağı arazi seçimlerini Güneydo-
ğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yoğun-
lastırdığı kaydedildi. Arazilerin 5-50 dönüm
arasında olduğu bildirildi.
Lepra Hastanesi
Sosyal Hizmet
Ünitesi'nde altsı
hemşire olmak
üzere 13 kişi görev
yapryor. Sosyal
Hizmet L nitesi,
hastahğı nedeniy le
toplumdan ve
hatta ailesinden
dışlanan cüzamlı
hastavı üretken
kılarak hastanın
toplumda ve
evinde kabul
görmesini
saglamak için
çalışıyor.
(Fotoğraf:
tPEK YEZDANİ)
Lepra Hastanesi'nden cüzam
hastalarına yaşatna umudu
e-posta : tan (a prizma.net. tr
İstanbul Haber Senisi - "Cüzamla Sa-
v«ş Vakfl". 21 yıldır, cüzamlı hastalann
hastahğı yenmeleri ve "kendi avaklan üze-
rinde durabilmeleri" için mücadele veri-
yor. VakıfBaşkanı ve Lepra Hastanesi Baş-
hekimi Prof. Dr. Türkan Saylan, cüzamlı
hastalann yüzde 12.5'inin hastahğı nede-
niyle ailesi tarafından terk edildiğine dik-
kat çekerek "Lepra tanısı nedeniyie dam-
galanan vetoplum dışına itilen hastaya, biz
istediğimiz kadar iyileştiğini söyleyeUm,
ona gerekli sosyal rehabilitasyonu sağia-
madan sorunu çözûmle>eme>Tz" dedi.
Türkiye'de halen 2 bin 600 kayıtlı has-
ta bulunuyor; 100'ün altında cüzamlı te-
davi görüyor.
"Cüzamla SavaşVakfı''. hastahğı nede-
niyle toplumdan ve hatta ailesinden dışla-
nan cüzamlı hastayı üretken kılarak has-
tanın toplumda ve evinde kabul görmesi-
ni saglamak için çalışıyor Türkan Saylan,
lepra hastalığımn yalnızca tıbbı yönüyle dü-
şünülmemesi gerektığıni belirtiyor. Teda-
vi görmüş bir hastanın toplum içmde say-
gın bir birey olarak yaşamını sürdürmesi-
nin, onun ekonomik durumuyla doğrudan
ilgili olduğunu anlatan Saylan, bu neden-
le böyle hastalann kendi durumlanna uy-
gun bir işe sahip olmalannın çok önemli
olduğunu ifade ediyor. Genellikle kırsal
kesımde yaşayan lepralı hastalann duyu ku-
suruna uğramış el ve ayaklanyla eskiden
olduğu gibi çalışmaya devam edemeye-
ceklerini belirten Saylan. "Bu yüzden biz
de hastalann evlerinde, köylerinde kalma-
lan, kendi ayaklan üzerinde durabflmele-
ri için koyunculuk, ancıhk, hancıhk, ber-
ber dükkânı gibi projekr üretivoruz" di-
ye konuşuyor. 43 5 tane hasta çocuğuna da
karşılıksız burs verdiklerine dikkat çeken
Saylan. "Hastanın flgi gösteremediği ço-
cuğu çoban olacağına, doktor oluyor" gö-
nlşünü savunuyor. Saylan, aynca burs ver-
dikleri çocuklann ailelerinden aile planla-
masına gitmelerini istediklerini kaydedi-
yor.
Lepra Hastanesi Sosyal Hizmetler Üni-
tesi Yöneticisi uzman hemşire Mücella
Soydan. cüzam hastalannın çoğunun Do-
ğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden
gelen "çokyoksul" insanlarolduklannı söy-
lüyor. Hastalann kendi ayaklan üzerinde
durabilmeleri için geliştirilen projelerin
hayata geçirilebılmesi için "iküıci el giy-
si" topladıklannı belirten Soydan, bu giy-
silerden bir kısmının hastaya venldiğini,
bir kısmının da satıldığını ifade ediyor.
Altısı hemşire olmak üzere 13 kışinin
görev yaptığı sosyal hizmet ünitesinin ça-
lışmalan arasında önemli bir yer tutan has-
talara meslek edindirme projelennin sayı-
sı 1986 yılından bu yana 32'yi bulmuş.
SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN
'Sosyalist Sol'a, 'Müdafaa-i Hukuk' Örneği.
Büyük dedem Hasan Fehmi Efendi'nin 'ittihat-
çı' olabileceğini, çok yıllar sonra, annem söyle-
mişti: çocukluğundan hatırtıyor, 'Cemiyet'in Nâşir-i
efkân' Tanin gazetesinin devamlı okuruymuş! O
zaman, anlamıştım: Menemen katliâmı'nda (Ma-
yıs, 1919), Suriye Cephesi'nden henüz dönmüş oğ-
lu Esat Efendi'yle silâha sanlıp, Yunanh'ya karşı evi-
ni ateşle korumasının, nereden gelebileceğini! 'Si-
lâhlı mukavemef suçundan, Yunan 'Divan-ı Harb-i
Örfe/'ndeyargılanması, böylece, dahaderin birma-
na kazanıyordu.
'ittihatçı', rtafya üzerinden az buçuk 'Carbonari,
az buçuk Mason: yukan Balkanlar'dan epeyce Na-
rodnik, bir 'komitacı' tipidir ki: aktivizm'ie topJum-
sal örgütlenmeyi, bireysel terorizm'le, toplumsal si-
lahlı direnişi birbirine kanştırabilir. Fena halde, kanş-
tırmıştır. Fena halde, kanştırmıştır da! Fâlih Rıfkı
bey yazmıştır: Enver Paşa'nın herhangi biremrine,
"-Mevzuat müsârt değil, Paşam" itirazı gelince; gö-
zünü kırpmaksızın, "-...yok kanun, yap kanun!"
dermiş! 'Meşrûiyet' umurunda mı?
Ama, yiğide vur, hakkını teslim et: Anadolu'da
Yunan işgaline ilk direnişin odak noktalan, gizli hti-
hat ve Terakki'nin odak noktalarıydı; bilhassa,
Ege'de böyledir. Mustafa Kemal'in Samsun yol-
culuğuna paralel uygulanmış, Hüseyin Rauf bey'in
Bandırma yolculuğu, hemen hemen bütün batı
Anadolu'yu içeriyordu. Hele kendisinin, Teşkilât-ı
Mahsusa-i Dahiliye'nin eski 'reisi' olduğu düşünü-
lürse!.. 'Kara' Vâsıf bey'in örgütlediği 'Karakol Ce-
miyeti', Sovyetler'le -orada bulunan Enver Paşa
sayesinde- temasa ilk gecmiş, yardım almış 'yeral-
tı direniş' örgütümüzdür; başka türiü söylersek, Mü-
dafaa-i Hukuk Cemiyeti yan yanya, belki ondan da
fazla, 'eski' rttihatçıydı: Mustafa Kemal'in en yakın-
lanndan Mazhar Müfrt bey, daha evvel 'Ittihaiçı' ye-
mini etmiş olduğundan. Müdafaa-i Hukuk yemini
etmemişti; ne var ki bu, Anadolu Ihtilâli'nin sadık
bir 'riıknü', Mustafa Kemal'in 'sâdık bir neferi' ol-
masına mâni olmamıştır.
Gâliba önemli nokta burası.
Tarih onlan haklı çıkarmıştır...
Bazı 'to/rjafç/'öndegelenleri, hele 'Suikast dava-
s/'ndan sonra, Anadolu ihtilâli kadrosuna, 'Ce-
miyet'in Ikinci Takımı' diyordu. Pek yanlış sayılmaz:
Mustafa Kemal ve ona inanmış olanlar, Ittihat ve
Terakki'de Vç muhalefeti' temsil ediyorlardı. iyi de,
Tarih, muhalefeti ve onun görüşlerini haklı çıkârdıy-
sa, onlann kabahati ne? 'Birinci Takım', koca impa-
ratoriuğu, on yılda 'batırmış'; 'Ikinci Takım' bu ba-
taktan, yepyeni bir devlet çıkarmanın, yolunu ve
yöntemini bulmuştur. Işte önce Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti'nde, bilâhere Halk Fırkası'nda, Gâzi ile
omuz omuza vuruşan bu Ittihatçılar' dır ki, İhtilâli
ve Inkılâbı, ikisinin de mana ve ehemmiyetini lâyı-
kıyla kavramış; Meşrûtiyet ile Cumhuriyeti asla ka-
nştırmamışlardır; demek ki bir yerde 'ıntisap mües-
sesesi', yerini, 'davâya sadakat'eterkedebilmiştir Ün-
lü 'ÛçAli'ler Divan-ı Harbi', aslında 'Enver Paşa'c/-
lığı' tasfiye ediyordu.
Aradaki fark, bir uçurumdur; Gâzi Mustafa Ke-
mal, 'bizzat' şöyle tespit etmiş: "...Ittihatçılar Ba-
tılılaşmak istedi, biz medeniyetçi olacağız; on-
lar komitacı kimliğiyle ihtilâlci olmak istedi, biz
devrimci olacağız; onlar Osmanlılaşmak istedi,
biz milliyetçi olacağız; onlar islâmlaşmak iste-
di, biz lâik olacağız. Siyasi mücadeiemizin kalı-
bı budur. Ittihatçılar sartanattan meşrûtiyete gel-
diler, biz devlette cumhurryetçiyiz, şeriattan lâ-
ikliğe geçeceğiz!.." (Mılliyet, 29 Ekim 1997)
Tereddüde mahal var mı?
'Başan'nın sım neydi?
Halk Fırkası nedense sonradan sırrolan Halkçı-
lık Programı'na yaslanmıştı: 1921 Teşkilât-ı
Esasiye Kanunu'nun 'esasını' bu program oluştur-
muştur: açıkçaanti/emperyalist, dahası anti/kapita-
list (Galiyef'çi mi?) idi; belki de fırka, her sınıftan 'aha-
liyi'o son derece 'umumi' 'Dokuz Umde' (ilke) etra-
fında, bu yüzden toplayabilmişti: 'lttihatçıla?\n önem-
li bir kısmı, bu pota içinde eriyip, anti/emperyalist,
lâik ve demokrat 'cumhuriyetçiler'e dönüşmeyi bil-
diler. Davranışlan, Tarih'in dinamiğine uygun otdu-
ğu için, Türk halkı onlan asla unutmayacaktır. Tarih
de unutmaz!
Başannın 'sım', ne miydi? En başta, 'durum mu-
hakemesi'nin (Ocak 1920) yâni teşhis'in 'gerçek-
çi' olması; dahası, 'istiklâl' fikrinin, soyut bir kav-
ram olmaktan çıkanlıp, elle tutulur bir somut
amaç haline getirilebilmesi; en önemlisi de, 'uy-
gulanatHİiriiğinin' halkın aklına yatnlması: Sakar-
ya Muharebesi'nde Gâzi'nin ne dediğini hatırlar mı-
sınız? "-Mehmetçik, muharebeyi kabul etti"; tek ba-
şına bu söz bile, daha önce Osmanlı Ordusu'nda
neden o kadar çok 'asker kaçağı' olduğunu açıkla-
maya yetmez mi?
Enver Paşa'nın, 'siyasi mülteci' olarak bulundu-
ğu 'sovyet' Moskova'sında hayalini kurduğu 'Ihti-
lâl-i Cihân-ı Islâm', hayalden öte, utopia soyırrJu-
ğunda bir şeydir; oysa Müdafaa-i Hukuk ve Mi-
sâk-ı Millî, yaşamaya azmetmiş bir halkın, tutuna-
bileceği somut iki dal! Bunlan, yalnız Gâzi'nin ger-
çekçiliğini anlatmak için söylemedim; O'nun, nasıl
farklı geçmişlerin namuslu aydınlanndan, birie-
şik bir İhtilâl ve Inkilâp 'cephesi' çıkarabildiğini
belirtmeye çalıştım. Kim bilır, bir türiü 'ortak pay-
da'yı bulamayan Sosyalist Türk Solu'na, belki hem
somut, hem tarihi bir örnek olur.
Ümit bu ya!..
http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN
http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm